Yağızın havalı cümlesinden sonra ne olmuştu? tahmin edin hadi. Ben tekli koltukta selin ile kucak kucağa oturuyordum yağız ve ulaş üçlü koltukta başlı kıçlı bir şekilde horul horul uyuyordu
" hiç böyle hayal etmemiştim"dedi,altımda ezimek üzere olan seline dönmeye çalıştığımda bunu başaramayacagimi anlayınca boşverdim. "millet sevgilisi ile tatile gidince romantik dakikalar yaşar bir de suna bak" zorla kaldırdığı elini ulaşa doğru götürdü.
" Ne yapmayı bekliyordun" dedim dayanamayip ayağa kalktığımda selin rahat bir şekilde koltuğa kurulurken gülümsedi
" böyle sizi iki üç saatliğine bir yere gönderse" dedi gözlerini kapatıp kafasını yukarıya kaldırdı" sonra güzel bir masa hazırlasa yemekten çok mum olan masalardan" derken ellerini zemine götürdüğünde gülümsemesi artıyordu." her yer kırmızı gül dolu"
düşüncesi bile onu yeteri kadar mutlu ettiğinde çomak sokup hayal dünyasından çıkardım.
"Gönder beni iki üç saat yağızla da daha sonra o yerdeki gülleri mezarıma getir" dedim onun gibi elimi yere götürürken omuz silkip tekrar gözlerini kapadı.
İstemsizce "Haklı" diyen yağıza çevirmiştim bakışlarımı bu da ne zaman uyuyor ne zaman uyanik belli değildi. " maksimum kırk beş dakika" diye eklediğinde kaşlarımı kaldırıp yüzüne baktım. Kendini geriye çekip sırtını yasladığında devam etti " saydım gri kafa, en fazla kırk beş dakika sana katlanabiliyorum. Seni görmeyeyim, duymayayım diye uyuyayım dedim. Onda bile kabus gibi çöktün üzerime cırlamana uyandım"dediginde göz devirdim.
" kurban ol sen benim sesime, görüntüme" dedim, biz yağız ile atişirken selin oflayarak sırtındaki yastığı ulaşa fırlattı. Fayda etmemişti hala uyuyordu. Yağız yere düşen yastığa bakış atıp gülümsediğinde
"O öyle uyanmaz" dedi, ayağı ile ulaşı ittiğinde büyük bir gürültüyle yere yapışan ulaş koltuktan tutunarak oturur pozisyona geldi. etrafı tehditkar bakışlarla izliyordu.
" noluyor lan!?" Diyen ulaş tekrar koltuktan destek alarak kendini koltuğa attığında selin üzerine koştu.
" dağ gibi Sevgilimi patatese çevirdiler" dedi, sahte bir ağıtla ulaşı öptü. Ama gülmemek için kendini tuttuğu çok belliydi "Iyi misin aşkım" diye eklediğinde ulaş ona dönüp gülümsedi
" bir daha aşkım de yer çekimine meydan okurum ben kelebek" dedi, bu değişik ilişkilerine göz devirip kendimi tekli koltuğa attım.
" Böyle zaman mı geçer be" dedim kafamı avuçlarımın arasına aldım. Kimse beni takmadıginda devam ettim
" keşke Ceren ile Berkay olsaydı" diye iç geçirdiğimde telefonumu elime alıp berkayın numarasini tuşladım.
" Alo" dedim,az önce bana bakmayan kişiler pür dikkat beni izliyordu. Yağız bile hafif bana dönmüştü. "Berkayşkım"
" yine başına ne bela açtın" derken güldüğünü anlayabiliyordum.
" yok başım belada değil" dedim,görmediğini bildiğim halde alt dudağımı sarkıtıp konuştum. " biz çok sıkıldık bizi eğlendirecek berkaya ihtiyacimiz var"
"Ben dansöz muyum lan" diye çıkışan Berkaya kıkırdadığımda telefon kulağımdan çekildi. Telefonu alan ulaştı. Aldığı gibi kapattiginda 'Napıyorsun' dercesine yüzüne baktım. Telefona bir kez daha bakış attıktan sonra bana doğru fırlattı
"Buraya siz pijama partisi yapın diye gelmedik" dedi, gerilen selin sert bir şekilde nefesini dışarıya verdikten sonra bana bakıp sakin olmam için öpücük göndermişti. kafamı 'sorun yok' dercesine salladım.
" senin daha iyi bir fikrin var mı ulaş bey" dedim daha sonra ayak parmak uçlarımla yağıza dokundum " peki sizin yağız bey" bu hareketim onu çok rahatsız etmişti ama bir şey demiyordu.
" buralarda park falan varsa" dedi yağız yan gözle bana bakıp " götürelim iki sallansın da biz de rahatlayalım" derken selin dahil hepsi gülmüştü.
" bu saçma ortamdan daha iyidir en azından " diyerek kollarımı göğüs hizamda birleştirdiğimde kafami cevirdim. Onlara bakmıyordum. Yine boşa trip attığımı anlayınca ayağa kalktım.
" Hani merak ederseniz" dedim elimi onlara doğru savururken "arka bahçede göz yaşlarımla çiçekleri suluyor olacağım" deyip arkamı döndüğümde birinin bir şeyler söylesini umarak ağır adımlarla yürüyordum.
" Geliyorum aşkım" diye bagiran selinin ardından ulaşın sesi duyuldu
" aşkım ne ya" dedi, kıskanç kopek. selinin sadece homurtusunu duyabiliyordum. Sürgülü kapıyı büyük bir uğraşlarla açıp dışarıya çıktığımda arkamdan selin geldi.
" bizim iyiliğimiz için buradalar" dedi, yine fazla huysuzluk ettiğim ile ilgili sıkıcı bir konuşma yapmaya gelmişti. ani esen rüzgar sonrası ellerimi kollarıma götürüp avuç içlerimi ısınmak adına hızlıca kolumda sürttüm
"Ulaş ya da Hasan amca istiyor diye burada olmasi bana bir şey ifade etmiyor" dedim sonlara doğru sesim küfür edercesine sert çıkmıştı. Derdim benim can sıkıntım değildi. Onun sıkılıp gitmesiydi. Kuruyan dudaklarımı ıslatırken kolumu sıvazlayıp çok da sağlam olmayan sandalyeleri gösterdi. Bunların benden yaşlı olduklarına emindim. Ben sandalyeye oturduktan sonra kendi seçtiği sandalyeyi tam karsima yerleştirdi.
" Farkındayım" dedi sesi kısık çıkmıştı. Iceriye bir bakış atıp devam etti " yağız sorunlu bir adam" göz devirmeme engel olamamiştim
" bana bilmediğim bir şey söyle" dedim bıkkınlık dolu sesimle, yutkunarak bana biraz daha yaklaştı.
" bundan bir kaç yıl önce" dedi kaşlarını çatıp " Onu aldatan sevgilisini öldürmüş" bir cırpıda söylediği şey gözlerimde yanma hissi oluştuğunda bir iki defa kirpiklerimi kırpıştırdım.
"Dalga mı geçiyorsun" dedim gülmeye çalışarak, kafasını olumsuz anlamda iki yana sallayarak sözlerine devam etti
" kadına deli gibi aşıkmış." Dedi kafasını tekrar iceriye dogru uzatıp kontrol ettikten sonra tekrar bana döndü"Ama günlerce işkence edip öyle öldürmüş" dehşet içinde söylemişti bunu. " Ulaş ile kavga ettiklerini duydum. Ulaş ağzından o kadınla ilgili bir şey kaçırdığında ulaşa yumruk attı. Ulaştan da öğrenebildiğim tek şey bunlar oldu" uzerime bomba gibi attgi sözlerinden sonra geri cekilip bir iki dakika yüzüme baktı. 'Nasıl da inandı gerizekalı' demesine çok ihtiyacım vardı şu an.Aksine dudaklarını birbirine bastırıp acıyarak bana baktığında hangi durumdaydım, nasıl görünüyordum gram fikrim yoktu. Elini yanağıma götürüp baş parmağı ile okşadığında ağladığımı anlamıştım.
" korkunç" diyebilmiştim sadece. Buna diyebileceğim başka hiçbir şey yoktu cünkü.ellerini ellerime götürdü.
" Ulaş yağızdan hoşlandığını anlamış" dedi. Bunu anlamamak için aptal olmak gerekiyordu. " Sana ne kadar değer verdiğimi bilir. O bile esin yağızdan uzak dursun dedi" derken gürültülü bir şekilde ayağa kalktım. Oturduğum sandalye yere düşmüştü. Elimin tersi ile yanaklarımı silip içeriye girdiğimde iki çift gözün bana baktığını gördüm.
Bir çifti yağıza aitti. Ona bakınca midemin bulanmasi gerekmiyor muydu?
" hayırdır gri kafa" dedi, buz gibi bir sesle hayatımda hiç gormedigim bir kadının çığlığı kulağımda yankılandığında yüzümü yere eğip
"Yok bir şey" dedim hic beklemeden odama kostum.
Kendimi direkt yatağa atmıştım. Duyduklarım şok etkisi yaratmış olmalıydı. Elerimi yuzume götürdüğümde göz yaşlarımı hissetmistim. Kime Ağlıyordum peki? Ölen kadına mı yoksa aşık olduğu adamın nasıl bir manyak olduğunu kabullenmek istemeyen kendime mi?
"Nasıl bir kayaya tosladin" dedim kendi kendime. asagida oturan adam, sana dokunan, tek bir kelimesi ile zihninde baş köşeye geçebilen, aşık olduğun adam nasıl bir canavardı.
Her zamanki gibi uyuyup düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım fakat bunu beceremiyordum. Kafamın içinde dönüp duran selinin sesi bir türlü susmuyordu. Manyak olduğunu biliyordum fakat, fakat hangi manyak aşık olduğu birine günlerce...
Elime aldığım yastığı kafama götürüp bastırdım. Gözleri geliyordu aklıma sinirlenince yeşilin en koyu tonuna bürünen gözleri, yüz hatları, konuşurken bile kendini belli eden gamzesii. Bunları düşününce midem bulanmasi geremiyor muydu? Evimden hissini dokunusunu kokusunu kovmam gerekmiyor muydu? Bunlara inat onu düşününce neden aptal kalbim deli gibi çarpmaya devam ediyordu.