KARA LİSTE-ÇETE

odeurdefraise0

13.2K 484 97

ÖLÜM MÜREKKEBİNİ TÜM SUÇLU BEDENLERE DAĞITAN İNSANLARIZ BİZ. "Dünya kötülükle dönmüyor Eslem. Daha doğrusu i... Еще

Her şey nasıl başladı?
0.1 TEHDİT
0.2 YABANCILAR
0.3 MAHZEN
0.4 SÖZLEŞME
0.5 ŞAŞIRTAN CİNAYET
0.6 MUHAFIZ
0.7 YÜZÜK
0.8 TÖREN
0.9 BUNU BEN İSTEDİM
1.1 KORKULARINI KORKUT!
1.2 EVE DÖNÜŞ
1.3 BÜYÜLEYİCİ DEĞİŞİM
1.4 REZİL BİR ÖLÜM
1.5 VEDA
1.6 KARA LİSTE
1.7 GÖREV
1.8 FATİH
1.9 GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN YOLLAR
2.0 ARDA

1.0 HUZUR

148 14 3
odeurdefraise0

YORUM YAPMAYI VE OY VERMEYİ UNUTMAYIN ARKADAŞLAR. SİZİN YORUMLARINIZ BENİM İÇİN ÖNEMLİ.♥️✨

Arabadan indikten sonra saçlarımı geriye doğru attım ve etrafıma baktım. Hava alanına gelmiştik. Sağ tarafıma doğru baktığımda Osman'ın bana arabada bahsettiği uçağı gördüm. Rize'ye Aziz Bey'in özel uçağı ile gidecektik. Uçak çok büyük değildi.

Karşıya doğru baktığımda bize doğru yaklaşan arabayı görmüştüm. Araba durduktan sonra Osman elimde ki çantayı aldı aniden. Ardından önümden geçerek uçağa doğru ilerledi. Hala bana öfkeliydi. Ama bu benim umurumda değildi.

Arabanın kapısı açılınca dikkatim dağılmıştı. İnen kişiyi görünce içim rahatladı. "Burada bekleyin." dedi Aziz Bey arkasında duran iki takım elbiseli, siyah güneş gözlüklü adamlara. Onun gelmesine sevinmiştim. Kafasını bana doğru çevirdi sakince. Beni görünce duraksadı. Tebessüm ettikten sonra bana doğru yürümeye başladı ve karşıma gelince durdu. "Eslem, nasılsın? Nasıl hissediyorsun?" dedi Aziz Bey gülümseyerek. Uçağa doğru çevirdim bakışlarımı. "Bilmiyorum. Garip hissediyorum. Hala durumu kabullenmekte zorluk çekiyorum." dedim ve tekrar Aziz Beye doğru çevirdim bakışlarımı.

Güldü ve o da uçağa bakıp tekrar bana baktı. "Heyecanlı mısın?" dedi kendine has karizmatik sesiyle. "Yani, heyecanlıyım sanırım. Daha çok, endişeliyim." dedim. "Normal. Daha önce uçağa binmedin belki de onan böyle hissediyorsundur." dedi ve tekrar gülümsedi. Bir anlığına birbirimize bakakaldık. Aziz Bey bana güven veriyordu. Onun da benimle gelmesini isterdim. "Eslem!" dedi Osman yüksek bir sesle. Osman'ın sesinin geldiği yöne doğru çevirdim kafamı. Uçağın yanında duran merdivenlerin basamaklarında durmuş beni bekliyordu. "Hadi yağmur başlamadan gidin siz." dedi Aziz Bey. "Peki, teşekkürler Aziz Bey." dedim ve tam gidecekken Aziz Bey'in elini uzattığını gördüm. Elini sıktım ve birbirimize gülümsedik.

Hızlı adımlarla uçağa doğru ilerledim ve merdivenleri çıktım. Rüzgar saçlarımı dağıtmıştı. İçeriye girerken kapıda beni güzel bir kadın karşıladı. Boynuna küçük kırmızı bir eşarp bağlamıştı. Beyaz gömleğini kırmızı renkteki eteğinin içine koymuş, sarı saçlarını ise tepede toplamıştı. "Hoş geldiniz efendim." dedi kadın sahte gülümsemesiyle. Başımla selam verdikten sonra içeriye doğru ilerledim. Uçağın içi dışarıdan göründüğü gibi küçük değildi. Geniş ve ferahtı. Koridorun sağ tarafında bir tane geniş koltuk vardı. Sol tarafta ise birbirine bakan iki geniş koltuk daha vardı. Hangisine oturmam gerektiğini sormak için arkama doğru döndüğüm sırada Osman'ın arkamda olmadığını gördüm. Sağ tarafımda duran koltuğun yanındaki cama doğru eğildim sakince. Osman Aziz Beyle konuşuyordu. "Hanımefendi, siz şöyle geçin, Osman Bey birazdan gelecek." dedi sarışın kadın. Kadına doğru döndüm ve gösterdiği o karşılıklı geniş koltuklara doğru ilerledim.

Oturduktan sonra koltuğun verdiği rahatlıkla gözlerimi kapattım ve arkama doğru yaslandım. Çok yorgun hissediyordum kendimi. Yavaş yavaş tükeniyordum sanki. "Kemerinizi takınız lütfen." dedi hostes. Gözlerimi açtım ve yaslandığım yerden doğruldum. Oturduğum yerin sağ ve sol taraflarına baktım ve ardından kemerin ucunu elime aldım. "Şey, rica etsem yardım edebilir misiniz?" dedim çekingen bir tavırla. "Tamam siz gidin. Ben hallederim." dedi arka tarafımdan gelen ses. Bu ses Osman'a aitti. Hostes ikiletmeden yanımdan ayrıldı. Hemen arkasından Osman yanıma geldi ve önüme doğru eğilip elimde tuttuğum kemerin ucunu aldı. Ardından sol tarafta ki yere doğru götürüp kemeri taktı. "Teşekkürler." dedim kısık bir sesle. Osman karşımda duran koltuğa oturdu ve hızla kemerini taktı. Yüzüme bile bakmıyordu. Her ne kadar umursamamaya çalışsam da bu hareketlerini, artık saçmalıyordu.

"Gidebiliriz." dedi Osman arkama doğru seslenerek. İşte şimdi heyecanlanmıştım. Keşke Abdullah'ta burada olsaydı. Kardeşimi gerçekten çok özlüyordum. Tek varlığım oydu. Ve onsuz geçen her günüm gittikçe daha da özlemimin artmasına sebep oluyordu.

Sarsılmaya başlayınca koltuğun yanlarını sıkıca tutmuştum. Havada mıydık? Solumda kalan pencereye doğru gözlerimi diktim. Hayır. Henüz havada değildik. Onca insanı öldüren ben şu an yükseklikten korkuyordum. Ne saçma!

Şiddetli bir sarsılma ile içimin hopladığını hissetmiştim. Arkamdan öne doğru bir basınç beni itiyordu sanki. Gözlerimi kapatmak istemiyordum. İnatla cama doğru bakmaya zorluyordum kendimi. Ama bu çok zordu. Daha fazla dayanamayacaktım. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve koltuğun yanlarını daha da çok sıktım. İçim sanki biz havaya yükseldikçe daha da hopluyordu.

Bir kaç dakika geçtikten sonra artık uçağın o rahatsız edici sesi dışında sarsılma ve ya basınç yoktu. Havada ilerliyorduk sadece. Gözlerimi yavaşça açtığımda karşımda bana doğru alayla gülümseyen Osman'ı gördüm. Kaşlarımı aniden çattım ve, "Ne var? Neye gülüyorsun?" dedim sinirle. "Hiç." dedi ve yüzünü alaylı ifadenin yerine eski sert ifadesi geldi aniden. Diyecek hiçbir şey bulamıyordum ona karşı. "Dün gece su içmeye kalktığımda senin uyku arası söylenmelerine, daha doğrusu inlemelerie şahit oldum. 'Baba' diye söyleniyordun uyku arası." dedi ve elindeki telefonu ceketinin iç cebine koydu. İşte bunun olmasından korkuyordum. "O an aklıma bir şey takıldı." dedi ve bana doğru dikti gözlerini. "Sen babanı öldürdüğüne pişman mısın Eslem?" dedi ciddi bir ses tonuyla. Şaşkın bir yüz ifadesiyle ona bakıyordum. Pişman olmak mı? Neden bunu bana yapıyorsun Osman?

Derin bir nefes alıp verdikten sonra kendimi toparladım ve sakin bir şekilde cevap verdim. "Aslına bakarsan.. Evet. Pişmanım." dedim ve ellerime doğru çevirdim bakışlarımı. "Ama o adam senin anneni gözlerinin önünde öldürdü Eslem." dedi Osman sorgulayıcı bir sesle. Haklıydı. O adam benim annemi öldürmüştü. Ama pişman olma nedenim farklıydı. "Evet, biliyorum. Bunu düşününce de pişman olmak çok saçma geliyor. Ama, ben orada babamla birlikte kendimi de öldürdüm aslında. Masumiyetimi, saflığımı,insanlığımı.. Kısaca benliğimi kaybettim o adamı öldürürken." dedim ve başımın yavaş yavaş dönmeye başladığını hissettim. Ona doğru çevirdim bakışlarımı sakince. Şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Onu ilk defa böyle görüyordum. "Ne desen haklısın sanırım. Biz böyle böyle tükeniyoruz işte. Ama bu bizim işimiz. Bunu da unutmamamız gerekiyor Eslem." dedi eski ciddiyetine dönerek. "Her şey öyle başlamadı mı zaten? İnsanları öyle öldürmeye başlamadım mı? Sanki üzerime vazifeymiş gibi, kendimce dünyada ki pislikleri temizlemeye çalışmadım mı? Şimdi ise bu şey benim işim oldu. Ama işte kendimi durduramıyorum artık. Bir canavara dönüştüm. Ve şimdi o canavarı kontrol edemiyorum. En kötüsü ise bunun tek sorumlusu benim." dedim ve göz yaşım yanağımdan aşağı doğru yavaşça süzüldü.

Osman tek kelime bile edememişti. Susmuştu sadece. Aklıma birden Fırat gelmişti. Evdeyken Ateş'ten rica edip telefonla onu aramıştım. Fakat açmamıştı. Ardından ona mesaj atmıştım. "Fırat ben Rüya. Bir kaç aylığına burada olmayacağım. Halletmem gereken işler var. Haber vermek istedim. Döndüğümde görüşürüz." diye mesaj atmıştım Umarım endişelenmez..
...
"Eslem." Omzumu dürten el ile yavaşça göz kapaklarımı açtım. Kafamı yasladığım camdan gelen güneş ışığı gözlerimi acıtmıştı. "Eslem!" dedi Osman sert ses tonuyla. Bakışlarımı sağ tarafımda beni dürten Osman'a doğru çevirdim aniden. "Ne oldu? Geldik mi?" dedim gözlerimi ovuşturarak. "Evet. Kalk hadi." dedi Osman. Tam ayağa kalkacağım sırada, kemeri açmayı unuttuğumu fark ettim. Hızla kemeri takılı olduğu yerden çıkarttım. Ve ayağa kalkıp katlanmış siyah bol tişörtümü düzelttim. koyu mavi kot pantolonumu da yukarı doğru çektim. "Gidelim." dedi Osman bakışlarıyla beni hızla süzerek.

Siyah uzun saçlarımı bileğimde duran koyu kırmızı lastikle hızla bağladım. Sakin adımlarla önümde ilerleyen Osman'ı takip etmeye başladım. Heyecanım geçmişti. Ama sanki kapıya doğru ilerledikçe kalbimin atışı hızlanıyordu.

Kapının önüne geldikten sonra güneşin ışığı gözümü almıştı. Sağ elimle gözlerimi kapattım ve hemen ardından elimi indirdim. Sanki bulutların üzerinde gibiydim. Karşımızda tepesi gözüken dağlar, etrafta hafif bir sis vardı. Merdivenin son basamağını indikten sonra bir dağın tepesinde olduğumuzu anlamıştım. Çok garip bir his yaratıyordu içimde şu an gördüğüm manzara.

  Rüzgar bağladığım saçlarımı arkaya doğru itiyordu. Boynumu hafiften gıdıklıyordu saçlarım. Kendimi çok huzurlu hissetmiştim bir anlığına. Ta ki Osman'ın kolumu çekiştirmesiyle.. "Sonra çıkartırsın buranın tadını. Hadi, bizi bekliyorlar." dedi Osman ve Sağ tarafımda duran arabaya doğru ilerledi. Mavi renkteki jeep arabanın içinden bir kadın indi ve bana doğru ilerlemeye başladı. Elinde tuttuğu kırmızı örgü hırkayı bana uzattı. İlk başta ne yapacağımı bilemedim ama hava serin olduğu için verdiğini düşünerek hırkayı elinden aldım. Ardından arabanın şoför koltuğuna oturan Osman'ın yanına doğru gittim. Kadının verdiği hırkayı hızlıca giydim ve arka kapısını açtığım an "Taksi değil bu hanımefendi. Buraya geç." dedi Osman yanında ki koltuğu göstererek. Sertçe açtığım kapıyı kapattım ve ön koltuğun kapısını açıp içeri geçtim. Oturduktan sonra tekrar sertçe kapıyı kapattım.
...
Araba durduğunda yan tarafımda ki camdan dışarı bakan gözlerimi karşıya doğru çevirdim. Suyun üzerinde tahtalarla sabitlenmiş bir evin önüne gelmiştik. "Burası mı?" dedim meraklı bir ses tonuyla. Böyle bir yer beklemiyordum açıkçası. Daha yukarı da, insanlardan daha uzak bir yerde diye düşünüyordum. "Evet." dedi Osman arabanın kapısını açarak. Emniyet kemerini çıkartarak kapıyı açtım bende. "Sen burada bekle." dedi Osman sakin bir tavırla ve arabadan inip kapıyı kapattı. Neden burada bekliyordum ki şimdi? Açtığım kapıyı geri kapattım ve karşıda eve doğru giden su üzerinde ki düz köprüde ilerleyen Osman'ı izlemeye başladım. İçimde oluşan tuhaf hissin aslında korku olduğunu biliyordum. Ama bunu kabullenemiyordum.

Osman evin kapısını çalıyordu. Yoksa kimse yok muydu şu an? Tam bende dışarı çıkmak için arabanın kapısını açacaktım ki, yan tarafımda ki camın tıklanmasıyla bakışlarımı aniden cama doğru çevirdim. Kumral saçlı, kirli sakallı genç bir adam bana meraklı gözlerle bakıyordu. Bakışlarımı aniden Osman'a doğru çevirdim. Osman sakin adımlarla buraya doğru geliyordu. Tekrar camı tıklatan genç adama doğru döndüğümde o da Osman'a doğru ilerlemeye başlamıştı. Mavi bir tulum giymişti. İçinde ise kirlenmiş kot bir gömlek vardı. Gömleğin kollarını dirseğine kadar kıvırmıştı. Osman adamın yanına gelince adam elini Osman'a doğru uzattı ve tokalaştılar. Arabadan inme vaktim gelmişti.

Arabanın kapısı sakince açtım ve dışarı çıktım. Hava biraz nemliydi. Ama çok güzel bir çim kokusu ve tarif edemediğim hoş bir koku vardı. "Yaptığınız iyilikler karşılıksız kalmayacak, merak etmeyin." dedi Osman Genç adama. Bana doğru çevirdi bakışlarını ve tam o sırada genç adamda bana doğru döndü. "Hoş geldin Eslem." dedi gülümseyerek. İlk önce Osman'a doğru baktım ve ardından genç adama bakarak, "Hoş buldum." dedim hafif bir tebessümle. Osman arabanın arka tarafına doğru ilerledi ve bagajı açtı. Yanımda getirdiğim içinde bir kaç kıyafet ve kişisel eşyalarımın olduğu el çantasını aldı ve bagajı kapattı. Yanıma gelip çantayı bana uzattı. Çantayı aldıktan sonra "Sağ ol." dedim. "O zaman gitme vaktim geldi. Kız size emanet Albay." dedi ve yanımıza gelen genç adamla tekrar tokalaştılar. Hemen ardından bana doğru döndü Osman ve elini uzattı. Onunla tokalaştıktan sonra gülümsedim. "Umarım 3 ay sonra seni daha iyi bir şekilde görürüm Eslem. Kanlı Ay'ın senin gibi birine ihtiyacı var." dedi Osman. Arabaya doğru ilerledikten sonra kapıyı açtı ve arabaya bindi.

3 ay sonra neler olacaktı bilmiyorum ama, korkumu kesinlikle yenecektim. Allah'ın izniyle bunu başaracaktım. Araba geri geri gitti ve dönüş yapıp geldiğimiz yoldan ilerlemeye başladı. "Eslem." dedi arkamdan gelen genç adamın sesi. Ona doğru döndüm ve içten gülümseyen yüzüne baktım. "Adım Albay. Yani zaten az önce duydun ama yine de adam akıllı tanışalım istedim." dedi ve elini uzattı. "Tanıştığımıza memnun oldum Albay." dedim ve elini sıktım. "Ailem gelsin, onlarla da tanışırsın. Köye gittiler onlar. Alınacaklar vardı. Erkek kardeşimde İstanbul'dan gelecek bugün." dedikten sonra eve doğru baktı. "İstersen eşyalarını yerleştirmen için eve götüreyim seni." dedi bana doğru dönerek. Gülümsedim ve kafamı onaylar şekilde salladım.

Evin kapısı açtıktan sonra eliyle içeriyi gösterdi. "Buyur geç." dedi. Evin içi de dışı gibi ahşaptandı. Yerde yeşil renkte beyaz çiçek işlemeli bir halı vardı. İçerisi domates ve nane kokuyordu. Ayakkabımı çıkarttıktan sonra sağ tarafımda duran kirli gazete kağıdının üzerine koydum. İçeriye doğru ilerledim ve ilk gördüğüm kapıdan içeriye doğru girdim. Camın önüne duran koyu kahve renginde ki divan dikkatimi çekmişti. "Sen burada kalacaksın. Biraz küçük ama işini görür diye düşünüyorum. Zaten günün çoğunu dışarıda geçireceğiz." dedi Albay.Arkama doğru döndüm ve "Yok sorun değil. Bu oda gayet yeterli. Teşekkür ederim." dedim mütevazi bir tavırla.

Dışarıdan gelen arabanın motor sesiyle birlikte Albay arkasına doğru baktı ve "Kardeşim geldi galiba. Annemlerin dönmesine daha var." dedi ve dış kapıya doğru ilerledi. Bende hemen arkasından onunla birlikte ilerledim. Gri sade bir araba dışarıda öylece duruyordu. Meraklı gözlerle kapının önünde dikilmiş arabaya bakıyordum. Arabanın kapısı açıldıktan sonra dışarı çıkan kişiyi gördüğümde kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başladı. Ne?! "Fırat! Abicim hoş geldin. Gözümüz yollarda kaldı." dedi Albay ve Fırat'a sarıldı. Fırat'ın burada ne işi vardı şimdi? Umarım düşündüğüm şey değildir. Lütfen düşündüğüm şey olmasın Allah'ım. LÜTFEN!

Fırat gözlerini bana dikmiş öylece bakıyordu. "Fırat?" dedim kısık bir sesle. Albay sarıldıktan sonra bana doğru döndü ve, "Eslem, Sana bahsettiğim kardeşim Fırat." dedi yüksek bir sesle. Fırat abisine gülümsedikten sonra utangaç bakışlarla bana doğru baktı tekrar. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Yanıma doğru ilerlemeye başladıkları an içeri kaçmak istedim ama yapamadım. Tam karşıma geldiklere sırada, Yüzüne baktım tekrar Fırat'ın. Evet. Bu oydu. Fırat tam karşımda dikilmiş öylece duruyordu."Sana bahsettiğim kız, Eslem. 3 ay boyunca onu eğiteceğiz Fırat. Yukarıdakiler böyle istedi." dediği an yıkıldığımı hissettim. Yukarısı mı? Yani bu demek oluyor ki, Fırat Kanlı Ay'ı biliyordu. "Biz tanışıyoruz abi." dedi Fırat. Dilim tutulmuştu sanki. Fırat Kanlı Ay'a çalışıyordu. Bunca zaman dostum dediğim insan Kanlı Ay'ın adamlarındandı.

Birbirimize bakıyorduk öylece. Fırat beni kandırmıştı. Fırat benim için bitmişti.

Продолжить чтение

Вам также понравится

ELIYS (+18) Duru

Детектив / Триллер

157K 9.3K 53
Asırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca...
YARALASAR(Kitap Oldu) Maral Atmaca

Детектив / Триллер

14.8M 600K 54
"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu...
İHTİLAL Fatma Demir

Детектив / Триллер

768K 27.3K 63
"Benimle oynarken iyi düşün." diye hırladı. Sesi karnımı burkarken dudaklarıma kilitlenmiş bakışlarını görünce karanlığın verdiği cesaretle güldüm. "...
Katilin Çizgisi | bxbxb ELLİS

Детектив / Триллер

90.4K 6.5K 54
Sessizlik. Yalnız kalmak istediğimi söylemiştim sadece ona. Sadece sessiz olmasını! Neden dediğimde susmadın? Şimdi yoksun. Bu senin tercihindi!