Sıcak Kanatlar

By Lanhei

1.3M 74.3K 11.8K

Lily bir akşam tuhaf bir saldırıya uğrar. Daha da tuhaf olanı, davetsiz misafirler ne yazık ki peşini kolayca... More

Yanmış Tüy
Element Sayfaları-Yaratılış Güncesi
I*
II*
III-
IV*
V*
VI*
VIII*
IX*
X-
XI*
XII*
XIII*
XIV*
XV-
XVI*
XVII*
XVIII*
XIX*
XX*
Element Sayfaları-2
XXI*
XXIII*
XXIV.BÖLÜM*
XXV.BÖLÜM*
XXVI*
XXVII*
XXVIII*
XXIX*
XXX*
XXXI*
XXXII*
XXXIII.BÖLÜM
XXXIV. BÖLÜM
XXXV.BÖLÜM
XXXVI.BÖLÜM
XXXVII.BÖLÜM
XXXVIII.BÖLÜM
XXXIX.BÖLÜM
XL.BÖLÜM
XLI.BÖLÜM
XLII.Bölüm
XLIII
XLIV
XLV
XLVI
XLVII
XLVIII
XLIX
L
LI
LII
LIII
LIV
LV
LVI
LVII
LVIII
LIX
LX
Element Sayfaları-3

VII*

31.1K 1.8K 274
By Lanhei



Aklın yok mu senin?

Sanırım Rain'in günler önceki sorusuna sessiz bir cevap veriyordum.

Yaslandığım duvardan güç almaya çalışarak elimi kalbimin üstüne koydum ve kumaşı parmaklarımın arasına aldım.

Sanki bu kalp atışlarımı düzene sokabilirmiş gibi.

O mekanik canavarı gördüğümde beynim düşünme yetisini kaybetmişti.

Sokak oldukça kalabalıktı. Neye benzediğini bilmeseydim fark etmem imkansızdı. Tıpkı diğer insanlar gibi.

Elimde değildi. O günden beri yürürken durmadan insanların yüzüne bakıyordum.

Tek tek.

Atlamadan.

Yüzünü göremediğim insanlara çok yaklaşmıyor hatta gerekirse yolumu değştiriyordum.

Birkaç saniye donakalıp yanımdan geçip gitmesini izledim.

O, kırmızı ışıkta bile bekleyen bir makineydi!

Ama her şey boşunaymış.

Uzak durmak için yaptığım her şeyin tersine birden kendimi onun akışına bıraktım.

Tüm hareketlerine şaşırmayı bir kenara bırakıp takip etmeye başladım. Merkeze bana verdikleri alışveriş listesini tamamlamak için inmiştim ama bu akşam güzel bir yemek yenemeyecekti.

Onu defalarca kaybettim ama her seferinde buldum. Kendimdeki azme ben bile şaşırmıştım.

Neredeyse bir saat sonra sahile inen yolda duraksadığında kendimi duvara yapıştırdım.

Soğukluğundan sırtım ürperdi.

Diğeriyle tıpatıp aynıydı! Uzun ve sıskaydı. Üç numara saçlarından spor ayakkabısına kadar insandı.

Bu nasıl tasarlanabilirdi?

Eğer gözlerini kapatsaydı...

Aşağı doğru kaydım ve başımı uzattım. Bir şekilde Rainler'e ulaşabilmeyi diledim.

Onları buraya çağırmayı ve şu şeyi yok etmelerini istedim.

İnsanlara saldırabilir miydi? Neler yapabilirdi? Şimdi sokakta yoluna biri çıksa ne olurdu? Kalabalıkta nasıl bu kadar iyi hareket ediyordu?

Sonra şekilsiz asfalta boş boş bakıp düşündüm.

Ben ne yapıyordum?

Birisi bana böyle bir şeyin var olduğunu ve akşamın bilmem kaçında peşine takılacağımı söyleseydi kahkahayı basardım.

Ve tek bir cevabım olurdu: Hadi oradan.

Şimdi ise soğuk terler döküyordum.

Biraz daha geriye çekildim. Orada öylece dikiliyordu.

Bir şey mi bekliyordu?

Var olmasının...Var edilmesinin amacı neydi?

O gün olduğu gibi Rain'in çıkıp günü kurtarması o an için benim tek beklentimdi.

Sonra en az sırtımı dayadığım zemin kadar taş kesildim. Soğuk soğuk çarpan rüzgarın hiç yardımı dokunmuyordu.

Arkamdan gelen sesin bir kediye ait olması için yukarıdakine yalvardım.

Veya bir köpek... Hırlayan köpekti, öyle değil mi?

İhtiyacım olmasa nefes almazdım. Çünkü ses çıkıyordu.

Omzumun üstünden arkama bakmamla sendeleyerek topuklamam bir oldu.

