BENİ BIRAKMA

By Yeowol-

158K 4.7K 400

#42 G.Kız Ed. Sevdiği kadını kaybetmiş, beş yaşındaki ufak kızına bir toz tanesi kadar sevgiyi çok görmüş o... More

-1-
-2-
-4-
-5-
-6-
- 7-
Özür Dilerim Ama
-8-
-9-
10
-11-
-12-
-13-
14
-15-
ÖNEMLİ
HEYOOO
-16-
-17-
Mini Mini Bir Duyuru Donmuştu Bildirim Butonunuza Konmuştu
Kesit
-18-
Kesit-Yeni Bölüm Duyurusu
-19-
Bölüm Değil Ama Yine De Okuyun Siz
-20-
Şuraya Bir Duyuru Bırakayım
Hikaye Devam Edecek
-21-
OKUMADAN GEÇMEYİN, DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN
😇❤Kesit ❤😇
22
AÇIKLAMA
24
25
Yeni Bölüm Hakkında
26
💖27💖(Değişiklik Yaptım)

❤23❤

2.1K 58 0
By Yeowol-

Hayatın bize biçtiği sayısız imtihan vardır, her birinden çıkarmamız gereken bir dersle birlikte sunar hepsini önümüze. Kimisine az, kimisine çok... Bazıları kaldırabilir, bazıları kaldıramaz... Bazı insanlar toz pembe gözlüğünü takar ve üstesinden gelir her imtihanın, bazıları simsiyah gözlükleriyle önünü göremeyen bir kör adamın çukura düşmesi gibi atlar uçuruma. Bilinmeyen tek şey vardı bu bazı insanlarda toz pembe gözlük takan kişi tüm her şeyi görmezden gelir, kapkara gözlükleri takansa hayattan bir umudu kalmamış görmüyor gibi yaptığı uçuruma bile bile gidip sonbahar yapraklarının rüzgarda savrulması gibi savrulup yok olmaya gidiyor. Bazılarımızsa benim gibi her iki taraftan bakıp her ne olursa olsun ayakta kalıp savaşmaya devam eder.

Bir yıl önce büyük bir utanç ve acı içinde terkettiğim bu şehire bu defa başım dik ve güçlü şekilde adım atıyordum. Azad'ın İdil'in Batuhan'ın aramalarını görmezden gelmek zorundaydım çünkü güçlü olmak için, en azından güçlü olabilmek için, yalnız olmalıydım. Stüdyo beni bu görev için seçtiğinde itiraz edemezdim, işim gereği bunu yapmak zorundaydım. Üzerimde bu şehre ilk geldiğim yıl olduğu gibi bol bir eşofman vardı. Tıpkı o zaman olduğum gibi Songül Hanımın o zamanlar görkemli olan fakat şimdilerde itibarını kaybetmiş Ingilızce Yıldızlar anlamına gelen dans okulunun girişinde cesaretimi toplamak için biraz bekledim. Gelip giden bıkkın, mutlu olmayan çaylaklarla dolu bir bina idi. Gelip geçenlerin bir çoğu iki yıl önce yeniden hayata tutunmak için Tolga abimin beni yazdırdığı bu hoş anılarımın olmadığı, beceriksiz lakabını üzerime yaftalayan, Ezgi dedi diye kafamı klozete sokan, başımdan aşağıya çöp kovasını boşaltan insanlardı, hepsinin fısıldaşıp gülerek benim hakkımda iğrenç ithamlarda bulunduğundan, çirkin sözler sarfettiğinden emindim. Hiç birini umursuyor muydum peki? Kesinlikle hayır. Çünkü eğer acı bir insan olsaydı ben onun kızı olurdum. Ben acıya alışmış biriyim, artık.çoğu şey acıtmıyor canımı. Binadan içeriye girerken kapıdaki güvenlik bana ikinci defa baktığında onun da beni tanıdığını farkettim. Merdivenlerden yürürken bir zamanlar.bu merdivenden aşağı inerken.başımdan aşağı dökülen suyun soğuk.ürpertisi hala ensemden sırtıma doğru yayılıyor, titrememe neden oluyordu. Yandan asmalı çantamdan anlaşmanın olduğu dosyayı çıkartırken o ürpertinin döküntülerini hala hissedebiliyordum, sanki dokunsam saçım, kıyafetlerim ıslak ıslak elime gelecek yukarıda bana katıla katıla güleceklerdi. Bunlar uzun zaman önce yaşanmış nahoş anılardan ibaret olsa da en kötü anımla da yüzleşmek zorunda kalmaktan korkuyor fakat bunu yapmak zorunda hissediyordum. Merdivenleri çıktığımda eski öğrencilerin beni tanıyıp konuşmalarına kulak asmayarak Songül Hanımın odasına gittim. Tam vaktinde orada olmuştum. Kapıyı tıkladığımda ses gelmeyince açmak için hamle yaptığımda da kapı açılmamıştı. Hakkınızı kullandınız hanımefendi. Hızlı adımlarla binadan çıktım. Hem birilerine görünmek istiyor, hem de hiç kimseye görünmek istemiyordum. Karşımda Rüzgarın arabası durup içinden Songül hanım telaşla çıkınca içimde büyüyen nedensiz korku ile ona sırtımı dönüp yanımdan geçip gidişini izledim. Toplantıyı kaçırdığını, toplantı yapacağı kişinin gitmesine mani olması hakkındaki endişeli konuşmasını gayet net bir şekilde duyabilmiş bunun verdiği rahatlama ve içimde bulunan o karanlık kişiliğimin tatmin olmasıyla susuz kalmış bir beden gibi bu şehre susamış ruhumu doyurmak için yürüyerek otelime doğru yol aldım. Ana caddeden yürürken şehrin göbeğindeki kültür merkezinin önünde kaykay yapan, paten kayan gitar çalıp şarkı söyleyen genç kesimin enerjisi ister istemez insana da bulaşıyordu. İçlerinden en ılımlı görüneninin yanına yaklaşıp kibarca kaykayını istedim.

"Merhaba, acaba bir iki dakikalığına kaykayınızı kullanıp zihnimi boşaltabilir miyim?" Kız başıyla onaylayıp kaykayi bana uzattığında ilk önce teşekkür edip onu yere koydum ve ayağımla ileri geri yapıp sürtünmesini anlamaya çalıştım. Daha sonra boş alanda bir oyana bir bu aya dolanıp durdum. Artistik patinaj yapacak kadar halim olmadığı için bir kaç dakika dolunca sahibine iade edip her zaman saat kulesinin önünden geçip ara sokaklara girdim. Şehrin en ucra yerleri denebilirdi. İpi sapı kopuk insanlar bazende bizler burada olay çıkarır kavga ederdik, çok psikolojisi bozuk olanlarsa buralarda adam bıçaklardı. Bu ücra yerlerde muhtemelen uyusturucu bile satılıyor olabilirdi. Eski taş evlerin olduğu sokaktan geçerken iki ev arasında birilerinin birbirine bağırmasını duydum. Çocukken büyüklerimiz çok meraklanınca hep şu soruyu sorarlardı, Meraklı Melehat neden ölmüş? Cevap belliydi, elbette merakından ölmüştü. Bende o iki evin arasından geçerken yavaşlamış ve tartışan kişileri görebilmiştim. İki kişiyi tanımıyordum fakat o iki kisinin çöp kovasının önünde elinde bıçakla sıkıştırdığı kişiyi tanıyordum. Karanlık tarafım kulağıma fısıldadı, boşver onu ne hali varsa görsün. İyi yanımsa ona yardım etmemi kimse değilse bile onun bu son iyiliği hakettiğini söylüyordu. İlk önce karanlık tarafımı dinleyip ilerlesem de sonra iyi tarafım baskın çıkınca ellerinde bıçak olan iki kişiye karşı bir planım olmadan yaklaşmamak ta kararlıydım. İşler iyice kızışırken plan yapacak vaktimin olmadığını anlayıp ikiliye doğru koştum.

"Afedersiniz!" Bana dönen eli bıçaklıya çantami fırlatıp sonrasında kendim havalanıp attığım uçan tekme ile birlikte ikimizde yerde yuvarladık. Göğsümde düşmenin etkisiyle oluşan baskıyı hiçe sayarak hafif doğrulup geçmişte samimi olduğum kişiye baktım.

"Biraz yardım fena olmazdı." Derken bıçaklı çocuk benden önce ayaklanıp uzağına düşmemiş olan bıçağı eline almış Akın'a doğru sallıyordu. Adrenalinin verdiği çeviklikle Akını sola ittirirken bıçağın kolumu sıyırmasına mani olamamıştım. Akınsa diğer çocuktan sıkı bir yumruk yemisti. Az evvel bıçak tutan elini kıvırdığım çocuğun elini karanlık tarafımın fısıldaması ile kırılmasına ramak kalaya kadar iyice kıvırıp bıçağı bırakmasını sağlamıştım. Çocuğu çevirip Akının boğuştuğuna doğru fırlatır firlatmaz Akının kolundan tutup koşmaya başladık. Tabii onlarda peşimizden geliyorlardı.

"Allahım adımımı atar atmaz bela yolluyorsun, beni böyle sınıyorsun. Sen de hızlı koş biraz, yakalanırsan bir daha dönüp uğraşmam." Diye serzenişte bulundum.

"Zaten gelip beni kurtar dememiştim."

"Madem öyle herkes kendi başının çaresine baksın." Deyip bir sokağa saptım. Sokaktan aşağıya inip olayın olduğu sokağa girdim ve çantamı attım yerden aldım. Peşimdeki bana yetiştiği zaman koşarak ana caddeye doğru yol aldım. Caddeye iner inmez ilk taksinin önüne atlayıp zorla içine bindim.

"Hayat memat meselesi size zahmet beni İnönü caddesinin ortadaki yaldız otele götürüverin."adam ağzının içinden birkaç küfür savururken ben mecburiyetin verdiği suskunluğumu sürdürüyordum. Bir karşılık verseydim eğer beni taksiden atabilirdi bunu göze alabilecek durumda değildim. Yol boyunca hasret kaldığım bu şehrin tüm binalarının duvarlarını zihnime ilmek ilmek işlemiştim, tıpkı bu şehirden yok olduğum o günü tüm berraklığı ile hatırlamak için işlediğim gibi. Yollarını yeniden hatırladım, bir harita çizer gibi. Uçan kuşuna bile hasret olduğum şehir, benim dediğim şehir... Her köşesinde nakış işler gibi işlenmiş anılarım canlandı gözlerimde. Ruhumun sıkışıp kaldığı amansız, vicdansız şehir. Hayır, sen bu şehre değil o geceye hapsoldun, dedi kötü yanım. O gece senin hapishanen, gardiyan da sensin mahkum da. Ne gidebilirsin, ne de geri dönebilirsin.İzin ver kapıyı açsın birisi, bıçağını çekip kesme gelenin şah damarını. Yavaşlayan taksicinin öfkesi geçmemişti, kırk lira tutan yol ücretini adamın çatılmaktan birleşmiş kaşlarına rağmen gülümseyerek ve teşekkür ederek uzattım. Odama çıkmak için koşarak kapanmak üzere olan asansöre yetiştim. Katıma gelir gelmez sıkış tıkış olan asansörden kendimi güçlükle attım. Şehre gelir gelmez bavulumu yerleştirip hemen toplantıya gitmiştim. Şimdi ise ilk işim üzerimdekileri atıp güzel bir duş almak ve akşamına kendimi dağıtmaktı. Duştan sonra güzelce uzanıp düşünmeye başladım. Buraya gelmek doğru muydu? Belki de hata etmiştim kabul etmekle. Hayır, kesinlikle hata etmedin. Peki ya abimle karşılaşırsam. Ne demişti bana , hele de kulağımdan asla silinmeyecek şekilde söylemişti. Tıpkı annen gibi davrandın, anneannem haklıymış sen bir Caner değilsin, Caner soyadını taşımayı haketmiyorsun! Sonra da kovmuştu beni evden, yaka paça atmamıştı ama bu sözler beni yaka paça atmasından daha çok etkilemişti.Ne olacağımı düşünmeden beni bir başıma bırakmıştı. Kardeşimden bir mesaj geldi: Ablacığım, özür dilerim akşam otele gelemeyeceğim, seni çok özledim gitmeden mutlaka yanına geleceğim, kendine iyi bak. Bugün olmasa bile ben gitmeden yüz yüze geleceğimizden emindim. Biraz uyuyup kendime gelmem gerekliydi. Azad beni yeniden aradığında artık görmezden gelemezdim, onu daha fazla merakta bırakmamalıydım.

'' Efendim?"

''Neden telefona cevap vermiyorsun, meraktan ne hale geldim! Sen ne ara bu kadar düşüncesiz oldun Gizem!''

''Lütfen biraz sakin ol, iyiyim gelir gelmez toplantıya gittim, hoş hanım efendi geç kaldığı için yapamadık. ''

''Gizem, iyi olduğuna emin misin, o adi çocukla karşılaştın mı? Bir şey dedi mi sana şerefsiz? Mevzu varsa geliriz.'' Diye gür sesiyle araya kaynayan Batuhana Azadın bir tane patlattığına emindim çünkü bir ah sesi yükseldi ve bu sesin sahibi kesinlikle Batuhandı.

''Öküzlük yapma mevzu ne ya kız sanki üçüncü dünya savaşına mı gidiyor. Rusya ile mi savaşacak!'' diyen İdilin sesini de duyuyordum. Bilmiyordu ki buraya gelirsem gerçekten savaşmak zorunda kalacağımı. Tek onlarla da değil kendimle de savaşmak zorundaydım.

''Hayır ama... Neyse onunla karşılaşmadım karşılaşırsamda...'' Sahi ne yapardım karşılaşırsam? Nasıl hissederdim , kalbim nasıl atardı? Belki de atmazdı.

''Karşılaşırsan ne ?'' Azadın tıpkı onun gibi güçlü sesi daha da tedirgin hissetmeme neden oldu.

''Kimle karşılaşırsam karşılaşayım görmezden geleceğim demiştim gitmeden önce, hatırlayın isterseniz.'' onlar da benden şüphe duyuyorlardı, kendimin duyduğu gibi.

''Eğer ki yarın anlaşmayı imzalayabilirsek karşılaşırız, zaten imzalatmak zorundayım bu bir işbirliği. İllaki bir yerde karşılaşırız. Bu sıkıcı konuyu konuşmasak olur mu?''

'' Gizem eğer gelmemi istersen inan bana hemen şimdi yola çıkabilirim. '' dediğini yapardı ama emin değildim oysa burada yalnız ve kimsesiz hissediyordum.

''İdare edebilirim, Haldun babaya selam söyle. Yol yorgunuyum yemek yeyip uyuyacağım, birbirinizi kollayın. '' söz söylemesine, konuyu uzatmasına izin vermeden telefonu kapattım. Akşama kadar uyuyup akşam güzel bir pantolon ile kazak giyip Demet ile buluşmaya gittim. O benden bir hafta önce gelmişti. İkimizde bu şehirde yapayalnız hissediyorduk kendimizi, bir vakit Ezgi yüzünden onunla da aramızda kötü şimşekler çaksa da sonradan iyi anlaşmış, ikimizde birbirine yakın zamanlarda bu şehirden kaçmış, sevdiğimiz ne varsa, sevdiğimiz kim varsa bırakıp gitmiş bir süre kendi başımıza kalmış sonra birbirimize kenetlenmiş uzakta olsak ta sürekli konuşmuş birbirimizin şehrine gidip gelmiştik. Buluşacağımız kafe onların gelmeyeceği türden bir kafeydi. Kafeden içeri girer girmez onun gülümseme ile ayağa kalkması bir olmuştu. Birbirimize sarıldığımızda rahatlamıştım.

'' Seni çok özlemişim.'' deyip kolumdan tutup oturttu. biraz okuldan, arkadaş çevresinden konuştuktan sonra konu konuşmak istemediğim o kişiye geldi.

''Onunla karşılaştın mı?''

''Hayır, peki sen Akınla karşılaştın mı?''diye ona sordum

''Hayır ama o duyduğuma göre serseri gibi sağda solda dolaşıp olay çıkartıp duruyormuş. Bir kıs film çekmesi gerekiyormuş sanırım onun için öyle yaşamak nasıl diye yapıyormuş.''

''Ben onu gördüm.'' deyiverdim kahve fincanımla oynarken.

''Kimi Akını mı?''

''Evet, ara sokaklardan birinde iki çocukla tartışıyordu.'' deyip kısa kestim

''Bazen onu düşünüyor musun ?''

''Aklıma geliyor, bir bıçak yarası gibi bir his oluyor ama sora nefret duygusu baş gösteriyor.Ama nefreti de durduran biri var Azad , iyi geliyor bana. Mutlu ediyor.'' Gülümseyip önüne döndü.

''İyi ki ikimize de iyi gelen insanlar var. '' sohbet daha sonra biraz daha devam etti ve sonrasında gideceğimiz yerlere dağıldık. Nedendir bilmiyorum oldukça yorgun hissediyordum. otele gelir gelmez uyumak için yatağa girdim. Göz kapaklarım usulca birbirlerine kavuşmaya başlarken zihnimdeki derin düşünceler kaygılar bir bir yok olmaya başladı. Bedenim güçlü durmaktan vazgeçip uykunun kollarına attı kendini.

*******************

Otelde güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra üzerime normal güzel kesimli bir eşofman, tişört, spor ayakkabı ve içi pamuklu bir ceket giyip öğleden sonramda yeniden dans akademisine doğru yol aldım. Güvenlikten tüm cesaretimi toplayarak girdim sınıflara doğru ilerlerken boş bir sınıfta kulaklığıyla kendince dans edip aslınca çok iyi hip hop hareketler yapan çocuğu bir iki dakika izleyip Songül Hanımın odasının altına kendisini beklediğim dersliği yazıp bıraktım. Dersliğe girdiğimde dans eden büyük bir grup vardı. Kalabalığın işi bitince kalabalık grup içinden beş kişi harici hepsi gitti. Geri kalanlar kapıdan giren kişiyle yerlerine geçtiler. Kızıl şeytana baktım, beni henüz fark etmemişti ancak ben onun sarıdan kızıla boyattığı saçlarıyla bile tanımıştım onu. Beni farkedince yüzünde oluşacak ifadeyi merakla beklemeye başladım. Çalıştırdığı kız grubuna yaptırdığı dans hareketleri sadece seksi hareketlerdi, yaptıklarıyla bir striptizciyi andırıyordu.. İşte dans eden Ezgi, yapabileceği tek koreografi. Hareketlere oturup gülsem mi yoksa ağlasam mı karar veremezken içeriye giren Songül hanımla iç dünyam daha da şenleniyordu. Bana kalsaydı onlara yardım etmek yerine çöküşlerini büyük bir zevkle izlerdim. Bana yaptıklarının bedelini ancak bu şekilde ödetebilirdim ancak iş yerimin verdiği görev bunun tam tersini söylüyordu. Kafama spor şapkamı iyice yerleştirip altından bakmaya devam ettim. Olacakları beklemek bana keyif veriyor, kendimi avına yaklaşan bir yırtıcı gibi hissediyordum. İçeriye avım girdiğinde usulca bana yaklaşmasını bekledim. Yanındaki 17-18 yaşlarında görünen çocuk beni işaret edince dudaklarım kendine hakim olmayarak yukarıya doğru zafer almış gibi kıvrıldı. Önce tipimden otuşumdan büyük bir şaşkınlıkla açılan gözleri yerini sahte bir gülüşe bıraktığında yavaş yavaş ayağa kalktım. Yanıma büyük bir hürmetle geliyordu. Biraz daha bekle, seni görünce şaşkınlıktan küçük dilini yutacak.

