1 "Ey kutsal ırmağın karşı kıyısındaki kişi"
bir kılıç gibi keskin dilini
bana yöneltmişti, hiç ara vermeden
4 sürdürdü sözlerini:
"dediklerim doğru mu söyle: böyle
bir suçlamaya, senin itirafın da eklenmeli."
7 İçim öyle altüst olmuştu ki,
konuşmak istedim, ama sesim kesildi
ağzımdan çıkmadan önce.
10 Bir süre sustu; sonra dedi ki:
"Ne düşünüyorsun? Yanıt versene,
sular daha kötü anılarını silmedi."
13 Korkuyla şaşkınlık öyle içiçe
geçmişti ki, ağzımdan çıkan eveti
duymak için gözlerin katkısı gerekliydi.
16 Kundakla yay aşırı gerilince,
nasıl yay da kiriş de kırılır,
ok hedefe daha yavaş giderse,
19 bu ağır yükün altında ezildim ben de,
gözyaşlarım hıçkırıklarıma karıştı,
sesim dudaklarıma takıldı kaldı.
22 Dedi ki: "Seni, ötesinde
insanın isteyeceği hiçbir şey olmayan iyiliğe
yönelten sevgimin orta yerinde,
25 hangi hendeklerle, zincirlerle
karşılaştın da, daha yukarılara
gitmek isteğini bir kenara bıraktın?
28 Nasıl bir yarar, nasıl bir çıkar buldun da
ötekilerde, böyle peşlerine
takıldın onların?"
31 Acı acı iç çektikten sonra,
yanıt verecek gücü buldum kendimde,
sözcükler dudaklarımdan zorla döküldü.
34 Ağlayarak dedim ki: "Yüzünüz gizlenince
dünya nimetlerinin sahte zevkleri
adımlarımı çeldi."
37 Dedi ki: "Şimdi söylediklerini
söylemeyip inkâr etseydin, yine de suçun bilinirdi:
hiçbir şey gizlenemez o yargıçtan!
40 Ama suçlunun kendi ağzından
çıkarsa günah suçlaması, bileği taşı törpülemeye
başlar keskin ucu, bizim mahkememizde.
43 Her neyse, bir başka kez sirenlere
direnebilmen ve
suçundan utanman için,
46 gözyaşlarını dindir de, beni dinle:
gömülü bedenimin seni karşıt bir yöne
götürmesi gerektiğini öğreneceksin.
49 Doğa da, sanat da gözlerinin önüne
toprağa gömülü bedenimin
güzelliklerinden üstün bir şey sunmadı;
52 ben ölüp de bu yüce zevkten yoksun kalınca,
hangi ölümlü nesne
seni çekmeliydi kendine?
55 Aldatıcı nesnelerin uğrattığı düş kırıklığının
ardından, yükseklere çıkmalıydın
artık aldatıcı olmayan benimle birlikte.
58 Bir genç kızın ya da gelgeç bir yeniliğin
uğrunda ikinci bir tokat yemek için,
kanatlarını indirmemeliydin.
61 Yeni doğmuş kuş yavrusu önemsemez
saldırıyı iki, üç kez,
oysa tüylü kuşa ok atmak, ağ kurmak sonuç vermez."
64 Kabahatini anlayıp, başı önünde
söylenenleri pişmanlık içinde, sessizce
dinleyen çocuklara dönmüştüm.
67 O dedi ki: "Madem ki seni üzmekte
sözlerim, sakalını kaldırıp da bakarsan
daha da artacak tasan."
70 Bizim buraların ya da İarbas ülkesinin
rüzgârları bile koca bir meşeyi,
benim çenemi kaldırmamdan daha
73 kolayca kökünden sökebilirdi;
gözlerini demeyip, "sakalını" demesi
hemen anlatmıştı bana bu sözcüğün zehrini.
76 Başımı yukarı kaldırınca
ilk yaratılanların artık dört bir yana
çiçek serpmediklerini gördüm;
79 hâlâ kararsız gözlerim, aynı vücutta
iki yapıyı birleştiren hayvana
dönmüş olduğunu gördüler Beatrice'nin.
82 Tülün arkasında, ırmağın karşı yakasında,
yeryüzünde olduğundan daha da güzeldi,
öbür kadınların tümünden.
85 Pişmanlık ısırganı öyle dalamıştı ki içimi,
beni onun sevgisinden
ayıran her şeye düşman kesildim birden.
88 Vicdan azabı kemirdi yüreğimi,
yenilip yere serildim; ne hale geldiğimi
bunlara neden olan o bilebilirdi.
91 Sonra, yüreğim gücümü geri verince,
tek başına gördüğüm kadını başımın üstünde
buldum: "Tutun bana, tutun bana!" demekteydi.
94 Boğazıma dek ırmağa batırmıştı beni,
suları yaran bir tekne gibi gitmekteydi
peşinden çeke çeke beni.
97 Mutlu kıyının yanına yaklaşınca
öyle tatlı bir "Asperges me" işittim ki,
ne anımsayabilir, ne de yazabilirim o ezgiyi.
100 Güzel kadın kollarını açtı;
başıma dolayıp suya batırdı,
su yutmak zorunda kaldım.
103 Sonra sudan sırılsıklam çıkardı beni,
dans eden dört güzelin arasına kattı;
kollarını belime sardı kızların her biri.
