B E Ş

12K 682 422
                                    

Yanıma gelip yerdeki cam kırıklarını toplamaya başladı. Büyüklerini eliyle alıyordu. Yanımda yere çökmüştü, kafasını birden kaldırınca dibinden baktığım için yüzümüz az, çok yakındı. "Kırmızı sana çok yakışıyor." hayran olmuşçasına çıkan sesine tepki vermedim.

"Kırmızı senin için, sen benim için yaratılmış gibisin..." ağzımda ki lokmayı yuttum. Temiz olduğunu düşündüğüm yere sağ ayağımı yavaşça koydum. Suratımdaki ani değişimi görmüş olacaktı ki "Şakaydı," dedi. "Aman aman, yavaş, bekle hatta sana terlik getireyim," tekrardan mutfaktan çıktığında yerdeki camlara baktım. "Saçımı kurutacağım," aradan geçen iki dakikayla elinde bir çift mavi terlikle mutfak kapısından Yiğit girdi. Nasıl hitap etmem gerektiğini bilmiyordum. Eğilip önüme koyduğu terliğe ayaklarımı geçirecekken ayak bileğimden tuttu. "Ne oluyoruz ya?" sorduğum soruyu görmezden gelerek yere koyduğum ayağımın altını görebileceği şekilde kaldırdı. Ayak altıma iyice üfledikten sonra eliyle tüy gibi altını temizledikten sonra terliği giydirdi.

"Ayağına cam batmasını istemedim sadece, rahatsız olmuş olabilirsin ama canının yanmasını istemezdik," şaşkınlıkla yaptığı şeylerin ardından söylediği şeyler garip hissettirmişti. Diğer ayağımı da terliğe geçirdi. "Teşekkür ederim..." pekâlâ, sanırım cidden olaylar garipleşmeye başladı. Kapı zili tekrardan çaldığında ben ayaklandım bu defa. "Rica ederim, Kızıl." Bir adım atıp onun yanından geçtim. Mutfaktan çıktığımda ise bir şeyler mırıldandı. Ancak duyamadım.

"Kızıl, gelir misin?" daha yeni yanından ayrıldım... Ne olmuş olabilirdi ki? "Efendim?" cevap vermedi. "Efendim?" tekrardan cevap gelmediğinde mutfağa geri girdim. Çakır rengi gözler beni bekliyormuşçasına suratımda gezindi. "Ben varken kapıya bakma, olur mu?" Yanıma yaklaştı. Yüzümü elleri arasına aldı. Tereddütte kalmıştı. Dokunmak istiyor ama çekiniyor gibiydi. Bunların hiçbirisi doğru değildi...

"Kusursuzsun." kafamı geri çekmeye çalışıyordum fakat hiçbir etki etmiyordu.

Onun elleri arasından ayrılmak istemedim. Öyle güven verdi ki elleri, yıllardır o ellerin arasındaymışım gibi...

Allah'ım lütfen annem gelsin...

Yukarıda ki kapılarım açık olmalı ki kapı çaldığında gözlerimi etrafta gezdirdim.

"Sabırsız şey..." ağzım şaşkınlıkla aralanırken çakır rengi gözlerini üstümden çekmeden konuştu.

"Annen gelmiştir büyük ihtimalle, bakabilirsin," daha fazla kapıda ki kişiyi bekletmemek için kapıya yöneldim.

Çıplak ayaklarım soğuk zeminle temas ederken huylanıyordum.

Kapının önüne geldiğimde zil bir kere daha çaldığında açtım.

Karşımda kan ter içinde kalmış annemi görmeyi beklemiyordum.

"Anne?!" endişeyle suratına bakarken derin derin nefesler alıyordu.

"Kız vallahi Şeyma teyzen kafayı yemiş, geç içeri geç." kenara çekilirken annem de içeri vakit kaybetmeden girdiğinde kapıyı kapattım.

Arkamı döndüğümde mutfak kapısına yaslanmış bir adet Yiğit gördüm. Kollarını göğsünün altında birleştirmiş, kol kasları daha da ortaya çıkmıştı.

Yunan tanrısı mısın mübarek? Yavaş adımlarla bana doğru geldiğinde elini koluma doğru uzattı.

Kolumu tutacakken kendimi geri çektim.

Ateş'in KızılıWhere stories live. Discover now