KURALSIZ

By suleeterzi

10.6M 259K 65K

"Bu gece kapılarını iyi kilitle." Kalbim göğüs kafesimi delip geçecek derecede atarken kulaklarımda söyledikl... More

1.BÖLÜM "CANINI SEVİYORSAN KAÇ"
2.BÖLÜM "FAZLA SORU SORMA"
3.BÖLÜM "TEHLİKELİ SOKAKLAR"
4.BÖLÜM "DOKUNMA HASTALIĞI"
5.BÖLÜM "AĞZINDAKİ YÜREĞİ ÇIKART"
6.BÖLÜM "BUZ MAVİSİ"
7.BÖLÜM "VUKUAT VAR"
8.BÖLÜM "R8 SÜRÜŞÜ"
9.BÖLÜM "VUSLAT'IN ANAHTARLARI"
11.BÖLÜM "KEHANETE VEDA"
12.BÖLÜM "KEHANET'İN PARTİSİ"
13.BÖLÜM "SADECE SANA İHTİYACIM VAR"
14.BÖLÜM "ŞAH GELİYOR"
15.BÖLÜM "SİNİR KRİZİ"
16.BÖLÜM "ALAZ VS AZAD"
17.BÖLÜM "DENEY TAHTASI"
18.BÖLÜM "SEVMENİ İSTEDİM"
19.BÖLÜM "SELENAY'IN İLK GÜNÜ"
20.BÖLÜM "BAL TADI"
21.BÖLÜM "SENİ UZUN SÜREDİR BEKLİYORUM"
22.BÖLÜM "BENDE RÜYALARIMDA SENİ GÖRÜYORUM"
23.BÖLÜM "MESİH'LE YÜRÜYÜŞ"
SEZON FİNALİ "UÇURUM"

10.BÖLÜM "YAKAN NEFES"

302K 12.2K 2.7K
By suleeterzi

İYİ OKUMALAR DİLERİM 💐   

Sesini duyduğum an gözlerim irice açılmıştı şaşkınlıkla önüme bakıyordum. Nefesini ensemde hissetmem bile tüm vücudumun ürpermesine sebep olmuştu. Korkudan ödümü patlatan kişi şu anda yanı başımda duruyordu. Mantığım beynimi terk ederek uçup gittiğinde fazla çaresiz olduğum nadir anlardan birisindeydim.

''Elis.''

İsmimi bozuk bir aksanda söylemişti ne yapacağımı bilemiyordum. Apartmanda bana yaşattığı korkulu günün aksine daha sakin gibiydi. Alaz'ın kükremeleri devam ederken İshak belime dokundu. İrkildim. İnsanları iterek ileriye doğru ilerlediğimde peşimden geldiğini hissedebiliyordum.

Ağırlaşan kalbim sızlamaya başlamıştı suratımda acı çeken bir ifade yer aldığında dudaklarımın arasından çıkan acı dolu iniltiler insanların sesinin arasına karışıyor, kimse tarafından fark edilmiyordu. Dudaklarımı açtığımda konuşamıyordum. Hiçbir harf hiçbir kelime çıkmıyor, duygularımı ifade edemiyordum. Önüme bakmadan dirseklerimle kalabalığı yarmaya devam ediyordum. Başımı çevirip omzumun ardından arkama baktığımda aynı şekilde peşimden geldiğini gördüm. Suratı daha fazla asılmış, sert hamlelerle insanları itiyor peşimden geliyordu. Nefesimin her geçen saniye daha fazla tükendiğini hissettim. Başıma katlanamadığım bir ağrı girmişti umursamamaya çalışarak ilerlemeye devam ettiğimde kalabalığı ayırmam benim için fazlasıyla zor olmaya başlamıştı.

Aklımdaki her şey bir kuş kanadı gibi çırpınarak uçup gitmişti. Hiçbir şey düşünemiyor, ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Bu yaşıma kadar herhangi bir insan evladından bu kadar çok korkmamıştım. Alt dudağımı dişleyerek devam edecekken birisi kolumdan kavradı. Göğüs kafesim ardı ardına iki kez hızla inip kalktı, üçüncü kalktığı an aldığım nefesi kafesimin içinde tuttuğumda göğsüm fazlasıyla şişmişti. Dudaklarımdan çıkan iki kesik sesli nefes dışında hiçbir ses oluşmamıştı. Gözlerimi sıkıca yumduğumda içimde tuttuğum nefes yavaşça dudaklarımın arasından özgürlüğüne kavuşmuştu. Kolumdan çekerek beni kendisine doğru çevirdiğinde ani hareket karşısında saçlarım havalanmıştı. Önüme duran yüz ile bakışlarım anlam kazanmıştı.

Buz mavisi gözler... O an durdu. Saniyeler durdu. Herkes yok oldu. Sadece baktım, her zamanki hırçın bakışları vardı ifadesinde. İshak yerine onu görmek çölde susuz kalmış bir insana bir bardak buzlu su vermekten farksızdı, her nasıl o insanın içi rahatlamışsa, benim de ruhum ferahlamış, benliğim aydınlanmıştı. Kalbim ağrısını azaltmış, canım acımamaya başlamıştı.

Sanki senelerdir görmüyordum, gözlerim yüzünün her bir karesinde oyalandığında her zamankinden daha fazla heykel duruşunun olduğunu fark ettim. Hırçın bakışları bu sefer beni ürkütmüyordu. Şaşkın bir ifadeyle baktım ilk önce, dudaklarımın kenarları yukarıya doğru kıvrılmaya başladığı anda hissettiğim güvenceyle elimi koluna koyarak başımı yana yaslamıştım, hâlâ onun olduğuna inanamıyordum.

Birden kaşlarım çatıldı, başım dikleşti. Mesih'in suratı kaybolduğunda bakmakta olduğum kişinin İshak olduğunu fark ettim. Tuttuğum kolunu iterek geri çekilip hızla ilerlemeye devam ettiğimde o da peşimden gelmeye devam etmişti. Alaz sayesinde ortalık fazlasıyla karışmıştı. Görevli koridoruna doğru ilerledim. Kapıyı açıp kısa koridorda koşmaya başladığımda arkamdaki adım seslerini duyabiliyordum.

Dudaklarımın arasından çıkan acı dolu iniltiler ile fazlasıyla aciz bir durumdaydım. Suratımdaki ağlamaklı ifade yerini korurken adımlarının hızlandığını çıkan seslerden anlayabiliyordum. Sağ tarafımdaki gözümün altına yapışan saçımı ellerimle itekleyerek geriye atmaya çalıştım. Görevli odasının bulunduğu kapıya geldiğimde vakit kaybetmeden elimi kapıya attım. İçerisinde bulunduğum panikle kulpu iki kez yarım bir güçle aşağıya indirdim kapı açılmadı. Dudaklarımın arasından kaçan panik dolu bir hıçkırıkla geldiği yöne doğru baktım en az üç adımda dibimde olacaktı.

Başımı kapıya doğru çevirdim, aralandığı gibi kulpu kendime doğru çekip bedenimi arasından geçirdim. Dönerek kapıyı geri kapatacağım sırada ittirmeye başladı. Dudaklarımın arasından zorlandığıma dair iniltiler çıkmaya başladığında onun dudaklarından çıkan hırıltıları işitebiliyordum.

''Bittin.'' Dedi hırlayarak, o an gözlerim dolmuştu.

Kapıyı var gücümle itmeye devam ettiğimde aklıma bir sürü an gelmişti. Teklifini kabul ettiğim gün de bunların arasında yer alıyordu. Lanet olsun! Nasıl bir aptalım ki onun teklifini kabul edip, ona inandım. Umurunda olan tek şey insanların söylenenleri yapıp yapmamalarıydı...

Sözünde durmayan adi pisliğin tekiydi. Kapıyı aniden itince birkaç adım geriledim. Kapı duvara çarptığında, çıkan tak Sesiyle birlikte gözlerimi sıkıca yumup elimi sızlayan karnımın üzerine koydum. Saniyeler sonra gözlerimi araladığımda kapıyı kapatıp üzerime doğru geldiğini gördüm. Kaşlarım çatık bir şekilde temkinli gözlerle onu izliyordum.

Her zamanki gibi fazla korkutucu gözüküyordu. Sağ elimi yukarıya doğru tek kaşımla birlikte kaldırdım. ''Yaklaşma.''

Gözlerini kısarak gelmeye devam etti. ''Söylediklerin umurumda mı sanıyorsun?''

Başımı onaylamaz anlamda salladım. ''Mesih bir teklif sundu ve... Ben onu kabul ettim, peşimde olman için bir sebep yok.'' Can havliyle fazla hızlı kesik nefeslerle konuşmuştum. Dilim birden açılmış, adımlarım geriye doğru sıralanmaya başlamıştı.

''Kabul edersen, senden uzak duracağımı mı sandın?'' Korku dolu bakışlarım suratında gezinirken başımı onaylar anlamda salladım. ''Peşime takılman için bir neden yok.''

Gözlerini daha fazla kıstı. ''Var.'' Dudaklarımın arasından sesli ve isyankâr bir soluk bırakarak mırıldandım. ''O zaman neden?'' Ve o an kulaklarımla da duydum. Yıkıldığım anı, ne kadar kabul etmeye çalışsam bile İshak tarafından onaylanması daha fazla yıkmıştı beni.

''Mesih öyle istiyor.'' Sustum.

Gözlerimde bulunan tek ifade olan hayal kırıklığı ile irislerine bakmaya devam ettim. O bunu istemişti... ''Ne yapmanı istiyor?''

Gülerek üzerime doğru gelmeye başladı. ''Seni korkutmamı.'' Aptal bir ifade ile suratına bakmaya devam ettim.

''Sen hasta mısın?''

Kaşlarını havaya kaldırdı, şaşırmış gibi gözüküyordu. ''Bunu yeni mi anladın?'' Dudaklarım aralandığında benim de kaşlarım havalanmıştı. Gülümseyerek üzerime doğru gelmeye devam ettiğinde korkarak geri çekilmeye devam ediyordum. Sırtımı dolaba çarptığımda, dolapta benimle sallanmıştı. ''Şizofreni hastalığım var.'' Gözlerim daha fazla açılmıştı, şaşkın ifadem yerini korku ve tedirginliğe bırakırken üzerime doğru gelmeye devam ediyordu. Korkudan göz bebeklerime kadar titrerken tekrar ellerimi kaldırarak çatallaşmış olan sesimle fısıldadım.

''Gelme.'' Beni dinlemedi, gelmeye devam etti.

''Şu anda seni bana saldırmaya çalışırken görüyordum, cidden bu sen misin?'' Dudaklarımın arasından tekrar bir hıçkırık firar ettiğinde artık gözyaşlarım yanaklarımdan süzülecek gibiydi. Suratımda oluşan ağlamaklı ifade ile tekrar mırıldandım. ''Dur artık...'' Beni dinlemeden birden bağırmaya başladı.

''Buna cesaret edemezsin, bana saldırmaya çalışan cezasını çeker!'' İki güçlü eliyle boğazımı kavradığı an, gözlerim kapaklarından çıkacak kadar açılmıştı. Boğazımı sıkarak beni duvara yapıştırdığında soluklarım gittikçe kesilmeye başlamıştı. Çenemi öne doğru eğmeye çalıştığımda soluk boruma avucunun içi daha fazla batıyordu.

Kafamı geriye doğru attığımda boynumdan çekerek başımı duvarın girintili gözüne çarpmama neden oldu. İnlemeye çalıştığımda sesim hırıltılı çıkmıştı. Hasta, yıllardır sesi kesilmiş bir insandan çıkan, ölüyorum! Tınısı gibiydi. Boğazımı zorlayarak almaya çalıştığım soluklar yetmiyor daha fazlasına ihtiyaç duyuyordum. Ellerimle ellerini kavrayarak geri itmeye çalıştığımda amacıma ulaşamamış aksine daha sıkı sarmasına neden olmuştum.

Anlını anlıma yasladığında koyu renkli korkutucu bakışlarıyla son nefesimi vereceğimi hissettim. Sağ eli ile boynumun tamamı yerine sadece soluk borumu kavradı kalın borunun iki yanına parmaklarını geçirdiğinde, derime batan tırnaklarını hissettim. Vücudum alev almaya başladığında gözlerimdeki damarlarıma kadar kızardığımı biliyordum. Artık beynim kafatasıma fazla geliyor, her an patlatacak gibi oluyordu. Gözlerim dönmüştü, yer ayağımın altından çekildiğinde artık son nefesimi bile alamayacağımı biliyordum.

Eli birden boynumdan çekilince beni yerime sabitleyecek hiçbir dayanak kalmamış, boğazımdaki engel çekilmişti. Dolabın kapaklarına sürünerek yere doğru kaydığımda etrafı kırmızı görüyor, eminim ki baygın ve yırtıcı bakışlarla etrafıma bakınıyordum.

Vücudum dayanamadığında, yere doğru kapaklanacaktım. İki güçlü kol sarmıştı belimi, sıkı sıkı tuttu. Kendi vücuduna yasladığında, kasıklarımıza kadar birleşmiştik. Tek elini belimde sabit tutarak diğeriyle başımın arkasını kavradığında hissettiğim acıyla yüzümü buruşturmuş olmalıyım ki, elini biraz daha aşağılara kaydırarak başımı geriye düşmekten kurtardı.

Kendime gelmem için beni dikkatlice sarsıyordu. İçimi kurutan enerji onun sayesinde geri çıkarak silkelenmeme neden oldu. Ağırlaşan göz kapaklarımı aralayarak suratına baktım. Görüntüm her ne kadar bulanık olsa da her geçen saniye daha iyi seçebiliyordum.

Maviliklerini gördüğüm an hayal olduğunu anlamıştım. Suratımda yorgun bir gülümseme olduğunda nefes almadığımı fark ettim. Panikleyerek gözlerimi irice açtığımda onun... Keskin sesini işittim.

''Nefes al...'' Boğazımın derinliklerinden dudaklarıma kadar sesli bir soluk aldığımda devam etti. ''İris, nefes al.'' Göz kapaklarım durmadan kapanıp açılmaya başladığında, gövdemi geriye doğru yasladığını hissettim. ''İşte böyle...'' Diyerek sırtımı okşamaya başladığında, titrek bir şekilde nefes almaya devam ediyordum.

Kendimi kayacak gibi hissettiğim için can havliyle kollarına tutundum. Hissettiğim acıyı çıkartmak istercesine kollarını sıkmaya başladığımda kollarımdan bir tanesini boynuna atarak bacaklarımın altını kavrayıp kanepeye doğru ilerlemeye başladığında farkında olmadan ensesini sıkmaya başlamıştım. Kanepeye oturduğunda bende kucağında kalmıştım. Güçlü kollarıyla bedenimi daha sıkı sardığında hayal olduğuna inanmak istemiyordum.

İki elimle ensesini sıkıca sardım. Baygın bakışlarımı maviliklerine bıraktığımda keskin bakışlarıyla suratımı izliyordu. Nefeslerim kısalırken zorlukla mırıldandım.

''Nef-es, alamıyor-um.'' Gözlerini kıstı.

Dudaklarını birbirine girercesine sıktığında onun için zor bir şey yapacak gibi duruyor, oldukça kızgın gözüküyordu. Belimden daha sıkı kavrayarak, beni tam anlamıyla kucağına oturtup, sırtımdan yükselterek yüzünü milimlik bir mesafede bıraktığında, yaptığı şeyin nedeniyle nefeslerim daha fazla kesilmeye başlamıştı.

Duran kalbim hızlı bir ritimde atmaya başladığında bu halde bile vücudumun ona karşı verdiği tepkilere içimden gözlerimi devirerek farkında olmadan ensesine tırnaklarımı geçirmeye başladım. Tepki vermeden bakarken dudaklarını aralayıp nefesini dudaklarıma bırakarak konuştu.

''Dudaklarını arala'' yutkundum, yutkunurken boğazım fazlasıyla sızlamıştı. Yüzümü buruşturarak dediğini yapıp güçlükle dudaklarımı birbirinden tekrar ayırdım. ''İşte böyle...'' Derken kullandığı dudaklarıma akan nefesini dudaklarımla kavrayıp ağzımın içine hapsettim.

Parlak gözlerinde oluşan şaşkınlık pırıltılarına aldırmadığımda dudaklarını tekrardan araladı, bıraktığı soluğu aynı şekilde gözlerimi kapatarak dudaklarımın arasına çektim. Belimi biraz daha sıkı sardığında göğsüne doğru daha fazla yükselmiştim. Dudaklarından çıkan nefesleri içime çektikçe daha fazla yaklaşıyorduk birbirimize. Boğazıma doğru kayan sıcak nefes kurutuyordu dudaklarımı daha fazlasına ihtiyacım oluyordu her seferinde daha fazla yaklaşıyordum. Kalbim ritmini kat ve kat arttırdığında tüm vücudum karıncalanmaya başlamıştı.

Burunlarımız birbirine değdiğinde koyulaşmaya yüz tutmuş, buğulu gözlerimi aralayarak kısık bakışlarla kirpiklerimin arasından ona baktığımda yüzünün kasıldığını gördüm, parmaklarımı saçlarına sıkıca tutunmuş bir halde bulunca şaşkınlıkla daha fazla aralandı gözlerim. Artık ikimizin nefesleri de birbirine karışıyordu.

O an biliyordum ki bir hayalin içerisindeydim, gördüğüm toz bulutlarına ortak olarak saçlarını daha fazla sıkıştırarak mırıldandım. ''İşte böyle...'' Dudaklarını kapatarak dişlerini sıktığında, boyun oluğundan aldığım muhteşem koku çağırdı beni. Az önce, İshak sayesinde kaybettiğim bilincim benden köşe bucak saklanmaya devam ederken beynimi kullanamıyor, bedenim beni ne şekilde yönlendirirse sual sormadan dediklerini yapıyordum. Belimi sıkarak dişlerini araladığında kendini ilk defa bu kadar çok sıktığını gördüm, tısladı. ''Böyle...''

