DERİNLİKTE SAKLI (Yeniden Yay...

By ElifKaplan3

563K 48.2K 4.7K

Hazinedarların küçük kardeşi Nehir, abisinin gölgesi altında kalmaktan dolayı oldukça şikayetçiydi. Abisi her... More

Tanıtım ve Giriş
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
DERİNLİKTE SAKLI ÇIKTI
63
64
65
66-FİNAL

26

6.7K 694 39
By ElifKaplan3

Merhabalar :)

Kısa bir bölüm ama eğer eski hızıma geçebilirsem şu bir iki hafta her gün bölüm atmayı planlıyorum. 

Sınır olarak 250 oy ve 60 yorum bekliyorum sizden. Bu sefer yeni bölüm için değil de kurgunun biraz daha büyümesini istediğim için :)

Keyifli okumalar <3

XOXO

ELİF

instagram: elifkaplan3watty

"Duydun beni Timuçin! Sen bir utanç kaynağısın." Paraşüthanede abisinin yüzüne bakamıyordu. Yere çökmüş sadece bitmesini bekliyordu. Çünkü abisi haklıydı o ailesi için büyük bir utanç kaynağıydı. Ondan beklenen buradan birinci olarak çıkmasıydı. Brövesini göğsüne takacak abisinin izinden gidecek, iyi bir akrobasi pilotu olacaktı.

"Biliyorum, özür dilerim... Özür dilerim..." Bütün bu olanlarla baş etmesi onu boğuyordu artık. Çıkmalıydı tüm bu baskıdan kurtulmalıydı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

"Bu kadar üzgünken neden gereğini yapmıyorsun. Neden kaçmak istiyorsun?" Abisi eğildi ve yüzüne bakmasını sağladı eli ile çenesini kaldırarak.

"Babam..." dedi bir umutla çünkü buna benzer bir dururumu o da yaşamıştı.

"Babam senin gibi kaçmadı. Kendini sakın onunla kıyaslamaya kalkma."

"Komutanım lütfen gideyim," dedi abisine yalvarır bir tonda. Bu halini görseler neler diyebileceklerini tahmin bile edemiyordu. Durum buydu abisinin karşısında kendisini aciz bir çocuk gibi hissediyordu.

"Hiçbir yere gitmeyeceksin. Görevini yerine getireceksin." Timuçin'i omuzlarından tuttu ve kaldırdı.

"Bu utancı kendin sileceksin. Yeniden eskiye döneceksin." Kaskını uzattı ve üzerinde yazan alıntıyı işaret etti. Bir Türk Oğlu Türk Olan Böyle Olur Nam Salar...

"Hadi göreyim seni." Abisi yüzünü ellerinin arasına aldı ve gözlerinin içine baktı. Timuçin oradaki cesareti görüyordu. Biliyordu ki o da en az abisi kadar yetenekliydi. Sadece altı üstü bir uçuşa çıkacaktı. Onun için çocuk oyuncağıydı bu. Başını salladı ve abisinin elindeki kaskı aldı. Bu utancı silebilecek olan birisi varsa o da kendisiydi.

Abisi omzuna yavaşça vurdu cesaretlendirmek istercesine. Timuçin olduğu yerde durdu ve derin bir nefes aldı. Uçuş planını kontrol etti ve kendisine verilen çalışmaya göz attı.

Kararlı bir şekilde yürümeye başladı ve kapıdan dışarıya çıktığı an yine o kafasındaki korkunç uğultuyu duymaya başladı. Bacakları titremeye göğsü sıkışmaya başladı. Buna rağmen düşünmemeye çalıştı ve yürümeye devam etti. Artık görüşü de etkilenmeye başlamıştı. Gözlerinin önünde birçok siyah nokta belirmeye başlamıştı. Artık nefes alamadığını hissediyordu. Kaskı elinden düştü ve yere yığılmamak için ellerini dizlerine dayadı. Nefes alamıyordu ve bu utancın içinden çıkamayacaktı.

Nefes nefese uyandı. O kadar gerçekçiydi ki nefesi halen normal değildi. Elini alnına götürdü teri silmek için. Faydası yoktu çünkü tüm vücudu sırılsıklam olmuştu terden dolayı. Başucunda duran cam şişeden su içti kendini sakinleştirmek adına. Saate baktı ve her zamanki gibi dörde yirmi vardı. Bu saat hiçbir zaman şaşmazdı. Her kâbusundan bu saatte uyanırdı.

Onu şu an rahatlatabilecek en iyi şey ılık bir duştu. Ayrıca savunma mekanizması için yeni bir gücü vardı; Nehir...

Bu kâbusun neden olduğunu da iyi biliyordu. Çünkü mutluydu ve en çok atakların mutlu olduğu zamanlarda geldiğinin bilincindeydi. O evreyi kapatmış olduğunu ve doğru seçimi de yapmış olduğuna inanıyordu.

***

Nehir, Timuçin'in ona gönderdiği resme bakıyordu. Yeğeni ile kocaman gülerek poz vermişlerdi. İstemsizce Nehir de gülümsedi. Pınar ile yemek yiyeceklerdi. Uzun süre ayrı kalmışlardı ve ona anlatacağı çok şey vardı.

"Ne bu yüzündeki şapşal gülümseme?" Nehir şapşal sözcüğünü duyunca küçük bir kahkaha attı.

"Sanırım... Ben âşık oluyorum," dedi arkadaşı karşısına otururken.

"Gülümsememin sebebine gelirsek..." Telefonu arkadaşına doğru uzattı.

"Çocuk da ne kadar güzel yakışmış koluna." Pınar yavaştan göz kırptı ve Nehir daha da çok güldü. İmayı anlamıştı hemen.

"Nasip..."

"Nasip mi? Sen? Arkadaşım derdi ki; hemen evlenip çocuk yapanları anlamıyorum." Nehir elleri ile yüzünü kapattı ve yüzündeki gülümsemeyi de silemedi.

"Zaten öyle bir şey de demedim." Mesaj sesi ile Nehir hemen telefonunu aldı.

"Oooo lise evresine de geçmişiz." Nehir arkadaşının takılmasına aldırmadı ve mesaja baktı.

'Sen ne yapıyorsun?' diye soruyordu. Hemen kamerasını açtı ve Pınar'ı da uyararak gülümseyerek poz verdi. Pınar ise eline sallar gibi kaldırmıştı. Fotoğrafı hemen ona gönderdi ve 'Yemek yiyeceğiz' diye de ekledi.

"Ne ara bu kadar ilerlediniz?"

"İşte bunları anlatmak için buradayım."

"Belli oluyor tabii hep onunlaydın beni sattın." Pınar'ın yüzündeki sahte hayıflanmayı ayırt edebiliyordu ama yine de içi rahat etmeliydi.

"Ya saçmalama Pınar aşk olsun."

"Yıllarca bugünleri bekledim tabii ki vakit geçireceksin." Nehir'in içi rahatladı. Yalnız eli fazla kaşınmaya başlamıştı galiba yarası iyileşiyordu.

"Eline ne oldu?"

"Timuçin ile yemek yapıyorduk kestirdim."

"Baya derin gibi ama." Dikişler kendi kendine atacaktı, Timuçin öyle söylemişti.

"Aşçı bıçağı var. Yemek yapmayı seviyor."

"Yakışıklı, kaslı, yemek yapmayı biliyor. Söyle bakalım kaç klişe daha yazdıracak hanesine. Mesela piyano da çalabiliyor mu?" Nehir arkadaşının tanımlamasına kahkahalarla güldü.

"Olabilir çünkü çocukken bale yapmış."

"Ciddi misin?"

"Evet annesi sanatı seven biriymiş."

"Değişik..."

"Ama başka bir şey var Pınar. Adım adım kaçıyor ve bana anlatmak istemiyor. Konu ne zaman okulundan açılsa yüzü gerginleşiyor."

"Yüzde yüz abinin hazırlattığı dosyada bu konu vardır."

"Evet, biliyorum ama ben ondan dinlemek istiyorum. Bana kendisi anlatmalı zamanı gelince."

"Ama merak etmekten de kendini alamıyorsun." Nehir yavaşça başını salladı.

"Çünkü onu üzüyor bu rahatsız olmanın da ötesinde bir durum hissedebiliyorum."

"Şu yanındaki kız yüzünden olmasın."

"O kızla ilgili yüzde yüz bir şey oldu ama sanki bu başka bir şey. Özellikle neden okuldan ayrıldığını kesinlikle söylemek istemiyor."

"Tipik asker tutumu, ketum olurlar. Amcamı biliyorsun."

"Evet," dedi Nehir aynı tutumu net bir şekilde Timuçin'de görebiliyordu.

"Çok acıktım hadi bir şeyler yiyelim." Nehir başını salladı ve Pınar ile aynı yemeği istedi. Eli yine kaşınıyordu. O an dalgınlıkla giriş kapısına baktı ve gördüğü manzara ile şaşırdı. Şaşkınlığını Pınar da görmüştü.

"Senin Fırat Bey değil mi o?" Nehir ona değil yanındaki kadını görünce şaşırmıştı.

"Bu nasıl olur?" dedi sesli düşünerek.

"Nehir ne oluyor?"

"Kadın Timuçin'in eski sevgilisi gibi. Hatta o, kesinlikle o."

"Şu maili bir açsana telefondan." Nehir hemen Açelya yengesinin ona attığı maili buldu ve fotoğrafları tek tek geçerken Timuçin'in onunla olan bir fotoğrafını bulup Pınar'a gösterdi.

"Evet o kadın."

"Of aklıma hoş olmayan şeyler geliyor. Yoksa bu da abimin bir planı mı?"

"Bu kadar da değil."

"Bana demişti ki eski bir aşkı ile karşılaşmış. Bu kadın mı yani eski aşkı? Bu kadın bizim ilk buluşmamızı mahvetti." Nehir hâlâ o günü unutamamıştı. Evet, kendisi de yargısız infaz yaptığı için suçluydu ama klinikte Timuçin ile olan konuşmasına da şahit olmuştu. Sanki rakibi gibi hissetmişti onu.

"Sen sakin ol yoksa adam seni bu şekilde görürse yanlış anlaması olası."

"Ne alaka?" dedi ama içten içe kıza kızdığını biliyordu. Olay Fırat Bey değildi o Timuçin'i düşünüyordu.

"Kıskanmış gibi de görünebilirsin."

"Ne, hayır... Haklısın," dedi ve önüne gelen yemeğe odaklanmaya çalıştı.

"Çaktırmadan bakar mısın?" Pınar bu işi yapmada usta gibiydi. Bir yandan yemek yerken diğer yandan kısa bakışlar atabiliyordu. Garip olan ise ikilinin birbirlerinden başka bir yere bakmıyor oluşlarıydı.

"Cidden eğer abimin bir parmağı yoksa ve bu kadın eski bir aşkı ise belki Timuçin'i üzen olaylardan biri de budur. Ben ona bunu nasıl söyleyebilirim?"

"Sonuçta bitmemiş mi?"

"Evet, ondan nefret ettiğini söyledi. Timuçin davete geldiğinde Fırat Bey'i gördü ve hiçbir tepki vermedi. Onu tanımıyordu."

"Nehir, bence sen şimdilik bir şey söyleme. Olayı anlamak lazım." Başını salladı arkadaşı çok haklıydı ve kendisi de öyle yapmayı planlamıştı.

"O ağlıyor mu?" Nehir çaktırmadan bir bakış attığında kızın üzüntülü olduğunu gördü.

"Ağlamak istiyor ama kendini tutuyor," dedi Pınar.

"Elini tuttu Fırat Bey, kadın da sıktı." Nehir küçük bir bakış daha attı ve şu an gördüğü netti. Aralarında duygusal bir şey olduğu açıktı. Ne var ki, bu gördüklerini bir müddet saklaması gerekiyordu. Geçmişle bir bağlantı ile karşı karşıyaydı. 

Continue Reading

You'll Also Like

3.3M 122K 68
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...
12.7M 229K 26
(Eski Adı: Beşik Kertmesi) İnsanın kaderi ne zaman yazılmaya başlar? İnsanın kaderi kaç kez yazılır? İnsan kaderini değiştirebilir mi? Melek ve Yiğit...
44.1K 5.6K 31
Yıllardan 2008, Mayıs ayının sonu Fethiye'de Sımsıcak bir yaz gelmek üzere! Merih ve Venüs ikiz kardeşler, doğma büyüme Fethiyeliler. Büyüdükleri yer...
4.2M 267K 45
Aylardır izlediği yayıncıya olan hislerinin arttığını düşünen İzem, artık onun dikkatini çekmek ister. Dağhan'a ilk mesajı değildi ama bu sefer onun...