27. BÖLÜM - ANLAŞMA

22.6K 1.7K 576
                                    

Karmakarışık bir duygu seline kapılmıştım. Kafamın içinde pek çok ses yankılanıyordu. Soruların istilasına uğramıştım ve verecek cevabım da yoktu. Renkler yavaşça solarken kafamdaki sesler de susuyordu. Benliğim bir boşluğa hapsoluyordu. Gözlerim açılmıyor, gözkapaklarım toprağın yeryüzünü sarıp sarmaladığı gibi gözlerimi örtüyordu. Bir acı saplandı gözlerime. Acı giderek yayıldı ve başımın zonklamasına yetecek kadar şiddetlendi. Çığlık atmak istedim ama dudaklarımı bile açamadım. Sessizlik giderek beni daha da içine çekerken yumuşak bir ses ilişti kulağıma.

"Pera. Uyan hadi."

Bu ses kime aitti? Neden bu kadar sert ama bir o kadar da yumuşaktı. Bir yandan tanıdıkken diğer yandan bir o kadar yabancıydı. Bir yandan tüm savunma mekanizmamı devreye geçirirken diğer yandan bana huzur veriyordu. Bir şey nasıl oluyordu da hem iyi hem de kötü hissettirebiliyordu?

"Pera! Uyan Pera! Sana ihtiyacım var!"

Anahtar kelime neydi? Uyanmamı istemesi mi yoksa bana ihtiyacı olması mı? Cevabı bilmesemde gözlerim, bir kabustan uyanırmışçasına hızla açıldı. Bedenim de gözlerimle eş zamanlı olarak ileri fırlarken görebildiğim ya da göremediğim tek şey zifiri bir karanlıktı. Zifiri karanlıkta yeniden aynı ses yankılandı.

"Pera!"

Melodik ses bu kez oldukça çekiciydi. Zifiri karanlık zemine nasıl basabildiğimi bile düşünememiştim en başta. Tek yapmak istediğim o sese ulaşmaktı.

Adımlarımın seslerini duyamazken sadece adımı sayıklayan o sese odaklanmıştım.

"Pera!"

"Nerdesin?!" diye bağırdım var gücümle. Sesim zifiri karanlıkta yankılandı ve yeniden bana ulaştı. "Kimsin sen?!"

Kelimelerim yeniden beni bulurken ileride gördüğüm cisim bana bir umut olmuştu. Adımlarımı hızlandırdım. Cisme yaklaşmak için bütün gücümle koşuyordum. Yorulmuyordum, nefesim kesilmiyordu. Sadece ve sadece koşuyor ve koşuyordum. Sanki evrenin imkan diyarını bulmuşum gibiydi.

Cisme yaklaşırken aslında onun bir kadın olduğunu anlamam uzun sürmedi. Omuzlarının hemen altında biten siyah, dalgalı saçları vardı. Üzerindeki bol, beyaz elbiseyle öyle güzel bir uyum yakalamıştı ki saçları, yüzünü görmememe rağmen ona hayran olmuştum.

Aramızda bir kaç adım kaldığında adımlarımı durdurdum. Zifiri karanlıkta saçları parlıyordu ve elbisesinin tezatlığı onun buraya ait olmadığını haykırıyordu.

"Merhaba?" dedim sorarcasına. Merak yeniden damarlarıma hücum etmişti ve bedenim alevler içinde kalmışçasına cayır cayır yanıyordu.

"Merhaba." O huzur veren ses oldukça cılız çıkmıştı bu kez. Yorgun gibiydi.

"Kimsin sen? Burası neresi?" Başımı çevirip daha farklı bir şey görebilme umuduyla etrafta dolaştırdım gözlerimi ama yine görebildiğim tek şey zifiri karanlık oldu.

İlk sorumu es geçen kadın, "Burası, vizyon dünyası," dedi.

Başımı ona doğru çevirip siyah saçlarında gezdirdim bakışlarımı. Tepeden tırnağa bir kez daha süzdüğüm kadının söylediğini idrak etmem zaman almıştı.

"Ne dünyası dedin?" diye sordum teyid etmek amacıyla.

"Vizyon," dedi kadın sert bir sesle ve bedenini bana çevirdi. Gördüğüm kişiyle emin olmak istercesine ona yaklaştım bir adım daha.

DOLUNAY ||DÜZENLENİYOR||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin