Bölüm 48 - Takip

38.1K 1.3K 312
                                    

Ciara - Paint It, Black 

Parmakları ritmini bozmadan maun masanın üzerinde teker teker tıkırdayıp sırasını salarken kahverengi gözleri dergini kuşe kağıdının üzerinde defalarca dolanıp ezberlemek, hazmetmek için uğraşıyordu. Her seferinde ona bir adım daha yaklaştığını düşünürken bu kez gerçekten pençelerinin arasına almıştı. Bunu hissedebiliyordu. Dudakları hoşnutsuzlukla kıvrılırken sakallarının arasındaki gamze çizgileri yıllar sonra ilk defa keyifle kıvrıldı.

Parmaklarını Melek'in parlak saçlarının üzerinde gezdirdi. Gözleri her zamanki gibi asi ışıltılarıyla parlıyordu. Parmaklarının maun masanın üzerindeki ritmi hızlandı. Gözbebekleri kontrolsüzce genişleyip ufalırken bakışlarını dergiden kaldırıp sertçe kapağını kapattı ve sek rakısı tek yudumda içti. Anason içinde yatan arzuyu bastırmaya yetmiyordu.

Hırsla nefes aldı ve oturduğu deri koltuktan kalkıp uzun adımlarla çalışma odasından çıktı, yatak odasına girdiğinde yatağında sere serpe yatan kahverengi saçlı kıza baktı. Koyu kumral saçları beyaz yastığın üzerine saçılmış, üzerindeki yorgan göğüslerinden birisini örtüyordu. Onu saçlarından sürükleyerek odadan atmak istedi. Yatağında uyuması gereken bu basit kadın olamazdı.

Kadını yataktan atmak için ilk adımı atmıştı ki kaşı seğirdi. İhtiyacı olan şimdilik şiddet değildi, o kadından daha önemli şeyler vardı. İlacı gibi.

Giysi odasına girdiğinde arkasından kapıyı kapattı ve kilitledi. Adımlarındaki ritim bozulmadan gömleklerinin olduğu rafa ulaşıp bembeyaz gömlekleri eliyle yardı ve gölgede kalan kasayı gün yüzüne çıkardı. Çabucak şifreyi girip kasanın ağır kapağını açtı ve el yordamıyla şeffaf paketi bulup göz hizasına kaldırdı. İçindeki haplara bakmak bile onun içinin huzurla dolmasına sebep oluyordu. İçindeki açlık kuvvetliydi. Hepsini ağzına atmak, bir çırpıda yutmak istiyordu.

Bu ilaçlar ona bunu yapıyordu. Hem kamçılıyor hem de iştahını kontrol altına almasını sağlıyordu. İçinden bir tane çıkarıp dilinin üzerine koydu. Şeffaf paketi kasaya atıp sırtını raflara dayayarak krem rengi halının üzerine oturdu ve gözlerini kapatarak hapın ağzında erimesinin verdiği hazzın keyfine vardı.

Henüz onunla tanışmadan bu pisliğe bulaşmıştı. Melek hayatına girene kadar tek umursadığı bu dünyadan olabildiğince çabuk ayrılmak ve arkasına bile bakmadan silinip gitmekti. Tek umursadığı buydu ancak o gün... Saçları suyun üzerinde yüzerken bunu umursamadan gözlerini dikmiş suyun altındaki yosun kaplı mezara merakla ve korkuyla bakarken onu görmek... Her şeyi değiştirmişti.

Her an düşebilme ihtimaline karşılık onu izleyen amcasına dönüp "Onun dua etmeli miyim?" diye sormuştu.

Amcası da omuz silkip "İstersen," demişti. Aral'ın Melek'in o amcasından pek hoşlandığı söylenemezdi. Onunla evlenmesinin önündeki bütün taşları teker teker eliyle dizmiş, Aral hepsini tek bir nefeste süpürmüş olsa da beslediği kin dinmek bilmiyordu. Onun kaçmasına yardım ettiğini bile düşünüyordu.

Başını sertçe arkasında rafa çarptı. O sabah, eğer o sabah lanet olası hapları bırakmak için bir kez daha çabalamasaydı doğruları görmeye çalışabilirdi. Melek'i böylesine aşağılık bir şeyle suçlamaz, avuçlarından böylesine kolay kaçmasına izin vermezdi.

"Sikeyim," diye hırlayarak avcunun içini şakağına indirdi. Tırnaklarını ensesine bastırarak saçlarını ters yönde taradı ve avuçlarını gözlerine kapattı. Keşkeler pek ona göre olmasa da... Evet. En büyük "keşke"si oydu. Bunu reddetmeyi kesmişti.

Siyahın Vedası | TeslimiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin