Gerçekler

42.2K 1.7K 283
                                    


Üzerime gıdım gıdım dökülen haşlanmış suyla açtım gözlerimi. Çıtımı bile çıkarmadım, nefesimi tuttum. Tepki vermemem gerekiyordu. Ağzımı açmamam gerekiyordu. O elindeki çaydanlıktan bitmek bilmeyen suyu göğsümün üzerine dökerken, kahkaha atıyordu. Kahkahası sadece evde değil zihnimin içinde yankılanıyordu. Acı vücuduma o kadar işliyordu ki gözlerimin kenarlarında oluşmaya başlamış yaşlar benden aksa, akan gözyaşım değil de acım olurdu. Benden akan gözyaşım derimi cayır cayır yakardı.

Bitirmişti suyu, hepsini göğsümün aynı noktasına dökmüştü hiç acımadan. "Sana demiştim ki benden önce kalkacaksın. Kalkıp kahvaltımı hazırlayacaksın."

Göğsümde ki acıyı yok sayarak anında ayağa kalmıştım. "Özür dilerim abi, ben hemen hazırlarım şimdi." Dediğimde suratıma attığı tokadın yankısı odamı sarmıştı. "Bir daha. Bir daha geç kalırsan bu kadar hafif bir cezayla kurtulamazsın." Elindeki çaydanlığı yatağımın üzerine fırlatıp odamdan çıkmıştı. Çıkarken de kapıyı kırarcasına çarpmıştı üzerine.

O gittiğinde gözümdeki yaş damladı yanağıma. O gittiğinde attığı tokadın acısı silmedi göğsümde hissettiğim acıyı.

Yeniden bağırıp evin ahalisini başıma toplamaması için yatağımın üzerinden çaydanlığı alıp hızla mutfağa geçtim. Ben kahvaltıyı hazırlamayı bitirmişken bütün aile masa da yerini almıştı. Bir benim yerim yoktu bu masa da. Sadece masada da değil, bu evde benim yerim hiç yoktu ve olmayacaktı. Bunun farkındaydım uzun zamandır.

Annem, babam, abim ve ben. Bu kadardı ailemiz. Dört kişinden oluşan ama üç kişilik bir aile bizimki. Aslında birileri daha vardı ama artık aramızda değildi.

Masaya vurulan sert yumrukla kendime geldim. "Çayımı dolduracak mısın artık." Hızla babamın çay bardağını alıp çayını doldurup geri önüne koydum. Hiçbirinin suratına bakmadım, yasaktı. Baksam tokat yerdim. Konuşsam tokat yerdim. Ezberlemiştim artık her şeyi, aklımın bir kenarına yazmıştım yapmam ve yapmamam gerekenleri, ayak uyduruyordum uzun zamandır aklıma yazdığım listeye.

Eskiden durmadan sorgularken artık sorgulamayı bırakmıştım.

"Hazırlan." Başımı kaldırıp babama baktım. "Ne bakıyorsun. Sana diyorum hazırlan." Başımı sallayıp bir şey sormadan mutfaktan hızlıca ayrıldım. Nereye gideceğimiz hakkında en ufak bir fikrim yokken dolabımdan kot pantolonla sweatshirt alıp giyinmeye başladım. Üzerimdeki kazağı çıkarırken aynaya yansıyan görüntüme baktığımda göğsümdeki kızarıklık su toplayacağının habercisiydi. Ne sürmem gerektiğini bilmiyordum, kimseye soramazdım da, telefonum da yoktu internetten bakmam için. Önce babamla gideceğim yere gidip sonrasını daha sonra düşünecektim. Kollarımı hareket ettirdikçe göğsümdeki yangının acısını bütün vücudumda hissediyordum. Gözlerimdeki yaşları içime akıtmaktan başka çarem yoktu.

Odamdan çıkıp dış kapının yanına gittiğimde herkesin hazırlanıp beni beklediğini gördüm. Hızla ayakkabımı giyip peşlerine takıldım. Arabaya bindiğimizde kimseden ses çıkmıyordum, bu beni biraz da olsa geriyordu. Soramıyordum da nereye gideceğimizi. Cam kenarına başımı yaslayıp yolu izlemeye başladım.

Ne zaman kapadığımı hatırlamadığım gözlerimi araba durduğun da açtım. Özel bir hastanenin önündeydik. Hepsi arabadan indiğinde bir ben kalmıştım arabanın içinde. İçimdeki korku artarken titreyen elimle kapımı açıp arabadan çıktım.

"DNA testi yaptırmaya geldik." Babamın suratına bakakaldım. "Bakma öyle aptal aptal duydun dediğimi. Gerisini içeride öğrenirsin. Düş şimdi peşimize." Cümlesi birliğinde annem babamın koluna girmiş önümüzde yürürken abimde beni kolunun altına almıştı.

AilemWhere stories live. Discover now