Sıcak Kanatlar

Bởi Lanhei

1.3M 74.3K 11.8K

Lily bir akşam tuhaf bir saldırıya uğrar. Daha da tuhaf olanı, davetsiz misafirler ne yazık ki peşini kolayca... Xem Thêm

Yanmış Tüy
Element Sayfaları-Yaratılış Güncesi
I*
II*
III-
IV*
V*
VI*
VII*
VIII*
IX*
X-
XI*
XII*
XIII*
XIV*
XV-
XVI*
XVII*
XVIII*
XIX*
XX*
Element Sayfaları-2
XXI*
XXIV.BÖLÜM*
XXV.BÖLÜM*
XXVI*
XXVII*
XXVIII*
XXIX*
XXX*
XXXI*
XXXII*
XXXIII.BÖLÜM
XXXIV. BÖLÜM
XXXV.BÖLÜM
XXXVI.BÖLÜM
XXXVII.BÖLÜM
XXXVIII.BÖLÜM
XXXIX.BÖLÜM
XL.BÖLÜM
XLI.BÖLÜM
XLII.Bölüm
XLIII
XLIV
XLV
XLVI
XLVII
XLVIII
XLIX
L
LI
LII
LIII
LIV
LV
LVI
LVII
LVIII
LIX
LX
Element Sayfaları-3

XXIII*

17.9K 1.2K 209
Bởi Lanhei


Aşağıdan gelen seslerle uykudan sıyrılıp hafızamın olanları bana tekrar yaşatmasına izin verdim. Kendime söylenerek yataktan kalktım.

Adım atmamla bastığım şeyle inledim ve hızla yere döndüm. Sinirlendiğim sırt çantama bir tekme daha attım. Elbette canım tekrar yanmıştı.

Eğilip küçük cebi açtım ve dün gece ıslandığına emin olduğum telefonumu çıkardım.

Kalan yüzde yirmi ikilik şarjımı görünce yılbaşı indirim çeki kazanmış gibi sevindim. Ama sonrasında beni karşılayan yirmi altı çevapsız arama ve otuz beş mesaj suratımı asmaya yetti.

Elveda minik Robert J. Dikiz aynalarını bile özleyeceğim.

Esnememi engellemeye çalışırken mesajlarıma girdim ve kendimi bununla meşgul ediyormuşum izlenimi verdiğimi umut ederek aşağı indim.

Kahkaha seslerinin ardından elinde tabaklarla geçen Camilla'yı görünce kendimi bir şok dalgasına daha kaptırdım.

Ona gözlerini kırpıştırarak baktıktan sonra donup kaldığım merdivenlerden indim ve kafamı duvarın arkasından uzattım.

Salondaki geniş masanın üstünü tamamen meyveler kaplıyordu. Onların hepsini nereden bulduklarını düşündüm. Bazılarının mevsimi bile değildi. Kurt'ün denge hakkında söylediklerini anımsadım.

Neil, ağzına bir çilek daha atarken diğerleriyle birlikte kahkaha attı ve öksürmeye başladı.

Onların gülmesine, kahkaha atmasına ve bu kadar sıradan gençler gibi görünmeyelerine alışkın değildim.

''Beni deli ediyor.''

Kurt yanımdan büyük adımlarıyla salona geçerken söyleniyordu. Beni ya görmemezlikten gelmişti ya da gerçekten sinirliydi.

Artık orada durmamam gerektiğini düşündüm ve duvarın arkasından çıkıp birkaç minik adım attım.

Hepsi Kurt'ten sonra bana döndüklerinde bakışlarım direk Rain'i buldu.

''Günaydın.''

Aramızda gizli bir şey varmış gibi arsızca gülümsemesi yanaklarımı kızartmıştı. Dün gece olanları düşününce utançla bakışlarımı ondan kaçırdım.

Rain beni yatağına yatırdığında ona gözlerimi kocaman açmış ve yatakta geri kaçmıştım. Ardından bunu yapmak istemediğimi söylemiştim. Yani benim düşündüğüm şeyi.

Kendime içimden gözlerimi devirdim.

'Ben bunu hayal ederken sen kendi ayaklarınla geldim.'lafından sonra size odasına götürseydi, siz ne düşünürdünüz?

Rain ise bir süre kaşlarını çatıp ban üsttün öylece baktı. Neyi kastettiğimi anladığında şuan yüzünde duran sırıtışını takınmış ve hayallerimizin farklı olduğunu söylemişti.

Ben baştan aşağı kızarırken onun bundan zevk aldığına emindim.Ve yine yanında uyuyakaldığımda artık buna alışmaya başladığımı düşünmüştüm.

Sanırım sadece onlar değil, ben de onların yanında daha rahat uykuya dalıyordum ve daha dinç uyanıyordum. Uykuya dalmadan önce auralar ve çember gibi şeyler söylediğini anımsar gibiydim.

Masanın yanında öylece durdum. Camilla odaya tekrar girdiğinde bir an göz göze geldik. Alt dudağını ısırıp bakışlarını kaçırdı.

Kurt onu görünce gözlerini devirdi. Ace bu hareketine kıkırdadı ve uzanıp onun siyah saçlarını karıştırdı.

Camilla'ya attığı soğuk bakışları ise gözümden kaçmıştı. Bir süre önce o bakışların hedefi bendim.

Camilla Rain'in yanındaki sandalyeye oturup Kurt'ün önüne kalın bir kitap koydu. O da inleyip kitabın üstüne eğildi ve yıpranmış deri kapağını açtı.

Camilla'nın onlara bu kadar kolay adapte olması normal miydi?

Doğal olan bu muydu?

Yaptıkları gerçekten çok önemli şeyler miydi?

Masanın yanındaki koltuğun koluna oturduğumda hepsinin yüzünü görebilecek durumdaydım. Karşımda Kurt ve Ace vardı. Rain ve Neil karşılıklı oturmuş dün akşam 'hallettikleri' iş hakkında konuşurken hissettiğim tuhaf şeyi çözmeye çalışıyordum.

Bakışlarımı cam duvardan dışarı diktim.

''Anlaşılan haftasonlarını burada geçirmek alışkanlık oldu.''dedi Kurt.

Üstüme alınarak ona döndüm. Muzip bir şekilde sırıtırken konuşmaya devam etti.

''Belki birkaç parça eşya bırakman daha iyi olur.''

Odadakiler kıkırdayınca yanaklarımın içini ısırdım. Bana oldukça uzun gelen altıma baktım. Evet, oldukça gülünçtü.

Rain'in nemli elini alnımda hissedince ürperdim.

Elini tişörtüne sürtüp bir özür mırıldandı. Olduğu yerden uzanıp bana bakmadan başını salladı.

''Ateşin çıkar diye düşünmüştüm.''dedi. ''Ama iyisin.''

''Çok naziksin.''dedim hafif iğneleyici tonumla. Bana bu şekilde rahat dokunabilmesi bir şekilde tuhaf hissettiriyordu.

''Elbette öyle olur.''

Kurt'ün bu yorumu masada bir sessizlik yaratınca yerimde huzursuzca kıpırdandım. Masadaki herkes bunun ne demek olduğunu biliyordu. Omuzlarım gergince havaya kalktı.

''Rain bize anlattı.''dedi Neil yine aklımı okumuş gibi konuyu değiştirerek.

''Bunun için daha çok yardımına ihtiyacımız var.''

Onaylarcasına başımı salladım.

Sonuçta söz konusu kuzenimdi. Üvey de olsa...

İç sesimi yoksayarak Neil'a dikkat kesildim. Belki bir şelilde içimdeki suçluluk duygusundan kurtulurdum.

"Yardım edeceğinden eminim."dedi, Kurt havaya attığı üzümü yakalarken.

*****

''Unutma, inandırıcı olmalısın.''demişti Neil nazik bi tonla. "Önce ne kadarını bildiğini öğrenelim."

Beni evime bırakalı yedi saat olmuştu.

Rain ve diğerleri alıştırma tarzı bir şeyler geveleyip birlikte gitmişlerdi. Onlarla birlikte giden Camilla'nın neden beni rahatsız ettiğini düşündüm.

Hayır, onlarla birlikte olması beni hiç ilgilendirmemeliydi. Ancak içimi yiyip bitiren bir his vardı.

İç sesim kendime yakıştıramadığım şeylerden bahsettiğinde onu yoksaymayı tercih ettim.

Hava kararmaya yüz tutmuşken gözüm saatime kayıyordu.

Annemin yanında Almanca kitabı okuyormuş ve telefondan kelimelerin anlamına bakıyormuş gibi yapmaktan fena halde sıkılmıştım. Ve heyecandan yerimde duramıyordum.

Bacağımı sallamayı durdurmaya çalıştım. Alt dudağımı dişleyip geniş koltukta kalın kitabını okuyan anneme döndüm.

Hala sinirli olduğuna adım gibi emindim. Tahmin ettiğim gibi arabam bir ay daha benimle değildi. Saat kısıtlamaları gelmişti.

Ve onları 'daha ciddi şeyler yapmak zorunda bırakmasam iyi olur'du.

Beklediğim ses gelince hızla kapıya koştum.

''Kayla.''dedim anneme açıklama yaparak.

Şüpheli bakışlarını bana çevirdi. Mükemmel anlaşmadığımızı bilirdi.

Elim kapının kolundayken ''Konuşacak şeylerimiz var.''dedim sevecen görünmeye çalışarak.

Tek kaşı havaya kalksa da bir şey söylemeden tekrar kitabına döndü. Hızla kapıyı açtım ve kendimi dışarıya attım.

Kayla ince kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Hiçbir şey söylemeden yürümeye başladım. Beni takip edeceğinden emindim. Söylendiğini duyduğumdan saniyeler sonra yanımda belirdi.

''Başlayacak mısın?''dedi huysuzca.

''Evet, iyiyim.''dedim ters bir şekilde.

Onu sitenin arka tarafına götürürken zaman kazanmaya çalışıyordum.

Gözlerini devirdim.

''Bunu hiçbir zaman merak etmediğimi biliyorsun.''

Göz devirme sırası bendeydi.

''Her neyse.''dedim gözümün önündeki bukleyi yana çekiştirirken.

''Tam olarak ne gördün?''

Ruh halimin değiştiğini ben bile sesimden anlayabiliyordum. Yine bir süre sessiz kaldı ve karar vermeye çalıştı.

Sarı saçlarını geriye savurdu.

''İki kişi vardı.''diye söze başladı.''Yani Miranda dışında.''

Bir süre duraksadı ve taş yolu izledi.

''Başta ne olduğunu anlayamadan öylece kalakaldım. O şey... "

Duraksadı.

"Önce Miranda ve tuhaf bir çocuk vardı. Bana döndüğünde bunun aptal bir şaka olduğunu falan sandım. Çünkü...gözleri kırmızıydı."

Dönüp tepkimi yokladı.

"Kırmızı mı?!"dedim şaşırmış gibi.

Hevesle başını salladı.

"Kırmızı."diye tekrarladı. "Sonra birden Miranda'ya saldırdı. İkisi kavga ederken okul duvarından birinin atladığını gördüm. Dikkatim dağıldı."

Sonra derin bir nefes aldı. Bu sırada gergin yüz hatlarını inceledim. Onunla yaptığımız neredeyse ilk ciddi konuşmaydı. Bu kadar uzun cümleler kurmaya ikimiz de tenezzül etmezdik. Manikürlü tırnaklarını koyu kırmızı çantasına sürttü.

"Miranda'ya döndüğümdeyse çoktan kanlar içindeydi."

Ağaçlar sıklaştığında uzun ışıklandırmanın altında duraksadım. Ardından beni şaşırttı ve homurdanmadan beni taklit etti.

"Şoka girdim,anlarsın. Sonradan gelenin bana saldıracağını düşünerek çığlığı bastım. Ama O... Yanıma geldi ve..."

Devamını getiremeyince zorlamadım. Sonunda ne olduğunu az çok tahmin edebiliyordum.

Burası son zamanlarda ne kadar tüylerimi ürpertse ve bende kaçma isteği uyandırsa da bana en aşina olan yer burasıydı. Aslında bana özelmiş gibi hissettiğim bir yerdi.

Tabi insanımsılar burayı iğrenç anılarıyla işaretlemeden önce.

''Bak, Kayla...Korktuğunu biliyorum.''dedim sesimi olabildiğince anlayışlı tutmaya çalışarak.''Yine de sana her şeyi anlatamam.''

Yüzünü buruşturdu.

''Buraya boşuna gelmedim.''

Omuzlarımı düşürdüm.

''Benim de çok bir şey bildiğim söylenemez. Aslında senin için bunlara mantıklı bir açıklama getirebileceğime de söz veremem.''dedim dürüstçe. "Sadece fazla eşeleme. İnan bana, senin iyiliğin için söylüyorum."

Elimi saçlarımın arasına geçirdim.

Nefesini sanki buna dayanamıyormuş gibi dışarı verdi.

''Hala vazgeçiremedin.''dedi inatla.

Tanrım! Bir an yüzünde anlayış gördüğümü düşünmüştüm.

Artık diğerlerinin gelmesi ve Kayla ile konuşmaları gerekiyordu. Onu ikna etmeye çalışmıştım. Onu buraya getirip onlara teslim etmem gerekiyordu. Gözlerimi ağaçların arasında gezdirdim. Ancak hiçbir kıpırtı yoktu.

"Anlamıyorsun."diye mırıldandım başka bir şey bulmaya çalışırken.

"Hayır, sen anlamıyorsun! Benim yüzümü gördüler! Ya Miranda gibi bana da saldırırlarsa?! Ya onun kadar şanslı olamazsam?!"

Bunun şansla alakasını olduğunu pek sanmasam da...

Kayla haklıydı.

Bir an karmaşık duygular içerisinde öylece bakıştık.

İkimiz de birbirimizi anlıyorduk anlamasına ama...

Korumayı istediğimiz şeyler farklıydı.

Ona nasıl yardımcı olabilirdim?

Derin bir nefes alıp başımı öne eğdim ve konuşmaya başlamak için cesaret topladım.

Tekrar Kayla'ya döndüğümde arkama kitlenen mavi gözleri birden korkuyla parladı. İnleyip bir adım geriye tökezlediğinde ne olduğunu anlayamadan omzumdan arkama baktım.

''Bu, O...''dedi Kayla fısıldayarak.

Karşımda beliren sarışın, uzun çocuğa baktım. Çatılmış kaşlarıyla bakışları Kayla'ya sabitlenmişti.

Vücudunu çalıların arasından kurtardı.

Hızla bedenimi ona döndürdüm ve Kayla gibi geriye yavaş adımlar attım. Bu hareketim karşısında tek elini havaya kaldırdı ve engellemeye çalışır gibi ''Bekle.''dedi.

Sadece Kayla'ya hitap ettiğini o zaman anladım.

Korkuyla etrafa bakındım. Onu daha önce görmemiştim.

Ve bir insanımsı da değildi.

Rain. Aklımdan geçen tek isim Rain'di.

''Bir şey yapmayacağım.''dedi sakin bir tonla.

Bir çocuğu ikna etmeye çalışır gibiydi. Dengeli ve temkinli bir adım daha attı.

Yüzünde anlayamadığım bir ifade vardı.

Acı?

''Yaklaşma!''dedi Kayla bir çırpıda.

Korktuğuna adım gibi emindim. Ancak onu tanımayan biri bunu anlayamazdı. Onun gibi güçlü ve sağlam durabilmeyi istedim.

Yutkundum ve karnıma giren ağrıyı yoksaymaya çalıştım.

''Hayır, lütfen...''dediğinde sesi biraz daha alçalmış ve bir adım daha atmıştı.

Kayla'nın çantasını tutan elinin boğumları beyazlamıştı. Artık soğukkanlılığını koruyamadığını anladığımda panikledim.

Ne yaptığımı anlamadan bir adım atarak Kayla'yı arkama almıştım.

Onu bu şekilde güçsüz görmeye alışık değildim. Yüzüne baktığımda kasılan çenesinden dişlerini birbirine bastırdığını anlamıştım.

Kendini zor tutuyordu. Kızaran gözleriyle çocuğun bakışları arasına girdim.

Ancak bu yaptığım deli gibi korkmadığım anlamına gelmiyordu. Büyük ihtimalle çok geçmeden yaptığıma pişman olurdum.

"Bu O,Lily."dedi, yine fısıldayarak Kayla."Evimi buldu. Evime geldi!"

Duyduğum şeyle şoka uğradım. Hızla önüme döndüm.

Çocuk da bana döndü ve elini yavaşça indirdi.

Koyu gözlerine ilk kez tam anlamıyla baktığımda içimde bir şeylerin ezildiğini hissettim. Birden hüzünle doldum. Gözlerim istemsizce kısıldı.

Onun aurası böyle miydi?

Çocuk tam ağzını açmıştı ki Rain ve diğerleri resmi girişlerini yaptılar. Ağaçların hışırdaması ve toprağa çarpan bedenlerle onların geldiğine emindim.

Geç kalmışlardı. Sırtımdan yukarı beni ürperterek geçen dalgayı hissettim.

Çocuğun bende olan gözleri bir an öfkeyle parladı. Nefesimi tutarak öylece durdum.

Hayır, geri çekilmek istiyordum. Ancak bir şey beni engelliyordu. İçimde kıpırdayan bu hissin ne olduğuna anlam veremiyordum.

Gittikçe içimi dolduran bu hissi bastırmak için ellerimi yumruk yapıp olabildiğince sıktım.

Neden Kayla'yı korumaya çalışıyordum ki?

İşin komik tarafı bunu yapabileceğimi bana düşündüren neydi?

Bize doğru gelen hızlı adımlara karşın çocuk hiçbir şey söylemeden hareketlendi ve hızla karanlığa atladı.

Ben hala olayın etkisindeyken hırlayan Kurt ve var gücüyle koşan Ace görüş alanıma girdi. Onlar çocuğun peşine düştüklerinde Rain ve Neil bizim yanımıza yaklaşmıştı.

''Davetsiz misafirler.''dedi Rain hiç de hoşnut olmadığını belli eder bir şekilde.

Neil'ın huzursuz bakışları arkamda sesini bile çıkarmayan Kayla'nın üzerinde gezindi. Çatılan kaşları ve kırışan alnı şuan odaklandığının göstergesiydi.

Rain ise gözlerini az önce Kurt ve Ace'ın gözden kaybolduğu yere dikti.

''Ben...''

Sessizliği bozan Kayla'nın duymaya alışık olmadığım tedirgin sesi oldu.

''Kimseye bir şey söylemeyeceğim.''

Başımı şaşkınlıkla ona çevirdim. Gözlerimi kırpıştırırken nasıl bu kadar çabuk fikir değiştirebildiğini düşünüyordum.

Ne diye buraya gelmiştik o zaman?

Neden saklamak istiyordu?

"Ama bana bir şey olmayacağının teminatını verebilir misiniz? Beni koruyabilir misiniz?"

Kayla'yı dikkatle süzdüm. Mimiklerini, herbir hareketini izledim.

Onun yüzünden akşamın körüne kadar yürümüş, iliklerime kadar ıslanmış, Rain'in önünde küçük düşmüş, utanmış ve üstüne ceza almıştım.

"Neden evdekilere anlatmadın?"diye sordum birden.

Boş boş bakmakla yetindi.

Aslında biraz da cevabında kendi sebebimi de bulabileceğimi, kendimi anlayabileceğimi düşünmüştüm.

Tek kaşı kalkar gibi oldu.

"Madem evine geldi, o kadar korktun, neden polise gitmedin?"diye sorduğumda sesim istemsizce suçlayıcıydı.

"Lily?"dedi,Neil bir ona bir bana bakarken.

Polise gitmesini istediğimden ya da teşvik ettiğimden değildi.

İçimde dizginlemeye çalıştığım duygu birden sinire dönüştü ve köpürdü.

Kayla'nın Neil'i süzen kaçamak bakışını yakaladım.

"Onlarla alakalı olduğu için, değil mi?"

Histerik bir şekilde gülerek başımı arkaya attım.

"Hiç değişmeyeceksin. Değil mi, Kayla?"

Onda aradığım cevapları bulamazdım.

Bana dönen bakışlarında gördüğüm umursamazlık beni çileden çıkarmıştı. Onun saçmalıklarından bıkmıştım. Birilerini zor durumda bırakmaya bayılan dayanılmaz bir insandı.

''Ne biliyor musun?''dedim. ''Gerçekten sürtüğün tekisin.''

Cevap beklemeden arkamı döndüm ve sert adımlarla oradan uzaklaşmaya başladım.

Neil'ın bana bakan soran gözlerine aldırmadan önlerinden geçtim. Şaşırdığını da gizleyememişti.

Kimseye söylemeyecekmiş! Hah!

Bir an ona her şeyi anlatmak istemiş olduğuma inanamıyordum. Belki de o çocuk tam vaktinde gelmişti.

Kendi kendime de sinirlenerek kesik kesik güldüm.

Söylene söylene geldiğim yolu geri yürüyordum. Kayla'ya ne olacağı umrumda değildi. Aslında Onların yanında olmak şuan için en güvenilir yerlerden birinde olmak demekti.

Ki istediği de buydu zaten.

Sinirle dişlerimi gıcırdatırken arkamda birinin varlığını hissettim. Birden durup omzumdan arkaya baktım.

Rain anında olduğu yerde durdu ve bir çocuk gibi suçlu bakışla başını kaldırdı.

Onu gördüğüm anda hızlanan kalbimi bir kez daha azarlayıp tekrar yoluma devam ettim.

O günün bıraktığı hislerden hala kurtulamamıştım.

Neden geldiğini sormak istemiyordum.

İnce bir çığlık sesi duyduğumda yerimden sıçradım ve telaşla etrafıma bakındım.

''Merak etme.''dedi Rain.''Kayla değil.''

O anda dediğine gülmek istedim.

''Emin ol,umrumda değil.''dedim alaylı bir gülümsemeyle.''Ace'ı ondan daha çok önemsiyorum.''

Aklıma gelen ilk şeyi söylediğimde yüzümü buruşturdum. Sanırım söylemek düşünmekten daha tuhaftı.

''Demek öyle.''diye mırıldandı.

"Aynen öyle."dedim. "Ayrıca kendinize dikkat edin. Onu koruyacak birini gerçekten gönderecekseniz de Camilla ya da Ace'yi göndermenizi tavsiye ederim."

Ne kadar sinirli olursam olayım kıkırdamasını kaçırmadım.

Evin kapısına ulaşana kadar hiçbir şey söylenmedi ve yine birkaç adım geriden adımlarımı takip etti.

Bunun neden bana güven verdiğini içimde çözmek istedim.

Ama şuan hissettiğim hiçbir şeyi çözemiyor, tanımlayamıyordum. Belki de Kayla'ya ayarlarımı bozduğu için teşekkür etmeliydim(!).

Aklımdan çıkmayan koyu renk gözler vardı. Neden o çocuğa bakınca hissettiğim şey hüzündü?

Kapının önünde durduğumda artık gitmesini söylemek için arkamı döndüm.

Ancak Rain'in göğsüyle karşılaştım. Tökezleyip yana kaydım.

Boğazımı temizleyip yavaşça başımı kaldırdım. Bana bakabilmek için başını hafifçe eğmişti.

Gözlerimi kaçırmadan önce bir an yüzünü inceledim. Yine göz altlarında mor çizgiler vardı.

''Yanımda uyuyabildiğini söylemiştin. Ama çok yorgun görünüyorsun.''dedim.

Önümde sarsılan omuzlarını gördüm. Küçük kahkahasından sonra ellerini ceplerine soktu.

''Uyumama izin vermedin ki.''dedi çarpık gülüşüyle.

Kaşlarımı çatarak başımı kaldırdım.

''Nasıl?''dedim anlamadığımı fazlasıyla vurgulayarak.

Dudaklarını ıslattı. Gözlerimin bir anlığına dudaklarına takılmasına engel olamamıştım.

''Neredeyse üstüme çıktın.''

Kanın birden yanaklarıma hücum ettiğine emindim.

''Düzgün uyuyamıyorsun, Lily.''dedi sırıtırken.

Bir kez daha bakışlarımı kaçırdığımda istediğini almış gibi kıkırdadı.

''Ne için geldin?''dedim konuyu değiştirmeye çalışarak.

Bakışlarım etrafta gezdi.

''Yarın.''dedi boğuk bir sesle.

Sıkıntıyla etrafa bakındığında oralarda gerçekten ilgisini çeken bir şeyin olmadığının farkındaydım. Zaman kazanmasına izin verdim.

''Benim için pencereni açık bırakır mısın?''

Kalbim sanki olabilirmiş gibi daha da hızlı atmaya başladığında dün akşamı hayal etmeye çalışıyordum.

Gözlerimi kırpıştırarak baktım.

''Alıştırmalar bedenimi çok zorluyor. Özümüz buraya alışkın değil. Sana daha fazlasını da anlatırım... Yarın.''dedi, pazarlık yapar gibi.

Kaşlarını kaldırıp tepkimi ölçtü.

İşte yine olmuştu. Bu çok doğal bir şeymiş gibi bana yakınlaşmasına izin vermemi istiyordu.

Bana beklentiyle kitlenmiş gözlerine baktığım ilk an kararımı verdiğimin farkındaydım.

Sesindeki tını o kadar hoşuma gitmişti ki...

Dudaklarımı birbirine bastırdım.

Cebimdeki anahtarı çıkarıp biraz oyalandım. Sessizliği bozmak istercesine boğazımı temizledim ve dönüp anahtarı gürültülü bir şekilde deliğe soktum. Kapıyı ardımdan kapatmadan önce ona tekrar döndüm.

''Penceremi açık bırakacağım.''dedim ve tepkisine bakmadan kapıyı yavaşça kapattım.

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

ev arkadaşlığı/hyunlix Bởi ୨୧

Khoa Học Viễn Tưởng

135K 11.7K 32
Anneleri zoruyla aynı evde kalan hyunlix çifti Yan shipler: Minsung Yeobin Chanmin Jeonbin İlk ficim olduğu için tecrübeli değilim yazım yanlışı fa...
ASKERİM;)/TEXTİNG Bởi ZEYYDERLER

Khoa Học Viễn Tưởng

147K 8.5K 45
TEXTİNG ASKER KURGUSU
997K 48.9K 70
0545 *** ** **: Hanımefendi şemsiyeniz bende kalmış Siz: Pardon tanıyamadım? 0545 *** ** **: Kader Ortağın 0545 *** ** **: Ruh Eşin 0545 *** ** **: v...
AURORA Bởi a d a l i a

Khoa Học Viễn Tưởng

1.8M 145K 44
(Aurora Serisi'nin 1. kitabıdır. Seri iki kitaptan oluşmaktadır.) Özel güçlere sahip 12 insanı başka bir gezegene sürgün etmek ve onları bunun bir...