Düzenleniyor! "Seni ne kadar sevdiğimi öğrenmek istersen yere düşen yağmur damlalarını tutmaya çalış, tutabildiklerin senin sevgin, tutamadıklarınsa benim sana olan sevgimdir." Gözlerinde ki sevgi parıltıları elimi ayağıma dolaştırıyordu. Çakır rengi gözleri yüzümün her santiminde dolaşıp tekrardan gözlerime değindi. "Sen gidersen sesin gider, kokun gider, yüzün gider. Ay dolanır pusularda, tenim titrer ve gecem biter." Ellerimi göğsüne vurdum. "Rahat bırak artık beni! Adımı bilme! Nefesimi takip etme! Her santimimi ezberleme! Duygularımı okuma! Sevme! Bilme! Tanıma beni!" Boğazım yırtılırcasına bağırırken yumruklarımı göğsüne geçiriyordum. Bileklerimi tutup yüzüme doğru yaklaştı. "Görmeyeyim seni... Bilmeyeyim adını, nefesini takip etmeyeyim ama unuttuğun bir şey var..." Burnumu sertçe çektim. "Neymiş o?" Huzurlu bir gülümseme sergiledi. "Seni sevmekten vazgeçmem." "Pek çok şeyin bambaşka olmasını isterdim." Dolu gözlerimle, ifadesiz suratına ardından gözlerine baktım. "Ne gibi kızıl?" Daha fazla tutamadığım büyük bir damla yaş, yüzümde yolunu çizip akarken gözleri damlayı takip etti. "Seni tanımamak gibi..." O zaman ilk defa suratında ki ifadeleri gördüm. Hüzün vardı gözlerinde, yakışıklı suratı çökmüş, gözlerine yaşlar gelmişti. Ağlayacak mıydı...? Koskoca adam, ufak bir kızın sözlerine mi ağlayacaktı? Ellerini omuzlarıma koydu, hafifçe ağırlığını bana verirken üstüme eğildi. "Ben sana şiirler yazdım, mektuplar... Ne bir satır okuyabildim ne de tek bir cümle gönderebildim... Şimdi sana kül oldum desem anlamazsın. Sen hiç yanmadın ki! Tutuşmadı ellerin, har olmadı yüreğin..." ** Başlangıç Tarihi: 21.02.2020 Yağmur Yabalak.