'İntikam!'

1.1K 40 16
                                    

Selam millet!

Uzun bir aradan sonra yeni bölüm geldi nihayet🤭  Gecikmeler için kusura bakmayın! Elimden gelen birşey yok maalesef 😔

Kısa bir not düşmek istiyorum!

"Lütfen yorum yaparken saygı çerçevesinde yapın! Küfürlerinizi kendinize saklayın!..

Ayrıca bu hikâye gerçek bir hikâye değildir! Tamamen kurgudan ve hayal ürününden ibarettir!..

Unutmayın bunları!.."

Oylama ve yorum yapmayı unutmayın canlar❤

Neyse lafı fazla uzatmadan sizleri yeni bölümle başbaşa bırakayım!

Yazım hatası varsa şimdiden affınıza sığınıyorum!

KEYİFLİ OKUMALAR

*****

Zaman,sinsi bir zehir gibi akıp gidiyor. Beraberinde ise umutları yıkıp, korkuyu salıyordu etrafına. Oysa ki zaman, her derdin ilacı değil miydi? Ya da her acı zamanla iyileşmez miydi? Evet,belki zaman acıya ilaç olurdu ama korkuya değil! Geçen her saniye, bir ömürle eş değerdi. Geçen her saat, ölüp ölüp dirilmek gibiydi. Hele birde belirsizlik var ki, o insanın kanını kurutur, ruhunu çürütürdü.

*****

Genç kızın telefonu, gittiği kafenin içinde bir masanın üstünde duruyordu. Genç adam eline aldığı telefonu sıkıp elini yumruk haline getirdi. Ondan geriye hiç bir iz yoktu telefondan başka. Yanında Faruk,Semih ve Levent vardı. Etrafa dağılmış adamlarını da unutmamak gerek. Artık daha emindi genç kızın başının belada olduğuna. Semih ve Levent kızın ailesine haber vermeyi teklif etmişlerdi. Genç adam ise şuan bulunduğu zamanda soyutlamıştı. Sağlıklı düşünemez haldeydi. Aklından geçip duran milyon tane senaryo vardı ve hepsi de birbirinden korkunçtu. Kimseyi duymuyor ve görmüyordu. Levent, kızın babasına olmasa da abisine haber vermek gerektiğini söyledi ve Semih ile Faruk onu onaylayınca Ali'yi arayıp durumu anlattılar. Genç adam, Semih'in ayrıca işlettiği bir çiçek serasına getirildi. Semih, toprakla uğraşmayı küçüklüğünden beri severdi. Annesi gibi... Genç adam ne eve sığabiliyor, ne de ofise... Nereye giderse gitsin nefes alamıyordu.

Ali, seraya gelir gelmez yaptığı ilk şey Melih'in suratına yumruğu geçirmek oldu. Genç adam ise önünde tabir-i caizse 'kurbanlık koyun' gibi duruyordu. Çökmüş omuzları ve kızaran gözleri ile karşısındaki öfkeli adama bakıyordu boş boş.

"Böyle mi sahip çıkıyorsun lan sen kardeşime? Böyle mi koruyorsun sevdiğini?.."diyip bir yumruk daha attı.
Ama genç adamdan hiç ses çıkmadı. Oracıkta öldürse yine de sesi çıkmazdı zaten. Levent duruma müdahale etti hemen. Ali'nin kolundan tutup uzaklaştırdı.

"Sakin ol Ali! Böyle yaparak bir yere varamayız! Sakin olup düşünmemiz gerek! Fındık kurdunu bir bulalım, sonra hırsını alırsın!.."dedi. Masanın yanına getirip oturttu.

"Haklısın Ali! Ona sahip çıkamadım! Onu koruyamadım!.."diyerek içindeki pişmanlığı ve korkuyu sesine yansıttı.

"Ulan, şuracıkta seni öldürsem yine içim soğumaz! Sana güvendik lan! Sana inandık biz! Asya'nın kılına zarar gelse dünyayı yakarsın zannettik! Sen burda oturmuş öylece bekliyorsun! Asya nerde Melih? Nerde kardeşim?.."diyip önünde duran masayı tek harekette ters çevirdi. Tekrar genç adamın üstüne doğru yürümeye başlamıştı ki bir telefon sesi yankılandı serada. Herkes sesin kimden geldiğini anlamaya çalışırken Semih, cebinden telefonunu çıkardı. Arayanın kendi adamlarından Çetin olduğunu görünce kaşlarını çatıp cevap verdi.

TUTSAK KALPLERNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