Sen Aydınlatırsın Geceyi (TAM...

By zeynepisiklar

513K 28.7K 1K

Güneş yükseldi. Küçük şehrin ışıkları söndü. Şarap bitti. Son sigarasından son bir nefes doldurdu ciğerler... More

- GİRİŞ -
BÖLÜM 1/1
BÖLÜM 1/2
BÖLÜM 1/3
BÖLÜM 2/1
BÖLÜM 2/2
BÖLÜM 2/3
BÖLÜM 3/1
BÖLÜM 3/2
BÖLÜM 3/3
BÖLÜM 4/1
BÖLÜM 4/2
BÖLÜM 4/3
BÖLÜM 5/1
BÖLÜM 5/2
BÖLÜM 5/3
SESSİZ BİR GECE
BÖLÜM 6/1
BÖLÜM 6/2
BÖLÜM 6/3
BÖLÜM 6/4
BÖLÜM 7/1
BÖLÜM 7/2
BÖLÜM 7/4
BÖLÜM 7/5
DUYURU
BÖLÜM 8/1
BÖLÜM 8/2
BÖLÜM 8/3
BÖLÜM 9/1
BÖLÜM 9/2
BÖLÜM 10/1
BÖLÜM 10/2
BÖLÜM 10/3
FİNAL
YENİ HİKAYE / DUYURU

BÖLÜM 7/3

11.1K 761 23
By zeynepisiklar

"Tamam, o zaman. Başla bakalım."

"Yemek yapmayı biliyor musun?"

"Ne o? Sana yemek yapmamı mı istiyorsun?" diye sordum kaşlarımı kaldırıp muzır bir ifadeyle.

"Eğer sen de istersen, neden olmasın?" Heyecanıma yenik düşerek sarsıldım. Karnımdaki kasılmaya denk kalp atışlarım hızlandı. Onun evinde, ona yemek yaptığımı hayal etmemin özel, samimi, sıcak bir yanı vardı ve ben o anı elde etmek istiyordum.

"Sürpriz olsun. Ne dersin?"

"Tamam," dedi ama ona yemek yapacağımdan artık ikimiz de emindik.

"Sıra ben de," dedim. Kahvemden bir yudum aldıktan sonra zararsız olanlardan biriyle başladım. "Kitaplar?"

"Okumayı sevmiyorum diyemem ama odaklanmakta zorluk yaşıyorum. Çabuk sıkılıyorum ve ilgimi çeken bir konuya denk gelmem hayli zor oluyor. Orada tahminimce herkesin kitaplığında olan Küçük Prens ve Martı var. Filmini de defalarca izlediğim ve okumaktan da gerçekten keyif aldığım Dövüş Kulübü haricinde Çavdar Tarlasında Çocuklar ve 1984 var. Sanırım diğerleri Yankı'nın olabilir."

"O zaman sana en yakın zamanda okuyup da seveceğinden emin olduğum birkaç kitap getireceğim," dedim yarı utangaç haline gülerek. Kafasını salladıktan sonra kupaya sarmadığım elimin içiyle oynamaya başladı.

Sıradan sayılabilecek sorularımızı sorup asıl merak ettiklerimize doğru temkinli adımlarla yol alırken, bir ara Sarp'la konuşmak zorunda kaldım. Nerede olduğumu sordu ve yalan söylemeyip Bora'nın evinde olduğumu itiraf ettiğim zaman küplere bindi. Ona durumu sonra açıklayacağımı söyledim. Babam da annem de sinirliydiler. Dün akşamdan plan yapıp da haber vermemiş olmam onlar için uygunsuzdu. Acısını muhtemelen akşam ve önümüzdeki birkaç gün çıkaracaklardı. Elimden o dakika daha fazlası gelmezdi ve Bora'yla süregelen soru cevap oyunumuza daha fazla ara vermek istemiyordum.

Neyse ki kaldığımız yerden devam ettik.

"Sarp'tan sıkça söz ediyorsun ama ablanın adı neredeyse hiç geçmiyor. Özel bir nedeni yoksa..."

"Yok, yok," dedim gülerek. "Ablam benden yedi yaş büyük. Çocukluğumuzda fark edilir bir uçurum vardı aramızda. O anneme özenirdi ki bize de abla gibi değil de annemizin kopyasıymış gibi davranırdı. Yıllar geçtikçe gerçek anlamda annem gibi olup çıktı. Eğlence anlayışlarımız farklıydı. Dışarı çıkıp içip dağıtmayı bırak üniversite haricinde evimize akşam yemeği saatinden sonra geldiğini hiç hatırlamıyorum. Üniversitenin iki senesinde yalnızdı. Artık o dönem herkesten habersiz yaşayacağını yaşadı da bundan keyif mi almadı yoksa olduğu kişi gerçekten bu mu, bilmiyorum."

"Yanlış anlama ama ondan az da olsa yabancıymış gibi bahsediyorsun," diye dürüst bir yargıda bulundu Bora. Kulağa öyle geldiğinden emindim ve ne yazık ki onu tam anlamıyla haksız çıkaramazdım.

"Onu çok seviyorum," dedim içtenlikle. "Annemin yoğun olduğu her anımızda yanımızda Firu vardı. Bizi giydirir, saçlarımızı yapar, kimi zaman karnımızı doyurur, bize kitap okurdu. Onun sesini duyarak uyumaya o kadar alışmıştım ki ondan uzak kaldığımız iki sene benim için zordu. Sadece neden kendini bize hiç açmadığını anlayamıyorum. Neden hep sessiz? Bize bir kere bile herhangi bir sıkıntısı hakkında dert yandığını hatırlamıyorum? Çok mu küçüktük onun için? Belki de öyleydi ama şimdi bile değişen bir şey yok. Bizi aradığı her seferinde bir sıkıntımız olup olmadığını sorar, annemlerle aramızda arabuluculuk yapar, ama bizi savunmak yerine neden biraz daha uslu olmadığımızdan yakınır. Neden Bora? Firu'nun gerçekten o kadar ketum ve hayattan hiçbir şekilde zevk almayan biri olmadığına inanasım gelmiyor."

"Onu tanımadığım için ne söylemem gerektiğini bilmiyorum ama Armağan, belki de ablanın karakteri budur. Bu o kadar kötü mü? Neden onu da kendinize benzetmek istediğinizi anlayamıyorum açıkçası."

"Onu kendimize benzetmek istemiyoruz. Onun mutlu olmasını istiyoruz. Hiç de mutlu görünmüyor Bora. Görsen, eminim anlarsın. Sanki bizimkilerin kuklaları gibi. Her sözlerine tamam diyor, ondan ne isterlerse kabul ediyor, sanki dünyaya iyi evlat olmak için gelmiş gibi davranıyor. Kendine ait hiçbir düşüncesi yokmuş gibi."

"Eminim kendince doğru kabul ettiği nedenleri vardır. Peki, bu düşüncelerini ya da düşüncelerinizi ablanızla paylaştınız mı?"

Aniden gelen suçluluk hissiyle kulaklarımın ısındığını hissettim. Her zaman dürüst davrandığımı iddia etmeme rağmen burada durmuş ablamın yüzüne karşı neredeyse hiç paylaşmadığım duygularımı Bora'ya anlatıyor, hatta düpedüz yakınıyordum.

"Hemen suçlama kendini," dedi elimi tutup parmaklarımızı birbirine kenetlerken. "Muhtemelen şu anda bana anlattığın kadar çok kafaya takmıyorsun bu konuyu. O yüzden de ablanla konuşmak aklına gelmedi."

"Ne kadar iyisin," diye mırıldandım. "Haklılık payın olsa da bu durumun yanlışlığını değiştirmiyor."

"Sen de ablanla en yakın zamanda konuşup durumu düzeltirsin."

Kafamı sallayarak Bora'yı onaylarken Firu'dan önce Sarp'la konuşmayı not ettim aklıma.

"Sıra ben de," dedim içim sıkılmış bir vaziyette. "Neden babanla yaşamıyorsun?"

Elimi bırakacak gibi oldu ama parmaklarımı iyice sıkarak benden uzaklaşmasına engel oldum. Pes ederek geriye yaslandı.

"Üniversiteden döndükten sonra bir ay daha babamla kaldım ama o bir ay içim içime sığmadı. O evde daha fazla duramadığımı fark ettim. Yalnızlığa alışmıştım ve babamın gözleri sürekli benim üzerimdeydi. Ne yapıyorum, nereye gidiyorum, arabayı dikkatli kullanıyor muyum, çok mu içiyorum, çok mu geç eve dönüyorum..."

"Bizim de hayatımız öyle geçti diyebilirim," dedim hafif bir tebessümle. Onu anladığımı bilsin istiyordum. Yanında olduğumu, sadece güzel anılarını değil dinlemek için değil, karabasanları kovalamak için de burada olduğumu anlasın istiyordum.

"Ablanı bilemem ama yanında Sarp varmış Armağan ve bana inan bu büyük şans. Babamın tek odak noktası bendim. Yankı'yı da çok sever elbette. Onun ailesi olmadığı için üzerine de düşer ama aynı şey değil. Annemden sonra..." Derin bir iç çekip boşta kalan elini yüzünde dolaştırdı. "Babam hayatına devam edemedi. Tek sahip olduğu varlık bendim ve sevgisi zamanla boğucu hale gelmeye başladı. Üniversite benim için ufak çaplı bir kaçıştı ve dönünce de duramadım. Önce askere gittim. Pekiyi bir dönem değildi. Sanırım bazı şeyleri daha beter hale getirdi."

Aklında yer eden kötü anıları def etmek ister gibi kafasını iki yana salladı.

"Tanıdığım birçok kişi ailesinden ayrı yaşıyor. Bu çok da garip değil."

"Aynı şehirde ve ayrılar mı? Evlenmeden? Belli ki kaçtıkları bir şeyler varmış."

"Bilemem ama..."

"Babamın sevgisinden kaçtığımı söylemem sana acımasızca geliyordur muhtemelen."

"Anladığımı iddia edemem. Senin yaşadıklarını yaşamadım. O yüzden doğru ya da yanlış yaptığına dair bir cümle kurmam yakışık almaz."

"İnanılmazsın," dedi buruk bir gülümsemeyle. "Sürekli diğerlerinden duyduğum o benzer cümleleri söylemeni bekliyorum ama sen asla bunu yapmıyorsun."

"Bence babanın sevgisinden kaçmak yerine, ona neler hissettiğini anlatsan orta bir yol bulabilirdiniz, gibi mi?"

Kaşlarını çatarken kafasını iki yana salladı. "Kesinlikle bunun gibi değil."

"Ne kadar zaman oldu?" diye sordum yaşının yanılmıyorsam yirmi sekiz olduğunu düşünüp hesabı kendim yapmaya çalışırken.

"On sene, üniversiteyi ve askerliği de dâhil edersen..." deyince istemsizce bir an afalladım. Zamanın nasıl da hızlıca akıp gittiğinin her zaman farkında olamıyorduk.

"Vay canına..."

"Ben de şaşırıyorum bazen. Neredeyse yedi senedir bu evde yaşıyorum."

"Neden Geçit'te çalışıyorsun?"

"Benim sıram," diyerek gülümsedi. "Ama önce bir şeyler atıştırmak istiyorum. Kahvaltı edelim beraber, olur mu?"

"Seve seve..."

Avucunda duran elimin üstünü öptükten sonra beni kanepede bırakıp mutfağa gitti. Yardım isteyip istemediğimi sorduğumda kıpırdamamamı, oradaki dağınıklıkla ancak kendisinin baş edebileceğini söyledi.

Mutfağın bir o yanı bir bu yanında dolanıp çay demlemesini, tezgâhı toparlayıp gayet dolu olan buzdolabından peynir, zeytin, domates ve birkaç parça daha kahvaltılık çıkarmasını, bir yandan ıslık çalarak sanki bana kahvaltı hazırlamasından daha doğal hiçbir şey yokmuş gibi rahatça hareket etmesini büyük bir keyifle izledim. Dayanamayıp telefonumu sessize aldıktan sonra sırtı bana dönük, eli bıçaklı haliyle fotoğrafını çekerken en ufak bir utanç duygusu yer almıyordu içimde. Bu güzel an, ölümsüzleştirilmeliydi çünkü benim için çok değerliydi.

Fırat'la olduğum onca zaman içerisinde ilk bir ayı saymazsak benim için bir şey yaptığını hatırlamıyordum bile. Yemeğe ya da sinemaya götürmesini falan saymıyordum asla. O sadece isterdi ve beklerdi ki istedikleri olsun. Ben de salağım ya dinlerdim onu, uyum sağlardım isteklerine. Daha önce ciddi bir ilişki yürütmemiştim ki hiç, nereden bilecektim eğrisini, doğrusunu. Şimdi şimdi daha iyi fark ediyordum yaptığım hataları. Fırat'a nasıl boyun eğdiğimi, onun mutluluğunu kendiminkinden daha üstün kıldığımı, baskın olup da bana höt zöt yapmasını kimi zaman çekici bulduğumu... Şaka gibi.

Ne zaman sinirlendirsem onu, kendime kızardım boş yere. Sarp'a ağzımı açıp da tek kelime etmezdim ki ortalık karışmasın. Çünkü bilirdim ki Sarp, ben haksız dahi olsam beni savunurdu.

Oysa şimdi, kaybının acısıyla başa çıkmayı başaramayan, dağılmış ama henüz tamamen parçalanmamış bir adamın salonunda oturuyor ve o adamın güzel kalbiyle bana bir şeyler hazırlamasını izliyordum. Rol yapmıyordu. Oyun oynamaya belli ki mecali yoktu. Etiyle kemiğiyle kendisiydi. Bora, kesinlikle muhteşem bir âşıktı. Elimde olmadan bir kez daha, keşke onunla bu kadar yara almadan önce karşılaşsaydım diye geçirdim içimden. Ama yersiz bir düşünceydi. Bizi biz yapan yaşadıklarımızdı ve belki de bu yaşadıklarımız yüzünden karşıma çıkmıştı.

***

Merhaba güzel okuyucularım!

Biliyorum bu iki sefer bölümler daha kısa oldu ama devam sahnesi henüz tamamlanmadı. Ben de abuk bir kelimede kesmiş olarak yayınlamak istemedim.

Ufak tefek bilgiler almaya başladık Bora'dan. Bundan sonraki bölümde daha çok merak ettiğimiz birkaç şeyi öğreneceğinizi söyleyebilirim. Meselaaaaa... Eski kız arkadaşı hakkında minik detaylar... :D

Salı günü yeni bölümde görüşürüz. <3

***

Facebook Sayfa: Zeynep Işıklar

Facebook Grup: Zeynep Işıklar'dan

Instagram: zeynepisiklar / zeynepinkitapligi_

Twitter: zeynepisiklar

***

Continue Reading

You'll Also Like

2.1K 311 20
Huysuz bir dedektif ve onun tecrübelerine ihtiyacı olan bir çaylak. Not: 2020 yılında yayınlanan kitap. Yeni kurgu değildir. Bir takım sebeplerden d...
31.1K 106 2
... "BOZCAHİSAR" romanı Wattys 2020 Romantizm Kazananı AYZADE romanının erkek kahramanı gözüyle anlatılan versiyonudur. Bozcahisar'da Ayzade'nin gör...
3.2K 134 3
"Soyun!" Demesiyle bağırdı Azat en sonunda Sıkıca belinden tutarak "Ne demek bu bırak beni?" Korkuyla bakıyordu. "Neden beni istemiyorsun söylesene...
18.1K 1.4K 10
Kalbimi bazen o kadar hızlı attırıyordu ki buna sebep olduğu için ona sinirleniyordum. Geleceğimden endişeleniyor kalp krizi geçireceğim sanıyordum. ...