31. BÖLÜM - ALİ VE SİMGE

23.9K 1.7K 856
                                    

Simge'nin Ağzından...

İlk defa Pera'yla aynı yatağı paylaşmıştık. Uzun yıllardır tanışıyor olmamıza rağmen hiç birlikte uyumamış, birbirimizin evinde yatıya kalmamıştık. Bunu neden yapmadığımızı ise ancak şimdi sorguluyordum.

Öte yandan Ece ile Pera bunu sürekli tekrarlarlardı. Açıkcası arkadaş grubumuzda dışlanmış hissettiğim anlar olurdu böyle zamanlarda. Sanki aralarına girmeye çalışan bir kara kedi olacakmışım gibi hissettiğimden bunu asla dile getirmezdim. İkisinin çok daha yakın olduğu gerçeğini kabullenmiştim.

Şimdiyse durum fazlasıyla farklıydı. Ece'nin bilmediği bir sırrı paylaşıyorduk her şeyden önce. Bu bile içten içe beslediğim o dışlanmışlık duygusunun azalması için yeterliydi. Dağhan ve Pera'nın birbirlerini sevdiklerinden emindim. Birbirlerini ne olursa olsun bırakmayacaklarının da farkındaydım. Arkadaşlarım boşa kürek çektiklerini biliyorlardı ama kabul etmekten kaçınıyorlardı. Hala Pera'yla birlikte İzmir'e dönebilecekleri gibi bir umut besliyorlardı. Bense şu an ne yapacağımı bilmiyordum. Pera'yı buradan götüremeyeceğimin farkındaydım ama onsuz dönmek de istemiyordum. Belki de burada kalmalıydım.

"Günaydın." Uyku mahmurluğuyla gözlerini ovuşturan kız beni düşüncelerimdem çekip aldı. "Sonunda dinlenebildim," diyerek esnedi Pera. Dün geceki konuşmamızdan sonra eski Pera'ya kaymıştı biraz olsun ama tam olarak ona dönmemişti. Dönemezdi de zaten sadece belli anlarda o kızı gün yüzüne çıkartırdı ki bu bile yeterliydi. En azından artık sürekli endişeli olmak zorunda kalmayacaktı.

"Günaydın," dedim ben de. Hala daha yataktan çıkmamıştık. Ev, cenazeden dolayı epey kalabalıktı, bu yüzden onunla aynı odayı paylaşmıştık. Kendi adıma konuşacak olursam benim için hiç bir problem yoktu.

Yataktan kalkıp gerindim. Normalde her sabah spor yapardım ama bu şehre geldiğimden beri aksatıyordum. Bu yüzden kas ağrılarım da azalmıştı. Spora başladığım ilk zamanlarda ağrılar yüzünden uyuyamazdım, gittikçe hafifleyen ağrılar aylar sonra ilk defa kendini göstermemişti ve bu benim için mükemmeldi.

"Acıktım ben," diyerek yatakta doğruldu Pera. Bir yandan midesini ovuşturuyor diğer yandan başını kaşıyordu. Oldukça komik bir görüntü oluşturan arkadaşıma gülmeden edemedim.

"Hadi aşağı inip bir şeyler yiyelim o zaman. Ben de çok acıktım," dedim ben de. Ardından birlikte odadan çıktık. Bizim koridora çıkmamızla birlikte yan odanın kapısı da açıldı. Odadan çıkan kişi beni şaşırtmazken bunu kasıtlı yaptığını anlamam için dahi olmama gerek yoktu.

"Günaydın kızlar," dedi Dağhan. Gözlerini bana çevirmiş 'bizi baş başa bırak' diyordu adeta. Bunu memnuniyetle yapardım ama öncesinde ne yapmaya çalıştığını anladığımı ona göstermeliydim ki beni hafife almaya kalkmasın.

"Ben aşağıdayım. Çok dağıtmayın," dedim. Arkamı dönüp merdivenlere ilerlerken, "Hoş zaten on dakikada nasıl dağıtacaksınız ya neyse," diye devam ettim sözlerime. Ters bir şekilde el sallamayı da ihmal etmemiştim tabi.

Onları yalnız bırakmam Dağhan'ın isteğiyle olmamıştı. Bunu ben istediğim için yapmıştım. Yalnız kalmayı hak ettiklerini biliyordum ve bu kadar kalabalık bir evde bunun ne kadar zor olacağını da tahmin ediyordum.

Merdivenleri inip tabak seslerinin geldiği mutfağa ilerledim doğruca. Meryem Teyze ve Derya Teyze kafa kafaya vermiş kahvaltılıkları hazırlıyorlardı. Birisi yumurtaları haşlanması için suya koyarken diğeri patates soyuyordu kızartmak için.

"Günaydın!" dedim en enerjik halimle. Sonra bu enerjimin fazla gelebileceğini düşündüm. Neticede iki gün önce bu evden bir cenaze çıkmıştı ve ben deli gibi enerjik ve mutluydum.

DOLUNAY ||DÜZENLENİYOR||Where stories live. Discover now