Yüzleşme

31.5K 1.5K 579
                                    


''Tüm bu duyduklarım doğru mu?'' Söylenen her kelimenin ardından yere inen baston sesi odadaki bütün sesleri kesmişti.

Arkamı döndüğümde üç adamın kıpkırmızı gözlerle bana baktığını gördüm. İçlerinden ikisi gençken diğeri yaşlıydı. Genç olanlar babamı andırırken, yaşlı olanda babama çok benziyordu. O an anladım genç olanların abim olduğunu. Diğerininse babamın babası olduğunu.

''Size doğru mu diye sordum!'' Yeniden her kelimenin ardından baston hızlıca yere vuruldu. Yaşlı adamla göz göze geldiğimde üstümdeki çıplaklıktan rahatsız oldum. Beni öyle görsün istemedim.

''Baba,'' babam arkamdan babasına seslenirken, verecek bir cevabı yoktu.

Genç olanlardan birisi yanıma doğru adımlarken sadece izledim. Gözlerindeki kızarıklık, gözlerinde akmayı bekleyen yaşlar, gözlerinin içindeki acıyı izledim. Yanıma gelip durduğunda yere bıraktığım kazağımı alıp bana baktı. Rahatsız olduğumu görmüştü beni anlamıştı.

''Ben giydiririm Poyraz abi'' Savaş abim adının Poyraz olduğunu öğrendiğim kişinin elinden kazağımı almaya çalıştı ama o vermedi. Gözlerini gözlerimden bir saniye bile çekmedi. ''Ben giydiririm kız kardeşime.'' Öylece bakıyordum karşımdaki adama, bana kız kardeşim demesi şu an benim için hiçbir şeyi ifade etmiyordu. Beni kabul etmesi benim için değerli değildi artık. Sesini öyle bir tonda kullanmıştı ki, bana naif gelirken Savaş abime oldukça mesafeli ve sertti. Bir şey söylemek için ağzımı açmadım. Onun bana kazağımı giydirmesini bekledim. Bana o kadar yavaş ve hassas dokunuyordu ki, sanki bir tık daha fazla dokunsa tuzla buz olacakmışım gibi.

Kazağı giydiğimde konuşmaya başladım. ''Kız kardeşim mi? Ben senin kız kardeşin miyim gerçekten. Neredeydin o zaman. Ben bu evde onca şey yaşarken sen neredeydin. Neden yalnız bıraktın beni.'' O kadar ruhsuz konuşuyordum ki, benden akan ruhum, onun ruhunu da ondan koparıyordu. ''Asi,'' dediğindeki naiflik beni ağlatmaya yetecek kadar duygusaldı.

Kapının ağzında duran diğer adama baktım. En büyük abimiz Lodosa. Gözlerinin arkasındaki korkuyu görüyordum. Ona söyleyeceklerimden korkuyordu bunu anlayabiliyordum. ''Neredeydiniz onca zaman. Ben bu eve geldiğimden beri siz neredeydiniz?'' Lodos cevap vermek için ağzını açacakken izin vermedim. Tam gözlerinin içine baktım, kırılsın istedim, kırmak istedim. ''Önemli değil, hiç önemli değil nerede olduğunuzun. Artık benim için hiçbir değeri yok. Sizin de abiliğinizin de, beni kabul etmenizin de etmemenizin de hiçbir değeri yok benim için. Siz beni yalnız bıraktınız bu evde, bu evde yaşayacaklarımla.'' Gözlerimi Lodostan çekip Poyraza baktım, ''Çok anlattılar sizi bana, siz bütün kardeşlerinizi çok iyi tanırken, benden önce bütün yaşananları bilirken, benim bu eve geldiğimi bile bilirken, yaşayabileceklerimi tahmin edebilirken, kardeşlerinizin bana yaklaşımını bilebilecekken siz neredeydiniz. Neden daha önce, daha erken gelmediniz.'' Tekrar gözlerimi Lodosa çevirdim, ''Şimdi mi abiliğiniz aklınıza geldi. Şimdi mi koruyacaksınız beni. Kimden? Neyden koruyacaksınız? Kardeşlerinizden mi? Siz beni kabul etmiş olsaydınız eğer, ben bu eve ilk adımımı attığımda gelirdiniz şimdi değil. Üstelik tüm yaşadıklarımı öğrendikten sonra benim sizin korumanıza ihtiyacım yok. Önemli olan hiçbir şeyi bilmeden önce beni koruyor oluşunuz olacaktı.'' Ağlamamak için direndim.

''Bu eve geldiğimde beni kabul edenler, reddedenler, görmezden gelenler oldu. Reddedenler haricinde diğer hepsi bana abilik yapmak istediklerinde sordukları ilk soru neydi biliyor musunuz? Biz sana geç mi kaldık Asi, biz sana abilik yapmak için geç mi kaldık. Benim cevabımsa onlara, hayır, olmuştu. Ama siz, siz ikiniz bana geç kaldınız. Abilik yapmak için çok geç kaldınız. Şimdi ne beni kabul etmeyenlerin abiliğini istiyorum ne de sizin.''

AilemWhere stories live. Discover now