Medreseli Geliyor

By Eminebrkn

87.9K 7.4K 3K

Kızgın bakan gözlerinin yolunu gözleyişi tam tamına dokuz gün olacaktı. Hâlâ sıkı sıkıya tuttuğu tesbih ile z... More

Bismillah Deyip Başla|1.Bölüm🌹
Medreseliler|2.Bölüm🌹
Zorlu Hayat|4.Bölüm🌹
Kutlu Doğum |5.Bölüm🌹
Hilal ve Berke'nin Değişimi|6.Bölüm🌹
Hilal'in Medreseli Hali |7.Bölüm🌹
Tevafuklar|8.Bölüm🌹
Allah'a Kul Olabildik mi?|9.Bölüm🌹
Kavgalı Bir Sevdâ|10. Bölüm🌹
Bir Pişmanlık|11.Bölüm 🌹
Şükür|Bölüm 12🌹
İhanet Sonrası|13.Bölüm🌹
Allah Her Şeye Yeter/14. Bölüm 🌹
Ayrılıktan Bir Gemi/15.Bölüm🌹
Allah İçin Seviyorum 🌹
Aynı Acılar/16.Bölüm🌹
Kalp Krizi Vakası/17.Bölüm🌹
Hüzün /18.Bölüm🌹
Düşün Müslüman /19.Bölüm🌹
Hira'nın Zorlu Sınavı /20.Bölüm🌹
Bir Vuslat Meselesi /21.Bölüm🌹
Barışma/22.Bölüm🌹
Ayrılık Yakındır /23.Bölüm🌹
Allah De Kalbim/24.Bölüm🌹
Yangın /25.Bölüm🌹
Bir Gözyaşı Tanesi/27.Bölüm🌹
Değişim/28.Bölüm🌹
Büyük Karşılaşma/29.Bölüm🌹
Berke ve Hilâl Buluşması/30.Bölüm🌹
Kalpten Gelen Acı Sesi/31.Bölüm🌹
Hesaplaşma/32.Bölüm 🌹
Ömer'in Dönüşü /33.Bölüm🌹
Bir Hüzün Meselesi/ 34.Bölüm🌹
35.Bölüm/İmtihan Dünyası 🌹
36.Bölüm|Mutlu Bir Son🌹
37.Bölüm|Tevâfuklar Dünyası 🌹
38.Bölüm/Umutlu Yarınlar 🌹
Gâflete Çıkan Yollar/39.Bölüm🌹

Sınav Telaşı|3.Bölüm🌹

5.8K 529 341
By Eminebrkn

Bazen anlamsız gülüşlerin ardında bir gölgelik ararsın. E.Brkn

*
Havanın da kötüye giden durumunu pencereden seyreden Hilal, gözlerini çevreleyen anıların içinde yanıyordu. İçinde katılaşmış düşüncelerin damlalar halinde yüzüne dökülüşüne hayretle bakıyordu. Cama sertçe vuran doluların çıkardığı sesi uzaklara dalıp izlerken üşüdüğünü hissederek dolabının kapağını açtı, içinden kahverengi hırkasını çıkardı, omuzlarına örttü. İçini çekip tekrar pencerenin kenarına geçtiği sırada telefonunun mesaj sesi odayı dolduruyordu.Hiçbir seda etmeden elini masanın üzerinde duran telefona doğru götürdü, mesajı okuduktan sonra aldığı yere bıraktı.

"Nasılsın Hilal canım? Özledim seni."

Mesaj en yakın dostu Hira'dandı. Cevap yazmaya hali olmadığı için bir şey yazamadı.

İki Gün Önce.

"Anneee günaydın!"

Hilal mutlu bir şekilde annesine sarılıp kahvaltı yapmak için masada yerini almıştı. Seda Hanım kızı Hilal'in yüzünde açan gülücüklerin sebebini fazlasıyla merak etse de ertelemeyi tercih etmiş önündeki omletten yiyip çayları tazelemişti. Semih Bey ve Seda Hanım kızları Hilal'in ruh halinin giderek bozulduğunu düşünüp artık ona daha hassasiyetle davranma kararı almışlardı. Hilal'i yetimhaneden almadan önce evlerinde hiçbir mutluluk, neşe yoktu. Seda Hanım'ın yıllardır çocuğu olmayınca çareyi bir çocuğun bakımını üstlenmekte bulmuşlardı. Öyle ki Hilal'i kendi evlatları yerine koyup hiç üzmemişler bir dediğini iki etmemişler. Annelik ve babalık duygularını Hilal sayesinde tattıkları için ikisi de içten içe Allah'a şükrediyordu.
Hilal'in çok duygusal bir kız olduğunu bildikleri için bu gerçeği ondan saklama kararı almışlar.

*
Hilal başına taktığı şapka ile kendini gayet havalı hissetmeye başlamış, yabancı sanatçıların şarkılarını açıp evin içinde kendince şarkılar söylemeye çalışır, kafasını meşgul ederdi.
Hilal birkaç gün öncesine kadar mutluydu, her şeyin artık yolunda gideceğini ümit etmeye başlamıştı. Günlük tutma alışkanlığına yeniden başlama kararını da alıp "Sevgili Günlük" başlığını atmıştı. Ve ilk kez satırlarının arasına 'mutluluk' kelimesi de karışmıştı. Mutluluk, ona pek uzak bir o kadar da yakınken neden bu kadar ulaşılmaz bakıyordu ?
Gülüşü taze bir çiçek kokusu kadar içten bahar havası gibi enerjikti. Fakat Hilal, hiçbir nimetin değerini bilmez hep isyan ederdi. Hal böyle iken de Yaradan'ın yarattığı şeylere teşekkür etmezdi. Elleri, ayakları, gözleri, kulakları, vücudu son derece düzgün iken en şerefli mahluk olarak yaratılırken hâlâ üzülüyordu... Tek engeli olan ön yargılarının önünü yıkamadı.

Arkadaşlarının birkaç gündür onu durmadan arayıp nasıl olduğunu sorması dahası sürprizler yapması onu mutlu etmeye yetmişti. Sevdiği çocuktan aldığı mesaj da içine su serpmişti. Artık her şeyin zamanı gelince düzeleceğini düşünmeye bile başlamıştı ki... Tâ ki o Pazartesi akşamına kadar. İnternette gezinirken Kanser belirtilerini tek tek inceleyen Hilal, gözlerini ekrana dikip kıpırdamadan hepsini okudu.Yere acı yaşlar düşerken hayalleri paramparça olmuştu. Ellerini klavyeden uzaklaştırıp yatağının üzerinde duran günlüğü dizinin üzerine koydu.

"Sevgili Günlük ; Yavaş yavaş ölüyorum. İçimde büyüyen bu mutsuzluk beni yıkıyor, işkence çekiyor gibiyim. Annemi, babamı yalnız bırakıp toprağın soğuğunda üşümek istemiyorum. Mutluluğu bulmuşken ölmek istemiyorum!"

Defteri kapadı, gözlerini sımsıkı yumdu. Zira beyninin en uç noktalarına değin ilerleyen negatiflik ,onu yıpratıyor üzüp hayattan soğutuyordu. Yorganın soğuk tarafını da kalbinin sıcağıyla örtmeye çalıştı ; içinde kalan son umutların hatırına susturdu gecenin matem tutan melodisini. Yalnızlığın şarkısını beste yapan yüreği, gündüzlerin gölgesine sığınak arayıp duruyordu.

***
Medrese|

Medresede bugün herkes pek hareketli davranıp duruyordu. Gülümsemeleri yok eden bir şey vardı. O da neydi? Ah, şu sınavlar yok mu işte ondan.

Ömer İsmail ile fısır fısır konuşurken gözlerinin önünden hızla geçen Muhammed'e kaşlarını çatarak bakıyordu. Birini sevmek suç sayılır mıydı ki?

"İsmail neyse muhabbeti bırakalım da benim bu sınavda derece yapmam şart."

İsmail gülen yüzünde gizlenen hüznü yok sayarak arkadaşına karşılık verdi.

"Hayrola hacı kendini yarış atı falan mı sandın?"

"Sinirimi tepeme çıkarmadan en iyisi gideyim ben. "

Diyerek adımlarını bir çırpıda atıp sınıfa geçen Ömer, Temel Dini Bilgiler sınavına çalışacağı kitabı ellerine aldı, altını renkli kalemlerle çizdiği satırları defalarca okumaya başladı.

Bu esnada kaloriferin en uç noktasında ağlayan bir kızın sesini duyuyordu. Kısık sesle mırıltı halinde ağlayan bu kız Ümmü Gülsüm'den başkası değildi.Ömer elindeki kitabı sıranın üzerine koyup çaktırmadan ona bakıp neyi olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sevdiği kızı böyle üzgün bir halde görmek onu her ne kadar perişan etse de nefsine karşı koymayı seçip tekrardan gözlerini kitaba doğru yönlendirdi.
Sınıf iyiden iyiye dolmaya başlıyordu. Sınava son beş dakika kalmıştı.
Hira, Tuğçe, Nalin, Zümrüt de hız kesmeden masalarında yerlerini almaya başladı.

Hira Ümmü Gülsüm'ün döktüğü yaşları görür görmez yanında soluğu aldı.Arkadaşının böyle üzülmesine kıyamayan güzel dostu ona teselli olmaya çalışıyordu.

"Ağlama, âyet bakışlım benim. Elbet baban iyi olacak ve tekrardan ailenin yanına gidecek onlarla mutlu mutlu yaşayacaksın."

Ümmü Gülsüm ağlamaktan kızaran gözlerini Hira'nın deniz gözlerine doğru götürüp derinden bir iç çekti, acıların ilerleyip birikinti haline dönüşünü gözler önüne seren güçlü kızdı O.

"Babam... Dün benimle konuşurken sesi öyle kötüydü ki. Bırak sınava çalışmayı adam akıllı uyku gözlerime girmedi desem doğrudur. Annem babamın durumunun kötü olduğunu söyledi, tabiî Allah'tan ümit kesilmez."

"Öyle ya canım Allah'tan hiçbir zaman ümit kesilmez. Sen dua et, hiç canını da üzme. Hadi göz yaşlarını sil de biraz ders çalış Gülsüm."

Ümmü Gülsüm lavaboya gidip elini yüzünü yıkamak istediğini söyleyip sınıftan çıktı. Bir nebze olsun kendini iyi hissetmişti. Bunu fırsat bilerek Hira sınıfa seslenmeyi düşündü.

"Arkadaşlar, Ümmü Gülsüm'ün babası Akciğer Kanseri. Ve durumu gerçekten kötü. Hepimiz babasına dua edelim ve Yasin Sûresi okuyalım olur mu? "

Bu esnada sınıfa Muhammed girdi.

"Allah Şafii isminin hürmetine şifa versin."

"Amiiiiiiiin."

Hep bir ağızdan dualar edilmeye başlanmıştı.
Ortamdaki muhabbeti Berke'nin sınıfa girişi bozmuştu.

"Bugün günlerden ney?"

"Elinin körü!"

Ömer bozuk morali yüzünden ters cevap verdiğinin farkında bile değildi.
İsmail havaya renk katmak istediğini belli etmek için söze girdi.

"Üff sana ne be salak."

"Ay burada konuşan bir gmail görüyorum tövbest..."

"Tövbe estağfurullah olacak."

Berke Burhan'ın yanında oturmanın daha doğru olacağını düşünerek adımlarını onun yanına doğru attı.

"Hoş geldin yiğidim."

"Ay hoş buldum canım."

Kadir Hoca elindeki kâğıtları elinde sallayarak içeri girdi.

"Selâmün Aleyküm çocuklar. Hadi masadaki kitapları yok edin sınav bir dakika içinde başlayacak çabuk olun."

Herkes önündeki kitabı çantasına atmanın derdine düşmüştü. Hoca herkesin hazır olduğunu görünce sınav kâğıtlarını büyük bir özenle dağıtmaya başladı.

*Ders : Dini Bilgiler
Konu : Sınav
Not : Kopya çekmek kul hakkına girer. Lütfen kimsenin emeğine göz dikmeyin!

Kadir Hoca sınav kağıtlarını dağıtma işlemini halledip sırasına oturdu. Önünde duran Kur'ân'ı Kerim meâlini açıp kaldığı yerden okumaya başladı. Beşinci cüzde yer alan Mâide Sûresinin açıklamasını okumaya başladı. Mâide sofra demektir. Gerçekten her surenin bambaşka bir lezzeti vardı, bunu ancak Kur'ân'ı okumaya çaba gösterenler anlardı. Ki Allah'ın bu Yüce Kitabı elden ele dolaşmaz olmuş, herkesin bir kılıfa koyup duvara astığı süs eşyası haline gelmeye başlamış. Oysa Kur'ân okunan evlere bereket gelir, melekler gelir, nur gelir. O eve huzur yayılır. Allah'ın öğüdü artık kulakların pasını silmez hale gelmiş çünkü kulaklarda esaret diye kablolar durmadan işlev görür olmuş. İnsanın Rahman'ın kitabına ayıracak tek saati dahi yokken gününü isyan içerisinde geçirmesi ne kadar doğru olabilirdi ki?

Kadir Hoca derin düşüncelerin içerisindeyken gençler tüm dikkatini sınava odaklayıp soruları çözmeye çalışıyordu.

"Hey Burhan.Namazın içindekilere ne örnek vereceğim bilmiyorum, sen yaptın mı?"

"Berke sus hoca görürse ikimize de sıfır verecek of...Evet biliyorum. "

"Bana da söyle ne olur."

Burhan elinde tuttuğu kağıdı iyice kavrayıp başka soruyu cevaplamaya çalıştı.Berke ise ön sıradaki Ömer'in kağıdına bakmaya çalışıyordu.

"Namazın İçindekiler ; İftitah Tekbiri, Kıraat, Kıyam, Rükû, Secde, Kade-î Ahire (Son Oturuş). "

Kağıdına doğru cevapları yazdıktan sonra içinden dua etti. Beşinci sorunun cevabı onu epey düşündürmeye başladı.

"Hacerü'l Esved nedir?"

Berke elindeki uçlu kalemin ucunu burnuna doğru götürmeye başladı. Soruyu boylu boyunca düşünüp irdelese de cevabı bulamadı, suratını büzerek kağıdına kapandı. Etrafına dönüp kopya çekmeye çalışmak istedi fakat Kadir Hoca'nın keskin gözlerini üzerinde hissedince bu girişimini engellemeyi başardı. Hoca'dan korkan kul, Allah'ın kendisini gözettiğini bilmez miydi ? Allah Semi'dir, Basar'dır. *

Berke oflaya puflaya sınav kâğıdına baktığındaysa teneffüse tam beş dakika kalmıştı. Panikle sağına soluna dönmeye başlayan Berke, ön sırada Muhammed'in cevapladığı soruya baktı. Evet, bu bilmediği sorunun cevabı olmalıydı! Berke kâğıdını biraz yaklaştırıp cevabı geçirmeye çalışacakken Kadir Hoca yanına gelir, onu uyarır.

"Oğlum, kendi kâğıdınla ilgilen hadi son dakikaları değerlendir. Bu soruyu cevaplamazsan da ailene kopya çekmeye çalıştığını iletirim."

Berke morali bozuk şekilde kâğıdına dönüp sorunun cevabını düşünmeye çalıştı. Az önce Muhammed'in kâğıdına bakarken gözüne çarpan kelimenin devamını getirip cevabı verebileceğini düşünerek bir gayret yazmaya çalıştı.

"Rengarenk taşlar bizlere Kainat'ı yaratan Allah'ın sonsuz kudretinin ispatıdır. İnsanoğlunun taşlaşan duygularının bir taş kadar olmadığı anlar bile vardır. Misal babaannem derdi ki ; Öyle taşlar vardır ki evladım, Allah aşkından yuvarlanıp paramparça olur. Onlar da haline şükreder durur. Peki ya bizler, bir taş kadar olamaz mıyız ? Bizdeki hücrelerin hiçbirini yerli yerinde kullanmaya özen göstermezken durmadan kalbimizi kirletiyor, hiçbir nimetin değerini anlamıyoruz. Bu düpedüz kendimize yaptığımız kötülükten kaynaklanıyor."

Berke aceleden yazmaya çalıştığı sorunun cevabını gözden geçiremeden ders zili çaldı, Hoca kağıtları hemen sıranın üzerinden topladı. Elindeki sınav kâğıdını emin şekilde Hoca'ya uzatan Berke, kendini hiç olmadığı kadar huzurlu hissediyordu.

"Oh be çok da basit sınavdı."

"Seni kopyacı, emek hırsızı. "

"Gmail misin msn misin nesin ya üf kıskanma beni."

"Benim adım İsmail. Hem dur sana bir soru soracağım cevabını harbiden merak ediyorum."

"Buyur canım kankim."

"Hacerü'l- Esved ne demek?"

"Rengarenk taş demek. Bunu da bilmeyen varsa sınıftan derhal dışarı çıksın."

Berke'nin verdiği cevaptan sonra sınıftan yüksek gülme sesleri yankılanmaya başladı.

"Berke, yapma ya rengarenk dünyanı karartmak istemezdik ama cevap yanlış.
Hacerü'l -Esved siyah taş demektir. Kâbe'nin doğu köşesinde bulunan esmer ; parlak bir taştır. Hz. İbrahim ve Hz.İsmail tarafından Kâbe inşa edilirken Ebu Kubeys dağından getirilmiştir. Kâbe'nin doğu köşesine,tavafa başlangıç işareti olarak konulmuştur. Peygamberimiz değer verdiği için bu taş Müslümanlar tarafından da değerli kabul edilir."

Berke havası sönen bir balon gibiydi. Arkadaşı Burhan'a cevap vermeden sınıftan uzaklaşmaya çalıştı.

***

Hira elinde tuttuğu meâl defterini eûzü besmele çektikten sonra açıp içine Kur'ân-ı Kerim'den en çok etkilendiği âyetleri yazar üzerine uzun zaman düşünürdü. Böylelikle Alemleri Yaratan Rabb'e karşı sorumluluklarını daha fazla yerine getirirdi.

"Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arsı kuşatan (arşa yönelen) Allah'tır.İşte O, Rabbiniz Allah'tır.O halde ona kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz? (Yunus Sûresi ,3. Âyet)

Andolsun ki onlara, Gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan, mutlaka Allah derler. De ki : Öyleyse övgü de yalnız Allah'a mahsustur ama onların çoğu bilmezler. (Hicr Sûresi, 85. Âyet)

Yeri döşeyen, önde oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan, orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan odur.Geceyi de gündüzün üzerine o örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. (Ra'd Sûresi, 3. Âyet)

İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor? (Bakara Sûresi , 35. Âyet) "

Hira, âyetlerin arasında kaybolup kendini bulmuşken telefonunun titreyerek çalması dikkatini çekti. Çantasının fermuarını açarak telefonu çıkarıp açtı. Arayan Hilal'di.

"Selâmun Aleyküm Hilal."

Telefondan telaşla gelen ses onu tedirgin etmeye başlamıştı.

"Kızım ben Seda, Hilal'in annesiyim. Hilal'in durumu çok kötüye gidiyor, haftasonu tatilinde bize gelir misin?"

Hira ne diyeceğini bilemeyip üzülerek konuştu.

"Tamam ablacığım, lütfen Hilal'e onu sevdiğimi söyleyin. Allah'a emanet olun, görüşmek üzere."

Hira kasvetin bir rengiyle yüz yüze iken soluğu abdestini tazeleyip secde etmekte buldu.

"Allah'ım sen kardeşime yardım et. Ümmü Gülsüm'ün babasına da tüm hastalara da şifa ver.Amin."

*Semi : İşiten

*Basar : Duyan

*********

Es-Selâmu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatûhu.

Sonunda bir bölümü de kazasız belasız bitirdik, biiznillah.

RABBİM YANIMDA OLAN HERKESTEN RAZI OLSUN EBEDEN. İnşaAllah gönlünüzde yeşeren taze dualarda kabul olur, daima olumlu düşünün.
İYİ Kİ VARSINIZ. Sizlerden ricam eksiklerimi kapatmam için yardımcı olmanız. Eğer sizlere zaman kaybettiren şeyler okutuyorsam Allah beni affetsin, bunu yapmayı hiç istemem. Faydalı olup güzel şeyler okutmayı isterim. Kalemim çok başarılı değil, bazen yazmayı bırakmayı dahi düşünüyorum ne yalan söyleyeyim. Ama burada bir kişiye bile yardımcı oluyorsam bu benim için mutluluk demektir. Hakkımızda her şeyin en hayırlısı olsun. :') ^^

Dualarda buluşalım inşaAllah.

Sizi seviyorum. Allah'a emanet olun. :)

Continue Reading

You'll Also Like

799K 33.6K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
37.9K 3.2K 108
Lise sıralarından nikah masasına uzanan bir aşk hikayesi..#EySer
1.3M 78.1K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
57K 2.8K 33
Asaf gözünü kırpmadan, "Korkutuyor muyum seni?" dedi. "Korkutur mu beni beklemek seni?" Sonra acı acı gülümsedi. "Dönüşsüz gidişleri hangi kadın iste...