Buz İçindeki Aşk [Tamamlandı]

By DenizMeyRa

43.9K 2.4K 721

•Her şeyin doğrusunu bilen güçlü bir kadın. Asla düşünmeden, hesap yapmadan hareket etmez. • Her şeye sahip o... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11.Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16.Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. BÖLÜM
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
FİNAL - 33. BÖLÜM

6.Bölüm

1.2K 88 20
By DenizMeyRa

Jeong’un tatlı tatlı saçlarını okşadıktan sonra gidişinin ardından Yuhwa hala yaşadığı şoku atlatamamıştı bir an "Acaba hayal mi gördüm?" diye düşündü ama sonra aynada saçına baktığında sanki Jeong'un dokunuşlarını tekrar hissetmişti. Tüm gün o anın üstünde oluşturduğu garip baskıyla boğuşmakla o kadar yorulmuştu ki akşam olduğunda başını yastığa koyar koymaz uyumuştu.

Ertesi gün tekrar koşuşturmaca başlamıştı, Bay Kim Yuhwa'yı ofisine çağırdın da henüz öğlen olmamıştı.

Yuhwa gelince Kim Ta Sun onu ayakta karşıladı ona karşı kendini sorumlu hissediyordu. Yuhwa'yı istemediği bir evliliğe sürükleyip oğluyla evlenmek zorunda bırakmıştı. Jeong'un kalbini ona vereceğini bekliyordu ama aynı şeyi Yuhwa için düşünemiyordu. Yuhwa her bayandan farklıydı onun için, keskin zekası bir kraliçeninkine eş değerdi. Tam olarak bu yüzden Yuhwa'yı gelini olarak seçmişti. Jeong'un kalbini kazanamasa bile saygısını kazanacağı kesindi.

Bay Kim yaptıkları ufak görüşmeden sonra düğün gününe kadar işe gelmemesi konusunda kesin bir talimat vermişti. Aradaki o birkaç günde hızla geçip gitmişti. Nihayet gelip çatan düğün günü iki taraf için de çok farklı hayatların kapılarını aralayacaktı.

O sabah hiç uyanmak istemeyen Yuhwa gözlerini kapatmış güneşin varlığını inkar ediyordu ama o yatağın içinde çok fazla duramazdı, akşama katılması gereken bir düğün vardı üstelik kendi düğünü. Kalkıp banyoya girdi ılık bir duş alırken daha sakin ve mantıklı düşünmeye başlamıştı. Bugün yapması gereken her şeyi yapacaktı, sonuçta verdiği sözler vardı, Kim Ta Sun’u ve müstakbel eşini tüm iş dünyasının önünde mahçu etmemek için çok dikkatli davranması gerektiğini biliyordu.

"Tıpkı bir iş anlaşması gibi" dedi aynanın karşısında saçını tararken, olaylara daha metalik bakması gerektiğini fark etti aksi takdirde yaşadığı duygular sağlıklı düşünmesini engelleyecekti ve böyle bir günde hata yapmak isteyeceği son şeydi. Sıradan bir günmüş gibi gidip kahvaltısını yaptı ardından salona geçip gazetesini eline almıştı ki kapı çaldı.

Gelen şoförden bir dakika isteyip içerden ceketini ve çantasını aldıktan sonra çıkarken evinin kapısını son kez bekar olarak kapattığının farkına varınca bu traji-komik durum karşısında gülmeden edemedi.

Arabaya bindiğinde oluşan sessizlikten sıkılıp şoföre döndü 'Ne zamandır bu şirkette çalışıyorsunuz?'

'6 yıl oldu efendim.'

'Peki Kim Jeong Hoon nasıl biridir? yani size veya çevreye karşı'

Adam Yuhwa'nın evleneceği adamı kendisine sormasına şaşırmıştı bir anda ne diyeceğini şaşırmıştı ama sonra 'Hanımefendi Bay Kim’ ben sadece patron kimliğiyle tanıdım ancak şunu söyleyebilirim ki çok değerli bir insandır’ Yuhwa duyduklarıyla başını dikleştirdi ‘Peki sizce en kötü özelliği nedir?’

Orta yaşlı şoför duraksadı, patronu çalışanlarla pek yüzgöz olmazdı bu yüzden kişisel özellikleri konusunda çok da bilgili değildi, tam bilmiyorum diyecekken aklına gelen şeyle vazgeçti ‘Aslında Bay Kim çok çabuk sinirlenen biridir’ dedi aklına geçen sene şoförlüğünü yaparken San TaeJin’le olan bir tartışması gelmişti. Sonrasında ‘Sinirlenir ancak sinirlerini istediği zaman kontrol edebilen bir yapısı vardır.' Diye de ekledi.

Yuhwa duyduklarıyla şimdiye kadar edindiği fikirlerin örtüştüğünü görünce pek şaşırmadı. Birkaç dakika sonra gidecekleri yere ulaşmışlardı koşarak Yuhwa'nın kapısını açan şoför mutluluklar dileyip ona eşlik etmek için Yuhwa'yı kapıda bekleyen görevlilere teslim etti.

Burada son kez gelinliğin provasını yapan ve düğün sırasındaki genel protokolü gözden geçiren Yuhwa çok titiz davranıyordu aynı şekilde görevlilerde işlerini hakkıyla yapmaya çalışıyordu ortada herkes için büyük bir sınav vardı ve bu sınav birçok göz tarafından takip edilmekteydi.

Biraz sonra Yuhwa'yı kuaför koltuğuna alan iki bayan Jeong'un istediği gibi yapmışlardı saçını. Yuhwa kendi fikrinin sorulmamasına sinirlense de bu modeli kendisi de beğendiği için hiçbir sorun çıkarmadı, çıkaramazdı da öyle bir lüksü yoktu. Geceye uygun yapılan makyajın ardından hiçbir eksik kalmamıştı zaten davetliler de düğünün yapılacağı büyük balo salonunda yerini almaya başlamıştı.

Çok geçmeden gelen gelin arabası basın mensuplarının aldığı birkaç kareden sonra yola çıkmıştı. Yuhwa aklını boşaltmaya çalışırken sessizce yolu izliyordu ve sonra birden gülümsedi gelin arabasının beyaz bir Chrysler olacağını aklına bile gelmemişti.

Biraz sonra bu beyaz Chrysler düğünün yapılacağı 5 yıldızlı otelin kompleksinde bulunan büyük balo salonunun önünde durdu. Her zaman olduğu gibi yine ona eşlik eden görevlilerin yönlendirmesiyle odasına geçti.

Bu kocaman gelin odasında tek kalan Yuhwa aynaya dalıp gitmişti kendini tanıyamıyordu sıradan bir kız olan Lee Yuhwa şimdi Kore'nin en güçlü ailesine girip "Kim" soyadı altında yaşamaya başlayacaktı buna hazır olup olmadığını bilmiyordu tek bildiği şey artık geri dönüşünün olmadığıydı.

O böyle kendiyle boğuşurken kapı çaldı ve genç hizmetçi Yuhwa'yı selamlayıp 'Efendim eşinizin annesi ve kız kardeşi geldiler' dedi Yuhwa şok olmuştu. Jeong'un annesi aklına bile gelmemişti kim bilir şimdi ne olacaktı belki de kadın oğlunun ne olduğu belirsiz bu kızla evlenmesine karşı çıkacaktı.

Yuhwa düşünmekten yorulmuştu artık olayları akışına bırakmaya karar verdi 'Peki şimdi nerdeler?' diye sorunca hizmetçi yana çekilip kızı Joo Yeon'un koluna girmiş içeri giren Bayan Hye Jin'e yol verdi ve başıyla selamlayıp çıktı.

Odada tek kalmışlardı Bayan Hye Jin bir süre Yuhwa'yı izledi. Yuhwa ise büyük bir saygıyla başını öne eğmiş, kadının yüzüne bakamıyor dolayısıyla hiçbir fikir edinemiyordu. Sonunda bu sessizliği bozan Bayan Hye Jin oldu.

'Demek o sensin'

Bu imalı soruya Yuhwa cevap verememişti.

Bunun üstüne Jeong’un annesi devam etti 'Gerçekten çok güzelmişsin, bana sormadan evlenme kararı vermesine sinirlenmiştim ama sonra Bay Ta Sun'un bu kararında kesinlikle geçerli bir neden olacağını hatırladım. Görünüşe göre tahminimde haklı çıkmışım' dedikten Yuhwa'ya yaklaşıp elini tuttu. Eşim seni oğlumuza uygun görmüşse lütfen ona uygun davran, Jeong Hoon tanıyabileceğin en özel erkektir.

Yuhwa başını dikleştirdi ‘Merak etmeyin, ne sizi ne de kendimi rezil etmemek için elimden geleni yaparım ancak dilerim oğlunuz da benimle aynı fikirdedir.’ Tüm sorumluluğun kendine yüklenmesini kabul edemezdi.

Bu sözler üstüne Bayan Hye Jin gülümsedi ‘Pekala, anlaştığımıza sevindim’ gelinleri sandığından daha da akıllıydı belli ki.

'Teşekkür ederim efendim' Yuhwa bir sorun çıkmadığı için memnun olmuştu ve bunu da yüzüne yaydığı sıcak gülümsemesiyle açıkça belli etmede sakınca görmedi.

Joo yeon'da annesinin dediklerini onaylar bir biçimde başını salladı 'Annemin de dediği gibi ilk başta bir şaşkınlık ve tabi birde kızgınlık hissettik o yüzden düğün hazırlıkları sırasında yanında olamadık lütfen kusura bakma' dedi.

'Ben özür dilerim önceden sizinle tanışmaya gelemediğim için bunda sizin değil benim hatam var.' Yuhwa'nın samimiyetle dilediği özür ortamdaki havayı yumuşatmıştı.

JooYeon annesine yaklaşıp 'Anne konukları karşılarken babamın yanında olmalısın gelininle sonra bol bol zaman geçirirsin'

'Anlaşıldı siz gençler yalnız kalmak istiyorsunuz'

JooYeon annesi çıktıktan sonra kollarını önünde birleştirip, gözünü Yuhwa'ya dikti 'Kardeşimle neden evleniyorsun?'

Yuhwa yüzüne soğuk su çarpılmış gibi kalmıştı, bu kadar ani ve açık bir soru beklemiyordu 'Anlayamadım?'

'Hadi ama, kardeşimi iyi tanırım ilk görüşte aşık olup hızla evlenecek biri olmadığını da iyi biliyorum.'

Yuhwa sesiz kalmayı tercih etmişti ne diyecekti "Ben sadece para için evleniyorum falan mı?" bu imkansızdı.

Yuhwa'nın sessizliğinden aradığı cevabı bulan JooYeon elini Yuhwa'nın omzuna koyup gözlerinin içine baktı. 'Her neyse, bunun bir önemi yok önemli olan artık bizim ailemizden biri olman bu yüzden her zamankinden daha dikkatli olmalısın belli ki akıllı bir kadınsın. Nasıl davranman gerektiğini söylememe gerek yok, Jeong'a gelince emin ol seni çok zorlayacak. Benim odun kardeşim kaba davranmaktan sakınmaz ve zoraki yapılan hiçbir şeyi kabul etmez o yüzden sert davranırsa hazırlıklı ol olur mu?'

Yuhwa sakince başını salladı 'Uyarınızı dikkate alacağım. Teşekkür ederim'

'Teşekküre gerek yok artık sen de bizden birisin' JooYeon çıkmıştı ki ardından hizmetçi gelip zamanın geldiğini bildirdi Yuhwa tamam deyip son kontrollerini yaptıktan sonra bir eliyle eteğinin ucunu kaldırıp çıktı.

O sırada orda Yuhwa'yı bekleyen Jeong gözlerini ayırmadan Yuhwa'ya bakıyordu baştan aşağı onu süzerken Yuhwa onun yüz ifadesinden hiçbir şey çıkaramıyordu nefret, sevgi, hoşnutsuzluk yada memnunluk hiçbir şey...Hiç bir şey anlayamamıştı Yuhwa. Onu delirten de buydu zaten, asla karşısındaki zor adamın tam olarak ne düşündüğüne emin olamıyordu sadece tahmin ediyordu. Jeong kolunu Yuhwa'nın girmesi için uzatınca oyunun startı verilmişti artık, bu satrancı kim kazanacaktı veya taraflar kazanmak için hangi taşlarını feda edecekti hiç belli değildi, belli olan tek şey ise bu savaşın çok kızgın geçeceğiydi...

Gelin ve damat etrafı beyaz tüllerle süslenmiş uzun beyaz mermer merdivenin başında görülünce Kore'nin en seçkin ailelerinin olduğu bu salondan büyük bir alkış tufanı kopmuştu. Herkesin gözü onların üstündeydi kimi kıskançlıkla kimi de hayranlıkla doluydu. Jeong gözünü konuklardan ayırmadan hafif bir tebessümle 'Sence de para için evlenen birine göre fazla güzel değil misin?' diye sorunca

Yuhwa yüzünde ki tek mimiği bile değiştirmeden 'Haklısınız' dedi ama boğazını dolduran rahatsız his nefes almasını engellemeye başlamıştı bile. Sonrasında bu konuda hiç konuşmayan ikili misafirlerle ilgileniyor, Kore'nin en zengin ve en ünlü insanlarına her şeyin yolunda olduğunu üstün bir oyunculuk yeteneğiyle gösteriyordu.

İlerleyen zamanlarda bir fırsat bulan Yuhwa kafasını toplayabilmek adına Minah'la birlikte salonun büyük balkonlarından birine çıktı temiz hava almalıydı. Bir süre gözünü kapatıp ılık rüzgarı hissetmeye çalışan Yuhwa, Minah'ın sesiyle kendine geldi 'Efendim bir sorun mu var?'

'Hayır Minah, her şey yolunda.'

'Yorgun görünüyorsunuz da, daha neşeli olmalıydınız.'

Zayıf bir şekilde gülümseyen Yuhwa iç çekip 'Biliyor musun Minah, küçükken babam bana masal okuyacağı  "Şimdi anlatacağım masal mutlu sonla bitecek, iyiler kazanıp kötüler cezasını bulacak, ama şunu sakın aklından çıkarma kızım masallarda yaşamıyoruz ve her zaman rüzgar istediğimiz yönde esmiyor. Eğer bunu unutup masallara inanırsan evvel zaman içinde kaybolursun" derdi şimdi o sözünü hatırladım da…' dedi ve durdu bir süre

'Peki efemdim siz nasıl hissediyorsunuz?'

'Bilmiyorum Minah, hiç bilmiyorum ne yapmam gerektiği hakkında hiç bir fikrim yok. Evvel zaman içinde kaybolmuş gibiyim.'

Minah bir süre duraksadıktan sonra Yuhwa'nın elini tutup karşısına geçti 'Bay Jeong mu sizi endişelendiriyor?'

'Hayır Minah sadece bu evliliğin şekli... yani başka biri de olsa pek bir şey fark etmeyecekti benim için.'

'Öyle diyorsunuz ama bence yinede çok şanslısınız kocanız Kore'nin en yakışıklılarından biri' Minah'ın kıkırdayarak bunları söylemesi Yuhwa'yı güldürmüştü 'Sahi' dedi 'Neden herkes onun çok yakışıklı olduğunu söyleyip duruyor?'

'Tabi ki sebebi gerçekten yakışıklı olması, özellikle gülümsemesi o kadar güzel ki gören her kadın kesinlikle büyülenir.'

Yuhwa elini çekip tekrar önünde uzanan bahçeye döndü 'Bilmem ben hiç gülümsediğini görmedim' dedi sözleri soğuk bir rüzgar estirmişti ortamda.

Minah Yuhwa'yı yalnız bırakmak adına arkasını dönüp gideceği sırada karşılaştığı kişi yüzünden sert bir şekilde yutkundu.

Parmağını dudaklarına götüren Jeong ise susmasını işaret edip içeri gönderdi. Bir süredir onları izliyordu ve Yuhwa'nın bunu fark etmesini istememişti. Minah gittikten sonra sakin adımlarla Yuhwa'ya yaklaşan Jeong derin bir nefes aldıktan sonra elini uzattı

O sırada Jeong'un koluna dokunmasıyla biranda irkilen Yuhwa ilk başta ne olduğunu kavrayamamıştı öylece Jeong'un cesur gözlerine bakıp kaldı.

'Nasılsın?'

Yuhwa Jeong'un bu sorusuna sadece zayıf bir gülümseme ile cevap vermek zorunda kalmıştı içinden hiç bir şey söylemek gelmiyordu.

'Bir sorun mu var?' dedi Jeong sanki gerçekten ilgili bir kocaymış gibi.

Yuhwa başını iki yana sallayıp gözünü uzaktaki bir noktaya dikti, derin bir iç çekip cevap verdi 'Bundan sonra ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim bile yok.'

Jeong da aynı şekilde kollarını önünde birleştirip Yuhwa'nın baktığı yere çevirdi bakışlarını 'Senin gibi birinin her durum için bir planı olması gerekmez miydi?' diye sordu. Haklıydı.

Yuhwa bir an zoraki kocasının gözlerine baktı 'Ne yapabilirim, hiç böyle bir evliliği hayal etmemiştim' Yuhwa'nın bu sözlerinden sonra oluşan uzun süreli sessizliği yine Yuhwa bozmuştu 'Peki ya siz?'

Jeong boş gözlerle ona bakınca Yuhwa açıklama gereği duydu; 'Yani hiç bu şekilde bir evleneceğiniz aklınıza gelmiş miydi?'

Jeong bir elini cebine koyup diğer eliyle de saçını karıştırıyordu 'Aslında bakarsan evleneceğimi bile düşünmemiştim' dedi. Gülümseyerek Yuhwa'ya bakıyordu.

Yuhwa ise Jeong'un bu gülümsemesini görünce "Minah haklıymış" dedi kendi kendine, kesinlikle bu adamın gülümsemesi insanın kalp atışlarını hızlandırıyordu. Bir süre birbirlerine göz göze kalan ikili söyleyecek bir şey bulamıyordu.

Jeong saçını karıştırarak 'Şey sanırım düğününden sıkılıp kaçan tek çift biziz' dedi. Salonu işaret edip 'Konuklarla ilgilenmeliyiz' 

Yuhwa koluna girdikten sonra beraber salona girdiler. Uzaktan onları görenler çok tatlı bir çiftmiş gibi düşünebilirdi ancak gerçekte ne fırtınalar koptuğunu sadece Jeong ve Yuhwa kalbinde hissediyordu. Tabi ki dışarı belli etmediler, oyun kaldığı yerden devam etmeliydi. Ama içeri girdiklerinden beri geçen her dakika balkonda oluşan sıcak atmosferin yerini parçalı bulutlu bir havaya bırakmasına neden olmuştu. Çünkü bu düğünün yapılma amacı ikisini de rahatsız ediyordu kalplerini aşka kapatmış da olsalar evlilik kurumu hala kutsaldı onlar için ama şimdi her ikisi de gelinlik ve damatlıkları kendi çıkarları için kullanmıştı.

Bu oyun akıllarında olduğu sürece birbirlerine gülümsemekten bile rahatsız oluyorlardı sadece onların fark ettiği, gergin ortam düğün bitene kadar azalmamış aksine arada tırmanmıştı bile ve gecenin sonunda, düğün bittiğinde arabaya binip salondan ayrılırken birbirlerine karşı nedenini bile anlayamadıkları bir nefretle dolmuşlardı.

Üç katkı lüks villanın önüne gelince arabadan kapıyı çarparcasına inen Jeong, Yuhwa'ya kapıyı açma nezaketini bile göstermemişti. Yuhwa da zaten böyle bir şey beklemediği için Jeong'un peşi sıra indi arabadan eşyaları bu sabah gönderilmişti ama o ilk defa görüyordu en azından birkaç yılını geçireceği bu evi, bir süre etrafı inceledi.

Geniş ve iyi bir peyzaj mimarıyla yapıldığı her halinden belli olan bahçenin sağ tarafında beyaz bir çardak vardı ve bahçenin etrafını koşu parkuru sararken yapılan ışıklandırmayla günün her saatinde kullanıma hazırdı "Muhakkak spor yapıyor olmalı" diye düşündü aksi takdirde çok sevgili kocasının(!) her geçen gün daha da dikkat çeken bu formunu korumasına imkan yoktu.

Dalgın bir şekilde Jeong'un açtığı kapıdan eve girerken mizah duygusundan uzak bir gülümseme yerleşmişti yüzüne hangi gelin evine böylesine yabancıydı acaba?

Salonun ortasına geldiklerinde Jeong dönüp onun her şeye rağmen gülümseyen yüzünü görünce bir an ne söyleyeceğini unutmuştu. Betona çarpmış gibi hissetti bu sanatsal gülümseme karşısında, biran beyni uyuşmuş gibiydi. Lanet olsun çok güzeldi!

Yuhwa gözlerini ona dikmiş ne yaptığını anlamaya çalışırken, Jeong'un gözü Yuhwa'nın zarif boynunun yanından aşağı dökülen saçlara takılmıştı. Bembeyaz teni, siyah saçları ve uzun boyuyla gelinlikler içinde karşısında duran kadına doğru yaklaşırken "Resmen karım değil mi ne de olsa" diye düşünüyordu. Açıkçası kendini kaybetmişti ama kafasını iki yana sallayıp hızla arkasını döndü 'odan yukarda sağda' dedi herhangi bir şey sormaması için hızla odasına çıktı. Büyük aynanın karşısına geçip sinirle gömleğinin düğmelerini sökerken kendine kızıyordu. Bir an neler düşünmüştü öyle onun kendisiyle konumu için evlenen bir kadın olduğunu unutup saçma sapan dürtülere kapılmak üzereydi. Neden böyle olmuştu, hiç mi güzel kadın görmemişti?

Kendini sırtüstü yatağa bırakırken ellerini başının arkasında birleştirip bakışlarını tavana dikti. Ona karşı dayanılmaz bir istek hissettiği o kısa anları aklından çıkaramıyordu, biranda ne olmuştu öyle? Sadece ufak bir tebessüm nasıl olur da böyle etkili olabilirdi. ‘Karabüyü gibi’ diye sayıklandı

"Tabi ya" dedi kendi kendine babası o sabah kapısında belirdiğinden beri yaklaşık birkaç aydır yatağına hiçbir kadını sokmamıştı ve şimdi bedeni bu uzun süreli durgunluğun sinyallerini veriyordu. Kendini bu bahaneyle rahatlatırken gözlerini kapatıp uyumaya çalıştı.

O böyle kendiyle boğuşurken hemen yan odada uyumaya çalışan Yuhwa'nın da durumu farklı değildi. Resmen önüne çıkan rüzgara kapılıp gitmiş ve hiçbir şekilde müdahale edememişti "ama artık bunun olmasına izin vermeyeceğim" dedi kendi kendine "artık kaderimi başkaları yönlendirmeyecek..."

Güneşin odaya girmesiyle paralel olarak uykusuna veda eden Yuhwa, banyoya girip aynadaki aksine bakarken içini garip bir his kaplamıştı bu evlilikteki ilk günüydü. Ne gariptir ki evlilik hayalleri kurduğu sırada ummadığı bir şey olmuş ve bu hayallerini hafızasının derinliklerinde bir sandığa gömmüştü şimdi ise evliliği aklının ucundan bile geçirmezken bir anda kendini Kore'nin en gözde erkeğiyle evlenmiş olarak görüyordu. Nasıl bir kısır döngüydü böyle? Neyse ki birbirleri için varla yok arasında yokluk kısmını seçmişlerdi...

Daha gün ağarmadan koşuya çıkan Jeong duş aldıktan sonra hizmetçinin hazırladığı kahvaltı sofrasına geçip Yuhwa'yı beklemeden başlamıştı ki Yuhwa'nın 'Günaydın' diyerek aşağı inmesiyle bakışlarını ona çevirdi. Beyaz dar gömleği ince beline tam otururken, siyah İspanyol paça pantolonuyla da şık, ciddi ama farklı bir iş kadını olmuştu. Başını kaldırıp Yuhwa'ya baktıktan sonra kafasını öne eğip homurdanma tarzında bir şeyler sayıklandı, aklından geçeni ise hiç kimse bilmiyordu.

Beraber yedikleri her yemek gibi yine sessiz geçmişti, sıkılıyorlardı birbirlerinden. İki farklı hayat tarzı iki farklı dünya ve iki farklı konum ortak olan tek şey ise kaderleriydi...

Jeong, çayını dolduran hizmetçisinin çıkmasının ardından elindeki çatalı tabağın yanına koyup Yuhwa'ya döndü 'Bazı konulara açıklık getirmeliyiz' diye bir giriş yaptı niyeti lafı dallandırıp budaklandırmadan açık konuşmaktı. Yuhwa'da kafasını kaldırıp dinlediğini belirten bir bakış attı

'Her ne kadar kağıt üstünde evli görünsek de tahmin edeceğin üzere benim karım olmanın getirdiği tüm haklardan yararlanamazsın' dedi ve Yuhwa'nın vereceği tepkiyi bekledi ama düşündüğü gibi olmamıştı Yuhwa'nın tek bir mimiğini oynatmayı becerememişti bu onu sinirlendirse de en azından mantıklı bir karısı olduğunu düşünüp sevindi.

Hafifçe boğazını temizleyip devam etti. 'Yanlış anlama maddi yönden tabi ki istediğini yapabilirsin ortak hesaptan, benim kişisel paramdan, bu evden veya kullanıma hazır araçlarımdan yararlanabilirsin. Bunlar yapabileceğini şeyler… Gelelim yapmaman gereken şeylere. dedi ve arkasına yaslanıp ellerini önünde birleştirdi. Sanki orda söyleyeceği şey yazılıymış gibi bakındıktan sonra gözlerini Yuhwa'ya dikip 'Asla benim gerçek karımmışsın gibi bir psikoloji içine girmemelisin, gerçi girsen bile bu hiçbir şeyi değiştirmeyecektir bilgin olsun. Çünkü ben asla değişmem!' deyip kalktı son sözlerini tehdit eder gibi söylemişti.

Konuşmaya son noktayı koyduğunu düşünüp kalkmıştı ki belli belirsiz 'Ve tabi siz de' sözünü duydu

'Bir şey mi dedin?'

'Ve tabi siz de kendinizi benim eşim konumunda görmeyip, bana hiçbir şekilde karışmayacaksınız' Yuhwa başını masadan kaldırıp kararlı gözlerle ona bakarken, Jeong yediği son dakika golünün etkisiyle tek kelime edemedi…

Yukarı giyinmeye çıkarken sinirden çıldırıyordu. 

Öte yandan Yuhwa zaten beklediği bu hücumu başarılı bir savunmayla püskürtüp hatta kontra atağa çıkıp gol bile atmanın rahatlığıyla son lokmasını da ağzına atıp kalkmıştı.

Taksi çağırdıktan sonra bahçeye çıkıp beklemeye başladı o sırada da Samsung Galaxy'nden haberleri takip ediyordu ki "The Daily Korea" gazetesinin manşetten aldığı "ÜLKEMİZİN EN BÜYÜK ŞİRKETLERİNDEN BİRİ OLAN 'TS HOLDİNG'IN VARİSİ KİM JEONG HOON DÜNYA EVİNE GİRDİ" haberini görünce şaşkınlığını gizleyemedi.

Tam Siwon olsa temiz bir "Oha!" çekerdi diye düşündüğü sırada telefonu çaldı.

'Oha...!!! Yuhwa gazetelerdeki haberi gördün mü?'

'Sağ ol Siwon ya sana da günaydın!'

'Bırak şimdi günaydını, sen haberleri gördün mü onu söyle.'

'Bende şimdi bakıyordum.'

'Yalnız magazin basını değil ekonomi yazarları da sizden bahsediyor hem birde düğününüze katılan siyasilerin yaptıkları açıklamalar da var. Yani anlayacağın medya Ts Holding'in yakışıklı varisi Kim Jeong Hoon'un sıradan bir çalışanla evlendiği düğününden çok malzeme çıkardı.'

'Zaten şaşırmamız hata Mr. Hoon hiç manşetlerden inmez ki'

Bu sözler üzere Siwon neşeli bir kahkaha patlatmıştı. 'Gelip alayım mı seni beraber kahvaltı yapalım.'

Yuhwa o sırada gelen taksiye binerken; 'Sağ ol Siwon ama zaten taksi geldi şimdi şirkete geçiyorum.' Yuhwa telefonu kapattıktan sonra birkaç adım arkasında olan Jeong'u fark etmeden taksiye binip gitti.

Jeong ise "Birde Memur Choi vardı değil mi" diye söylenip arabasına atladığı gibi şirketin yolunu tuttu.

Öte yandan Yuhwa şirkete giriş yaptığından beri tebrikleri kabul etmekten sıkılmıştı oflaya puflaya masasına geçerken "Millet benden çok sevinmiş evlendiğime" diye söyleniyordu.

'Anlaşılan Jeong'la evli olmak seni daha ilk günden yormuş'

' Tae burada mıydın af edersin fark etmemişim'

'Ah evet sanırım' Yuhwa zayıf bir gülümseme ile cevap vermişti ne diyebilirdi ki?

'Ama bu daha hiçbir şey farkındasın değil mi?'

Bu sözün arkasındaki imayı fark eden Yuhwa hiçbir şey söyleyemedi sadece bekleyip görecekti.

Günün sonunda eve gittiğinde daha hizmetçi çıkmamıştı selam verdikten sonra odasına geçerken vazgeçip geri döndü.

'Yorulmuş gibi görünüyorsun, yemeği ben hazırlarım artık çıkabilirsin'

Şaşkın ve mahcup bir ifadeyle Yuhwa'ya bakan kız 'Tamam' deyip çıktı. Yuhwa başından beri hizmetçi meselesini sevmemişti, neden kendi sorumluluğundaki işleri başkasına yüklesindi ki?

Yukarı çıkıp üstünü değiştirdikten sonra mutfağa giren Yuhwa keyifle iki kişilik bir yemek hazırlamıştı her ne kadar kocasını sevmese de tek başına yemek yemekten nefret eden Yuhwa en azından akşam yemeklerinde karşısında duran boş sandalyelere bakmayacağı için mutluydu. Bunun için Bay Kim'e teşekkür borçluyum diye düşünen Yuhwa'nın işler hiçte beklediği gibi gitmeyecekti.

Sofrayı hazırladıktan sonra eline kitabını alıp salona geçen Yuhwa ancak iki saat sonra kapıdan gelen sesle başını kaldırmıştı. Ayağa kalktığında Jeong'la göz göze gelince bir an duraksadı belli belirsiz 'Hoş geldiniz' derken Jeong'da başını sallayıp cevap bile vermeden yukarı çıktı.

Kıyafetini değiştirip geldikten sonra mutfağa yönelip kocaman bir bardak suyu başına dikerken Yuhwa'nın gelmesi suyun boğazında kalmasına neden olmuştu.

'Af edersiniz rahatsız etmek istememiştim' dedi Jeong'tan cevap gelmeyince devam etti 'Sofra hazır' deyip masayı işaret ederken

Jeong "daha bu sabah karım havalarına girmemesi için uyarmıştım" diye geçirdi içinden ve cevap vermeden çıkıp gitti.

Onun yüzündeki alaycı ifadeyi fark eden Yuhwa göğsüne yumruk yemiş gibi nefessiz kalmıştı. Bir insan nasıl bu kadar sinir bozucu olabiliyordu acaba? Ama asıl hata kendisindeydi böyle bir davranışın Mr. Hoon'un müstakbel egosu tarafından yanlış anlaşılacağını nasıl tahmin etmemişti ki? Yemek boyu tabağındakilere işkence eden Yuhwa eline aldığı bir kutu dondurmayla salona geçerken

'Ukala şey kendini ne sanıyorsun, çok mu meraklıydık suratına! Görende Troia prensi Paris sanacak' diye söylenip duruyordu. Eline kumandayı alıp kanallarda dolaştıktan sonra uykusu gelince Jeong'u bekleme fikri aklının ucundan bile geçmeden uyumaya gitti nasıl olsa kocası kim bilir şimdi hangi gece kulübünde veya otelde halka ilişkiler uzmanı olarak çalışıyordu(!) tabi bu ilişkiler en yakın olanlarından olmalıydı. Biran aklına sarışın Rus kadınları ve Avrupalı 'double eye' niteliğinde gözlere sahip çekici bayanlar gelince acaba "Uluslararası ilişkilere de dalmış mıdır" diye düşünmekten kendini alamadı. Bu düşüncelerle zorda olsa uykuya dalarken ancak sabah çalan alarmla gözlerini açmıştı.

Bir eli kafasında saçını karıştırırken dolabın kapısını açıp bir süre ne yapacağını bilmeden bakındı her zaman ki gibi siyah beyaz giymek istiyordu ama hep de aynı renkler olmayacağını bildiği için canı sıkkındı.

En sonunda yeşil diz üstü elbisesini giyip aşağı indi. Hizmetçileri olan genç kız daha yeni geliyordu sıcak bir şekilde 'günaydın' dedikten sonra çalan telefonunu açtı 'Efendim Siwon?'

'Günaydın fıstık'

'Sana da günaydın memur bey'

'Hadi hazırlan kapıda bekliyorum seni. Beraber kahvaltı yapalım'

Yuhwa heyecanla çantasını alıp çıkarken 'Tamam süper bende hazırım zaten' dedi Jeong'un eve gelmediğini düşündüğü için tek başına kahvaltı yapacak olmak canını sıkmıştı dolayısıyla Siwon'un bu teklifine balıklama atladı.

Yuhwa kapıdan çıkarken Jeong'da yeni uyanmış aşağı iniyordu kapanan kapının ardından bakarken genç kıza dönüp 'Nereye gitti bu?'

'Bilmem telefon gelince neşeyle çıktı'

Jeong tam kim aradı diye soracakken vazgeçip arkasını döndü ama hizmetçisi Nana durumu fark etmiş olacak ki 'Memur bey dediğini duydum adı Jiwon muydu yoksa Siwon mu pek hatırlamıyorum ama' dedi ve hızla mutfağa girdi.

Bilinçsizce pencereye yaklaşan Jeong onların ne yaptıklarını görmek istediğini fark etmeden dışarıya bakıyordu.

Yuhwa kollarını önünde birleştirmiş bir şekilde arabasına yaslanıp bekleyen Siwon'u görünce yüzündeki gülümsemeyle yanına gitti daha selam vermeden Siwon'un ona sarılmasıyla donup kalmıştı. O da yavaşça sarılırken ne olduğunu sormaya korkuyordu.

Onların böyle sarıldığını gören Jeong hızla pencerenin yanından çekilip banyoya girerken yüzündeki sinsi gülümsemeyle "Akıllı kadın" diye söyleniyordu. Ona göre Yuhwa kendine hem 'zengin koca' bulan hem de yakışıklı bir flört edinen keyfine düşkün bir kadındı. Duştan sonra ıslık çalarak tıraş olurken aynaya yansıyan kaslı vücuduna ve yakışıklı yüzüne bakıp kendini tebrik etti "Oğlum Hoon bu karın olacak kadın ya kör ya da aptal" dedi kendi kendine.

Continue Reading

You'll Also Like

192K 18.4K 78
5 yıl önce eşini bir trafik kazasında kaybeden Serkan , oğluyla birlikte yalnız kalır ve yıllarca yaşamadığı acı kalmaz.. Fakat onlara tüm bu acılar...
34.6K 2.9K 33
Aşk kıştan sonra baharın gelmesi gibidir. Kışın güzelliklerle dolu, buz gibidir. Bahar, rengarenk çiçeklerle dolu, sıcacıktır. Aşkta böyledir işte. H...
23.7K 2.7K 58
AŞKIN OYUNU OLMAZ DERLER YA HANİ YA OLURSA? 3 2 1 KAYIT! 🎬 OYUN BAŞLASIN💜 TÜM HAKLARI SAKLIDIR.
1M 55.3K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...