Suratımı yanağına sürterek başımı boyun oluğuna gömüp sıcak nefesimi soğuk boynuna bıraktım. '

'Böyle...'' Derken ensesini ve saçlarını daha fazla sıkıştırmaya başlamıştım. Dudaklarını yanağıma sürttüğünde sıcak nefesini boynumda hissetmiştim. Gözlerimi daha sıkı yumarak dudaklarımın arasından minik, isyankâr bir nida kopardığımda, dudaklarımı ıslatma gereği duymuştum. Artık ikimizde birbirimize daha sıkı tutunuyor, iç içe girmek istercesine sarıyorduk. Belimi acıtacak kadar sıkı kavrayıp kendisine doğru çektiğinde kollarımı daha sıkı dolayarak göğüslerimizin de fazlasıyla birleşmesine yardımcı oldum. Hissettiğim ferahlama etkisi ile aralık olan dudaklarımın hareket ettikçe boynuna değmesini umursamadan fısıldadım.

''Mesih...'' Boğazımın acıyacağını bildiğim halde sert bir şekilde yutkundum, tahmin ettiğim gibi boğazım çok fazla acımıştı. Belimi ve bacaklarımı daha fazla sıkmaya başladığında dudakları kulağıma doğru sokulmaya başlamıştı. Bitkin vücudumda artan yorgunluk ve hayali Mesih etkisi göz kapaklarımı her geçen saniye daha fazla ağırlaştırmaya başladığında nefesini tekrar üzerime bıraktı. Boynuma ilişen sıcak nefesi değen her bir hücremi ürperterek aşağılara doğru sızmaya başladığında, ateşler arasında üşüyerek titredim.

''Elis...'' Dudaklarının arasından çıkan son kelime ile göz kapaklarım daha fazla dayanamamış, mayışan vücuduma ayak uydurarak kapanmıştı. Kapanmadan önce kıvrılan dudaklarımın kenarında onun sesiyle ilk kez duyduğum ismimin keyfini hayalide olsa yaşıyordum. Daha sonrasında, bitkin düşen vücudum kuş gibi taşınarak kanepeye konulmuş, üzerine bir şeyler örtülmüştü.

Bir süre sonra boynumda hissettiğim soğuklukla yüzüm buruşmuştu. Hareket eden sıcak parmaklar soğukluğu etrafa yayınca fazlasıyla rahatlamış, bitkin düşen vücudumla birlikte bilinçaltımda dayanamamış, devamını hissedemeyecek şekilde kapanmıştı.

***

   Gözlerimi araladığım an güneş ışığı nedeniyle kısmak zorunda kalmıştım. Başımı yorgun bir şekilde yana doğru çevirdiğimde, ağrıyan boynum inlememe sebep olmuştu. Sanki her geçen saniye iğneler batıyor, kıpırdadıkça saplanan iğneler daha derine işliyordu. Canımı iki katı acıtacağını bilsem de yutkunmak zorunda kalmıştım. Alt dudağımı dişleyerek etrafa bakındığımda odamda olduğumu fark ettim. Ardından neden bu yatakta yattığımı, en son neler yaşadığımı hatırlamaya çalıştım. İlk başta sorularımın cevabını bulamasam da sonradan gözümün önüne gelen görüntülerle yaşadıklarım hafızamdaki yerini almıştı.

İshak.

Kaşlarım dehşetle çatıldığında, onunla yaşadığım boğuşma anları, daha öncesindeki barda olan kovalamaca anımız, konuşmalarımız, her biri teker teker geldi gözlerimin önüne.

Ya sonrası? Boynuma batan tırnaklar, bana nefretle bakan koyu gözler, haykırarak söylediği rahatsızlığı... Hepsi tüm vücuduma yeni birer endişe tomurcuklarını göndermişti. Sonrasında, olduğunu sandığım hayali hatırladım. Gerçek olamayacak kadar süslüydü, o gördüklerim hiçbir zaman olamazdı.

Peki Mesih değilse beni kim kurtarmıştı? Kollarımı hareket ettirerek yatakta doğrulmaya çalıştığımda, boynumdaki sargıyı fark ettim. Amacıma ulaşamamış, doğrulmak yerine harcadığım eforla canımın daha fazla yanmasına sebep olmuştum. Dişlerimin arasından keskin bir nefes aldığımda odaya Selenay'ın girdiğini gördüm. Bakışları beni bulunca, adımlarını hızlandırarak yanıma oturdu.

