Bölüm 1 - Normal

190K 4.9K 649
                                    

Nefesimi saklı kaldığı derinliklerden çıkararak aralık dudaklarımın arasından usulca verdim. Aynadaki kadının gözleri endişeli, dudakları gergin ve yüzü kasılmıştı oysa sıfırdan başlattığı hayatında istediği birçok şeyi yapmış, hepsinde başarıyı tam anlamıyla yakalayamasa da tüm yaptıklarını göğüslenmesini bilmişti. Karakterini oluşturan demir duvarlara bir kapı ve bir pencere açmıştı. Özgüveninin timsali güçlü ve pahalı takım elbisesinin içinde güçlü görünüyordu. Oysa ben göründüğüm kadar güçlü görünmek istemiyordum. Ne kadar güçlü görünürsem, ne kadar sarsılmaz durursam insanlar beni daha fazla yıkmaya, yaralamaya devam ediyor ve demirden duvarlarımın kapılarını yumrukluyordu.

Üzerimdekileri teker teker ceket, etek ve gömlek sırasıyla çıkarıp askılarına astım ve dolaba kaldırdım. Askıların arasında bana göz kıpan deri payetli siyah elbiseme en okkalısından bir küfür sallayıp "Bara mı gidiyorum yüzsüz," diyerek azarladım ve hemen yanındaki siyah elbisemi aldım. Dolabım genel olarak siyah, beyaz ve gri üzerine kuruluydu. Renkleri birbirinden ayırmaz, seviyorum yahut sevmiyorum diye sınıflandırmazdım ancak alışveriş yaparken elim bu üç rengin dışında bir renge nadiren uzanırdı.

Elbisemi üzerime geçirdim. Boynumu saran kumaşla bir olduğunda gerdanımı açıkta bırakan üçgen şeklindeki dekoltesi elbisenin en sevdiğim kısmıydı. Kolları dirseklerimin dört parmak altında bitiyordu ve kalça hizamdaydı. Florida'nın dört mevsim düzenli sıcağına rağmen yağmur beklenen bir akşamda bana göre mantıklı bir tercihti.

Kitabımı alacağımdan omzuma asabileceğim ve kitabımı sığdıracağım küçük bir çanta alıp içine dudaklarıma sürdüğüm kırmızı ruju, kapatıcıyı ve bir aynayı atıp en sevdiğim ve yıllardır vazgeçemediğim turunçgil, yasemin ve vanilya üçlüsünün harmanlandığı parfümümü gerdanımdan açık kalan tenime, boynuma ve bileklerime sıkıp şişeyi çantama attım. Saate baktığımda odanın dağınıklığını görmezden gelecek kadar geç kaldığımı fark ettim ve topuklu ayakkabılarımı ayağıma geçirip kısa koridoru arşınlayarak çalışma masası olarak kullandığım yemek masasının üzerindeki kitabımı Türkçe'ye yaptığım çeviri kağıtlarının altından alıp açık bilgisayarımı kapatıp şarkıyı sonlandırarak evden çıktım. Kapıyı iki kez kilitledikten sonra omzumla açılıp açılmadığını kontrol ettim. Bazen tek bir kez kilitlediğim oluyordu, böyle durumlarda kapım tek bir omuz darbesiyle açılarak hırsızlara davetiye çıkarıyordu.

Burası neredeyse boş sayılabilecek eski bir apartmandı. Üç katlıydı ve yirmi daireden oluşuyordu. Genel olarak pek de tekin olmayan komşularıma nazaran benim gibi burada kalmaya mecbur birkaç kişi vardı.

Anahtarımı çantama atarken Bay C'nin kapısı araladı. Kendine has özgüvenli duruşunu gölgeleyerek kamburunu düzeltmek için üstün bir çaba göstererek bana çatılmış gür, beyaz kaşlarının altından mavi gözlerini birer ok gibi sapladı "Hanımefendi, buraya davetli misiniz?" diye sordu.

Başparmağımla arkamdaki kapıyı işaret ederek "Burada yaşıyorum," dedim. Bay C alzaymırdı ve çoğu zaman kapı sesimi duysa delikten bakar ve benim rutin haline gelen kapıya omuz atışımdan şüphe ederek ortaya çıkardı. Her zaman aynı konuşma geçerdi aramızda.

"Kanıtınız var mı?" diye sorarken ben çoktan elimi çantama atmış anahtarımı ortaya çıkarmıştım.

"Evet, Efendim," dedim ve kilitlediğim kapıyı açıp içeriyi gösterdim "Burada yaşıyorum," dedim.

Gözlerine çakılan öfke saliseler içinde kaybolarak kendini yumuşak bakışlara bıraktı. Kapımı kilitlerken "Üzgünüm. Sesleri duydum ve sizin kapıyı omuzladığınızı görünce şüphelendim," dedi.

Siyahın Vedası | TeslimiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin