KIRIK DÜŞLER

By elfidaa_

207K 22.6K 15.8K

Hayat bir tahterevalliydi.. Bir ucunda Aylin diğer ucunda düşleri vardı. Hayatındaki dengeyi bir türlü tuttur... More

1.Bölüm ~ Aylin
2. Bölüm ~ Emir
3. Bölüm ~ Yıllar Sonra
4.Bölüm ~ Tanışma
5.Bölüm ~ Hediye
6. Bölüm ~ Özür
7. Bölüm ~ Davet
8. Bölüm ~ Hisler
9.Bölüm ~ Kabul
10. Bölüm ~ Mezuniyet
11. Bölüm ~ Korku
12. Bölüm ~ İtiraf
13. Bölüm ~ Sarp
14. Bölüm ~ Acı
15. Bölüm ~ Sessizlik
16. Bölüm ~ Karakol
17. Bölüm ~ Yalnız Kuş
18. Bölüm ~ Mekan
19. Bölüm ~ Karar
20. Bölüm ~ Güzel Haber
21.Bölüm ~ Mahkeme
23. Bölüm ~ Düğün
24.Bölüm ~ Mutluluk
25. Bölüm ~ Dönüş
26. Bölüm ~ Tuğçe
27. Bölüm ~ Anıl
28. Bölüm ~ Yemek
29. Bölüm ~ Teklif
30.Bölüm ~ Doğumgünü
31. Bölüm ~ Seninim
32. Bölüm ~ İhanet
33. Bölüm ~ Açılış
34. Bölüm ~ Oyun
35. Bölüm ~ Kardeş
36. Bölüm ~ Affetmek
37. Bölüm ~ Gitmek
38. Bölüm ~ Her Şeye Rağmen
39. Bölüm ~ Bebek
40. Bölüm ~ Yıldızlar
41. Bölüm ~ Evet
42. Bölüm ~ İsteme
43. Bölüm ~ Dergi
44. Bölüm ~ Şüphe
45. Bölüm ~ Nişan
46. Bölüm ~ Kimsin?
47. Bölüm ~ Kaçırma
48. Bölüm ~ Neredesin?
49. Bölüm ~ Kurtuluş
50. Bölüm ~ Bahar
51. Bölüm ~ Alışveriş
52. Bölüm ~ Belki?
53. Bölüm ~ Şule
54. Bölüm ~ Gerçekler
55. Bölüm ~ Gülümse
56. Bölüm ~ Düğün
57. Bölüm ~ Balayı
58. Bölüm ~ Hamile
59. Bölüm ~ Beni terkediyor!
60. Bölüm ~ Yangın
61. Bölüm ~ Günler...
62. Bölüm ~ Keder
63. Bölüm ~ Hazırlıklar
64. Bölüm ~ Hoş Geldin
65. Bölüm ~ Cinsiyet
66. Bölüm ~ Mucize
67. Bölüm ~ Darp
68. Bölüm ~ Umutsuz vaka
69. Bölüm ~ Abilik
70. Bölüm ~ Ok
71. Bölüm ~ Yılışık
72. Bölüm ~ Tesadüf
73. Bölüm ~ Ece
74. Bölüm ~ Melisa
75. Bölüm ~ Macera
76. Bölüm ~ Sinir
77. Bölüm ~ Şeytan
78. Bölüm ~ Güller
79. Bölüm ~ Plan
80. Bölüm ~ Huzur
81. Bölüm ~ Gizem
82.Bölüm ~ Hata
83. Bölüm ~ Kamp
84. Bölüm ~ Kaza
85. Bölüm ~ Cihan
86. Bölüm ~ Uyan
87. Bölüm ~ Neee!
88. Bölüm ~ Önemli Gün
89. Bölüm ~ Final
90. Bölüm ~ Teşekkürler
DU-YU-RU!!

22. Bölüm ~ İzmir

2.3K 301 155
By elfidaa_

Uzun süren yolculuğun ardından yepyeni bir dünyaya açtı kapılarını otobüs. Basamaklardan ağır ağır inerken hala kendini doğru şeyi yaptığına ikna etmeye çalışıyordu. İndiği yerde host valizlerini yanına bıraktı. Her yerin yabancı olduğu bu şehir Aylin'i bir kez daha yalnızlaştırmıştı. Yeniden kimsesiz kalmış gibi hissediyordu. Otobüs hareket edip giderken arkasından bakıp dur diyecek oldu. 'Beni aldığın yere geri götür.' İçine bir taş oturdu, başını eğdi.

"Ayliiinnnnn"
Duyduğu çığlıkla başını kaldırıp karşı kaldırıma baktı. Kendisine doğru koşan kıvırcık kafalı Zeynep'iydi o. Saatlerdir asılan dudakları sonunda gülümsemişti Aylin'in. Ona doğru bir kaç adım attı. Zeynep zaten çoktan yanına gelmişti. Atlayarak sarmaladığı boğazında o bilindik kokusuyla gözleri doldu Aylin'in. Hiç konuşmadan sadece yanındaki varlığından emin olmak ister gibi sarıldılar. Geri çekilip ikiside baştan aşağı birbirini inceledi.

"Ahh Aylin, ne çok özlemişim seni. Koşuşturmadan anlayamamışım. Şimdi böyle görünce..."
"Hele ben, sensizliği iliklerime kadar hissettim."

Zeynep'in bir gözünden yaşlar yuvarlanırken gülümsemeye çalışıyordu. Aynı özlemenin verdiği buruk gülümseme Aylin'de de vardı.
"Off hep hamilelikten bu saçma ağlamalar. Artık seni özlemek zorunda kalmayacağım. Nasıl mutluyum anlatamam."

"Kilo mu aldın sen?"
"Aaaa hayır, belki bir kilo ya da iki. Off Aylin herkes hamile kalınca kusar zayıflar ben sadece yiyorum."
"Yıllarca yediğimizi çıkardık biz, bu beden bir şekilde açığı kapatmaya çalışıyor."
"Ayy değil mi, içindeki böceği görene kadar iştahla yer dişimize takılan sertliğin bacakları olduğunu görünce tuvalete zor düşerdik. Öğğğ hatırlayınca midem kalktı."

Aylin Zeynep'in komik yüz ifadelerine kahkaha atıyordu, "ahhh deli kız seni!" Diyerek yeniden sıkıca sarıldılar. Birazdan yanlarına gelen adam ikisine sataştı.
"Tamam birazını da eve saklayın!"
Geri çekilen Zeynep sevdiği adama döndü.
"İşte bebeğimin babası, sana devamlı bahsettiğim Ömer."
Ömer elini uzatırken "siz de meşhur Aylin'siniz."

Aylin Ömer'in elini sıkarken konuştu.
"Meşhur mu olmuşum?"
"Zeynep sevdiğini itiraf ederken bile araya seni soktu. En romantik anımızda 'Seni seviyorum Ömer ama Aylin'in yeri çok başka. Seni severken ona ihanet etmek istemiyorum' dedi. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Hayatımda hiç bir arkadaşa olan sevgiyi kıskanmadım ben, Zeynep'i tanıyana kadar. Anla yani ne çoksun aramızda."

"Çünkü arkadaş hafif bir tabir, biz birbirine tutunarak yaşayan iki kardeşiz."
"Hadi gidelim aşkım, Aylin yorgun ve açtır. Önce güzel bir kahvaltı, sonra eve geçer dinlenirsin biraz."
"Olur tabi."

Ömer valizleri yüklenerek arabasına taşıdı. İki kardeş de birbirine sarılarak arabaya bindi. Kahvaltı için geldikleri deniz kenarındaki güzel mekana Aylin hayran dolu bakışlar attı.
"Zeynep bu deniz harika, ne kadar şanslısın."
"Boşuna mı yıllarca gel dedim sana, o şehirde kasvetten boğulduk resmen."
"Sen mutlu zamanlar geçirmedin diye şehirden ne istiyorsun. Dağlar aynı, taşlar aynı. Şehri güzelleştiren içinde yaşadığın anılar, sevdiğin insanlar."
"O şehirde benim mutlu anım yok, şehrin en güzel yani içinde senin olmandı. Neyseki artık buradasın."

Aylin geride bıraktığı güzel insanları düşünerek buruk bir gülümseme gönderdi Zeynep'e. Kahvaltısını ederken Ömer ve Zeynep çılgınlar gibi hazırlıklardan ve haftasonu olacak düğünlerinin heyecanından bahsetti. Konuşmaların arasında birbirlerine attıkları bakışmalar, tatlı didişmeler, güzel sözler, her fırsatta tenine dokunmak adına ortaya attıkları bahaneler gülümsetiyordu Aylin'i. Zeynep çok mutluydu bunu açıkça görebiliyordu. Bir anne edasıyla onun mutluluğuna delicesine seviniyordu. İlk tanışmalarını anlatıp birbirleri hakkında düşündükleri acımasız yorumları söylerken gülmekten kırılıyorlardı. Zeynep hep delidolu bir kızdı ancak aşk onu bambaşka yapmıştı. Daha canlı, daha mutlu, daha umutluydu. Geleceğini kafasında oturtmuş, hayallerini sırayla gerçekleştiriyordu. Aylin onun bu hallerine özenmişti, aynı konumuna gelmiş olmak istedi. Bu anlamda önündeki yol çok uzun geliyordu. Resmen yaşamaya üşeniyordu.

Zeynep ve Ömer aynı telefon ekranına bakarak çocuk odasına karar vermeye çalışırken Aylin dirseğini koyduğu masada yüzünü eline dayayarak onları izliyordu. Gözünün önüne Emir'in yüzü geliyor, kalp ritmi değişiyordu. Değişen ritmin heyecanını seviyordu. Sonra da bir daha o ritmi göremeyecek oluşuna sıkıldı.

"Aşkım kendi derdimize düştük kızı unuttuk. Yorgunsun sen eve geçelim mi?"
"Olur."
"Ben kaldığım evi henüz kapatmamıştım, bu yoğunlukta bir de onunla uğraşmayalım dedik. Evlendikten sonra bakacaktık o işe. Artık gerek kalmadı. Ev sahibiyle konuşur yeni bir kira sözleşmesi yaparız. Evi görünce bayılacaksın."

Ömer kızları eve bıraktı.
"Hayatım ben ofise dönüyorum, dikkat et kendine olur mu, yorulma."
"Merak etme canım, sana kolay gelsin."
Aylin'e döndü.
"Dün geleceğim diye arayınca evi temizlettim için rahat olsun."
"Zeynep mevsimden mevsime geçerken çarşaf değiştirirdik. Sence kire bakar mıydım?"

"Yurt hayatı aklıma geldikçe inanamıyorum zaten. İyi ölmeden sağ çıktık oradan."
"Sorma..."
"Valizlerini yerleştirelim mi?"
"Yol gerçekten yordu Zeynep, akşama ya da yarına yaparım. Artık buradayım acele etmeye ne gerek var?"
"Haklısın, o zaman dökül bakalım?"
Zeynep Aylin'i koltuğa doğru çekiştirirken Aylin evi gezme gayretindeydi.

"Aylincim burası salon dön arkanı burası da mutfak, her şey var mutfakta eksik parça yok, salonda uzun bir L koltuk ve tv. Oldukça sade malum hepsini öğrenci paramla aldım. Gel bak burası da yatak odan. Çift kişilik yatak, alırken ne düşündüm biliyor musun?"
"Ne?"
"Sen yanıma geldiğinde tek kişilik yatakta sıvışmak yerine genişçe burada yatarız diye düşündüm. Ama sen hiç gelmedin."

"Görüyorum ki sen de yanını boş bırakmamışsın!"
"Aaaayy Aylin çok fenasın, utandırdın beni."
Zeynep gerçekten de utanmıştı. Konuyu değişmek için ev turuna devam etti.
"Bu oda giyinme odası biraz küçük ama yurt kızları rahatça sığabiliyor test ettim, odanın karşısında tuvalet banyo var. Bu kadar canım. Şimdi gel bakalım."

Koltuğa karşılıklı oturdular.
"Evet Aylin Yılmaz sizi dinliyorum."
"Ne anlatmamı bekliyorsun ki her şeyi biliyorsun zaten."
"Hayır her şeyi değil, sadece o piç kurusunun sana... neyse söyletme işte onları hızlıca anlattın onu biliyorum. Ama bu Emir, Anıl ne ayak onları dökül."

Aylin arkasına yaslanıp Emir'i dayak yerken gördüğü o geceden, yolculandığı geceye kadar yaşadıklarını anlattı. Anlattıklarının içinde duygularına hiç yer yoktu. Geçen iki saatin sonunda Zeynep aniden biten bir film gibi kalakalmıştı.
"Yani tekrar senden kalmanı istemedi?"
"Hayır, istese de kalmayacaktım zaten."

"Kızım bu olayları bir kenara koyalım şimdi dürüst olalım."
"Dürüst?"
"Evet, Emir'i görünce ne hissediyorsun?"
"Hiiiiiçç!"
"Ayliiinnn! Dürüst dedim."
Onu hatılamaya çalışır gözlerini tepeye dikti. Gözünün önüne gelen yüzüyle Aylin'in suratında tatlı bir tebessüm oluştu.

"Hatırlar mısın bilmem. 10 yaşındaydım sen de 9. İlk kez birlikte pazara gitmiştik. Tezgahların arasında elele gezerken kimseye bağlı olmadığımız o özgürlük bizi sarmalamıştı. Seke seke yürüyorduk. Sonra sen ileride kirazları gördün elimi bırakarak koşturmaya başladın. Ne olduğunu anlayamadan kalabalıkta gözümden kaçırdım seni. Nerede olduğunu bulmaya çalışırken etrafımda tam tur döndüm ve gitmem gereken yolu da kaybettim. İnsanlar üzerime üzerime yürüyor, tezgahlar hareket ediyor gibi başım döndü. Olduğum yerde çömelip ağlamaya başladım. Sonra sen karşıma geldin elinde küçücük torbada biraz kiraz, ağzının kenarları kıpkırmızı. Başımı kaldırıp seni gördüğüm o andaki mutlulukla gülümseyip sana sarıldım. Gözümde hala akmaya devam eden yaş, içimde sana kavuşmanın sevinci bir de yeniden kaybedersemin endişesi vardı. Emir'i görünce de aynı böyle hissediyorum. Yanındayken sonsuz bir özgürlük hissi, güven duygusu. Kaybettiğim duygumu bulmuş gibi mutlu, ona bağlanırda yeniden kaybedersem diye endişeli. O yüzden geldim."

"O günü hatırlıyorum Aylin, sen ağlarken ben de kiraz satın alıyordum. Kendimi ne kadar acındırırsam o kadar çok koyuyordu keseye. Bana sarıldığında içindeki duyguyu bilmediğimden şaşırmıştım. Sonra da birbirimizin elini bırakmayacağımıza söz vermiştik. Bu yaşımıza geldik hala sözü tutuyoruz. Şimdi görüyorum ki sen bana gelmemişsin, sen bana kaçtın! Sen aşktan kaçtın Aylin."

Aylin ömründe ilk defa aşk kelimesini duyuyor gibi bakıyordu. İçindeki duygulara bir isim vermeye çalışmamıştı. Çünkü ilgili demişti, samimi demişti, dürüst demişti, arkadaş demişti... ama asla aşk dememişti buna. Kendisini o kadar sevilmeye layık olmadığına ikna etmişti ki aşık olmayı hakkı gibi görmüyordu.

"Saçmalıyorsun Zeynep. Bir erkek bir iki kez bana değer verdi diye buna aşk diyemem."
"Anıl'ı görünce ne hissediyorsun."
"Anıl harika bir insan, bir kere çok iyi akıl hocalığı yapıyor, dertliysen hemen seni güldürüyor, her durumla mütemadiyen dalga geçiyor, böyle yanaklarını sıkasım saçlarını dağıtasım geliyor."
"Ayyşşş tamam anladım. Da sen nasıl anlayamıyorsun?"

"Neyi?"
"Belli ki Anıl da sana kıymet veriyor ancak onun yanaklarını mıncırasın geliyor öbürünün kokusunu sarmalayasın."
"Ben sana kokudan falan bahsetmedim Zeynep."
"Yalan mı?"
"Hayır!"

Aylin ağzından çıkan hayır cevabıyla çok önemli bir şeyi itiraf etmiş gibi ağzını kilitledi. Zeynep tam da beklediği cevabı almış olmanın gönül rahatlığıyla konuştu.

"Hah işte tanıştırayım bu duygunun adı aşk. İlk karşılaşınca yadırgıyorsun konduramıyorsun, heyecanlanıyorsun, midende kıpırtılar oluşuyor, hep yanında kalsın istiyorsun, minicik anları dönüp dönüp düşünüyorsun, duyguların karışıyor; sesine dokunmak, kokusunu işitmek, yumuşaklığını görmek istiyorsun. Gülüşüne sığınmak orada yaşamak istiyorsun. Sonra birbirinden güzel ve çok fazla olan içindeki bu tatlı hislerin karşısına minicik bir korku çıkıyor: kaybetmek! O minicik haline bakmadan yıkıp geçiyor her şeyi ve sen yadırgadığın o duygudan kaçıyorsun. Yeni sığınağına hoşgeldin Aylin, baştan söyleyeyim bu süreç biraz sancılı."

"Abartıyorsun sen, zannettiğin gibi değil. Ömer'e duyduğun sevgiyle böyle konuşuyorsun. Herkesin kendin gibi olduğunu zannediyorsun ama değil. Ben ne aşık oldum, ne korktum ne de kaçtım. Ben çok özlediğim ve artık özlemek istemediğim kardeşime geldim. Hepsi bu."

"İnkar aşamasında bu tepki normal, özlemin yön değiştirince tekrar konuşalım bu konuyu."
"Ben gerçekten yorgunum Zeynep. Dinlenmek istiyorum."
"Tamam yatabilirsin canım."
"Eski günlerdeki gibi olsa..."

Aylin başını yana eğdiği o masum bakışla baktı. Zeynep ayağa kalktı ve birlikte yatağa yatıp elele tutuştular. Önce tavana bakan gözleri kapattılar.
"İlk kim başlıyor?" Diye sordu Aylin.
"Sen başla nasılsa yorgunsun ve her türlü kaybedeceksin"
"Tamam, başlıyorum ilk hayalim moda atölyesi açmak."
"Çocuğumu sağlıkla doğurmak."
"Ünlülere elbiseler çizmek."
"Okulu bitirmek."
"Yurt çocuklarını giydirmek."
"Başarılı bir avukat olmak"
Aylin ve Zeynep çocukken yaptıkları gibi hayallerini anarak uyudular. En son hayalini söylemeden uyuya kalan kişi ertesi gün yemekhaneden ekstra ekmek çalardı. Ezberledikleri hayallerle büyümüşlerdi. Bir çok hayal şekil değiştirse de en son hayalleri hep sabit kaldı.
"Mutlu olmak..."

Otobüs gözden kaybolduktan sonda Emir kendisini biranda boşluğa düşmüş gibi hissetti. Sağına soluna döndü ne yapacağını şaşırdı. Anıl da Ece de Emir'in tepkisini merak ediyordu. Oldukça dik durmaya çalıştı.
"Anıl Ece'yi sen eve bırakabilir misin ben biraz yürüyeceğim."
"Abi sen eve gelmeyecek misin?"
"Yok güzelim, bu gece kendi evimde kalırım."

Anıl ve Ece arabaya doğru giderken Emir de yol boyu yürümeye başladı. Kendisini doğru şeyi yaptığına inandırmaya çalıştı. Sonuçta gitmek istemişti, gerçekten yaşadıklarından çok sıkılmıştı, burada ona sunabileceği sakin bir hayat yoktu. Kendi yolunda özgürce yaşaması daha iyi olacaktı. Kendiside hayatına kaldığı yerden devam edebilirdi. Durağan hayatına renkli bir reklam gibi girmişti Aylin, elbet bitecekti.

Ne ara eve geldiğini farketmedi bile. Bir haftadır Aylin'in yaşadığı kendi odasına girdi. Onun kokusunun sindiği yatakta yastığa burnunu dayadı. Aklına gelen kendi tişörtüyle uyuduğu o masum yüzü ile Emir'in dudakları kıvrıldı. Utanan halleri, çizerkenki sessizliği, yumuşak saçlarından gelen o huzur kokusu, göğsünde uyuduğunda aldığı sıcaklığı, bazen hırçın bazen çocuksu savunmasız halleri... hepsi mi güzel olurdu bir insanda. Hepsi mi etkileyici. Onu düşündükçe içinde kıpraşan heyecan, kalbinde yanan ateşe karışıyordu. Büyüyor ve boğazında düğümleniyordu. İstemsizce gözünden akan yaş Emir'i hızla uykuya davet etti.

Eve geldiğinde aralık kapıdan yatağın üzerinde kıvrılmış Emir'e baktı. Başını olumsuz anlamda salladı Anıl. Kendi odasına geçip sessizce uykuya geçti. Sabah geç saatte uyandığında evin sessiz oluşuyla Emir'in hala uyuduğunu düşündü. Kalkıp baktığında yatağında yoktu. Hemen telefona sarılıp aradı ancak açan olmadı. Anıl da hazırlanıp uzun zamandır ihmal ettiği ailesinin yanına gitti. Akşam eve geldiğinde Emir yine yastığa sarılı yatıyordu. Bu kez karşısında Aylin'in mavi ceketli çizimi vardı. Anıl yine ona bulaşmayıp biraz televizyon izledi ve yattı. Ertesi gün uyandığında Emir yine yoktu. Yine aradı ancak telefonu açan olmadı. Anıl da verdiği sözü yerine getirmek için Tuğçe'yi aradı ve tüm günü onunla geçirdi. Akşam eve geldiğinde Emir aynı pozisyonda yatıyordu. Bu durumdan sıkılan Anıl kapıyı tıklatıp içeriye girdi.

"Depresyona girmiş olabilir misin?"
"Zannetmiyorum."
"Ayrılık acısı diyeceğim ama siz hiç birleşmediniz ki! Reddetti herhalde diyeceğim ama sen hiç açılmadın ki! Özledin diyeceğim ama gideli iki gün bile dolmadı ki! Ne oluyor Emir, neredeydin bugün?"
"İşe gittim."
"İş?"
"Evet şantiyeye."
"Neden, Gencer Amca gerek yok dedi ya."
"Dün sabah erkenden uyanınca ne yapacağımı şaşırdım, önceden ne yapıyorduk onu düşündüm aklıma iş geldi bende gittim çalıştım."

"Çalışmak unutturmamış belli ki."
"Unutmak için değil, daha az hatırlamak için.."
"Ne kadar sürecek bu hal?"
"Bizden sonra baya ilerletmişler işi. Çok az şey kalmış. Adamlar iyi çalışıyor taktir ettim. Düşündüm de aslında hemen örnek bir daire oluşturup broşür hazırlayabiliriz. Şimdiden ön satışlara başlayabiliriz. Tabi önce iç mimar bulmamız gerek. Örnek dairenin cezbedici olması için. Tabi iki sitenin sosyal alanını da doldurmamız gerek. Daire satışlarında o kısım da çok önemli. Bir sürü işimiz var Anıl, inan bana inşaatta çalışmak daha kolay."

"Ne kadar diyorum sürecek bu halin?"
"İşini bilen insanlarla çalışırsak çok sürmez aslında hemen halledilir. Satışları erkenden halledersek hayal ettiğimiz şirketi kurarız."

Anıl sorusunun havada kalıp Emir'in sürekli işten bahsetmesine sinirlenmişti. Sert bir şekilde oturduğu çalışma masasının sandalyesinden kalktı ve bağırdı.
"Yeter Emir! Kendine gel! İster ağla, ister çalış, ister hep uyu ama kendine gel! Sorularımı duymazdan gelme, bütün gün Aylin'i daha az hatırlamak için çabalayıp akşamında onun kokusuna sığınamazsın. Kız gitmek istediğini söylediğinde bunun böyle olacağı belliydi. Ona gitme demeyen o kalbin şimdi boşuna kavrulmasın."

Sessizce Anıl'ı dinleyen Emir yutkundu.
"Bitti mi?"
"Bitti evet ama sözlerim değil, Aylin'in hayatımızdaki yeri bitti."
"O kadar anlattım sana Anıl, bile bile kızı mutsuz edemezdim."
"Ne anlattın amk, yok Gül ona zarar verir, yok Burak peşimi bırakmayacak.. Korkak gibi böyle aptalca bahanelerin arkasına saklandın. Elde ne kaldı söyleyeyim mi sana! Gül gitmiş, kolundaki kesik iz kalmasın diye babası yurtdışına yollamış muhtemel orada yükseklisans yapma durumu varmışmış, peki Burak? Şimdilik burada ama valiz hazırlıyormuş sevdiğinin peşinde olabilmek için. Korktuğun adamların umrunda bile değilsin artık. Peki içini sızlatan kişi nerede? Dur onu da ben söyleyeyim yepyeni bir hayatta."

"Sen nerden biliyorsun?"
"Senin aksine hayata karışarak öğreniyorum."
"Karıştığın hayatın adı Tuğçe olmasın?"
"Üzümü ye bağını sorma demişler."
"Başına bela alırsın uyarmadı deme!"
"Onca verdiğim havadiste sen bu noktaya mı takıldın? Bence hatırlamamak için falan boşuna çalışma. Belli ki senin de umrunda değilmiş."

Anıl boşa konuştuğu hissiyle odadan çıkmak için kapıya doğru yürüdü.
"Arasana."
"Ne?"
"Zeynep'i arasana. Bakalım nasılmış Aylin."
"Kendin arasana."
"Off Anıl hani kardeşindi, şimdi sen ara bir sonrakinde ben ararım."
"Öyle olsun."
"Ama ben yokmuşum gibi konuş, hoparlörden."

Anıl yeniden sandalyesine oturup Zeynep'in numarısını aradı. Bir süre sonra telefona çıkan başka bir ses oldu.
"Efendim?"
"İyi akşamlar, ben Anıl aslında Aylin'i aramıştım. Acaba yanınızdaysa..."
"Aaa tabi tabi hemen veriyorum."
Arka tarafta ayak sesleri duydular ve gıcırdayan kapı sesi. Zeynep Aylin'e seslenmeden odadaki diğer sesler telefona yansıdı.
"Aylin hadi sende sıra."
"Hayır Ömer oynamadı henüz."
"Ben oynadım, Cihan da pas geçti işte sende sıra."

Duydukları isimle Anıl ve Emir göz göze geldiler. Emir uzandığı yatakta biranda doğruldu. Sonra Zeynep'in sesi duyuldu
"Aylincim Anıl arıyor."
Aylin telefonu alıp daha sessiz bir odaya geçti.
"Anıl?"
"Aylin, iki günde unutuldum bakıyorum, insan bi aramaz mı iyim ben geldim yerleştim diye?"
"Anıl o kadar yoğun geçti ki günler bir türlü fırsat bulamadım. Ama inan bana hep aklımdasın."
"Hadi inanmış gibi yapayım. Ee nasılsın gittiğine değiyor mu?"

"Zeynep'i çok özlemişim, kendi evini bana verdi. Görsen küçücük ama çok şirin bir ev. Ancak hala yerleşemedim. İnanmayacak ama vazlilerim hala kapalı duruyor."
"Belki onlar dönmek istiyordur?"
"Belki de yerlerini çok sevdi."
"Nereden bakmak istediğine göre değişiyor tabi, halinden memnunsun anladığım kadarıyla."
"Evet Zeynep'in düğün hazırlıkları dolayısıyla koşturuyoruz. Akşamları da şehri gezdiriyorlar bana."
"Kimler gezdiriyor?"
"Zeynep ve erkek arkadaşı Ömer. Bu akşam sürpriz bir şekilde Cihan geldi. Elinde bir masa oyunuyla."

"Ooo çok iyi.. Düğün ne zamandı?"
"3 gün sonra cumartesi günü. Eee sen nasılsın?"
"Ben bıraktığın gibiyim serseri serbest stilimle aylaklık ediyorum."
"İyi olmana sevindim. Diğerleri nasıl?"
"Emir çalışma hayatına döndü çalışıyor. Ece'nin yasağını kaldırdılar oda hergün mağaza gezerek evde kaldığı günlerin acısını çıkartıyor işte."
"Herkesin keyfi yerinde yani sevindim."

Birazdan Aylin'in odasının kapısı açıldı ve avukatın sesi duyuldu.
"Aylin hadi seni bekliyoruz."
"Geliyorum birazdan."
Anıl daha fazla uzatmamak için kapatma yoluna gitti.
"Eğlencenizi bozdum sanırım kapatayım ben. Sesin çok iyi geliyor ama çok sevindim. İyi akşamlar."
"Senin sesini duymak iyi geldi bana tüm enerjim ondan. Aradığın için teşekkür ederim. Herkese selam söyle. İyi akşamlar."

Telefon kapanırken odayı derin bir sessizlik kapladı. Emir hiç kıpırdamadan oturuyordu. Kalbini yakan bir ateş vardı ama şimdi tüm bedeni cayır cayır yanıyordu. Beklediği bu son için defalarca uyarmıştı onu Anıl. Dolayısıyla öngördüğü şey onu hiç şaşırtmadı. Ayağa kalktı. Odadan çıkacakken Emir'in omzuna dokundu. Hiç yüzüne bakmadan "Hadi geçmiş olsun!" dedi ve çıktı.

Mutfakta içecekleri hazırlayan Zeynep ve Aylin salonda oturanların onları duymaması için birbirine eğilmiş fısıldaşıyorlardı.
"Aylin, Cihan senden mi hoşlanıyor?"
"Yok canım, nereden çıkarıyorsun?"
"Geçen gün Ömer'le konuştuklarında işlerinin yoğun olduğunu ancak düğüne gelebileceğini demişti. Sonra senin geldiğinden söz etti. Ve her nasılsa iş yoğunluğu uçup gitmiş!"
"Hah sen de bunu bana mı bağladın? Pes Zeynep."

"Sana bağlamayacaktım bu akşamki sana olan yaklaşımını görmeseydim."
"Saçmalama Zeynep, şöyle şeyler aklıma sokup durma. Sonra utanıyorum bakamıyorum adamın yüzüne."
"Yok yok senin ona bir ilgin yok o belli oluyor. Ama Emir gelmiş olsaydı."

Demesiyle kafasını kaldırdı Aylin, gözleri büyüdü. Zeynep Aylin'in haline gülümsedi.
"İşte böyle şaşkın ördek gibi kalırdın!"
"Afedersin ama ne zamandan beri psikolojik analizlerde bulunuyorsun?"
"Bu sene aldığım bedendili dersi bana çok şey kattı."

Zeynep Aylin'e göz kırpıp bardakları salona getirdi. Tezgaha yaslanıp onlara bakan Aylin Cihan'ın yerinde Emir'in oturduğunu hayal etti. Ve onun çapkın gülüşüyle oradan kendisine baktığını, eliyle saçlarını taradığını düşündü. Heyecanlanıp elini kalbine getirdi Aylin. Sonra da oturan herkesten özür dileyerek odasına çekildi.

Özlediği Emir'le bir bağ kurabilmek için onun çizdiği motora ihtiyaç duydu. Valizlerin başına giderek fermuarı açtı. Kırışmasın diye en üsteki çizim defterinin arasına koymuştu. Defteri eline alınca altında paketlenmiş bir kutu gördü. Kendisi böyle bir şey koymadığına emindi. Kutuyu eline alıp yatağa oturdu.

Yavaşça paketi yırttı. İçinden çıkan kutuyu açtı. Gördüğü şeyle gözlerine inanamadı. Yıllar önce bisiklet kazasında kaybettiği Zeynep'in saati karşısındaydı. Kutudan saati çıkardı. Ve içinden katlanmış bir not kağıdı kucağına düştü. Kağıdı eline alıp ağır ağır açtı.

"Ne garip seninle ilk karşılaşmamız bile olaylı olmuş. Üstelik sende kalıcı bir ize sebep olmuşum. Yıllar sonra bana ait olan anıyı başkası anlatınca heyecanlandım. Nasıl bir tesadüftü, bana verilmiş nasıl bir lütuf, gerçekleşmesi nasıl bir mucizeydi... O ukala çocukta istemeden bıraktığın bu emanet sonunda gerçek yerini buldu. Yıllar sonra tekrar karşılaşır mıyız bilemem ama sen bil ki artık bende de kalıcı bir iz var. Kalbimin tam orta yerinde."

Gözünden akan bir damla yaşla başını okuduğu kağıttan kaldırdı Aylin.
"Sen O'sun Emir Arslan, yıllardır her gergin anımda rahatlamak için uzandığım yaramda gizlenmişsin..."

Beğenilerini ve yorumlarınızı benimle paylaşınız ☺️

Continue Reading

You'll Also Like

774K 45.9K 45
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
865K 36.4K 38
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
145K 9.5K 25
Berdel konulu bir GAY hikayesidir. Eşcinsel evliliğin yasal ve normal olduğu bir evrende geçmektedir. •Şiddet, cinsellik ve olumsuz öğeler içermekted...
108K 7K 71
"Beni alıp en tepeye çıkarmandan korkuyorum. Hayatta hiç bilmediğim ve inanmadığım şeyleri bana göstermenden korkuyorum, çünkü biliyorum ki içinde va...