Sıcak Kanatlar

By Lanhei

1.3M 74.3K 11.8K

Lily bir akşam tuhaf bir saldırıya uğrar. Daha da tuhaf olanı, davetsiz misafirler ne yazık ki peşini kolayca... More

Yanmış Tüy
Element Sayfaları-Yaratılış Güncesi
I*
II*
III-
IV*
V*
VI*
VII*
VIII*
IX*
X-
XII*
XIII*
XIV*
XV-
XVI*
XVII*
XVIII*
XIX*
XX*
Element Sayfaları-2
XXI*
XXIII*
XXIV.BÖLÜM*
XXV.BÖLÜM*
XXVI*
XXVII*
XXVIII*
XXIX*
XXX*
XXXI*
XXXII*
XXXIII.BÖLÜM
XXXIV. BÖLÜM
XXXV.BÖLÜM
XXXVI.BÖLÜM
XXXVII.BÖLÜM
XXXVIII.BÖLÜM
XXXIX.BÖLÜM
XL.BÖLÜM
XLI.BÖLÜM
XLII.Bölüm
XLIII
XLIV
XLV
XLVI
XLVII
XLVIII
XLIX
L
LI
LII
LIII
LIV
LV
LVI
LVII
LVIII
LIX
LX
Element Sayfaları-3

XI*

27K 1.6K 113
By Lanhei




Elenour'un beni yemekhaneye sürüklemesine karşılık veremeyecek kadar sıkkındım.

Gözlerimi devirdim ve söylenmeye devam ettim.

Hayır. En yakın arkadaşım falan değildi. Benim öyle bir şeyim yoktu. Sadece diğerlerinden iyiydik. Ama bazen katlanılmaz oluyordu. Ona bağırmamak için kendimi zor tuttum.

O sırada tüylerimi ürperten bir hisse kapıldım.

Biri beni izliyordu.

Gözüme ilişen hareketlilikle sağıma döndüm. Ancak yakalayabildiğim tek şey bir ayakkabının topuğu oldu. Koridorda kayboldu.

Ben mi hayal görüyordum?

Tam kim olduğuna bakmak için gidiyordum ki Elenour bileğimden yakaladı. Gözlerini kocaman açmıştı ve her zamanki gibi heyecanla konuşmaya başladı. Tekrar dikkatimi ona verdim.

''Yeni nakilleri gördün mü? Birini gözüme kestirdim bile."

Yanaklarımı şişirdim ve tüm nefesimi verdim.Buraya kadar gelmişken en azından acı çeken midemi doyurabilirdim.

Yeni transferler beni hiç mi hiç ilgilendirmiyordu.

Daha büyük problemlerim ve haberlerim vardı. Ama paylaşacak değildim.

Elenour'un ellerinden onu kırmadan nasıl kurtulurum diye düşünürken gözlerim onları buldu.

Ne?!

Ben Ricky Martin'in gay olduğunu yeni duymuş gibi onlara bakarken Kurt bunu hissetmiş gibi bana döndü.

Dudakları kıvrılırken aralanmış ağzımı kapatma gereği duymadım.

Sinsi!

Elenour ''Gördün mü?''diye cırladı. ''Ağzın açık kaldı!''

Gözlerim istemsizce Rain'e kaydı. Bunun için kendime kızdım.

Nedense benim için bir gurur meselesine dönmüştü.

Dilimi ön dişlerimde gezdirdim.

Ya da saldıracak birini arıyordum.

Yüzünde her zamanki gibi sıkılmışlık ifadesi vardı. Beni tek fark eden Kurt'dü.

Masadaki tek iyi çocuğun Neil olduğunu düşündüm.

Ne yapacağıma karar veremeden yürümeye başladım.

''Benim revire gitmem gerek.''dedim ve cevap beklemeden hızla oradan çıktım.

Bu dayanılmazdı.

Kalbime böyle atmaması gerektiğini yüz binlerce kez söyledim. Üstelik onlar için. Onları görmek istemiyordum. Artık.

Yani belki Neil'a karşı kötü hissedebilirdim ama durum buydu.

Hayatımın en iğrenç anına tanık olmuşlardı. Üstelik buna hakları yoktu.

Dişlerim acıyınca sıktığımı fark ettim.

Artık her şeyi biliyordum. O günden sonra ne annemle ne de babamla bu konu hakkında konuştum. Ancak sonunda gururuma yenilip kapımın önünde nöbet tutan büyükbabamdan her şeyi dinledim.

Ve insan olmadığımı öğrendim.

Hala anormal ve tuhaftı.

Öfkeliydim.

Bildiğim ve bilmediğim her şeye öfkeliydim.

Mümkünse.

Ben sadece normal olmak istiyordum. Ama bana bir öze sahip olduğum söylendi.

Öz de ne?!

Aslında her şeyin farkındayken ve beynim her şeyi yerli yerine oturtmuşken bir türlü kabullenemiyordum.

Ben insanım!

Kendime sürekli bunu söylüyordum.

Aksi halde içimdeki tiksinme duygusuna engel olamıyordum.

Bu çok saçmaydı!

Ne yani bir filmde miydik?

Ne özü?! Ne sahibi?! Kim bana sormuş? Sıçtığımın özü!

Avatar mıyız?

Herkes toplanmış bana bir doğum günü şakası mı düzenliyor?

O lanet şey sadece saçmalıktı. Suyu veya ateşi bükemezdiniz!

Karşıdan gelen Kayla'nın gülüşü düşüncelerimi böldü. Kesinlikle görmek istediğim son kişiler listesinde yer alıyordu.

Hatta hiçbir listemde yer almıyordu.

Aslında şu aralar görmek istediğim tek şey yatağımdı. Tıpkı bir ergen gibi. Tıpkı olması gerektiği gibi.

Ben onu umursamayıp geçmeyi düşünürken O açıkça bunu istemediğini belli etti.

Sırıtırken kollarını göğsünde birleştirdi ve yanımdan geçerken omuz attı.

Biraz olsun büyüyüp değişemez miydi?

Üstelik bunun için fazladan çaba harcaması gerekiyordu. Aramızda en az on santim vardı.

Tamam, biraz kısaydım.

Gözlerimi devirip sıktığım dişlerimin arasından ''Git başımdan.''dedim.

''Ne o? Artık denk olmadığımızı anladın mı?''dedi yayarak.

Küçümseyici bakışlarını bir daha atamasın diye gözlerini oymak istiyordum.

Burnumdan soludum ve yürümeye başladım.

''Ya, ne demezsin.''diye mırıldandım.

''Beni görmezden gelme!''

İlk defa bana laf sokmasını karşılıksız bırakmıştım.

Arkamda sinirli tepinişlerini görmezden geldim. Onu çıldırtmak bana farklı bir zevk veriyordu. Bu durumda bile gülümseyebiliyordum.

Sanırım bundan sonra küçümseyici bakışları beni en az rahatsız edecek kişi O'ydu. Kimsenin evlatlık olduğumu bilmesini istemiyordum.

O her durumda beni küçümsediği için bu benim canımı sıkmazdı.

Yurt binasına vardığımda adımlarım önce yavaşladı sonra durdu.

Ne diye buraya gelmiştim ki?

Moralim o kadar bozuktu ki Derek'i bile görmek istediğimi sanmıyordum.

Hayır, aslında bu moral bozukluğu değildi.

Hissettiğim yalnızlığın içine biraz daha dalarken acelesiz adımlarla geri döndüm.

****

Okuldakilerin onlara olan ilgisi canımı çok sıkmıştı.

İlk gün olduğu için olmasını umuyordum.

Evden sonra şimdi burası da dayanılmaz olacaktı.

Son aylar, Lily. Sık dişini.

Kendimi değersiz hissediyordum. Hayır, belki fazla şanslıydım. Ama buna engel olamıyordum.

Sıradan insanların arasında bu kadar rahat dolaşabilmeleri sinirime dokunuyordu.

Etrafa hızlıca göz gezdirdim.

Onlardan biriyle karşılaşırsam ya da yakınlarımdan geçerlerse hemen yolumu değiştiriyordum. Diken üzerindeydim.

Eve gidince saçlarımı kontrol etmeliydim. Birkaç beyaz tel bulacağıma bahse girerim.

Merdivenleri ağır ağır tırmanarak sınıfımın katına vardım.

Yine atladığım öğünleri içecekle geçiştirerek portakal suyumu yudumluyordum. Onu bile yutmak zor geliyordu.

Köşeyi dönmemle sert bir şeye çarpmam bir oldu. Dişim resmen dudağımla birleşmişti.

Elim otomatikmen dudağıma gitti ve acıyla inledim. Gözümün önündeki omuza baktım.

''Yürürken önüne bakmalısın.''

Elim dudağımda dondu. Başımı yavaşça kaldırdım ve Rain'le göz göze geldim.

Duvarla aynı etkiyi yaratmıştı.

Gerçek ve mecaz anlamda.

Yüzünde yine kendini beğenmiş gülümsemesi vardı. Ya da kıvrılan dudaklarına ben anlam yüklüyordum.

Hazır elleri ceplerindeyken onu yere yatırıp tokatlamak istedim.

Ona karşı olan duygularım nasıl bu kadar hızlı değişebiliyordu?

''Pardon?Özür dilerim? Çok mu zor?''dedim en huysuz sesimle.

Yüzük parmağımı üst dudağımdaki küçük sızıntıya sürttüm.

Omuz silkti.

''Öncekilere sayarsın.''

Bunu olabildiğimce umursamazca söylemişti.

Sesindeki bir şey canımı yakmıştı.

Güçsüz hatta aciz hissettim. Bu beni daha çok sinirlendirdi. Ona bağırmak istedim. Tüm öfkemi ondan çıkarmak. Ama ben bile deli olduğumu düşündüm. Üstelik cesaretim de yoktu.

Aniden gelen saçma ağlama isteğimi bastırmak için tırnaklarımı avucuma batırdım.

Sinirden de ağlardınız.

Bakışmamızı kesip sert adımlarla yanından uzaklaşırken soğuk bakışları hala üzerimdeydi.

Kızlar tuvaletine girdim ve kapıyı çarptım.

''Öncekilere sayarmışım!''

Sesim öfkeli çıksa da hissettiğim bu değildi. Bok gibiydim.Evet.Acizdim.

''Hah!''

Elimi gereğinden fazla yıkadığımı fark edip suyu kapadım ve sakinleşmeye çalıştım.

Aynadaki beyaz yüzüme baktım.

Gözlerimin altı mordu. Ne kadar uyursam uyuyayım yetmiyordu.

Berbat görünüyordum. Saçlarım her zamankinden kabarıktı.

Ellerimle düzeltmeye çalıştım.

Aklımda yine Derek'in ismi belirdiğinde başımı iki yana salladım.Üstelik o kadar bakımsızdım ki istesem de yanına gidemezdim.

Derin bir nefes alıp bana bakan kızı yok sayarak dışarı çıktım.

Kendimi sırama bıraktığımda çok yorgun hissettim. Güçlü görünmeye çabalayacak halim yoktu.

Bakışlarımı cama çevirdim. Artık evde gergin dolaşmamalıydım. Bu diğerlerini de huzursuz ediyordu.

Ama hissettiğim tam olarak buydu. Hiçbir şey yokmuş gibi rol yapamazdım. Kimsesiz hissediyordum.

İç geçirdim.

Kendime biraz zaman ayırmalıydım. Görünüşümü ve duruşumu düzeltmeliydim. Daha fazla kendime acıyamazdım.

Olanlar ben hariç kimsenin umrunda değil gibiydi.

Her şey aynıydı.

Elbette, bihaber olan tek kişi bendim.

Yaşadığım şok ve sarsıntı hiçbirinin umrunda değil miydi?

Evde ruh gibi gezip onlardan kaçarken bana endişeli bakışlar atacaklarına ilgi göstermeliydiler.

İlgiye ihtiyacım vardı. Bunu kabulleniyordum. Beni kendi halime bırakmaları canımı daha çok yakıyordu.

Onlar sessiz kaldıkça daha çok uzaklaşıyor, daha çok huysuzlaşıyordum.

Çıkış zamanı geldiğinde olabildiğince uyuşuk hareketlerimle arabaya doğru ilerliyordum. İçimden daha sıkıcı bir gün olamayacağını geçirirken biraz aceleci davrandığımı fark ettim.

Çünkü Kayla yine biçimli kalçasını sallayarak bana doğru geliyordu.

Gözlerimi devirdim.

Yine görünüşüm hakkında saçma sapan yorumlar yapmasını beklerken bakışlarımı bulutlara diktim.

''Akşam görüşürüz, çirkin.''dedi ve geçip gitti.

Ne? Bu kadar mı? Akşam mı?

Yüzümü buruşturdum. İşte bu en büyük küfürdü.

Ona katlanmak şu aralar becerebileceğim bir şey değildi. Fazlasıyla somurtmakla meşguldüm.

Arabaya binip eve giderken listemdeki en acıklı şarkıyı açtım. Belki de eve gidip sadece karbonhidrat tüketmeliydim.

Eve vardığımda annemin - ki onlara farklı bir şekilde hitap etmek tuhaftı- özenle muhafaza ettiği likörlü çikolatalarını alıp odama çıktım.

Birkaç saat sonra çalan kapıyla uygarlığımdan çıkma vaktimin geldiğini anladım. Ellerimi saçlarımın arasına sokup karıştırdım.

O kız dayanılmaz bir şeydi.

Yemek tam bir işkenceydi. Kayla'nın sahte-sevimli performansından sonra gelip tam karşıma oturması yarım olan iştahımı da kapatıyordu.

Teyzem ve eşine şirinlik yapmaya çalışmaktan ağzım ağrımıştı. Bir daha gülümseyebilme olasılığım düşüktü.

Et parçasını boş yere ağzımda çevirirken Kayla'nın sinsi bakışını ve tebessümünü yakaladım.

Sanki mideme yumruk atmıştı.

Nasıl düşünememiştim?

Aydınlanmayla anneme döndüm. Gülerek sohbetine devam ediyordu.

Sonra asıl sinirlenmem gereken kişinin teyzem olduğunu anladım. Kızıl saçlarını tek tek yolmak istedim.

Elbette Kayla'ya söylemişti.

Birkaç saniye gözlerimi kapadım.

Sandalyemi arkaya itip yerimden kalktım.

''Kusura bakmayın,biraz başım ağrıyor. Hepinize afiyet olsun.'' dedim sesimdeki sitemi saklamaya çalışarak.

Gün boyunca bana atılan bakışlardan anlamam gerekirdi. Yarattığım sessizliğe aldırmadan odama çıkıp kendimi yatağa attım.

Merdivenden gelen adım seslerini duyduğumda kapıyı kapatmadığıma lanet ettim.

''Demek evlatlıksın.''dedi kapıya yaslanarak.

Bunu kendim defalarca düşünsem de alt dudağım titredi. Bu kadar çabuk etkilendiğim için Kayla'ya daha da sinirlendim. Dişlerimi sıktım.

Onu taklit ederek olabildiğince sinsi bir gülümseme takındım.

''Hangimiz evlatlık, o tartışılır.''dedim.

Belli etmemeye çalışsa da dudağının seğirdiğini görebilmiştim.

''Benim için endişelenme ve bu tavırları bırak. İlgilerini çekmiyorsun.''dedim yapmacık bir şirinlikle.

Birbirimizin açıklarını bu denli bilmemiz midemi bulandırıyordu.

Bu bana hayatın diğer bir şakası olmalıydı. Herkes olabilirdi ama evime rahatça girip çıkabilen O olmamalıydı. Böyle bir kuzenim olmamalıydı!

Üvey de olsa..

Sinirini saklamaya çalışarak elini kalçasına koydu ve sallanarak dolabıma önüne gitti. Homurdanarak karıştırırken yüzünü buruşturdu.

''Gerçekten şu şeyi giyiyor musun?''

Mavi, bisiklet yaka tişörtümü fare ölüsü gibi iki parmağının arasında tutuyordu.

Gözlerimi devirdim.

''Favorim.''dedim.

Bana inanamıyormuş gibi baktı.

''Eğer seni sevseydim iğrenç moda anlayışın için sana üzülebilirdim.''

Yerimden doğruldum ve kollarımı göğsümde birleştirdim.

''Dolabımı rahat bırakır mısın?''dedim sıkıntıyla.

Dudaklarını büzdü. Elini bana doğru salladı.

''En azından göz zevkim için biraz kadınsı olur musun?''

Odama bir göktaşı düşmesini ve sadece Kayla'nın ölmesini diledim.

Elbette onun vücut hatlarına sahip olmadığımı söyleyip pohpohlamayacaktım.

Egosunu kendi başına yeterince besliyordu.

Buna dayanamıyormuş gibi nefesimi dışarı verip sırtımı tekrar yatağa yasladım.

''Belki de ondan önce yüzünle ilgilenirsin. Mesela kaşlarının şeklini değiştirmeye ne dersin? Ya da artık kapatıcıyla tanışsan?''dedi.

Başımı yana çevirip ona 'Ciddi misin?' bakışımı attım. Gerçekten onu dinleyeceğimi falan mı düşünüyordu?

''Halimden memnunum.''dedim umursamazca.

Gözlerini çevirdi.

''Tek dileğim birinin kuzen olduğumuzu öğrenmemesi.''dedi.

İğrenç bir şeymişim gibi baktı. Tek düşündüğü hala kendisiydi.

Kayla'nın davranışları tuhaf bir şekilde iyi hissettiriyordu. Bana zaten hep böyle davranırdı.

Kayla, her zaman Kayla'ydı.

Bu beni sinir ettiği gerçeğini değiştirmiyordu.

''Ortak noktamız da varmış.''diye mırıldandım.

Birinin bilmesi neyi değiştirecektiyse...

Gidip balkonun ahşap kapılarını açtı.

''Baksana, çirkin.''dedi kollarını göğsünde birleştirip.

Hareket dahi etmeden dinlediğime dair bir ses çıkardım. Bakışlarım hala tavandaydı.

''Bunu birileri öğrenirse ne yaparsın?''

Ve içimi kemiren şeyi sormuştu. Sinsi gülüşünün aramıza katıldığını anlamak için onu görmem gerekmiyordu. Bunu yapabileceğini tahmin etmiştim.

Beni mutsuz görmek için her şeyi kullanırdı. Aslında o küçüklüğünden beri kıskançlığın beden bulmuş haliydi.

Bana karşı...

Halbuki her şeyi vardı.

Bunu önemsediğimi ona gösteremezdim. Ama bunun için herhangi bir ipucuna ihtiyacı olduğunu sanmıyordum.

Benden cevap beklemeden devam etti.

''Merak etme kimseye söylemeyeceğim.''dedi.

Kaşlarımı çatmış 'Gerçek Kayla mı?' diye düşünürken kedi gibi bir ses çıkardı.

''Henüz.''dedi ve yılın esprisi yapılmış gibi zevkle kıkırdadı.

Gözlerimi devirdim. Gerçek.

''Ne istersen onu yap.''dedim sakince. "Nasıl olsa bir ay sonra hiçbirini görmeyeceğim."

Yatağıma yaklaşırken bakışlarımla onu takip ettim.

''Hmm öyle mi?''dedi bilmiş bir edayla.

"Sen dahil."dedim, görmese de gözlerimi devirerek.

Kıkırdadı.

"Ne güzel olurdu."

"Sen de aynısını yapsan iyi olur aslında."dedim. "Bir gün aynı anda idare ettiğin kişiler birbirini öğrenecek. Şansın varsa basılmazsın."

Gözlerini kısıp üst dudağını yaladı. Sonra...

Gördüğüm şey gerçek miydi?

Sadece yüzümü buruşturdum. O gerçekten bana bir köpek gibi dişlerini mi göstermişti?

Bu kız gerçekten tuhaf bir şeydi.

Ben ''Çık şuradan!''diye söylenirken telefonu çaldı.

Bana göz devirip kapıya doğru yürürken elini cebine attı ve telefonu kulağına koydu.

''Ah!''dedi.

Telefonu açmak için sesindeki seksapalite normal miydi? Alo?

''Şimdiden özledim.''diye resmen mırladı.

Neyi özlediği beni hiç mi hiç ilgilendirmiyordu.

Dilimi ön dişlerimin üstünde gezdirirken yatağımdan doğruldum ve hızla kapıyı kapattım.

Işığı söndürdüm kendimi yatağa atıp başımı sertçe yastığa bastırdım.

Rain'i, Kayla'nın kıçını ve beynimdeki saçma düşünceleri tekmelemek istiyordum.

Continue Reading

You'll Also Like

826K 54.6K 51
Karantinaya alınan bir kasaba. Olanlardan habersiz atandığı yere giden bir öğretmen ve tüm karanlık sırların ardında duran bir yüzbaşı. İnsanlara hı...
997K 48.9K 70
0545 *** ** **: Hanımefendi şemsiyeniz bende kalmış Siz: Pardon tanıyamadım? 0545 *** ** **: Kader Ortağın 0545 *** ** **: Ruh Eşin 0545 *** ** **: v...
154K 661 13
Fantezi Hikayeleri (Bilimkurgu - Fantastik - Doğaüstü)
230K 7.1K 27
ZORLA EVLİLİK VARDIR, ONA GÖRE OKUYUN. Umursamaz tavrı beni sinirlendirmişti, babamın götünden resmen ter akıyordu. Kapıyı kapattı ve stresle bana ba...