Mutluluk Baharı(YAYIMDA-TAMAM...

By catti-brie

225K 10K 7.5K

''Geç kaldım değil mi?'' diye sordum ümitsizce bakışlarımı tekrar ona çevirirken. Gözlerimin en derinine bakt... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Uzaklardan Bir Alıntı
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Uzaklardan Bir Alıntı 2
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36 (FİNAL)
MERHABA
YILLAR SONRA...
YENİ HİKAYE
Merhaba
YENİ HİKAYE ALINTISI
YENİ HİKAYE ALINTISI 2

Bölüm 6

7.8K 340 269
By catti-brie

İyi okumalar:) Oy ve yorumlarınızı bekliyorum :)




Bölüm 6



Yaşadıklarımız, hayatın bizimle oynadığı en büyük oyunlardan biriydi. Yıllardır yasını tuttuğum, hayatımda eksikliğini hâlâ hissetmeye devam ettiğim abim neredeyse üç yıl sonra hiçbir şey olmamış gibi bir anda karşıma çıktı. Sanki iş için seyahate çıkmış ve yeni gelmiş gibi...



Toplantı odasında onu gördüğüm ilk an, beynimin ve kalbimin uyuştuğunu hissettim. Yaşadığım şokun etkisiydi sanırım ama onu sapasağlam karşımda gördüğümde bütün bedenimin kontrolünü kaybettim. Sevindim hem de deli gibi, kızdım, korktum, şaşırdım. Belki de daha onlarca duygu aynı anda ele geçirdi bedenimi ve ben adeta dondum. Kendimi biraz toparlayabilmem Kayra'nın sessiz haykırışları sayesinde oldu. O an benim yapamadığımı yaptı, hesap sordu. Ben ise hiçbir şey yapamadım.



Kapının çarpan sesi beni kendime getirdiğinde ilk gördüğüm abimin üzgün bakışlarıydı. Onun o bakışları yakmadı canımı, bir gram bile üzülmedim onu üzgün gördüğüme. Kalbimin içine yayılmaya başlayan buzlar takırdadı. Ona neler söyledim bilmiyorum, sözcüklerim benden habersiz çıktı dudaklarımdan ve cevapladı sorularını. En son hatırladığım yüzüne inen yumruğum ve kapıyı çarpıp dışarıya çıkışımdı. Onu kaybettiğim günden beri hep bunun gerçek olmamasını, abimi kaybetmemiş olmayı istedim ama... Böyle değil Bu şekilde, dalga geçercesine değil!



Arkamdan gelen ayak seslerini duysam da durmadım. Nefes almaya ihtiyacım vardı ve bir an önce bu Allah'ın cezası yerden çıkmak istiyordum.



''Çağan!  Bekle beni lütfen!'' Bahar... Sesini duyduğumda ona sarılmak istedim, sıkıca sarılmak, kokusunu içime çekmek. Ama yapamadım, ona karşı bu kadar kırgınken, yapmadım.



Kolumu tutan küçük ve narin elle durdum ve ona döndüm. Bahar karşımda dolu dolu olmuş gözleriyle bakıyordu bana. Gözlerindeki yaşları görmek içimi acıttı o an. Başımı hızla iki yana salladım ve bir adım geriye gittim.



''Neden değer verdiğim, kendimi hiçe sayıp sevdiğim insanlar yakıyor canımı Bahar? Neden ben onları her gün biraz daha severken onlar beni her gün biraz daha fazla üzüyor?''



Tam da düşündüğüm şeyi yaptı. Sustu. Kalbim bir kez daha kırılırken o sadece sustu.



''Ben bu soruları kime soruyorum ki?'' dedim kısık bir sesle. ''Sen de onlardan biri değil misin?'' Ve yavaşça arkamı dönüp gözümden akan bir damla yaşı sildim, hızlı adımlarla çıktım oradan.



...........&&&&&&...........



İki Ay Sonra...



Buğra Bey'in geri dönmesinin üzerinden iki ay geçti. İlk zamanlar aralarındaki buzlar o kadar kalındı ki, onları uzun bir süre kıramayacaklarını düşünmüştüm. Ama sonra her geçen gün yavaş yavaş eridiğini gördüm o buzların. Hem Kayra Hanım hem de Çağan'la yavaş yavaş aralarındaki buzları eritmişti Buğra Bey.



Bu süreçte Kayra Hanım, kendi holdinglerinin başına geçmişti ve onun gitmesinden kısa bir süre sonra ben de onun yanına geçmiştim. Zaten, başka da çarem yoktu. Çetin Bey'in işleri tahmin ettiğinin tersine gelişmiş ve işten çıkarmaların olması gerekmişti. O kişilerden biri de ben olacaktım. Ama Kayra Hanım, yanında çalışmam konusunu bana açtığında hiç beklemedim. Neredeyse iki aydır onun yanında çalışıyorum ve bundan çok mutluyum. İş konusunda hiçbir sorunum yoktu.



Keşke aynı şeyi Çağan'la aramızdaki durum için de söyleyebilseydim. O kadar saçma bir durum vardı ki aramızda. Ne iyiydik ne kötü... Ne mutluyduk ne de mutsuz... Belirsizliklerle dolu, bir an 'Tamam her şeyi düzeltmeye başladık.' dedirten ama hemen sonra buz gibi rüzgarların üşüttüğü bir durum vardı aramızda. Birkaç kez konuşmak istedim ama her defasında Çağan'ın aramıza ördüğü duvarlara çarptım, onu öyle bir kırmıştım ki.



Yine de son birkaç haftadır biraz daha iyiydik, en azından havadan sudan da olsa konuşabiliyorduk. Bu bile mutlu etmeye yetiyordu beni. Buğra Bey... Aramızda olanları daha doğrusu olamayanları bizden bile daha iyi anlamıştı. Konuştuğumuz anlarda bunu çok iyi hissettiriyor ve benim utançtan kızarmama neden oluyordu.



Kayra Hanım'la araları düzelmişti. Biraz çektirmişti Kayra Hanım ona ama sonunda affetmişti. Her şey bir şekilde düzeliyordu ve ben bu kez daha da kararlıydım. Bugün Çağan beni affedecekti.



Sabahın köründe kalkmış, kendime güzel bir kahvaltı hazırlamış ama heyecandan bir lokma bile yiyemeden masadan kalkmıştım. Bugün ne olursa olsun Çağan'la konuşup bu aramızdaki sorunu düzeltecektim. Kalbim onun adını söylerken bile çırpınmaya başlarken ne ona ne de kendime daha fazla eziyet etmeyecektim. Birkaç kez aramayı denedim ama telefonu kapalıydı. Hızlı adımlarla odama çıkıp üzerimi değiştirdim ve çantamı da alıp evden çıktım. Verdiğim kararın etkisiyle ellerim heyecandan titriyordu, kalbimse o zaten aylardır kendinde değildi, bende değildi.



Bugün Kayra Hanım'ın yanına gelmesi gerekiyordu ama yoktu. Telefonlarımı da açmamıştı ve artık gerçekten merak ediyordum. Neredeyse bir hafta olmuştu onunla konuşmayalı, onu görmeyeli. Kalbim onu çoktan kabul etmişken, bunu kendime kabul ettirmek neden bu kadar uzun sürmüştü bilmiyorum ama artık emindim. Ben, Çağan'ı görmediğim her an onu özlüyordum. Onun sesini duymadığımda kendimi eksik hissediyordum, ondan haber alamadığım saatlerin sayısı arttıkça başına bir şey gelmiş olmasından deli gibi korkuyordum. Kalbim sonunda kafama vura vura kabul ettirmişti bana gerçeği. Ben Çağan'ı seviyordum! Ama ben onu çok kırdım, kalbimden gelmeyen ama dilimden bir anda dökülen sözcükler kırdı onu biliyorum, hissediyorum.



İş yerine gittiğimde onu orada bulacağımı düşünmüştüm ama orada da yoktu sanki benden kaçmak için elinden geleni yapıyordu. 'Haksız mı?' dedim kendi kendime, sen de ondan kaçtın, sen de onu üzdün. Şimdi üzülmeye hakkın yok! Yine de ne olursa olsun ondan vazgeçmeyecektim!



........&&&.......&&&.......



Kapıyı açtığında bakışlarımı yerden kaldırıp anneme baktım. Eşek kadar olmuştum belki ama ne zaman kaçmak istesem ona sığınırdım. O da bana kucak açardı hâlâ kollarının arasına sığdığım günlerdeki gibi.



''Oğlum hoş geldin.''



Hiçbir şey söylemeden sıkıca sarıldım anneme, o huzur veren kokusunu içime çektim. Sırtıma sarılan sıcacık eller içimdeki boşluğun üstüne bir perde örttü adeta.



''Oğlum iyi misin?''



''İyiyim annem, iyiyim.''



Biraz geri çekilip yüzümü ellerinin arasına aldı ve dikkatli gözleri gözlerimi buldu. Sanki kalbimi okuyup içimdeki bütün düğümleri çözmeye çalışıyordu.



''Gel, içeriye geçelim.'' Ağır adımlarla salona yürüdüm ve kendimi yumuşacık koltuğun üzerine bıraktım. Annem yanıma gelip oturduğunda, hiç düşünmeden başımı dizlerine koydum. Sıcacık elleri saçlarımı buldu ve yumuşacık hareketlerle okşamaya başladı saçlarımı. Hiç konuşmadı, sormadı, bekledi. Annem hep böyleydi, bir derdimiz olduğunu anlardı gözlerimizden ama beklerdi. Bizim konuşmamızı, bizim anlatmamızı bekler sadece sevgisini verirdi bize.



''Onun yaralarını saramıyorum anne. Bana izin verse olmaz mı?'' Saçlarımı okşayan eli durdu birkaç saniyeliğine, sonra saçlarımın arasında dudaklarını hissettim. Gözlerim kendiliğinden kapandı ve eline uzanıp tuttum annemin. Avcunun içine bir öpücük kondurdum.



''Eğer bir kişinin yaraları büyükse, o yaraları sarması için başkalarına kolay kolay izin veremez Çağan. Onun sadece biraz zamana ihtiyacı var, ona biraz zaman vermene ihtiyacı var. Zorlamadan, kırmadan, dökmeden... Sadece severek sarabilirsin yaralarını. Belki de sadece buna ihtiyacınız vardır oğlum.''



''Ben beklerim anne ama o acı çekerken hiçbir şey yapamamak canımı yakıyor. Ben ne yapacağım?'' dedim kısık bir sesle. Annem dudaklarını alnıma bastırdı ve fısıltıyla cevap verdi bana. ''Sevmeye devam edeceksin benim güzel oğlum.''



Uzun bir süre öyle durduk, ben annemin dizine yatıp ona sığındım yine küçükken yaptığım gibi o da beni kabul etti hiç itiraz etmeden.



''Çağan?''



''Efendim?''



''Hadi yatağa yat oğlum, rahat edemezsin burada.'' Omuz silktim, şımarık bir çocuk gibi.



''Olmaz, burası çok huzurlu.'' Annemin kıkırtısını duydum ve gülümsedim ben de. Gözlerim kapanmaya başlamıştı, annemin kokusu, varlığı rahatlatmıştı kalbimi.



''Öyle olsun bakalım. Ah benim aşık oğlum!'' Son duyduğum cümle buydu.



.......&&&.....&&&......



Öğlene doğru kapı çaldığında, kitabımı koltuğun kenarına bırakıp kapıya doğru yürüdüm. Hafta sonu bile rahat yoktu anlaşılan. Annem yine onları affetmemi istemeye gelmişti kesin. Kapıyı açtığımda karşımda hiç beklemediğim biri duruyordu. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim bir an için.



''Merhaba Bahar.'' Kulaklarıma yumuşacık sesi ulaşınca kendime geldim ve bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma.



''Çiğdem Hanım, hoş geldiniz. Kusura bakmayın ben... Şaşırdım sadece, buyurun lütfen.'' dedim kenara çekilerek. İçten gülümsemesi içimi biraz daha rahatlatmıştı ama hâlâ bir korku vardı içimde. Çiğdem Hanım'ı salona davet ettim ve koltuğun köşesine koyduğum kitabımı alıp kaldırdım.



''Bir şey içmek ister misiniz?'' Gülümsedi, sıcacık bir gülümsemeydi bu, karşısındaki kişinin içini ısıtıyordu.



''Kahve alabilirim.''



''Tabii ki.'' Hızlı adımlarla mutfağa gidip ikimiz için de kahve yaptım. Kahvelerimizi içerken bir süre ikimizden de ses çıkmadı. Merak içten içe sarmaya başlamıştı beni ve Çiğdem Hanım'ın neden evime geldiğini deli gibi merak ediyordum.



''Neden buraya geldiğimi merak ediyorsundur eminim.'' dedi gülümseyerek. Beni daha fazla merakta bırakmayacak olmasına gerçekten sevinmiştim. Ben de gülümsedim.



''Açıkçası merak ediyorum Çiğdem Hanım.'' Kahvesini sehpanın üzerine bıraktı ve bana döndü.



''Bahar... Sen çok güzel bir kızsın.'' dedi ve duraksadı. ''Ama kalbin yaralarla dolu, bunu görebiliyorum.'' Şaşırmıştım. Ben şimdiye kadar herkesten saklamıştım içimde taşıdığım yaralarımı, hep güçlü olmaya çalışmıştım. Şaşkınlığımı gördüğünde gülümsedi tekrar. ''Biraz alışılmış bir söz olacak belki ama anneler bazı şeyleri daha iyi anlar.'' dedi sıcacık bir sesle. Anlamazdı! Öyle olsaydı eğer annem de beni anlardı, yaralarımı anlardı!



''Sen çok güçlü bir kızsın ama içinde taşıdığın yaraların üstünü örtmen, onların olmadığı anlamına gelmez Bahar. Ben de çok yara aldım, belki de o yüzden anlayabiliyorum seni.'' Sonra duraksadı, gözlerinin içine yerleşen hüzün gülümsemesine yansıdı.



''Seni gerçekten anlayabiliyorum, yaralarının canını nasıl yaktığını, güçlü olmak için harcadığın çabanın seni nasıl yorduğunu görebiliyorum.'' Hiçbir şey söyleyemiyordum, benim kalbimi cümle cümle okurken sadece dolan gözlerimle dinliyordum onu.



'' Yine de sana değer veren, seni seven insanların kalbinde yara açarak kendi yaralarını kapatamazsın kızım. Eğer sen de bu kişiyi seviyorsan, daha çok kanatırsın onları.'' Hızla başımı kaldırdım ve yüzüne baktım. Duygularımı nasıl bu kadar kolay anlayabilmişti? Güldü.



''Şaşırma bu kadar, birbirinize nasıl baktığınızı bir bilseniz, ikinizin de aşkını bu kadar zaman saklamasına gerek kalmazdı. Ki siz sadece birbirinizden saklayabilmişsiniz bunu, sizi sadece bir kez yan yana gördüm ve bu bazı şeyleri anlamam için yeterli oldu.'' dedi gülerek. Yanaklarım yanmaya başlamıştı utancımdan. İyi ki utanınca kızaran insanlardan değildim yoksa şu an kırmızının her tonunu yüzümde sergiliyor olurdum.



''Bu söylediklerimi seni üzmek ya da seni suçlamak için söylemiyorum kızım lütfen yanlış anlama.'' dedi Çiğdem Hanım daha ciddi bir sesle.



''Hayır... Hayır, şey ben yanlış anlamadım Çiğdem Hanım.''



''Teyze!'' Şaşkınlıkla baktım yüzüne. ''Çiğdem teyze çok daha iyi.'' Gülümsedim.



''Çiğdem Teyze... Şey, buraya gelmenizi Çağan mı istedi?''



''Hayır, onun buraya geldiğimden haberi yok. Ben sadece seninle konuşmak istediğim için, senin daha fazla üzülmeni istemediğim için geldim. Seni de Kayra'yı da kızlarım olarak benimsedim ben Bahar ve ben çocuklarımın üzülmesini asla istemem.'' Ayağa kalktı, onunla birlikte ben de ayağa kalktım. Yüzümü ellerinin arasına aldı ve sevgiyle gülümsedi bana. Dokunuşunda, gülüşünde anne sıcaklığını hissettim.



''Senden istediğim tek şey, bu konuştuklarımızı düşünmen. İkinize bir şans verip veremeyeceğini sor kalbine. Onun sözlerine kulak ver kızım, kalbinin kimi istediğini sor! Yaralarınızın daha fazla kanamasına izin verme.'' Gülümsedi ve kapıyı yavaşça açıp beni düşüncelerimle baş başa bırakıp gitti.



Çağan yoktu işte. Telefonlarımı da açmamıştı yine ve artık gerçekten merak ediyordum. Salonun içinde bir kez daha dolaşırken artık endişe ruhumu kemirmeye başlamıştı. Yok! Daha fazla duramayacaktım. Koşar adımlarla odama gidip telefonumu aldım ve Buğra Bey'i aradım. Üçüncü çalışta telefon açıldı.



''Efendim?''



''Buğra Bey merhaba ben Bahar.'' dedim ne diyeceğimi bilemezken.



''Merhaba Bahar, nasılsın?''



''İyiyim teşekkürler. Şey ben aslında... Saat geç oldu biliyorum ama ben şey için aramıştım sizi.''



''Ne için?'' dedi meraklı bir sesle.



''Şey... Ben...'' Sen ne kızım, konuş artık! Derin bir nefes aldım ve bir çırpıda söyledim.



''Ben Çağan'a ulaşamıyorum da acaba siz nerede olduğunu biliyor musunuz? Onunla konuşmam gereken çok önemli bir konu var.'' Gözlerimi kapattım ve cevabı beklemeye başladım. Bir süre karşıdan ses gelmedi. Tam umudumu kaybetmeye başlamışken Buğra Bey'in sesini duydum.



''Bahar... Bak, ben Çağan'ı daha önce böyle görmemiştim. Birkaç haftadır çok durgun ve bana da çok fazla bir şey anlatmıyor ama ben bu durumun ikinizle ilgili olduğunu düşünüyorum.'' Dedi soru sorarcasına.



''Aslında, tahmininiz doğru.'' dedim gittikçe kısılan sesimle. ''Bakın, ben... Ben gerçekten onunla konuşmalıyım. Nerede olduğunu biliyorsanız lütfen söyleyebilir misiniz?''



''Bu konuşmanın, kardeşimi daha çok üzmeyeceğinden emin olabilir miyim?''



''Aksine bu konuşmanın ikimizi de mutlu edeceğini düşünüyorum.'' diye atıldım heyecanla. Karşı taraftan gelen ses az öncekinin aksine biraz daha yumuşak ve anlayışlıydı.



''Çağan'ı hiçbir yerde bulamadıysan sahilde, kayalıkların yanındaki ağaçların orada bulabilirsin.''



''Çok çok teşekkür ederim Buğra Bey, gerçekten çok teşekkürler.''



Telefonu kapattığımda koşarak yatak odama gittim ve üzerimi değiştirip hırkamı aldım. Taksi çağırıp aşağıya indim. Taksinin gelmesini beklerken saniyeler sanki bana inat yapar gibi yavaşlamıştı. Yüzyıl gibi gelen bir on dakikadan sonra taksi geldiğinde sahile gideceğimizi söyledim ve başımı cama yasladım. Yol yan tarafımdan akıp giderken birbirine karışan sözcükleri toparlamaya çalışıyordum ama sanki daha çok karışıyorlardı. Düşüncelerimden taksicinin sesiyle sıyrıldım ve taksiden inip kayalıklara doğru koşmaya başladım. Lütfen burada ol Çağan, lütfen!



Ağaçlara yaklaştıkça, kocaman gövdeli çınar ağacının altında dalgın bir şekilde oturan Çağan'ı gördüm ve derin bir nefes aldım. İyiydi, bir şey olmamıştı. Yavaş adımlarla yanına gittim ve ben de ağaca sırtımı yaslayarak yanına oturdum. Başını yavaşça bana doğru çevirdiğinde gözlerinde gördüğüm şaşkınlık içimi sıcacık yaptı ve istemsizce gülümsedim. Başını tekrar denize doğru çevirdi ve gözlerini kapattı.



''Burada olduğumu nasıl bildin?'' dedi sıkıntılı bir sesle.



''Şey... Ben senden haber alamayınca abini aradım.'' dedim kısık bir sesle. Neşeden yoksun bir gülümsemeyle baktı bana.



''Senden uzak durmamı isteyip benden kaçarken seni yanımda görmek şaşırttı.'' dedi sert bir sesle ve devam etti yüzüme bakmadan. ''Demek ki hayatından yeterince çıkamamışım, üzgünüm.'' Ayağa kalkmak için hareketlendiğinde korkuyla elinden tuttum gitmemesi için. Bunu yapmaya hakkım yoktu belki de ama gitmesini istemiyordum, yanımda olsun istiyordum. Bir elimize bir de bana baktı anlamamış şekilde. Elini biraz daha kendime doğru çekerek tekrar oturmasını sağladım ama bırakmadım elini, çekmeye çalıştı izin vermedim.



''Ben, buraya seninle konuşmaya geldim Çağan. Lütfen beni dinle, sonra...'' dedim kalbime yerleşen acıyla. ''Sonra eğer gitmek istersen sana engel olmayacağım.''



Hiç cevap vermeden dinledi beni, cevap vermeyeceğini anlayınca artık anlatmam gerektiğini fark ettim.



''Ben hep mutlu bir çocuk olduğumu düşünürdüm biliyor musun?'' dedim ve yüzüne baktım. Bana dikkatlice bakan gözleri neden böyle bir cümle kurduğumu anlayamadığını belli ediyordu. Gülümsedim ve başımı hâlâ birleşik olan ellerimize çevirdim.



''Ama fark ettim ki, benim çocukluğum hep eksik kalmış. Annem sevgisini esirgemedi benden belki ama babam... Onun beni sevdiğini hiç hissedemedim ben. Babamla ilgili hatırladığım anılarımın çoğunun içinde bağrışmalar var aslında. Bir kere bile saçımı okşamadı, beni sevdiyse de ben bunu hiçbir zaman hissedemedim. Küçükken de böyleydi belki ama ben büyüyünce daha iyi anladım bunu. Özellikle onun istediği hayatı seçmek yerine kendi istediğim hayatı seçtiğimde daha iyi gördüm. Onun istediği bölümü seçmediğim için bana bir sürü şey söyledi, söylediği sözler çok daha kırıcı olmaya başladı. Zaten bana istediklerini yaptıramayınca en sonunda evden kovdu beni.'' dedim dolan gözlerimle. Başımı kaldırdığımda Çağan'ın beni dikkatlice dinlemeye devam ettiğini gördüm.



'' Ben... Uzun zamandır kendi başıma bir şeyler yapmaya çalışıyorum, güçlü olmaya çalışıyorum. İnsanlara güvenmekten korkuyorum belki de. Şimdiye kadar en çok güvendiğim kişiler yaraladı beni çünkü. Korkuyorum, canımın yanmasından, bir kez daha güvenip zarar görmekten korkuyorum. Yani aslında korkuyordum.'' Derin bir nefes alıp tam gözlerinin içine baktım.



''Sen bana kendimi anlatmam için, seni sevdiğimi hissettirmem için hiç şans vermedin Bahar. Sen benden sürekli kaçtın, beni hayatında istemediğini söyledin uzaklaştırdın beni kendinden.'' dedi kırık bir sesle. Gözlerimi dolduran yaşlar birer birer dökülmeye başlarken titreyen sesimle konuşmaya çalıştım.



''Biliyorum ama korktum Çağan! Ben, kolay olanı seçtim belki ama gerçekten korktum. Bak ben... Geceyle sarmalanmış şu deniz gibiydim, karanlığın içindeydim, güçlü olmaktan güçlüymüş gibi davranmaktan yorulmuştum, adım atmaktan korkuyordum. Sen öyle bir anda çıktın ki karşıma! Deniz fenerimi bulduğumu hissettim, senin aydınlığına sığınmak istedim. Ama ben... Bir erkeğin nasıl sevdiğini ya da nasıl sevebileceğini bilmiyordum ki Çağan. O yüzdendi belki yaptığım, söylediğim her şey. Seni kırdım biliyorum ama, sana tüm o sözleri söylerken bile bir kez olsun güçlü olmaya çalışmayıp sana sığınmak istedim ben. Ama nasıl yapacağımı bilemedim işte. Tek yaptığım seni kırmak oldu.'' İçimde daha fazla tutamadığım bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan. Gözlerimi tekrar gecenin karanlığında bile parlayan o güzel mavilere çevirdim. Bakışları yumuşamış, gözlerinde yaşlar birikip mavilerini daha da berraklaştırmıştı.



''Çağan ben... Ben senden haber alamadığım her an seni tamamen kaybetmekten deli gibi korktum. Seni görmediğim, sesini duymadığım her an sana söylediğim her söz için kendimden nefret ettim. Benim senden bunu istemeye hakkım yok belki ama ben kendimi affetmeyecek olsam da sen beni affedebilir misin?''



Dudakları konuşmak için aralandığında parmaklarımı dudaklarının üstüne koyarak susturdum onu. Eğer şimdi söylemezsem bir daha söyleyemeyecektim.



''Çağan! Ben... Nasıl oldu, ne zaman oldu bilmiyorum ama bir şeyi artık çok iyi biliyorum. Çağan... Ben seni çok seviyorum.'' Gözlerimi kapatıp bir cevap bekledim ya da bir tepki vermesini bekledim ama aldığım tek cevap kayalıklara vuran dalgaların sesiydi. Gözlerimi açtığımda kalan birkaç damla yaş daha döküldü yanaklarıma ve gözlerine baktım. Dudaklarının üstündeki elimi tutup aşağıya indirdi ve elimi bıraktı. O an akşamın bütün ayazı iliklerime kadar ruhuma doldu. Kendisini biraz daha geriye çekip gözlerime baktı. Korkuyla baktım ona, kaybetmiştim. Onu tamamen kaybetmiştim. Hıçkırıklarım nefesimi zorlarken titreyen ellerimi birleştirdim önümde ve başımı ellerime çevirdim.



''Geç kaldım değil mi?'' diye sordum ümitsizce bakışlarımı tekrar ona çevirirken. Gözlerimin en derinine baktı.



''Bana söylediklerin çok kırdı beni, kendimi çok kötü hissettim Bahar, senin canını yaktığımı düşündükçe kendimden nefret ettim.'' Sessizce akmaya devam etti gözyaşlarım. Ne kadar çok kırmıştım onu böyle! Sonra devam etti.



''Geç kaldın belki evet! Ama geç kalmak her zaman... Yetişememek anlamına gelmez Bahar! Her şeye rağmen, beni ne kadar kırsan da ben seni sevmekten vazgeçemedim.'' İçimde yeşermeye başlayan umutla baktım gözlerine. Gözleri hâlâ kırgın baksa da kızgın değildi. Sonra içten bir gülümseme belirdi dudaklarında. Gözlerinde aşkı gördüm.



''Eğer... Bir kez daha benden gitmemi istersen, eğer bir kez daha benden gitmeye çalışırsan!'' dedi gözlerimin tam içine bakarak. ''Ne kadar seversem seveyim, seni üzgün görmemek için giderim!'' dedi sertleşen bakışlarıyla. Başımı hızla iki yana salladım.



''Bunun olmasına izin vermeyeceğim!'' dedim kararlı bir sesle. Sonra, tekrar yüzünde kocaman bir gülümsemeyle baktı bana. Hızla ona doğru atıldım ve kollarımı boynuna sıkıca sardım. Sırtımda ve saçlarımda hissettiğim elleriyle aldığım nefes tüm ruhumu tazeledi sanki ve huzuru, sevgiyi tüm kalbimde hissettim. Başımı boynuna saklayıp kokusunu içime çektim derin derin. Dakikalarca sarıldık birbirimize ve ben hıçkırıklarımı daha fazla tutamadım. Onun kollarında dakikalarca ağladım. Kendisini geriye doğru çektiğinde elleri yüzümü kavradı ve gözyaşlarımı sildi nazikçe.



''Ağlama!'' dedi kısık bir sesle. ''Ve bir daha sakın... Gitmeyi düşünme!''



''Sen de sakın gitme.'' dedim titrek bir sesle. Güldü.



''Zaten gidemiyorum ki!'' Duraksadı ve saçlarıma bir öpücük kondurdu.



''Seni çok seviyorum.'' dedim ellerimi yanaklarına koyup varlığını hissetmeye çalışırken.



''Ben de seni çok seviyorum.'' dedi ve alnıma derin, kocaman bir öpücük bıraktı.



Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 65.3K 64
Romantizm#8 Hayatının belki de en büyük hatasını yapmıştı. Sevmişti... Hem de o dilden dile dolanan aşk masallarının kahramanlarından bile çok s...
947 83 13
Her gün izlerdi o kızı her gün defalarca hiç sıkılmazdı. '' Mübre'' derdi ona nasıl demesindi onun için de Mübre oluştu bir kere. Adam, her iyi gece...
149K 5.8K 38
"Bazı vedalarda hoşçakal bile denilemez. Bazı vedalar vardır, hiçbir zaman veda edilemeyen.." Birbirlerine küçükken deliler gibi aşık olan Zeynep ve...
465K 15.7K 28
İstanbul'dan Mardin'e bir yolculuk... Geçmişte yapılan bir anlaşma... Ceylin başına geleceklerini bilmeden Mardin'e doğru yol alır. Onu orada ölüm me...