''Hoşgeldiniz.'' diyip asla ama asla samimi bulmayacağım gülümsemesini görmek beni ona karşı daha da kinlendiriyor, o gün odama girdiği zamanı hatırlatıyordu. Uzattığı elini sıkarken dudaklarımdaki kıvrıklık hala duruyordu. Diğer elimle şapkamı indirdiğimde elimi sallamayı kesip, yüzündeki gülümseme yavaş yavaş silindi bana öylece bakarken arkadan oğlunun girişini gördüm. Hala aynıydı, onunda benim hakkımda böyle düşündüğünü biliyordum, aslında herkesin hakkımda böyle düşündüğünü biliyordum. O da şaşkınlıkla duruken arkadan tayfanın tamamı gelince bende şaşırmadım değil doğrusu. Rüzgara baktığımda benden tiksindiği her halinden belli oluyordu, ekşittiği yüzü ile suratına kusmak istiyorum mesajı veriyordu.

''Hoş buldum. Yine geç kaldınız.'' sesimi duyunca Ezgi ve arkasındakiler durdular aynadan korku ve şaşkınlık içinde bir bana birde şimdiki sevgilisine bakıyordu. Baksın, herkesten intikamını en iyi ve en temiz şekilde alacaksın unutma.

''Öncelikle bu dosyaları güzelce okuyun sonra imzalayın, stüdyoya gönderir gödermez sizin adınıza bölgenizdeki yarışmaya katılmanız için başvuruda bulunulacak. Geçen yıl...''

''Senin burada ne işin var!'' diye kalabalığı yarıp gelen Ezgiye yandan bir bakış atıp Songül hanıma döndüm.

''Kendileri benim ne için geldiğimi biliyor sana açıklama yapacak değilim, benim vaktim sana harcayamayacağım kadar değerli.Nerede kalmıştım geçen yıl çizdiğiniz, kötü demeyeceğim, berbat ötesi imajınızı kazanmanıza yardımcı olacağız. Şimdi bunları alın akşam size gelip alırım, yada siz bir saat belirlersiniz bir yerde buluşuruz.'' deyip dosyayı yanımda duran Ezgiye sert bir şekilde verip herkesin bana bakışını zevkle izleyerek kapıya yöneldim. Çıkmadan evvel Akının önünde durup çenesini tuttum ve yüzünü sağa sola çevirerek inceledim.

'' Eh, az hırpalamamışlar. Ellerine sağlık.'' diyip odadan çıktım. Ben odadan çıkmıştım fakat odaya giren kişiyi görmemle birlikte kapıdan uzaklaşamamıştım. İçeriye giren adamın ardından bir zamanlar dansına hayranlık duyduğum Erhan da onun peşi sıra içeriye girdi.

''Siz ya bu yarışmadan çekileceksiniz yada ben sizin bütün kariyerinizi bitireceğim, bu konuda emin olabilirsiniz.'' diye bir tehdit savurduğunu duyduğum kişiyle gitme isteğim azalmıştı.

''Yarışmadan çekilmeyeceğimize emin olabilirsin, ha dediğin şeyi yapmaya cesaret edersende karşında beni bulacağından da sen emin olabilirsin.'' Diye Tehdit savuran Rüzgara karşılık yine cevap verdi.

''Zaten o dediğim şeyi yapmama gerek kalmayacak, bir avuç dolusu dans özürlüsü ne yapabilir ki. Siz yenileceksiniz.'' dayanamayarak içeriye önce sesim sonra kendim girdim.

''Kim demiş!'' herkesin bu niye konuşuyor bakışına aldırmadan devam ettim.

'' Kim demiş Yıldızlar kazanamaz diye, siz buraya gelip sağa sola sataşacağınıza azıcık kendinize güvenin. Daha fazla gereksiz sesinizi duymak istemiyorum. Boş konuşmaları hiç sevmem. Olurda bir daha buraya gelip boş tehditler savurursanız, sizi mahvedeceğimi bilin. Bu bir di, ikincisi bu tehditlerinizin seneye için başvurduğunuz yurt dışında yapılacak olan Uluslar Arası 5. SOS yarışması için verdiğiniz başvuurunun yeniden gözden geçirileceğini bilin. Birde bu yarışmadan direkt olarak diskalifiye edileceğinizi. Ayrıca neyinize güvenip te böyle konuşuyorsunuz anlamıyorum. Eğer grubun başında Erhan olursa, belki bilmezsiniz pek bir cahile benziyorsunuz çünkü,kendisi zamanın Türkiye beşincisiydi.Sizi ördek dansı kurgulasa öyle bile geçer. '' ard arda ve hızlı şekilde kurduğum cümleler onda şaşkınlığa neden olsa da toparlanıp bana cevap veebilecek kadar zekasını toplayabilmişti.

''Göreceğiz.''

''Görelim'' dedim misilleme yapar gibi.

''Gizem iyi konuştun da nasıl yapacağız, bunlarla birşey başarabileceğimizi ssnmıyorum. '' diyen Erhan abiye baktım.

''Erhan, hatırlatırım bir zamanlar senin için de böyle söylemişlerdi. Ama sen Türkiye beşincisi oldun. ''

''Haklısın çaylak. ''

''Senin gibi bir sürtük olanlardan sonra buraya nasıl gelebildi merak ediyorum'' diye araya girdi Ezgi. Her zaman bozmak gibi bir huyu vardı.

''Ar damarı çatlak olanın mezhebi geniş olur.'' diye de Rüzgar konuştu. İkisinin de döyledikleri canımı sıksa da en çok acıtan onun cümlesiydi.

'' Ezgi ayağını denk al benim canımı sıkma, yoksa yapacağımı bilirim.''

'' Yapacağın ne striptiz mi ? Akşam bara gideceğiz oraya gel de millet bayram etsin.'' Rüzgar her konuştuğunda içime bıcak saplıyordu sanki birileri.iğne batıyor kalbim sıkışıyordu.

''Bugün değil ama yarın akşama ne dersin? '' Deyip ilerlemeye başladım. Sözde onu görmezden gelecektim, ama beni sinirlendirmeyi kalbimi kırmayı başarmışlardı. Yarın herkes benim kim olduğumu görecekti çünkü gerçek ben artık içimdeydi. Öfkemle ve acımla yaşıyor bana yön veriyordu.  

                                                           Bölüm Sonu

Bu küçük bölümle Gizem karakterine merhaba diyelim istedim. Bölümle ilgi düşünceleriniz neler. Sizce Gizemin ağzından yazmaya  devam edeyim mi ? Şunu da belirtmek isterim ki  Kurgu değişmedi  sadece yeni karakterler girdi. Bakıcı  kurgusunu değiştirdim sadece o kadar. Değiş miş mi oldu şimdi. Hımm emin olamadım pandacıklar. Şu sıralar her haftaya her dersten ödevim olunca kafam bir hayli dağınık. Bölüm yazmakta oldukça zorlanıyorum. Üstelik yurdumda internet problemi var bölümü yayınlamak için laptop ile birlikte kapı eşiğinde oturuyorum. Belli bir beğeni sayısını geçene kadar bölümü yayınlamayacağim kendimce bir sınır koyduğumu daha önce de belirtmiştim. Ben geri dönene kadar buralardan ayrılıp desteğinizi geri çekmeyin. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Hızlıca yazdım ve okuyacak kadar vaktim yok o yüzden yazım hatalarımı da mazur görmeyi unutmayın. Sizleri sevdiğimi bilin :) ayrıca mesaj atmak herhangi bir konuda konuşmak isterseniz çekinmeyin. Kendinize iyi bakın

Continue Reading

You'll Also Like

164K 1.4K 11
Aile baskısı olan bir genç ne kadar cesaretli olabilir? Hayallerini yaşamak sadece rüya mı? Belki de elinden tutacak bir ele ihtiyacı vardır. O el s...
1.6M 36.6K 44
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...
ASYA By Su

ChickLit

301K 17.2K 35
Abi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Bölümleri yazdıkça atacağım. "Onu istemiyorum." Nefret dolu bakışları bendeyken babamdan uzakla...