DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamland...

بواسطة Risu-kun

39.8K 7.3K 12.3K

"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapa... المزيد

Bölüm 1; buradan gidiyoruz Ugo
Bölüm 2; sadece insanlar ağlıyor
Bölüm 3; aramıza hoş geldin küçük adam
Bölüm 4; Kara Çekiç'in ilk günleri
Bölüm 5; masaya bir tabak daha lütfen!
Bölüm 6; adım Ugo, şimdi çekilin başımdan!
Bölüm 7; demire hayat veriyoruz, öyle mi?
Bölüm 8; arada uğra olur mu?
Bölüm 9; cadılar...
Bölüm 10; kibarlığın canımı sıkmaya başladı
Bölüm 11; ama ben yüzünü görmek dahi istemiyorum
Bölüm 12; Cadı Avcıları
Bölüm 13; Çivili Kapı
Bölüm 14; ben bir cadıyım!!
- DUYURU -
Bölüm 15; tüm eğlenceyi kendine saklamayı bırak
Bölüm 16; zaman ne de çabuk geçmiş
Bölüm 17; tamam ateş yok anlaştık
Bölüm 18; Evan geri dönmüş millet!!
Bölüm 19; daha hiçbir şey görmedin!!
Bölüm 20; yemek hazır!
Bölüm 21; bu hikayeyi dinlemek için yeteri kadar bekledik
Bölüm 22; Kum, Sis ve Kor
Bölüm 23; işte bizim ustamız bu!
Bölüm 24; baban son nefeslerini verirken, gülümsüyordu
Bölüm 25; neden!?! neden ölmeme izin vermiyorsun?!
Bölüm 26; ATEŞİN ŞARKISI
Bölüm 27; surat asmam için hiçbir sebep yok!
Bölüm 28; çocuklar gülmeli Evan!
Bölüm 29; sadece evimi özledim desen de olurdu ihtiyar
Bölüm 30; GODNOSCH
Bölüm 31; yani benim için sıkıntı yok ama...
Bölüm 32; sahi senin adın neydi, Kuzey Kralı?
Bölüm 33; dönmüşsün
Bölüm 34; DEMİRDEN BİR BAĞ
Bölüm 35; aşık bir kıza kimse kafa tutamaz
Bölüm 36; BEYAZ DİYAR
Bölüm 37; böyle bir şey demiştin, değil mi demirci?
Bölüm 38; siz delisiniz
Bölüm 39; üç kişi
Bölüm 40; korkma, ben yanındayım
Bölüm 41; ona kahramanımız diyorsak bu öyle olduğu içindir!
Bölüm 42; KALPLER
Bölüm 43; bize hislerinden bahset!
Bölüm 44; hadi savaşalım!
Bölüm 45; Evan'ın en büyük sırrını anlatayın, olur mu?
Bölüm 46; umut yok, yiyeceğiz!
Bölüm 47; ne kadar da özlemişim be!
Bölüm 48; benimle sıkıntın ne?
Bölüm 49; bir daha da kılıcımı kimseye vermeyeceğim
Bölüm 50; öleceksem de savaşarak öleceğim!
Bölüm 51; demek yine oldu ha..
Bölüm 52; beyaz insan
Bölüm 53; ÖLÜMÜN SEMBOLÜ
Bölüm 54; cam böceklerinin kokusu olmaz!
Bölüm 55; HALA ADIMI SORMADIN? KABALIK EDİYORSUN!
Bölüm 56; ORMANIMA NEDEN GİRDİN?
Bölüm 57; SUS YOKSA DAYANAMAYIP SENİ YOK EDECEĞİM!!
Bölüm 58; SAVAŞMAYACAK MISIN?
Bölüm 59; BİLDİĞİN TEK ŞEY İNSANLARI KÜÇÜK GÖRMEK!!
Bölüm 60; BAK, YİNE YAPTIN!
Bölüm 61; tipim değilsin
Bölüm 62; Ainhina giriş prosedürü
Bölüm 63; ALAZ OTU
Bölüm 64; o benim arkadaşım değil!
Bölüm 65; tekrar ağlamaya başlamayacaksın değil mi?
Bölüm 66; bu kız canını sokakta bulmuş!
Bölüm 67; onun verdiği bir söz var!
Bölüm 68; hayır, bu ölümün borazanı
Bölüm 69; sanırım artık yeni bir hedefleri var!
Bölüm 70; GERÇEK EJDERHA TÖRENİ
Bölüm 71; ne azı ne fazlası
Bölüm 72; eksik bir şey yazmadım değil mi?
Bölüm 73; neden ağladığını biliyorum
Bölüm 74; başaracağını biliyordum Civciv
Bölüm 75; GÖKIRMAK
Bölüm 76; onu sevdiğinin farkına varmayacak!
Bölüm 77; batmışız batacağımız kadar
Bölüm 78; ölmeden önce son bir dileğin var mı?
Bölüm 79; mayıs zambakları gübi gülümsüyorsun
Bölüm 80; benimle dalga geçme!
Bölüm 81; yanılıyorsun, o hala yaşıyor!
Bölüm 82; tüm cadıları da ne demek?!
Bölüm 83; peki o zaman, plan ne?
Bölüm 84; bağlarımız bizi koruyacak!
Bölüm 85; yukarı hep birlikte çıkacağız
Bölüm 86; kusarsanız giysileri batırmayın!
Bölüm 87; eskiden burada yaşıyordum
Bölüm 88; narsist zalimlik
Bölüm 89; öldür beni!!
Bölüm 90; SAÇMALIK!!
Bölüm 92; elimizdeki her şeyle, ödlek
Bölüm 93; sana acının ne olduğunu anlatayım mı?
Bölüm 94; bu benim görevim!
-FİNAL-
** TEŞEKKÜR EDİYORUM **