''Elis! Uyanmışsın.'' Boğazımda oluşan acı tadı geri göndermek istercesine birkaç deneme yaparak başımı onaylar anlamda salladım. Ellerini üzerime sabitleyerek doğrulmama yardım etti. ''Nasıl hissediyorsun, ağrın çok mu?'' Dudaklarımı araladığımda ilk başta konuşamamıştım. Ağzımdan çıkan sıcak nefesin kendime ait olmadığını hissederek dudaklarımı kapattım. Ardından yaptığım saçmalığı fark ederek dudaklarımı aralayıp konuşmaya çalıştım. ''Vücudum çok ağrıyor.'' Anlıyorum anlamında başıyla onayladı.

''Doktor bu belirtilerin normal olduğunu söyledi.''

''Doktor? Beni nasıl buldunuz?''

''Seni görevli odasında kanepenin üzerinde yatarken bulduk.'' Hayalimde Mesih'in beni üzerine koyduğu kanepe... ''Oraya nasıl gittiğimi bilmiyorum.'' Gözlerini kırpıştırdı ve... Kalbimi tekleten cümleyi kurdu.

''Mesih'i görmedin mi?''

Gözlerimi defalarca kırpıştırdım. ''Bana o mu yardım etti?''

Kafasını salladı. ''Barda İshak'ı peşinden giderken gördüm yanınıza gelmeye çalıştığımda, Alaz seni ve İshak'ı fark etmediği için izin vermeyerek benimle ilgilenmeye devam etti. Geç de olsa yanına geldiğimde, Mesih'i yanında buldum. Ben gelince hiçbir şey demeden toparlandı ve gitti.''

Kaşlarımı çattım. ''İshak?''

''İshak odada yoktu.'' Demek ki birisi İshak'ı götürmüştü.

''Ondan nefret ediyorum.''

''Bence de etmelisin.'' Lanet olası İshak!

''Selenay... Boynum çok ağrıyor daha ne kadar sürecek bu böyle?'' Üzgün olduğunu belirten bir ifade kondurdu suratına. ''Keşke sana bir cevap verebilsem.''

Arkamdaki yastıkları düzelterek rahat oturmamı sağladığında odaya Şeyda girdi. ''Bebeğim!'' Diyerek elinde taşıdığı tepsiyle beraber yanımıza geldi. ''Sonunda uyanabildin!'' Suratımı astım, sesinin yüksek volümü kulaklarımı acıtmıştı.

''Biraz sessiz olabilir misin?''

Alt dudağını dişleyerek gizli iş yapan suçlular gibi fısıldadı. ''Ah... Affedersin. Bu nasıl?'' Boğazım nedeniyle kıkırdayamadığım için dudaklarımı büzdüm. Diğer tarafıma oturarak tepsiyi dizlerinin üzerinde tuttuğunda, büyük bardakta olan sütü görünce yüzümü buruşturdum. Bardağın kulpunu tutarak bana doğru yaklaştırmaya başladı. ''Hadi, bir yudum al.'' Başımı onaylamaz anlamda salladığımda boynum çok daha fazla ağrımıştı.

''Rahat bırakmayacağını biliyorsun.'' Dedi Selenay, haklıydı. Şeyda bir şey isterse muhakkak yaptırırdı. Dudaklarımı araladığımda bardağı bana yaklaştırdı. Ilık sütten bir yudum aldığımda dudaklarımın arasından olumlu mırıltılar çıkmaya başlamıştı.

''Ne koydun bunun içine?'' Dişlerini göstererek gülümsediğinde suratı bir güneş kadar parlaktı. ''Bal!'' Gülümseyerek tatlı suratını izlemeye devam ettim. ''İlk defa ballı süt içiyorum, çok güzelmiş.'' Şaşırarak suratıma baktı.

''İlk defa mı?''

''Favorim kakaolu olan. ''Dediğimde sesim fazla zorlanmış, çatallanarak çıkmıştı dudaklarımın arasından.

''Senin için çikolataları eriterek yapacağım.'' Hevesle gözlerim parladı. Bu tarz şeyleri seviyordu. Bende kakaolu sütü seviyordum hem de ev yapımı!

"Çok isterim.'' Ardından bardağı tekrardan dudaklarıma tutuşturunca büyük bir yudum daha aldım. Ardından elimi yeterli anlamında havada tuttum.

''Lütfen... Daha fazla istemiyorum, boğazım acıyor.''

''Kız yorgun rahat bırak!'' Dedi Selenay.

''İyiliği için yapıyoruz herhalde.''

Selenay gözlerini devirdi. ''Hadi ya, Buradan bakınca boğmaya çalışıyorsun gibi gözüküyor.''

