Mutluluk Baharı(YAYIMDA-TAMAM...

By catti-brie

225K 10K 7.5K

''Geç kaldım değil mi?'' diye sordum ümitsizce bakışlarımı tekrar ona çevirirken. Gözlerimin en derinine bakt... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Uzaklardan Bir Alıntı
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Uzaklardan Bir Alıntı 2
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36 (FİNAL)
MERHABA
YILLAR SONRA...
YENİ HİKAYE
Merhaba
YENİ HİKAYE ALINTISI
YENİ HİKAYE ALINTISI 2

Bölüm 21

3.7K 191 137
By catti-brie

Merhaba:) Sanırım biraz geç kaldım ama yoğun bir dönemin içindeyim o yüzden aksamalar olabiliyor. Kontrol ettim ama yazım yanlışları varsa kusura bakmayın:)

Oy ve yorumlarınızı görmeyi çok isterim. İyi okumalar:)

21. Bölüm

Öğrendiklerimden sonra her konuda daha dikkatli olmaya başlamıştım. Sabahları Bahar'la birlikte çıkıyordum ve akşamları da onu işten ben alıyordum. O adamların ne kadar ileriye gideceğini bilememek beni her geçen an biraz daha tedirgin ediyordu. Onlar hakkında yaptığım araştırmalar o adamların tehlikeli olduğu gerçeğini bir kez daha önüme sermişti.

Bahar'ımın hareketlerime anlam veremediğinin farkındaydım ve en kısa zamanda neler olduğunu ona anlatmam gerekiyordu. İşten çıkmadan önce Bahar'ımı aradığımda bana kendisini iyi hissetmediğini ve bu yüzden de eve erken geldiğini söylemişti. Kötü bir durum olmadığını söylese de bütün gün aklım onda kalmıştı ve şimdi de her zamankinden daha erken bir saatte eve gelmiştim.

Kapıyı açıp içeriye girdiğimde evin sessizliği bir an için içimin huzursuzlukla kaplanmasına neden oldu. Bahar'ımın sesine o kadar alışmıştım ki evin sessizliği bana yabancı hissettiriyordu.

Salona gittiğimde bakışlarım koltukta uyuyan Bahar'ımı buldu. Üstümdeki ceketi diğer koltuğun kenarına bırakıp sessiz adımlarla yanına gittim ve koltuğun boş kalan kısmına, yanına oturdum. Derin bir uykuda olduğunu belli eden düzenli nefesleri içimi rahatlatsa da yüzünün beyazlığı endişelenmeme neden oluyordu. Üzerindeki battaniyeyi düzeltip elimi yavaşça yanağına koydum. Elime değen sıcaklık kaşlarımın çatılmasına neden olurken ona doğru uzanıp dudaklarımı alnına bastırdım. Dudaklarım sıcacık teniyle buluştuğunda kaşlarım biraz daha çatıldı ve hızla üzerindeki battaniyeyi çektim. Bedeninden geçen ürpermeyi görsem de battaniyeyi tamamen üzerinden çekip kenara attım. Gözlerini yavaşça açtığında halsizce bana baktı.

''Çağan?'' Kısık ve pürüzlü çıkan sesini duyduğumda sıkıntıyla nefes aldım.

''Bahar'ım?'' dedim ve ona doğru eğilip yüzüne gelen saçlarını geriye attım. ''Neden bana söylemedin hasta olduğunu, daha erken gelirdim hastaneye giderdik.'' Zorlukla yutkundu ve sırtını yastığa yaslayıp oturdu.

''İyiyim ben Çağan, abartılacak bir şey yok.'' Dedi halsizce ve derin bir nefes aldı.

''Nasıl iyisin Bahar'ım!'' dedim kızgın çıkan sesimle. ''Ateşin var, titriyorsun, rengin bembeyaz olmuş.'' Titrek bir nefes alıp başını koltuğun arkasına yasladı ve kızaran gözleriyle bana baktı.

