Sıcak Kanatlar

By Lanhei

1.3M 74.3K 11.8K

Lily bir akşam tuhaf bir saldırıya uğrar. Daha da tuhaf olanı, davetsiz misafirler ne yazık ki peşini kolayca... More

Yanmış Tüy
Element Sayfaları-Yaratılış Güncesi
I*
II*
III-
IV*
V*
VI*
VII*
VIII*
IX*
X-
XI*
XII*
XIII*
XIV*
XV-
XVI*
XVII*
XVIII*
XIX*
XX*
Element Sayfaları-2
XXI*
XXIII*
XXIV.BÖLÜM*
XXV.BÖLÜM*
XXVI*
XXVII*
XXVIII*
XXIX*
XXX*
XXXI*
XXXII*
XXXIII.BÖLÜM
XXXIV. BÖLÜM
XXXV.BÖLÜM
XXXVI.BÖLÜM
XXXVII.BÖLÜM
XXXVIII.BÖLÜM
XXXIX.BÖLÜM
XL.BÖLÜM
XLI.BÖLÜM
XLII.Bölüm
XLIII
XLIV
XLV
XLVI
XLVII
XLVIII
XLIX
L
LII
LIII
LIV
LV
LVI
LVII
LVIII
LIX
LX
Element Sayfaları-3

LI

8.6K 599 50
By Lanhei

İkisi de kapının yumruklanmasına
uyandığında Rain uykuya dalmamış gibi hemen yataktan fırladı.

Telefonu çalıyordu.

(°°)

"Rain!"diye azarlarcasına fısıldadı Lily.
"Tişörtün."

İkisi de üstlerine bir şey geçirirken kapı hala yumruklanıyordu.

Lily birbirine girmiş saçlarını yatıştırmaya çalışırken şansına bir yere çarpmadan kapıya koştu.
Kapıyı açtığındaysa içini kaplayan korkuyla Enri'nin endişeli yüzüne baktı.

Rain ise balkon kapısının köşesinde bulduğu telefonunu telaşla eline aldı.

Ekrana bakarken kaşları çatıldı. Saatin henüz dört olmasıyla alakası yoktu.

"Cern?"

"Enri?"

Lily ile göz göze geldiğinde ikisi de güzel bir güne uyanmadıklarının farkındaydı.

***

"Kurt-"

  Enri daha ağzını yeni açmıştı ki Rain telefona sarılıp hiçbir şey söylemeden balkondan atlayıp süzüldü.

Arkasını dönmeden önce bana attığı bakışa yetindi. Mavi gözleri endişeyle bakıyordu.

Cern neden onu aramıştı?

"RAİN!"

Enri arkasından balkona koştu ve olan gücüyle bağırdı ancak o çoktan yükselmişti.

"Enri.. Ne oldu? Neden böyle davranıyorsun?"diye sordum ona bir iki adım ilerlerken.

İki yaninda uğursuz bir tablo çizen tüllerim bile bana bir şey anlatmaya çalışıyor gibiydi.

Bazı şeyleri sormadığınızda olanlar hiç yaşanmamış gibi olsaydı.. Ya da birden her şey yoluna girseydi ağzımı açmaz hiçbir şeyi sormazdım.

Enri yavaşça dönüp bana sorumun cevabını verdiğinde bedenimin ayağım arkaya yatan bedenimi desteklemek için bir adım geriledi.

Ağzımdan nefesim kaçarken boş bakışlarım utançla odada gezindi.

"Biz..Enri..Şey..Hemen.."

Etrafta saçlarımı yatıştırmaya çalışıp bilmediğim bir şeyi ararken Enri gelip beni durdurdu.

"Diğerlerinin yanına gidiyoruz "dedim kapıya yöneldiğimde.

Bizim kanatlarımız yoktu.

Enri peşime takıldı ve dolabımdan şaşırdığım bir hızla hırka çekip aldı.

Ardındanda hiç beklemeden beni bileğimden yakaladı ve aşağıya yönlendirdi.

"Dışarı çık anahtarları alıp geliyorum."

Ben dediği gibi hızla kapıya varırken o da salon sehpasında duran araba anahtarını aldı.

Geldiğinde anahtarı bana fırlatıp hemen yolcu tarafına geçti.

"Sürebilecek misin?"

Sorusuyla kendime içsel bir tokat attım ve kendime gelmemi tembihledim.

Kim bilir suratım ne haldeydi.

Arabayı hızla yola soktuğumda böyle araba kullanabildiğimden haberim yoktu.

"Tarif et,Enri."dediğimde sesim hiç olmadığı kadar net ve otoriterdi.

Ellerimin titrememesi için direksiyonu sımsıkı tutarken içimden dualar ediyordum.

"Durumları nasıl? Çok kötü mü?"

Enri sessizce yola bakmaya devam ederken dudaklarını ıslattı.

Yutkunduktan sonra iyi bir şeyler duyma umuduyla tekrar sordum.

Olanlar gerçek değilmiş gibi geliyordu. Koca bir şakaymış gibi.

Rain bunu kaldıramazdı.

Hiçbirimiz kaldıramazdık.

"Camilla? O nasıl? Neden haber vermeden gitti?"

"Bir telefon geldi."
Duraksadı. Ve tepkimi görmek istermiş gibi bana döndü.

"Neil'dı."

Ellerim bir anlığına direksiyonu bıraktı.

Sevincimi engelleyememiştim. Hevesle açtığım ağzım vuran suçlulukla geri kapandı.

Ace ve Kurt.

Onları hemen görmeliydim.

İçimde karışıp duran duygu seline kapılmamaya çalışarak gaza daha çok bastım.

Trafik olmaması bir nebze içimi rahatlatmıştı.
Sokak lambalarının yarısı yanmıyordu.

Enri koltukta öne atıldığında onu taklit edip öne eğildim.

Bakışlarım gökyüzünü bulduğunda kaşlarım istemsizce çatıldı.

  Binaların arasında kaybolan silüetlerin kanatlı gövdesi seçilebiliyordu.

Herkesi ayaklandıran neydi?

"Bu gece neler oluyor,Enri?"diye söylendim yüzüm huzursuzca buruşurken.

Enri'nin yönlendirmesi üzerine sola saparken gecenin uğursuzluğuna telefonumun zil sesi eklendi.

Dürtülerim, doğruluğunu sorgulayamadan olması gereken buymuş gibi telefonu cevapladı.

Yine de sesimdeki tedirginliği saklayamamıştım.

Beni hayırlı ne için arıyor olabilirdi ki?

"Derek?"

Hattın öbür ucundan derin bir nefes alındı.

"Lily..Neredesin?"

***

Rain onu bulduğunda görmeden önce sesini duymuştu.

O küçük bedenden böyle hırs dolu bir ses çıkabileceğini tahmin etmezdi.

Üç katlı binanın üstüne kaba bir tabirle kondu ve kanatlarını sessizce kapattı.

Cern kollarını iki yandan tutmuş adamların arasında zıplayarak ters takla attı ve birinin yüzüne dizini geçirdikten sonra diğerinin omzuna çıkıp başını bacakları arasına aldı.

  Yerdeki adam kalkmaya yeltendiğinde Rain artık durum kontrolünü göz ardı etmek zorundaydı.

Sürprizleri sevmezdi ancak yardım isteyen birini geri çevirecek değildi.

Kendini üçüncü kattan bıraktığında kanatları yerine havayı kullandı ve düşüşünü yavaşlatırken direk siyah saçlı,  burnu kanayan adamın üstüne çullandı.

  Sırtı yere değmeden Rain ilk yumruğunu indirdi ve Cern'in yarım bıraktığı işi tamamlamaya niyetlendi.

Ne olduğunu anlayamayan adam bir an sonra kendine geldi ve karşılık verdi.

Gökten üstüne adam düşen biri için fazla hızlı toparlanmıştı.
  Rain bu sefer bulaştıkları işin daha ciddi olduğunu gittikçe daha iyi kavrıyordu.

Zira bir an sonra adam kucağında Rain ile rahatça yerden kalktı ve 90 küsürlük adamı havada ters çevirip yere çaldı.

Cern kendi payına düşen adamın bacak arasına gelişi güzel bir tekme sallarken Rain'e bakmadan "Hoş geldin."dedi.

Cern kendi başının çaresine bakmak zorunda kalmıştı.
En azından denemişti. Bir an önce birimini kontrol etmeliydi.

Ellerini destek olarak kullanıp kalkmaya yeltenen Rain homurdandı.

"Pek de hoş değil."

Evet,beton sertti. Çenesini oynattı. En azından sağlamdı.

Daha cümlesi yeni bitmişti ki arkasındaki adam bu sefer ayak bileklerine yapışıp onu çekmeye kalktı.

Fakat Rain pabucunu bırakacak değildi.

Bu sefer kendi isteğiyle yüzünü dönerken topuğunu adamın yüzüne geçirmeyi esirgemedi.

Cebinden yere düşen telefonun çalıyor oluşu bir an dikkatini dağıtsa da bakamazdı.

Ancak endişelenmişti bir kere. Son arama iyi bir şey için değildi.

Yere düşen adamın burnunu kırmak için  var gücüyle vurdu.

Yumruğunun onu zor bayıltacağını akıl edebiliyordu çünkü.
Rain kendi scalasının altındaki rakiplere alıştığını fark etti. Ancak asla karşısındakini hafife alma gafletine düşmezdi.

Gözü karşı kaldırımın ışık vuran bozuk yerine kaydı.

"Telefon görüşmemi bekleyecek kadar medeni olduğunu düşünmediğimden.."dedi adamın başına sürüklediği kırık kaldırım taşını geçirmeden önce.
"Seni beklemeye almalıyım."

Taşı bir kez daha vuracakken soğuk ve nemli bir el bileğine yapıştı.

Döndüğünde Cern'in dağılmış hali,yer yer kanlı,kızarık ve terli yüzüyle karşılaştı.

"Gidelim."dedi nefes nefese.

Rain kendini kızın gözlerine bakmaktan alamadı.
Acelesi olduğundan değildi gitmek istemesi.

Arkada yatan adama baktı. İnip kalkan göğsünden kendinden geçtiğini görmüştü.

Tekrar Cern'e döndü.

Tiksinti geçen bakışlarının ardında korkuyu gördü. Acıdan korkuyordu. Merhamet vardı.

Kendisini öldürecek olsalar bile birinin acısından korkuyordu.

Süzülen kan dizine doğru yol çizince yüzünü buruşturarak ayağa kalktı Rain.

Binanin boşluğundan bir gürültü koptu.

Rain hemen telefonunu aldı ve Cern ile anlaşmışlar gibi hızlı adımlarla aynı yöne gidip sola döndüler.

"Uçabilir misin?"diye sordu Rain kanatlarını açma isteğiyle dolarken.

Cern sessizleşmişti. Yutkuntu.

"Yapamam."diye kestirip attı.

Yaralanmış mıydı?

Rain'in telefonu yine yüksek sesle çalmaya başladığında kızı süzmeyi bırakıp susturma namına hemen cevapladı.

Arayan Alex'ti.
Rain ona borçlandığını biliyordu.

"Geldik. Söylediğin binasının arkasındayız. Muhtemelen size doğru gelen grubun önünü kestik. Kızı hemen buradan götür Rain. Hemen."

"Gidiyoruz."

Cern sokağın göremediği tarafından gelen sesler üzerine geldikleri yöne hızlı bir bakış attı.
  Görüşünü netleştirmek istercesine büyük kahverengi gözlerini kıstığında çenesi kasılmıştı.

Rain bir an fırlayıp geri döneceğini düşündü.

Telefonu cebine sıkıştıracakken Lily ve Enri'den gelen aramaları gördü.

İçinden küfrederek sonra dönebileceğini kabullendi ve telefonu cebine attı.

Koşmaya başlamadan Cern'in bileğini tutacaktı ki kız kolunu çekip bağımsızca koşmaya başladı.

Rain kısa bacaklarına rağmen kendisiyle başa baş giden kızın korunmak istemediği kanısına vardı.

Yardım için aramıştı. Ancak aciz değildi.

Rain, çok uzaklaşmadıklarından, arkalarından gelen sesten anlıyordu ki kendilerinin aksine onların kavgalarında özler de konuşuyordu.

Bir an sonra biri boğazı yırtılırcasına bağırdı.

Kendi ismini.

Rain bağıranın Alex olduğunu anladığından arkasını dönecekti ki bu haykırışın aslında yardım değil uyarı çağrısı olduğunu kavradı.

Ancak bunun için Cern'in dişlerinin arasına hapsetmeyi denediği çığlığıyla yere savrulması gerekmişti.

Ne olduğunu göremeden yirmi adım öteden savrulan bıçak gelip Cern'in omzuna saplanmıştı.

Rain kendini bir an kanadına bir şey olmasından endişelenirken buldu.

İğrenç bir şey olurdu. Başına gelebilecek en kötü şey olurdu. Kendi için öyle olacağını sanıyordu.

Geriye dönüp attığı bir saliselik bakışın ardından yerde dizlerinin üstünde iki büklüm olmuş kızı kollarının arasına aldığı gibi kanatlarını serbest bıraktı ve olabildiğince hızla koşup griye dönmeye yüz tutmuş göğe sıçradı.

Alex bıçağı atan adamı düşürmeyi başarmıştı ancak elindeki bıçak çoktan hava özüyle adresini bulmuştu.

Ya hedefi şaşmasaydı?

Sokağı birden ona yakın adam kaplarken görüntüleri giderek küçülüyordu.

Rain,kolunu gıdıklayan sıcak şeyin renginin, kırmızı olduğuna emindi.

Aşağı bakmayı kesti ve peşlerinden gelebilecek olası tehlikeler adına gördüğü ilk ağaçlık alana doğru yöneldi.

Oysa aklında bir an önce arkadaşlarının yanına gitmek vardı.

***

Arabadan nasıl indim bilmiyordum.
  Kapıyı bile kapatmadan arkamdaki Enri ile fırladım.

Bacaklarım hiç istememesine rağmen kendilerine ihanet edip koşarak ara sokağa girdi.

Kapatmak için ağzımı bulamayan ellerim titriyordu.

Korkudan mıydı? Panikten? Ya da..

Kan vardı. Gereğinden fazla.

Birden çok kişiye ait.

"Lily."

Derek'in huzursuz sesi kulaklarıma ulaştığında yerde hareketsizce yatan Ace'ın başına eğilmiş olan adama kitlenmiştim.

Dolan gözlerimi kaldırdım.

Rahatsız adımlarla yanıma yöneldi.

"Kim yapmış ,Derek?"dedim sesimi bulabildiğimde."Nereden biliyorlarmış?"

Gözlerim deli gibi Kurt'ü arıyordu.

"Sakin ol. Kontrol bende her şeyi halledeceğim. Onlara bir şey olmayacak."

Dudaklarım bile sormak için kıpırdayamazken ayaklarım Ace'ın yanına gidemiyordu.

Bacaklarını görebiliyordum.

Kalabalık sokağa göz gezdirip neler olduğuna bakmak istedim.

Yutkunarak zor da olsa dudaklarımı araladım.

Şimdi Derek tam karşımdaydı.

Suratımın hali nasıldı bilmiyorum ancak kanlı görüntüyle arama girip yüzümü elleri arasına aldı.

Ellerinin bir saniye de olsa tereddütle havada kaldığını gördüğüme emindim.

"Yaşıyorlar."

Beni sormak zorunda bırakmamasına minnettardım.

Tuttuğumu fark etmediğim nefesimi bir anda bıraksam da omuzlarım hala gergindi.

"Onları nereye götürüyorsunuz? Birileri gördüyse ne olacak?"

Gözlerinden geçen duyguyu çıkaramadım.

"Artık okulda çalışmıyorum,Lily."dedi." Bizler için bazı şeyleri kolaylaştıracağım."

Dudaklarımi birbirine bastırdım. Öylece bakışırken aklımdan geçeni söylemek istedim.

"Ace sana güveniyor."dedim.

Gözlerini yumup açtı.
'Biliyorum.'der gibiydi.

"Beni o aradı."

"Onlara iyi bak."

Ağzını açtığında arkadan birinin bana seslendiğini duydum.

"Lily."dedi zorlanan bir ses.

Derek'in bedeninin yanından başımı uzattığımda duvarın dibine çökmüş Neil'ı gördüm.

Aman tanrım. Nasıl aklımdan çıkmıştı.

"Neil."dedim sesim ne olacağını belli ederken.

Derek'i orada bırakıp koşarak onun yanına ulaştım ve kendimi kelimenin tam anlamıyla yere attım.
Ve içimdeki korkuyu güvendiğim kollarında serbest bıraktım.

Kollarımı aniden boynuna doladığımda burnundan güldüğünü duydum.

Tek eli sırtımı sıvazlarken kulağıma iyi olduğunu fısıldıyordu.

Diğer eliyle ise hala yerden destek alıyordu.

Geri çekilip ellerim omuzlarındayken onu kol mesafesinde tuttum.

  Kucağında Ace'ın telefonu vardı.
İçim burkuldu.

  Gözlerim deli gibi üstünde geziniyordu.
Kilo vermişti. Bunu gülümsediğinde daha rahat görebiliyordum. Yanakları ve gözleri içine çökmüştü.

"Sen iyi misin?"dedim kirli yüzüne ve darmadağın saçlarına göz gezdirirken.

Görüyordum. Bakışlarından onu rahatsız eden bir şey olduğunu görüyordum. Onu kıvrandıran belki de şuraya kusturacak bir şey.

Kurumuş dudaklarını ıslatıp baş sallamakla yetindi.

Gözlerine dikkatle baksam da sesimi çıkarmadım.

Yüzümdeki saçları arkaya atıp saçlarımı okşarken eli göz yaşlarımı silmeyi de görev edinmişti.

Gülümsemek istesem de yüzümü buruşturmuşum gibi duruyordu.
Sadece gözyaşlarımı hızlandırmaya yaramıştı.

"Kurt nerede,Neil? Onu gördün mü?"

Kaygılı bakışları arkama kaydığında onu takip ettim.

Oradaydı. İki kişinin taşıdığı bedeni ayaklarının üstünde duramıyordu. Ve başı önüne düşmüştü.

Ancak yüzündeki kanları saklayamıyordu.

Bacaklarımda doğrulmak için güç bulamadığımda ağzımdan bir hıçkırık kaçtı.

Onu böyle görmeye alışkın değildim. Olmak da istemiyordum. Hiçbir zaman.

Hiçbirine asla bir şey olsun istemiyordum.

Daha Neil..

Ace bunu görmek isterdi.

İçimden dualar ederek uğuldayan beynimle etrafta olanları izledim.

"Rain nerede?"

İçimde bir yerlerde öfkenin kök saldığını fark etsem de görmezden geldim.

"Bilmiyorum."dedim hissettiklerime karşın sakince.

Neil ile bakışmakla yetindik.

Tanrım,gerçekten özlemiştim.

Dayanamayıp bir anda tekrar sarıldım. Bu sefer daha sıkı sarıldı ve iç geçirdi.

Enri başımda dikilip telefonumu uzattığında umursamazca ekrana baktım.

Ancak gördüğüm isim bugün gelen her aramanın lanetli olduğunu düşündürdü.

"Kayla? Bir sorun mu var?"

Normal olan buymuş gibi formaliteyi ikimiz de yoksaydığımızda hüzünden ağırlaşan kalp atışlarım hızla teklemeye başladı.

"Rain yanında mı?"

"Hayır."dedim yerimde dikleşirken.

Telefonun ucundan inlemesi duyuldu.

"Alex onun çağırdığını söyleyip gitti. Şimdi ona ulaşamıyorum."

Endişe seviyem artarken gördüğüm sahneyle Kayla'ya hiçbir şey söylemeden telefonu tekrar Enri'ye pasladım.

"Camilla!"

Bacağındaki sargıyla topallayarak hareket eden Camilla'nın yanına koşup kolunun altına girdim.

Sağ bacağı dizinden baldırına kadar kana bulanmıştı. Bembeyaz olmuş yüzünü kaldırdı.

Tükenmiş bir ifade ve ıslak gözlerle bana döndü.

"Sana ne oldu?"

Yüzünü buruşturarak ağırlığının bir kısmını bana verdi.

"Bunu hastahanede konuşsak olur mu?"dedi bitkince.

Başımı hararetle salladım.

Sonra idrak ettim.
  Hastane?

"Herkes arabalara yerleşti. Siz de arabayla bizi takip edin,Lily."diyen Derek'i onayladım.

Enri de Neil'i aldığında arabaya doğru yöneldim.

"Rique nerede?"dedim panikle.

Aklıma gelen soruyla bir anda beynim aydınlanmış gibi hissettim.

O neredeydi?

Tanrı askına neden birbirimizi bulamıyorduk?

"Merak etme. Rain'in yanına varmıştır."diye cevapladı Enri ileriden.

Hava aydınlanırken içimde bin bir duyguyla yarım kalan nefeslerimi tamamlamaya çalıştım.

Nefesim bile kursağımda kalıyordu.

"Arayı çok açmayın,Lily."dedi Derek yanımıza geldiğinde."Lütfen arkada kalmayın."

Arkasını dönüp gidecekken durdu, tekrar döndü.

"Sizinle gelmemi ister misin?"dedi gözleri olumlu bir yanıt için benimkilere kitlenmişken.

Kabalığı hak etmediğini düşünerek kibarca başımı salladım.

"Gerek yok,teşekkürler. Arkada kalmayacağız."

İstemeye istemeye arabasına yürürken kan kokusunu yoksaymaya çalıştım.

Ben saymasına sayardım ancak içimde dolaşan bir şey onun varlığını gözardı edemiyordu.

Yerdeki kanın sıcaklığını parmak uçlarımda hissederken berbat duygular içerisindeydim.

Kin?

Peki kime kinleniyordum?

Aklıma süzülen fikir,bu karar,bana pişman olacaksın diye peşin peşin de söylüyordu.

  Derek'in arabasının arkasındaki ikisi, bizim arabayı aralarına alınca sesimi çıkarmayıp uyum sağladım.

(°°)

Sinyal için kısaca kornaya bastığımda endişeli,durgun ve karmakarışıktım.

Ancak bu, öndeki arabaya bindirilirken yan koltuğumdaki Neil ile bakışan Mark'ı yakalamama engel değildi.

***

Neredeyse 50k olmak üzeree 🤗 Bölümü o zaman paylaşmak istemiştim ama bekleyemedim. Kısa bir bölümünü şimdi paylaşayım dedim. Bunu benim düşünmem tuhaf geliyor olabilir tabii 😅

Birden nasıl oldu bilmiyorum ancak hoş geldiniz ve beğenileriniz için teşekkürler diyorum ^^

Eleştiri ve oylarınizı bekliyorum,herkese iyi günler^^

Görüşmek üzere bu dünyalılar!

1°Møme-Playground
2°Five Finger Death Punch-Wrong Side Of Heaven
 

Continue Reading

You'll Also Like

153K 8.8K 16
Yıl 2049'da meydana gelen bir salgında kadın nüfusun büyük çoğunluğu öldü, erkek nüfusun yarısından fazlası sadece ufak genetik değişikliklerle hasta...
845K 53.5K 48
Yakın gelecekte öngörülebilen teknolojilerin peşine düşen ülkeler, bir güç yarışına girer. Ülkelerin tehlike getiren icatları, dünyaya sunulması konu...
513K 27.1K 34
81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz...
YASAK DENEY By 👑

Science Fiction

183K 17.1K 36
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...