57. bölüm

20.4K 1.1K 126
                                    

*hayy :) bu günü Ecem'in sınav işgalinden kurtuluşu olarak kutlamak istiyorum. artık vote sınırı doldukça bölüm atacaGım*
*Bana yaptığınız multimedyaları gönderebilirsiniz. fotoshop programı bilev varsa söylesin pls*
*önceki bölümlere multimedyaları attım*
*finale iki bölüm kaldıı!!! (tabiki ikinci kitap olacak)*
*Sizi cokk seviyorummm sınır 670 vote*

Ayaz'ın bana 'uçak geliyor.' gibi klişe şeyler söylemesinin üzerinden üç dakika geçti. Ve o hala kaşıktaki çorbayı bana içirmeye çalışıyordu. İçmiyorum kardeşim zorlamı? Ihm..sanırım zorla. Her neyse içmiyorum.

"Çocukluk etme." diye yakındı. Cidden bunu içmesem iyileşemiyor muyum ben? Damardan verin bana damardan! Bu da uyuşturucu istiyor gibi oldu. Tanrım ben gercekten hastayım.  Bir iki üç kendine gel. "İçmeyeceğim o şeyi." deyip tabağı ittim.

"Anlamıyorum ki neden bu kadar itiraz ediyorsun. Alt tarafı çorba. Görende zehir içiriyorum sanacak." deyip kaşığı ağzıma tuttu. " Bak şimdi bir oyun oymayalım. Mesela bu benim için." deyip kaşığı bana uzattı. Bir kaşığa bir Ayaza baktıktan sonra eğlenceli olacağını düşündüm. Burnumu elimle sıkıp içtim. Ayaz tatmin olmuşcasına gülüseyip "Bu Melis için." dedi yine burnumu tıkayıp içtim. "Bu Bora için."yine içtim. "Bu da Ediz için." Tam ağzımı açacakken tekrar kapattım. "İçmeyeceğim." dedim başımı başka yöne çevirirken oflayıp çenemden tutup ona çevirdi.

"Hadi ama , Ediz'e trip mi atıyorsun." dediğinde üzgünce başımı iki yana salladım. Beni uyandırma gereği bile duymadan sabah kalkıp gidiyor. Bamya'yla İstanbul turu yapıyor. Ve benim hiçbirinden haberim yok. "Ben bu haldeyken o elin rusuyla geziyor."

"Mantıklı bir açıklaması vardır. Güven bana." dedikten sonra kaşığı bana uzattı. Düşen yüzümle somurtarak içtim. Ah..tatlandırıcı falan koysam buna. Bu ne böyle sirke gibi. "Bunun mantıklı bir açıklaması olduğunu sanmıyorum."

"Vardır elbette. Yani ben olsam gül gibi sevgilimi bırakıp taş gibi hatunla İstanbul turuna çıkmam. Çıkmam yani , her ne kadar sütun gibi bacakları , küçücük burnu , ve kelimenin tam anlamıyla taş gibi bir fiziği olsada." dediklerinden sonra evet demek için dudaklarımı araladığım sırada ne dediğini yeni idrak ederek gözlerimi kocaman açtım. "Seni sorunlu şizofren spastik pis orangutan." diye tısladım. Sırıtması daha da genişlerken ayağa kalkıp elindeki tabağı başucumdaki komidinin üzerine bıraktı. Elime geçen ilk şeyi , ki bu minik pofuduk hatta adını Ediz koyduğum yastık oluyor. Evet adını Ediz koydum çünkü uyuyamadığımda ya da korktuğumda o yastığa sarılıp rahatlıyorum. Ama şuan Ediz'in üzerinde uygulamak istediğim şeyi bu minik pofuduk küçük yastık üzerinde de uygulayabilirim , yastığı Ayaz'a fırlattım.

"Sen var ya sen." dedikten sonra elime geçen ayıcığımıda fırlattım ona. "Sen tam bir...ıhm şeysin..neyse bulamadım sana bir tabir. Tabirsiz varlık."

Dediğim şeyle sırıtıp üzerime doğru gelmeye başladı. "Ihm ..Ayaaz anlaşabiliriz." Gelmeye devam etti. O yaklastıkça ben geriye doğru sindim. Ayaz tam beni gıdıklamak için elini koymuştu ki kapı açıldı. Yüzümü gülen Ayaz'da çekip kapıya çevirdiğimde yüzümdeki gülümseme yüzümde dondu.

Ben Ediz'e , Ediz Ayaz'a , Ayazsa sırıtarak bana bakıyordu. Ediz'i delici bakışları Ayaz'ın üzerinde yoğunlaşırken hiç kalkmaya niyeti yok gibiydi.

Ediz sinirinden kapı kolunu tuzla buz edecekmiş gibi sıkıyordu. Tamam. Ediz'e kırgın olabilirim , kimi kandırıyorum Ediz'in gözlerini oyup burnuna sokmak istiyorum. Ama burdan kan çıkmasını istemem hele ki bu arkadasımınsa. Ayaz'a dönerek "Canına mı susadın sen. Beynini deler senin. Kalk." dedim. Tıslama benzeri sesimle tek harekette kalktı.

FriendHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin