Yarış

30.2K 1.5K 168
                                    




Çağın odamdan çıktığından beri uyuyamıyordum. Onun kokusunu abimin kokusuyla bir olmasına inanamıyordum. Senelerdir aradığım kokuyu bulmam, beni mutlu ederken. Bulduğum kişi çok yanlıştı. Aramızda aşılamayacak uçurumlar vardı. Ben yeniden o kokuyu içime çekmek isterken bunu nasıl yapacaktım, kendimi nasıl durduracaktım ki.

Asilin bana yaptığı tavanı izlerken Asrın geldi aklıma. Hastaydı ama hasta olduğunu söylememişti, olabileceğini söylemişti. Yerimden usulca kalktım. Asansör yerine merdivenleri kullanmaya karar verdiğimde bir alt kata indiğimde Rüzgarın odasından çıkan Çağınla karşı karşıya kaldım. ''Sen uyumuyor muydun?'' sorusuna cevap vermedim. Merdivenlere yeniden yöneldiğimde, ''Asi,'' dedi ama durmadım, devam ettim. Onunla abimin kokusu arasında kalmak istemezken, kalmıştım, biliyordum.

Mutfağa geldiğimde makineden çıkardığım bardağı güzelce yıkayıp kenara bıraktım. Suyu bir yandan kaynatırken diğer malzemeleri de yerinden çıkardım. Bir tek termos bulmam gerekiyordu. Asrının ne zaman geleceğini bilmiyordum, yaptığın çayında sıcak kalması gerekiyordu. Rastgele kapakları açarken bir tane termos bulmuştum. Kimin olduğunu bilmiyordum ama işime yarardı. Sıcak çayı döktükten sonra diğer malzemeleri de koyup termosu güzelce kapadım. Bardağı da bıraktığım yerden alarak Asrının katına çıkmaya başladım.

Kata geldiğim de Asrının olduğunu düşündüğüm odaya girdim. Düzenli odasında gözüme çarpan kitaplık yanına gitme isteğimi uyandırsa da kendimi tuttum. Elimdeki bardakla, termosu yatağının yanındaki komodinine bıraktım. Umarım erken gelir ve içebilirdi yaptığım nane limonu.

Odasında çıkıp kendi odama geldiğimde penceremin önündeki koltuğa oturdum. Asrının gelmesini bekledim. Saat tuttum. Eğer su soğursa değiştirebileyim diye. Onu affetmemiştim, yumuşamıştım belki bu yüzden hasta olmasını istemiyordum. Üstelik bir de Demire nane limon yaptığımı gördüğündeki bakışları aklımdan çıkmamıştı.

Dışarıdan gelen araba sesi dinledim. Çağan mıydı Asrın mıydı emin değildim. Odamdan çıkıp merdivenlerin başında usulca bekledim. Merdivenlerin en başından gelen öksürük sesleri Asrın olduğunun habercisiydi. Benim onu görmem ama onun beni görmemesi iyi olmuştu. Yüzündeki yorgunluk hastalığıyla beraber harmanlanmıştı. Umarım uyumadan önce yaptığım nane limonu içebilirdi. Onun için başka bir şey yapamazdım.

Tekrar odama girdiğimde yatağımı toplayıp, banyoma girdim. Güneş doğmak üzereydi. Duş almak için suyu ayarlarken göğsümdeki, karnımdaki sırtımdaki ağrılar gün geçtikçe azalıyordu. Ama izleri için bir şey diyemeyecektim. Hepsi kalıcıydı. Suratımda Rüzgardan kalan izlerde silinmişti.

Su bedenimden aşağıya kayarken, göğsüme sardığım sargı bezinden içime kayanlar canımı yaksa da direnebiliyordum. Umarım Asil hissetmiyordur. Uzatmadan duştan çıkarken tertemiz kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Odama girdiğimde güneş doğmuştu. Yeniden koltuğuma oturup evdeki herkesin uyanmasını bekledim.

Kapım hafifçe çalınırken ''Gir,'' dedim. Saat daha çok erkenken kimin uyandığını merak etmiştim. Kapıdan içeri kafasını uzatan Demiri görünce gülümsedim. ''Günaydın Asi kızım,'' derken sesi fısıltıdan ibaretti. ''Günaydın abi,'' dediğimde hala daha söylediğim kelimeye şaşırıp kalıyordu. İnanamıyordu. ''Erkencisin abi bir şey mi oldu?'' diye sorarken odaya girmiş, kapıyı kapatmıştı.

''Bana diyene bakın sanırsınız kendisi uyuyor.'' Ona gülümserken yatağımın üzerine oturmuş beni de yanına davet etmişti. Yanına oturduğumda elini elimin üzerine koymuştu. ''Asi,'' dediğinde sesindeki ciddiyet içimde bir korkuya yer açtı, ''Dün geceyi hatırlıyor musun?'' dediğindeyse abimin ne demek istediğini, ne konuşmak istediğini anlamıştım.

AilemWhere stories live. Discover now