Ü Ç

15.9K 806 303
                                    

Mavi Gri – Şiir Senin Yüzündür.

Redd – Prensesin Uykusuyum.

Gözlerimi hafifçe araladığımda etrafın hala karanlık olduğunu fark ettim. Gözüm saate kaydığında altıyı, yirmi dokuz geçiyordu. Açık olan perdem sayesinde gökyüzünü rahatlıkla görebiliyordum.

Yıldızlar; hırçınca gökyüzünde dağılmış, hepsi ölü bedenlerin ruhunu taşıyordu. Diğerlerine nazaran daha parlak olan o yıldız, belki de öldüğümüz zaman ruhumuzun içine hapsolacağı yıldızdı... elimi gökyüzüne doğru hafifçe uzattım. Dokunabilecekmiş gibi... elimi tutup kendine çekecek, beni içine hapsedebilecekmiş gibi...

Bacaklarımı yataktan aşağı sarkıttım. Saçlarım yüzüme dökülürken, kafamı aşağı eğdim. On sekiz şubat... sekiz yıl önce bugün. Üç bin altmış üç gün önce çocukluğumu kaybettim. O zamana dair hatırladığım şeyler sınırlıydı. Binlerce parçalık yapbozdan sadece iki tanesi tamamlanmıştı. Küçüklüğümü geçirdiğim o adamı kaybetmiştim. 

Neler olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Anneme sorduğum zamanlarda ise beni cevapsız bırakıyordu. Gözlerimi ovuşturduğumda zihnimde dönen bir soru vardı. Ona ne zaman tekrardan kavuşabilecektim? Ağırlığımı bacaklarımın üstüne vererek ayağa kalkıp hafifçe adımladım. Kalkmanın verdiği etkiyle beraber gözlerimin önünde beliren siyah noktalar geçene kadar olduğum yerde bekledim. Siyah noktalar küçülerek yok olduktan hemen sonra odamdan dışarı çıktım. Mutfak ışığı açıktı. Annem uyanıktı. Adımlarım mutfağa yönelirken ses çıkartarak yürüyordum. "Anne?" birkaç eşyanın yere düşme sesi geldi. "Ay ödümü kopardın, Mayda!" Kafamı içeri doğru uzattığımda bana baktı. "Ses çıkararak geldim," bütün vücudumu mutfağa soktum.

"Günaydın!" neşeli çıkan sesime karşı gülümsedi. "Günaydın kızıl kafa," gözlerimi kıstım. "Senin saçlarında kızıl," bana yaklaşıp sarıldığında karşılık verdim. "Ama senin ki kadar baş döndürücü ve aşık edici değil," burnumu saçlarına sürttüm. "İnan bana senin saçların daha dikkat çekici," benden ayrılıp saçlarını geriye attı. "E herhalde yavrum. Bu kız-" elini gururla göğsüne koydu, "bu güzelden çıktı. Allah sahibine bağışlasın," ufak çaplı bir kahkaha attım. "Yani sana." Kafasını belli, belirsiz salladı. "Bana da bağışlasın yani ama ondan ayıramayız seni. Valla hepimizi kurşuna dizer," gözlerimi devirdim. "Kek yaparken içine kabartma tozu değil de abartma tozu mu koydun anne?" vücudumu esnetmeye başladığımda bir yandan da gözlerimi anneme dikmiştim. "Ayrıca kimden bahsediyorsun?"

Gökyüzü gibi bakan gözlerini kaçırdı. "Önemsiz, boş ver." Daha fazla sıkmamak için mutfaktan çıkmak için adımladım. "Seni birisiyle tanıştırmak istiyorum..." kafamı yavaşça ona doğru çevirdiğimde tepkilerimi ölçmek ister gibi suratıma bakıyordu. "Kiminle?" elini tezgaha yasladı. "Yiğit Gürsoy." Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken gözlerim büyümüştü.

"Sen nereden tanıyorsun onu?" sorgulayan bakışları üstümde gezindi. "Asıl sen nereden tanıyorsun?" mutfaktan çıkmaktan vazgeçip sandalyeye oturduğumda, annem de karşımda oturdu. "Bana özel ders vermeyi teklif etti. Mercan Hanım iletti bana. Hem de ücret almadan..." telaşlı ifade suratında yer edindiğinde elimi, elinin üstüne koydum. "Peki sen nereden tanıyorsun anne?" ağzını açtığı sırada kapı çaldı. Hızlıca ayağı kalkıp adımlarımı banyoya yönelttim. Şu an için Yiğit Gürsoy'a görünmek istemiyordum. Yeni uyanmıştım ve nasıl göründüğümü bilmiyordum, kendi görünüşüme genel olarak önem verirdim...

Aynanın karşısına geçtiğimde uzunca baktım kendime. Saçlarım dümdüz bir şekilde göbek deliğime kadar uzanıyordu, gözlerim hafifçe şişmişti ve sevimli gözüküyordu. Dudaklarım kuruduğu için mor tonlarında gözüküyordu. Saçlarımı ensemde topladıktan sonra yüzümü yıkarken gözümü açıp etrafa bakıyordum, korkmak istemiyordum... var biraz şizofrenlik. Köpüğün gittiğinden iyice emin olduğumda suyu kapatıp yüzümü kuruladım. Yüzüme biraz renk geldiğinde saçlarımı tekrardan açtım. "Acaba saçımı kesmeli miyim?" düşünceli bir şekilde saçlarıma baktım. "Sabah sabah deli mi dürtükledi, Mayda? Çık banyodan," kendi kendime cevap verirken ufak çaplı bir kahkaha attım. "Deli dürtükledi," boğazımı sertçe temizleyip banyodan çıktım. Gözlerimi kaşımaya başladığımda bir yandan da yürümeye çalışıyordum. "Kızım ben sana kaç kere dedim yürürken gözlerini kaşıma diye?" annemin sesini duyduğumda olduğum yerde durup gözlerimi kaşımaya devam ettim. Siyah perde inen gözlerimin önüne birkaç görüntü geldi.

Ateş'in KızılıWhere stories live. Discover now