''Çok üşüyorum.'' Dedi bedeninden yeni bir ürperti geçerken. Uzanıp ona sımsıkı sarıldım ve fısıldadım.

''Hastaneye gidelim.'' Başını olumsuzca iki yana salladığında derin bir nefes aldım.

''Bahar'ım-'' Elini yanağıma koyup gözlerime baktı.

''Eve gelmeden önce gittim ömrüm merak etme. İlaçlarımı da içtim. Biraz dinlenirsem bir şeyim kalmaz.'' Dikkatle gözlerine baktığımda beni onaylarcasına başını salladı. Derin bir nefes alıp yanağını okşadım ve dudaklarımı alnına bastırdım.

''Keşke haber verseydin Bahar'ım ben de gelirdim seninle.'' Dudakları küçük bir gülümsemeyle kıvrıldı ve başını yastığa koyup gözlerime baktı.

''Çağan?'' Gözleri kapanmak için uğraşırken uzandığı koltukta bana doğru döndü.

''Efendim Bahar'ım?''

''Hani, zamanı geriye alabilsem çocukluğuma geri dönmek isterdim derler ya hep?'' Kısık sesiyle söylediği cümleyle birlikte bedenimi tamamen ona doğru çevirdim ve gözlerine baktım.

''Evet?'' Sonra uzandığı koltukta biraz daha yerleşti ve devam etti.

''Ben istemezdim.'' Bana doğru uzattığı elini tuttum ve dinlemeye devam ettim. ''Ben, seninle ilk tanıştığımız ana geri dönmek isterdim.'' dedi yorgun sesiyle ve gözlerini de hastalığın verdiği yorgunlukla kapadı. Ona biraz daha yaklaştım. Saçlarını okşadım ve biraz olsun neşelendirmek için muzır bir sesle sordum.

''Neden? Zamanında yeterince kaçamadın herhalde benden, daha çok mu kaçmak istiyorsun yoksa?'' Hafifçe gülümseyerek elimin üstüne vurdu.

''Hâlâ mı Çağan ya? Saçmalama ondan değil!''

''Neden peki?'' Elini tuttuğum elimi yastığın üzerine koyup yanağını da elime yasladı ve gözlerini tekrar kapattı. Nefesini yorgun ve yavaş bir şekilde bıraktı.

''Seni üzdüğüm her anı telafi edebilmek için...''

Gözlerim dolmaya başlarken uzanıp alnına uzun bir öpücük bıraktım ve yavaşça koltuğa, yanına uzanıp onu da göğsüme çekip sıkıca sarıldım.

''Buna gerek yok ki Bahar'ım.'' Dedim uykuya dalması için saçlarını okşarken. ''Üzüldüğüm her anı çoktan telafi ettin sen.''

........&&&&&&......&&&&&&&.......

Bahar biraz daha iyi olsa da iki gündür ben de işlerimi abimin üzerine yıkıp evde kalmıştım. İlaçları iyi gelmiş ve çok şükür ki iyileşmeye başlamıştı. Koltukta birbirimize sarılmış film izliyorduk. Aklımın bir köşesi hala o adamlarda olsa da yeni bir haberin çıkmaması biraz daha sakin kalmama yardım ediyordu.

Bir elim Bahar'ımın saçlarında dolaşırken uzanıp saçlarına bir öpücük bıraktım. Bana biraz daha yaklaşıp bir elini kalbimin üstüne koydu ve filmi dikkatle izlemeye devam etti. Gülümsedim. Aynı filmi belki de onuncu kez izliyordu ama yine de verdiği tepkiler sanki daha önce izlememiş gibiydi.

Çalan telefonumun sesiyle oturduğum koltukta biraz toparlanıp yan taraftaki telefonumu elime aldım. Bahar merakla bana bakıyordu.

''Abim arıyor.'' Dedim ve telefonu açtım.

''Efendim abi?''

''Çağan, nasılsın abim?'' Bahar da oturduğu yerde biraz doğruldu ve bana bakmaya devam etti.

''İyiyim abi sağ ol. Bir şey mi oldu?'' Abim hafifçe öksürdü ve sesini toparladı. Arkasından gelecek olan şeyi merakla beklemeye başladım.

''Çağan, anlaşma yapacağımız şirketle toplantı için İspanya'ya gitmen gerekiyor benim çalışkan kardeşim.'' dedi gülmemek için zor tuttuğu sesiyle. Kaşlarım çatılırken söylediklerini içimden tekrar ettim ve derin bir nefes aldım. Bilerek yapmıyorsa ben de Çağan değilim?

''Ne demek İspanya'ya gidiyorum, sen ne güne duruyorsun abiciğim sen gitsene!'' dedim sinirli bir sesle. Küçük bir kahkaha attı.

''Ben karımı ve bebeğimi bırakıp da hiçbir yere gidemem, oğlum. Evli adamım ben, evim barkım var benim!'' Oturduğum yerde biraz daha dikleştim.

''Sana da... Senin evine de!''

''Düzgün konuş almayayım ayağımın altına abiciğim! İki gün sonra gideceksin, bileti ayarladım ben. Merak etme çok ayrılmayacaksın Bahar'ından, üç günlüğüne gidiyorsun.'' Saçlarımı sıkıntıyla karıştırdım.

''Ne? Abi ben niye gidiyorum senin gibi benim de evim barkım var!''

''Kapat hadi kapat, oyalama beni eve gideceğim daha Kayra'mı özledim.''

''Abi-''Telefonu çoktan kapatmıştı bile. Sinirle telefonu sıktım elimde. Bana merakla bakan Bahar'ıma döndüm.

''Çağan, ne oldu, ne diyor Buğra Abi?''

''Gel bana yumruğu çak diyor!'' Bahar bana şaşkınlıkla baktı ve tamamen bana doğru dönüp oturdu.

''Ne? Çağan ne diyorsun Allah aşkına?'' Sıkıntıyla bir nefes aldım.

''İspanya'ya gitmem gerekiyormuş ortaklık anlaşması için üç günlüğüne, bir de uçak bileti almış!'' Bakışlarına hüzün yerleşirken uzanıp elini tuttum.

''Yaa, üç gün mü? Ne zaman gideceksin?'' dedi Bahar üzgün sesiyle. Sıkıntıyla derin bir nefes aldım.

''İki gün sonra ama önce bilet ayarlamam lazım.'' Şaşkınca baktı yüzüme anlamadı tabii bahar kokulum benim.

''E bilet ayarlanmış ya işte daha ne bileti alacaksın?'' Sıkıntıyla iç çektim. Nasıl söyleyeceğim ki şimdi acaba ben bunu? Elimi saçlarımın arasına getirip saçlarımı karıştırdım ve dikkatle Bahar'ıma baktım. Dudaklarıma utangaç bir gülümseme yerleştirdim.

''Iıı, bir değişiklik yapayım, gemiyle gideyim diyorum Bahar'ım, sen ne dersin?''

Bahar önce bir durdu, sonra kahkahalarla gülmeye başladı. ''Ne gemisi Çağan?''

Kaşlarımı çattım ve bir anda kendimi durduramadan öfkeyle atıldım. ''Aşk gemisi Bahar'ım sence ne gemisi olabilir? Korkuyorum kızım yüksekten ne gülüyorsun? Ben keyfimden her yere arabayla gidiyorum sanki zevk alıyorum trafikte sürünmekten! Bahar gülmesene!''

Bahar, zorla da olsa gülmeyi kesti ama hala gülmemek için zorluyordu kendini. Derin bir nefes alıp saçlarımı karıştırdım. Yüzümü ellerimin arasına aldım ve gözlerimi kapattım. Ben o uçağa nasıl binecektim ki?

''Ben karar verdim zaten gemiyle gideceğim.'' Kaşlarını çattı güzel bakışlım. Sonra parmağını sallayıp öfkeyle konuştu.

''Saçmalama Çağan! Ben çocuklarımı babalarının yaşlı halleriyle tanıştıramam anladın mı beni? Gemiyle gidecekmiş! Üç gün kalacağı yere bir ayda gidecek sonra bilmem kaç ayda dönecek!''

Sonrasını takip edemedim, o sinirli hali, hızlı hızlı konuşması o kadar güzeldi ki! O konuşmaya devam ederken oturduğum yerde ona doğru daha çok kaydım ve tam yanına oturdum.

''Demek çocuklarımın benim yaşlı halimle tanışmasını istemiyorsun?'' dedim çapkın bir gülümsemeyle, ellerimi beline sıkıca sardım.

''O-o öylesine... Ça-Çağan ne yapıyorsun?'' dedi titreyen sesiyle. Dudaklarım muzırca kıvrılırken ona doğru eğildim.

''Babalarının genç haliyle tanışacak çocuklar mı yapsak diyorum Bahar'ım.'' dedim ve cevap vermesine izin vermeden dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

.........&&&&&&.........&&&&&&.........

Yatakta birbirimize sarılmış yatarken Çağan'ın bir eli saçlarımın üzerinde dolaşıyordu. Onun kokusu burnuma her dolduğunda, varlığını her hissettiğimde kalbimin mutlulukla büyüdüğünü ve yerine sığmakta zorlandığını hissediyordum.

Gideceği için üzülsem de yükseklik korkusu olduğunu ağzından kaçırmasına çok şaşırmıştım. Şimdiye kadar bana bununla ilgili hiçbir şey söylememiş, korkusunu bana hiçbir şekilde belli etmemişti.

Başımı bulunduğu yere biraz daha yasladım ve beline sıkıca sarıldım. Beni sıkıca sarıp başıma bir öpücük kondurdu.

''Çağan? Neden bana bunu daha önce söylemedin?'' Çağan yatakta biraz doğrularak baktı bana.

''Neyi söylemedim Bahar'ım?'' dedi yumuşacık bir sesle. Bakışlarımı gözlerine çevirdim.

''Yükseklik korkun olduğunu.'' Kaşları çatıldı, dikkatle gözlerime baktı.

''Sen de mi dalga geçeceksin?'' dedi kızgınlıkla. Adam bir anda pamuk şekerden dikenli tele döndü. Ne dedim ki şimdi ben?

''Çağan ne diyorsun Allah aşkına? Niye dalga geçeyim seninle, sadece merak ediyorum. O da mı suç?''

Başını tamamen bana çevirip dikkatle gözlerime baktı. Dalga geçip geçmediğimi anlamaya çalışıyordu sanırım. Başımı bir kez daha göğsüne yaslamamı sağlayıp beni kollarının arasına aldı. Ben de beline sarıldım.

''Tamam tamam kızma. Anlatacağım!''

Seslice ofladı önce, sonra kollarını biraz daha sıktı, başımın üstüne kocaman bir öpücük bıraktı. Gözleri sanki eski anılara bakıyor gibi bir hal aldı.

''Sanırım sekiz yaşındaydım. Bir gün abimle okuldan çıktıktan sonra eve gitmeyip lunaparka gitmiştik. Babam söz vermişti ama her zamanki gibi işi daha önemliydi, bizi unutmuştu. Biz de, çocuk aklı işte, onu cezalandırmak istedik. Kimseye haber vermeden gittik lunaparka. Ben sekiz yaşındayım abim de dokuz. '' Güldü.

''Ben içeriye girer girmez dönme dolaba koştum. O kadar büyüktü ki gözümü ondan alamadım. Rengarenk ışıkları vardı, ışıl ışıldı böyle kocaman.''

O kadar tatlı anlatıyordu ki, gözlerinde o sekiz yaşındaki çocuğun gözlerindeki parıltıları görebiliyordum. Daha da sıkı sarıldım ona ve dinlemeye devam ettim.

''O kadar çok ısrar ettim ki abim de dayanamadı, sonunda bindik dönme dolaba. En yükseğe çıkarken her yer o kadar güzel gözüküyordu ki! Güneşin batışı, lunaparkın içindeki insanlar, yoldan geçen arabalar... Hepsi hâlâ gözümün önünde sanki.

Sonra bir anda durduk. Işıklar söndü, dönme dolabın en tepesinde kaldık. Abimin elimi tuttuğunu hatırlıyorum, beni sakinleştirmeye çalışmasını. Ama hareket etmiyorduk ve bu beni daha da korkutuyordu. Titremeye başladım ben ama durduramıyorum kendimi. Abim 'Sakın aşağıya bakma.' dedi ama ben bakmıştım bile. Biraz önce çok güzel olan her şey bir anda korkunç canavarlara dönüştü resmen. Sanki böyle aşağıya çekiliyormuş gibi hissettim. ''

Bedeninden geçen ürpertiyi hissedince belindeki kollarımı biraz daha sıktım ve saha sıkı sarıldım ona. ''Sonra ne oldu?'' diye sordum merakla. Başımın üstüne bir öpücük kondurdu tekrar ve devam etti.

''Ne kadar geçti bilmiyorum ama ben artık bayılmak üzereydim. Bizi aşağıya indirdiklerinde adım atamıyordum, böyle sanki, ayaklarım birbirine dolanıyordu. En son hatırladığım abimin bana sarılıp 'korkma abiciğim kurtulduk' deyişiydi. Gerisi zaten kapkara bir boşluktu.

Bir kez daha gözlerimi açtığımda hastanedeydik. Annem, abim, babam yatağın başında durmuş bana bakıyorlardı. Annem ve abimin gözlerinde şefkat vardı korku vardı ama babam... O, öfkeli bakıyordu bana. Ve biliyor musun bana ilk söylediği cümle ne oldu?'' Neşeden yoksun bir gülümseme belirdi dudaklarında. '' 'Senin aptallığın yüzünden ne kadar zaman kaybettim biliyor musun?' Sadece bu! İşte o günden sonra hep korktum yüksekten.''

Başımı kaldırdım ve yanağına küçük bir öpücük bıraktım.

''Biliyor musun? Ben de karanlıktan korkuyorum. Çocukluğumdan beri hep gece lambasının ışığında uyurdum, karanlık odada uyuyamazdım.''

Şaşkınca bana baktı. ''Ama şimdi karanlıkta uyuyoruz. Hâlâ korkuyor musun, neden söylemedin bana?'' dedi şaşkınlıktan kızgınlığa geçiş yapan sesiyle. Gözlerinin en derinini görmek ister gibi baktım gözlerinin içine.

''Çünkü yanımda sen varsın, yatağa yattığımda, gözlerimi kapattığımda karanlığı değil seni görüyorum. Sen yanımdayken karanlık beni korkutmuyor.''

Kalbini yansıtan, çok güzel bir gülüş belirdi dudaklarında ve alnıma derin bir öpücük bıraktı. Bir anda aklıma gelen şeyle hafifçe doğruldum ve başımı ona çevirdim.

''Ama Çağan... Sen bana dönme dolabın en tepesinde evlenme teklifi ettin! Sen yüksekten korkuyorsan eğer... Nasıl?'' dedim cümlemi toparlayamayarak. Gülümsedi ve tekrar başımı göğsüne yaslayıp yatmamı sağladı.

''O zaman da korkmuştum, o dönme dolabın en üstünde sana evlenme teklif ederken de yüksekten korkuyordum evet. Ama seni kaybetmekten, bana hayır demenden daha çok korkuyordum. Ve sen de dönme dolapları çok seviyordun.'' dedi yumuşacık bir sesle. Başımı kaldırıp dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım ve beline sardım kollarımı. Daha sıkı sarıldık birbirimize. Sonra, kendini biraz geri çekip gözlerime baktı ve gülümsedi.

''Birlikte İspanya'ya uçmaya ne dersin?'' Şaşkınlıkla ona baktım.

''Birlikte mi?'' Beni başıyla onayladı ve yattığı yerde doğrulup ışıl ışıl parlayan gözlerle bana baktı.

''Hem tatil yapmış oluruz Bahar'ım, olmaz mı?''

O kadar güzel ve umutla baktı ki bana kıyamadım ve başımı sallayıp onu onayladım.

Ertesi gün bütün işlemleri halletmek için uğraştık ve iki gün sonra gitmek için hazırdık. Çağan belli etmemeye çalışsa da havaalanına yaklaştıkça huzursuz olmaya başladığını hissedebiliyordum. Yine de sadece yükseklik korkusuyla ilgili değildi tedirginliği, bunu da anlayabiliyordum. Son zamanlarda onu öfkelendiren, korkutan bir şeyler vardı ve ne olduğunu sorsam da bana net bir şey anlatmıyor, işle ilgili ufak sorunlar olduğunu söylüyordu. Öyle olmadığını adım gibi bilsem de sabrediyordum.

Havaalanına geldiğimizde arabayı otoparka bırakıp içeriye geçtik. Gerekli işlemleri yaptıktan sonra birer kahve alıp uçağın saatini beklemeye başladık.

Uçağın saati yaklaştıkça Çağan'ın huzursuzlandığını hissediyordum. Sürekli elleriyle oynuyor ve derin nefesler alıyordu. Ona doğru uzanıp elini tuttum ve bana bakmasını sağladım.

''İyi misin ömrüm? Bak... Sorun olacaksa vazgeçebiliriz, Buğra Abi'yle konuşuruz.'' Elimi sıkıca tuttu, gergin bir şekilde gülümsedi.

''Sorun yok, iyiyim ben.'' Başımı omzuna koydum ve elini daha sıkı tuttum. Uçuş anonsu yapıldığında ikimiz de ayağa kalktık ve ilerlemeye başladık. Koltuklarımıza yerleştiğimizde Çağan'ın daha da kötü olduğunu gördüm. Yüzü bembeyaz olmuştu ve elleri titriyordu. O hiçbir şeyden korkmayan adam, küçük bir çocuk gibiydi şimdi. Elini sıkıca tuttum ve yanında olduğumu hissetmesini istedim. Başını bana doğru çevirdi ve gülümsedi. Korkuyu gözlerinde görebiliyordum ama yine de beni endişelendirmemek için korkusunu saklamaya çalışıyordu. Uçak havalanmaya başladığında gözlerini sımsıkı yumdu ve koltuğun kenarına tutundu boşta olan eliyle. Elimi saçlarına götürüp okşadım önce, sonraysa başını göğsüme, kalbimin üzerine yaslamasını sağladım.

''Ben buradayım tamam mı, yanındayım. Uçakta olduğumuzu düşünme şimdi, evimizdeyiz ve birbirimize sarılarak oturuyoruz. '' dedim kısık bir sesle. Vücudu biraz daha gevşemişti, başını göğsüme iyice yasladı. Kolları belimi sıkıca sardı. Bir elimle omuzlarını sarmaya çalışırken diğer elimle saçlarını okşuyordum.

''Kalp atışların...'' dedi kısık bir sesle. ''Huzur veren bir ninni gibi.''

Saçlarına büyük bir öpücük bıraktım gülümseyerek. Birkaç dakika sessizce durduk.

''Çağan?'' Cevap vermedi, başımı yüzüne doğru eğip baktığımda uyumuş olduğunu gördüm. Her ne kadar bilmediğimi sansa da bütün gece uyuyamadığını biliyordum şimdi de uyuyakalmıştı. Bu daha iyiydi onun için.

Gülümsedim ve başımı başına yasladım. 'Bu adamı daha ne kadar sevebilirim?' diye düşünerek ben de uykuya daldım.

İki Hafta Sonra...

İspanya'dan birkaç gün önce dönmüştük ve bugün de o süre içinde biriken işlerimi tamamlamaya çalışıyordum. Bir daha uçağa binebileceğimi hiç ama hiç zannetmiyordum. Bahar'ımın yanımda olması beni biraz rahatlatsa da o kadar yüksekte olduğumuzu bilmek beni deli gibi korkutuyordu.

Dün Kerem'le konuşmuştum. Babamın ve Gökhan Bayrın'ın başka birkaç şirketle daha görüştüklerini ve tehditlerin devam ettiğini söylemişti. Onları uyarmama rağmen hala bildiklerini okumaya devam ediyorlardı ve artık bu duruma el atmanın zamanının geldiğini fark etmiştim. Bu süre içinde öğrendiğim her şeyi abime de anlatmıştım ve o da beni dikkatli olmam için uyarmış, neler yapabileceğimizi araştırmaya başlamıştı.

Akşama doğru telefonumun sesini duyduğumda başımı dosyalardan kaldırdım ve telefonu hiç ekrana bakmadan yanıtladım.

''Alo?'' Karşıdan duyduğum telaşlı ses kaşlarımı çatmama neden oldu.

''Alo Çağan, şirkette misin?'' Sesi tanıdığımda kaşlarım biraz daha çatıldı.

''Gökhan Bey?''

''Evet benim Çağan, şirkette misin?'' Şaşkınlıkla yanıtladım onu.

''Evet ama ne ol-'' Yüzüme kapanan telefonla şaşkınlığın yanında anlamsız bir korku da sarmaya başladı etrafımı. Beş dakika kadar sonra kapım hızla açıldı ve Gökhan Bey içeriye girdi.

''Çağan, bak şunlara!'' dedi ve önüme birkaç fotoğraf bıraktı. Hepsi Bahar'ın fotoğrafıydı ve bu da neydi böyle? Gidip geldiği her yer, yaptığı her şey fotoğraflanmıştı. Kim? Kim takip etmişti Bahar'ımı?

Öfkeyle Gökhan Bey'e baktım. ''Kim?'' dedim sadece. Başını iki yana salladı.

''Emin değilim ama en son aldığımız işle bir ilgisi olabilir.'' Hızla yerimden kalktım ve tam karşısına geçip ceketinin yakasından tuttum ve hızla ittim onu.

''Size çevrenizdeki pislikleri, düşmanlarınızı Bahar'dan uzak tutun demiştim!'' diye bağırdım hınçla.

''Çağan ben-'' Onu bırakıp arabamın anahtarını aldım ve hızla holdingden çıkıp arabama bindim. Eve geldiğimde bahçe kapısı açıktı, hep kapalı olurdu, niye açıktı şimdi? Hızlı adımlarla yürürken ayağımın altında kırılan bir şeyi fark etmemle durdum ve yere baktım. Ama bu... Bu Bahar'ın telefonuydu.

Kalbime çöken ağırlıkla yere eğilip telefonu aldım ve gözlerim o an evin kapısını buldu. Ardına kadar açıktı. Koşarak içeriye girdim. Kalbim korkudan delicesine atıyor ve nefesim daralıyordu. Her yeri aradım, her odaya baktım teker teker ama yoktu işte. Bahar'ım yoktu. Bugün işe gitmemişti, evde olacaktı ama yoktu işte! Koşar adımlarla aşağıya indiğimde Gökhan Bey gelmiş ve telefonla konuşuyordu.

''NE?'' O an içimde bir şeyler koptu, kırıldı, bütün ruhum onlarca parçaya ayrıldı. Anlamıştım, Bahar'ıma bir şey olduğunu kalbim anlamış ve acıyla atmaya başlamıştı. Gökhan Bey bana ilk defa gerçekten korkmuş gözlerle baktı. Duyduğum cümle içimi bir kor gibi yakarken sendeledim ve arkamdaki sandalyeye tutundum hızla.

''Bahar...'' dedi kısık bir sesle. ''Bahar'ı kaçırmışlar!''

Continue Reading

You'll Also Like

1.8M 128K 30
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
1.7M 109K 59
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Mine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru ke...
201K 844 2
Kaderimin armağanı kitabımız tükendiği için bölümler yeniden sizlerle 🌹❣️ Hikayeme şans vermeniz dileğile #romantizm#dram İlk yayınlanma tarihi: 5...
4.9M 229K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...