1. Bölüm - Çöpçatanlık Yarışı

565 25 5
                                    


3 Yıl Önce...

Dinçer:

"Futbol kariyeri ile Türkiye'de adını oldukça duyduğumuz Şahaplı ailesinin oğlu Dinçer Şahaplı geçen ay milli maçta yaşadığı sakatlık ile yürekleri ağızlara getirirken bu olaylardan kısa bir zaman sonra bir darbe de Dinçer Şahaplı'nın kız arkadaşından geldi. 3 yıldır birlikte olduğu 2012 Miss Turkey güzeli Tuana Bircan..."

Dinçer laptopu sertçe kapatıp kenara koyduktan sonra başını geri attı ve derin bir nefes aldı.

Sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Son zamanlarda her şey üst üste geliyordu ve hayatının mahvolduğunu tüm bedeniyle ve ruhuyla hissedebiliyordu. Nasıl bu seviyeye gelmişti aklı almıyordu. Oysa her şey ne kadar güzeldi. Küçüklüğünden bu yana hayal ettiği mesleği yapıyordu.

Ancak hayalleri yarım kalmıştı.

O kadar emek vermişti. Boşuna mıydı?

Gözlerini kapatmış sakinleşmeye çalışırken telefonunun sesi ile oflayarak gözlerini açtı. Önce ekranı çevirdi, yazan ismi okudu. Telefonu açıp kulağına dayadı.

"Lan vurmadılar mı seni hala? Telefonlarımızı da açarmış. Paşama bak hele!"

"Efendim Mücahit?" dedi Dinçer memnuniyetsiz bir şekilde.

"Huysuzsun? Bir sıkıntı mı var?"

"Mücahit başlatma şimdi bilmiyormuş tavırlarına. Akşama kadar magazin sitelerinde gezdiğini bilmiyorum sanki!"

Telefonun diğer yanında uzun bir sessizlik oldu. En sonunda "Yanına mı geldi?" dedi.

"Hayır."

"Eh eben artık! Ne yaptı, telefonda mı ayrıldı?"

"Mesaj attı Mücahit. Magazin merakın dindi mi?"

"Ne alakası var oğlum?! Sende gerçekten ağzımı bozduracan artık he! İyilik de yaramıyor sana! Bir hal hatır soralım dedik bi dövmediğin kaldı!"

Dinçer gözünü kapatıp alnını ovdu. Ardından derin bir iç çekti. Tabi bu iç çekmeyi Mücahit'de duymuştu.

"Tamam lan tamam. Kızmadım. Bak eğer sensiz yapamıyorum diyorsan tek uçağa bakar. Atlar gelirim."

Dinçer başını iki yana sallayarak güldü.

"İyiyim, sağ olasın. Siz napıyorsunuz?"

"Antreman. Maça hazırlık. Hoca hepimizin pestilini çıkarmaya yeminli gibi."

"Hocamı üzmeyin."

"Bolca selamı var zaten."

"Aleyküm selam."

"Neyse. Sesini duydum enerjim yerine geldi yavrum. Şimdi ben gidiyom. Hoca zaten cins cins bakıyor. Ben seni yine ararım. İlaçlarını almayı unutma."

"Hadi görüşürüz."

"Görüşürüz."

Dinçer telefonu kapattıktan sonra yavaşça arkasını yaslandı. O sıra gözleri odanın ucundaki masanın üstünde duran depresyon ve ağrı kesici ilaçlarına takıldı.


Elif:

"Ya tamam ağlama artık Ela ya! Bende ağlayacağım şimdi!"

O sırada çoktan gözyaşlarına boğulmuş olan Hazal "Ağlama diyince susuyor, değil mi Esin?" dedi.

"Ya en azından bir sakinleşir diye dedim be?! Hem sen niye ağlıyon Allahını seversen Hazal ya?!"

"Görmüyor musun kızın halini?!" dedi Hazal burnunu silerken. Ardından burnunu çekip Ela'ya sarılarak "Tamam ağlama sende şu sümsük için daha fazla ya. Mahvolduk burada. Değer mi gözyaşlarına?" dediğinde Ela burnunu çekip derin bir nefes aldı. Ardından yutkunup "Ona ağlamıyorum ben." dedi.

Taç Kimde?Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang