55

5.3K 616 181
                                    


Eve geldiğinde Nehir kendini daha iyi hissediyordu. Timuçin'le vakit geçirmek ona çok iyi gelmişti. Birlikte yemek yemek konuşmak hatta anlattıklarına kahkahalarla gülmek onu bir nevi tazelemişti. Bahçeden geçip kapıyı açtığında içeriye girdi ama onu bir sürpriz bekliyordu. Derya abisini bir haftadır görmüyordu. Yürürken gözler yavaş yavaş Nehir'i buldu. Nehir hiçbir şey demeden merdivenlere yöneldi. Bir nebze yerine gelen moralini konuşarak bozmak istemiyordu.

Derya kardeşine bir an baktı ve hemen bakışlarını çekti. Sözlerini hazmetmek çok zor olmuştu onun için. O nefreti duymak kardeşi için olan umutlarını da yerle bir etmişti. Artık Derya anlamıştı; kardeşi onu asla onun sevdiği gibi sevmeyecekti. Bu gerçeği kabullenmek canını çok yakmıştı. Elinde her şeyin kanıtı vardı. Şu an bile bulduklarını Nehir'e verebilirdi ama içinde kendini koruyan bir parça ona engel oluyordu. Nehir kendi hatasını kendi bulmalıydı. Şunu kabul edebilirdi Nehir iftirayı ilk duyduğunda çok kızmış ve üzülmüş olabilirdi ama abisinin ona böyle bir şey yapmayacağını bilmeliydi. Çünkü Derya Nehir'i hiç düşünmese bile kendi itibarı da bu olaydan dolayı çevrelerinde zedelenecekti ki; böyle bir şey yapsa bile bu asla Şahika gibi güvenilmez biri olmazdı. Hatta çevresinde güvenebileceği o şekilde bir dostu bile yoktu ve Nehir de bunu iyi biliyordu. Ona kendi eliyle ceza verirdi başkalarının eliyle değil.

Düşündükçe kalbi acıyordu. Kardeşine verdiği tüm emekler sanki ona aptal olduğunu söylüyordu. Hayır, Derya o emeklerden asla pişman değildi. Bir abinin yapması gereken şey buydu. Ona en iyi imkânları sunmuş ve başarılı olmasına vesile olmuştu. Her ne kadar Nehir onu zorladığını, fazla çalıştırdığını söylese de gerçek buydu. Ki Nehir bir kere bile ona teşekkür etmemişti. Derya'nın tek ve en büyük pişmanlığı onu şımarık yetiştirmeleriydi babası ile. Nehir için bir şeyler elde etmek kolaydı. Belki de Nehir'i en çok kızdıran detay ödülü alamaması ve bunun suçunu da abisi olarak onda bulmasıydı.

Ona ne kadar kırgın olsa da onu o kadar üzgün görmek istemiyordu. Olacak olanın yaklaşmakta olduğunu sezebiliyordu. Nehir için yıkım olurdu bu olay, Derya kardeşini çok iyi tanıyordu ve geleceği ilk kişi de kendisi olacaktı, bundan emindi ama içinde onu affedecek bir güç bulabilir miydi bilmiyordu. Nehir her ne kadar onu sevmese de her zaman Derya'dan teselli almıştı bu zamana kadar. Derya böyle bir şeye gerek kalmamasını umdu ve kucağında uyuyan kızının başına bir öpücük bıraktı.

***

"Nehir valla ben senin yerinde olsam çatlardım kızım ya. Bak cidden çok sabırlısın." Kafede Pınar ile kahve içerken Eren ve Gülçin'i bekliyorlardı. Eren tekrar konuşmak istediğini söylemişti Nehir'e.

"Eren de beni bu yönde sıkıştırıyor artık. O da söylemiyor ama artık bana anlatması gerektiğini savunuyor. Ona soğuk yap bile dedi yani. Timuçin'in ona nasıl güvendiğini onu ne kadar çok sevdiğini biliyorum. Bir bildiği vardır herhalde diye düşünüyorum."

"Bence de artık anlatmalı. Kendin dedin hocası bile evlenmesi yönünde nasihat veriyormuş. İlişkiniz artık ciddi. Eğer onunla ömrünü geçirmek istiyorsan aranızda gizli bir şeyler olmamalı."

"İşte ben de bana güvenmediğinden korkuyorum. Ona da söyledim ama böyle bir şey yok diyor.

"Bunu kanıtlamalı sana." Nehir Pınar'ı başıyla onaylarken karşıdan gelen çifte gülümseyerek baktı. El ele tutuşmuşlar ve bir şeye gülüyorlardı. Ellerinde de alışveriş torbaları vardı. O detayı gördüğünde yüzündeki gülümseme dondu. Aklına Timuçin'in hediyesini reddediş biçimi geldi. Her ne kadar o gün olanları sindirse de onu değersiz hissettiren o cümleyi unutamıyordu. Ben bu pahalı saati takınca ne değişecek? Belki Nehir asla onunla böyle bir gün geçiremeyecekti. Nehir'in böyle yetiştirilmiş olduğunu anlayamayacaktı.

DERİNLİKTE SAKLI (Yeniden Yayımda)Where stories live. Discover now