Tecrübesiz adımlar - 24

28K 2.4K 377
                                    

Dağıttıklarımı toplama vakti yaklaşıyor, bu nedenle bölümler artık daha zor olacak benim için. Öneri, eleştiri ve desteklerinizi bekliyorum :) Umarım beğenirsiniz.


"Erzaklar, yataklar, oksijen tüpleri, radyasyondan korunma odaları, merdivenler, termometreler, ısı yalıtımlı duvarlar." Çatık kaşlarla gördüklerini sıralarken, tavandan gözlerini ayırmamıştı. Perdelerin arkasına tekrar dönebilecekmiş gibi gözlerini kapattı ama yaşadıkları eskide kalmış bir rüya gibi silikleşmeye başladığından aklının karanlığından başka hiçbir şey göremedi. Son zamanlarda gerçek ve hayal; iyi ve kötü; doğru ve yanlış el ele verip onunla dalga geçer olmuştu. Neye inanacağını, kime güveneceğini bilemediği günlerdi ve daha kötüsü zaman durdurulamayacak bir hızla akıyor; düşünüp taşınmasına fırsat vermeden esip geçiyordu. Mete'nin parmaklarının takip edilmesi zor bir hızla beyaz ekranda gidip geldiğini duyabiliyordu yine de kafasını çevirip ona bakmadı. Bir koca geceyi uykusuz geçirmişti üstelik enstitüdeki askeri üsse gidip sorguya katılmasına yalnızca iki saat vardı.

"Bir çeşit sığınağa benziyor." diye mırıldandı başka bir ses. Kısık ve yorgun bir kız sesiydi. Hira, Işıl'ın böylesine sakin ve kabullenmiş bir edayla karşısında oturuyor olmasına hala şaşkındı. Işıl'ın sesi, doğrulmasını istemsiz olarak tetikledi ve kafasını yasladığı sandalyeden büyük bir gayretle çekip masaya döndü.

"Teknolojinin olmadığı bir sığınak." diye düzeltti. "En azından kuledeki öyle söylüyor. Piezo ile çalışan meşaleler var. Asansör yerine merdivenler. Taşıma sistemleri bile suyla çalışıyor."

Deniz, elindeki dijital kalemi parmaklarının arasında çevirdi ve Hira konuşurken doğrudan gözlerinin içine baktı.

"Kuledeki adama danışalım, ne dersin?" diye mırıldandı. Öfkeli miydi? Hira gözlerini kaçırırken,

"Dün geceden beri ses yok." dedi kısık sesle. Bu duruma sevinmeli mi yoksa üzülmeli mi kararsızdı. Deniz'in gözlerinde kısa bir an için gördüğü alev sönüp giderken rahatsızca kıpırdandı.

"O herif de enstitü kadar şüpheli." dedi Mete dudaklarını dişlerken. "Sığınağı tanıdığını, sana yol gösterdiğini söyledin. Bütün bunları nasıl bilebilir? Tuzak olma ihtimali var."

"Evet, var." dedi Hira doğrudan Mete'ye bakarak. "Yine de enstitüye olan düşmanlıklarının gerçek olduğuna yemin edebilirim. Üstelik kurtulmama yardım etti."

Issız bir sokakta üzerine saldıran, kolyeyi ondan almaya çalışan, kafasını işgal eden adamı savunuyor muydu? Hira, savunmak kelimesinden uzaklaşarak yalnızca gerçekleri söylediğine ikna etti kendini. Masada bir süreliğine sebebi belirsiz bir sessizlik oldu.

"Biri neden bir sığınak yapar ve onu herkesten gizler?" Deniz'e baktığında, gözlerindeki alevin yeniden parladığını ve ateşin siyah gölgesinin göz altlarını kararttığını gördü. Işıl'a bakıyor ve bir cevaptan çok onaylama bekliyordu.

Hira, Deniz'in ne kast ettiğini biliyordu, belki de en başından beri aklındaydı ama su yüzüne çıkarmaya cesaret edememişti. Işıl'ın,

"Kaçmak için." diye mırıldandığını duydu. "Ya da saklanmak."

Kafasının arkasındaki ses yeni uyanmış gibi kıvrandı ve Işıl'ın söylediklerinin kuledeki adamın ilgisini çektiğini hissetti.

"Dünyayı yörüngesinden koparmaktan bahsediyoruz." dedi Deniz. "Uzayın bilmediğimiz bir köşesinde yeni bir yörüngeye bağlanacaklar. Radyasyon, ısı değişimi, yer çekimi ve merkezkaç kuvveti dengesizliği...Yeni yörüngeye oturana kadar yeryüzünde kalan hiçbir canlı bu koşullara dayanamaz."

KOLYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin