1

4.4K 532 677
                                    

🌱

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

🌱

Park Jimin için hayat ne kadar zorsa bir o kadar da yaşamaya değerdi.

Dürüst olması gerekirse yaşamayı seviyordu. Nefes aldığında burnundan içeri giren taze, temiz havayı koklamayı, gözlerini açtığında etraftaki dalları bulutlara kadar değen ağaçları, köyün etrafını çevreleyen koruluğu, annesini,  babasını ve biricik kardeşlerini görmeyi seviyordu.

Kış için karıncalar gibi hummalı bir hazırlık yapmayı sevdiği kadar yazın gelişini kalbi ağzında beklemeyi de seviyordu. Yazın açan ve mis gibi kokan rengarenk çiçeklerle konuşmak, yemyeşil kırlarda koşup söğüt ağaçlarının gölgesi altında soluklanırken ev yapımı limonatayı içmek, defalarca kez okuduğu bir kitaba tekrardan başlamak da onu mutlu eden basit şeylerdendi.

Bir ablası ve iki kardeşi varken yalnızlık çektiğini söylemesi doğru olmazdı ancak onlar büyüyüp kendi arkadaşlıklarını kurduğu zaman Jimin yalnızlığın nasıl hissettirdiğini biraz da olsa anlamış bulundu. Sık sık okuduğu kitaplardaki yalnız karakterler gibi hissediyordu kendini ama hiçbir zaman baş karakter olamayacak kadar sönüktü sanki. Olsa olsa kimsenin ilgisini çekmeyen yan karakter olurmuş gibiydi.

En küçük kardeşi Betty'nin yaşındayken o da bir sürü arkadaşa sahipti, şimdiyse yalnızca onlara dışardan bakmakla yetiniyordu. Her şey ne zaman bu hale gelmişti ve nedeni neydi artık anlayabiliyordu ama bu durum onu artık üzmüyordu, gerçekten.

Üzmezdi de.

Eğer alfalar gelmeseydi.

Evet, oldukça tuhaftı belki ama doğruydu. Dünya eskiden olduğundan çok daha farklıydı artık, her zamankinden farklı. Alfaların savaşa gidişi ve çoğunluğunun dönemeyişiyle birlikte başlatılan alışılmadık bir uygulama sonucunda üremenin durduğu bazı bölgelere genç ve sağlıklı alfalar gönderilmeye başlanmıştı.

Alfaların, yıllar süren umutsuz bekleyiş sonucunda unutulmuş köylerine gelişi birçok dengeyi alt üst etmişti. Eğer gelmemiş olsaydılar bugün yaşadığı hiçbir şeyi yaşamayacaktı belki. Bir şeylerin suçunu kendinden başkasına atmak her zaman daha kolaydı ama içten içe gelişleri için minnettar olduğunu da biliyordu Jimin.

Ama yine de, tüm bunların kötü tarafı da yok değildi.

Köyün dişli ve genç omegaları şimdiden, daha alfalar köye ulaşmadan önce acımasız güç mücadelesine başlamıştı. Akıllarınca aday eliyorlardı. Alfaları en çok kendilerinin hak ettiğini düşünüyorlardı. Jimin kimsenin alfasını kimsenin elinden alma niyetinde değildi, bunu umursamıyordu bile ama bu yine de onu sevmemeleri için bir engel değildi. Onu rakip olarak gördüklerinden Jimin'in ayağını kaydırmaya, onu saf dışı bırakmaya çalışıyorlardı. Bu muameleyi güçsüz gördükleri tüm omegalara yapıyorlardı aslında.

Ve bu söz konusu omegalar Jimin'in kalbini farklı zamanlarda, farklı yerlerde birçok kez kırmıştı.

Ta ki artık onların sözlerine karşı dirençli hale gelinceye kadar. Ama hâlâ bazen üzülmeden edemiyordu, kimseye belli etmese de bazı geceler eski günler için içli içli ağlıyordu. Sıkı arkadaşlıklarının sonsuza dek süreceğini düşünmüştü, ne aptaldı.

Baby Blue | yoonminWhere stories live. Discover now