Sen Aydınlatırsın Geceyi (TAM...

By zeynepisiklar

513K 28.7K 1K

Güneş yükseldi. Küçük şehrin ışıkları söndü. Şarap bitti. Son sigarasından son bir nefes doldurdu ciğerler... More

- GİRİŞ -
BÖLÜM 1/1
BÖLÜM 1/2
BÖLÜM 1/3
BÖLÜM 2/1
BÖLÜM 2/2
BÖLÜM 2/3
BÖLÜM 3/1
BÖLÜM 3/2
BÖLÜM 3/3
BÖLÜM 4/1
BÖLÜM 4/2
BÖLÜM 4/3
BÖLÜM 5/1
BÖLÜM 5/2
BÖLÜM 5/3
SESSİZ BİR GECE
BÖLÜM 6/1
BÖLÜM 6/2
BÖLÜM 6/4
BÖLÜM 7/1
BÖLÜM 7/2
BÖLÜM 7/3
BÖLÜM 7/4
BÖLÜM 7/5
DUYURU
BÖLÜM 8/1
BÖLÜM 8/2
BÖLÜM 8/3
BÖLÜM 9/1
BÖLÜM 9/2
BÖLÜM 10/1
BÖLÜM 10/2
BÖLÜM 10/3
FİNAL
YENİ HİKAYE / DUYURU

BÖLÜM 6/3

11.8K 828 26
By zeynepisiklar

Neredeyse unutuyordum bölümü yüklemeyi! Sonra kızdım kendime valla. :D Umarım uykuya dalmamışsınızdır. :)

Keyifli okumalar canlar. :*

***

Oturduğum bar taburesinden düşmemek için parmaklarımı bacağımın iki yanındaki ahşaba sertçe geçirmiştim. Tutunabildiğim ilk ve en yakın yer burasıydı. Gerçekten. O anda kayıp dizlerimin üzerine düşebilir, var olandan çok daha fazla gözü üzerimize çektiğim gibi kendimi feci şekilde rezil edebilirdim.

Nefes almaya çalıştım. İçimden ona kadar falan saymayı denedim bu nefeslerin arasında. Müziğin sesi kulaklarımdan silinirken, yerini sert ve hızla çarpan kalp atışlarım aldı. Neden bu kadar heyecanlandığımı, delirdiğimi sorgulayabilecek kadar bile çalıştıramadım kafamı. Etrafımdaki konuşmalara odaklanmak istedim ama başaramadım. Bir şeyler konuşuluyordu ama ne?

Ufak çaplı(!) bir şok yaşıyordum. Kuruyan boğazımı yatıştırmak için masadaki az önce gelen, ağzına kadar dolu olan bira şişesine uzanmak istiyordum ama onu bile yapabilecek kadar bedenime hükmedemiyordum.

Sırtımdaki parmaklarının kımıldadığını hissediyordum. Tepki vermek istiyordum. Ona doğru yaslanmak istiyordum. Hatta dönüp gözlerinin içine bakmak için can atıyordum ama onun yerine karşımda benim kadar olmasa da şaşkınlıkla oturan Sarp'tan başkasına odaklanamıyordum. Soru işaretleriyle dolu bakışlarını görüyor ama ona ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Muhtemelen nasıl davranması gerektiğini merak ediyordu. Benden herhangi bir işaret alabilirse ona göre davranacaktı ancak benden tık yoktu. Muhtemelen aradan geçen zaman bir dakikayı bile bulmamıştı ama benim için saniyeler dakikalara eş değer gibi yavaş akıyordu.

Hiçbirimiz Bora'nın buraya gelmesini beklemiyorduk. Buraya. Yanımıza. Geçerken falan uğramadı. Baya baya, belli ki az önce, içeriden çıkmadan hemen önce bardan aldığı birayla masamıza gelmişti. Yanımda durmuş, elini belime atmış ve bir şeyler söylemişti. Selam, gibi bir şeyler. Sanki her akşam burada, böyle, bu şekilde takılıyormuşuz gibi.

Bunu beklemiyordum. Ofisinden çıkmadan önceki konuşmamızdan sonra bunu yapmasını beklemem, umut etmem aptallık olurdu ama işte, tam buradaydı. Yanımda! Aynı kelimeler saniyeler içerisinde yüzlerce kez zihnimde dönüp dururken nefesimi kontrol etme çabalarıma devam ettim. Bir şeyler yapmak zorundaydım.

O cesaret edip kimsenin ne düşüneceğini ya da ne konuşacağını umursamadan ya da umursamamaya çalışarak yanıma gelmişti. Bunun karşılığında bir tepki vermek zorundaydım.

Sarp'tan bana tokat atmasını talep etmek istedim. Bir sarssaydı beni hiç de fena olmazdı.

Tutunduğum yerden zorlukla çektim ellerimi. Parmaklarımın uçları yeniden sağlanan kan akışıyla sızladı. Titrek elimle biraya uzanıp sanırım yarısına kadar içtim. Gözler üzerimdeydi. Beni izliyorlardı. Bizi. Bora'yla beni.

Kaç dakika olmuştu geleli? Belki de yalnıza birkaç saniye ya da bir dakika... Üç? Beş?

Birayı bırakıp yerimde huzursuzca kıpırdanarak Bora'ya doğru döndüm. Önce ona bakmalıydım. Gözlerini görmeliydim. Ne düşündüğünü anlamam gerekiyordu. Ne yapmamı istiyordu? Eli hala belimdeydi. Benimle olduğunu gösteriyordu herkese.

Vay canına! Aklımı kaçıracaktım. Bunu yapmasını bu kadar istediğimin şu ana kadar farkında bile değildim oysa.

Sanki ona baktığımı hissetmiş gibi gözleri buldu gözlerimi. Bir sıkıntı yok, diyordu. Sanırım? Dudakları hafifçe kıvrıldı. Beni ne hale getirdiğini biliyordu. Ne kadar şaşırdığımı hatta aklımı kaçırmaya başladığımı biliyor olmalıydı. Gülümsemeye çalıştım. Denedim.

Mutlulukla derin bir nefes çekmek için kendime izin verdim ve sonra aynı gülümsemeyle Sarp'a baktım.

"İşte, Sarp," dedim Bora'ya. Bora, elindeki şişeyi benim ellerime bıraktıktan sonra elini Sarp'a uzattı. Belimdeki elini çekmemişti. Bana dokunmayı bırakmak istemiyor gibiydi. Buna bayıldım.

"Memnun oldum," dedi. "Armağan sıkça bahsediyor senden."

Sarp elini sıkarken, "Sen onu bir de bana sor," diye mırıldandı. Dişlerini gösteren kocaman bir gülümsemeyle, "Memnun oldum Bora," dedi.

Birazcık rezil olmuş olabilirdim. Sarp'a sürekli Bora'dan bahsettiğimi ne Bora'nın ne de diğerlerinin bilmesine gerek yoktu ama yine de gülümsedim. Umurumda değildi. Bora yanımdaydı. İnsanların içinde!

Bora artık boşta kalan elini saçlarının arasına daldırıp sırıtırken yeniden bana çevirdi bakışlarını. Hafifçe eğilip dudaklarını kulağıma sürterken, "Birazdan flaşlar patlayacak gibi hissediyorum," diye mırıldandı.

Kıkırdayarak yaslandım ona. "Ünlü triplerine mi giriyorsun yoksa?" dedim bir kaşımı kaldırarak.

Güldü. Eminim herkes küçük dilini yutmuştu. Bora'nın yüzünü bile zar zor gören bu insanlar şu an onun güldüğünü görüyordu. Bana bile inanılmaz gelirken onu tanıyan insanlar için çok daha şaşırtıcı olmalıydı.

"Seni yeniden aramızda görmek güzel," dedi Sinem. Üzerindeki şoku uzun bir süre atabilecek gibi görünmüyordu.

"Sana teşekkür etmeliyim," dedi Bora, Sinem'e. "Hakkımda konuşulmasına pek izin vermemişsin."

Sinem keyifle gülümserken omzunu silkti. Sanırım bu hareketi herkese bulaştırıyordum ya da herkes ilk defa bu kadar rahat davranışlar sergileyebiliyordu.

Yeniden Bora'ya baktım. Elime tutuşturduğu birayı geri alıp ağır ağır yudumlar alırken onun masanın kalanıyla konuşmasını izledim. Dinlemedim. İzledim. Açıkçası ne konuştukları umurumda değildi. Herkesin az çok ne söylediğine dikkat etmeye çalıştığını fark edebiliyordum. Bir cümleden uzun kelimeler yan yana gelmiyordu. Bora'nın sırtımda olan parmakları usulca dolanıyor hiçbir gerginlik ibaresi göstermiyordu.

Bir ara Sarp'ın sesini duyduğumda geldim kendime. Bana bakıp göz kırptı. Bu iyi misin gibi bir şeydi. Heyecanla dudaklarımı kemirirken ona kafamı salladım. Mutluluktan ölebilirdim.

Yeniden Bora'nın nefesini boynumda hissettiğimde çok geçmeden dudakları bir kez daha kulağıma sürtündü. "Gidelim," dedi. Bu kadarı bile çoktu bence. Üstesinden olabilecek en iyi şekilde gelmişti.

Bar masasının altındaki kancaya astığım çantamı alıp omzuma yerleştirmeme yardım etti. Benimle bu şekilde ilgileniyor olmasından büyülenmiştim. Yüzümde oluşan aptal bir sırıtmayla tabureden indim. Bora, Sarp'a dönüp, "Armağan'ı ben bırakabilirim," dedi. Bu bir soru değildi. Karşı çıkılmasını gerektirecek bir agresiflik de taşımıyordu ki benim sevgili kardeşim, beni sinirlendirmek istemeyeceği için kafasını sallayarak onayladı.

"Eve geçmeden haber ver ki kapının önünde buluşalım. Annem ayrı döndüğümüzü anlarsa delirir."

"Tamam." Eğilip yanağından öptükten sonra masadakilere beceriksizce el salladım. "İyi geceler herkese!"

Bora, sadece bir baş selamı verip elimi tuttu. Parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdikten sonra dar sokaktan çıkmak için kalabalığın arasından yürümeye başladı.

Onu takip ederken yalnızca birleşen ellerimize odaklanabiliyordum. Elimi tutmuş, benimle yürüyordu. Kalabalığı yarıp geçiyor beni de bir adım uzağından peşinden sürüklüyordu.

Bu bir duyuru değildi de neydi! Sağ elimi yumruk yapıp zaferle dolu bir haykırışla havaya dikmek istiyordum.

Bizi saklamaması değildi bu kadar harika olan. Bizi, özellikle kendini göstermekten korkmayı bırakmasıydı. Geçmişin üzerine örttüğü ölü topraktan silkelenip kendine gelmiş olmasıydı. Bodrum'un güzelim ıssız sahillerinden çıkıp da Arnavut kaldırımlı ışıl ışıl hayat dolu sokaklarına adım atmış olmasıydı. Benimle!

Otoparka girer girmez arabaya binmeden önce onu durdurup kollarımı boynuna doladım. Bu davranışımın aşırıya kaçıp kaçmadığını düşünmek için izin vermedim kendime. İçinden geldiği gibi davran!

"Sana inanamıyorum," dedim neredeyse haykırarak. Kolları hızla belimi sardı. Karşı koymadı. "Bunu neden yaptın?" diye sordum boynuna gömdüğüm kafamı kaldırıp gözlerine bakarken.

"Çünkü nefes almak istedim," dedi buruk bir gülümsemeyle. "Yaşamak istedim. Merak ettim Armağan, nasıl bir duygu olduğunu merak ettim. Düşünmeden, içimden geldiği gibi davranmanın nasıl hissettireceğini merak ettim."

"Nasıl hissettiriyor?"

Eğilip alt dudağımı dudakları arasına sıkıştırmadan hemen önce, "Güzel. Garip ama güzel," dedi. Parmak uçlarımda yükselip öpücüğüne zevkle karşılık verirken, gelecek günlerin heyecanıyla titredim. Bana hissettirdiklerinin farkında mıydı acaba?

"Bu kelime bizim mottomuz olmalı."

"Kabul edildi," dedi burnunu burnuma sürterek. Nefis kokuyordu. Derince çektim içime o kokuyu. Ciğerlerime kazıdım.

"Nereye gideceğiz?" diye sordum nefes nefese dudaklarından uzaklaşarak. Otoparktaydık! Önce araba sonra ofis şimdi otopark! "Bunu yapmaya devam edemeyiz."

"Neyi?" diye sordu sırıtarak.

"Araba, ofis, otopark," dedim sızlanarak. "Bir sonraki ne? Alışveriş merkezi mi?"

Gülerek beni kendisine çekip sarılırken iç çekerek kafamı göğsüne yasladım. SARILIYORDUK! Hayal edebileceğimden daha güzel bir histi. Dondurmanın üzerine dökülen sıcak çikolata sosu gibi. Kollarının arasında, sıcaklığıyla eridim. İnsanlar birbirlerine daha çok sarılmalıydı. Bir bütün oluyordun o süre içerisinde. Huzurlu bir baloncuk içine hapsoluyordun. Nefes almak daha kolay geliyordu insana. Ait hissediyordun. Önemli bir şeylerin parçasıymış gibi...

"Arabada bir tuhaflık yok bence," dediğini duydum. "Yani yol kenarına çekmiş olmamız biraz dikkat çekici ama o kadar."

"Jandarma gelebilirdi. Kimliğimi alıp beni nezarete falan atabilirdi. Burada böyle şeylere nasıl tepki veriyorlar bilmiyorum!" Sinirli falan değildim. Umurumda bile değildi beni nerede öptüğü. Yani abartmanın lüzumu yoktu tabii ama şu an sadece laf olsun diye sızlanıyordum. Onun bu oyuncu hallerini görmek için sık sık böyle davranabilir, karşısında kıvranabilirdim.

"Sırrını biliyorum," diye mırıldandı kulağıma.

"Neymiş o?" dedim kafamı göğsünden kaldırmadan. Sert, sıcak, güvenli ve huzurluydu ve bu kolların arasından asla ama asla ayrılmak istemiyordum.

"Seni öptüğüm sürece nerede öptüğüm umurunda bile değil." Nokta atışı yapmış olmakla yetinmedi ve kollarından birini belimden ayırıp elini çeneme uzattı. Ona bakmam için kafamı kaldırırken, dudakları yeniden dudaklarımı buldu. Keyifle iç çekerek, dilinin ağzıma girmesi için dudaklarımı araladım. Daha kalın olan alt dudağını dudaklarım arasında çekiştirip emerken, çıkardığı boğuk sesle titredim.

Bir anda geri çekilerek aramıza bir kol mesafesi boşluk bıraktı. "Sana söylemiştim," dedi sıklaşan nefesi yüzünden kısılan sesiyle. "Umurunda değil."

Omzumu silkerek, "Haklı olabilirsin," dedim. "Yine de arabaya geçsek iyi olacak." Otoparkın araba girişindeki kulübeden çıkan adamı işaret ettim. "Sanırım dikkat çektik."

Gülerek kendine ya da yaptıklarına inanamıyormuş gibi kafasını iki yana salladı. Cebinden arabasının anahtarlarını çıkarırken, "Nereye gideceğimizi biliyorum galiba," diye mırıldanarak arabasına doğru yürümeye başladı.

Onu takip etmeden önce birkaç saniye olduğum yerde dikildim. Yaşadıklarım gerçek, diye konuştum kendimle. Bora gerçek. Âşık oldum. Yeniden değil. İlk defa!

***

Böyle sıcak sahneleri yazmaya başladığım için mutluyum vallahi! Ne kadar daha gider bu şekilde bilemiyorum ama ufakta görünen bölümler güzel sıcak olacak gibi. 💃

Salı akşamı görüşürüz.

Öptüm kocaman! <3

***

Facebook Sayfa: Zeynep Işıklar

Facebook Grup: Zeynep Işıklar'dan

Instagram: zeynepisiklar / zeynepinkitapligi_

Twitter: zeynepisiklar

***

Continue Reading

You'll Also Like

343K 9.2K 10
Elimi bir kez bile sürmediğim muzlu pastaya son kez baktım. Bir daha asla seni görmek istemiyorum, dedim içimden. Yıkımımın suçlusu sanki muzlu pasta...
18.1K 1.4K 10
Kalbimi bazen o kadar hızlı attırıyordu ki buna sebep olduğu için ona sinirleniyordum. Geleceğimden endişeleniyor kalp krizi geçireceğim sanıyordum. ...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1M 73.1K 6
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
162K 26 1
"Wattys 2020 Romantizm Kazananı" Ayzade bir kasabanın iki varsıl beyinden biri olan Asım Bey'in kızı, kasaba okulunun da öğretmenlerindendir. Kasaban...