-18-

3.3K 111 10
                                    

Tüm gece doğru düzgün uyumamıştım. Gecenin ilerleyen saatlerinde odaya Mine gelmişti. Ondan sonra da biri daha gelmişti ama uyuyor numarası yaptığım için kimin kapının ağzında durup bizi izlediğini görmemiştim. Gerçi evde Toprak Beyden başkası yoktu. Sabahın beşinde daha fazla yatakda dönüp duramayacağımı anlayınca yataktan kalktım. Dayanamıyordum düşünceler zihnimi bir türlü terketmiyordu. Sessiz olmaya çalışarak, parmaklarımın ucunda merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Bir de birilerini uyandırıp bunun yüksünmesini yaşamak istemiyordum. Salona inince biraz rahat yürüsem de yinede temkinli yürüyordum. Hava biraz soğuktu, Minenin üstü örtülü olduğu için içim rahattı. Evin duvarları üstüme üstüme geliyordu sanki, boğuluyordum adeta. Sanki biri boğazıma parmaklarını geçirmiş sıkıyor bırakmıyor, beni nefessizlikten öldürmek istiyor gibiydi. Dört duvar arasında daha fazla duramayacağımı anlayınca kendimi bu hapishane hissi veren yerden atmak için sürgülü kapıyı açıp dışarıya doğru bir adım attım ancak sineklik takılı olduğu için kafamı çarptım. Bu sineklik önceden de var mıydı acaba, dikkatimden kaçmış olmalıydı. Derin bir iç çekiş yükseldi arkamdan, kalbim korkuyla çarpmaya başladı. Kim olduğuna bakmak için dönmem gerekliydi ancak dönemiyordum sanki olduğum yerde çakılı kalmıştım. Bir hışırtı sesi daha duyunca yavaşça arkamı dönmeye başladım. Hırsız, sapık, manyak herkes ve her şey olabilirdi. Eğer bir hırsızsa olanca gücümle bağırıp herkesin ayağa kalkmasını sağlar bu zaman diliminde o kişiyi oyalamak için koltuğun yanındaki sehpada duran ağır cam vazoyu adamın kafasına indirirdim. Böylelikle Toprak Bey gelene kadar adamı haklamış olurdum. Ya ona vurduğumda adam beyin kanamasından ölürse? Bana ne canım Toprak Bey yaptı derim, iyi de bunun bir de parmak izi sorunu vardı. Denize atardım vazoyu. Ya da hiç bunlarla uğraşmaz direk kaçardım, kaçak hayatı yaşardım.

Saçma düşüncelerimin arasında kaybolurken tamamen döndüğümde koltukta birisi iki büklüm, ayaklarını göğsüne çekmiş vaziyette yatıyordu. Muhtemelen Toprak Bey burada uyuyakalmıştı. Üzerindeki çarşaf yere düşmüş, üşüdüğü için iyice büzülmüştü tahminimce. Yavaşça ona doğru gidip çarşafı yerden aldım. Biraz huzursuzca kıpırdanıp, ağzının içinde bir şeyler mırıldandı. Çarşafı üzerine örtmek için eğildiğimde bu kişinin Toprak Bey değil de Can olduğunu gördüm. Çok karanlık olmadığı için güçlükle de olsa yüzünü seçebiliyordum. Demek bu gece burada kalmıştı. Yavaşça üstünü örtüp alnına düşen saçılarını geriye ittim. Resmen gözüne girecekti o saçlar.

"Aptal çocuk, az biraz dikkatli uyusan da üstünü açmasan ya.¨diye sitem sözcükleri firar etti dudaklarımdan.
Neyse deyip kalkıp çıkıp gittim dört duvardan. Soğuk bir esinti vurdu yüzüme aldırış etmeden sitenin plajına doğru ilerlemeye başladım. Bu saatte orası sessiz ve ıssız olurdu muhtemelen. Sitenin içinde oturupta birilerinin görmesi riskine giremezdim. Yalınayak geldiğim kumsalın kumuna adım attığım zaman kumun soğukluğunu hissettim. Hafis esinti yüzümü okşuyordu. Ince kumu hissederek yürüdüm, tuz kokusu burnuma çarpıyordu. Kum taneleri akıp giden zaman gibi akıp gidiyordu ayaklarımın altından kayıyordu. Dalgaların ıslattığı yere gelince biraz gerisinde oturdum. O deniz kokusunu içime çektim, çektim ama içimdeki koca delik kapanmıyordu. Gözlerimi kapatıp daha çok çektim içime. Taa derinlere insin diye çektikce çektim. Ilk defa bir adam beni sevsin istiyordum, ilk defa babam dışında bir adam üzüyordu beni. Ve o adam da tıpkı babam gibi kızını sevmiyordu. Bir farkı vardı ancak belki ben varım diyeydi oda. Bir söz vardır 'Kızlar babalarına benzeyen adamlara aşık olurlar. ' gidip bir gök ağaca toslamıştım. Eros oklarını neden bize atmıştı ki.

"Allah belanı versin Eros! Git ve kendi oklarınla intihar et!" diye boş sahile bağırdım. Sessiz sahilde sesim rüzgara karışıp yok olmuştu sanki. Ok attığın adama bak Eros adam beni sevmeyeceğini söylüyor. Ona atacağı oku bir başkasına atmış olma ihtimali var mıydı acaba? Uykusuzluktan iyice saçmalıyordum. Hafiften bir rüzgar esti, ensemden aşağı bir elektrik akımı indi sanki. Bir ürperti... Zaten hava soğuktu bu rüzgar titrememe neden oldu. Biraz üşüyordum ancak hala burada kalmak istiyordum. Hafiften aydınlanıyordu hava. Kollarımla omzumu tutup ısıtmaya çalıştım. Sonra omuzlarıma bir çarşaf düştü. Yanıma bir beden daha oturdu ve uykulu gözlerle bana baktı. Gözleri şişmişti bu haliyle çok sevimli görünüyordu. Aslında Pandalara benzetmiştim biraz. Elini bir çocuk gibi gözlerine götürüp ovuşturdu.

BENİ BIRAKMAWhere stories live. Discover now