Kavuşma

27.1K 1.3K 334
                                    


Odanın kapısı hızla açılırken derin bir nefes aldım. ''Ablaa,'' kulağıma dolan ilk kelimeyken, boynuma dolanan kollar bir başkasına aitti. Ben daha ne olduğunu anlayamadan, göz açıp kapayıncaya kadar biri bana sarılmıştı. Sımsıkı sarılmıyordu belki ama öyle sarılmaya kalksa bu kadar etkisi olamazdı kalbimde. ''Çok korktum gökyüzüm,'' Ali, kokusundan da tanımıştım. Boynuma dolanan kollar ona aitti. ''Çok korktum Asi, nefes alamadım,'' boynuma düşen gözyaşları, sesinin titremesi, nefes nefese konuşması, kalbinin hızla atışı, Alinin verdiği tepkilerin hepsini hissediyordum. Kollarımı kaldırmak istedim. Ona sarılmak istedim ama yapamadım. Ellerimi yeniden hareket ettiremedim. ''Abim,'' dediğimde sarsılarak ağladı, ''İyiyim,'' dedim. Ama değildim.

Biri Aliyi geriye doğru çekerken bir başka kol dolandı boynuma, ''Ablacım,'' Egeydi. ''Çocuk adamım,'' diyebildim. Ege o kadar içli ağlıyordu ki gören, birini kaybettiğini sanırdı. ''Bak bana,'' dedim, onun ağlaması kalbimi dağlarken. Gözlerimin içine titreyen gözbebekleriyle baktığında kalbimin titrediğini hissettim. Onlar gelene kadar hiçbir tepki vermeyen ben şimdi tepki vermemek için zorlanıyordum. ''Buradayım ablam,'' dediğimde sanki hala daha inanamıyordu varlığıma, ''Gitmedin,'' dediğinde onu kendime çekip sarılmak istedim, ama yapamadım. Hala daha hissetmiyordum kollarımı. ''En çok ablalar gitmez, ne çabuk unuttun,'' yüzüme tebessüm eklemek istedim ama yapamadım. Karşımdaki çocuğun çektiği acı yüzüme yalandan koyabileceğim tebessümü dahi engellemişti.

''Asi kızım,'' diyen Demire baktım. Gözlerinin şişliği, gözaltlarının mosmor oluşu, yüzündeki bitkinlik, sadece tek bir nefes bile onu devirmeye yıkabilecek gibiydi. ''Gelmeyecek misin?'' diye sorduğumda, Ege yanımdan kalkarken, o yanıma geliyordu. Sarıldı bana yavaşça, ''Biliyordum. Biliyordum Asi kızım. Uyanacağını biliyordum,'' bana değil de kendine konuşuyordu. Beni değil de kendini inandırıyordu, uyandığıma. ''Bırakmayacağını biliyordum.'' Ona, onları bırakmak istediğimi söyleyemezdim. Önce bırakmak istediğimi ama sonra bundan vazgeçtiğimi söyleyemezdim. ''Bırakmadım abi,'' diyebildim sadece.

Demir benden ayrılırken, titrek adımlarla Asil geldi yanıma. Bana sarılmadan önce gözlerime baktı. Gözlerimin en derinine. Bir şeyler aradı orada, ne aradığı bilmeden bende ona baktım. ''Acımayacak,'' dedim. Sanki bunu duymaya ihtiyacı varmış gibi kollarını boynuma doladı. Onun bana sarılışı hepsinden farklıydı. Onun bana hissettirdiği sevgi bambaşkaydı. Beni bütün yapışı, kendimi yeniden hissetmem çok farklıydı. Onun varlığı bana gerçekten nefes aldırıyorken, yaşadığımı hissettiriyordu. ''Nefes alıyorsun,'' dediğinde, sanki içimden geçenler onun da içinden geçiyordu. ''Senin sayende,'' diyebildim. ''Pes etmedin,'' dediğinde. ''Pes ettirmedin,'' diyebildim. Sıcacık gözyaşlarının arasındaki acı tenimi yakıyordu ama çıtımı çıkarmadım. ''Acı çekiyorsun,'' dediğinde. ''Acı çekiyoruz,'' diyebildim. Benden ayrılıp yeniden gözlerimin içine baktı, ''Bizi terk etmedin,'' titriyordu gözleri. ''Senin sayende, duydum seni, duydum hepinizi,'' dediğimde odanın içindeki herkesin gözlerine değdirdim gözlerimi.

Çağanda takılı kaldım. Onun hali bir başkaydı hepsinden. ''Abi,'' dedim gözlerinin içine bakarak. Ama beni duymuyordu. ''Abi,'' dedim yeniden, hala daha aramızda değildi sanki. ''Abim,'' dediğimde kendine gelebilmişti. Gözlerinden akan damlalar birbirini takip eden akrep ve yelkovan gibiydi. Salisenin ardından gelen saniye, saniyenin ardındaki dakika, dakikanın ardındaki saat gibi birbirini takip ediyordu damlalar durmadan. Abim ayakta duran bir ruh gibiydi. Yanıma oturduğunda sarılamadı bana. ''Bu salakların hepsi sarıldı sana, dedim onlara sarılmayın diye, yarası var göğsünde, acır dedim,'' abim bana bakıp bana konuşmuyordu. Abim kimseye konuşmuyordu odanın içinde. Abim zihninin içinde kalmış, kendisine konuşuyordu. ''Tedavi ettirtmediler bana, abisiyim dedim, ben yapacağım dedim,'' ellerimden tuttu. Gözlerimi ellerimize indirdiğimde boğazıma bir yumru oturdu. Hissetmiyorum abi, demek istedim. Ellerini, sıcaklığını, ellerimizi, hissetmiyorum, demek istedim, diyemedim. ''Ben sarılmamayayım değil mi küçüğüm,'' dediğinde gözlerinin içine baktım. Gözlerinin içindeki ezilmişliğini, bana olan ihtiyacını gördüm. ''Acır değil mi, sarılmayayım, doktorum ben bilmem lazım.'' Sarılsa acımazdı, sarılmadığı için acıyordu canım. Tuttuğu eli hissetmediğimden acıyordu kalbim. ''Acımaz abi, sarılırsan acımaz. Asıl sarılmazsan acır,'' dediğimde bunu söylememi bekliyormuş gibi doladı kollarımı boynuna, beni kendine çekti yavaşça. Bırakmadı. Hepsinden uzun sarıldı bana. Kokumu defalarca kez çekti içine. Gözyaşlarını defalarca kez akıttı boynuma.

AilemWhere stories live. Discover now