Bölüm 27 - Aral

52.8K 2.3K 72
                                    

Artık eskisi kadar kırılgan olduğum  söylenemez, sözler canımı yakmıyor ama çok çabuk pes ediyorum. Eskisi kadar sağlam inancım yok. Eskiden bir şeye inanırdım, onu elde edebileceğimi bilirdim fakat bu kez öyle bir şey yok. Onu elde edemeyeceğimi biliyorum, boşuna bir uğraşın peşinde olduğumun farkındayım ama onu istiyorum. Nasıl yaptı bilmiyorum ama bir anda, sadece birkaç saniyede beni kendine bağladı. Aşk diye bir şeyin olduğunu düşünmezdim, birisini arzular ömrün boyunca bir yatağı paylaşmak istersen o kişi senin hayatının aşkı olurdu fakat... Onunla aynı yatağı paylaşmak istemiyorum. Sadece ona sarılmak, başımı boynuna gömüp yaşadıklarımı unutmak, özgür olduğumu keşfetmek istiyordum. Sadece ona ihtiyacım olduğunu biliyordum, bana zarar veren sadece o olsun istiyordum. Sadece istiyordum. Hiçbir zaman icraata geçiremeyeceğim bir şeydi bu. Ben ve Christopher Parvis Black. Töre kaçağı. Gülünç. İsimlerimiz bile yan yana güzel durmuyordu. Ben Melek'tim, 'iyiliği' ve 'temizliği' simgelerdim, o ise Black, karanlığı temsil ediyor; şeytanı, kötülüğü ve geceyi. Ben güneştim, o ay. İşte bu kadar uzaktık birbirimize. Bu kadar ulaşılmaz. 

Taksi rezidansın önünde durduğunda söylemesine aman vermeden arabadan indim. İtaatkâr davranıyordum, onun da istediği buydu zaten. Elini belime koyduğunda yine o elektrik akımı aramızda cızırdadı. Bu tek taraflı bir şeydi, onun bana karşı bir şeyler hissettiğinden emin değilim. Yani... Sonuçta bir kızım ve işlerin duygusal yanından bakma konusunda programlandım. Daha fazlası yok, ben onun bana aşık olduğunu ve bu yüzden birlikte olmasını düşünürken o aslında sadece biraz tatmin olmayı ve vücudundaki zehri dışarı atmanın bir yolunu düşünüyor.  

Biz onunla kırılan bir bardak gibiyiz, ne kadar sağlam yapıştırılırsak yapıştıralım su sızdırmaya mahkumuz. Bizim kaderimiz çöpe atılmak, dahası yok. Bugün ki tavrı her şeyi apaçık ortaya koyuyor. Bir kadın olaylara duygusal baktığı gibi güven tarafından da bakar. Christopher bana güvenmiyor. Hiçbir şekilde güvenmiyor. 

Asansöre doğru yürürken nefesim boğazıma tıkandı, bana acımayacaktı. Yeniden parçalayacak sonra sanki o yapmamış gibi yaralarımı saracaktı. Ondan nefret etmemi sağlayacak sonra da yeniden kendine bağlayacaktı. Fark etmeden hata yaptığımda beni cezalandıracaktı. Başkasına sinirlenecek hırsını benden çıkaracaktı. Bana güvenmeyecekti. Hem kum torbası olacaktım, hem de onu ısıtan yorganı ama asla sevgilisi, kalbinin eksin yanı olamayacaktım. Benim kaderimde Christopher yok. 

Benim kaderimde mutluluk yok. 

Düğmeye bastığında beklemeden asansörün kapıları sola doğru açıldı. Belimden iterek beni asansöre soktu. Arkamı dönmesem de tuşların üzerinde gezen parmaklarının sesini duyabiliyordum. Kalbimle yarışır gibi hızlıydı. Bakışlarımı yerden indirmeden arkamı döndüm, ayakları önümde yoktu. Başımı kaldırdığımda ise uçsuz bucaksız, tropikal gözleri tam karşımdaydı, asansör kabininin dışında. Kapılar kapanırken ağzımdan boş bir hıçkırık firar etti. Ne olursa olsun bana sarılmasını istiyordum. Beni kırsın, parçalasın ve sonra yeniden şefkatiyle sarıp sarmalayarak kendine aşık etsin istiyordum ama o, bu kez kaçmıştı. Belki de bana yalan söylemişti.  

Asansör kata geldiğinde hızlıca yanaklarımı sildim, kapılar sola doğru kaydığında Lulu kapıda belirdi, yüzünde her zaman ki çekingen ama bir o kadar da içten gülümsemesi vardı. Beni gördüğünde kaşları çatıldı, bir şey söylemeden merdivenleri üçer beşer tırmanıp odam dediğim dört duvarın arasına sıkıştım. İçerinin havası Florida'nın kirli tuz kokusundan daha iyiydi, lavantaya karşı herhangi bir ilgim yoktu ama Christopher beni lavanta kokusuna alıştırmıştı.  

Üzerimdekileri çıkarıp eşofmanlarımı giydim ve yatağa gömüldüm. Dün gece uyumamıştım ve omuzlarımda ağırlık vardı. Örtüyü başıma kadar çekerek kendime sahte bir karanlık yarattım. Gözlerimi kapar kapamaz aynı dakika içerisinde uyumuştum ama uykum tatmin edici değildi. Son zamanlarda iyice artan kâbuslarım rahat bir uyku uyumama izin vermiyordu. Her seferinde o adam canımı yakıyor ve beni rezil ediyordu. Ailemin içler acısı halini gizleyen soğuk ve kibirli maskeleri yüzündeydi ama hissediyordum, onlar benim ailemdi ve ben onların beni feda etmek istemediklerini biliyordum. Anneme sıkıca sarılırken kulağıma fısıldadığı sözcükler, tatlı nefesi, taze şampuan kokusu hala burnumdaydı. O adamın nefreti de... Onu sevebildim ama o, beni kırmaktan onur duyuyordu. Onun sorunu yoktu, kadınlar onun gözünde Christopher gibi değildi, bir et parçasıydı, zevk vermeyi görev edinmiş bir et parçası. 

Ama Christopher için işler biraz daha farklı, o bana ihtiyaç duyuyordu. Belki de öyle hissetmemi istiyordu, bilmiyorum, sadece onun bana ihtiyacı olduğunu düşünüyordum. Kendimi ona sunmaktan çekinmiyordum. Beni kullandığında iyi bir şeyler olacağını ve bunun karşılığını bana vereceğini biliyordum. 

Bir kez daha irkilerek uyandım, ensem ve avuçlarım terlemiş, yastığıma sımsıkı sarılmıştım. Ağzımda ekşimsi bir tat vardı ve hava kararmıştı. Belimdeki ellerin varlığını fark ettiğimde sahibine döndüm. Yüzü karanlıktaydı fakat onun Christopher olduğundan emindim. Kokusunu hissedemiyordum sadece varlığından onun olduğunu hissediyordum fakat silüeti onun gibi görünmüyordu. Omuzları daha dardı ve kolları uzundu. Büyük elleri karnımın üzerinde sımsıkı birleşmişti. Bu, o değildi. Aral'dı! 

Kollarının arasından kurtulmak için çırpınırken odanın ışıkları açıldı. Aral gülümsüyordu, kollarımı tutup yatağın iki yanına sabitledi ve bacaklarını iki yana açarak üzerime oturdu. Çırpınıyordum fakat bunlar boşa uğraşlardı. Çığlık atmaya çalıştım, sesim çıkmıyordu. Tırnaklarını etine gömdüğümde hiçbir tepki vermedi. Bu gerçek değildi. Rüyadaydım! Aynı şeyi defalarca tekrarladım. Gözlerimi kapatıp kendime uyanmayı emrederken kalbim korkunç bir ritimde titriyordu, ritimsizdi, sadece şişip kabarıyor ve sarsılıyordu.  

"Sakin ol," diye bir ses duydum. Kendi dilimde değildi ve Aral'ın sesi değildi. Gözlerimi açtığımda karşımda onu buldum. Bileklerimi sımsıkı tutmuş, karnımın üzerine sabitlemişti. Sakince bileklerimi bıraktığında ellerimin uyuştuğunu fark ettim. Usulca ovalarken Christopher yüzümü kavradı, başparmağı usulca yanağımı okşarken yüzünde sakinleştirici bir ifade vardı. 

"Güvendesin," diye fısıldadı o hoş, kadifemsi sesiyle. 

Gözyaşlarım hücum ederken doğrulup ona sarıldım "Unutamıyorum," diye fısıldadım "Unutamıyorum!" 

"Unutma," dedi saçlarımı sırtıma alırken. Usul usul okşamaya başladı "Unutmak korkularını yok etmeyecek, onlarla yüzleşmelisin. Korkuların seni değil, sen korkularını yönetmelisin," 

Güldüm "Bu imkansız," diye homurdandım ve burnumu boynuna gömdüm. Enfes parfümü ciğerlerimi şenlendirirken ellerimi çekinmeden saçlarının arasına daldırdım. 

"Hiç evcil hayvanın oldu mu?" diye sordu saçlarımı usul usul okşarken. Başımı olumsuz anlamda sallarken ona eşlik eden bir ses çıkardım "Benim bir köpeğim vardı, Bulldog cinsi. Kulağa nasıl geliyor?" 

Burnumu çektim ve başımı hafifçe kıpırdatarak yanağımdaki ıslaklığı tişörtüne sildim "Korkutucu," dedim kırık bir sesle. 

"Evet, öyledir. Yani başkaları için öyledir. Bulldog'lar sadece sahibini korur, onlara asla ihanet etmez. Burada ihanetten kastım onu terk etmesi değil, sahibinden başka kimseye kendini sevdirmemesi. Benim Bulldog'um kendini bakıcıma bile sevdirmezdi." 

"İtaat," diye mırıldandım. Boş bir mırıldanıştı. 

"Bir gün aile yemeğine katılmam gerekti, annemin köpeklere alerjisi vardır, bu yüzden onu evde bıraktım. Geriye döndüğümde öldürülmüştü."  

Acıyla yüreğimin avuçlandığını hissettim, sanki birisi tırnaklarını kalbime geçirmiş gibiydi. Ürkekçe "Neden?" diye sordum 

Saçlarımı okşamayı kesti ve kollarını belime doladı "Bakıcım onunla oynamak istemiş, o da buna izin vermeyip bakıcıma saldırmış, bunu gören korumalardan birisi sırf bakıcımı kurtarmak için köpeğimi öldürdü." 

Kollarımı biraz daha sıkı doladım beline. 

"Eğer seni bırakırsam başka birisi öldürür," diye fısıldadı kulağıma usulca "Bunun olmasını istemiyorum." 

 Bugün bir başka bölüm daha gelme olasılığı oldukça yüksek, yorumlarınız için teşekkür ederim! İyi ki varsınız. Sezon finalimizi 50. bölümde yapmayı planlıyorum, 23 bölüm falan kaldı. Sizi seviyorum! Teşekkürler!

Siyahın Vedası | TeslimiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin