Medreseli Geliyor

By Eminebrkn

87.9K 7.4K 3K

Kızgın bakan gözlerinin yolunu gözleyişi tam tamına dokuz gün olacaktı. Hâlâ sıkı sıkıya tuttuğu tesbih ile z... More

Bismillah Deyip Başla|1.Bölüm🌹
Medreseliler|2.Bölüm🌹
Sınav Telaşı|3.Bölüm🌹
Zorlu Hayat|4.Bölüm🌹
Kutlu Doğum |5.Bölüm🌹
Hilal ve Berke'nin Değişimi|6.Bölüm🌹
Hilal'in Medreseli Hali |7.Bölüm🌹
Tevafuklar|8.Bölüm🌹
Allah'a Kul Olabildik mi?|9.Bölüm🌹
Kavgalı Bir Sevdâ|10. Bölüm🌹
Bir Pişmanlık|11.Bölüm 🌹
Şükür|Bölüm 12🌹
İhanet Sonrası|13.Bölüm🌹
Allah Her Şeye Yeter/14. Bölüm 🌹
Ayrılıktan Bir Gemi/15.Bölüm🌹
Allah İçin Seviyorum 🌹
Aynı Acılar/16.Bölüm🌹
Kalp Krizi Vakası/17.Bölüm🌹
Hüzün /18.Bölüm🌹
Düşün Müslüman /19.Bölüm🌹
Hira'nın Zorlu Sınavı /20.Bölüm🌹
Bir Vuslat Meselesi /21.Bölüm🌹
Barışma/22.Bölüm🌹
Ayrılık Yakındır /23.Bölüm🌹
Allah De Kalbim/24.Bölüm🌹
Yangın /25.Bölüm🌹
Bir Gözyaşı Tanesi/27.Bölüm🌹
Değişim/28.Bölüm🌹
Berke ve Hilâl Buluşması/30.Bölüm🌹
Kalpten Gelen Acı Sesi/31.Bölüm🌹
Hesaplaşma/32.Bölüm 🌹
Ömer'in Dönüşü /33.Bölüm🌹
Bir Hüzün Meselesi/ 34.Bölüm🌹
35.Bölüm/İmtihan Dünyası 🌹
36.Bölüm|Mutlu Bir Son🌹
37.Bölüm|Tevâfuklar Dünyası 🌹
38.Bölüm/Umutlu Yarınlar 🌹
Gâflete Çıkan Yollar/39.Bölüm🌹

Büyük Karşılaşma/29.Bölüm🌹

938 93 12
By Eminebrkn

Neler oluyordu Muhammed'e? O edep timsali insan nasıl olurdu da en yakın dostu Berke'yi kıracak sözleri sarf etti? Berke'nin aklı bu olup bitenleri bir türlü kabullenmek istemiyordu. Yorgun düşen düşünceler arasında uyku tutmayan gözlerle uyanıp mutfağa doğru adımını attı. Sahur vaktinin de geldiğini hatırlayıp buzdolabında duran kahvaltılık yiyecekleri çıkarıp sofrayı hazırlamaya başladı. Bu esnada biraz olsun kendine gelebilmek için bir bardak su içmeyi de ihmâl etmedi. Berke çayı demleyip güzelce de bir omlet yaptıktan sonra oturma odasına sofra kurmaya gitti. Odayı aydınlatmak için ışığı açtığı sırada sert bir tepki alacağından habersizdi.

"Gece gece ne yapıyorsun? Şu ışığı kapat ve çık buradan! "

Berke sinirlenmeyi bir yana bırakıp sabır çekerek yanıtladı Muhammed'i.

"Bak kardeşim burası senin odan değil,  üstelik biz beraber yaşıyoruz bana kızmana müsaade etmem. Şimdi kalk elini yüzünü yıka sahurumuzu yapalım güzelce. "

"Hahahaha. Hiç güleceğim yoktu, sahur mu yapacağım? Yok daha neler bro. "

"Ne o bir günde dinini mi değiştirdin sen? Her zaman yaptığımız gibi oruç tutmak için niyet edip yemek yiyeceğiz, niye anlamak istemiyorsun."

"Ben artık o eski Muhammed olmaktan sıkıldım, tamam mı? Şimdi def olup git biraz kafa dinlemek istiyorum. "

Berke avucunu sıkma işleminden usanmış bir vaziyette sert bakışlarla Muhammed'e bakıyordu.

"Madem kafa dinlemek istiyorsun ve beni babamın satın aldığı evden kovuyorsun o zaman kapı sana açık. Aylardır evin borcunu vermediğin hâlde seninle oturmayı kabul ettim ve seni asla incitecek bir şey söylemedim. Şu yaptığına bak, kardeşim sen zavallı göründüğünü ne zaman idrak edeceksin yazık sana. "

"Senin gibi boş düşünceler uğruna kendini hebâ eden biriyle bunca zamandır nasıl yaşadığımı anlamıyorum. Tamam senin bu pespâye evine falan muhtaç değilim,  ne halin varsa gör bu sıkıcı hayatında sana mutluluk bile dileyemem. Hoşça kal boş kafa."

Boş kafa... Bu söz Berke'yi çok başka incitse de susmayı yeğledi. Nasılsa kötü arkadaşın cezasını ödeyen Muhammed'in hiçbir zaman kötülüğünü isteyemezdi. Hiçbir şey demeyip dilinin ucuna gelen kelimeleri yutup gözlerinden düşen yaşı elleriyle hızla sildi.

"Ne o boş kafa duygulandın mı? Bak eşyalarımla beraber gidiyorum, herhâlde sevinç gözyaşları döküyorsun sen. "

Berke önceki hayatı ve şu anki hayatı arasında epey değişim yaşamasına rağmen asla kimseyi kırmayan hafife almayan biri olmuştu. Ve Muhammed'in bu sözleri artık damarına basmaya yetmişti. Kendini toparlamak istese de güç görünüyordu.

"Yeter artık sus, kalbini kırmadan git."

"Beni bir daha arama, kovmana da gerek yok gidiyorum be. "

Muhammed arkasına bakmadan kınayan bakışlarla evden çıktı. Berke bir yudum  soğuk suyu zorlukla içerken hazırladığı yemekleri de yiyemeden sabah ezanı okudu. Abdestini alıp biraz Kur'ân okuyup namazını da kıldıktan sonra uyumak için odasına gitti. Sağa sola dönmekten bıksa da gözlerine uyku girmedi. Muhammed'i bu hâlde bırakmak ne kadar doğru diye düşünüyordu. Fakat Muhammed onunla dalga geçip duruyor ve kalbini binbir parçaya ayırıyordu.

****

Kurstan ayrılışından bu yana kimsenin haber almadığı Hilâl öz ailesinin hayatta olmadığını araştırmaları sonucu öğrenir. Üstesinden gelemeyeceğini düşündüğü kanseri Seda Hanım vasıtasıyla yenen Hilâl, yaşadığı zorluklar ve imtihanlarla beraber oldukça güçlü olmaya başlar. Acıların onu ayakta durmasını sağladığını gördüğünden beri her şeyle baş etmenin çaresi arar oldu. Aynı medresede karşılaştığı Gizem'i tanımanın da bir vesile olduğunu kız kardeşi olduğunu öğrenince fark eder. Hayatta tutunacağı hiçbir dalı olmadığı düşünen Gizem kız kardeşi Hilâl'in de desteğiyle iyi biri olmaya başlar. Hilâl geçip giden yılların ardından hastalığı yüzünden uzak kaldığı medresenin önünden geçti. Yıllar sanki hiçbir şeyi alıp götürmemiş gibi birden gözlerinin önüne gelirken bavuluyla kalbinin sahibine elveda dediği yere bir göz gezdirdi. Kalbi bir kere daha tekledi fakat ağrıdan zerre kalmadığını hissediyordu. Avuçlarında biriktirdiği duâlar, hayaller nasibini bekliyordu biliyordu. Ardından gözyaşı döken birinin çaresiz bakışlarını anımsamak bir demet canını yaksa da ileriye dönük adımlarını atmaya devam etti. Bu esnada karşıdan ona meraklı gözlerle bakan tam beş yıl önce yerle bir edilen kalbin sahibinin ta kendisiydi. O , hiçbir kelimenin tarif edemediği saf aşkı katliam eden bir katilden başkası değildi. Berat meraklı ve özlem dolu gözlerle Hilâl'in olduğu tarafa baktığı anda Hilâl adımlarını daha da sıklaştırmaya başladı.

"Dur Hilâl, ne olur gitme! "

Hilâl hiçbir şey duymamış gibi uzaklaşmaya başladı. Zira bu anı hayal dahi etmeye korkarken yaşamak kabustan başkası olamazdı, değil mi?

"Hilâl yine aynı yerde beni terk mi edeceksin? "

"Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok! Yeter Berat bırak da gideyim. "

"Hayır efendim gidemezsin, beni bir kere dinlemeden izin vermem. "

Seneler geçtikçe güzelleşen Hilâl'in tesettürünün de gayet iyi olduğunu gören Berat içinden bir âh çekti. Dağlara sitem etse haklıydı kendince.

Hilâl gözlerini bir zamanlar aşık olduğu insanın gözlerinden kaçırmaya çalışsa da yılların onu daha da yakışıklı hâle getirdiğini görmek canını yakmaya yetiyordu. Oysa onunla evlilik hayali dahi kurdu. Fakat Berat onun hastalığının dermanı olmak yerine kanseri olmayı tercih ettiğinde ondan vazgeçmenin en doğru karar olduğunu anladı. Sevmek zor zanaattı, O sevmeyi sanat dışında anladı.

"İki dakika sonra gideceğim çabuk söyle son sözlerini. "

Berat stresten ne yapacağını bilemese de parmağında duran alyansı gizlemek için elini cebine koydu. O esnada Hilâl pürdikkat Berat'ı izlediğinden onun bundan haberi yoktu.

"Yıllar seni bir kuğu misali güzelleştirmiş, ben seni kaybetmemek için ne varsa yapmaya hazırım. "

Hilâl hiç bozuntuya vermeden yanıt verdi.

"Emin misin? Aradan yıllar geçse bile mi?"

"Elbette, seni bunca çok severken ve bulmuşken niye kaybedeyim? "

Hilâl derin bir nefes alıp gözlerinden akan yaşı da sildikten sonra konuşma cesareti buldu.

"Bunu ona yapma n'olur Berat, ben sevilmedim sen tarafından bari o şanslı kişi mutlu olsun. Parmağında duran yüzüğü gizlemene gerek yok, hayatında sana mutluluklar diliyorum onu hiç üzme olur mu? "

"Hilâl gitme yalvarırım sana... Sen ne dersen yaparım ama beni sensiz bırakıp gitme. "

Kalbi tekrar hançerlenen Hilâl bir kere daha yerle yeksan oluyordu.

"İki defa kansere yakalandım bir defa az daha senin yüzünden ölüyordum. Ama şunu iyi bilmeni istiyorum öldürmeyen darbe güçlendiriyor beni. Baksana, yine aynı yerden öldürdün beni.  O yüzüğü parmağında süs diye taşıma, git namusunu koru mutlu ol evleneceğin insanla. Ve lütfen bir daha da karşıma çıkma ben artık ölmek istemiyorum kalbimi acıtma Berat dayanamıyorum. "

Bu defa ağlama sırası Berat'ındı. Üniversite yıllarında bir hevesle sevip sonra zamanla soğumaya başladığı nişanlısına kalben bağlı olmadığını tekrar anlıyordu. Kuşkusuz aradan geçen seneler onun kalbindeki aşkı söküp atmaya yetmemişti. Fakat Berat her şey için bu kez daha da geç kaldığının  farkında değildi. Belki bir ihtimal ona aynı şansı vermek isteyen Hilâl yüzüğü gördüğü andan itibaren onun yaşadığı yeri bile terk etmeyi kafasına çoktan yerleştirdi. Boşa dememişler gözden uzak olan gönülden de ırak olur diye...

"Affet beni Hilâl affet. Yaşadığım süre boyunca bu kalp sadece seni sevecek bunu bil. "

"Konuştukça küçülmeye devam ediyorsun, sus Berat kalbinde bana karşı zerre sevgi kalmasın artık. Senden tek bir şey istiyorum o kızı üzme, benim canım yandı başkası yanmasın. Hadi hoşça kal sonsuza dek. "

Ve son sözlerini de hebâ ettikten sonra arkasına dahi bakmadan koşarcasına çekip gitti Hilâl. Gözlerinde daha fazla durmayan gözyaşları da usulca yanaklarını ıslatıyordu. Berat kaldırımın kenarına oturup iki elini başının üzerinde sabitledi. Kalbinin kararmayan yanları şiddetle ağrırken cebinde ısrarla çalan cep telefonunu eline aldı. Kimdi bu? Keyifsizce arama ekranından arayan kişiyle konuşmaya başladı. Mecâli olmasa da nişanlısı olduğu için açmak zorunda kaldığı gibi bir de sorularına cevap vermek zorunda kalacaktı.

"Berat sen neredesin? Bir saattir ağaç oldum seni bekliyorum,  hadi gel artık sabrım kalmadı. Dünden beri beni görmek için can atan sen değil miydin? Nerede kaldın?"

"Geliyorum Reyhan çatlama, bekle. "

Ayakları gitmek istemese de yürümek zorundaydı. Kalbi kilometrelerce uzaklara dalıp giden bir aşka sürgündü.

Bölüm Sonu 🌸❤

Umarım bölümü beğenirsiniz. Eğer çok okuyan ve yorum yapan olmazsa bölümleri uzatmadan final yapabilirim. Zira kimse destek olmazsa bende yazamam unutmayın. Yanımda olduğunuzu bilmem gerek, sizi çok seviyorum. İyi ki varsınız. 😍❤🌸  Hepinize şimdiden mutlu bayramlar, dünyanın en şeker okurları!❤❤❤🎈

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 78.2K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
265K 12.9K 21
İlk aşkının mahalleden taşınacağını öğrenen İpek Deniz, büyük bir özgüven ve umut ile belki de Hakan'ı son kez göreceği gece karşısına geçip her şeyi...
57K 2.8K 33
Asaf gözünü kırpmadan, "Korkutuyor muyum seni?" dedi. "Korkutur mu beni beklemek seni?" Sonra acı acı gülümsedi. "Dönüşsüz gidişleri hangi kadın iste...
810K 15.9K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...