Mutluluk Baharı(YAYIMDA-TAMAM...

By catti-brie

225K 10K 7.5K

''Geç kaldım değil mi?'' diye sordum ümitsizce bakışlarımı tekrar ona çevirirken. Gözlerimin en derinine bakt... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Uzaklardan Bir Alıntı
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Uzaklardan Bir Alıntı 2
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
MERHABA
YILLAR SONRA...
YENİ HİKAYE
Merhaba
YENİ HİKAYE ALINTISI
YENİ HİKAYE ALINTISI 2

Bölüm 36 (FİNAL)

6.8K 209 190
By catti-brie

Kısa bir aradan sonra herkese tekrar merhaba:) 

Yoğun geçen bir haftanın ardından daha fazla bekletmek istemedim ve elimden geldiğince çabuk geldim. Bu bölümle birlikte Çağan ve Bahar'a veda ediyoruz. Onlarla birlikte üzülüp onlarla birlikte mutlu olduktan sonra veda etmek zor gelse de onların hikayesine artık nokta koymanın zamanı geldi.

Kim bilir belki bir gün tekrar karşılaşırız onlarla :) Şimdiye kadar yanımda olan, bana oyları ve yorumlarıyla ya da sadece zamanını ayırıp okumak için bir şans veren herkese sonsuz teşekkürler<3 Yanımda olduğunuzu bilmek benim için çok değerliydi:)

Çok fazla uzatmadan bölüme geçiyorum. İyi okumalar:)

......&&&&&&......

Bölüm 36


 Bahçedeki koltukta oturmuş kitabımı okurken kulağıma çalınan seslerle başımı kaldırdım ve dinlemeye başladım. Çağan'ın küskün ama biraz da kızgın sesini duyduğumda elimdeki kitabı kapattım ve ayağa kalkıp içeriye doğru yürümeye başladım.

''Babaların en yakışıklısı niye küstün şimdi bana?'' Rüya'nın sesini duyduğumda neler olduğunu anladım ve dudaklarımdan küçük bir kıkırtı kaçtı.

''Sen git küçükken yaptığın gibi abime baba de Rüya Hanım!'' dedi Çağan omuzlarını da küçük bir çocuk gibi silkerek. Rüya derin bir nefes alıp bana baktığında karışmayacağımı belli edercesine ellerimi kaldırdım ve bir omzumu kapıya yaslayıp izlemeye devam ettim.

''Babaların bitanesi...'' Rüya ellerini önünde birleştirip Çağan'a doğru yaklaştı ve bir eliyle koluna sıkıca sarılıp yanağına kocaman bir öpücük bıraktı. Çağan'ın dudakları belli belirsiz kıvrılsa da ciddiyetini bozmadı ve bakışlarını diğer tarafa çevirdi. Rüya başını biraz daha yana eğerek tatlı bir gülümsemeyle babasına baktı.

''Küsme ama bana, ben çok üzülürüm sonra.'' Dedi dudaklarını da büzerek. Çağan, gözünün ucuyla ona bakıp bakışlarını kaçırdı.

''Sen hiç babam üzülür mü demeden gidip elin veledine aşık olmuşsun ama Rüya Hanım. Hani ilk aşkın bendim senin?''

''Seni anneme kaptırmışım ne yapayım?'' dedi Rüya bana göz kırparken. Çağan kısa bir an bana bakıp aşkla gülümsedi ve göz kırptı.

''Madem sen benden vazgeçtin öyle olsun.'' Rüya derin bir nefes alıp kaşlarını çatarken Çağan bakışlarını odanın diğer ucunda onları izleyen Öykü'ye çevirdi.

''Babam aşk olsun neden vazgeçeyim ben senden?'' Çağan, Rüya'ya bakıp omuz silkti ve Öykü'nün yanına gitti.

''Öykü'm sen kardeşin gibi yapmazsın değil mi kızım?''

Öykü, babasının cümlesinden sonra içtiği kahveyi boğazına kaçırıp öksürmeye başladığında Çağan korkuyla onun sırtını sıvazladı ve elindeki kupayı aldı.

''İyi misin Öykü'm?'' dedi telaşlı bir sesle. Öykü, başını sallayıp iyi olduğunu belli ettiğinde ben de derin bir nefes aldım.

Çağan, merakla Öykü'den gelecek cevabı beklerken onlara doğru yaklaştım. Öykü bir babasına bir bana bakarken dudaklarını kemirmeye başladı. Onların bu haline gülerken Çağan'ın bayılmaması için dua ettim.

''Aslında babacığım...'' dedi sıkıntılı bir sesle. Çağan kaşlarını çatarken Öykü bakışlarını kaçırıp derin bir nefes aldı.

''Ne aslında Öykü?'' dedi Çağan kaşlarını çatarak. Öykü sıkıntıyla nefes alıp babasına baktı.

''Söyleyeceğim de bayılırsın diye korkuyorum.'' Çağan kaşlarını çattı ve kısa bir an bana baktı. Gülmemeye çalışırken ona baktım ve omuzlarımı silktim.

''Öykü!'' dedi Çağan daha fazla sabredemeyerek. Öykü bir kez daha derin bir nefes aldı ve birden söyledi.

''Benim de bir erkek arkadaşım var babacığım!''

Ortamdaki sessizlik elle tutulur bir hal aldığında bakışlarımı Çağan'a çevirdim. Yüzündeki ifade o kadar komikti ki bir an için kendimi tutamadım ve gülmeye başladım. Gözleri kocaman açılmış az önce duyduğu cümleyi anlamaya çalışıyor, dudakları bir şey söylemek için açılsa da geri kapanıyordu. Birkaç adım geriye gidip başını önüne doğru eğdi ve kısa bir süre hareket etmeden durdu. Üçümüz de merakla ona bakarken bir an sonra omuzlarını düşürdü ve derin bir nefes aldı.

''Çağan, iyi misin ömrüm?'' dedim iyi olup olmadığını gerçekten merak ederek. Başını yukarıya kaldırdı ve üçümüze de sırayla baktı. Bakışları bende durduğunda tek kaşını kaldırdı.

''Sen biliyordun değil mi Bahar'ım?'' dedi ciddi bir sesle ve gözlerimin içine diktiği bakışlarıyla uzun uzun bana baktı. Başımı sallayıp onayladığımda derin bir nefes aldı. Onun bu hali beni güldürürken kızlara kısa bir bakış atıp söylenerek dışarıya doğru yürümeye başladı.

''Üç tane Brütüs'le aynı evde yaşadığıma inanamıyorum!''

.....&&&&&&.....

Oturduğum koltukta arkama yaslandığımda bakışlarım karşımdaki denize daldı. Yıllar o kadar çabuk geçmişti ki şimdi geriye dönüp baktığımda ne kadar çok anı biriktirdiğimizi görebiliyordum.

Aklımızın bir köşesinde yer tutan kötü anılarımız olsa da onların üstünü çok daha güzel anılarla örtmeyi başarmıştık. O anılar, birbirimize duyduğumuz sevginin daha da sağlamlaşmasını sağlayan düğümler olmuşlardı belki de.

Aradan geçen yirmi beş yıl boyunca Bahar'ıma duyduğum sevgi bir an olsun azalmamış, kalbim her atışında onun aşkına tutunmuştu. Bahar'ımla sürekli atışsak da birbirimizi hiç kırmamıştık geçen bunca zamanda. Kocaman bir ailem, tüm kalbimle aşık olduğum bir eşim ve canımdan çok sevdiğim üç evladım vardı ve bu yüzden de dünyanın en şanslı, en zengin adamıydım ben.

Belki de bir baba için en zoru çocuklarının büyüdüğü kabul etmekti. Gözümün önünde her geçen gün biraz daha büyürlerken zamanın ne kadar hızlı akıp gittiğini daha iyi hissediyordum. Onların başka birine sevgiyle baktığını görmek zor olsa da onların gözlerindeki ışık daha da mutlu ediyordu beni. Tek dileğim kalplerinin kırılmamasıydı. Gözlerindeki mutluluk hiç sönmesin istiyordum.

Omuzlarıma bırakılan battaniyeyle bakışlarımı arkama çevirdiğimde Bahar'ımın yanağıma dokunan dudaklarını hissettim ve gözlerim istemsizce kapandı. Bahar'ım yanıma oturduğunda kollarımı ona sarıp saçlarına bir öpücük bıraktım.

''Ne düşünüyorsun öyle uzaklara dalıp?'' Bahar'ım kollarını belime sarıp başını biraz yukarıya kaldırdı ve merakla bana baktı. Derin bir nefes alıp alnına dudaklarımı bastırdım ve kokusunu içime çektim.

''Bizi, çocuklarımızı...'' dedim gülümseyerek. ''Ne kadar çabuk büyüdüler değil mi Bahar'ım?''

Derin bir nefes aldı ve başını göğsüme yasladı. Üzerimdeki battaniyeyi ona biraz daha sardım ve çenemi başının üzerine yasladım.

''Çok çabuk büyüdüler.'' Dedi kısık bir sesle. İkimiz de kısa bir an hiç konuşmayıp birbirimizin nefeslerini dinledik.

''Çağan?'' Bahar'ımın sesini duyduğumda başımı hafifçe öne doğru eğip gözlerine baktım.

''Kızlar onlara küstüğün için üzülüyorlar. Uzatmasan mı artık ömrüm?'' dedi bana ilkbahar yeşili gözleriyle bakarak. Gülümsedim ve alnına kısa bir öpücük bıraktım.

''Ben onlara hiçbir zaman küsmedim ki Bahar'ım.'' Dedim önüne gelen saçlarını geriye iterek.

''Ne kadar kabul etmek istemesem de büyüdüler Bahar'ım. Onlara baktığımda hala o küçücük kız çocuklarını görsem de ikisi de anneleri gibi çok güzel kocaman kadınlar oldular.'' Dedim ve gülümsedim.

''Ben aşkın kalbi tamamladığını seninle öğrendim Bahar'ım. Sana her baktığımda, bana her güldüğünde huzur buldum. Aldığın her nefes yepyeni bir ömür oldu bana.''

Sıcacık bakışları kalbimi okşadığında ona daha sıkı sarıldım ve konuşmaya devam ettim.

''Onların da aynı duyguyu yaşamasını, kalplerinin o heyecanı, mutluluğu tatmasını ben de istiyorum ama yine de korkuyorum Bahar'ım.'' Dedim kısık çıkan sesimle. Başını kaldırıp bana merakla baktığında devam ettim.

''Kalplerinin kırılmasından korkuyorum.'' Bir elini yanağıma koyup hafifçe okşadığında elimi elinin üstüne koydum ve başımı eline yasladım.

''Bunun olup olmayacağını hiçbirimiz bilemeyiz Çağan. Bazı şeyler yaşanarak öğreniliyor ne yazık ki.'' Dedi ve oturduğu yerde biraz doğrulup sevgi dolu gözlerle bana baktı.

''Ama yine de onların arkasında duran ve onlara sevgisini vermekten asla çekinmeyecek bir anne babaları olduğunu her zaman bilecekler Çağan.'' Dedi gözlerime bakarak. Onu başımla onayladığımda gülümsedi ve yanağımı okşadı yavaşça. Uzanıp dudaklarına uzun bir öpücük bıraktım ve derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Üzerindeki battaniyeyi ona sıkıca sarıp alnına dudaklarımı bastırdım.

''Onları daha fazla üzmeden gidip kızlarımla konuşayım.''

.....&&&&&&.......

Dersten sonra sınıf boşaldığında masanın üzerindeki eşyalarımı toparlayıp ben de çıktım ve koridorun sonundaki odama gittim. Elimdeki kitapları ve öğrencilerin teslim ettiği ödevleri arkamdaki kitaplığa bırakıp koltuğuma astığım ince hırkamı üzerime geçirdim. Mayısın sonlarında olsak da birkaç gündür hava serindi.

Çantamı elime alıp odamdan çıktım ve uzun koridorda hızlı adımlarımla yürüyerek kendimi dışarıya attım. Arabamda ufak bir sorun olduğu için sabah beni Çağan bırakmıştı. Bugün iki dersim vardı ve erken çıkacağım için Çağan'ın beni almasını istememiştim. Bir taksi bulmak için kampüsün dışına doğru yürürken arkamdan gelen sesle durdum.

''Acaba bu güzeller güzeli hanımefendi hazır Çağan Bey de burada değilken benimle bir kahve içmek istemez mi?''

Duyduğum cümleyle kaşlarımı çatıp hızla arkamı döndüm ve tam ağzının payını verecekken gördüğüm yüzle dudaklarıma kocaman bir gülümseme yerleşti. Hızlı adımlarla yanına doğru gidip kollarımı ona sıkıca sardım.

''Bulut! Annem sen ne zaman geldin?'' dedim ellerimi yanaklarına koyup yavaşça okşarken. Kollarını bir kez daha bana sardı ve aynı babasının yaptığı gibi alnıma bir öpücük kondurdu. Dudaklarım ufak bir gülümsemeyle kıvrılırken kendini geriye doğru çekti ve o da gülümsedi.

''Birkaç saat kadar oldu. Evde kimseyi bulamayınca babamı aradım o da senin bugün erken çıkacağını söyledi. Ben de seni almaya geldim.''

''Hoş geldin oğlum!'' deyip bir kez daha sarıldım ona. Geriye çekilip arabanın kapısını benim için açtı ve o da yerine geçip arabayı sürmeye başladı.

''Senin sınavların iki gün sonra bitmiyor muydu?'' diye sordum Bulut'a doğru dönerek. Dudakları güzel bir gülümsemeyle kıvrıldı.

''Aslında dün bitmişti.'' Dedi kısa bir an bakıp göz kırparken. Araba durduğunda geldiğimiz yere baktım. Deniz kenarında küçük ama şirin bir yerdi. Arabadan inip dışarıdaki masalardan birine oturduk ve siparişlerimizi verdik. Biraz daha dikkatli baktım ona. Bakışlarında Çağan'ı görüyordum sanki. Gözlerinin rengi, bakışlarının derinliği, konuşmaları babasının bir kopyası gibiydi.

Bulut, her zaman sakin bir çocuk olmuştu. Küçükken ağladığında bile çok fazla sesi çıkmaz içini çeke çeke ağlardı. Onun o hali kalbime yük olurdu sanki. Gözleri sıcacık bakar, gülümsediğinde insanın içine huzur dolardı.

Bakışlarım dikkatle yüzünde gezindi bir an için. Sanki bakışlarında farklı bir şeyler vardı. Elindeki kahveden bir yudum alıp bana baktı ve gülümsedi. Dudaklarım kıvrılırken öne doğru eğildim.

''Bana anlatmak istediğin bir şey var mı oğlum?'' diye sordum bakışlarımı gözlerine çevirerek. Bakışlarını kısa bir an için kaçırdı ve tekrar bana baktığında küçük bir gülümseme yerleşti dudaklarına.

''Ben de tam bilmiyorum annem.'' Dedi sıkıntıyla iç çekerek. Kaşlarım çatılırken uzanıp masanın üzerindeki elini tuttum.

''Bulut?'' dedim merakla. ''Hiçbir şeyin seni üzmesine, kalbini kırmasına izin verme olur mu oğlum?'' Burukça gülümseyip beni başıyla onayladı. Onun bu hali beni meraklandırsa da üzerine gitmedim. Bir süre daha oturduktan sonra yola çıktığımızda Bulut arabayı Çiğdem annenin evinin önünde durdurdu.

Çiğdem anne bu akşam hepimizi yemeğe çağırmıştı. Yorulmaması için ne kadar ısrar etsek de bizi dinlememiş ve yemekleri kendisinin yapacağını söyleyip konuyu kapatmıştı. En azından diğer işleri yapmaması konusunda ikna edebilmiştik onu.

Bahçe kapısını açıp içeriye girdiğimizde arka bahçeden gelen seslerle dudaklarıma küçük bir gülümseme yerleşti. Herkes buradaydı. Özgür ve Aslı arayıp geleceklerini haber vermişlerdi, aynı şekilde Selen ve Umut'un da geleceğini biliyordum ama Derin ve Yiğit'i görmek benim için sürpriz olmuştu. Uzun süredir yurtdışındaydılar ve bir süre daha gelmeyeceklerini sanıyordum. Arda, Çağlar ve Eylül gelememişlerdi sadece.

İçeriye girdiğimizde herkesle teker teker sarıldım ve Çağan'ın yanına gidip kollarımı beline sardım. Başımın üstüne bırakılan öpücükle gülümsemem büyürken başımı göğsüne yasladım.

''Bahar'ım, hoş geldin.'' Dedi bakışları gözlerimi bulduğunda.

''Hoş buldum ömrüm.'' Dedim ve biraz geriye çekildim. ''Bugün yerini oğluma bırakmışsın.'' Gülümseyip başını salladı.

''Sürpriz oldu bana da Bahar'ım. Bir de...'' dedi kaşları hafifçe çatılırken. ''Sesinde kalbimi rahatsız eden bir şeyler vardı Bahar'ım. Belki sen sıkıntısını öğrenirsin diye düşündüm.'' Sıkıntıyla derin bir nefes aldım.

''Ben de hissettim bir şeyler ama çok da üstüne gitmedim. Zamanı gelince öğreniriz nasıl olsa.'' Dedim gülümseyerek. Başıyla beni onayladığında Çiğdem annenin karşısındaki koltuğa oturduk.

 

Bulut, babaannesinin yanına oturmuş ve başını omzuna yaslamıştı. Çiğdem anne de onun elini tutmuş gülümseyerek ona bakıyordu. Aklıma birkaç yıl önce olanlar geldiğinde kalbim acıyla kasıldı. O gün uzun zaman sonra ilk kez kaybetme korkusunu yaşamıştık hepimiz ve bir kez daha o korkuyu yaşamak en çok korktuğum şeylerden biriydi.

Birkaç yıl önce Çiğdem anne çok ağır bir kalp krizi geçirmişti. Gözlerimizin önünde bir anda yere yığılmış ve nefessiz kalmıştı. Hastaneye gidene kadar iki kez kalbi durmuştu ama çok şükür ki bırakmamıştı bizi ve hayata geri dönmüştü. İki hafta yoğun bakımda kalmıştı Çiğdem anne, o günler hepimiz için o kadar zordu ki! Çağan ve Buğra abinin o günlerdeki halini hatırlamak bile istemiyordum.

İkisi de bir an olsun yoğun bakımın önünden ayrılmamışlardı ve günlerce tek bir lokma geçirememiştik boğazlarından. Çağan'ın gözlerine yerleşen o korku her hatırladığımda kalbimi sızlatıyordu. Annesi için korkan küçük bir çocuk gibiydi. Hiç konuşmuyor, tek lokma yemek yemiyor ve uyumamak için direniyordu. İçinde tuttuğu hıçkırıkları kalbimde yankılanıyordu sanki.

İki hafta sonra Çiğdem anne gözlerini açtığında hayat bizim için bir kez daha başlamıştı sanki. O günden sonra hepimiz daha çok üstüne düşer olmuştuk Çiğdem annemin. Hastaneden çıktığımız gün eve geldiğimizde Çağan başını dizlerime koymuş ve iki hafta boyunca içinde tuttuğu hıçkırıklarını serbest bırakmıştı. İçinde biriken acıyı atmak için saatlerce ağlamış, beni de kendisiyle birlikte ağlatmıştı.

Çiğdem anne bana da Kayra'ya da anne olmuştu. Annesizliğimizi bir an olsun hissettirmemişti ikimize de. Onun bendeki yeri o kadar büyüktü ki şimdi karşımda oturup bize gülümseyen gözlerle bakarken bir kez daha bize döndüğü için dua ediyordum.

Bulut'un durumu ise daha farklıydı, o babaannesinin durumuyla ilgili kendisini suçluyordu biliyordum. Onun bir suçu olmadığına ikna etmeye çalışsak da emindim ki o, içten içe kendini suçlamaya devam ediyordu.

''Babaların en yakışıklısı?'' Rüya'nın seslenmesiyle daldığım düşüncelerden çıktım ve ona baktım.

''Efendim Brütüs bir!'' Çağan'ın verdiği cevapla ufak bir kahkaha atarken Rüya derin bir nefes alıp kaşlarını çattı.

''Babam hala mı ama ya?'' dedi isyan eden bir sesle. ''Hani konuşmuştuk, barışmıştık?'' Çağan bana göz kırpıp ayağa kalktı ve Rüya'nın yanına gidip saçlarına bir öpücük bıraktı. Öykü de babasının yanına gidip sarıldığında gülümseyerek onlara baktım.

''Brütüs mü?'' Buğra abinin sorusuyla ona döndüm ve birkaç gün önce olanları anlattım. Herkes kahkahalarla gülerken Çağan, kaşlarını çattı ve bize baktı.

''Çağan!'' Buğra abinin seslenmesiyle Çağan abisine baktı.

''Artık ben de senin damatlarınla karşılıklı göbek atabilirim değil mi abiciğim?'' dedi küçük bir kahkaha atarken. Çağan yüzünü buruşturup abisine baktı ve derin bir nefes aldı.

''Yirmi yıl geçti abi yirmi yıl! Sen hala mı unutmadın onu ya?'' Buğra abi tek kaşını kaldırıp ona baktı.

''Asla unutmam!'' dedi ve yanında oturan Ada'ya ve Nehir'e sevgiyle baktı. Diğer yanındaki Kayra'yı kendisine biraz daha çekip sıkıca sarıldı.

''En azından bizim şu an için bir tane damat adayımız var Kayra'm.'' Dedi sıkıntılı bir sesle.

.....&&&&&&.....

Yemeklerimizi yemiş kahvelerimizi içerken bakışlarım masanın etrafındaki aileme kaydı. Herkes dudaklarındaki güzel gülümsemeyle birbirine bir şeyler anlatıyor, hepimizin huzuru gözlerimizden okunuyordu.

Bakışlarım yanımda oturan Bahar'ıma kaydığında dudaklarıma kocaman bir gülümseme yerleşti. Yirmi altı yıl önce bir anda hayatıma girip benim ömrüm olmuş, bana kocaman bir aile vermişti. Gözlerine yerleşen ilkbaharları taşımıştı kalbime. Bir kadını her geçen gün daha büyük bir aşkla sevmenin ne demek olduğunu öğretmişti bana. İki kalbin nasıl tamamlanabileceğini yaşamıştık ve yaşıyorduk birlikte.

Bakışları beni bulduğunda gözlerinin içinde gezindi bakışlarım ve ikimizin de dudaklarına kocaman bir gülümseme yerleşti. Yıllar geçse de kalbim onun her bakışında deli gibi çırpınmaya devam ediyordu.

Ben en büyük mutluluklarımı onunla yaşamıştım ve yaşamaya devam ediyordum. Birbirimizle tamamlanmış, biz değil 'bir' olmuştuk. Mutluluk baharı olmuştuk birbirimize.

Bahar'ımı kendime çekip ona sıkıca sarıldım ve dudaklarımı önce dudaklarına sonra ise alnına bastırdım ve upuzun bir öpücük bıraktım kokusunu içime çekerek. Bakışlarımız birbirini bulduğunda yanaklarımı okşayan elleriyle gözlerimi kapattım ve onu kendime biraz daha çekerek gözlerine bir kez daha baktım.

''Sen benim ömrümsün.'' Dedi sadece bizim duyabileceğimiz bir sesle. Gülümsedim ve alınlarımızı birleştirip gözlerine tüm sevgimle bakıp söylemekten asla bıkmayacağım o cümleyi fısıldadım.

''Sen benim ilkbaharımsın!''

-SON-

Continue Reading

You'll Also Like

1.8M 128K 30
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
2.8M 144K 16
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
1.1K 621 20
Genç asiklar..."KARADENIZ"...
983K 54.4K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...