Fuck you, Teacher! (Chanbaek)

Autorstwa Seryyyy1

184K 12K 34.1K

12/A Me: Siktiğimin yoda kılıklı... Więcej

Oh, Shit!
I'm done
Fuck up
Gay alert
Hey, Bitch!
Love me
Surprise!
Drunk
Unforeseen
War
Unfair
Astatic
Spark
Regret
New Year
I love you
Jealous
Light
(M)ine
Paintball
Chaos
Fearless
Wish
Worst Gift
Pain
Forgive me
Pity
Your Hell
Bts Concert
(M)iracle
Celebration
Teacher or Lover
Are u happy?
Picnic
I'm happy
Final🌸

Crazy

3.7K 255 1.1K
Autorstwa Seryyyy1










      Baekhyun


   "Baekhyun, sence de bu biraz fazla değil mi? Herkes onları videoya çekiyor."

Konuşan Lay'le bakışlarım tekrar kantinin ortasında halay çeken üçlüye döndüğünde kahvemden bir yudum alıp keyifle arkama yaslandım. Bugün cezalarının son günüydü ve ben de kendimi iyi hissettiğim için okula gelmeye karar vermiştim. Ya da biraz da okulda işkence çektirmek istediğim için gelmiş olabilirim ehehehe.

Bu bir hafta, onlar için eziyet dolu geçmişti. Aklıma gelen her şeyi yaptırmıştım. Tuvaletleri temizletmiş, yan villada oturan Jackson dedeye buruşuk pipili dedirtip dayak yemelerini sağlamış, kahve döktüğüm halının lekesini çıkaramadıkları için halıyı balkonda yıkatmıştım onlara. Tabii hava soğuk olduğu için biraz da grip olmuşlardı ehehehe.

Ama şahsen bireysel cezalardan daha fazla keyif almıştım. Kai'yi markete gönderip kadın pedi aldırmış ve kasiyere kendisi için aldığını söyletmiş, Tao'nun ağzına bir kavanoz pul biber dökerek İbrahim Tatlıses olmasını sağlamış ve Sehun'u da Chanyeol'un kölesi yapmıştım.


Tabii, Chanyeol'un çocuklara ceza konusunda çok da kıyabildiği söylenemezdi. Sürekli bana abartmamam gerektiğini çünkü henüz küçük olduklarını söyleyip duruyordu. Hata yapa yapa doğruları öğreneceklermiş, babababa. Ben de küçüktüm ama niye onlar gibi aptal değildim? Neyse ki cevap olarak akıl yaşta değil baştadır dediğim için içim rahattı ehehehe.

Şerefsizlerin üstünde olan bakışlarımı Lay'e döndürdüğümde "Bugün son günleri. O yüzden biraz daha çeksinler. Hem bence böyle yaptığım için bana dua etmeleri lazım çünkü eğer böyle bir ceza vermeseydim vicdanları asla rahat etmezdi. Yine onları düşündüm." dediğimde şerefsiz koyun göz devirmişti. Ne, yalan mı?

Eğer bu bir hafta cezasını vermemiş ve Chanyeol onları hemen affetmiş olsaydı, kendilerini daha da kötü hissedeceklerdi. O yüzden her ne kadar şerefsiz de olsalar böyle bir şey yapmıştım. İçlerinde pişmanlık kalmasını istemiyordum.

 
Elindeki tostlarla masaya dönen Chen, hepimizin önüne tostları koyduğunda düşüncelerimden sıyrılmıştım. Bakışları hâlâ halay çekmekte olan üçlüyü bulunca bana dönüp "Kanki onlar da acıkmışlardır. Çağır da gelsinler." demişti. Başımı onaylar anlamda sallayarak "Hey! Halaycı ekibi buraya gelin!" diye bağırdım. Mahmut Tuncer'in öğrencileriydi onlar ehehehe.

Bağırmamla karşı masadaki hocaların da bakışları bana dönüp kıkırdadıklarında onlara da minnet duyuyordum. Sağ olsun Luhan, Soo ve Kris hyung da bu ceza işinde bana oldukça yardımcı olmuştu. Hatta onlar da bu süre zarfında kendilerine yaklaşmalarına izin vermemişti.

Gerçi sanırım, Kris hyungla Tao'nun da arası bozuktu. Bunu Tao'nun yüzüne bakmayan Kris hyungla anlamıştım. Tao, bu durum karşısında oldukça üzgündü ama aramız bir düzelsin onların ilişkisine de el atardım ehehehe.

Yanımıza ulaşan üçlüyle bakışlarım tekrar onlara çıktığında Kai, dudak büzerek "Kanki yemin ediyorum pestilim çıktı. Kurt gibi açım. Ne olur şu garibe iki lokma yemek, bir kap su ver." demişti. Diğerleri de sözleriyle hızlıca kafalarını aşağı yukarı salladığında bu hallerine tebessüm ettim. Tamam, bu kadar da acımasız değildim...

Ellerimle sandalyeleri işaret ederek "Tamam, oturup yiyin." dediğimde Tao mutlulukla sandalyeye oturup yemeğe saldırmaya başlamış, ardından diğerleri de teşekkür edip onu izlemişlerdi. Ehehehe. Şapşallar...

Yemeğimizi sakince yerken tepemizde bir gölge belirdiğinde kafamı tosttan kaldırarak o kişiye baktım. Bu, geçen gün benden yardım isteyen çocuk değil miydi?

Neydi adı... Kim Henri? Yok bu değildi. Kim Hana? O kız adı, amına koyayım... Buldum... Kim Heechul!

Bakışlarımı Heechul'un üzerinde gezdirmeye başlarken burada ne işi olduğunu düşünüyordum. Tekrar mı ders isteyecekti yoksa?

Bir süre daha ona sorgular bakışlarla baktığımda konuşması gerektiğini anlamış olacak ki boğazını temizleyerek sözlerine başladı. "Şey ben, geçmiş olsun demek için gelmiştim. Başına gelenleri duyunca çok üzüldüm. Eğer bir ihtiyacın, isteğin olursa hiç çekinmeden söyleyebilirsin. Beni de bir kardeşin olarak gör lütfen."

Sözleri yüzümde tebessüm oluştururken tam selam verip gitmek için hareketlenmişti ki "Heechul!" diyerek durdurdum onu. Yüzünü bana dönerek sorar bakışlarla baktığında dikkatlice ayağa kalkıp karşısına geçtim. Bana anlamazca bakışlar atmaya devam ederken ben küçük bir çocuk gibi gülümsemiş ardından "Hâlâ öğretmene ihtiyacın var mı?" diye sormuştum.

Sorumla gözleri ışıldarken bana kocaman sırıtarak "E-evet!" demişti. Elimi uzatarak "O zaman hayırlı olsun, tam karşında duruyor." dediğimde gerçekten şaşırmıştı. Ehehehe

Ama eğer bunu yapmazsam içim rahat etmezdi. O gün, bana gayet masum duygularla yaklaşmasına rağmen kırmıştım kalbini. Ve sanırım kendimi bu şekilde affettirebilirdim. Müzik klubünde olmam da bir işe yarardı bari. Boş boş takılıyorduk kendi aramızda.

Söylediklerimle bizimkiler wow diye bir ses çıkarttığında Heechul, sevinçle boynuma atlayıp "Teşekkür ederim, teşekkür ederim, çok teşekkür ederim!" diyerek sevincini paylaşmıştı. Bu aralar da herkes bana teşekkür ediyordu. Tam bir iyilik meleğiydim. Selena, geçtim seni ehehehe.

Ben de gülümseyerek ellerimle omzunu patpatladığımda gözlerim, bana sinirle bakan sevgilime takıldı. Benim bir tanecik mağara adamım ben senden başkasına bakar mıyım hiç ehehehe.

Düşüncelerimle kıkırdayıp yumuşaması için gizlice öpücük attığımda gözlerini kısarak bakmaya devam etmişti. Tamam... bu sefer gerçekten kızmış olmalı. Ehehehe... Amına koyayım Heechul, yaktın beni...

Tedirgince "Tamam tamam, sakin!" diyip Heechul'u kendimden uzaklaştırdığımda bana hâlâ mutlulukla baktığını gördüm. Ulan sanki, karşısında Yoongi vardı... Ne bu mutluluk?

"Bunu kabul etmemin nedeni, geçen gün sana öküzlük yapmış olmam. O gün gerçekten berbat bir ruh halinde olduğum için kaba davrandım. Kusura bakma." dediğimde gülümseyerek "Sorun değil." demişti.

Cebimden telefonu çıkararak ona uzattığımda bana anlamazca bakmış gözlerimi devirerek telefonunu kaydet dediğimde ise elimden kapıp numarasını girmişti. Bana geri uzatırken bakışlarımı ona döndürüp "Sadece hafta sonları boşum ama pazar günleri sana asla ders vermem çünkü o gün benim resmi tatilim." dediğimde başını hevesle sallayıp "Tabi, tabi! Nasıl istersen!" demişti.

Sözleriyle kıkırdayıp başımı onaylar anlamda salladığımda selam verip hızlıca uçmuştu yanımdan. Ulan be, bu kadar değerli miydim? Çocuk, benim sesime aşıkmış resmen ehehehe.

Yerime geri otururken gözüm, ayaklanan hocalara takıldığında buraya doğru adımladıklarını gördüm. Erkek sinek kokusu bile alınca niye böyle oluyorlardı? O, zararsız eleman hocalar, korkmayın.

Yanımıza gelip boş olan yerlere oturduklarında Lay, Suho hyungun yanına ışınlanmış ve Chanyeol da benim yanıma oturmuştu. Yanımda oturmasına rağmen hızlı nefes alış verişlerinden öfkesini hissedebiliyordum. Tamam... Sanırım bu konuda haklı olabilirdi. Heechul sonuçta tanıdığım biri değildi ve onunla ilk günden böyle samimi olmam yanlıştı. Empati kurduğum zaman, ben de Chanyeol'a hak verebiliyordum.

"O kimdi?" diye konuya pat diye giriş yapan Suho hyungla Lay kıkırdamış ve "Baek'in öğrencisi hayatım. Kıskanmana gerek yok. Masum biri." diyerek gizlice sırnaşmıştı. Kaşar, şu an kantinin çok dolu olmamasının keyfini çıkarıyor olmalıydı. Çünkü henüz ilk ders başlamadığı için okul çok da kalabalık değildi. Biz, erken geldiğimiz için de soluğu kantinde almıştık.

Lay'in söyledikleriyle homurdanan Chanyeol'un dizine elimi koyduğumda kulağına eğilerek "Bebeğim, merak etme. Heechul, gerçekten de tatlı biri. Lay'in dediği gibi masum bu yüzden mağara adamlığına da gerek yok." demiş ve bana alev saçan gözlerle bakmasına neden olmuştum.

"Ben ve çocuklar haricinde sana hem karşı cinsten hem de kendi cinsinden kimse yaklaşamaz. Senin tenine dokunamazlar ya da kokunu içlerine çekemezler. Eğer bunlardan biri olursa o kişiyi yakarım, bebeğim. Ve hakkımda istediğini söyleyebilirsin çünkü eğer sen benimsen kimsenin benim olana yaklaşmasına izin vermem. Konu sen olunca mağara adamıyım. Çünkü seni deli gibi kıskanıyorum. Anlıyorsun değil mi?"

Onun da kulağıma eğilerek söylediği sözler, ben de yutkunma ihtiyacı gerektirirken başımı onaylar anlamda sallayıp gözlerimi kaçırmıştım. Bu kadar dürüst olması çok hoştu ama yine de utanmadığımı söyleyemezdim. Kendimi ergen kitaplarındaki baş karakterler gibi hissediyordum.

Esas oğlan sen benimsin hiçbir yere gidemezsin diyor, esas kız da tamam aşkım diyip nazlanıyordu. Hay amına koyayım, ben niye kız oluyordum ki? Bir an önce bu döngüyü de değiştirmem lazımdı. Chanyeol'u sert ve erkeksi Baekhyun'la tanıştırmalıydım.

Bu düşüncelerle sırıtıp bakışlarımı masada dolaştırırken üçlü şerefsizin gözlerinin kapanmak üzere olduğunu görmüştüm. Demek iş sırasında kaytarmak ha? Hocalara da kısa bir bakış attığımda sevgililerine acıyan gözlerle baktıklarını gördüm ama hayır. Onlar artık sizin sevgilileriniz değil, benim kölelerimdi hocalar ehehehe.

Boğazımı temizleyerek birden yüksek sesle "SEHUN! KAİ! TAO!" diye bağırdığımda yerlerinden hızla kalkmaya çalışmış, tabi Sehun kalkarken Kai'yi sandalyeden yere düşürmüştü. "Götüm!" diye yerde feryat etmeye başlayan Kai'yle Chen, deli gibi gülerken ben de gülmemek için dudağımı dişliyordum. Amına koyayım, tiplere bak...

Sehun gözlerini tam açamadan "Hı? Ne oldu Baek? Yine canın gece tatlısı mı çekti? Pastaneye mi gidelim? Tuvaletin mi geldi? Lazımlığı mı getirelim? Chanyeol hyungu mu özledin? Duvara resmini mi çizelim..." diye taramalıya bağlayan Sehun'un sözünü keserek "Kantinden üç şişe soğuk su alıp gelmenizi istiyorum." dediğimde Sehun ve Tao kafasını sallayıp fırlamış, Kai'de götünü tutarak kalkıp peşlerine takılmıştı.

Arkalarından bakmaya devam ederken Luhan hyung tedirgince "Baek, sence de artık yetmez mi? Bir haftadır mahvettin çocukları. Tamam biliyorum, yaptıkları çok kötü bir şeydi ama bence hatalarından ders çıkardılar. Zaten ballı çöreğime de yaklaşamıyorum cezada diye. Çok özledim onu." dediğinde Soo hyung da onu onaylamıştı. "Evet, Baekhyun. Ayıcığım da gerçekten dersini aldı bu konudan. Bence bu kadar ceza yeter."