''Bence sen bir gözlük tak. Alaz senin göz ayarını da bozmuş.''Selenay gözlerini kısarak Şeyda'ya baktı. ''Alaz, benim başka hangi ayarımı bozmuş da gözlerim kaldı?''

Şeyda omuz silkti. ''Denge olabilir mi?''

Selenay şaşkınlıkla kaşlarını havalandırdı ve önündeki yastıkla Şeyda'nın koluna vurdu. ''Aa, sensin be dengesiz.'' Şeyda da Selenay'a karşın cephe alınca, yatak hareketlenmeye başladı. ''Ben sana dengesiz mi dedim? Sadece denge ayarını bozdu dedim. Üzerine alınıyorsan sende ciddi anlamda bir sorun var demektir.'' Şeyda'nın uzman bir şekilde verdiği cevaplar Selenay'ın kaşlarının daha fazla çatılmasına sebep oluyordu. ''Şeyda! Delirtme beni, saçma sapan konuşup durma.''

Şeyda kıkırdadı. ''Neden bu kadar sinirlendin ki?'' Selenay yastığı ona fırlatınca Şeyda'nın elindeki ılık süt üzerime döküldü. Üzerimde hissettiğim sıvı ile baygın bakışlarla ikisine baktığımda alt dudaklarını dişleyerek masum birer ifade takındıklarını gördüm.

''Beni lütfen yalnız bırakın.'' İkisi de üzgün bir ifade ile suratıma bakıyorlardı.

''Affedersin... Dur, üzerini değiştirelim.'' Elimi havada savurdum. ''İstemiyorum.''

''Saçmalama.'' Dediler iki ağızdan. İşaret parmağım ile boynumu gösterdim, ''bluzu nasıl çıkartacaksın?'' Şeyda, kaşlarını çatarak düşündü. Ardından ayağa fırladı. ''Keseriz.'' Dudaklarımın arasından bir of' lama çıkmıştı. Bir makas alarak yanıma gelip bluzun önünü kesmeye başladı.

Kestikçe gözüken göğüslerime ıslıklar çaldı. ''Vay be, burada ne cevherler varmış böyle.'' Kollarımı kendime örtmeye çalıştığımda kıkırdadı. ''Bizden mi utanıyorsun?'' Cevap vermeden işini bitirmesini beklediğimde kısa sürede bluzu üzerimden çıkarmış, fermuarlı bir polar giydirmişlerdi.

Odadan çıktıklarında vücudumu yatakta kaydırarak başımı yastığa gömüp Selenay'ın söylediklerini hatırlamaya çalıştım. Sahi, ne demişti o? Mesih'in bana yardım ettiğini mi? Yaşadıklarım gerçekse... O yakın olduğumuz anlarda mı gerçekti? Kafamı sallayınca yorgunluğum tekrardan baş gösterdi ve ben mayışarak yatağa daha fazla yayılıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.

***

   Odanın kapısının tıklanmasının sesiyle gözlerimi araladım. Kapı yavaşça açıldığında Semum'u gördüm. Son yaşadıklarımızın nedeniyle çekingen bir ifade ile ona baktığımda, o pek çekingen olmayan bir tavırla odadan içeriye girerek yanımdaki koltuğa oturdu. Hiçbir şey demeden anlam veremediğim bakışlarımla ona bakıyordum.

''Semum...''Dediğimde sonunda bakışlarını benimle buluşturdu.

''İyi olup olmadığını görmek için geldim.''

''İyiyim.''

Kaşlarını çattı. ''Tekrar gitmemi istiyorsun demek.''

''Semum, yanlış anlıyorsun.''

Sustu ve suratımı inceledi. ''Başka nerende yara var?'' Bir süre düşündüm. Başımda da bir sızı vardı. ''Sanırım başımda da var.'' Ayaklanarak yanıma geldi. Eliyle yüzümün yarısını kavrayıp başıma bakmaya çalışında ona yardımcı oldum. Yarayı görmüş olacak ki ağır bir küfür savurdu. Duyduğum bel altı hamle karşısında alt dudağımı dişledim. Yanıma oturduktan sonra boynumdaki sargıya baktı. ''Acısı nasıl?''

''Yutkunmamı bile zorluyor.''

Yumruklarını sıkarak elimi tuttu. ''Bunu ona ödeteceğim.''

Kaşlarımı çatarak elimi ondan çektim. ''Neden, bunu neden yapıyorsun?'' Gözlerinde ilk defa gördüğüm şefkatli birkaç pırıltı oluşmuştu.

''Yapmak zorundayım.'' Dedi ve ardından kararlı bakışlarla elimi tekrardan tuttu.

''Semum...'' Diyerek mırıldandığımda, suratını suratıma yaklaştırdı.

