Kazanış Mı Kaybediş Mi ?

30.2K 1.5K 378
                                    


Sıkışıp kaldığım yerde gözlerimi açtım. Yaşıyordum. Yaşamamın mucize olacağı yerde ben yaşıyordum. Nereye çarptığımı hatırlamadığım başım ağrırken sağ koluma giren ağrı, koluma bakmama neden oldu. Anın heyecanı ve korkusuyla el frenini tutmuş vaziyette duran koluma Çağının arabası yolcu koltuğunun olduğu yerden girmesiyle beraber içeri çöken arabanın metalleri girmişti. Sol elimin yardımıyla sağ elimi kendime çektiğimde, kolumdan aşağıya kayan kanlar hızlandı. Saçıma bağladığım bandanamı çıkarıp hızla koluma sardım.

Sıkışıp kaldığım yerde hareket edebilecek az bir yerim vardı ve arabadan çıkmam da gerekiyordu. Üstelik Çağının durumunu da bilmiyordun.

Kolumu sarmam bittiğinde sweatshirtümü parmak uçlarıma kadar çektim. O arada ismimi duydum, ''Asi,'' kafamı kaldırdığımda Çağın kıpkırmızı, korku dolu gözleriyle bana bakıyordu. Gözlerim onun yüzünü ve vücudunu tararken iyi olduğunu görmek derin bir nefes vermeme sebep oldu. Bu kısacık andan oda beni süzerken, ''Çıkman gerekiyor, çıkabilecek misin?'' diye sormuştu gözlerinden korku akarken.

Başımı hayır anlamında salladığımda arabanın kaputunun üzerine çıktı. ''Ayaklarını hareket ettirebiliyor musun?'' diye sorduğunda benden gelecek cevabın iyi olması için dua ettiğini gözlerinden anlayabiliyordum, başını olumlu anlamda salladım. ''Güzel,'' dediğinde derince bir nefes verdi, ''Ayaklarını kendine çekip dizlerinin üzerinde oturur pozisyona gelebilir misin?'' dediğinde hiçbir şey demeden söylediğini yapmaya çalıştım. Sağ kolumun ağrısını belli etmemeye çalışırken, olabildiğince hızlı hareket etmeye çalışıyordum. İkimizde farkındaydık az zamanımız kaldığını.

''Yapamayacağım, git sen araba patlayacak,'' dediğimde duymadı beni. ''Çağın git, en azından birimiz gitmeli, söz verdim git,'' dediğimde söylediklerimi umursamadı.

''İkimiz birlikte, beraber gideceğiz Asi. Öleceksek de beraber yaşayacaksak da.''

''Yapamıyorum, sıkıştım işte. Git sen, ihtiyacı olanlar var sana.''

''Sana da ihtiyaçları var. Bize ihtiyaçlar var. Yalnız bana değil. Sol tarafın orası daha geniştir önce sol ayağını sonra sağ ayağını kendine çekip kır,'' dediğinde onu dinledim. Başarmıştım. Dizlerimin üzerine çıkmıştım.

Çağına baktığımda arabanın ön camı olmayışına şükrettim. Kollarını uzatmış ona doğru gelmemi bekliyordu. İki kolumu da ona uzattığımda hiç vakit kaybetmeden beni kavrayıp olduğum yerden kendine çekmişti. Beni dışarı çıkardığı gibi ikimizde bir an önce arabanın kaputundan aşağıya inip olduğumuz yerden uzaklaştık.

Yeterince uzaklaştığımızda iki arabanında art arda patlama seslerini duyduk.

Yaşıyorduk. Hayattaydık. En önemlisi verdiğim sözü tutabilmiştim.

Arabalar için gelen itfaiye çoktan söndürme işlerine başlarken, bizim için gelen ambulansın içinden görevliler iniyordu. Ama onlardan önce bize doğru koşarak gelen abilerim ve kardeşim vardı.

Egenin abi, diye feryadı, Çağını harekete geçirip ona doğru koşmasına neden oldu. Hızla kardeşine sarıldığında Rüzgar ve Çağanda Çağına sarılıyor. Gördüğüm manzara içimi nedensizce burkarken birbirlerine bu kadar değer vermeleri, birbirleri için bu kadar korkmaları, yüzüme bir tebessüm kondurdu. Çağan bir yandan da ikizine bir şey olup olmadığına bakarken bir gözü de bendeydi. Bense ona sadece iyi olduğumun işaretini yapabildim.

Ali ve Demir hızla yanıma gelip bana sarıldıklarında, kulaklarıma aynı şeyleri söylerken, ''İyiyim ben korkmayın,'' diyebildim. Ama gözüm arkalarında kalmış Girdaptaydı. Girdap tam bir girdabın içindeydi şu anda. Bir bana bir Çağına bakıyordu. Gözlerinde hiçbir duygudan esaret yoktu. Algılarını kapamış gibiydi. Donmuş, kalmıştı. Ama içinde koca bir savaş vardı ve şu andan o savaşa kilitlenip kalmıştı. Henüz bir tepki veremiyordu. Tepki vermeye korkuyor gibiydi.

AilemWhere stories live. Discover now