Bakışlarım Kris hyunga döndüğünde onun da onlara katılır gibi ağzında bir şeyler gevelediğini duyduğumda gözlerimi devirmiştim. Gözlerimi tekrar kantindeki amcadan su isteyen üçlüye döndürdüğümde "Sizin sevgilileriniz olabilir anlıyorum ama unutmayın ki benim de kardeşlerim. Onları benden çok kimse düşünemez. Eğer böyle yapıyorsam elbet vardır bir bildiğim. Hem emin olun canları acısa, incinseler ben hepinizden daha çok üzülürüm. Ceza yüzünden grip olduklarını duyduğumda bile göz yaşı döktüğümü bilmezsiniz hiçbiriniz. Ama bunu yapmak zorundayım. Chanyeol için değil, kardeşlerimin vicdanı için yapmak zorundayım."

Sözlerimle masada sessizlik oluştuğunda Chanyeol, bana gururla bakıp tebessüm etmişti. Diğerlerinin de aynı şekilde olduğunu gördüğümde bakışlarımı masaya indirerek önümdeki tosttan yemeye devam ettim. Söylediklerimle aslında benim için cezanın değil, çocukların mühim olduğunu anlamalarını istemiştim.

Aynı şeyi Chanyeol yapsa yine acımazdım. Hatta Chanyeol'u affetmezdim bile. O yüzden kardeşlerimin gözümde ne kadar değerli olduğunu görmelerini istiyordum. Onlar benim, her şeyimdi.

Ve sanırım bu kadar ızdırap da yeterliydi. Bir haftada 10 yıl yaşlanmış gibiydi şerefsizler ehehehe.

Masaya geri dönüp ellerindeki suları bana uzattıklarında başımı onaylamazca salladım. "Onları kendim için istemedim. Sandalyelerinize oturup için sularınızı. Çünkü cezanız az önce sona erdi. Sizi azad ediyorum!"

Sözlerimle şaşkınca bana baktıklarında ben hepsine gülümsemiş, ardından ayağa kalkıp üçüne birden sıkıca sarılmıştım. "Hoş geldiniz kardeşlerim!"

"Aweeee! Hoş geldiniz!" diyip Chen de ayağa fırlayıp bize sarıldığında arkasından Lay de onu takip etmişti. Oluşan fuhuş çemberiyle kahkaha attığımda yine eskisi gibi mutlu hissediyordum kendimi. Teşekkürler tanrım!

Bir süre aynı pozisyonda kaldığımızda fark ettiğim şeyle kaşlarımı çatarak geri çekildim. Hiç de mutlu olmuş gibi değillerdi? Gözlerimi bana buruk bir tebessümle bakan üçlüde gezdirerek "Sevinmediniz mi? Cezanızın bittiğini söylüyorum işte. Tüm o işkenceler, geceleri uyuyamamalar son buldu." dediğimde Kai, gözlerini parmaklarına indirip "Biliyoruz, Baek ama bizi senin değil, Chanyeol hyungun affettiğinden emin olmalıyız. Senin affetmene çok sevindik ama bu vicdan azabını sana karşı çekmiyoruz." demişti. Vay şerefsizler...

Gülmemeye çalışarak sözlerini başımla onayladığımda çemberi dağıtarak Chanyeol'un yanına gittiler. Chanyeol şaşkınca gözlerini hepsinin üzerinde gezdirdiğinde Sehun, tedirgince "Bizi affedebilir misin, hyung? Pişmanlığımızı telafi olarak görüp gerçek anlamda abimiz olmayı kabul edebilir misin? Kalbinde bizim için de bir yer açabilir misin?" dediğinde gözlerim dolmuştu. Amına koyayım ya. Duygusal bir top olmayı hak etmemiştim ben...

Sözleriyle Chanyeol da duygulanarak ayağa kalkıp onlara sımsıkı sarıldığında "Affederim, affetmez olur muyum hiç? Siz en başından beri benim kardeşlerimdiniz. Ne yapmış olursanız olun, bu asla değişmeyecek. Onunuzun da kalbimde her zaman bir yeri olacak." demişti.

Sözleriyle gülümseyip ben de karşımdaki duygusal kucaklaşmayı izlerken birden kafama dank eden cümleyle cırlamaya başladım. "Yah Park! Ne demek onunuzun da kalbimde yeri var! Ben neredeyim?"

Sorumla hepsi gülmeye başlarken çocuklar Chanyeol'dan ayrılıp sevgililerinin yanına oturmuştu. Chanyeol da bana yaklaşıp saçlarımı karıştırdığında kıkırdayarak "Sen benim midemin protein ihtiyacısın, güzelim. Seni yemeye doyamıyorum." demişti. Amına koyduğumun ormantiği!

Chen'in düdüklü tencere kahkahası kulaklarımı doldurduğunda Lay de "Bu çok iyiydi, enişte!" diyerek Chen'e eşlik etmişti. Diğerleri de bıyık altı gülerken ben, tam Chanyeol'un yanından geçmek için hamle yapmıştım ki belimden tutup kulağıma eğildi. "Sen, benim hem ruhumun hem de bedenimin sahibisin, güzelim. Kalbimin ve beynimin tam merkezindesin. Eğer sen olmazsan hiçbiri bir işe yaramaz. Senin varlığın, onları ayakta tutuyor. O yüzden seni diğerlerinin arasına katamadım. Sen, kalbime sığmaz, taşarsın."

Sözleriyle beni eritmeyi başarırken kollarımı boynuna dolayıp dudaklarına yapışmamak için kendimi zor tutuyordum. Edebiyatçı sevgilinin olmasının en büyük artısı, kelimeleriyle ruhunuzu sevebilmesiydi sanırım.  Bedenime dokunurken bile bir tek elleriyle değil, sözcükleriyle de dokunuyordu sanki.

  "Enişte, kulağına seks teklifi etti herhalde. Baek, dünyada mısın kanki? Alooo!"

  Tekrar aramıza hoş geldin, amına koyduğumun Sehun'u...

Chanyeol'dan uzaklaşıp ona orta parmak çekerek yerime oturduğumda hepsi kıkırdamış, Chanyeol da gülümseyerek yanımdaki yerini almıştı.

"Çocuklar, böyle birbirinizi sevmeniz çok hoş ama gözünüzü seveyim iki ay daha okulda birbirinize yaklaşmamaya çalışın. Biri görecek diye diken üstünde oturuyorum. Bize bir şey olmasını geçtim, sizin siciliniz bozulursa hepimiz mahvoluruz. Önünüzde uzun bir gelecek var." diyen Suho hyungla bakışlarımız ona döndüğünde Lay kıkırdayarak "Merak etme hayatım. Görseler de kimsenin bize bir şey yapmaya gücü yetmez. Unuttun mu? Biz Suho Ziyagil ve Lay Ziyagil'iz. Onları paramızla ezeriz." dediğinde göz devirmiştik. Amına koyduğumun koyunu da para göz olmuştu iyice.

   "Bence siz daha çok Suho Argun ve Lay Argun'sunuz." diyen Tao bizi güldürürken Lay ona dil çıkarmıştı.

  "Ben de oğlunuz Sehun Argun olabilir miyim? Köpeğe ihtiyacınız varsa o da kabulüm."

   Gerizekalı ya...

Chanyeol, Sehun'a gülümseyip "Sehun Argun, ilk dersiniz Edebiyat. Umarım destanlara çalışmışsınızdır." dediğinde Sehun sıçar gibi gülerek "Şey... hocam, Geyikle Kurdun aşkı da destana girer mi?" diye sorduğunda Kai kıkırdayarak "O daha çok fabla girer." demişti. Sözleriyle ben de kıkırdarken Tanrıya böyle oldukları için şükrediyordum çünkü benim gibi aptal oldukları için arkadaş olmuştum onlarla. Ehehehehe.

       
"Enişte, sen niye Sehun'u sıkıştırıyorsun ki? Önce yanında oturan yavru köpeğe sorsana. Geçen sene siz destanları anlatırken bize dönüp yan sınıftaki Sara'nın götü de destan gibi değil mi, diye soruyordu."

  Orospu Chen, şimdi niye karıştırıyorsun ortalığı?

Sahte bir kahkaha atarak sevgilime döndüğümde "Ama dediği gibi geçen seneydi. Artık benim için destan, senin götün." diyip yırtmaya çalışmıştım ama söylediğim Kris hyungu güldürmekten başka bir işe yaramamıştı. Of ya... Ama kızın götü güzelse benim ne suçum vardı? Arada kayıyordu gözüm.

Çalan zille sessizleşip ayaklandığımızda Chen tam oflayarak "Amına koyayım, kim çekecek şimdi ede...." diye cümleye başlamıştı ki Chanyeol'un bakışlarıyla susmak zorunda kaldı. "Y-yani... Bir tek ben çekmek istiyorum diye dedim. Kimsenin çekmesine gerek yok! Ben çok severim edebiyatı! Romeolar, Julietlar, Fatih Sultan Mehmetler falan oh miss..."

Chanyeol gözlerini devirerek "Sözlüde görüşürüz, Chen. Umarım Fatih Sultan Mehmet yardım eder sana." diyip bizden önce okula girdiğinde Chen arkasından dudak büzüp "Fatih Sultan Mehmet, coğrafyacıydı değil mi? Sikeyim ya... Keşke Piri Reis deseydim." dediğinde elimle omzunu patpatlamıştım. "O bana kızdı kanki merak etme, kırmaz. Hem cahil misin amına koyayım? Fatih Sultan Mehmet, Bizans komutanıydı."

"Ne saçmalıyorsun Baek? Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı'da harem ağasıydı bir kere." diyen Lay'e karşılık Tao da "Yok, cariyeydi amına koyayım." demiş ve hocaların bize iğrenerek bakmasına neden olmuştu. Yanımızdan Chanyeol gibi hızlıca kaçıp okula girdiklerinde arkalarından göz devirmiştim. Kesin kıskandıkları için yapıyorlardı böyle. Korkmayın, mesleğinizi elinizden almayacağız ehehehe.

Biz de kıkırdayıp peşlerinden okula doğru adımlamaya başladığımızda Kai hemen yanıma ışınlanıp girmem için kolunu uzatmıştı. "Merdiven çıkarken yarana bir şey olabilir, kanki. Ağırlığını bana ver."

Dediğini yapıp koluna girdiğimde "Ne o? Çok çabuk adapte olmuşsun, eski haline. Hem ben, bana ceza yüzünden kızgın olursunuz zannediyordum." demem yüzünde minik bir tebessüm oluşturmuştu. "Sana olan özlemim her şeyden daha önemli, kanki. Eve gidip seni koltuğa yatırarak ağzını yüzünü öpmeyi planlıyorum. Ayrıca ceza yüzünden neden sana kızgın olalım ki? Her şeyi hak ettik. Bir de bana göre normaldi cezalar. Çok zorlanmadım."

Söylediği kaşlarımı kaldırmama sebep olurken "Yani kendin için kadın pedi alman normaldi? Jackson dedeye buruşuk pipili diyip dayak yemen normaldi? Ya da gecenin bir yarısı kalkıp tuvalet temizlemen de normaldi?" dediğimde söylediklerim tekrar aklında canlanmış olacak ki yüzündeki dehşet ifadesiyle "Ya da vazgeçtim, biraz zorlanmış olabilirim ehehehe." demişti. Şapşal ayıcık...

Ben de onu ve diğerlerini o kadar özlemiştim ki kucaklarına atlayıp öpmemek için zor tutmuştum kendimi. Özellikle de uyku sersemi halleri çok tatlıydı. Ehehehe.

Hatta bir keresinde gece yarısı tuvaletleri temizlerken Tao'nun yüzüğü deliğe düşmüş, onu almak için kırk takla atmak zorunda kalmışlardı. Bir ara Sehun'un dışkıya, dışkı kardeş biliyorum çok beğendin o yüzüğü ama o Tao abinin dediğini duyduğumda hepten kopmuştum. Bunların yanında akıllı kalmak imkansız gibi bir şeydi ehehehe.

Sehun ve Tao da adımlarını yavaşlatıp yanlarına gitmemizi beklediklerinde diğer koluma da Tao girmişti. Sehun da önden koruma olarak yürürken hallerine kıkırdamıştım. Şapşallar...

"Kanki şimdi üçe kadar sayıp ayaklarını yerden keseceğiz. Ağırlığını bize ver." diyen Kai'yle başımı hevesle aşağı yukarı salladığımda üçe kadar sayıp beni havaya kaldırmışlardı. Yehu uçuyorum! Önden ilerleyen Sehun da "Açılın, efendiniz geliyor!" dediğinde koridordakiler de alkış tutmuştu. Yah, utanıyorum!

Uçmaya devam ederken sınıf kapısının önüne geldiğimizde Sehun, tam kapının önüne geçip "Biraz sonra göreceklerinle umarım 70 yaşında sevişirken kalp krizi geçiren dedeler gibi öteki tarafa gitmezsin, Baek." dediğinde anlamazca yüzüne bakıyordum. Ne diyordu bu?

Birden elini kapı koluna atıp "Bir...iki....ve üç!" diye açtığında sınıfa adım atmamla başımda konfetilerin patlaması ve tüm sınıfın tek bir ağızdan "SÜRPRİİZZZZ! ARAMIZA HOŞ GELDİN BAEEKK!" diye bağırması bir olmuştu.

   Ne?

Şokla etrafıma bakmaya başlarken tüm hocaların ve sınıfın burada olduğunu görmüştüm. Sürpriz mi yapmışlardı şimdi bana? Şaşkınlığımı tam üzerimden atamadan elindeki pastayla önümde Lisa dikildiğinde heyecanla "Hadi, dilek tutup üfle Baek! Senin için Jennie'yle ikimiz seçtik!" demişti. Dedikleriyle başımı onaylar anlamda sallayıp pastaya eğildiğimde içimden dilek tutup çikolatalı akışkan pastanın üzerindeki mumları üflemiştim.

  "Sevdiklerimle bir ömür boyu beraber olalım ve Chanyeol, altta olmayı kabul etsin. Çok amin!"

Kopan alkış tufanı ve ıslıklarla kahkaha atarken gözlerimin dolduğunu hissetmiştim. Şerefsizler ağlatacaktı beni. "Baek ağlıyor mu yoksa? Yuta, kamerayı getir de bu anı ölümsüzleştirelim!" diyen orospu Mark'la gözlerimi devirirken "Göz yaşım senin yüzünden geri kaçtı şerefsiz!" demiştim.

Söylediğime kıkırdayan Lucas ve Taeyong da yanıma gelip bana sıkıca sarıldıklarında kulağıma "Geçmiş olsun, Baek. Korkutma bir daha bizi." diye mırıldanmışlardı. Tebessüm ederek ben de kollarımı bellerine doladığımda "Ne oldu bensiz okul çekilmiyor değil mi? Orospu çocukları sizi..." diye mırıldanmıştım.

"Yah Baek! Biz ne diyoruz sen ne diyorsun? Hem artık resmi olarak iki kişiyiz." diyen Tae'yle kaşlarımı çatarak ondan ayrıldığımda "Ulan amına koyayım, sen ne ara hamile kaldın?" demem Lucas'ın hönkürerek gülmesine Tae'nin ise utanarak bakışlarını kaçırmasına neden olmuştu. Taemin yanıma gelip "Kanki sevgili olduklarını ima etmeye çalışıyor." dediğinde ben de kahkaha atmaya başlamıştım.

"Ulan orospu çocuğu kısaca sevgiliyiz desene. Niye hamile kadınlar gibi konuşuyorsun?" dediğimde Tae bana göz devirip elindeki hediye paketini uzatmıştı. Şaşkınlıkla elindekine bakmaya devam ederken "Korkma bomba değil." demişti. Sen demesen anlamayacaktım sanki, amına koyayım.

Elindeki hediyeyi alıp açtığımda kutunun içinin prezervatiflerle dolu olduğunu görmüştüm. Yavşak orospu çocuklarından başka nasıl bir hediye bekleyebilirdim ki zaten? Taemin de gülerek "Kanki hepimizin ortak hediyesi. Artık güle güle mi inleye inleye mi kullanırsın bilemem ama..." dediğinde diğer şerefsizler de gülmeye başlamıştı. Hepinizin amına koyayım ben...

Kızararak yanlarından hızla uzaklaştığımda hâlâ gülmeye devam ediyorlardı, piç kuruları... Sınıfın geri kalanı da bana sarılıp hediyelerini verirken kendimi sünnet çocuğu gibi hissediyordum ehehehe. Ulan be, ne kadar seviliyormuşum meğer...

Hocalara da tek tek sarılıp teşekkür ederken bana hediye uzatan kimyacıyla şaşırmıştım. Amına koyayım, yapma ağlarım... "H-hocam ne gereği vardı?" dediğimde tebessüm ederek "Şş itiraz istemiyorum. Umarım beğenirsin." demişti.

Teşekkür edip hediyeyi açmaya çalışırken içimden kaşar dediğin kadına bak Baekhyun diye geçiriyordum. Güzel göt etmişti beni... Paketten çıkan kitapla kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken üzerinde yazan "Tüm Yanıcı Maddeler ve Açıklamaları" yazısı sinirle gülmeme neden olmuştu. Tüm ettiğim iltifatları geri alıyordum. Amına koyduğumun karısı ayar vermeye çalışıyordu bana. Ama bekle sen...

"Ama hocam ben geçen gün internette kısa bir araştırma yaptım. Silikon da yanıcı maddeler arasındaydı. O zaman silikon memeyi niye sınavda kabul etmediniz?" dediğimde hocalar gülmeye başlarken kimyacının gözü seyiriyordu. Dişlerinin arasından "Güle güle kullan, Baek ama lütfen kullan." dediğinde kıkırdayarak sözlerini onaylamıştım. Silikon yüzünde patlamıştı ehehehe.

Diğer hocalarla da sarılıp canım encalarıma geldiğimde Kris hyung bana sarılıp "Tekrar geçmiş olsun, kardeşim. Umarım hepimizin ortaklaşa aldığı hediyeyi beğenirsin." demişti. Yaa, bir kere düşünmeniz yeterdi. Heyecanla Luhan hyungun uzattığı hediyeyi elime aldığımda adeta yırtarcasına açmıştım. Ne yapayım, çok heyecanlıydım ehehehe.

Kutunun içinde bana göz kırpan konser biletleriyle bir an şokla kalakaldığımda acaba gözlerim mi bozuldu diye düşünüyordum. Çünkü üzerinde tam olarak Bts Concert Ticket VIP yazıyordu. Sikeyim, vip bilet mi almışlardı bana! Hani şu kulise girip ünlülerle tanışmamızı sağlayan biletlerden?

Biletlere öylece bakmaya devam ederken Chen, hızlıca kapmıştı elimden. "AMINA KOYAYIM BURADA BTS YAZIYOR! BENİM GİBİ BİR ARMY'YE YAPILIR MI BU? ALÇAKLAR, ADİLER, ARTIK HİÇBİRİNİZİ SEVMİYORUM! BAEK EĞER BENİ DE GÖTÜRMEZSEN SEN DE GİDEMEZSİN! GECE KALKAR, BİLETİNİ TUVALETE ATAR, ÜSTÜNE İŞERİM!"

Söyledikleriyle hocalar gülmeye başlarken Soo hyung "Biz hepinize bilet almıştık ama madem bizi sevmiyorsun o zaman sana vermemize gerek yok, Chen." dediğinde Chen heyecanla yerinde zıplamaya başlayıp "H-hayır hayır! Yemin ederim dilim sürçtü! Siz benim favori eniştelerimsiniz be! Kralsınız! Sizin sayenizde Jikook babalarımı görebileceğim, yes be!" diye bağırmıştı.

Son cümlesiyle kaşlarını çatan Kai "Ne Jikook'u be! Vkook gerçek bir kere." demişti. Bunu duyan Sehun da "Amına koyduğumun körleri asıl Vmin gerçek." diyerek ortalığı alevlendirmişti. Ama şu an hiçbiri umrumda değildi. Amına koyayım resmen Yoongi'yi görecektim ulan be! Bekle beni, diss kralı, ben geliyorum!

Şerefsizler hâlâ çift tartışması yaparken Chanyeol, sınıfa bir bakış atmış ve kimsenin dikkatinin bizde olmadığına emin olduktan sonra beni kendine çekip sıkıca sarılmıştı. Ardından kulağıma eğilerek "Bilet haricinde sana özel bir hediyem de var bebeğim ama onu maalesef şu anlık göremeyeceksin." demişti.

Ya ama bu bana yapılır mı? Merak ederdim bir kere. "İpucu?" diye dudak büzerek sorduğumda kaşlarını havaya kaldırarak tıch diye bir ses çıkarmıştı. Şerefsiz herif, bombayı bırakıp kaçıyordu resmen. Ona gözlerimi kısarak bakarken tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki yanımıza gelen Jennie'yle susmak zorunda kaldı. "İçeceklerinizi alın. Birazdan da pastayı getireceğim."

Pasta lafını duyan Kai, Jennie'ye dönerek "Kızım konuşacağına pastayı versene! Pastamı istiyorum ben! Soo hocam Jennie'ye bir şey söylesenize! Akışkan çikolatalı yumuşak pastamı istiyorum ben!" dediğinde kıkırdamıştık. Az önce üç tostu mideye gömen bendim sanki. Şerefsiz ayıcık asla doymayacaktı. Ehehehe

Meyve suyunu tam ağzıma götürecekken Chanyeol'un elinden düşüp kayan bardakla bundan vazgeçmiştim. Siktir diye mırıltısını duyduğumda panikle "Aşkım, iyi misin?" diye fısıldarken bana bakıp başını onaylar anlamda sallamıştı ama hiç de iyi gözükmüyordu. Sikeyim, bardağı o sol eliyle tutmuştu değil mi? Hayır, hayır, hayır...

Dişlerini sıktığını gördüğümde bize bakan Luhan hyunga elini işaret ettiğimde gözleri kocaman olmuş ve yanındaki Suho hyungu dürterek bizimkilerin de dikkatlerini üzerimize çekmişti. Hızla yanımıza gelerek "Ne oldu?" diye sorduklarında benim gözlerim acıyla gözlerini yuman Chanyeol'dan ayrılmamıştı. "B-bilmiyorum, birden bardak elinden kaydı. Sol eliyle tutuyordu. Hyung, sakat eliydi o! Ne oldu!" diye panikle konuşmaya çalıştığımda Kris hyung, sinirle Chanyeol'a dönüp "Aferin gerizekalı. Sana gidip bir doktora görünmeni söylemiştim. Niye dinlemiyorsun beni? Off." dediğinde ben hepten korkmuştum. Haftalardır sakat elle geziyordu, salak... Ya kötü bir şey olduysa...

Soo hyung panikle "Siktir... Acilen hastaneye gitmemiz lazım! Amına koyayım senin Chanyeol! Böyle bir şeyi nasıl ihmal edersin?" diyip hızla çıkışa yönelirken hepimiz koyun sürüsü gibi onu takip etmeye başlamıştık. Tüm sınıf şaşkınca bize bakarken Suho hyung, kapıdan çıkmadan onlara dönüp "Bizim acil bir işimiz çıktı çocuklar, hemen döneceğiz! Gelene kadar uslu durun." demişti.

Hızla dışarı çıkıp arabalara doluştuğumuzda Suho hyung öne, Lay yanına, biz de Chanyeol'la arkaya oturmuştuk. Tanrım, ne olur önemli bir şey olmasın. Chanyeol'un acıdan yaşlanan gözlerine bakıp sağlam elini tutarak öptüğümde "A-aşkım çok mu acıyor?" diye sormuştum. Bana gözlerinde parlayan yaşlarla tebessüm edip omzumdan tutarak kendine çektiğinde başımı göğsüne yaslamıştı. "Şş sakın üzülme, bebeğim. Önemli bir şey değildir eminim. İhmal ettiğim için böyle oldu. Endişelenecek bir şey yok."

Dedikleri bana güven vermese de çenemi kapalı tutup göğsüne yaslanmaya devam ederken Suho hyungun da aynadan sıkıntılı bir nefes verdiğini görmüştüm. Lay, bize dönüp buruk bir tebessümle bakarken "Korkacak bir şey yok, Baek. Eminim doktorlar ağrısını geçirecektir." demişti. Ama yine de içim rahat etmemişti.

Sikeyim Chanyeol... Nasıl bu kadar sorumsuz olabilirsin? Neden kendi canını hiç önemsemezsin? Tabii aptallık bendeydi. Bu gerizekalının sözlerine nasıl güvenip de onu doktora götürmezdim? Kendisi pansuman falan edememişti işte.

Arabayı hastanenin önüne park edip aceleyle indiğimizde Chanyeol'un sağlam elinden tutup onu hızla acile yönlendirmiştim. Ne olur, önemli bir şey olmasın... Acilde duran doktorların yanına hızla koşup durumu anlattığımızda Chanyeol'u boş bir odaya almışlar ve sedyenin üstüne oturarak elini kontrol etmeye başlamışlardı.

"Odanın kalabalık olmaması açısından yalnızca iki kişi kalabilir mi?" diye soran hemşireyle ben hızlıca öne atlamıştım. "B-ben dururum." Ardından bakışlarımı diğerlerinin üstünde gezdirmiş, ağlayan Sehun'u işaret ederek "Bir de o duracak." demiştim.

Sözlerimle çocuklar çıkıp bizi odada tek bıraktıklarında Sehun da hızla yanımıza gelip ayak ucunda durmuştu. "H-hyung, ben çok üzgünüm. Tüm bu ağrıyı çekme sebebin benim. Beni ne kadar affedersen affet, bu azap yine de peşimi bırakmayacak." dediğinde Chanyeol dişlerini sıkarak onu sağlam eliyle tutup kendine çekmişti. "Senin bir suçun yok, Sehun. Beklettiğim için oldu böyle. Azap çekme sakın. Ben, iyiyim. Bir şey olmayacak, kardeşim."

Kontrolü bitiren doktor sıkıntılı bir nefes vererek yerinden kalktığında "Kırığın bu kadar uzun süre müdahale edilmeden bekletilmesi hiç iyi olmamış. Kırılan kemik kaynamadığı için de mecbur platin işlemi yapmamız gerekiyor. Eğer onaylarsanız hemen operasyona alacağız sizi." demiş ve benim de ağlama konusunda Sehun'a eşlik etmeme neden olmuştu. Hayır, hayır, hayır...

Chanyeol sıkıntılı bir iç çekip doktorun sözlerini onayladığında doktor, bakışlarını bize döndürüp "Artık hastamızla yalnız kalmamız gerekiyor. Sizi dışarıya alabilir miyiz?" dediğinde tam ağzımı itiraz etmek için açmıştım ki Chanyeol gözlerime lütfen der gibi bakmış ve boynum eğik odadan çıkmamı sağlamıştı. Sehun da peşimden çıktığında etrafımızı saran çocuklarla durumu kısaca izah etmiştim.

Sözlerimle sıkıntılı bir nefes verip oturaklara çöktüklerinde ben de kendimi yanlarına bırakmıştım. Bir tek ayakta duran Sehun kalmıştı. Sessizce durmaya başladığımızda içimden dua ediyordum. Tanrım, ne olur acı çekmesin. Onun tüm acılarını da bana yolla. Yalvarıyorum...

"Amına koyayım, adamın bizim yüzümüzden çekmediği acı kalmadı. Ama ağzını açıp da tek kelime etmiyor. Kendimi bok gibi hissediyorum." diyen Kai'yi Tao da onayladığında Sehun, göz yaşlarını elinin tersiyle silmişti. "Onun şu an acı çekmesinin tek sorumlusu benim ve bu vicdan azabından nasıl kurtulacağımı da biliyorum. Madem artık o benim abim, suçlu bir kardeşin yapması gerektiğini yapacağım."

Konuşan Sehun'la bakışlarımız ona döndüğünde içimden ne saçmalıyor bu diye düşünüyordum. Artık onu affettiğimizi ne zaman anlayacaktı?

Birden sol elini kaldırıp boş duvara sert yumruklar atmaya başladığında gözlerim baykuş kadar açılmış içimden siktir çekmiştim. Delirdi mi bu çocuk? Duvardan tok sesler gelirken elinden de kemik kırılma sesi geldiğini işittiğimde hızla ayağa fırlayıp elini elime siper ettim. Amına koyduğumun ruh hastası!

"GERİZEKALI RUH HASTASI! NE YAPIYORSUN SEN?" diye yüzüne doğru bağırdığımda hareketlerini durdurup mutlulukla yüzüme bakmıştı. "Baek, elim kırıldı! Baeeek! Ben de artık sakatım! Hyungumla aynı acıyı paylaşacağız!"

Ben suratına korku dolu bakışlar atarken Luhan hyung da şoktan kurtulmayı başarıp yanımıza gelmişti. "A-aşkım iyi misin sen? Az önce bilerek elini kırdın?" Kahkaha atmaya başlayan Sehun, "İyi değildim ama artık iyiyim geyiğim! Bak, elim kırıldı!" diyip elini öne uzattığında Luhan hyunga bakıp başımı onaylamazca sallamıştım.

Diğerleri de kalkıp yanımıza gelirken Kai, "Sehun, bana iki gün önce ne için kızmıştın?" diye sorduğunda Sehun ona iğrenir gibi bakıp "Kirli donlarını yatağımın altına sıkıştırdığın için kızmıştım amına koyduğumun ayısı." demişti. Amınıza koyayım, sizin ben...

 
"Tamam, delirmemiş. Hafızası iyi." diyen Kai'ye iğrenir bakışlarla bakmaya devam ederken yanımızdan geçen doktorla Sehun kendini doktorun önüne atmıştı. "Doktor amca! Benim de elim kırıldı. Sarsanıza!"

Yemin ediyorum ben bu beyinsizlerle nasıl arkadaş olmuşum hâlâ akıl sır erdiremiyordum. Tamam, aptallıkta yarışırdık ama bunlarınki delilik boyutundaydı. Sağlam elini kırmak da ne demekti amına koyayım?

Sehun'a şaşkın bakışlarla bakan doktor, "Tabii, muayene odasına alalım sizi." dediğinde Sehun, sözlerini mutlu bir şekilde onaylamış ardından bize dönerek el sallamıştı. "Görüşürüz kankiler! Ben elimi sarıp geliyorum. 5 dakikaya biter, merak etmeyin!"

Amına koyduğumun, ruh hastası...

Bir süre sonra doktorla gözden kaybolduğunda "O neydi amına koyayım?" diyerek kendini oturağa atan Tao sayesinde hepimiz şoku atlatabilmiştik. Gözleri dolu dolu ayakta duran Luhan hyung, bana dönerek "Ben sana dedim Baek, cezalarda insaflı davran diye. Bak, delirdi çocuk en sonunda." dediğinde söyleyecek tek kelimem yoktu. Ulan benim yüzümden mi delirmişti harbiden?

"Hyung, bu çocuğun deli olduğunu anlamadın mı hâlâ? Şahsen ben hiç şaşırmadım. Küçükken de Oh teyze onu okula göndermesin diye tebeşir tozu içip ateşini 40 dereceye çıkartırdı." diyen Chen, bizi güldürürken oturaklarda öylece oturup artık sayısı ikiye çıkan hastalarımızı beklemeye başlamıştık. Şu çocuk yüzünden de delirecektim bir gün. Hay amına koyayım, hangi birini düşüneceğimi şaşırmıştım.

Ne kadar süre öylece oturduğumuzu bilmiyorum ama sonunda yanımıza sargılı eliyle Sehun geldiğinde bir nebzede olsa rahatlamış gibiydim. Mutlulukla kendini yanımdaki boş koltuğa bırakırken sargılı elini bana uzatıp "Bak kanki! Artık ben de yaralılar kervanındanım." dediğinde sıkıntılı bir nefes verip onu kendime çekerek sıkıca sarıldım. "Gerizekalı, niye böyle hareketler yapıyorsun? Ya daha kötü bir şey olsaydı, o zaman ne yapacaktık? Neden sürekli yüreğimi ağzıma getiriyorsunuz?"

Sözlerimle Sehun, dudak büzüp yanağıma bir öpücük kondururken "Kanki özür dilerim ama lütfen beni de anla. Yaptığım şerefsizliği anca böyle telafi edebilirdim. Senin verdiğin cezalar da beni tatmin etmedi. Sonuçta o cezalarda canımız çok yanmadı, biri bize hakaret etmedi. O yüzden Chanyeol hyungun neler hissettiğini asla anlayamayız. Ama eğer kendimi yaralarsam içim bir nebze daha rahat ederdi. En azından bunu yapmalıydım. Şimdi acı çeksem de mutluyum çünkü hak ettiğimi buldum." dediğinde gülerken ağlamaya başlamıştım. Orospu çocukları beni de delirtmişti en sonunda.

"Park Chanyeol'un yakınları kim?" diye yanımıza gelen doktorla hızlıca kendimi toparlayıp ayaklandığımda "Biziz!" diye yanıtlamıştım. Doktor, hepimizin üzerinde göz gezdirerek "Ailesinden biri aranızda mı?" diye sorduğunda tam ne diyeceğimizi düşünüyorduk ki Sehun, beni öne atarak "Eşi burada. Park Baekhyun, burada!" demişti. 

   Kızarma...

    Hayır...

   Görev başarısız...

Luhan hyung da kıkırdayarak Sehun'un kolunun altına girdiğinde doktor bana bakıp "Eşinizin platin takılma işlemi sona erdi. Başarılı bir operasyon olduğunu bilmenizi isterim fakat tekrar böyle bir ihmalsizliğe asla göz yummamalısınız. Eğer biraz daha gecikseydi kemik asla kaynamaz ve eşinizin eli bir daha kullanılmayacak hale gelirdi. Ama neyse ki zamanında yetişmişsiniz. Ayrıca hastamız şu an narkozun etkisinde ama isterseniz onu görebilirsiniz." dediğinde hepimiz rahat bir nefes vermiştik.

    "Oh şükürler olsun! Artık rahat rahat 31 çekebilecek."

Doktor Chen'in söyledikleriyle hızlıca bizi selamlayıp yanımızdan kaçarken arkasından hüzünle bakıyordum. İşte kimlerin arasındayım gör doktor amca. Amına koyduklarımın arasında sağ kalmaya çalışıyordum.

Adımlarımızı odaya yönlendirip peş peşe içeri girdiğimizde mavi önlükle ve elindeki sargılarla yatan sevgilimi görmek beni hüzünlendirmişti. Uzun bir süre hastaneye adım atabileceğimi de sanmıyordum. Amına koyayım, hayatımın yarısından çoğu sanki burada geçmiş gibiydi. Umarım, şerefsizlerden doktor, hemşire falan çıkmazdı. Gerçi onlar hastaneye daha çok deli unvanıyla gelebilirdi ama olsun biz yine de duamızı edelim. Ehehehe

Yatağın kenarındaki koltuğa oturup devimin sağlam eline eğilerek bir öpücük kondurduğumda "Sevgilim? İyi misin? Ağrın var mı?" diye sormuştum. Chanyeol kısık gözleriyle bana bakarken söyledikleriyle başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Amına koyayım, bu narkozun etkisindeydi.