''Hissediyorum.''

Kaşlarımı kaldırdım. ''Neyi?''

Elimi kalbine götürerek orada tuttu, gözlerini kısa bir süreliğine yumarak mırıldandı. ''Geçmişimi.'' Ardından gözlerini açarak elimi serbest bıraktığında fazlasıyla şaşırmıştım. ''Nasıl yani?'' Kararsız bakışları üzerimde gezinirken güven vermek isteyen bir tınıyla mırıldandım. ''Bana anlatabilirsin.''

Sesli bir soluk verdi ve ardından konuşmaya başladı. ''Geçmişte olan birisi vardı sanki...'' Söyledikleri iyice ilgimi çekmeye başlamıştı. Kaşlarımı çatarak dinlemeye devam ettim. ''Daha öncesinde, koruyamadığım ya da sahip çıkmadığım birisi.''

''Kim?'' Sorduğum sorunun anlamsızlığına karşın suratımı buruşturdum.

''Daha fazlasını hissettiğim birisi olduğu biliyorum.''

''Daha fazlası?'' Gözlerini gözlerime mühürledi.

''Arkadaşlıktan daha fazla...'' Alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. ''Bazen baktığın en ufak bir bakışta, onu hissediyorum.'' Şaşkınlıkla kaşlarım havalandı. Benimleyken geçmişini, hatta arkadaşlıktan daha yakın hisler beslediği kişiyi hatırlıyordu.

Kaşlarımı çatarak başımı onaylamaz anlamda salladım. ''Bu doğru değil.'' Elini tekrar elimin üzerine koydu. ''Seni o şekilde görmüyorum. Sadece geçmişte ne olduğunu bilmediğim hatayı seni koruyarak telafi etmek istiyorum. Seni bir arkadaştan öte görmedim.'' Anlamak isteyen bir ifade ile suratına bakıyordum. ''İzin ver seni koruyayım.''

Elimin üzerindeki elini sıktım. ''Kendini tehlikeye atmanı istemiyorum.''

''Ben tehlikede değilim.''

''O tehlikeli.''

Gözlerini kıstı. ''Biliyorum, yine de seni koruyacağım.'' Dediğinde hissettiğim tüm dostane duygularıma yenik düşmüş, kollarımı gövdesine sarmıştım. Onu çok iyi bir arkadaş olarak görüyordum, onun da beni o şekilde görmesinden mutluluk duyuyordum. Annem sayesinde hiçbir zaman böyle bir arkadaşa sahip olamamıştım. Eskinin hıncını çıkarmak istercesine sardım kollarımı ona, aynı şefkatle bana karşılık verdi.

''Umarım bir gün onu bulursun Semum,''

Çenesini başucuma sabitledi. ''Umarım.'' Ardından Semum gitmiş, kendi benliğimle, Mesih'le birlikte yaşadıklarımla baş başa kalmıştım. İshak'ın dediklerini hatırlayınca suratımı buruşturdum. Bana Mesih'in onu yönlendirdiğini söylemişti. Ben ne yapmıştım? Soluğu Mesih'in kucağında almıştım. Ah... Akılsız kafam, yaşananların gerçek olduğunu geç algılıyor, üstüne üstlük kabullenmek istemiyordum. Orada ona hesap soracak kadar bilincim yerinde değildi. Bu yüzden belki de kendime çok kızmamalıydım.

Yaşadığımız tüm anlar gözümün önünde gezinirken konuştuğumuz diyalogları da hatırlamaya çalıştım kelimesi kelimesine... Bana Elis demişti. İsmimi ilk kez söylemişti, belki de ben yanlış duymuştum. Bir anda kaşlarım çatıldığında sırtımı dikleştirdim. Bilincim tam kapanırken duyduğum, hayal meyal hatırladığım bir cümle dolanıyordu zihnimde... Sahi, ne demişti o?

''Erkekliğim hakkında söylediklerini unutmadım. Elis.''

💎KRİSTAL💎

Alıntı ve bilgilendirmeler için instagram: suleeterzi

Continue Reading

You'll Also Like

1.1K 180 12
Bir odaya girdiğimde etraf oldukça karanlıktı bu yüzden hızlıca pencereyi bulup pereleri kapattım ve hemen ardından ışıkları açtım. Ama doğru odaya g...
884K 61.4K 36
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
13.9K 1.6K 90
Hayallerinize sınır koymayın ! Kendini yazarak anlatan, hayallerini artık zihnine sığdıramayarak satırlara döken yazarlarım için elimden geldiğince h...
ELIYS (+18) By Duru

Mystery / Thriller

166K 10.1K 55
Asırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca...