Sen Aydınlatırsın Geceyi (TAM...

zeynepisiklar által

513K 28.7K 1K

Güneş yükseldi. Küçük şehrin ışıkları söndü. Şarap bitti. Son sigarasından son bir nefes doldurdu ciğerler... Több

- GİRİŞ -
BÖLÜM 1/1
BÖLÜM 1/2
BÖLÜM 1/3
BÖLÜM 2/1
BÖLÜM 2/2
BÖLÜM 3/1
BÖLÜM 3/2
BÖLÜM 3/3
BÖLÜM 4/1
BÖLÜM 4/2
BÖLÜM 4/3
BÖLÜM 5/1
BÖLÜM 5/2
BÖLÜM 5/3
SESSİZ BİR GECE
BÖLÜM 6/1
BÖLÜM 6/2
BÖLÜM 6/3
BÖLÜM 6/4
BÖLÜM 7/1
BÖLÜM 7/2
BÖLÜM 7/3
BÖLÜM 7/4
BÖLÜM 7/5
DUYURU
BÖLÜM 8/1
BÖLÜM 8/2
BÖLÜM 8/3
BÖLÜM 9/1
BÖLÜM 9/2
BÖLÜM 10/1
BÖLÜM 10/2
BÖLÜM 10/3
FİNAL
YENİ HİKAYE / DUYURU

BÖLÜM 2/3

14.4K 823 48
zeynepisiklar által

Ela'yla neredeyse bir saat kadar konuşup telefonu kapattıktan sonra Bora'ya olan özlemim had safhalara ulaşmıştı. En ufak bir detayı atlamak istemediğim için onu gördüğüm ilk andan başlamıştım anlatmaya. Üzerinde ne olduğu, saçlarının dağınıklığını, gözaltlarının morluğunu, kuru dudaklarını, el hareketlerini, çökmüş omuzlarını, seri ama yılmış adımlarını... Onu sessizce izleyişlerimden, sesini duyup gözlerini ilk gördüğüm anı ve aramızda geçen tüm diyalogları anlattım. Soluk almadan dinledi beni Ela. Benim deli olduğumu bilmesine rağmen, şu sessiz izleyişlerim ona bile fazla geldi. Ama dedi ki; sesini hiç bu kadar heyecanlı ve mutlu duymamıştım. İşte, bunu duymak benim için yeterliydi. Ela'nın Fırat'tan haberi yoktu. Uzun süren hiçbir ilişkim olmayışını hovardalığıma veriyordu, oysa alakası yoktu. Yaralı falan değildim. Erkeklerin hepsine lanet okuyacak kadar kafayı kırmış da değildim. Sadece olmuyordu. Beceremiyordum. Hissedemiyordum.

Bora. O hiçbir çaba sarf etmeden yakmıştı ruhumdaki ateşi. O yüzden diretiyordum, savaşmak istiyordum.

Cebimde taşıdığım son geceden sonra onu görmeyeli beş gün olmuştu. Koskoca beş gün! Annem ve babamla gezip tozduğumuz, aile saadeti yaşadığımız beş gün!

Şikâyetçi değildim aslında. Onlarla kaliteli zaman geçirmeyi seviyordum da ama aklım Bora'dan uzaklaşmıyordu bir türlü. Onu düşünmekten, düşlemekten alıkoyamıyordum kendimi. Annem bende bir haller olduğunu söyleyip duruyor, Sarp da işi şakaya vurarak öğretmen olmasıyla ilgili laflar edip oklarını benden uzağa çeviriyordu. Elimde değildi. Kontrol edemiyordum. Sohbetlerine dâhil olmakta zorlanıyor, okeyde şimdiye kadar ki en kötü performansımı sergileyerek dikkati daha çok üzerime çekiyor, gittiğimiz her sahilde kendimi denizde kaybediyordum.

Dışarıdan mutsuz ya da karamsar görünüyor olmalıydım çünkü Sarp halime kızıyordu. Anlamadığı şuydu ki, kendimi hiç de kötü hissetmiyordum. Ne mutsuz ne de umutsuzdum. Aksine kanım fokurduyordu damarlarımda. Bir an önce onu görmek için yanıp tutuşuyordum. Güzel olanı yakaladığıma inanıyordum ya içten içe kaybetmemek için koala gibi sarılmak istiyordum.

"Seni kovmuş."

"Hayır, ben onun özel alanını ihlal ettim o da dayanabileceği son noktaya kadar bana sabır gösterdi."

"Sonra seni kovdu."

"En başında oturmama müsaade etmeyebilirdi."

"Sonuç?"

"Biraz olumlu olur musun?"

"Senden hoşlansaydı yanında oturmana ses çıkarmazdı. Ayrıca yine senden hoşlansaydı daha kibar davranıp gitmesi gerektiğini söyleyerek kendi oradan ayrılabilirdi."

"Bunu yapmayacak kadar yerini seviyor Sarp. Ayrıca," dedim onun gibi kelimeye vurgu yaparak. "Zoraki ve samimiyetten uzak kibarlıklara ihtiyacım yok. Her nasılsa o şekilde istiyorum onu."

"Hissettiğin basit bir hoşlantıdan öte. Onu takıntı haline getirdin."

Eğer öyle olsaydı, bunu kabul ederdim. İlk olmazdı. Fırat'ı ilk başlarda takıntı haline getirmiştim. Etrafındaki onca kız arasından beni görmesini sağlamak için delirmiş ve elimden gelen her şeyi yapmıştım. Bora'yla öyle değildi.

"Ne oldu bana olan güvenine senin?" diye sordum koluna girip kafamı omzuna yaslarken. "Hani ben ne yapacağımı bilirdim?"

"Bilirsin ama..."

"Ama diyorsan aksini düşünüyorsun demektir."

"Teşekkür ederim öğretin için ama..."

"Lütfen Sarp, bir saniyeliğine beni koruma olan içgüdünü bastır ve öyle düşün. Ona dair güzel bir şeyler hissediyorum. Olabilirmiş gibi geliyor. Biraz sabredersem..."

"Kendini üzüleceğin hiçbir duruma sokmayacağına söz ver. Ben buradan gidene kadar bu iş yola koyulmazsa peşini bırakacaksın."

"Babam gibi davranıyorsun şu an." Kolundan çıktım ve adımları hızlandırdım. Bora'ya ve o sahilin sessizliğine ihtiyacım vardı.

"Hey!" diye seslendi. "Saçma sapan konuşma! Babamla alakam yok." Ona ya da anneme benzetilmekten nefret ediyordu ama gerçek buydu. İçindeki o korumacı yan kesinlikle bizimkilerin esiriydi.

"Git ve eğlenmene bak. Sinemlere de benden selam söyle." Saat gece yarısını geçmişti. Şimdiye kadar sahile inmiş olmalıydı. Yoksa bile çok geçmeden gelirdi. Sahile inen sokağın başındaki büfeden iki tane bira alıp bu gecenin nasıl geçeceğini düşüne düşüne yürüdüm yerimize doğru.

Yerimize... Erken bir sahipleniş...

"İyi geceler kızım," dedi köşedeki Serhat Amca.

"İyi geceler Serhat Amca," dedim gülümseyerek.

"Bora yarım saat önce geldi." Vay be, diye düşünmeden edemedim.  Beni sevmişti! Bora'yı sevdiği aşikardı ama bana da ısınmıştı sanki. 

"Güzel, bakalım bu gece konuşmasını sağlayabilecek miyim..." diye mırıldandım kendi kendime. Minik bir kahkaha atarak kafasını iki yana salladı. Sanki 'gençlerin işine akıl sır ermiyor,' dermiş gibi. Annem bu lafı sık sık kullanırdı. "Bana şans dile."

"Bol şans kızım."

Serhat Amca'dan da aldığım pozitif etkiyle heyecandan sağlam basamayan bacaklarımla yürümeye devam ettim.

Elbette oradaydı. Kumların üzerinde, sırtını şezlonga yaslamış oturuyordu. Avucuna kolayca sığacak beyaz bir şişeden bir yudum aldı. Votka? Cin? Fark etmiyordu. Saçlarının uzun tutamlarından biri alnına doğru düşmüştü. Karman çorman görünüyordu. Belli ki parmakları sürekli o saçların arasına karışıyordu. Sakalları son gördüğüme göre biraz daha uzamıştı ama ona felaket yakışıyordu. Yanaklarını avucumun içine alıp dakikalarca seyretmek istiyordum gözlerini. Dilinin suskunluğuna karşı çıkan gözleri anlatırdı bana her şeyi.

Yanına varmama bir adım kala kaldırdı kafasını. Orada olduğuma şaşırmış görünmüyordu ama bakışları bir tutam da olsa merakla doluydu. Ya da beklentiyle? Tabii bunlar tamamen benim hayal ürünüm de olabilirdi.

"Merhaba," dedim en kısık sesimle. Sanki yüksek bir ses etrafımızı saran kozayı sarsacak gibi geliyordu.

"Merhaba," dedi medeni erkeğim. İçimden bir kahkaha attım. Erkeğim? Ah, keşke... "Neye gülüyorsun?"

"Kendime," dedim kulaklarıma ulaşmaya çalışan dudaklarımı zapt etmeye çalışarak. Sırt çantamı şezlongun üzerine bırakıp bacaklarımı kendime çekerek, yanına oturdum. Kolunun koluma temas etmesi için öylesine minik bir mesafe bırakmıştım ki düşünceleri dalgalar arasında kaybolursa, hani kaza bela dokunup da hissettirebilirdim varlığımı ona.

Siyah poşetin içinden biraları çıkarıp birini açtım. Diğerini ona doğru uzattım. "Şimdi değil," dedi ama yine de aldı elimden şişeyi. Sormak istediğim onlarca soru ses bulmak için dilime baskı yapsa da sustum. Ben sustukça konuşmak zorunda hissederdi belki kendini. Akşına bıraktım o an her şeyi. Biramı yudumlarken kendi anılarımda gezintiye çıktım.

Sevginin bitebilirliğine olan şaşkınlığımla oturdum Bora'nın yanında. O aşkından ölüp bittiğin insanın gün gelip de senin için hiçbir şey ifade etmemesi ne kadar garipti. Bir o kadar da korkutucu. İnsana tutunacak dal bırakmıyordu sanki. Ya da hissettiğimiz sevgi değil miydi? Fırat'ın soluklaşan silueti artık ne acı veriyordu ne özlemle sarsıyordu bedenimi. Hiç kimseydi. Hiçbir şeydi. Sevgi, dibine kadar tüketilir miydi?

Bora'nın halini görünce aksine inanmak elimde değildi. Çok sevmiş olmalıydı. Günler gecelere karışıp, zaman herkes için hızla akıp giderken o burada oturuyor ve kaybının yasını tutmaya devam ediyordu. Sormak istiyordum ona, sevgiyi tanımlar mısın bana?

Her şeyden önce Bora'nın arkadaşı olmak isteyerek baktım yüzüne. Gözleri denizdeydi ama aklı, kalbi neredeydi? Düşüncelerinin arasına sızabilmiş miydim hiç? Bu kızın ne işi var burada, diye düşünüp de susmaya devam mı ediyordu? Yoksa yanında olmama rağmen dakikalar önce benden tamamen kopmuş muydu?

Bunu gerçekten yapabilir miydim? Arkadaş olmak isteme kısmını sallayalım. Ondan böylesine hoşlanırken ölü bir kızın daimi varlığıyla yan yana yürüyebilir miydim? Kendimi kabul ettirsem bile, beni gerçekten istese bile, gözlerime baktığında hiç mi başka gözler görmeyi dilemeyecekti? Bundan emin olabilir miydim?

Hayır, hayır. Bu ezik düşünceler bana yakışmıyordu. Çaresiz ya da acınası bir varlık değildim. Bora'yı istiyordum. Ondan hoşlanıyor, onu beğeniyor, şu saniye yüzünü avuçlarım arasına kıstırıp dudaklarına yapışmak isteyecek kadar çok arzuluyordum. Şu mutsuz dudaklara bir bakın! Nasıl hissettirirlerdi acaba? Onu gördüğümden beri bunu düşünmeden duramıyordum mesela. Hayır, yok! Olmaz. Acınası düşüncelerle yaşayamam ben. Ölü bir kız ya da başka herhangi bir şey umurumda değildi. Barın kapısına küskün, yaralı bir çocuk edasıyla yaslandığı o geceden beri kalbim onun yanında hızla atıyordu. Bu güzel hisse sarılıp peşinden koşmayıp da ne yapacaktım?

"Kafanı iki yana sallayıp duruyorsun," diyen tok bir ses beni kendime getirdi. Dönüp baktığımda yüzünde deli olduğumu düşünen o çatık kaşlı, kıvrık dudaklı bir ifade vardı.

Deli olduğuma yönelik bir on puan daha ekleyecek olmasına rağmen dürüstçe, "Kendi kendime konuşuyordum," dedim.

"Bu sefer düşüncelerin çok hararetli..."

"Öncekileri de takip etmiş miydin ki?" Gafil avlandı ve ben memnuniyetle dolu bir gülümseme sundum ona. Şaşırdı ama kızmadı. Merakla yüzümü incelemeye devam etti ama gitmemi istemedi.

"Beklediğin nedeni sana veremem," dedi bir önceki konuşmamıza ithafen.

"Acelem yok."

"Burada olman anlamsız..."

"Sana göre mi?"

"İkimize göre de. Ne bekliyorsun ne arıyorsun bilmiyorum ama boşa zaman kaybediyorsun."

"Dedim ya bolca zamanım var. Ayrıca sana göre anlamsız olabilir ama bana göre yeterince anlamlı."

"Bak," dedi gerilmeye başlayarak. "Yalnız kalmak istediğim için buradayım. Ne bir arkadaş ne bir sevgili aramıyorum. Hatta biliyor musun? İnsan görmek dahi istemiyorum."

"O zaman bana neden bira ısmarladın? Ya da yanına geldiğim gibi neden beni kovmadın?" Kovma beni, dedim umutla içimden. Damarına basıyordum. Her an ters tepebilirdi ama şansımı denemek zorundaydım. Onunla konuşmak için neyin işe yaradığını çözmem gerekiyordu.

"Saygısız pisliğin teki değilim. Yanıma gelip de beni rahatsız edecek herhangi bir harekette bulunmadın ben de karşılığında kibar olmaya çalıştım. Bu kadar."

Kıvranıyordu. Düşünceleri açık bulduğu her yöne savruluyordu. Gözlerinde kopan fırtınaları görebiliyordum. Çığlık atmak istiyorlardı. Haykırmak, lanet okumak, belki de özgürce yaşlarla yıkanmak...

"Gitmemi söyle, gideyim. Ama yine gelirim."

Şişesinde kalan son yudumu da dikip şişeyi ayağının yanına fırlattı. Hızla gelmeyen o cevap benim için yeterliydi. Yalnız kalmak istemiyordu. Herkes gibi... O da birini ya da bir şeyi arıyordu ama ne aradığını bile bilmediğinden karamsarlaşıyordu. İnsan, yalnız yaşamaya uygun bir varlık değildi. Doğamıza tersti. Hayatımız arayışla geçerdi. Şanslı olanlar azına kavuşur, bahtsız olanlar son nefeslerine dek arayışlarına devam ederlerdi. Bora, kendi yarattığı arafında sıkışıp kalmıştı. Ruhunun çığlıkları koca bedenine hapsolmuş, sıkışmıştı. Ve o çığlıkları benden başka duyan yoktu. Bana ihtiyacı vardı. Bana ya da benim gibi herhangi birine.

O kişi ben olmak istiyordum. Onun huzuru, benim mutluluğum olabilirdi değil mi? Neden olmasındı ki...

Bir cesaret uzanıp yanağına dokundum. Parmaklarımdan vücuduma anında bir sıcaklık yayıldı. Sakallarının verdiği tatlı hisle gülümsedim. Gözlerine bakmak için eğilip kendini geri çekmesini bekledim. Çekmedi. Sıkıntılı bir nefes sızarken dudaklarının arasından gözlerini yumdu. Şefkat. Şu saniye aradığı sanırım buydu. Yakaladığım bu duyguya dört elle sarıldım.

"Birine kendini anlatmaya çalışmanın ne kadar zor olabileceğini biliyorum," dedim elimi istemeye istemeye geri çekerken. "Konuşmak zorunda değilsin Bora. Sus. İstersen ben de seninle susmaya hazırım."

"Neden?" diye sordu yarı umut yarı çaresizlikle dolu boğuk bir sesle. Sarp'ın kollarının arasındayken ben de böyleymişim, onu fark ettim.

"Çünkü istiyorum."

Bir öpücük bıraksaydım kendini mutsuzluğa adamış dudaklarına... Öyle çok istedim ki nefesim dar gelir oldu bedenime. Eğildim ve son anda vazgeçip usulca yanağına kondurdum dudaklarımı. Derin bir çukuru andıran tam o noktaya. İrkildi. Hızla geri çekildim. Ters bir laf etmesini bekledim ama donmuş gibiydi.

Kim bilir ne zamandır kimse bu kadar yaklaşmamıştı ona. Kokusu sızdı burnuma. Sıcak kokuyordu. Biraz deniz, biraz yaz, biraz o. Sıkıca sarılmak istedim. Kafasını göğsümün üzerine yaslayıp karman çorman saçlarının arasında parmaklarımın dans etmesini... Nefesini dinleyip kokusunu solurken, boş boş konuşmak istedim onunla. Karabasanlarını kovalamak, gülümsediğinde nasıl aydınlanacağını görmek istedim.

Sarp haklıydı. Saplantılı manyağın biriydim ama kim diyordu ki bu sağlıksızdı? Kendimi zorlayarak geri çekildim. Gitme zamanım gelmişti.

"İyi geceler, Bora."

"İyi geceler, Armağan," dedi, en durağan sesiyle ama yine de ismimi telaffuz edişi hoşuma gitti. Kalbimi kıpırdatan memnuniyet hissi dudaklarımda şekillendi.

***

Yazdıktan sonra geriye dönüp inceleme fırsatım şu aralar ne yazık ki olmuyor.  Annem bir ameliyat daha oldu ve evime yatıya bile zor gelir oldum. Hatalarım varsa kusura bakmayın canlar. 

Fırsatım olunca hepsini baştan okuyup hatalarım varsa düzeltip belki bir iki yerle oynayabilirim ama merak etmeyim büyük şeyler olmaz, olursa da size haber veririm. 

Yavaş ama emin adımlarla ilerlediğim ve çok da içimi ısıtan bir hikaye olacak Sen Aydınlatırsın Geceyi. Siz de yanımda oluyorsunuz ya, şahane! <3

Yakında görüşürüz. En kocaman sarılmalar benden. :*

***

Facebook Sayfa: Zeynep Işıklar

Facebook Grup: Zeynep Işıklar'dan ~bookstealer~

İnstagram: zeynepisiklar / zeynepinkitapligi_

Twitter: zeynepisiklar

Snapchat: isiklarzeynep

Olvasás folytatása

You'll Also Like

1M 73.1K 6
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
291 65 21
"Hayatının arka planında çalan şarkının ne olduğunu biliyor musun?" Böyle bir soruya hiç denk gelmemişti Melodi. Cevabın ne olduğunu bilmiyordu. Elin...
1.2M 21.9K 20
Oysa ne çok hayal kurmuştum. Yeni bir hayatım olacak bu şehirden bu aileden uzak ve yalnız. Şimdi yine bu şehirde ait hissetmediğim o aileden birinin...
4.7K 262 27
UYARI❗❗❗ İLK KİTABIM FAZLASIYLA ACEMİYİM BİRAZ UTANÇ VERİCİ OLABİLİR ***** Dünya Maral, annesiyle beraber kaldığı o evi geçindirmekle uğraşan, bir y...