  "Seninle seviştiğimiz gece, pipimi ısırdığın zamanki gibi bir ağrı var. Çok hoş bir ağrı."

   
Şerefsizlerin odayı inleten kahkahasını duyduğumda başımı utançla Chanyeol'un göğsüne gömmüştüm. Amına koyayım senin Chanyeol...

"Enişte narkozun etkisindeyken bile seni düşünüyor Baek ya da götünü de düşünüyor olabilir. Çok güvenmemek lazım." diyen Sehun'a sinirle dönerken "Eğer o çeneni kapatmazsan diğer elini de ben kıracağım. Böylece seks hayatın da sonlanmış olacak, Oh Sehun." dediğimde ağzına fermuar çekip gibi yapıp Luhan hocanın omzuna kafasını yaslamıştı. Şerefsiz...

Narkozun etkisindeki Chanyeol'un kendisine gelmesini beklerken nihayet aradan geçen 1 saatle bu olumlu sonuç vermişti. Herkes hep bir ağızdan geçmiş olsun derken Chanyeol, hepsine tebessüm etmişti. Ben de ellerimi yüzüne çıkarıp okşarken "Bebeğim, kendine geldin mi?" diye sorduğumda kıkırdayarak "Bilmem. Kokun yüzünden hâlâ sarhoş gibi olabilirim." demişti. Şapşal dev...

Alnına bir öpücük kondurup geri çekildiğimde "Bir daha bir yerine iğne batsa hemen hastaneye geleceğiz. Duydun mu beni? Benden saklarsan döverim seni. Zaten elin için de keşke güvenmeseydim sana diyorum. Pişman ettin beni." demiştim. Chanyeol da sözlerimle yattığı yerden doğrulduğunda yanağıma bir öpücük kondurup ayaklanmıştı. "Merak etme bebeğim, bak oldu ve bitti."

Sözleriyle sinirle homurdandığımda çocuklar da kıkırdamıştı. "Enişte haklı Baek. Korkacak hiçbir şey yok. Bu olayın tek dezavantajı seks sırasında kendini gösterir ama onun dışında no problem yani." diyen Sehun'a Chanyeol tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki Sehun aklına bir şey gelmiş gibi hızlıca yatağa gelip oturmuş ve elini de öne doğru uzatmıştı. "Aa az daha unutuyordum! Enişte, bak! Sen ameliyattayken ben de kırdım elimi. Artık seninle kırık el kardeşiyiz! Gel, ellerimizi tokuşturalım!"

Chanyeol sözleriyle şaşkınca ona baktığında ben de kafamı onaylamazca sallamıştım. Ne yaparsın aşkım, bu da böyle bir modeldi...

"Yah Sehun! Adam yeni çıktı operasyondan. Bir rahat dur! Biz dışarıda seni bekliyoruz enişte. Baek üstünü giydirsin, gelirsiniz." diyerek Lay, Sehun'u sürükleyerek dışarı çıkarttığında diğerleri de onu izlemişti.

Odada Chanyeol'la baş başa kaldığımızda bedenimi sapık gibi süzerek "Üstümü giydirsene, bebeğim..." dediğinde kıkırdayarak hastane kıyafetlerini başından çekerek çıkarmıştım. Karşımda sadece boxerıyla kaldığında bu manzara beni tahrik etse de kendimi frenledim. Aptal mısın, Baekhyun? Adam daha yeni çıktı operasyondan.

Ellerini usulca belime yerleştirip beni kendine çeken Chanyeol, kulağıma eğilerek "Eğer biraz daha oğluma bu şekilde bakmaya devam edersen kendimi durdurmayacağım bebeğim. Dışarıda çocuklar varken ve biz bir hastane odasındayken seninle zirveye çıkacağım." dediğinde gözlerimi şokla aralayarak onu kendimden uzaklaştırmaya çalışmıştım. Amına koyduğumun azgını. Bir de ben kendime kızıyordum.

Chanyeol kıkırdayarak "Tamam tamam, şakaydı." dediğinde göz devirerek dikkatlice kıyafetlerini giydirmeye başladım. Çünkü biraz daha onu dinlemeye devam edersem hiç iyi şeyler olmayacaktı.

Tişörtünü de başından dikkatlice geçirip giydirdiğimde önümde bana sırıtarak bakan vişnelere dayanamamış ve bir öpücük kondurmuştum. Tabii bu bir öpücükle sınırlı kalmamıştı. Yatağa oturan Chanyeol, beni de kucağına oturtarak bacaklarımı iki yana sarkıtmış ve bizi cehennem ateşlerine sürüklemişti.

Dudaklarını ısırarak kendimi ona doğru bastırdığımda hırlamaya benzeyen bir ses çıkararak nefes nefese ayrılmıştı benden. "Bebeğim, seni çok özledim. Her şeyini..." dediğinde yaptığı imayı anlayarak sırıtmıştım. "Dev, ben de seni çok özledim. Her şeyini..."

Bunu dememle tekrar dudaklarıma açlıkla saldırdığında ben de aynı şekilde karşılık vermeye devam etmiştim. O kadar güzeldi ki tadı... Asla doyamıyordum. Eminim, altımdayken daha da güzel olacaktı ehehehe...

  "Oha amına koyayım! Biz de dışarıda çıkacaklar diye bekliyoruz ama bunlar burada canlı porno döndürüyormuş!"

  "Amına koyayım senin, Chanyeol! Kapatın gözlerinizi çocuklar!"

Gelen seslerle gülmeye başlarken birbirimizden ayrılmamıştık. Üzgünüm arkadaşlar ama şu anda çok önemli bir işin ortasındayız.

  Devimin acısını dindirme işi... ehehehe







      Sonunda yayınlayabildim bölümü. Geciktiğim için çok üzgünüm bebekler. Bazı şarj problemleri yüzünden cinnet geçire geçire silip en baştan başladım. İçime sindi mi? Hayır ama bir şekilde idare edeceğim. Bölümü bile kontrol etmedim, o kadar bunaldım yani dkcıclfclclp Lütfen affedin beni🤧💜

        Ayrıca sonunda bu kaosumuzu da bitirdiğim için mutluyum, hastane bölümleri nihayet son buldu dkcclcpclcpcşcşcş Bir okuyucum böyle bir şey istediği için kırmayıp böyle yazdım. El olayını abartmalıydık ehehehe.

         Bir de şey... Bizimkiler Bts konserine gidecek gibi gözüküyor da çift olarak kimleri görmek istersiniz? En çok hangi çifti isterseniz? Onlarla ilgili küçük bir sürpriz yapacağım da ehehehe.🙈 Mutlu kalın aşklarım! Sizi çok çok seviyorum😚🦋





~

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

617K 68K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir
195K 19.6K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
698K 48K 53
[mpreg~] [+18] " Benim güçlü karanlığım onun pembeliklerine yenilmişti ve hiçbiri yenilgi beni bu kadar mutlu etmemişti." Twilight gay versiyon gibi'
50K 2.6K 41
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?