32.İHANET

265 23 164
                                    

"Affetmek geçmişi değiştirmez ama geleceğin önünü açar."

      - Paul Boese

     Kendimi hayatta bir sıfata koymam gerekirse kesinlikle görünmez sıfatını adımın yanına layık görürdüm. Her zaman geri planda kalan biri olmuştum ve hep en son görülen o kişiydim. Bu duruma alışıktım. Görünmez imajı çizmek artık huyum haline gelmişti.

   Aile yaşantım annemin eteklerine saklanarak geçmişti. Babam ne zaman eve gelse annem beni odama götürür kapıyı üzerime kitlerdi. Baban seni görürse kızar, Melek derdi. Babalar kızlarını görünce sevinirdi, kızmazdı.

    Birkaç sene önce Buket okulun düzenlediği bir geziye gitmişti. Gittiği geziden iki gün sonra eve dönmüştü ve babam Buket eve geldiği gün sevinçle onu kucaklamıştı. Birkaç dakika boyunca Buket'i ısrarla yanına oturtmuş onu özlediğini söylemişti. Ben kıskanç bir çocuk olmamıştım ama bazen ilk kez tattığım duyguları tatmak ve bu duygulara sahip olmak istiyordum.

    Bana sevgiyi Vuslat Arda öğretmişti. Vuslat Arda kapalı bir kutuydu. Kutunun kapağını açıp önce içine bakarak Vuslat'ı tanımanız gerekiyordu. Ben Vuslat'ı ilk görüşte tanımış onu kendime yakın biri yapmıştım. Bana sahip olduğum her duyguyu Vuslat öğretmişti. Hasta olduğum zamanlar benimle bebek gibi ilgilenirdi. Kışın okuldan yurda dönerken karda yürümek zor oluyor diye Vuslat Arda beni sırtında taşırdı. Karlı günlerde özenle yolları seçerdi. Bir ara karın içine ikimizde yuvarlanarak düşmüştük ve o gün düştüğümüz an kahkaha atmıştık.

   Vuslat Arda düşmeyi severdi. Bazı insanlar düşünce zayıf olduğunu sanardı ama Vuslat gücünü düştüğü zaman toplardı. Bir düşerdi, güçlü kalkardı. Kız çocukları genelde babalarını örnek alarak büyürdü ama ben Vuslat'ı örnek alarak büyümüştüm. Vuslat'ın yanında kendimi onun gibi olarak geliştiriyordum. Bu duruma bir ara fazla kafayı takmıştım ve yurtta Vuslat'ın kıyafetlerini giyerek o olmaya çalışmıştım. O gün Vuslat Arda çok gülmüştü. Onu örnek almamam gerektiğini söylemişti ama ben çok fazla söz dinleyen bir çocuk değildim. Beni annem Neslihan Keskiner bastırmıştı. Daha sonra hayatıma Vuslat girmişti ve Vuslat kabuklarımı açıp beni yeniden yaşatmıştı.

  Ben on iki yaşımda ölmüştüm ve Vuslat Arda o çocuğu yeniden yaşatmıştı.

   Ders çalışmak yerine önümdeki kağıda Vuslat'ın yüzünü çizerken hala mesajıma cevap vermeyen Vuslat'a kızgındım. Dün gece mesaj atmıştım ama şu an saat üçe geliyordu ve Vuslat  bana daha yazmamıştı. Kendimi ya uyuyor ya da çalışıyor diye avutmuştum. Vuslat Arda normalde anında bana mesaj atardı. Bir sorun vardı. Ben onu tanırdım. Bana yazmayacak kadar canı sıkkın olabilirdi. Çünkü üzgün olduğu zamanlar neredeyse hiç iletişim kurmazdı. Acaba yanına gitmeli miydim? Git, gitme.

   Dersim bittiğinde direkt eve gelmiştim. Lale'ye ders çalışacağım demiştim ama odama geldiğim andan beri sadece altı sayfa çalışmıştım. Aklım Vuslat'ta kalmıştı. Sabırsız bir şekilde Lale'nin benim için hazırladığı meyve tabağındaki portakalı ağzıma attım. Telefonuma gelen mesaj sesi ile yerimden kalkmam bir oldu. Heyecanla telefonumu elime alıp odanın içinde volta atmaya başladım. Vuslat mesaj atmıştı. Heyecanla mesaja tıkladım ve kıpır kıpır bir şekilde okumaya başladım.

Yaşıyorum, iyiyim. Sadece çalışıyorum müsait olunca seni ararım.

VUSLAT ÇIKMAZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin