Buz İçindeki Aşk [Tamamlandı]

By DenizMeyRa

44K 2.4K 721

•Her şeyin doğrusunu bilen güçlü bir kadın. Asla düşünmeden, hesap yapmadan hareket etmez. • Her şeye sahip o... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5. Bölüm
6.Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11.Bölüm
12. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16.Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. BÖLÜM
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
FİNAL - 33. BÖLÜM

13. Bölüm

1.2K 72 73
By DenizMeyRa

Jeong oturdukları kafede karşısına Yuhwa'yı almış aklından geçenleri dökmek adına söze başlamıştı "Bence artık yalnızken bile gerçek bir evli çift gibi davranmamızın zamanı geldi" diyerek bir çırpıda eteğindeki taşları döken genç adam cadı kadından gelecek cevabı beklemeye koyuldu.

"Nasıl?" Diye şaşkınlığını belirten Yuhwa, şokun boyutunu belirten ses tonuna engel olamamıştı. Hemen ardında bir de Jeong'un elini tutmasıyla ikinci bir şok dalgasına daha kapıldı

Genç adam sinsi bir şekilde gülerek "Duydun işte, normal evli çiftlerin yaptığı şeyleri yapalım. Beraber zaman geçirelim, eve gelince birbirimizle konuşalım aynı yatakta yatalım"

"Ne!?"

Bir anda panikle ayağa kalkan Yuhwa Jeong'un gülmesine neden olmuştu. Sakinleştirmek için ayağa kalkıp onu tutmak isteyen genç adam hić beklemediği bir şekilde Yuhwa'nın engeliyle karşılaşmıştı. İki elini de havaya kaldırıp öne doğru uzattı "Tamam, tamam... Şuan için yataklarımızın ayrı olması daha akıllıca sanırım ama onun dışında pek de kötü bir fikir değil ha, ne dersin?" Jeong'un suratı bir anda şirin küçük bir çocuğun suratına dönüşmüştü Yuhwa'nın hala temkinli olduğunu görünce daha fazla rezil olmamak adına ciddileşip "Ne var yani sadece şakaydı" dedi tekrar kalktığı koltuğa otururken. Ukala kadın yine bozmuştu havasını.

O sırada karşısındaki adamı kuşkuyla süzen Yuhwa yine de hemen gevşemeyip "Ben de öyle tahmin etmistim" dedi ve ardından oturup kahvesinden bir yudum aldı. Temkinli olmakta yarar vardı.

Yuhwa'nın bu kesin itirazına içten içe sinirlenen Jeong 'Ben reddedilecek biri değilim' diye söyleniyordu.

"Ee?Ne düşünüyorsun sence de uygun mu?"

"Siz... Siz ciddi olamazsınız"

"Tabi ki ciddiyim" diyerek kaldırdığı fincanı tekrar yerine koyan Jeong sağ işaret parmağını fincanın sağına, sol işaret parmağını da fincanın soluna koyup iki düz çizgi çekti. Ellerini  kaldırmadan Yuhwa'ya dönüp "Önceden tıpkı bu çizgiler gibi iki farklı hayatımız ve kaderimiz vardı. Sonra birgün bu iki çizgi..." dedi ve iki parmağını masanın üstünde çapraz götürüp yakınlaştırdı, "Biz hiç anlamadan biranda birleşti."
Yuhwa'nın gözlerinin içine bakan Jeong bir süre dalıp gitse de sonra tekrar toparlanıp devam etti.

"Tabi biz bu birleşmeyi kabul etmedik ve hala sanki iki farklı kaderimiz varmış gibi davranmaya çalıştık ama senin de fark ettiğin gibi bu durum elimizde patladı dahası bizi yani... en azından beni büyük hatalara sürükledi"

Jeong böyle söyleyince kendini kötü hisseden Yuhwa kocasının elini tutup gözlerine baktı "Siz hep mükemmel oldunuz" dedi onu asla peşin peşin suçlamayacağını bilmesini istiyordu.

"Teşekkür ederim"
Derin bir nefes alan Jeong devam etti, "Yani söylemeye çalıştığım şu; biz kaderimizi görmezden gelmeye çalıştıkça o bizi daha çok zorladı bunun olmasını engellemek için yapmamız gereken şeyi yapalım ve evliliğin getirdiği sorumlulukları yerine getirelim. Bir evliliğin sorumluluğunun alınması için illa tarafların birbirine aşık olması mı gerekmiyor değil mi?"

Yuhwa durdu kahvesinden ufak bir yudum alıp gözlerini fincandan ayırmadan, "Bunu istediğinize emin misiniz?" diye sordu. İtiraf etmek gerekirse teklifi anlamıştı ve makul bulmuştu

"Tabi ki emini sonuçta diğer türlü de denedik ve çok yıprandık. Şimdi sen söyle kararını, kabul ediyor musun?"

Gülümseyen Yuhwa kendini evlilik teklifi almış gibi hissetmişti, "Peki, nasıl isterseniz" dedi uzlaşmacı bir ses tonuyla.

Rahatlayan Jeong arkasına yaslanıp "Madem artık evliyiz benimle bu kadar resmi konuşman saçma değil mi?" Diye sordu tek kaşını kaldırarak.

Bir bahane bulmak adına "Ama..." diye söze başlayan genç kadının sözünü "Aması yok Yuhwa!" diyerek kesen Kim Jeong Hoon, "Ben eşimin benimle olması gerektiği gibi konuşmasını istiyorum, onunla konuşurken günlük hayatın kasvetinden kurtulmak istiyorum ve sen de buna saygı duymak zorundasın." Net konuşmuştu.

İçinde tuttuğu tüm nefesi tek seferde bırakan Yuhwa "Sen nasıl istersen" dedi gülmeye çalışarak

Jeong aldığı zaferle memnun olmuştu "İşte böyle" deyip masanın üstünden uzandı. Yuhwa'nın yanağına tatlı bir öpücük kondurmuştu.

Gelen ani öpücük karşısında şaşırıp elini yanağına götüren Yuhwa birkaç saniye gözlerini kapattıktan sonra ilk heyecanı üstünden atıp tekrar Jeong'a döndü "Tüm isteklerine uyarım ama senden bir şey isteyeceğim"

'Geliyor bela' diye içinden söylenip bu kuşkusunu dışa yansıtmadan ciddiyetle "Dinliyorum?" Diye soran Kim Jeong Hoon cadıdan gelecek şarttan şimdiden korkmuştu.

"Ne olursa olsun hangi şartlarda evlendiğimizi unutmayacak ve ona göre davranacağız" Yuhwa'nın ses tonundaki kararlı ifade karşısındaki adamın canını sıkmaya yetmişti.

Duraksayan Jeong, Yuhwa'nın bu sözleri az önce yaptığı şey yüzünden söylediğine emindi "Tamam, madem seni öpmemi istemiyorsun inan bu hiç umrumda olmaz" dedi son derece sert bir şekilde. Kısasa kısas uygulayacaktı.

"Bunu zaten biliyorum" diye aynı sertlikte cevap veren Yuhwa, Jeong'un bu sözleri karşısında hiç beklemediği bir şekilde hüzne kapılmıştı. Evet Jeong için pek de ideal bir kadın olmadığının farkındaydı ama yine de bu gerçekle yüzleşmek kalbini kırmıştı.

Bu restleşmeden rahatsız olan tek taraf Yuhwa degildi tabi. Yerinde rahatsızca kıpırdanan Jeong "Kalkalım mı?" diye sorunca Yuhwa hafifçe başını sallayıp onayladı, konuşmak istememişti.

Yuhwa'nın arabada da sessizliğini koruması üzerine sıkılan Jeong uzanıp radyonun düğmesine bastı karşısına çıkan ilk şarkının popüler bir idol şarkısı  olması arabadakileri içinde bulundukları kasvetli havadan biraz olsun kurtarmıştı. Şarkınım saçma sözleri yüzünden ikilinin yüzlerindeki gülümseme yavaş yavaş büyürken Jeong dayanamayıp güzel karısına baktı. Camdan dışarıyı seyreden Yuhwa ise kulağına çalınan notalarla aynı Jeong gibi geniş bir gülümseme yayılmasına engel olamamıştı. Kafasını camdan çevirip Jeong'a baktığında onunla aynı anda "güzeldi" dedi bu durum ikisinin de kahkahalarla gülmesine neden olmuştu.

Karısının neşeyle gülümseyen gözlerine bakan Jeong, o an hiçbir şeyin bu gülümsemeyi soldurmaya değmeyeceğini fark etti. Şarkı bittikten sonra radyoyu kapatan Jeong gözlerini yoldan ayırmadan 'Sanırım dostum Leeteuk'ı arayıp teşekkür etsem iyi olacak'

'Benim teşekkürlerimi de ilet lütfen' Yuhwa Jeong'un gözlerinin içine bakıp öylece kaldı bu yakışıklı sadece içinden geldiği gibi davranarak bile ortamdaki kara bulutları dağıtabiliyordu.

"Halbuki benim yaptığım tek şey yeni sorun çıkarmak" diye içinden geçiren Yuhwa, biraz olsun ona benzemek istiyordu

Sonrasında şirkete girene kadar hiç göz göze gelmediler Yuhwa birkaç defa ağzını açıp bir şeyler söylemek istese de yine de vazgeçti. Tabi bu çekingenlik Jeong'un üstünde yoktu zaten hiç olmamıştı...

Arabadan indikten sonra karısının elini tutan Jeong "Ne olur bari buna itiraz etmesin" diye dua ediyordu

Öte yandan Yuhwa evlendiklerinden beri ilk defa sirkete beraber ve elele geldiklerini fark etti. Bu durum evliliklerinin ilk günlerinde şirket çalışanları arasında haklı dedikodulara yol açmıştı, zaten düğünden sonra balayına gidilmemiş olmasından sonra dedikodu gündemini en çok meşgul eden konulardan biri de buydu.

Yuhwa'nın dalıp gittiğini gören Jeong Ne düşündüğünü anlamıştı kulağına eğilip 'Gördün mü bak bu sabah söylediklerim konusunda haklı değil miydim?'

'Her zaman ki gibi haklısın' diyerek gülen Yuhwa Jeong'un kaşlarını çatmasıyla kendini toparladı 'Ne!? Dalga geçmiyordum'

Yuhwa'nın omzuna kolunu atan Jeong 'Biliyorum, istesen de yapamazsın zaten' dedi. Yine konuşmaya noktayı egosu koymuştu. Ardından kendi ofislerine geçen ikili günün yoğunluğuna kapılmıştı bile. Jeong yönetim kuruluyla yaptığı toplantıda tarım havzası projesinden bahsetmeden üyelerin ağzını yoklamıştı. Toplantı bitip Tae'yle birlikte odasına geçtikten sonra ceviz ağacından yapılmış büyük masaya oturdu önüne dosyaları dizip ona da anlattı isteğini ne olursa olsun Tae'nin yanında olacağını biliyordu.

Tek kelime etmeden Jeong'u dinleyen Tae, bitince elindeki kağıttan başını kaldırıp 'Belli ki kararlısın ve tabi sen kararlı olduğun sürece bende sana destek olmakta kararlıyım ama yinede böyle bir iş için çok yalnızız. En azından babana bu fikrini açıp destek istersen belki...'

'Asla! TaeJin anlıyor musun? Asla!'

Jeong'un bu ani tepkisi karşısında şaşıran Tae 'Neden böyle davrandığını anlamıyorum. Baban ne kötü biri ne de böyle bir projede de destek olmayacak kadar açgözlü. Ondan bir şey istemek senin için nasıl bu kadar zor olabilir aklım almıyor'

'Tae Jin tartışmak istemiyorum. Babam başarısızlık ihtimali olan hiçbir işe kalkışmaz'

'Hangi ihtimalden bahsediyorsun? Bu kadar iyi hazırlandıktan sonra mı? Saçmalama, yaptığın her iş gibi bunu da başarıyla tamamlayacağına eminim'

'Öncekiler gibi değil bu, söz konusu bölge çok yatırım için çok tehlikeli. Eğer işler planladığımız gibi gitmezse babamın yüzüne bakamam. Lütfen Tae, beni en iyi sen anlarsın'

Jeong böyle söyleyince kendi düşüncesizliğine kızan Tae 'Özür dilerim dostum' dedi Jeong'un en büyük korkusunun babasının gözünde küçük düşmek olduğunu gözardı etmişti bir an. 'Peki' dedi ceketini düzeltip 'Madem ikimiz tek kaldık o zaman daha çok çalışacağız'

Tae'nin bu sözleri üzerine iki elini yumruk yapıp çenesinin altında birleştiren Jeong 'Dur bakalım, galiba yalnız değiliz' dedi sevgili karısı o meşhur aklını kendisine yardımcı olmak için pekala kullanabilirdi. Kendi masasına geçiş Minah'ı arayan Jeong, Yuhwa'yı odasına çağırmasını söylemişti.

Şaşkınlıkla arkadaşına bakan Tae 'Ne yani Yuhwa'nın bu projeden benden önce mi haberi oldu?' diye sordu hayretle

'Ne var bunda?' diyerek toplantı masasına gelen Jeong, yüzüne yayılan tebessümü engelleyememişti. 'Yok, yok bir şey' diyerek önüne dönen Tae "Ne ara bu deli adam karısına güvenmeye başladı?" diye düşünmeden edemedi.

5 dakika sonra gelen Yuhwa kapıyı çaldıktan sonra Jeong'un izin vermesiyle içeri girdi, bu prosedürleri uygulamaktan asla vazgeçmiyordu. Başıyla onları hafifçe selamladıktan sonra durdu bir şey söylemeden Jeong'un söyleyeceklerini bekledi.

'Hoş geldin Yuhwa, otur lütfen' diyerek sağındaki sandalyeyi gösteren Jeong 'Senin de bildiğin şu proje hakkında konuşmamız gerekiyor'

'Peki' deyip masada yerini alan Yuhwa Jeong'un kararlılığından birkez daha emin olmuştu 'Evet' diyerek patronlarına bakan Yuhwa daha önce de onlarla aynı masada bulunmuştu ancak ilk defa kocasının aslında büyük patron olmasının getirdiği garip duyguyu hissediyordu. Gözlerini birkaç saniye kapatıp bu düşüncelerden arındıktan sonra tekrar işine odaklandı.

'Yuhwa sanırım şu tarım havzası projesi için hazırım. Geriye birtek şirket içinde müttefik toplamak kaldı ve hatırlarsan senin de bana bir sözün var'

Hafifçe gülümseyen Yuhwa 'Merak etmeyin, sözümü hatırlıyorum ve hala arkasındayım'

Bu sözler Jeong'un rahatlamasına neden olmuştu sandalyesine iyice yaslanıp Tae'ye döndü 'Şirketimizin dediğim dedik ticari danışmanı da bizim yanımızda olduğuna göre işimiz biraz daha hafiflemedi mi dostum?'

Dudaklarının kenarına güzel bir gülümseme yerleşen Tae, 'Haklısın patron, ne diyebilirim ki?' diye sordu munzur bir ifade ile

Sonrasında uzun uzun tam olarak neyi nasıl istediğini anlatan Jeong Yuhwa'ya ve Tae'ye görevlerini verdikten sonra üstünden büyük bir yük kalkmış gibi arkasına yaslanıp elleriyle yüzünü kapattı. Bu iki insan yanında olduğu sürece asla kaybetmeyeceğine emindi.

Öte yandan dosyalarını toplamaya koyulan Tae aklına takılan şeyle durup Jeong'a baktı 'Her şey iyi tamam planlandı ama kimse sormayacak mı bu projenin ismini?'

Yüzünü ovuşturmayı bırakıp tekrar öne çıkan Jeong, dirseklerini masaya koyup 'Ya ne bileyim koyun işte bir isim'

Gülümseyen Yuhwa 'Öyle söyleme lütfen bu senin projen ve isim hakkı sende'

'Evet, söyle ismi ne olsun?' diyerek Yuhwa'ya hak verdiğini belirten Tae, kapattığı dosyayı tekrar açıp Bay Kim'in ona hediye ettiği gümüş kaplamalı kalemle Jeong'un söyleyeceği ismi not etmek için bekledi

'İsmi ne mi olsun?' diyerek daha önce bunu hiç düşünmediğini belli eden Jeong bir süre Yuhwa'nın gözlerine baktı. Orda aradığı şeyi bulmuştu, gözlerini Yuhwa'dan ayırmadan 'Adı Kraliçe Projesi olacak' dedi ve Tae'ye dönüp yineledi 'The Queen Project' dedi etkileyici sesiyle

Hafif bir ıslık çalıp ismi dosyanın ön sayfasına yazan Tae 'İzninizi istiyorum' diyerek ayağa kalktı

Jeong başıyla onayladıktan sonra da saniyeler içinde odayı terk etti amacının Yuhwa ve Jeong'u yalnız bırakmak olduğu yüzündeki gevrek gülümsemeden belliydi. Tam asansöre binecekken vazgeçip Minah'ın masasının önünde durdu, onun önündeki bilgisayara bakarken kendisini fark etmemesini garip karşılamıştı. Sessizce yaklaşıp bir anda pat diye laptop'ın ekranını kapatan Tae, Minah'ın korkuyla yerinden sıçramasına neden olmuştu.
'Seni gören de dünyayı kurtarıyorsun sanacak'

Derin bir nefes alan Minah 'Efendim siz miydiniz, özür dilerim bir an boş bulundum'

'Önemli değil' diyerek elini havada sallayan TaeJin Yuhwa ve Jeong'un odada yalnız kalmış olmalarına sevinerek asansöre yöneldi.

Öte yandan masadan kalkıp camın kenarına geçen Jeong ellerini cebine koyup başkenti izlemeye koyuldu.

O sırada etrafı inceleyen Yuhwa odada tek bir teşekkür plaketi veya ödül olmaması dikkatini çekmişti, halbuki her yıl sergi açacak kadar ödül aldığına emindi. Beyaz krem rengi duvarlarda asılı olan eski Joseon topraklarını gösteren haritanın yanı sıra Velazquez'in Picasso'nun tablosuna ithafen yaptığı tablosu da bulunuyordu. Bir süre tablonun karşısına geçip dikkatle inceleyen Yuhwa, gözlerini gümüş rengi çerçevede kaydırıp tekrar resme odaklandı 'Anladığım kadarıyla bu şirketi tüm benliğinizle seviyorsunuz'

Gözlerini şehirden ayırıp Yuhwa'ya baktı tam nerden anladın diye soracakken vazgeçti, onun anlatmasını bekledi.

Kocasının bakışlarını üzerinde hisseden Yuhwa, Jeong'a dönüp kollarını önünde birleştirdi 'Odanıza baktığımda bir tek ödül bile olmadığını görüyorum ve bu da geçmişe takılıp kalmak istemediğinizin yanı sıra aynı zamanda tüm bu başarılarınızı bir lütuf değil de bir görevmiş gibi gördüğünüzü gösteriyor. Yanılıyor muyum?'

Karısının zekasına birkez daha hayran kalan Jeong 'Hayır, yanılmıyorsun' dedi dudağının kenarındaki şık gülümseme ile 'Bu şirketi gerçekten çok seviyorum çünkü bunun bana verilmiş büyük bir güç olduğunu düşünüyorum, bu güç o kadar inanılmaz ki beni mutlu etmese bile en azından şirketimin bünyesinde çalışan binlerce insanın ve ailesinin ekmek kapısı. Belki ben bu kadar paraya sahip olduğum için mutlu değilim ama insanlar benim yönettiğim şirketten çalışmarı karşısında aldıkları ücretlerle biraz olsun mutlu olup çocuklarının, ailesinin yüzünü güldürebiliyor ve onlar mutlu olup bu zor hayat şartlarında en azından bir işe sahip olarak kendilerini geçirdikçe veya yapılan işler bu ülkeye katkı sağladıkça...' dedi ve durdu içinde oluşan bu hissi nasıl anlatacağını düşünüyordu

Öte yandan Yuhwa derin bir nefes alıp gözlerini odanın parkelerinden ayırmadan 'Sende dünyaya bunun için gönderildiğine inanıyor ve her geçen gün daha da çok çalışıp daha çok insana ulaşma azmiyle doluyorsun'

Işıl ışıl gözlerle Yuhwa'ya bakan Jeong iki adımda aralarındaki mesafeyi kapatıp karısının yanına geldi omuzlarından tutup kendine bakmasını sağlayınca gözlerini kısıp 'Bunu nasıl yapıyorsun bilmiyorum' dedi. Yuhwa yine bilmişti, yine daha kendisinin bile dile getiremediği duygularını Yuhwa hiç zorlanmadan bilmişti. Sıkıca sarıldı karısına, başını göğsüne yaslamış saçlarını okşarken 'Beni anlıyorsun, hemde benden daha iyi anlıyorsun' dedi

Sessizliğini bozan Yuhwa 'Seni anlıyorum çünkü aynı şeyleri bende hissediyorum, güçlü olmak, sahip olduğum güçle insanları mutlu edebilmek...Bunlar en büyük hayalimdi ama ancak bu kadar yükselebildim. Yanlış anlama bundan şikayetçi değilim en azından senin yanında olup yaptığın o harika işlere biraz olsun destek olabilme şansım var' dedi tüm içtenliğiyle. Daha Jeong'la evlenmeden öncesinde bile onun şirkette attığı her adımı takdirle karşılıyor dışardan havai bir züppe görüntüsünün aksine onun sorumluluk sahibi bir erkek olduğunu biliyordu.

Hiçbir şey söylemeden akıllı kraliçesinin saçlarını okşayan Jeong "Keşke gerçekten karım olsaydın, keşke sonsuza kadar evli kalabilecek olsaydık" diye geçirdi içinden evet ona henüz aşık değildi belki ama mutlu olabilmek için aşktan daha fazlasına ihtiyaç olduğunun farkındaydı ve Yuhwa ona kalbinden başka her şeyini verebilecek bir kadındı. İstediği gücü, desteği ve huzuru... Yıllardır aradığı huzuru bahar kokan bu saçlarda bulmuştu.

Artık ayrılması gerektiğinin farkındaydı aksi takdirde Yuhwa tarafından tekrar reddedilmeyi kaldıramazdı. Yavaşça elini Yuhwa'nın sırtından ayırıp geri çıktı. Sol eliyle saçlarını dağıtırken gözü masanın üstündeki nota kaydı, uzanıp eline aldıktan sonra elini alnına koyup 'Ya ben bunu tamamen unutmuşum' dedi bugün en azından 3 toplantıya katılmıştı ve bunlar bünyesini ister istemez yormuştu.

'Ne oldu?' dedi Yuhwa merakla

'Aslında önemli bir şey değil, yarın gece bir davete katılmamız gerekiyor'

Gülümseyerek Jeong'a bakan Yuhwa 'Katılmam gerekiyor diyecektin her halde?'

Şaşırmış gibi gözlerini açan Jeong 'Yo, hayır. Beraber, yani ikimiz katılacağız. Sen ve ben' dedi iki elini öne geri sallayarak, bunu yaparken çok eğleniyordu

'A...Ama nasıl olur?'

'Nasıl "nasıl olur"? Baya bildiğin olur işte eşli bir davet bu ve benim senden başka eşim yok' dedi göz kırparak

'Emin misin?'

'Of Yuhwa, bana bu soruyu sormaktan vazgeç eminim tabi. Hem liseliler gibi bir davete gitmek için kırk takla atacağımı sanma! Benimle geliyorsun o kadar!'

Bir anda ciddileşen Jeong Yuhwa'nın gülmesine neden olmuştu eliyle bunu saklamaya çalışan Yuhwa, Jeong'un engellemesiyle karşılaştı 'Gülümsemeni asla benden gizleme' diyerek Yuhwa'nın elini tutup indiren Jeong o an bakışlarıyla karısının kalbini durdurabilirdi

Şaşkınlıkla 'Pe...Peki' diyen Yuhwa kalbinin göğsünü parçalayıp çıkacak kadar hızlı atmasının nedeninin Jeong'un dokunuşu mu yoksa bakışı mı olduğunu bilmiyordu. 'Şey...Ben gitsem iyi olacak' dedikten sonra hızla çıkan Yuhwa'nın ardından bakan Jeong, ellerini cebine koyup 'Bakalım daha nereye kadar kalabileceksin?' diye söylendi. Eline telefonu alıp kuyumcu ahjusshisini ararken hala gülüyordu.

Öte yandan zorlukla Jeong'un ofisinden kendini dışarı atan Yuhwa, Minah'ın şaşkın bakışları altında merdivenlere yöneldi. Günün geri kalanında kendini işe veren Yuhwa, Jeong'un arayıp özür dileyerek geç geleceğini söyleyince yorgunluğun da etkisiyle kanepede uyuya kaldı.

Sabah kendi yatağında uyanan Yuhwa, içindeki tatlı huzurla açtı gözlerini. Telefonunun saatini kapatıp banyoya giden Yuhwa, yüzünü yıkamak için eline suyun altına koymuştu ki gördüğü şeyle çığlık attı. Hızla odadan çıkıp Jeong'un odasına giren Yuhwa, yatağın hiç bozulmamış olduğunu görünce köşesine oturup parmağındaki güzel yüzüğe baktı.

Gümüş yüzüğün ucunda zarif pek büyük olmasa da varlığını ve değerini belli eden bir pırlanta vardı. Pırlantanın oturtulduğu yerdeki desen de özel bir tasarım olduğunu gösteriyordu. Tekrar odasına gittiğinde başucundaki notu yeni görmüştü 'O yüzüğü parmağına takarken gözlerine bakmadığım için özür dilerim, biliyorum her kadın daha "romantik" bir an isterdi ama sen uyuyordun ve uyandırmaya hakkım olmadığını düşündüm. Umarım çok kızmazsın. İki saat sonra Daegu'ya gideceğim işim var ama merak etme akşam olunca Seul'e dönüp seninle o davete katılacağım, kurtuluşun yok!'

Elindeki notu alıp okşayan Yuhwa, yüzüğüne bakıp güldü. Bu adam kadınları kendine hayran bırakmak konusunda uzmandı. Tüm gün heyecanla Jeong'u geleceği anı içinden 'Onu görür görmez koşup sarılacağım çok özledim' diye geçiren Yuhwa daha sonra kendi planını kendi bozdu. Elindeki bitter çikolatayı ağzına götürürken gözü tekrar parmağında parlayan yüzüğe takıldı. "Lee Yuhwa, eğer onun gerçek karısı olsaydın işte o zaman koşup ona sarılma hakkına sahip olurdun. Ama şimdi yapabileceğin tek şey kuru bir teşekkür olacak' dedi kendi kendine aslında yüzükle konuşuyordu

'Lafın başını dinlemedim ama sadece kuru bir teşekkürle yetinmem haberin olsun'

Yuhwa kafasını kaldırdığında karşısında omzunu kapıya dayamış, elleri cebinde, kendisine gülümseyerek bakan Jeong'u görünce heyecanla ayağa kalktı ama tek adım bile atmadı. Bunun üstüne elini cebinden çıkaran Jeong kollarını iki yana açıp 'E hadi' dedi göz kırparak

Bir an tereddütte kalan Yuhwa dayanamayıp koşup sarıldı. Bendeni Jeong'un sert göğsüne çarpınca sanki bir yapbozun eksik parçası tamamlanmıştı.

'Beni özledin galiba?' diye soran Jeong alacağı cevaba göre hamlelerini planlamıştı bile

Geri çekilen Yuhwa 'Tabi ki hayır, ne yani bir gün görmesem hasretimden öleceğimi mi sandın?'

Yuhwa'nın burnunu iki parmağı arasına alıp sıkıştıran Jeong, bir yandan da sağa sola sallayıp 'Seni cadı, yalan söylemeye utanmıyor musun?'

'Yalan söylemiyorum, özleseydim özledim derdim zaten'

Elini beline koyup arkasına dönen Jeong 'Aishh! Şuna bak yüzü bile kızarmıyor!'

Gülerek kocasının koluna giren Yuhwa 'Benim de işim bitmişti zaten gidelim mi?' diye sordu

'Gidelim bakalım' diyerek kapıyı açan Jeong "ne yapacağım ben bu yalancıyla?" diye düşünüyordu.

Arabada giderken sessiz kalan Yuhwa'yı konuşturabilmek için 'Heyecanlı mısın?' diye sordu

Başını iki yana sallayan 'I ı hayır'

Aldığı cevap karşısında üzülen Jeong "Benimle ilk defa bir davete katılıyor ama heyecanlı bile değil" diye düşündü

Derin bir nefes alıp Jeong'a bakan Yuhwa 'Heyecanlı değilim çünkü eşimle katıldığım ilk davette hata yapmak istemiyorum' dedi

Bu sözler Jeong'un gönlünü almaya yetmişti. Artık Yuhwa'nın aklını okuduğuna emindi. Sonrasında hiçbir şey söylemedi.

Eve geldiklerinde acelesi olmayan Jeong kadınların hazırlanma süresini bildiği için televizyonun karşısına geçip haberleri açtı. Yukarı çıkıp zaten çoktan planladığı beyaz uzun elbisesini giyen Yuhwa, siyah düz saçının avantajını kullanıp her zamanki gibi kendine ve kıyafetine en çok yakışan modeli pek de zaman harcamadan yapmıştı. Hazırlığını bitirip aşağı indiğinde Jeong'un kanepede uzanmış olduğunu görüp 'Sen neden hazırlanmadın?'

Şaşkınlıkla arkasını dönen Jeong Yuhwa'nın güzelliği karşısında ikinci bir şok dalgasına daha kapılmıştı. Kısa sürede kendini toparlayıp Yuhwa'nın yanına gitti.

Karısını omuzlarından tutan Jeong, onun güzelliğiyle gurur duyduğunu belirten bir ifadeyle alnını öptü. Gülümseyerek yanaklarını okşadıktan sonra odasına çıkan Jeong siyah takımını giyip aşağı indi.

Kocasını en taş haliyle karşısında gören Yuhwa ise az önce Jeong'un yaşadığı duyguların aynısını yaşıyordu ama bir farkla onda kıskançlık da vardı. Jeong Yuhwa'yı kıskanmamıştı çünkü Kore'de hatta Asya'da ondan daha yakışıklı bir erkek olması ihtimal dahilinde bile değildi ona göre. Öte yandan Yuhwa, kocasının bu muhteşem görüntüsü karşısında korkmaya başlamıştı bile. Yanına gidip kolunu tuttuğu gibi havaya kaldıran Yuhwa 'Neden ceketin bu kadar dar, hem bir beden daha büyük alamadın mı şu gömleği' diye söylendi

Jeong'un gülerek kendisine baktığını görünce 'Aigoo! Görmemişin kasları olmuş!' diyerek arkasını döndü 'Hadi gidelim!'

Karısının elini tutup öpen Jeong 'Kıskanç bir kadının bu kadar tatlı olabileceği hiç aklıma gelmezdi' dedi Yuhwa'nın eli hala dudaklarındayken

Açık verdiğini fark eden Yuhwa sinirden delirmek üzereydi, hızla elini çekip 'Gidelim mi artık?!' diye sordu. Bu adamın yanında neden kendini kontrol edemiyordu?

Davetin verileceği otele geldiklerinde Yuhwa, aklını toparlamaya çalıştı Jeong'un saygınlığına zarar verecek hiçbir şey yapmamalıydı ancak içerde kendini bekleyen büyük sınavın da farkındaydı. Muhtemelen bu davetliler arasında Jeong'un eski sevgilisi olan birkaç kadın olduğuna emindi.

Jeong, Yuhwa'nın ne düşündüğünü anlamış gibiydi, kolunu uzatıp 'Güzel karımın daha yakınımda olmasını istiyorum' dedi açıkça seni yalnız bırakmayacağım diyordu.

Gülümseyen Yuhwa, kocasının kolunda kırmızı halıdan geçip, magazin muhabirlerinin aldığı birkaç kare fotoğraftan sonra içeri girdi. Bu davet Jeong'un bir arkadaşının geçen sene gerçekleşen sade düğününe karşılık verdiği telafi davetiydi bu yüzden sosyete ve iş dünyasından hemen hemen herkes burdaydı. Otelin balo salonuna girdiklerinde ilk önce birkaç kalbur üstü iş adamı, siyasetçi ve diplomatla selamlaşan ikili ne kadar asil bir çift olduklarını konuşma tarzları ve hareketleriyle belli ediyorlardı. Özellikle Jeong çoktan iş dünyasının saygısını kazanmıştı bile ve karısı da tıpkı onun gibi üstün özelliklere sahipti.

Ekonomi Bakanının bulunduğu masadan ayrılırken Jeong'un gözü arkadaş çevresini arıyordu. Yuhwa'nın elinden tutup 'Gel bak seni arkadaşlarımla tanıştırayım' dedi hızlı olmayan adımlarla onların bulunduğu yere doğru götürürken

O sırada Jeong'u gören arkadaşı Sam Woo 'Bizim Kazanova ve güzel eşi geliyor' dedi beraber baloya geldiği kızın kıskançlıktan delirdiğinin farkında olmadan.

Sam Woo'nun koluna vuran Myung 'Kazanova falan ama Minho'dan sonra ilk o evlendi' dedi gülerek

'Bakıyorum da keyfiniz yerinde millet' diyerek muhabbete dahil olan Jeong önce ev sahibi olan Minho'ya sonra da diğer arkadaşlarına selam verdi

'Asıl senin keyfin yerinde gibi görünüyor' Myung bunları söylerken gözleriyle Yuhwa'yı işaret etti gülerek.

O sırada Minho da karısı Haneul'un beline sarılıp 'Bizi eşinle tanıştımayacak mısın?' diye sordu.

Jeong, Yuhwa'ya bakıp gülümsedikten sonra 'Tabi' dedi masadaki herkesle kısa bir göz teması kurup boğazını temizledi

'Hayatım, Damat Bey Minho kendisi çok yakın bir arkadaşım ve babası Samsung Elektronik şirketinin en büyük ortağı ve yanındaki güzel bayan da geçen sene evlendiği karısı Haneul'

Hafifçe başını sallayıp anladığını belirten Yuhwa, güzel bir gülümseme ile onları selamladı.

Ardından derin bir nefes alan Jeong 'Bak bu sürekli gülen serseri de Myung, hayatta hiçbir derdi ve sorumluluğu yoktur nasıl geçiniyor diye sorarsan tam bir bilgisayar dahisidir. Geliştirdiği yazılımlardan Pentagonun haberi olsa anında CIA gelip alır bu gevezeyi'

'Hey! Bana baksana sen! Geveze sensin tamam mı!'

Yuhwa'nın elini tutup kibar bir şekilde öpen Myung 'Kocanızın dediklerine inanmayın lütfen, ben burdaki herkesten daha yoğunum'

'Merak etmeyin size inanıyorum' diyen Yuhwa Jeong'a bakıp gülmüştü.

'Tamam bu kadar gevezelik yeter' diyerek karısının elini Myung'dan ayıran Jeong tekrar masaya dönüp eliyle Sam Woo'yu göstererek 'Bu gördüğün cool adam da hem lise hemde üniversiteyi beraber okuduğum arkadaşım Sam Woo' dedi

'Memnun oldum' diyerek başıyla selam veren Yuhwa'nın gözü onun yanındaki boya olduğu belli olan sarı saçlı, orta boylu kıza takılmıştı

Yuhwa'nın nereye baktığını fark eden Jeong boğazında rahatsız bir his varmış gibi yutkundu 'Yanındaki de Eun Ah, babası bir tekstil firmasının sahibi. Aynı zamanda kendisi başarılı bir balerin'

'Ya öyle mi? Bu çok güzel' diyerek sahte bir hayranlık sergileyen Yuhwa yüzüne tıpkı Eunah'ın ki gibi büyük bir gülümseme yerleştirmişti. Bu kadının öncesinde Jeong'la çok yakınlaştığından adı gibi emindi. Sonrasında Jeong'un tanıştırdığı diğerleriyle ilgileniyormuş gibi görünse de aklı Eun Ah ve sinsi bakışlarındaydı.

En sonunda bu tanışma faslı bitince Eun Ah aradığı fırsatı bulmuş gibi masadakilerle tek tek göz teması kurduktan sonra bakışlarını Yuhwa'ya dikip 'Ben sizin düğünüze katılamamıştım Yuhwa-shi o sırada bir gösteri için İtalya'daydım ancak sonrasında Kim Jeong Hoon'un eşinin çok güzel olduğu dedikodularını duymuştum şimdi size bakıyorum da bu dedikodular sizi rahatsız etmedi mi? Sonuçta olmadığınız gibi biliyormuş sizi' diyerek Yuhwa'nın çirkin olduğunu ifade etti.

Bu sözlerle gülmesine engel olamayan Yuhwa'yı keyiflendiren şey Eunah'ın kıskançlık kriziyle hiç yapmaması gereken bir hata yapıp saçma bir konudan saldırıya geçmesiydi.

Öte yandan Eunah'ın bu saygısızlığı karşısında sinirlenen Jeong, birkez daha geçmişi sebebiyle pişmanlık yaşıyordu ancak Yuhwa'nın güldüğünü görünce cadı karısının böyle basit oyunlara pabuç bırakmayacağını anlayıp rahatladı. Sessizce durup Eunah'ın aptalca hamlesinin Yuhwa tarafından etkisiz getirmesini izleyecekti çünkü karısının en güçlü olduğu konu cin gibi aklının yanı sıra eşsiz güzelliğiydi. Nitekim öyle de oldu

Yüzüne samimi bir ifade yerleştirip sevecen gözlerle Eunah'a bakan Yuhwa 'İnanın bana, çok haklısınız. Ben de düğünden sonra etrafta güzelliğim ile ilgili çıkan tüm dedikodulardan çok rahatsızım, oysa ki yapmaya çalıştığım tek şey Kim Jeong Hoon'un yanına yakışacak bir eş olmaya çalışmak' dedi alçakgönüllükle güzel olmadığını kabul etmişti. Ama sonra birden gözlerindeki samimi ifade silinmiş ve yerini Eunah'ı korkutan bir karanlığa bırakmıştı 'Ancak siz bu konuda rahat olmalısınız ben sizin güzelliğiniz hakkında hiçbir şey duymadım, bu gerçekten imrenilecek bir durum' dedi, açıkça senin güzel olduğunu söyleyen tek kişi bile yokken nasıl bana hakaret etme cüretini gösterirsin! demişti.

Yuhwa'nın son sözleriyle masadan gülüşmeler yükselirken Myung hafif bir ıslık çalıp ortamı daha da şenlendirmişti. Ama ne Jeong ne de Yuhwa gülmedi. Yuhwa'nın böyle kadınlara acıması yoktu evet ama yinede böyle laf atmalardan hiç hoşlanmazdı. Öte yandan Jeong ise arkadaşı Sam Woo'nun yanında olan kadının kendini bu denli küçük düşürmesi konusunda utandığının farkındaydı ve Sam Woo'nun üzülmesini asla istemediği için durumu kurtarmak adına Yuhwa'nın beline sarılıp boşta kalan eliyle de karısının önüne gelen saçlarını kulağının arkasına alırken 'Öyle deme lütfen, Eun Ah sık sık yurtdışında olduğu için dedikodulardan uzak kalıyor, yoksa herkes onun güzelliğinin farkında' dedi.

Gülümseyen Yuhwa kocasının amacının Sam Woo'nun onurunu zedelememek olduğunu anlamıştı bu yüzden 'Haklısın Jeong, Eun Ah gerçekten de güzel bir kadın belki de onun güzellik sırlarından faydalanmam gerekiyor' dedi samimiyetiyle

Yuhwa'yı kendine çekip dudaklarına hafif bir öpücük konduran Jeong 'Senin daha fazla güzelleşmeye ihtiyacın olduğunu düşünmüyorum' dedi ardından çaktırmadan kulağına eğilip 'teşekkür ederim' diye fısıldadı.

Öte yandan Yuhwa'nın onu istediği gibi güzel veya çirkin ilan etmesine sinirlenen Eunah böyle davranarak hata yaptığını anlamıştı ancak asla vazgeçmeyecekti Sam Woo'ya ve diğerlerine rezil olmasının acısını çıkarmakta kararlıydı.

Jeong geçen gün görüştüğü Fransız Konsolosuna kısa bir süre için selam vermeye gittiği sırada Eun Ah bu sefer Yuhwa'nın zayıf noktasını bulmuş olmanın rahatlığıyla 'Yuhwa-shi, hazır rahatsız edici dedikodulardan konu açılmışken bir şey sormak istiyorum' dedi Sam Woo'nun lütfen bunu yapma diyen bakışlarına aldırmadan

"Yine başlıyoruz" diye mırıldanıp elindeki meyve kokteylini masaya bırakan Yuhwa 'Evet, sizi dinliyorum?'

'Herkes senin Jeong'un şirketinde basit bir çalışan olduğunu öğrenince bu evliliğin sahte olduğu ve belli bir amaç için yapıldığından bahsetti, ancak bu dedikodular kocanın şu Yunan mankenle beraber olduğunu söyleyen gazete haberi çıkınca daha da arttı. Çoğu kişi bu birleşmenin bir çıkar evliliği olduğunu söylüyor' dedi gözlerindeki ifade hırsına kapılmış bir kadının tüm korkunçluğunu içinde taşıyordu.

Beyninden vurulmuşa dönen Yuhwa, yinede soğukkanlılığını kaybetmeyip Eunah'ın sarf ettiği her kelimeyi tekrar aklından geçirdi. Az önce masaya koyduğu bardağı tekrar eline alan Yuhwa büyük bir yudum aldıktan sonra sanki daha da güçlenmişti cesur bakışları ve ukala gülümsemesini yüzüne yerleştirip 'Eunah ne yalan söyleyeyim bunları bende çok sık duyuyorum. Evliliğimizin sahte olduğunu söylemeleri çok saçma nikah memuru ve atılan imzalar tamamen gerçek, Helena olayina gelince ertesi günkü gazeteye bakmamış olduklarını düşünüyorum ama şu konuda haklılar' deyip masada olan herkese baktıktan sonra Eunah'ın gözlerinde durup 'Bu evlilik tam bir çıkar evliliği' dedi bu söz başta Eunah olmak üzere herkesi şok etmişti. Ama en büyük şoku kuşkusuz Yuhwa'nın hemen arkasında bu sözlere şahit olan Jeong yaşamıştı tabi birde hayal kırıklığını...

Continue Reading

You'll Also Like

194K 9.8K 49
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...
193K 14.8K 29
Bitmeyen acılar silsilesi.Yıllardır yanan özlem ateşi. Gitmeye çalışan,susmayan yüreğin sesi. Uğruna şehîd olunan Rabb`in Şühedâ`sı hepsi. Gel. Birli...
206K 8.9K 46
"Hala büyümemişsin Zeynep. Büyü. Büyüt kendini." dediğinde durulmuştum. Sözleri canımı acıtıyordu. Ne daha deminki gibi bir gülümseme nede alay vardı...
62.2K 5.8K 27
Ben bir cadıyım ve bu hayatımın en korkunç gerçeği. Hayatım boyunca bu gerçekten, kendimden korktum çünkü ben bir canavardım, en azından kendimi buna...