Mutluluk Baharı(YAYIMDA-TAMAM...

By catti-brie

225K 10K 7.5K

''Geç kaldım değil mi?'' diye sordum ümitsizce bakışlarımı tekrar ona çevirirken. Gözlerimin en derinine bakt... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Uzaklardan Bir Alıntı
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Uzaklardan Bir Alıntı 2
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36 (FİNAL)
MERHABA
YILLAR SONRA...
YENİ HİKAYE
Merhaba
YENİ HİKAYE ALINTISI
YENİ HİKAYE ALINTISI 2

Bölüm 10

5.2K 246 204
By catti-brie

Merhaba:) Bu kez fazla bekletmeden bölümle geldim. Umarım güzel bir bölüm olmuştur deyip bölüme geçiyorum:)

Oy ve yorumları unutmayın olur mu? :)

Bölüm 10

Kapıdan sessiz adımlarla çıkan kadının ardından kısa bir süre baktım. Arkamdaki koltuğa çökercesine oturduğumda engel olamadığım bir damla yaş yanağıma düştü. Bakışlarım kapalı kapıya kilitlenip kalırken kalbimde tarif edemediğim bir acı vardı. Onlara karşı öfkeden başka bir duygu yoktu içimde ama kalbimdeki bu acı, soğukta sızlayan bir kesik gibi ruhumu sızlatıyordu.

İnsan, yaşamı boyunca pek çok şeyi bilemiyordu belki ama en kötüsü kim olduğunu bilememesiydi. Kimdim ben? Yirmi dört yıl boyunca onu yaşadığım Bahar mı yoksa hiç tanımadığım başka biri mi? Yanıt alamadığım sorular boğazıma bir kaya yerleştiriyor sonra o kayayı kalbime doğru yavaş yavaş itiyordu. Derin bir nefes almaya çalışıp gözlerimden akan yaşları sildim. Kendimi biraz toparlayabildiğimde ayağa kalktım ve üzerime ince ceketimi giyip çantamı aldım. Yavaş adımlarla Kayra'nın odasına ilerlerken onun bir toplantıda olduğunu hatırlayıp yönümü değiştirdim ve şirketten çıktığıma dair bir mesaj attım.

Adımlarım birbirini takip ederken hafifçe esmeye başlayan bahar rüzgarını içime çektim derince. Düşüncelerim birbirine sarmaşık gibi dolanırken yönümü deniz kenarına çevirdim. Denizin kokusu beni kendisine çekerken adımlarımı yavaşlattım ve yürüdüm. Ayaklarım ağrıyana, düşüncelerim biraz olsun susuncaya kadar yürüdüm. Başımı kaldırıp geldiğim yere baktığımda Çağan'ın yaşlı ağacının önüne geldiğimi fark ettim. Dudaklarıma küçük bir gülümseme yerleşirken ağacın biraz daha yakınına gelip elimi gövdesine uzattım.

Parmaklarıma değen sert kabuklar sanki yıllardır biriktirdiği acıların eseri gibiydi. Yavaşça yere oturup sırtımı ağacın gövdesine yasladım ve gözlerimi kapattım. Derin derin almaya çalıştığım her nefes sanki boğazıma takılıyor, anlatmanın imkansız olduğu bir hale bürünüyordu. Nefesimin önüne yerleşen setler gözyaşlarımın bentlerini ağır ağır yıkıyor, hıçkırıklarıma özgürlük dağıtıyordu.

Almaya çalıştığım nefesler, saniyeler geçtikçe daha da kesikleşiyor ciğerlerim nefessizlikle yanıyordu. Soluklarım gittikçe hızlanırken asi bir damla yaş gözümden düştü boğazımdan kaçan haykırışla birlikle. Bağırdım, nefesim kesilene kadar, boğazım acıyana kadar bağırdım. Ruhumdaki ağırlık biraz olsun hafiflediğinde gözyaşlarım bahar yağmuru gibi yıkadı acıyan ruhumu. İçimdeki zehri dökene kadar bu defa sessizliğimin eşliğinde, o insanlar için son bir kez daha ağladım.

.................&&&&&...............

Babamla olanlardan sonra Bahar'ımın sevgisi o kadar iyi gelmişti ki! Saçlarımı okşayan parmakları sanki kalbimdeki yaralara dokunmuş, hepsini tek tek iyileştirmeye başlamıştı. Sabah birlikte kahvaltı yaptıktan sonra onu işe bırakıp ben de holdinge geçmiştim.

İşten çıktıktan sonra Bahar'ımı almaya iş yerine gittim. Odasının kapısını tıklatıp açtığımda beni karşılayan boş oda kaşlarımın çatılmasına neden oldu. Kapıyı yavaşça kapatıp Kayra'nın odasına gittim. Kapıyı yavaşça çalıp içeriye girdiğimde Kayra bilgisayarından başını kaldırdı ve beni gördüğünde kocaman gülümsedi.

''Çağan! Hoş geldin.'' Oturduğu koltuğundan kalktığında yanına gidip sarıldım ve ben de gülümsedim.

''Hoş buldum. Nasılsın en sevdiğim yengem?'' dedim masanın önündeki koltuklardan birine otururken. Küçük bir kahkaha attı ve o da karşımdaki koltuğa oturdu.

''Bir tane olduğu için en sevdiğin olmam doğal değil mi sence de?'' Arkama yaslanıp gülümsedim ve derin bir nefes aldım.

''Bahar nerede? Odasında yoktu.'' Kayra'nın bakışları ciddileşirken arkasına yaslandı.

''Öğleden önce çıkmış. Ben bir toplantıdaydım, çıktığını görmedim ama mesaj atmış. Daha sonra da aradım ama telefonu açmadı.''

Duyduklarımla kaşlarım çatılırken öne doğru eğildim. ''Nereye gitmiş peki? Kayra bir şey mi oldu?'' Kayra derin bir nefes aldı ve ellerini önünde birleştirdi.

''Nereye gittiğini ben de bilmiyorum ama bugün...'' dedi ve sustu. Merakla ona bakarken devam etmesi için bekledim.

''Ne oldu Kayra?'' Tekrar derin bir nefes aldı.

''Bugün sabah, Bahar'ın yanına Esra Bayrın gelmiş.'' Duyduğum isimle öfkem harlanırken yumruklarımı sıktım ve dinlemeye devam ettim.

''Bahar bana onun sık sık kendisini aradığını ama telefonlarını açmadığını anlatmıştı.'' Dedi ve bana baktı. Onu başımla onayladım. O kadının Bahar'ımı aradığını ben de biliyordum ama buraya gelebileceğini tahmin etmemiştim.

''Ne konuştuklarını bilmiyorum ama hoş bir konuşma olmadığına eminim!'' dedi üzgün bir sesle.

Hızla ayağa kalktım ve bir elimi sinirle saçlarımdan geçirdim. ''Hepsini mahvedeceğim! Yemin ederim onların hepsini mahvedeceğim Kayra!''

''Çağan-'' Cümlesini tamamlamasına izin vermeden hızlıca ona sarıldım.

''Ben gidip Bahar'ı bulacağım. Sonra görüşürüz.'' Başıyla beni onayladığında hızlı adımlarla odadan çıktım.

Arabama bindiğimde kısa bir an Bahar'ın nereye gidebileceğini düşündüm. Aklıma gelen yerle birlikte dudaklarımı buruk bir gülümseme yokladı. Arabayı çalıştırıp deniz kenarına doğru sürmeye başladım.

Arabayı park edip indim ve kayalıklara doğru yürümeye başladım. Bana sırdaş olan yaşlı ağacımın altında oturan Bahar'ımı gördüğümde hafifçe gülümsedim ve gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

Yaralarımız da acılarımız da birbirimize benziyordu. Konuşmadan, duymadan anlayabiliyorduk birbirimizi. Yalnızlıklarımızı birbirimizin yanında unutup, birbirimizin sevgisinde dinleniyorduk. Yavaş adımlarla yanına gidip ben de sırtımı ağaca yasladım.

''Beni çok dinledi, şimdi seni de sessizce dinledi değil mi?'' Titrek bir nefes alıp bana doğru döndüğünde ilkbahar yeşili gözlerinde biriken yaşlar kalbime sanki bir bıçak sapladı. Ağladığını belli eden kızarıklıklar boğazımı sıkan bir el oldu sanki. Bana doğru yaklaşıp başını göğsüme yasladığında saçlarından yayılan kokuyu içime çektim derince ve saçlarına uzun bir öpücük bıraktım. Onu kendime biraz daha çekip sıkıca sarıldım. Belime sardığı eli üzerimdeki gömleği sıkıca tutarken başını göğsüme biraz daha yasladı.

''Bugün onlar için son kez ağladım Çağan.'' Dedi titreyen sesiyle. ''Bundan sonra hiçbiri için ağlamayacağım, onlar yüzünden üzülmeyeceğim.''

Bir elim saçlarını bulduğunda burnumu saçlarına yasladım ve derin bir nefes aldım.

''Onlar benim ailem değil Çağan, benim ailem sensin!'' Başını biraz yukarıya kaldırıp gözlerine baktım. Kızaran gözlerine küçük birer öpücük bırakıp dudaklarımı alnına bastırdım uzun bir süre. Kendimi biraz geriye çektiğimde bakışlarımı bakışlarına kenetledim ve bir elimi yanağına koyup fısıldadım.

''Benim ailem sensin Bahar'ım!''

..........&&&&&&........&&&&&.........

Gözlerimi açtığımda yattığım yumuşak yatak kaşlarımın hafifçe çatılmasına neden oldu. En son hatırladığım Çağan'la birlikte deniz kenarında konuştuğumuzdu. Bakışlarımı yanıma çevirdiğimde beni karşılaşan derin bir uykudaki Çağan'ın yüzü olmuştu. Yavaşça ona doğru dönüp ellerimi başımın altına koydum. Mavi gözlerini kapatan gözkapakları derin bir uykuda olduğunu belli edercesine hareketsizdi. Bir eli yastığın altında diğeri benim yastığımın üstündeydi. Koyu sarı saçları alnına dökülmüş, yaramaz bir çocuk havası vermişti. Gülümsedim. Başkalarına karşı mesafeli bir duruşu olsa da ailesinin yanında gerçekten de yaramaz bir çocuk gibiydi.

Ona doğru biraz daha yaklaşıp yastığımın üzerindeki elini tuttum. Biraz kıpırdanıp parmaklarını parmaklarımın arasından geçirip ellerimizi kendine doğru çekti. Bakışlarım yüzünün her santiminde gezinirken diğer elim alnına dökülen saçlarına uzandı. İlk tanıştığımızda kısa olan saçları o zamandan beri çok uzamıştı. Saçlarını geriye ittiğimde derin bir nefes alsa da uyanmadı.

Yanağına küçük bir öpücük bırakıp yavaşça yataktan kalktım ve üstünü örtüp odadan çıktım. Aşağıya inip mutfağa girdiğimde ilk gördüğüm hazırlanmış olan kahvaltı masası oldu.

''Günaydın Bahar.'' Birden duyduğum sesle yerimden sıçrayıp arkama döndüğümde Çiğdem teyze dudaklarındaki yaramaz gülümsemeyle bana bakıyordu. Bu haliyle Çağan'a o kadar benziyordu ki ister istemez ben de gülümsedim.

''Günaydın Çiğdem teyze.'' Dedim ve yanına gidip ona sarıldım. Sırtımı okşayan eller bir kez daha anne sıcaklığını yaydı kalbime. Geriye çekildiğimde ellerini yanaklarıma koyup hafifçe okşadı.

''Bugün Çağan'la kahvaltı yapacaktık ama senin burada olduğunu bilmiyordum.'' Dedi tekrar gülümseyerek. ''Seni görmek güzel bir sürpriz oldu.''

''Bana da sürpriz oldu aslında.'' Dedim fısıldayarak. Küçük bir kahkaha atıp sandalyeye oturduğunda ben de kendime bir servis açıp karşısındaki sandalyeye oturdum.

''Ben de buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum.'' Dedim gözlerimi kaçırarak. ''En son deniz kenarındaydık, konuşuyorduk sanırım ben uyuyunca Çağan beni buraya getirmiş.''

Çiğdem teyze elini masanın üzerinden uzatıp elimi tuttu ve gülümsedi. ''Bahar, ben çocuklarıma güveniyorum bu yüzden bana hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin kızım.'' Dedi yumuşacık bir sesle. Gözlerim dolarken ben de hafifçe gülümsedim.

''Nasıl bu kadar anlayışlı olabiliyorsunuz?'' diye sordum kısık bir sesle. Elimi hafifçe sıktı ve tekrar gülümsedi.

''Sadece çocuklarımı seviyorum. Dördünü de!'' Dedi sıcacık bakışları gözlerimle buluşurken.

''Günaydın!'' Çağan'ın sesiyle ikimiz de ona doğru döndük. Çağan yanımıza gelip önce benim saçlarıma bir öpücük bıraktı. Sonra annesinin yanına gidip yanağına bir öpücük bıraktı.

''Sultanım sen ne zaman geldin?''

''Bir saatten fazla oldu oğlum. Tam sıkılmaya başlamıştım ki Bahar geldi.'' Çağan bana bakıp gülümsediğinde ben de ona gülümsedim. Tabağıma aldığım kahvaltılıklardan bir lokma aldım.

''Gelininle benim dedikodumu mu yaptın yoksa Çiğdem Sultan?'' Duyduğum cümleyle içtiğim çay boğazımda kaldığında öksürmeye başladım. Çağan, yaramaz bakışlarla bana bakarken Çiğdem teyze bana önündeki suyu uzattı.

''Kocaman adam oldun ama hala yaramaz bir çocuk gibisin benim edepsiz oğlum!'' dedi Çiğdem teyze sahte bir öfkeyle ona bakarken. Bardaktaki sudan birkaç yudum içip kendime geldim.

''Hem söyle bakalım dedikodunu yapacağımız bir şey mi yaptın?'' dedi Çiğdem teyze kaşlarını hafifçe yukarıya kaldırarak. Tek kaşımı kaldırıp merakla Çağan'a baktığımda şaşkınca önce annesine sonra bana baktı.

''Anne ne yapacağım Allah aşkına? Bahar'ım?'' dedi Çağan şaşkınca.

''Bilemiyorum artık!'' dedi Çiğdem teyze. ''Buğra'm hep uslu bir çocuktu ama sen hep biraz edepsizdin oğlum.''

Çağan birkaç saniye ikimize bakıp ciddi olmadığımızı anladığında dudakları yukarıya kıvrıldı ve içtiğim çayı püskürtmeme neden olan cümlesini söyledi.

''Geçmişi bilemem ama bu saatten sonra benim edepsizliğim sadece Bahar'ıma!''

............&&&&&&.......&&&&&&...........

Bir Hafta Sonra...

Öğle yemeğinden döndükten sonra kalan ufak tefek işleri tamamlamaya çalışıyordum. Yaptığımız o konuşmadan sonra Esra Hanım şu bir hafta içinde beni bir daha aramamıştı. Onlardan uzak olmak kendimi toparlamama yardımcı olmuştu. Sevdiğim insanlar yanımdaydı ya başka kimseye de ihtiyacım yoktu, başkalarının sahte sevgilerine ihtiyacım yoktu.

Dün yapılan toplantının raporlarını düzenlemeyi yeni bitirmiştim ki telefonumun sesini duydum. Birkaç saniye masanın üzerinde aradıktan sonra telefonu bulduğumda arayan kişiye baktım.

Tanımadığım bir numaraydı. Telefon uzun bir süre çaldıktan sonra kapandı ama birkaç saniye geçmeden tekrar çalmaya başladı. Bu kez telefonun kapanmasına izin vermeden açtım.

''Alo?'' Karşıdan gelen erkek sesini ilk anda tanıyamasam da zihnimde canlanan kısacık bir anı sesi tanımama yardımcı oldu.

''Bahar, telefonumu açmayacağını düşünmeye başlamıştım.'' Gözlerimi sımsıkı kapatıp derin bir nefes aldım. Alaylı bir gülümseme dudaklarıma yerleştiğinde sesimi toparlayıp cevap verdim.

''Eşiniz kendisi arayamadığı için artık siz mi arıyorsunuz?'' Telefonun karşısındaki adamın güldüğünü duyduğumda dişlerimi öfkeyle sıktım. Kısa bir an sonra daha ciddi bir sesle konuşmaya devam etti.

''Bahar seninle konuşmamız gereken önemli bir konu var!''

''Ahmet Bey'e verdiğiniz paraları soracaksanız onu bana değil kendisine sormanız gerekiyor!'' dedim alaycı bir sesle.

''Bahar!'' Öfkeli sesini duyduğumda biraz olsun keyfim yerine gelmişti. ''Önemli bir konu diyorum, işten çıktıktan sonra buraya gelmeni istiyorum.''

''Bakın benim sizinle konuşacak hiçbir şeyim yok! Bunu daha önce eşinize de defalarca söyledim. Beni rahat bırakın artık!'' Telefonu tam kapatırken duyduğum cümleyle kısa bir an duraksadım.

''Konu seninle ve Çağan Özoğlu'yla ilgili Bahar! Ben söyleyeceğimi söyledim, gelmeni bekleyeceğim ama... Gelip gelmemek senin kararın!''

Bir şey söylememe izin vermeden telefonu kapattığında elim bir süre havada kaldı. Titreyen elimle telefonu masaya bıraktığımda kendime gelmek için masanın üzerinde duran sudan birkaç yudum aldım.

O günden sonra Gökhan Bayrın'ı ne görmüştüm ne de konuşmuştum. Ama şimdi... Çağan'la ilgili ne konuşabilirdi ki benimle? Oyun olabilir miydi tüm bunlar? Derin bir nefes alıp sıkıntıyla arkama yaslandım. Ellerimi saçlarımın arasından geçirip düşünmeye başladım.

.......&&&&&&.........&&&&&&........

İşten çıktıktan sonra Çağan'a mesaj atıp ufak bir işim olduğunu eve gidince onu arayacağımı söyledim. Cevap vermesini beklemeden telefonumu sessize alıp çantamın içine attım. Yaptığım ne kadar doğruydu bilmiyordum ama gitmezsem kuşkunun içimi kemirmesine engel olamayacaktım.

Taksiye binip gitmek istediğim yeri söylediğimde adam bana başka hiçbir şey sormadan hareket etmişti. Bu kadar tanınan insanlar mıydı yani? Gülümsedim. Benim dışımda herkesin tanıdığı insanlar diye cevapladım kendimi.

Yirmi dakika kadar sonra büyük bir binanın önüne geldiğimizde parayı ödedim ve taksiden indim. Baştanbaşa camla kaplı bina karşısındaki denizin mavisini üzerine örtünmüştü. Başımı kaldırıp kısa bir süre karşımdaki binaya baktım. Kendimi biraz daha iyi hissettiğimde önümdeki merdivenleri yavaş adımlarla çıktım ve içeriye girdim.

Tam karşımda, benim yaşlarımda bir kız önündeki bilgisayarda bir şeyler yapıyordu. Ona doğru yürüyüp önünde durduğumda başını kaldırıp bana doğru baktı ve gülümsedi.

''Buyurun, nasıl yardımcı olabilirim?'' Ben de küçük bir gülümsemeyle karşılık verdim.

''Ben aslında... Gökhan Bey ile görüşmek için gelmiştim.'' Kısa bir an bana baktı.

''Odası en üst katta.'' Deyip asansörlerin olduğu tarafı işaret etti. Teşekkür edip asansörlerin önüne geldiğimde kısa bir an durdum. Derin bir nefes alıp en üst kata çıktım.

Asansörden indiğimde beni uzun bir koridor karşıladı. Koridorda yavaş adımlarla ilerledim. Katta sadece iki oda vardı.

''Kimi aramıştınız?'' Gelen sesle başımı sol tarafıma çevirdiğimde büyük bir masanın arkasında oturan kız ayağa kalktı ve merakla bana baktı.

''Şey, ben Gökhan Bey'le görüşecektim.'' Kız kısa bir an bana baktı ve masanın üzerindeki telefona uzandı.

''Kim geldi diyelim?'' diye sordu bana merakla bakarken.

''Bahar Şule Ertekin.'' Kız başını telefondan kaldırdı ve bana bu kez biraz daha uzun baktı. Daha sonra içten bir gülümseme yerleşti dudaklarına.

''Bahar Hanım, Gökhan Bey sizin geleceğinizi haber vermişti. Buyurun lütfen karşıdaki oda!''

Yavaş adımlarla kapının önüne gidip yavaşça çaldım. İçeriden gelen sesi duyduğumda kısa bir an durdum ve kendimi toparlayıp içeriye girdim.

Gökhan Bey, beni gördüğünde yavaşça ayağa kalktı ve masanın önüne doğru yürüdü. İkimiz de bir an için sustuk ve birbirimize baktık. Yıllar saçlarına beyazları davet etse de dik duruşunu değiştirememişti anlaşılan. Karşımdaki adam, yaşından çok daha dinç ve dimdik duruyordu. Sonra düşündüm. Sahi, kaç yaşındaydı acaba? Benim babam olduğunu söylüyordu ama ben ona dair hiçbir şey bilmiyordum.

''Hoş geldin Bahar.'' Onu başımla selamladığımda kısa bir an daha bana baktı ve arkamdaki koltuğu işaret etti. Kendisi de karşımdaki koltuğa oturdu.

''Ne içersin?'' dedi masanın üzerindeki telefona doğru uzanarak.

''Bir şey istemiyorum teşekkür ederim, fazla uzun kalmayacağım. Sadece Çağan ile ilgili ne söyleyeceğinizi duymak istiyorum.'' Gözleri gözlerimin tam içini bulduğunda ruhuma bir ürperti yayıldı. Benimkilere eş yeşil gözleri sanki gözlerimi delip geçti. Bakışları soğuk değildi belki ama o kadar yabancıydı ki kendimi kötü hissettim.

''Bizi hiç affetmeyeceksin değil mi?'' dedi kısık çıkan bir sesle.

''Konumuz bu değil!'' Ellerini dizlerinin üstüne koyup arkasına yaslandı.

''Yaptığın, söylediğin her şeyde haklısın aslında. Sana kızamıyorum bu yüzden.'' Öfkeyle ayağa kalktım.

''Bana söyleyeceğiniz hiçbir şey yok aslında değil mi? Söylediklerinizin hepsi beni buraya getirmek içindi!'' Kapıya doğru bir adım attığımda o da ayağa kalktı.

''Bahar! Gerçekten konuşmamız gerekenler var! Şimdi lütfen oturup sakince beni dinler misin?''

Ona kısa bir bakış atıp kalktığım koltuğa oturdum. O da karşıma oturdu ve ellerini önünde birleştirip öne doğru eğildi.

''Birkaç gün önce Çağan Özoğlu ve seni ilgilendiren bir şey oldu!''

......&&&&&&.......&&&&&&......

Holdingden dışarıya çıktığımda sıkışan nefesimi düzeltmeye çalıştım. Titreyen ellerimle gözümden akan bir damla yaşı sildim ve ağır adımlarla yürümeye başladım. Aldığım derin nefesler beni biraz sakinleştirirken duyduklarım aklımda yankılanıyordu.

Deniz kenarındaki banklardan birine kendimi bıraktığımda bakışlarım karşımdaki denizi buldu. Batmaya başlayan güneşin ışıkları altında rengi o kadar güzel gözüküyordu ki bir an için onu izlemekten kendimi alamadım.

Aklıma o adamın anlattıkları geldiğinde kalbimi saran ürperti tüm bedenimin üşümesine neden oldu. Korkuyordum, kendimden çok sevdiğim için korkuyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum ya da Çağan'a bunu nasıl anlatacağım hakkında bir fikrim yoktu. Kalbimi saran endişe vardı sadece. Ne kadar süre orada öylece oturdum bilmiyordum ama biraz iyi gelmişti.

Çantamın içinden telefonumu aldığımda ekrandaki bildirimlere baktım. Çağan birkaç kez aramıştı ve bir de mesaj atmıştı. Şimdi ararsam, bir şeyler olduğunu sesimden anlayacaktı. Biraz daha kendimi toparladığımda aramaya karar vererek mesajı açtım. Okuduklarım gözümden düşen yaşları gülümsememle buluşturdu.

''Dalgaların beşiğinde

Çağıran hayallere

Dalarsın, sevgi özleyendir

Anlarsın, özlem sevgidendir.

Şarkıyı duyduğumda aklıma ilk sen geldin ömrüm ama... Sen yine de kendini çok özletme olur mu Bahar'ım? Seni seviyorum.''

Continue Reading

You'll Also Like

4.2K 452 63
Alınmayan bir intikamın bedeli vazgeçmekti kimileri için... Kimileri için zorlu bir parkur... Parkurdaki her bir engel aşık adamı kuvvetlendiriyordu...
3.9M 240K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
1.8M 126K 29
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
1.1K 621 20
Genç asiklar..."KARADENIZ"...