Friend

By Ecemguney

3.2M 74.1K 4.9K

©Tüm Hakları Saklıdır More

Friend
1.bölüm
2.bölüm
3.bölüm
4.bölüm
5.bölüm
6.bölüm
7. bölüm
8.bölüm
9.bölüm
10. bölüm
11.bölüm
12.bölüm
13.bölüm
14.bölüm
15.bölüm
16.bölüm
17.bölüm
18.bölüm
19.bölüm
20.bölüm
21.bölüm
22.bölüm
23.bölüm
24.bölüm
25.bölüm
26.bölüm
27.bölüm
28.bölüm
29.bölüm
30.bölüm
31.bölüm
32.bölüm
33.bölüm
34.bölüm
35.bölüm
36.bölüm
37.bölüm
38.bölüm
39.bölüm
40.bölüm
41.bölüm
42.bölüm
43.bölüm
44.bölüm
45.bölüm
46.bölüm
47.bölüm
48.bölüm
49.bölüm
50.bölüm
51.bölüm
52.bölüm
53.bölüm
selamm
54.bölüm
55.bölüm
56.bölüm
58.bölüm
》Final 《
Ecem Güney'den
Duyuru
Asrın Kızı yayımlandı!!!
Melike'nin hayalindeki final

57. bölüm

20.4K 1.1K 126
By Ecemguney

*hayy :) bu günü Ecem'in sınav işgalinden kurtuluşu olarak kutlamak istiyorum. artık vote sınırı doldukça bölüm atacaGım*
*Bana yaptığınız multimedyaları gönderebilirsiniz. fotoshop programı bilev varsa söylesin pls*
*önceki bölümlere multimedyaları attım*
*finale iki bölüm kaldıı!!! (tabiki ikinci kitap olacak)*
*Sizi cokk seviyorummm sınır 670 vote*

Ayaz'ın bana 'uçak geliyor.' gibi klişe şeyler söylemesinin üzerinden üç dakika geçti. Ve o hala kaşıktaki çorbayı bana içirmeye çalışıyordu. İçmiyorum kardeşim zorlamı? Ihm..sanırım zorla. Her neyse içmiyorum.

"Çocukluk etme." diye yakındı. Cidden bunu içmesem iyileşemiyor muyum ben? Damardan verin bana damardan! Bu da uyuşturucu istiyor gibi oldu. Tanrım ben gercekten hastayım.  Bir iki üç kendine gel. "İçmeyeceğim o şeyi." deyip tabağı ittim.

"Anlamıyorum ki neden bu kadar itiraz ediyorsun. Alt tarafı çorba. Görende zehir içiriyorum sanacak." deyip kaşığı ağzıma tuttu. " Bak şimdi bir oyun oymayalım. Mesela bu benim için." deyip kaşığı bana uzattı. Bir kaşığa bir Ayaza baktıktan sonra eğlenceli olacağını düşündüm. Burnumu elimle sıkıp içtim. Ayaz tatmin olmuşcasına gülüseyip "Bu Melis için." dedi yine burnumu tıkayıp içtim. "Bu Bora için."yine içtim. "Bu da Ediz için." Tam ağzımı açacakken tekrar kapattım. "İçmeyeceğim." dedim başımı başka yöne çevirirken oflayıp çenemden tutup ona çevirdi.

"Hadi ama , Ediz'e trip mi atıyorsun." dediğinde üzgünce başımı iki yana salladım. Beni uyandırma gereği bile duymadan sabah kalkıp gidiyor. Bamya'yla İstanbul turu yapıyor. Ve benim hiçbirinden haberim yok. "Ben bu haldeyken o elin rusuyla geziyor."

"Mantıklı bir açıklaması vardır. Güven bana." dedikten sonra kaşığı bana uzattı. Düşen yüzümle somurtarak içtim. Ah..tatlandırıcı falan koysam buna. Bu ne böyle sirke gibi. "Bunun mantıklı bir açıklaması olduğunu sanmıyorum."

"Vardır elbette. Yani ben olsam gül gibi sevgilimi bırakıp taş gibi hatunla İstanbul turuna çıkmam. Çıkmam yani , her ne kadar sütun gibi bacakları , küçücük burnu , ve kelimenin tam anlamıyla taş gibi bir fiziği olsada." dediklerinden sonra evet demek için dudaklarımı araladığım sırada ne dediğini yeni idrak ederek gözlerimi kocaman açtım. "Seni sorunlu şizofren spastik pis orangutan." diye tısladım. Sırıtması daha da genişlerken ayağa kalkıp elindeki tabağı başucumdaki komidinin üzerine bıraktı. Elime geçen ilk şeyi , ki bu minik pofuduk hatta adını Ediz koyduğum yastık oluyor. Evet adını Ediz koydum çünkü uyuyamadığımda ya da korktuğumda o yastığa sarılıp rahatlıyorum. Ama şuan Ediz'in üzerinde uygulamak istediğim şeyi bu minik pofuduk küçük yastık üzerinde de uygulayabilirim , yastığı Ayaz'a fırlattım.

"Sen var ya sen." dedikten sonra elime geçen ayıcığımıda fırlattım ona. "Sen tam bir...ıhm şeysin..neyse bulamadım sana bir tabir. Tabirsiz varlık."

Dediğim şeyle sırıtıp üzerime doğru gelmeye başladı. "Ihm ..Ayaaz anlaşabiliriz." Gelmeye devam etti. O yaklastıkça ben geriye doğru sindim. Ayaz tam beni gıdıklamak için elini koymuştu ki kapı açıldı. Yüzümü gülen Ayaz'da çekip kapıya çevirdiğimde yüzümdeki gülümseme yüzümde dondu.

Ben Ediz'e , Ediz Ayaz'a , Ayazsa sırıtarak bana bakıyordu. Ediz'i delici bakışları Ayaz'ın üzerinde yoğunlaşırken hiç kalkmaya niyeti yok gibiydi.

Ediz sinirinden kapı kolunu tuzla buz edecekmiş gibi sıkıyordu. Tamam. Ediz'e kırgın olabilirim , kimi kandırıyorum Ediz'in gözlerini oyup burnuna sokmak istiyorum. Ama burdan kan çıkmasını istemem hele ki bu arkadasımınsa. Ayaz'a dönerek "Canına mı susadın sen. Beynini deler senin. Kalk." dedim. Tıslama benzeri sesimle tek harekette kalktı.

Bakışlarımı başka yöne çevirip Ayaz'ın odadan çıkmasını ve Ediz'in yanıma gelmesini bekledim. Birkaç ayak sesinden sonra Ayaz'ın "İyi şanslar." dediğini duydum sonra kapının kapanma sesi. Kapı kapandıktan sonra ikimizdende ses çıkmadı. Bakmadığım halde onun orada olduğunu farkediyordum. Odadaki ölüm sessizliğini onun düzenli nefesi bozuyordu. Benim nefesim kendinden geçmiş gibiydi. Onu takmamaya çalışarak yatakta aşağı doğru kayarak uzanır pozisyona girdim. Hala aynı yerinde durduğunu sanarken alnımdaki elle irkildim. Bu kadar sessiz olmak zorunda mısın sen?

Yatağımın kenarı çöktüğünde yanıma oturduğu anlaşılıyordu. "Neyin var?" dedi. Normal ses tonunun aksine beni incitmek istemezmiş gibi kısık çıkmıştı. "Hastayım." dedim aynı ses tonuyla. Eli alnımdan saçlarıma geçiş yaptığında huzursuzca kıpırdandım. Ona sinirliyken bana incitmeden yaklaşması sinirimi bozuyordu. Zaten incitin aptal!

"Onu sormuyorum. Bana neden böyle bakıyorsun." dediğinde dudaklarımdan hiçte bana yakışmayan histerik bir kahkaha döküldü. Kafamı asfaltlara sürtmek istiyorum. Siniri tüm hücrelerimde hissederken yüzümü ona çevurdim. "İstanbul turu nasıldı."

"Zorundaydım." dediği şeyle yüzlerimiz birbirine dönükken gülümsedim. Kahrolası sahte gülüşler."Bana da haber vermek zorundaydın."

Ayağa kalktıktan sonra elini sertçe saçlarından geçirdi. "Sana haber bıraktım. Mesaj attım , hatta.." dedikten sonra komidinin üzerindeki kitabımın üzerindeki , kitabımla aynı renkte mavi kağıdı iki parmağının arasına aldı. "Biraz romantik olsun diye not bıraktım." sesi hiçte önceki gibi yumuşak değildi.

Ellerimle yataktan destek alarak sırtımı başlığa dayadım "Görmedim. Sabah kalktım yanımda yoksun. Okula gidiyorum , hastayım. Ve öğreniyorum ki sevgilim elin rusuyla İstanbul turunda." Ses tonum normale aykırı içindekileri kusar gibiydi. O derece konuştuktan sonra başımın dönmesiyle elimi alnıma götürdüm.

"Patojeni biliyorsun , hastalıklının teki. Ne dediysem karşı çıktı. Sabahın köründe arayıp Sanya'yı gezdirmem gerektiğini söyledi. Karşı çıktım 'başkası gezdirsin' dediysemde ikna edemedim. Seni uyandırmadım. Çok güzel uyuyordun sabah sabah seni huzursuz etmek istemedim. Sabah kalkınca bana sinirlenecektin bu yüzden romantik olsun diye not yazdım. Görmedin. Mesaj attım onuda görmedin demek ki" nefes almak için durduktan sonra "Okula uğradım , olmadığını söylediler. Sınıftakiler hasta olduğunu söyleyince Sanya umrumda oldumu sanıyorsun. Hemen buraya geldim. Ve gördüğüm manzara." deyip benim kendime yakıştıramadığım histerik kahkahalardan birini attı.

Avuç içimi alnıma bastırıp "Peki kendini benim yerime koy." fısıltı gibi söylemiştim bunları. Kafamın içinde davul çalınıyormuş gibi bir his vardı. Zonkluyordu , dayanılmaz bir acıydı kendi söylediklerim bile başımı ağrıtıyordu.

"Sanki çok istiyormuşum gibi söylüyorsun." Odanın içinde volta atmaya başladığı sırada "Her şeyi çok büyütüyorsun." Ellerini iki yana açıp bağırmasıyla göz yaşlarımın gözlerime hucum ettiğini hissettim. Ama o devam etti "Sürekli kavga mı edeceğiz!"

Dudaklarımı iç kısmına dişlerimi geçirmişken ellerimle yorganı sıkı sıkıya tutuyordum. Dudaklarım ağlamak için yalvarır gibi titremeye başlamıştı. "Defol." Yüzüme boş boş bakıyordu , ne dediğim hakkında hiç bir fikrim yoktu elimle kapıyı işaret ettim. Ellerim titriyordu sinirden. "Ç-çık..Uyumak istiyor-um." Titreyen sesimle yorganı kafama çekip ağlamaya başladım. Hastayken gerçekten iradene sahip olamıyorsun. Kapının serçe çarpılmasıyla şıçradım yine. Hıçkıra hıçkıra ağlarken cenin pozisyonunda kaldım. Uyumak istiyorum. Kafamı toplamak için , sadece uykuya ihtiyacım var...

-------------

Lanet olası alarm , lanet olası hastalık , lanet olası akan burun , lanet olsun ağlamaktan şişen gözler , lanet olası ayakta bile duramayan beden ve daha hatırlayamadığım lanet olası her şey..

Güne bu lanet olası şeylerle başlamak ne güzel değil mi? Dün kimseyle konuşmadan odandan dışarı adı atmadan geçirmiştim. Çıkamazdımda zaten öyle bir şey yapacağım mecalim yoktu.

Ne bekliyordunuz salya sümük ağladıktan sonra mutlu görünmemi mi? Kafam karman çorman yün yumağı gibiyken beynimdeki kedi onu daha da karıştırıyordu. Aptal bir kedi. Ediz'e benzeyen maviş bir kedi. Aptal Ediz'e benzeyen bir kedi. Aptal Ediz.

Zombiler benim yanımda halt etmiş. O kadar bitik görünüyordum ki. Evdekilerin koşarak benden uzaklaşmaması bir mucizeydi. Dünden beri herkesi terslemiştim. Melis'i , Bora'yı , Ayaz'ı , anne babamı bile. Getirdikleri yemekleri yemiyordum , kızmamışlardı. Hastalığımı bahane edip istediğimi söylemiştim. Ne yapayım sinirimi böyle atıyorum.

Ediz ne aradı ne mesaj attı. Ben de aynısını yaptım. Benim tek farkım dakika başı telefonumu kontrol etmekti. Hatta bir ara gizli numaradan aramayı düşündüysemde içimdeki mantıklı Derin hep kollarını önüme siper ederek buna engel oluyordu. Tekrar tekrar yazdığı notu okudum.

Civcivim , ah bu tabir sana fazlamı yakıştı ne? Tamam tamam şuan her iddiasına girerim çatık kaşlarınla bakıyorsun nota. Elveda notu gibi oldu sanırım. Neyse asıl konuya gelelim , Ihm az önce beni patojen aradı. (Ah bu adamdan nefret ediyorum.) Sanya'yı İstanbul turuna çıkarmam gerekiyormuş. Şimdi sinirden kendinden geçiyorsun biliyorum sakin ol. Ben sadece bekleyeceğim , o da rehberle beraber gezecek. Yani yakınlık yok. Gelelim seni neden uyandırmadığıma , civciv fazla güzel uyuyorsun , gözlerin yarı açık oluyor bazen , birde dudakların aralık oluyor. Uyurken sürekli limon yemiş gibi yüzünü buruşturup mırıldanıyorsun. İzlemek ne kadar zevkli tahmin bile edemezsin. Sabah en az on beş dakika seni izledim. Şimdi üzülerek gitmek zorundayım. Seni seviyorum civciv.

Notta yazanlar bunlardı , her okuduğumda ağlıyorum ama hep kendimi haklı çıkaracak yönler buluyordum. Bencilim. Bilmiyorum ama haklı yönlerim hep çıkıyor.

"Çağrı gelecek birazdan karşısına böyle mi çıkacaksın?" Omuz silkmekle yetindim Melis'in söylediğiyle. Hücrelerim bile hareket etmemi istemiyordu sızlıyordu sanki her yerim. Hasta olmak bitkisel hayata girmekle aynı sanki.

"Saçmalama hem Zülal'de gelecek. Yengem senin nasıl arkadaşların var demesin." dedi. Sorar bakışlarımı ona çevirip "Yengem?"dedim. Dolabıma yönelip kıyafetlerimi karıştırırken omzunun üzerinden bana baktı. "Ben sana anlatmadım mı?"

Başımı iki yana salladığımda ellerini birbirine vurup hevesle yanıma geldi. Ayaklarımı altıma alıp ona oturması için yer bıraktım. Ayaklarını altına alıp ellerini yanaklarına koydu. "Ayh abimin yavuklusu." deyip kahkaha attığında beni de güldürebilmişti. Yavuklu nedir ya? İç çektikten sonra konuşmaya devam etti "Abimin anlata anlata bitiremediği Zülal bugün o da geliyor. Şey ıhm...böyle kıvırcık saçlı , kahverengi gözlü çok şirin bir kızmış."

Güldüm. "Desene 007 Görümce Melis iş başında." dediklerimle kahkaha attıktan sonra "Tam canım ne sandın. Öyle benim abimin sevgilisi olmak her kıza nasip olmaz." deyip sırtını dikleştirdi.

"Bilmez miyim?" dediğinde ikimizde gülmeye başlamıştık. Ediz kafadan bacaklısını bile unutmuştum. Kısa süreliğine.

"Hadi hadi. Yata yata büyüttün , giyin bari seni emo gibi görmesinler." dedi. Emo? Siyahlara bürünen göz altları mosmor olan kızlar emo olmaz bi kre hıh. .s.s.

Dolaba gidip kıyafetlerimi karıştırmaya başladı. "Şunu giy." deyip yarım kol bebe yaka elbiseyi attı kafama. Biran görüş alanım kapansada elbiseyi kafamdan çekince dünyaya geri döndüm. Ah kafam zonkluyor , hatayım , ölüyom diyorum insafsız vicdansız nomıssız. Yeter ses kes.

Melis odadan çıktıktan sonra kendimi yatağa bıraktım. Ah derterim var benim. En büyük derdimde beynimi kemiriyor. Maviş fare. Homurdanarak kaktıktan sonra elbiseyi güç bela giyebildim. Ateşim düne nazaran yok gibiydi. Tabi sizede aktar mısalı dayasaydılar otu.

Elbiseyi üzerime giydikten sonra ayağımada babetlerimi giydim. Annemin bıraktığı hapımıda içtikten sonra mentollü peçetemden bir tane alıp burnumu sildim. Yatağımı bile toplama gereği duymadan kaplumbağa gibi adımlarımla aşağı inmeye başladım. Her basamakta duvara tutuna tutuna iniyordum. Bu kadar saat aynı yatar pozisyonda kalınca ister istemez başı dönüyordu insanın.

İçeriden gelen güzel kokuyla 'mmh' gibi şeyler mırıldandım. Nergiz Nazlı süper ikilisi yine döktürmüş ha. "Mantı var mı mantı.!" seslenmemle hepsi bana dönüp gülümsediler. "Olmaz mı?" annem elindeki tabaklarıda bıraktıktan sonra boynundaki önlüğü çıkardı. Melis tabakları dizerken koltuklardan birine oturdum. Yastıklardan birini ağrıyan karnıma bastırdıktan sonra kıvrıldım koltuğa. Onlar hazırlıkları yaparken biraz kestirsem hiçte fena olmaz.

--------------

Yanağımda hissettiğim baskıyla elimi savurduğumda birinin yüzüne çarptı. Gözlerimi aralayıp koltuğun arkasından öne doğru uzanan Çağrı'yı görmemle çığlığı basmıştım.

"Naber iki numaralı fıstığım." deyip burnumu sıktığında kollarımı boynuna dolayıp "Hoşgeldinn." diye kulağına kulağına çığırdım. Hızla ve gülerek benden ayrıldığında yanından çekingen çekingen gülen tatlı kızı gördüm. Yerimden doğrularak yanına gittiğimde bana elini uzatmıştı. Elini es geçerek ona sarıldığımda kahkaha atarak bana sarıldı.

Bu sırada Melis ve Çağrı'da gülümseyerek bizi izliyordu. Kızdan ayrıldığımda Melis hemen gelip müstakbel yengesine vantus gibi yapıştı. Ben alıştımda bu körpe gelin ne yapacak be anam.

Çağrı'yı dirseğimle dürtüp "Yengemiz  güzelmiş." dedim. Hafif bir kahkaha atıp beni kollarının arasına aldığında bende gülüp kollarımı ona doladım yada dolamaya çalıştım. Zaten bana sarılınca kayboluyorum.

"Yemeğe geçelim isterseniz , açsınızdır." Annemin sorusuyla herkes onaylayıcı bir şeyler söyleyip sofraya kurulduk.

"Nasıl tanıştınız?" diye bomba soruyu yönelttim taze çiftimize. Zülal utanarak başını Çağrı'ya çevirirken Melis'le kahkahamızı bastırmak için habire ağzımıza mantı tıkıyorduk. Çağrı'dan ya da Zülal'den ses gelmeyince ağzımdakini yutup hafifçe öksürdüm. "Klasik çarpışma sahnesi mi? Kız okulda ellerinde kitaplarla ilerlerken erkek onu çoktan farketmiştir. Gidip ona çarpar ve aş-"

"Ih."dudaklarımdan kaçan inlemenin ve sözümün kesilmesinin sebebi Çağrı'nın masanın altından ayağıma attığı tekmeydi. Gırdın qırdın.

"Evet bücür aynı öyle oldu." dişlerinin arasından söyledikleriyle bir yandanda  biraz daha konuşursanız dilinizi koparıp boynunuza dolar , boğarım sizi bakışını üzerimize gönderiyordu. Şirince gülümseyip yemeğime geri döndüğümde Melis'in kıkırtısı , ardından Çağrı'nın homurdanması duyuldu.

"Sende mi inşaat mühendisliği okuyorsun Zülalciğim." Annemin konuyu dağıtma çabalarına koskocaman bir alkış.

"Evet , ama bir alt dönemim." dedi çekingence. Bu kızla iyi anlaşacağız. Cici yengecim benim. Aman sen fatmagülün cadoloz yengesi mukaddes gibi olma emi. Öptüm.

"Ee cadılar sizde var mı bir şeyler?" dedi Çağrı arkasına yaslanarak. Melis "Ne gibi şeyler?"dedi.

"Karşı cins." dediğinde ikimizinde yediği yemek boğazında kalmış olacak ki öksürmeye başladım. Ölüyorun a dostlar!! Sevgilimle dargın ölüyorum. Gözüm açık gidecem lağğn. Boğazımda kalan şeyi yuttuktan sonra masadaki suya uzandım.

Sen demi bürütüs. Ölüyordum kahpe. 'Mantıyla boğuldu. Şok şok şok!!' Ne orjinal bir ölüm ama. Öleceksen havai adalarında tsunamiyle öleceksin. Cool ölüm bi kere .s.s

"Olmaz olur mu?" diyen anneme karşın Melis kahpesi beni hemen sattı "Derin'in var benim yok. Vallaha yok zaten olsa söylemez miyim?" Zalımsın arkadaş. Naptın kör kuyulara attın ya beni.

"Öyle mii." son heceyi uzatarak. Zalımın gızı. Başımı Melis'e çevirdikten sonra gülümseyip bacağına en acı verici ben buna 'Yakan dokunuş' diyorum cimciği attım. Ekşittiği yüzüyle bana bakınca bad görl smile yapıp önümw döndüm. Fakat beni önümde bir adet Çağrı duruyordu. Tek kaşı havada bir Çağrı.

Beni beklemeden lafa dalan annem.

"Bitişimizde oturuyorlar. Görsen öyle tatlı çocuk öyle tatlı ki. Mavi gözleri gamzeleri falan var." dedi annem hayran hayran. Hayırdır anne. Sen benim sevgilime mi yavşıyon. Nufusuna alaydın. Bugün herkes bir kahpe!

#DirenDerin !!!

"Vay bir tanışalım ha?"

"Yoo.. Bence tanışmayın siz. Uzaktan ilişkiler daha çok tutuyor vallaha bak." dedim ne saçmaladığımı bilmeden. Tanışmayın kardeşim. Benik sevgilim o. Tanrım! Sevgilimi Çağrı'dan mı kıskanıyorum ben! Burnum tıkalı ya beyne oksijen az gidiyor sanırım.

"Ya bence bu konu çok uzadı tanışırsınız birgün." Yengecim konuyu kapatarak beni dar ağacından almıştı. Helal yenge. Böyle devam. Sevdim seni.

Zülal'e minnettar bir bakış atıp hızlı hızlı yemeğime döndüm. Yemekten sonra biraz oturmuştuk. Sonra Çağrı'nın Melis'i götürmesi gerekiyordu. Melis odama çıkıp eşyalarını toplarken bize sohbet ediyorduk.

"Yemek yediğimiz bir kafe var bizim. Orad Zülal çıktı biranda önüme bodozlama daldım bende bilmeden. Sonra biz kavga etmeye falan başladık. Bende fırsat bu fırsat 'yemeğe çıkalım affettireyim kendimi 'dedim. Zülal'de o sinirle ağzından çıkana bakmadan 'tamam' dedi. İşte ilk buluşmamız buydu. Her ne kadar zoraki olsada." dedi Çağrı içtenlikle gülerek. Zülal kızararak başını öne eğdikten sonra kıkırdadı.

Bu sırada telefonuma gelen mesajla titredem. Zaten bu sıralar üzerime titreyen şeylerden biri. Dizimdeydi telefonum. Telefonu ordan kaldırmadan tuş kilidini açtım. Mesaj 'Aptal kedi'dendi. Aptal kedinin kim olduğunu tahmin etmişsinizdir.

-Sizin evin önündeki araba kimin? Merak ettiğimden değil sadece giriş kapısını kapatıyor.-

Yeme beni Ediz yeme beni. Sanki bilmiyorum şuan meraktan farklı bir boyuta geçtiğini. Merak etmiyor'muş' hıh. Beynini zombiler turşu niyetine yesinler. Amin.

-Çağrı'nın.-

Evde bu ismi görüp evde kırmızı görmüş boğa gibi dolanan bir Ediz hayal edin. Şimdi o gerçek. KalıbImı basarım.

-Çağrı kim?-

Tombala!! Beklediğim soru. Utamasan kalkıp halay çekeceğim olmadı şu yeni çıkan penguen dansı yapacağım.

-insan.-

Adamı deli ederim ben.

-Yok ben amip sanmıştım. Kız olma ihtimali var mı.-

Yok canım kız olanından kalmadı.

-%0 , erkek tabiki-

Ve koyulaşan mavi gözler , gerilen kaslar ve bam!!

-Sizin evde ne işi var peki.-

Bizimkiler klasik konuşmalara devam ederken Melis merdivenler iniyordu. Elinde pembe küçük tekerlekli çantası vardı. Hemen Ediz'e onu sinir edecek bir mesaj attım.

-Sanane. Öptüm.by-

Herkes ayaklanırken bende kalktım. Dışarı çıktığımda sırayla herkesle vedalaşırken sıra Çağrı'ya geldiğinde kollarını boynuka dolayıp "Çok özlemişim." dedim. Bu sırada arkada bir çift mavi göz gözlerimle buluştu. "Senden bir şey isteyeceğim. Arkada Ediz var erkek arkadaşım. Onu kıskandırmam lazım. Bana samimi davran. Lütfen." dedim uzatarak. Başını salladıktan sonra geri çekilip yüzümü ellerinin arasına alıp yanaklarımı öptü.

Bu sırada bizimkiler kendi hallerindeyken önümde Çağrı olduğu için Ediz'i göremiyordum. Son kez burnumu öptükten sonra "Sinirden kuduruyordur." dedi gülerek başımı salladım.

Arabaya bindiklerinde elimi dudaklarıma bastırdıktan sonra el salladım. Ediz hala olduğu yerde sinir dolu bana bakarken ona bad girl gülüşü atıp kapıyı sertçe kapattım.

Continue Reading

You'll Also Like

488K 31.6K 27
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
331K 22.7K 33
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
362K 30.7K 50
Texting ağırlıklıdır. (galiba) Dershanenin homof*bik serserisi Mete ve kalbi güzel sert oğlanımız Dorukhan arasında geçen pek de hoş olmayan mevzular.
989K 57.7K 39
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...