Bölüm 91; bugün kimseye merhamet yok!!

369 68 275
بواسطة Risu-kun




Delikten aşağı atlayan Evan bir saniye bile beklemeden Gargrimm'e doğru fırladı. O kadar hızlı koşuyordu ki arkasındaki Chester ve Manik ona yetişemiyor, aralarındaki mesafe gittikçe açılıyordu. "Evan! Bizi bekle!" diye bağırdı Manik. Evan umursamadı. Yuvalarından çıkacakmış gibi açtığı gözleri fıldır fıldır dönüyor, zihnindeki ayrıntılar birbirine giriyor, her şey binlerce gladyatörün cenk ettiği bir arenanın kargaşası gibi darmaduman oluyordu.

Sahte Gargrimm'in Kor Taşı'nı davet edişi Jakarnada'nın içini kıpırdaştırıyordu, Evan'ı endişelendiren şey buydu. Belli ki sabredemeyecek, kendince açık verdiğini düşündüğü Gargrimm'i öldürme fırsatını görmezden gelemeyerek saldırıya geçecekti. Onun kafasında bunun en mantıklı şey olduğuna dair düşünceler dolaşıyordu, Evan'ın hissettiği şey buydu. Bir şey yapmalı ve onu engellemeliydi yoksa tuzağa düşecekti.

Ciğerlerini patlatırcasına, tabanlarını yere vura vura koşuyor, kalbi dostunun ölümle burun buruna geleceği o anın korkusuyla sıkışıyordu. "Yapma!!" diye bağırdı Evan. "Jakaranda!! Yapma!!!"

Evan'ın sesi ona ulaşamamış, Jakaranda zırhı içindeki onlarca hareket büyüsünden birini kullanıp sahte Gargrimm'in kafasını almıştı. "Hayır!!" diye bağırdı Evan. Saçlarını yolmak istiyordu. Arkadaşı üzerinde beliren mavi işaret çıldırmasına sebep olacaktı. Dayanamazdı. Jakaranda'yı böyle kaybetmeyi kaldıramazdı. Gargrimm'in zihnine bakınca göğsü daha da sıkıştı. Onu öldürecekti. Onu kesinlikle öldürecekti buna şüphe yoktu. Evan'ın vücudundaki her hücre alarma geçmiş gibiydi. Telaş bedenini yakıyor, parmak uçlarından saç diplerine kadar her yeri korkuyla karıncalanıyordu.

Gargrimm'in Jakaranda'yla konuşmasını dinleyince ümitlendi Evan. Bu konuşma biraz uzarsa belki yetişebilirdi. Gerçi yetişse bile ne yapacağı hakkında fikri yoktu. Bu yüzden bir yandan Amasia'nın durumuna bakıyor, orta kata anca girebilmiş Yume ve kurbağaların Saburo ve diğerleriyle konuşmalarını dinliyor, alternatifler üretmeye çalışıyor ama çaresiz kalıyordu. Şimdilik elinden sadece koşmak gelse de ümitliydi. Bir şekilde onu kurtarabileceğini düşünüyor, kendini feda etmesi gerekse bile bunu başarmanın bir yolunu bulacağına inanıyordu.

Jakaranda'nın bir anda sakinleşmesiyle ürperdi Evan. "Hayır!" dedi. "Ona cevap ver seni aptal!! Bana zaman kazandır!!" diye bağırdı. Jakaranda pes etmiş, ölümü kabul etmişti. Gargrimm'in ondan istediği şeyi yapmaktansa ölmeyi tercih ediyordu. Evan'ın gözleri doluverdi. Aşırı duygu yoğunluğuyla sendelemiş, az daha dengesini kaybedip düşecek hale gelmişti. Jakaranda'nın kalbinde gördüğü haysiyet hissi ne de tatlıydı. Kafasını kaldırdı ve yaşların aktığı gözlerini kendinden yüzlerce metre uzaktaki dostunun gözlerine dikti, kıvanç dolu bakışları "Arkadaşlarımı satacağıma ölürüm!" diye bağırıyordu Jakaranda'nın. Kendisinin, ailesinin ve prensi olduğu krallığın izzetini korumak için ne de büyük bir gayretti bu. Çenesi titreye titreye "Bunun sırası değil!" diye fısıldadı Evan, bacaklarını kopartırcasına koşmaya devam ederken. "Ölmenin hiç de sırası değil Jakaranda!!"

O anda Sis'in önüne dikilip her şeyi durduran Amasia'nın girişiyle daha da panik oldu Evan. Amasia'nın cesareti de güneş gibi parlıyordu ama şimdi bunları düşünecek zaman değildi. Hiçbir şey planladıkları gibi gitmiyordu. Ölüm riski birden ikiye çıkmıştı Evan'a göre. Yume'ye tekrar baktı. Hala çok uzaktaydı. Yetişemeyecekti. Ne o ne de Evan zamanında ulaşmayı başaramayacaktı.

O anda bir gerilme hissetti Evan. İki koca ışık tüm görüş alanını kaplamış, kırmızı ve mavi parıltılar birbirine girmişti. Evan'ın normal insanların göremeyeceği şeylere açık zihni Sis Taşı ve Kor Taşı'nın yüzleşmesiyle dehşete düşmüştü. Sahiplerince bile büyüklüğü fark edilemeyen bu olay Evan'ın nezdinde iki dağın çarpışması gibiydi. Bir anda mor bir patlama yaşandı ve yere düştü Evan. Gargrimm'e de Amasia'ya da gözüken o anı, biraz daha silik bir şekilde onun da beyninde canlanmıştı. Elini yere vurup doğruldu ve hala başının dönmesine rağmen parmakları kopan Gargrimm'e ve kan kusan sevgilisine doğru koşmaya devam etti.

Yume'nin gelişi onu rahatladı. Rüzgar tersine dönmüştü. Biraz daha, biraz daha koşabilirse yetişecekti. Sis Taşı Gargrimm'in elinden fırladığı için bir nebze güvende sayılırlardı. Ama şimdi yüzleşmeleri gereken koca bir ordu vardı. Hemen yeni bir plan üretmeliydi. Sis Taşı birazdan onların eline geçeceği için onu bir tehdit ögesi olarak kullanabilirlerdi ama Gargrimm bu blöfü yemeyebilir, onu içlerinden birisini feda ederek kullanmayacaklarını anlayabilirdi. Böyle olursa okçular onlara saldırmaya devam edecek ve zor durumda kalacaklardı. Gargrimm'i bir şekilde öldürmeyi başarırsa başsız kalan ordunun belki de pes edebileceğini düşündü Evan ama bu kadar askerin içinden onu öldürmek de zor olacaktı.

Bu esnada yaşanan bir olayla yerine çivilendi. Yume'nin Sis Taşı'na tekmeyi vurmasıydı onu hareketsiz kılan şey. Zihnindeki her şey tuzla buz olmuş, kurduğu onlarca plan dağılıp gitmişti. Ellerini dizlerine koyup bir kahkaha patlattı ve arkasını döndü. Sonradan koşmaya başlasa da Manik ve Chester'ı geçip kendisine bir hayli yaklaşmayı başarmış kardeşini gördü ve "Lulu!" diye bağırdı. Nefes nefese kalmış küçük kız yerden toz kaldırarak durdu ve soluklandı. Abisinin yeni planını dinleyecek, Evan'ı takip etmeyi bırakarak diğerleriyle birlikte Sis Taşı'nı almaya gidecekti.

Evan kardeşiyle bu küçük konuşmayı yapıp tekrar koşmaya başladı. Sonunda Gargrimm ve diğerlerini kendi gözleriyle görebilmiş, olaylara dahil olma fırsatını ele geçirmişti. "Yume! Jakaranda!" diye bağırdı. "Okçuları halledin! Gargrimm'i bana bırakın!"

Gri kalkan büyüsü içinden yeşil parıltılar saçarak ayrılan iki Dişsiz Kurt okçuların öbekleştikleri yerlere ışınlanıyor ve işlerini bitiriyorlardı. Işınlandığı ilk yere içine patlama büyüsü koyduğu bir siyah büyü taşı bıraktı ve tekrar ışınlandı Jakaranda. Gittiği yerde okçuların arasına kılıcını saplayıp tekrar kaybolmuştu. Üçüncü noktada duran iki okçudan birinin göğsüne bir tekme atmış, diğerine doğru uçurduğu adamla birlikte ikisini de uçurumdan aşağıya atmıştı. Bu esnada kılıcını bıraktığı yerden gelen çığlıklar duyuldu. Işınlamadan önce içine koyduğu yıldırım büyüsü serbest kalmış ve oradaki beş okçuyu da pişirmişti. Göz açıp kapayıncaya kadar üç noktadaki okçuların tamamını yok eden Jakaranda kılıcını almaya tekrar geldiğinde Yume'nin de sağa sola ateş topu atmakla meşgul olduğunu gördü. Kurbağalar da var güçleriyle savaşıyorlar, okçulara ulaşmaları zaman alsa da bir oraya bir buraya zıplayarak zaman kazanıyorlardı. Durup dinlenecek vakit yoktu, bir yere daha ışınlandı ve okçuları kılıçtan geçirdi Jakaranda. Bu esnada kendine nişan alan okçuları fark etti. Üzerine gelen bir ok dalgasından ışınlanarak kurtuldu ve patlama büyüsü yüklü siyah küreler bırakarak yer değiştirmeye devam etti. Bu işi ne kadar çabuk bitirirlerse o kadar iyi olacaktı. Bir yeşil büyü taşı daha kullandı ama istemsizce Yume ile aynı noktaya gelmişlerdi. Yüz yüze geldiler ve Yume gülümseyerek "Burası benim prenscik!" dedi ve gözleri turuncuya döndü. İki elinden püskürdüğü ateşlerle kendi etrafında dönerek Jakaranda dahil herkesi yakmaya çalışmıştı. Neyse ki ona yaklaşıp sırtına sırtını vererek dönen prens kendini kurtarmayı başladı. Büyüsü biter bitmez onu duvara doğru ittirip vücudundaki tüm siyah büyü taşlarını kullandı ve dikdörtgen bir kalkan oluşturdu. Yume ona ne yaptığını soracaktı ki kalkana saplanan yirmiden fazla ok nefesini kesti. Siyah büyünün camsı yapısı arkasından, Jakaranda onu ittirmese kendi bedenine saplanacak olan oklara baktı. "Yaratıklara karşı savaşmıyoruz Yume!" dedi Jakaranda.

"Ne yapmaya çalıştığımızı biliyorlar! Işınlandığımız yere odaklanıyorlar! Girdiğimiz yerden hemen geri çıkmalıyız! Bir yerde fazla beklersek hedef oluruz!"

"Anladım dostum! Bu arada yarışa var mısın?"

"Yume!! Biraz ciddi olacak mısın?"

Yume gülmüş ve elini Jakaranda'nın omzuna koymuştu. "Korkacağını düşünmemiştim bak, beni hayal kırıklığına uğrattın prens!" dedi ve ışınlandı. Derince iç çeken Jakaranda "Bir gün bu kız yüzünden öleceğim!" diye fısıldadı. Siyah büyü taşından yaptığı kalkanı tekrar kolları içinden zırhına soktu ve ışınlandı.

Evan tepesindeki patlamalara, ateşin kırmızı ve ışınlanmanın yeşil parlamalarına, kurbağa seslerine ve yanından düşüp giden okçuların çığlıklarına aldırmadan koşmaya devam ediyordu. "Gargrimm!" diye bağırdı. Etrafı adamlarıyla çevrelenmiş, kolu kan içinde köprünün birisinden aşağıya koşan Gargrimm göz ucuyla ona baktı. Kızıl gözleri öfkeyle parıldayan Evan kılıcını çekti ve "Ölümün elimden olacak adi herif!" diye bağırdı. Kendisine bağıran kişinin kim olduğu hakkında hiçbir fikri olmayan Gargrimm askerlerine bir komut verdi ve düşen Sis Taşı'na, aşağıya doğru kaçmaya devam etti.

Evan üzerine yağan ok yağmurunu, her birinin tam olarak nereden ve ne zaman geçeceğini bildiği için çay içme rahatlığında savuşturuyordu. Okçuları hayret içinde bırakan bu durum ara ara dalga olarak Evan'a koşan askerler için de geçerliydi. Göğsüne saplamak için savrulan mızrağı elinin tersiyle tokatlayan Evan kendi etrafında dönüp kılıcıyla kafasını uçurmuştu bir muhafızın. Hemen ardından tam suratına gelen mızrağın altından geçti. Silahsız kalan adama doğru yürürken kendine atılan onlarca okun içinde dans ediyor gibiydi. Gördüğü şeyle dizlerinin bağı çözülen adam yere kapandı ve af diledi ama sırtına bir kılıç saplayıp koşmaya devam etti Evan.

"Bugün kimseye merhamet yok!!" diye bağırmıştı. Çoktan ölmüş olacağını düşündüğü ama hala peşinden gelmeye devam eden Evan'ın sesi kulaklarına vurunca ürperdi Gargrimm. Köprünün bir tanesini bitirmişler, genişçe bir balkona ulaşmışlardı. Panikle "Bir adamın üstesinden bile gelemiyor musunuz?! Öldürün şu herifi!!" diye bağırdı ve o balkona mevzilendirdiği otuza yakın adamı omuzlarından ve kollarından tutarak Evan'a ittirdi.

Elini saçlarına atan Evan yüzünde ilk kez bu denli korkunç bir ifadeyle savaşacaktı. Eğer her zaman böyle savaşsa Daniel'in Sarı Şeytan lakabı tehlikeye girebilirdi. Durup dururken "Gerek yok!" diye bağırmıştı. Bu seslenişi en başından beri göz ucuyla kendisini izlemeyi ihmal etmeyen Jakaranda'yaydı. Aklından etrafı sarılmış Evan'a yardım etme fikri geçmiş ama hemen cevabını almıştı. Zaten hala yarısını bile öldüremedikleri okçularla ve gittikçe azalan büyü taşlarıyla oraya girerse çıkamayacağını biliyordu, işine odaklanmaya devam etti.

"Hadi!!" diye bağırıp kendine bakan kılıçlı, kalkanlı ve mızraklı adamlara doğru koşmaya başladı Evan. Birisiyle kılıcı çarpışmış, beline attığı eliyle hançerini çekip adamın gırtlağına saplamıştı. Bıçağı oradan çekip yanına geçmeye çalışan diğer adama fırlattı. Tam alnına saplanan hançerle sırt üstü düştü adam. Kalkanıyla üzerine koşan kişiyi kenara attığı adımla savuşturdu ve savurduğu kılıçla sırtını boydan boya yardı. Birkaç adım atıp devrilen adamın kalkanı yerde yuvarlanıp gitmişti. O esnada Evan'a atılan üç mızrak da hedefi vuramadı. Kaçtığı yetmiyormuş gibi mızrağın birisini havada yakalayan Evan onu gerilip sahibine geri iade etti. Karnına giren mızrakla yere yığılıp ölen muhafız, diğer iki arkadaşının kalbine de korku serpiştirmişti. Üzerine gelen beş kişiyle aynı anda mücadele etmeye başladı. Birisiyle kılıçları çarpışmış onu sağa doğru ittirerek geriye bir adım atmıştı. Bu esnada kafasına doğru uzanan mızrağın altından geçip solundaki muhafızın göğsüne kılıcını sapladı. Kılıcıyla kolunu kesmeye kalkan bir başkasından kurtulmak için silahını orada bırakıp geriye doğru çekildi. Kılıçları çarpışan muhafız rakibini silahsız görünce atıldı ama boynu, yediği kalkan darbesiyle kırılmış, acıyla omzu üstüne devrilmişti. Yerdeki kalkanı ayağıyla basarak havalandıran Evan'ın kalkanı ne zaman kavrayıp ne zaman savurduğunu görememişti. Bunu arkasına bir kere bile bakmadan nasıl yaptığı ise asıl soru işaretiydi. Kalkanını kafasının üzerine kaldıran Evan bu seferki ok yağmurundan da böyle kurtulmuştu. Yere ve kalkanına saplanan okları umursamadan koştu ve ellerinde tuttuğu dikdörtgen demir parçasıyla bir adamı ittirdi. Darbeyle uçan adam balkonun kenarına gelmeden durabilmişti ama Evan'ın fırlattığı kalkan çarpınca aşağıya yuvarlandı. Kılıcını ölü bedenden çekti ve tekrar "Hadi!!" diye bağırdı Evan.

Muhafızlar ne yaparlarsa yapsınlar çizik dahi atamadıkları bu düşmanla daha fazla savaşmak istemiyorlardı. Kılıçlarını önlerinde tutarak, kalkanlarının arkasına saklanarak adım adım geriye çekilmenin peşindeydiler. Saldıracaktı ki tam o esnada gördüğü bir şeyle ürperdi Evan. Her şeyi bırakıp geri çekildiği o ufacık zaman diliminde tüm arkadaşlarını kontrol etti. Jakaranda ve Yume geriye kalan son hareket büyülerini ona doğru gelme niyetiyle kullanmaya niyetliydiler.. Lulu ve diğerleri Sis Taşı'nı bulmuşlardı ve aşağıya koşuyorlardı. Daniel, Almas'ın yanı başındaydı. Kendisinden başka endişelenmesi gereken birisi olmadığını görünce koşmaya başladı, çünkü köprüler yıkılıyordu.

Tepelerindeki gümbürtüyle kafalarını kaldıran muhafızlar üstlerine düşen koca kayayı görseler de savuşturamadılar. Çoğu ezilip ölürken şanslı oldukları için kurtulanlar da kaçışmaya başlamışlardı çünkü bir bir düşen kayaların etkisiyle ayaklarını bastıkları yer de sarsılıyor yıkılma emareleri gösteriyordu. Koca balkonun kenarına kadar zar zor koşan Evan kendini boşluğa bırakıp "Yume!!" diye bağırdı.

Kullandıkları patlama büyülerine dayanamayan orta katın üst balkonlarıydı ilk yıkılan şeyler. Onlar köprüleri yıkmış, köprülerin yıkılması da güneş banyosunun yapıldığı yerin üstünde duracağı bir şeyin kalmamasına sebep olmuştu. Orta katın orta balkonu, Evan'ın otuz kişiyle mücadele ettiği yer daha geniş ve daha dayanıklıydı. Bu sebeple yıkılmadan bir süre durabilmişti. Ama Evan kendini balkondan bırakmadan birkaç saniye önce dökülmeye başladı.

Jakaranda birkaç ışınlanma yaparak Lulu, Chester ve Manik'in yanında bitmişti. İkisini koltuk altına, birisini sırtına alarak dökülen kayalar arasında sıçramaya başladı. Çocukların ve basacak bir yer bulamadıkları için düşen muhafızların çığlıkları arasında orta katın en alt ve en geniş balkonuna ulaştı Jakaranda. Burası şehrin köprülerinin ulaştığı ilk yerdi ve diğer katların tam altında bulunmadığı için güvendeydi. Hemen yanı başındaki yaralı yoldaşı Daniel ile göz göze geldiler. Almas da elinde yayıyla nefes nefeseydi. "Evan nerede?!" diye sordu Daniel. Tam o esnada Yume'nin adını bağıran dostlarına doğru döndüler. Gökyüzünden öylece düşüyordu. "Yakala onu!" diye bağırdı Daniel ama Jakaranda'nın başka hareket büyüsü kalmamıştı. Evan'ın arkasındaki düşen kayalardan birine ışınlanan Yume'yle yüzleri güldü ama onun da son hareket büyüsünü kullanmak üzere olduğundan haberleri yoktu.

Son kez bacak kuvvetlendirme büyüsünü kullanan Yume dişlerini sıktı. Atlaması gereken mesafe çok uzaktı ve şu an bulunduğu noktadan ayrıldıktan sonra basacağı başka bir yer olmayacaktı. Ateş büyüsünden sonra en aşina olduğu şey bacak kuvvetlendirme büyüsüydü. Zıplamayı ne ışınlanmaya ne de uçmaya değişmiyordu. Bunu binlerce kez yapmıştı, bu kez de yapabilirdi. Sınırlarını aşabilirdi. Bir savaş narası patlatıp ayaklarına odaklandı. Tüm enerjiyi tek bir sıçramaya sığdırmak peşindeydi. Gözlerindeki yeşil ışık bir anda öyle kuvvetlenmişti ki bu parıltı kendisinden bir hayli uzak olan dostlarının bile gözünü aldı. Ellerini bırakıp zıpladı. Ayaklarına öyle bir güç vermişti ki bastığı kaya paramparça oldu. Işık hızında fırlayıp Evan'ı yakaladı. Bu harekete zıpkın ismini verecek olan Yumejuve Javatuve ileride nesiller boyunca Kraliçe Kurbağa olarak anılacaktı. Büyünün turuncu ve yeşil rengine iki ton katmış muazzam büyücü, en yükseğe zıplayan kız, Ejderkol.











- ufffff deliriyorum şu an :D :D!!!!!! kendime hakim olamıyorum Yume ikinci bir TON daha buldu :D kılçıktan sonra şimdi de zıpkın :D deli bu kzı yaa çok seviyorum gerçekten :D

- arkadaşlar çok deli bir bölüm oluyor bir sonraki bölüm Almas'ın oraya nasıl geldiğini ve Danill'e nasıl buluştuğundan başlayıp kaldığımız bu yere geri geleceğiz ama şunu bilin ki belki de iki kitap içerisinde Hibra'nın öldüğü bölümden sonraki en manyak bölüm olacak ^^

- tüm ekip bir yerde toplanıyor birkaç eksiğiyle Sis Taşı da elimizde ama bizi bekleyen sürpriz ne onu tahmin etmeyi de size bırakıyorum :D alayım yorumları!!!!

- herkese iyi okumalar !!!

- YORUM YAPMAYI VE BEĞENMEYİ UNUTMAYIN!!!!!!

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

1.8M 98.1K 50
Zengin, şımarık ve akıl almayacak derecede çılgın olan Pera verdiği büyük parti sonucu kendini dedesi ve babaannesinin yaşadığı köyde, çiftlik evinde...
Ineffable/Taekook بواسطة Redd.Regina

الخيال (فانتازيا)

22.2K 2.3K 20
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...
DRAMEN (Tamamlandı) بواسطة Büşra

الخيال (فانتازيا)

1.8M 119K 42
HİKAYE İÇİN YAPILAN YORUMLAR "Okuduğum en güzel fantastik hikayelerden birisi. Elementleri farklı bir olayla birleştirmen örneğin; doğanın kızı çok...
GÖLGE KANI بواسطة Bir Yazar Perest

الخيال (فانتازيا)

224K 19.8K 58
Eleanor için kurt adam, vampir ve büyücülere inanmak kolaydı. Sonuçta o, anne ve babasının kurt adamlar ve vampirler tarafında öldürüldüğünü savunan...