106 "Burada kır perisiyiz, yıldızdık gökyüzünde,
Beatrice yeryüzüne inmeden önce
ona hizmet için seçildik.
109 Onun gözlerine götüreceğiz seni; ama o gözlerdeki
sevinçli parıltıyı algılayasın diye, şu üç kişi
gözlerini keskin kılacak daha önce."
112 Bunları şarkı gibi söylediler,
sonra beni Grifon'un yanına götürdüler,
orada bize bakmaktaydı Beatrice.
115 "Bakabildiğin kadar bak" dediler;
"bir zamanlar Sevda'nın sana oklarını gönderdiği
zümrütlerin önüne getirdik seni."
118 Alevden bile sıcak bir istek,
onun Grifon'a dikili,
ışıklar saçan gözlerine bağladı gözlerimi.
121 Aynaya vuran güneş gibi,
çifte bedenli hayvan kâh bir biçimiyle,
kâh ötekisiyle yansıyordu gözlere.
124 Ey okur, kendin karar ver, bedenin değişmeyip de
görüntünün değiştiğini görünce
hayrete düşüp düşmediğime.
127 Şaşkın ruhum, hem besleyen,
hem açlık veren bu besini
sevinçler içinde tadarken,
130 davranışlarıyla daha yüce bir yerden
geldiklerini belli eden üçler,
meleklere özgü şarkılarla dans ederek yürüdüler.
133 "Bak Beatrice, bak kutsal gözlerinle
seni görmek için bunca yoldan gelen kölene!"
diyordu şarkıları.
136 "Kerem eyle, kerem eyle de
yüzünü örten tülü aç, o da görebilsin diye
gizlediğin ikinci güzelliği."
139 Ey sonsuz ışığın canlı parıltısı,
Parnassus'un gölgesinde solmuş ya da
pınarından içmiş biri,
142 gökyüzünün seni sardığı noktada,
açık havada yüzündeki tülü açtığında
göründüğün gibi görürse seni
145 aklının karışmasını engelleyebilir mi?
NOTLAR
1/ Kutsal ırmak = Lethe ırmağı; Bkz Âraf XXVIII(130).
2/ Keskin dilini = artık Beatrice sözlerini doğrudan doğruya Dante'ye yönelttiği için, eleştirileri daha fazla incitmektedir onu.
13/ Korkuyla şaşkınlık = işlenen günahların şaşkınlığı ve verilecek cezanın korkusu.
14/ Gözlerin katkısı gerekliydi = Dante'nin sesi öyle yavaş çıkmıştı ki, ne dediğini anlamak için dudaklarına da bakmak gerekmişti.
19/ Bu ağır yükün = utancın.
29/ Ötekilerde = dünya zevklerinde
38/ O yargıçtan = Tanrı'dan.
34/ Yüzünüz gizlenince = siz ölünce.
41/ Törpülemeye başlar = Cennet'te bileği taşının işlevi keskin kılmak değil, köreltmektir.
42/ Bizim mahkememizde = Cennet'te.
43/ Sirenlere = Bkz Âraf XIX( 19); burada dünya zevkleri vurgulanıyor.
47/ Karşıt bir yöne = iyiliklere doğru.
52/ Yüce zevkten = beni görebilmek zevkinden.
57/ Artık aldatıcı olmayan benimle = ben öldüğüm için artık aldatıcı olamazdım.
75/ Bu sözcüğün zehrini = kuş örneğini vererek Dante'yi çocuk gibi davranmakla eleştiren Beatrice, sakalını sözcüğüyle onun çocuk olmayıp yetişkin olduğunu vurguluyor.
77/ İlk yaratılanlar = melekler.
79/ Aynı vücutta iki yapıyı birleştiren hayvan = Grifon; Grifon, iki yapısıyla İsa'yı (insan ve Tanrı) simgeliyor.
68/ Bakarsan = yüzünü kaldırıp da yüzüme bakarsan.
70/ iarbas ülkesi = Libya; Kanaca kraliçesi Dido'ya aşık olan komşu kral İarbas'ın adından.
91/ Gücümü geri verince = kendime gelince.
92/ Kadını = Matelda; Bkz Âraf XXVIII(39).
94/ İrmağa = Lethe ırmağına.
98/ Asperges me = yıka beni; kilisede kutsal suyla kutsama sırasında okunan mezmurdan; Bkz Kitabı Mukaddes, Mezmurlar 51(7).
104/ Dört güzel = dört ana erdemi simgeleyen dört kadın; Bkz Araf XXIX(13l).
110/ Üç kişi = üç dinsel erdemi simgeleyen kadınlar; Bkz Âraf XXIX (121).
111/ Keskin kılacak = Beatrice'nin gözlerindeki ışığı daha iyi görmeni sağlayacaklar.
117/ Zümrütlerin = Beatrice'nin zümrüt gihi ışıyan gözleri.
122/ Çifte bedenli hayvan = Grifon; Bkz Âraf XXXI(79).
138/ İkinci güzelliği = Beatrice'nin gülümsemesi (= Tanrı sevgisi).
140/ Parnasssus'un gölgesinde solmuş = şiirle uğraşmış (Parnassus = esin perilerinin oturdukları dağ.)
142/ Gökyüzünün seni sardığı nokta = Yeryüzü Cenneti.