Başka ne yapacaktım?

Arkamda tek ayağı olmayan ete bürünmüş bir robot vardı.

Gözlerimin bir mirketi andırdığına emindim. Ve beynim bir kuşunki kadardı.

Aksi taktirde diğer makinenin üzerine koşmamın hiçbir açıklaması olamazdı.

Durumun farkına vardığımda artık çok geçti.

Takip ettiğim insanımsı şey arkasını döndü ve beni gördü. Bir saniye duraksadıktan sonra harekete geçti. Hedefi bendim.

Bir tür kodlama mıydı? Diğeri kovaladığı için hedef ben miydim?

Geldiğimiz yoldan dönebilmeyi çok isterdim. Ama o yol şu an tek bacaklı tarafından işgal ediliyordu.

Keskin bir dönüş yapmak isterken bileğim döndü. İstemsizce bağırıp bacağımdan güç aldım.

Ama hemen toparlanıp sahile giden yokuşa hızla kendimi attım. Ne kadar hızlı olursam olayım asla yeterli olmayacakmış gibiydi.

Aramızdaki mesafeyi hızla kapatıyorlardı.

Ayaklarımın yere sağlam basamadığını fark ettim. Titreyen ellerimi engellemek içim avuç içlerimi tırnakladım.

Su sıçratan ayak sesleri iyice yakınlaşmıştı.

Tek ayağını kaybetmiş olan makine şaşırtıcı derecede hızlıydı.

Tek tük binalar da geride kaldığında yere sürten demir sesini duymamak için ellerimi kulaklarıma örttüm.

Kendimi bok gibi hissettiriyordu. Korku filmlerine eklenen saçma efektler gibiydi.

Sesi kulaklarımı öyle tırmalıyordu ki... Bir çeşit acı veriyordu.

Artık dermanı kalmayan bacaklarım beni daha fazla taşıyamadı.

Dizlerimin üzerine kapaklandım. Su her yerime sıçramıştı. Yüzümdeki çamurun parçalı dokusunu hissedebiliyordum.

O kadar hızlı ve derin nefes alıyordum ki boğazım sızlıyordu. Birkaç kez öksürdüm.

Korkudan inleyememiştim. Sadece dişlerimi sıkmakla yetindim.

Dizlerimi kendime çekip gözlerimi sımsıkı kapadım.

Ne olacaksa bir anda olsun bitsindi.

Dizlerimin acısıyla gözlerim doldu. İğrenç sürtünme sesinin giderek yaklaşmasını dinledim. Karnıma ağrılar giriyordu.

Birkaç saniye sonra o soğuk teni tekrar hissedecektim.

Tam yine her şeyi kabullenmiş, artık sonun geldiğini düşünüyordum ki ses durdu.

Onun yerine hayal ürünüm olduğunu düşündüğüm sesler duymaya başladım.

Derinden, ince bir ses.

Bip.Bip.Bip.

Birkaç saniye bekleyip gözlerimi araladım.

Ben şokla geriye sıçramadan önce iki insansı robot da başımda dikiliyordu.

Ayağının teki olmayan dibimdeydi.Diğeri ise tam arkasında durmuş elini onun başıma koymuştu.

Ben hareket edince ayaksız öyle hızlı bana döndü ki yüzümü nasıl tekrar bacaklarıma kapattığımı bilemedim.

Ve o sırada bir haykırış duydum.

Demiri yırtan bir ses geldi. Ellerimi daha da sıkılaştırdım. Dizlerim hızla inip kalkan göğsüme batıyordu.

Gözlerimi sımsıkı kapatıp karanlıkta hissizleşmeye çalıştım. Sırtımdaki huzursuzluk bana neler olduğunu açıklıyordu.

İşte gelmişlerdi.

Yere sürten demir sesi kesildiğinde gergin omuzlarım indi. Kaslarım sızıyla kaskatı kesilmişti.

Neil'ın ''Kafasını ayır!''diyen sesini duydum.

Ardından Kurt kıkırdadı. Sesindeki mutluluğu hissettim.

"Hadi bakalım!"

Demirin ezilme sesi kulaklarımda çınladı.

Tüm bunlar olurken başımı bir an olsun kaldırmamıştım.

İki el kollarımı sarıp beni kolayca doğrulttu. Ve yine Rain'in endişeli gözleriyle karşı karşıya geldim.

Yüzüme yapışan saçlarımı arkaya itti.

"Yaran var mı?"

Nefesimi düzene sokamadığım için cevap veremiyordum. Ellerimi kullanabilmeyi ve gözyaşlarımı silebilmeyi düşledim. Ama çok pisti ve sıyrıklarla doluydu.

Kendi düşen ağlamaz,Lily.

''Bir şeyin var mı?''diye sordu sabırsızlıkla, ben cevap vermedikçe sinirleniyordu sanki.

Gözlerinin vücudumda gezmesini izledim. Pantolonumun yırtık dizlerini görünce kaşları çatıldı.

''Nasıl bir aptal...''diye söylendi.

Aklın yok mu senin...

Elleriyle aldırmadan yüzümdeki çamuru sildi ve üzerindeki deri montu çıkarıp omuzlarıma bıraktı. Sadece siyah kısa kolluyla kalmıştı.

Hayır, Rain. Soğuktan titremedim. Korkudan altıma kaçırmadığıma dua ediyordum.

Ceketinden gelen sıcaklığın ve kokunun davetini kabul ettim.

Rain yanımdan ayrılınca iğrenerek bakışlarımı yerde duran hurdalara çevirdim. Neil yere eğilmiş ameliyat yaparcasına hünerle kabloları tarıyordu.

Tamamıyla konsantre olmuşken ince kaşları yay gibi kıvrıldı. İlk kabloyu kestikten sonra dudağını ısırdı.

Ace bile vücudunun yüzde altmışını kapatmışken Kurt yine yarı çıplaktı.

Dudağımın kenarının havaya kalktığını hissettim.

Demek ki yüz kaslarım hala çalışıyordu.

"Bize ne kadar yaklaşmışlar."diye çatık kaşlarıyla mırıldandı, Ace.

Neil bir cevaplık başını kaldırıp hemen işine döndü.

"Neyse ki birileri oyalamış."dedi imalı bir ifadeyle.

Ve tam makineye dönerken dudaklarında bir gülümseme belirdi.

Uykudan yeni uyanmış gibi hissediyordum.

Beyin kıvrımlarım bir pusun ardında kalmış gibiydi. Hatta akşamdan kalmaydım. İki şişe şarabı tek başıma bitirmiş olmalıydım.

Yaydıkları aura yüzünden bu enerjiyi hissediyor olabilir miydim? Bu his yüzünden miydi? Bunu tekrar hissedebilmek için mi peşlerine düşüyordum? Olabilir miydi?

Ace'ın Rain'den bana kayan öfkeli yeşil gözleri iyice kısıldı. Yerimde huzursuzca kıpırdandım.

Neden öyle bakıyordu?

Gerçi sormama gerek mi vardı...

Oysa bir saniye öncesine kadar huzuru bulduğumu düşünüyordum.

Neil'ın konuşmaya başlayınca bakışlarını çevirdi.

''Toprak aşkına! Buna inanamıyorum. Bir ay sonra. Bir ay sonra sonunda bir tanesi sağlam kaldı.''

Neil'in bariz heyecanlı sesi boşluğu doldurmaya yetmedi.

Ona gülümseyen tek kişi insanımsının kafasıyla top gibi oynayan Kurt'du.

Ace gözlerini devirdi.

''Hadi, toplayın da gidelim. Sırtımdakileri daha fazla taşıyabileceğimi sanmıyorum.''dedi.

Sırtında kabarık siyah bir çanta vardı. İçindekileri merak bile etmek istemiyordum.

Rain ''Bana bırak.''diye Ace'a yaklaştı.

Ace ise Rain'in çantaya uzanan elini elinin tersiyle itti.

''Kalsın.''dedi ve kalçalarını sallayarak ilerlemeye başladı.

Rain dudaklarını ıslattı ama hiçbir şey söylemedi. Hiç de sabırlı biri olduğunu düşünmemiştim oysa ki.

Bu gerilim de neydi?

Neil robotu yakasından çekti, bir iki adım sürükledikten sonra küfür etti. Ağırdı.

Elindekileri Rain'e fırlattı ve insanımsıyı omzuna aldı.

Kurt ve Rain bir anlığına göz göze geldiler.

Sanki başka hiçbirimizin duyamadığı bir şekilde anlaşma yapmışlardı. Kurt başıyla onay verdikten sonra ayağının altındaki eksik insanımsıyı yanımıza sürükleyip bıraktı.

Sanki hala bir şey yapabilirmiş gibi istemsizce bir iki adım uzaklaştım.

Bir an sonra Kurt'un elleri ceketi üstüme tam giymem için tuttu.

Kedi gözlerine boş bakışlar attım. O ise Ace'a kaçamak bakışlar atıyordu.

Sağ kolumu da cekete soktuğunda benim için yine gitme vaktinin geldiğini anlamıştım.

Ama bunun yerine elini nazikçe kolumun arka kısmına yerleştirdi ve diğer eline makineyi aldı.

Ace neredeyse sahile adımını atacaktı. Bir arabanın kaputuna yaslanıp bize döndü. Soran gözlerle bakarken birden ifadesi değişti. Şaşkın bakışları Rain ve Kurt arasında gidip geldi.

''O da mı bizimle geliyor?''

Gözlerim hayretle açıldı.

Ben de mi onlarla gidiyordum?

Onu taklit ettim.

Ben hariç herkes her şeyi çabuk kapıyordu.

Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken gözlerim ikisinin arasında mekik dokuyordu.

''Onu bırakamayız.''dedi Rain. "Bu sefer değil."

Ace hararetle başını iki yana salladı.

''Bunu öyle kolay yaparım ki!''dedi.

Rain sadece iç çekmekle yetindi.

''Rain!''diye bağırdı Ace. ''Günlerce başında nöbet tutman yetmedi mi? Bi'de evde mi bakıcılık yapmamız gerekiyor?''

Neredeyse ağzımdan aptalca bir ses çıkıyordu. Boşta olan elimi tüm gücümle sıktım.

Tek elini amaçsızca havaya salladı.

"Zaten-"diyecek oldu ama susup sadece imayla baktı.

''Neler olduğunu en iyi sen biliyorsun, Ace. Onu öylece bırakamayız. Hiç güvenli değil.''

Benim bildiklerim dışında bir şey mi olmuştu? Neden böyle konuşuyorlardı?

Ace'nin kaşları çatıldı ve buna dayanamıyormuş gibi sesini yükseltti.

''Onun güvenliğinden sana ne, Rain?! Bu şehirde güvende olmayan bir sürü insan var. Hepsine kol kanat geremezsin.''

Rain şakaklarını ovuşturdu.

"Üstelik muhtemelen gizlediği şeyler varken!"

Ne?! Ben ne gizliyormuşum?!

Ben hala buradayken yokmuşum gibi davranılması gururumu kırıyordu.

Konuşacak gibi oldum ama bu sefer Rain yükseldi.

Kurt'un hafifçe kolumu sıkmasıyla mesajımı aldım.

''Onun sıradan bir insan olduğunu mu düşünüyorsun? Elimizden her kaçanın mutlaka onun kuyruğundan çıkması tesadüf mü sanıyorsun? Bana seni ona çeken bir güç olmadığını söyle!''

Ace ile bedenlerimiz aynı anda sarsıldı.

Ancak onun yüzündeki duygu benimkinden tamamen farklıydı.

Yüzü tiksintiyle buruşurken onu izledim.

''Eğer bir kaçak soyundansa ölmesini yeğlerim.''dedi.

İşte o an bana attığı bakışlar bir adım gerilememe neden oldu. Karnıma yumruk yemişim gibiydi.

Sanki şimdi koşup üstüme atlayacak gibiydi.

Rain bana bakmadan bileğimi yakalayıp beni tekrar eski yerime çekti. Kurt hemen elini çekti.

''O geliyor, Ace.''dedi ve beni de kendiyle sürükleyerek yürümeye başladı.

Ne direndim ne de yürümeye çabaladım.

Kaçak soyu?

Tüm sahneyi benim gibi köşeden izleyen Neil ve Kurt hemen hareketlenip peşimize takıldı.

Hızlı adımlarla Ace'ın yanından geçtik ve koştuğum yolun yarısını geri yürüdük.

Gösterdiğim tek canlılık belirtisi nefes almaktı.

Rain burnundan soluyarak yerinde durdu. Başını öne eğmişti.

''Ben yanında kalırım.''dedi Neil hemen anlayarak ve elindekini hızla yolun ortasına park edilmiş siyah arabanın yanına bırakıp koşarak uzaklaştı.

Ace'ın bizimle gelmediğini anladım.

Dışlanmışlık hissi tüm bedenimi sardı.

Aklımda o kadar soru işareti bırakmışlardı ki parçalara ayrılan beynimi toparlayamıyordum.

Beni arabanın arka koltuğuna neredeyse attığında da sesimi çıkaracak kadar kendimde değildim.

Continue Reading

You'll Also Like

472K 14.3K 51
işten eve dönerken ıssız bir ormanda duyduğu sesin peşine gitti ve bu bulunduğu yer onun hayatının değişim noktasıydı. * * * * * İLK KİTABIM OLDUĞU İ...
3.9K 468 37
Yiğit efe aşık olursa Not: Hikaye YiğZey olarak yazılmıştır
153K 8.8K 16
Yıl 2049'da meydana gelen bir salgında kadın nüfusun büyük çoğunluğu öldü, erkek nüfusun yarısından fazlası sadece ufak genetik değişikliklerle hasta...
YANSIMA By Gizme

Science Fiction

8.6K 573 31
İKİ AYRI YAŞAM AMA TEK BİR NOKTA : RUH Amelia kendini hiç bilmediği bir dünyada bulmuştu. Bir anda 19. yüzyıl İngiltere'sine gitmişti. Bu bir rüya m...