Tutuklu (Tamamlandı) ✔

Bởi eymauA

8.2M 232K 38.2K

''Barlas Poyrazoğlu '' Siyahın nasıl daha siyah ve nasıl daha çekici olabileceğini varlığıyla kanıtlayan, güç... Xem Thêm

1. Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11. Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
Yeni Kapak
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
DUYURU!
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
DUYURU!
27.Bölüm
28. Bölüm
29.Bölüm
-ALINTI-
30.Bölüm
31. Bölüm
32.Bölüm
*Sürprizzz...*
34.Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
Final

33.Bölüm

150K 4.1K 732
Bởi eymauA


Hayatta hiçbir zaman ne olacağını bilemezsiniz. Beş dakika önce mutluluktan havalara uçarken beş dakika sonra ailenizden birinin kötü haberini alabilirsiniz. Bir dakika önce gülerken bir bakmışsınız bir dakika sonra son nefesinizi veriyorsunuz.

Yaşadığımız sürece boyunca 'Benim başıma gelmez.' diye düşünmemek lazım.

Bu konuya nerden geldiğimi sorarsanız, bunları bizzat yaşayarak öğrendim.

Bir zamanlar bana birisi gelip 'İleride hemşire olup İstanbul'a taşınacaksın, manyağın biri gelip seni kaçıracak, daha sonrada seni sevdiğini söyleyecek.' deseler bir tarafımla gülerdim. Gerçi hâlâ bir tarafımla gülüyorum.

Şaka maka cidden de böyle olmuştu. Hâlâ inanamıyorum. Barlas gerçektende beni sevdiğini söylemişti. Üstelik hiç beklemediğim bir anda ve beklemediğim bir yerde. İlk başta hayal gördüğümü sansam da Barlas akşam yemeği yerken aniden 'Bundan sonra benimsin' deyince gerçek olduğunu anladım.

Peki, anladığımda ne mi oldu? İşte onu hiç sormayın.

''Ya kızım yine daldın rüya âlemine. Çatlatma da beni anlat doğru düzgün.Ne yaptın?''

Yaptığım salaklık aklıma gelince sanki karşımda Barlas varmışçasına utanıp ellerimle yüzümü kapattım.

''Ya Duru gerçekten çok utanıyorum söyleyemem.''

''Ay Beyza! Duru haklı. Gerçekten ben bile çatlayacağım. Anlat hadi.''

Ellerimi yüzümden çekip derin bir nefes alarak kızlara döndüm.

''Ağzımdaki kolayı yüzüne püskürttüm.''

Kızlar bir süre yüzüme saf saf bakakaldılar.

''Şoka girmeniz için daha erken. Çünkü devamı da var.''

''Aman tanrım! Devamı mı var? Yani o andan sonra Barlas yaşamana müsaade etti mi?''

''Ya kızlar zaten hala utanıyorum. Sizde böyle yaparak hiç yardımcı olmuyorsunuz.''

''Peki, peki bir şey demedim, devam et.''

''İşte kolayı püskürtünce telaşla yüzünü silecek bir şey aradım. Yanımda katlanmış bir peçete vardı. Hemen kaptığım gibi alıp yüzünü silmeye çalıştım.''

''Dur bir dakika. Yoksa düşündüğüm şey mi?''

Cevap vermeyip Derin'in yüzüne boş boş baktım. Boş bakışımdan anlamış olacak ki ağzı kocaman açıldı.

''Ne düşündüğün şey mi? Ya biri bana da söylesin.''

''Ya of Duru anla işte meğersem yüzünü sildiğim peçeteye daha önce burnumu silmişim.''

Duru da Derin gibi bir süre yüzüme aval aval bakınca utancımdan yerin dibine girmek istedim. Yanımda duran yastığı aldığım gibi belki boğulursam bu utançtan kurtulurum diyerek nefessiz kalana kadar yüzüme bastırdım.

Aniden kızların kahkahasıyla boğulma planımı erteleyerek yastığı yüzümden çekip kızlara baktım. İkisi de kendisini yere atmış nefes almadan gülüyordu. Eminim birazdan benim yerime onlar boğulacaktı.

Elimdeki yastığı kafalarına doğru fırlatıp seslerini biraz olsun kesmeye çalıştım fakat başarılı olamadım. Aksine daha çok gülmeye başladılar.

''Ya... ahaha...Hala inanamıyorum. Barlas'ın seni sevdiğini öğrenince sindirmemiz iki saatimizi almışken bir de bunları anlatınca gerçekten ben bile rüya gördüğünü düşünmeye başladım.''

Duru'nun kahkahaları arasında zar zor söylediği cümleye biraz alınmıştım. Ne yani Barlas beni sevemez miydi? O kadar mı onun yanına yakışmıyordum?

''İnanmazsanız inanmayın! Siz gülmenize devam edin. Ben odama gidiyorum.''

Duru gülmeyi kesip yerden kalkarak yanıma geldi. Tam odaya gidecekken kolumdan tutup gitmeme izin vermedi.

''Ya kızım alındın mı yoksa sen? Biz sadece sana takılıyorduk. Yoksa amacımız seni kırmak değildi. Barlas'ın nasıl birisi olduğunu sende biliyorsun. Çok nadir birisine kibar davranır. Sende birden bunları anlatınca bünyemiz hazmetmedi napalım.''

''Hayır, alınmadım. Sadece yoruldum. Odama geçip biraz dinleneceğim.''

Biraz kırılmış olsam da konuyu uzatmamak için kolumu Duru'nun elinden kurtarıp, bir şey söylemesine fırsat vermeden odama geçtim.

Yatağıma uzanıp tavanı seyrederken bir kez daha dün yaptığım salaklıktan dolayı yüzüm kızardı. İyi de bana da hak vermek lazım. Sonuçta Barlas birden bire çok güzel olduğumu söyleyince biraz fazla şaşırdım hepsi o kadar.

Ahh... Kimi kandırıyorum ki! Gerçekten çok aptalım.

Kafamı yastığa gömdüğüm gibi utancımla baş başa kaldım.

Barlas ile birlikte o dağ evinde 3 gün geçirmiştik ve bu süre zarfında hayatımızda birçok şey değişmişti. En azından benim için öyleydi.

Tam olarak adını koymamış olsak da sevgili olmuştuk. Ama bu seferki bir oyun yüzünden değil gerçektendi. Böyle düşündüğümüzde de ilk sevgili olduğum kişi Barlas oluyordu. Umarım sonuncusu da o olurdu...

**************

''Tamam, anladım fazla samimi olmak yok.''

''Evet, evet anladım yakın temas da yok.''

Derin bir nefes alarak sabrımın son damlasıyla telefonda söylenen adamı dinliyordum ama artık o son damladan da eser kalmamıştı.

''Barlas yeter artık. Bu kaçıncı tekrar edişin. Anladım işte, Yavuzla fazla yakın olmayacağım ama sence de bu söylediğin saçma değil mi? Sonuçta Yavuz ve ben sevgiliyiz.''

Barlasın birden kükremesiyle pot kırdığımı biraz geç fark ettim.

''Tamam sinirlenme. Sadece Yavuz sevgili olduğumuzu sanıyor ve bu ondan uzak durmamam için yeterli bir sebep.''

Ne söylersem söyleyeyim Barlas bir türlü ikna olmuyordu. Hayırda ben nasıl Yavuz'dan uzak durarak sevgili rolü yapabilirdim ki? Ama işte gel gör ki bunu ona anlat.

Anlatamayacağım için en iyisi suyuna gitmekti.

''Peki, tamam sen kazandın. Pes ediyorum. Söylediklerini aklımda tutacağım. Hadi şimdi kapat da hazırlanayım. İşe geç kalacağım yoksa. Şirkette görüşürüz.''

Barlasın daha fazla mevzuyu uzatmasına izin vermemek için hemen telefonu kapattım. Yoksa tartışarak bir yere varamayacağımız belliydi.

Aslında dağ evindeyken Barlas ile Yavuz meselesini konuşmuştuk. Bana Nazlıyı ve Yavuz ile arasında geçenleri anlatmıştı. Çünkü benim bilmediğimi sanıyordu. Bende bildiğimi belli etmemek için her şeyi baştan sona bir de onun ağzından dinledim.

Yaşadıklarını anlatırken surat ifadesinden hâlâ olanları atlatamadığı belli oluyordu. Ama atlatamamasının sebebinin hâlâ Nazlıyı sevdiğinden değil, kendisine atılan kazığı hazmedemediğinden olduğunu biliyordum.

Kendimi onun yerine koyduğumda onu daha iyi anlıyordum. Yine de her şeye rağmen eğer istersem bu oyunu bırakabileceğimizi, Yavuz'u alt etmenin başka bir yolunu düşüneceğini söylemişti. Ama bu seferde ben istemedim.

Ne garip değil mi?

Daha birkaç ay öncesine kadar bu oyunun içinde olmayı istemezken, şimdi isteyen taraf bendim.

Neden mi?

Çünkü Barlasın yerine kendimi koyunca, Yavuz'a karşı daha da öfkeyle dolmuştum. Önceden beni pek ilgilendirmiyordu ama artık durumlar değişmişti. Kimse benim değer verdiğim birini üzemezdi. Üstelik Yavuz'un bana attığı kazıkları da unutmamıştım.

Daha fazla oyalanmadan odama gidip üzerimi değiştirdim ve hafif bir makyaj yaptım. Çantamı da alıp daha fazla geç kalmamak için odadan çıktım.

''Duru ben gidiyorum. Akşama görüşürüz.''

Derin erkenden işe gittiği için evde sadece Duru vardı. Onun cevap vermesini beklemeden hemen evden çıktım.

Apartmanın kapısını açar açmaz Yavuzla burun buruna geldik. Ahh, tabi ya! Yavuz aşağıda beni bekliyordu değil mi? Barlas yüzünden tamamen aklımdan çıkmıştı.

Yavuz yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bana doğru yaklaşıp sarıldı.

Ups. Umarım bunu Barlas öğrenmez.

''Günaydın hayatım. Seni çok özledim.''

''Günaydın canım.''

Bende bozuntuya vermemek Yavuz'a sarıldım. Bir süre sonra geri çekilip elimden tuttu.

Barlas yakın temas yok dedikçe biz iyice yapışık ikiz gibi olmuştuk.

''Arabaya binelim şirkete gidene kadar biraz konuşuruz.''

Hafifçe kafamı sallayarak Yavuz'u onayladım ve birlikte arabaya binip şirketin yolunu tuttuk.

Dün kızların anlattığına göre Yavuz, annem rahatsızlandığı için acilen memlekete gittiğimi ama önemli bir şey olmadığını sanıyor. Beni birkaç kez aramış fakat kızlar aceleden telefonu evde unuttuğumu söyledikleri için benimle iletişime geçememişti. Bende onu aramadığımdan biraz alınmıştır diye düşünüyordum ama görünüşe göre öyle bir şey olmamıştı.

''Annenin durumu nasıl?''

''Merak edilecek bir şeyi yok. Gayet iyi.''

''İyi olmasına sevindim. Kızlar acilen gitti diyince önemli bir şey oldu sandım. Bana da haber vermedin. Üstelik telefonunu da evde unutmuşsun.''

''Birden telefon gelince önemli bir şey oldu sanıp panikle unutmuşum işte. Kusura bakma sana da haber veremedim.''

''Önemli değil hayatım. Sadece seni çok özledim.''

'Yaa sorma. Bende seni ne kadar özledim anlatamam (!)' demek istesem de maalesef hevesim kursağımda kaldı.

''Bende seni özledim ama döndüm işte.''

Bana doğru dönüp gülümseyerek kucağımda ki elimi tuttu.

''Haklısın ama bundan sonra bu kadar ayrı kalmayalım.''

Herhangi bir cevap vermek yerine sadece gülümseyerek geçiştirdim. Elimi öylece çeksem tuhaf olacağı için de çantamda bir şeyler arıyormuş gibi yaparak elimi pençelerinden kurtardım.

''Bir şey mi unuttun?''

''Sadece telefonumu evde mi unuttum diye baktım ama buradaymış.''

Bir şey söylemeyip kafasıyla beni onayladıktan sonra yola döndü. Zaten şirkete gelmiş sayılırdık.

Araba şirketin önünde durunca birlikte arabadan indik. İçimden umarım Yavuz elimi tutmaz diye ettiğim dualarım kabul olmuş olacak ki bu sefer elimi tutmamıştı.

Yan yana şirkete girip asansöre bindik. Asansör durduğunda Yavuzla vedalaşıp revire gittim. Üç gündür ortalıkta yoktum ve Kaan'a da haber vermemiştim. Çocuğa çok ayıp olmuştu ama kızlar ona da aynı yalanı söylediği için pek sorun ettiğini sanmıyorum.

İçeri girdiğimde Kaan bilgisayarın başında oturmuş kahvesini yudumluyordu. Şunu da eklemek isterim ki eğer bir sağlıkçıysanız, kahve sizin en iyi dostunuz oluyordu.

''Günaydın.''

''Günaydın. Hoş geldin.''

''Hoş buldum.''

''Geçmiş olsun bu arada. Annenin durumu nasıl?''

''Önemli bir şeyi yok. Tansiyon hastası olduğu için tansiyonu yükselince fenalaşmış ama benim yinede içim rahat etmediği için yanına gittim.''

''İyi yapmışsın. En azından aklın annende kalmamış oldu.''

''Haklısın.''

İnsanlara bu konuyla ilgili yalan söylemek sinirimi bozsa da mecburdum. Sonuçta 'Barlas beni kaçırıp bir dağ evine götürdü, orda da aşkını itiraf etti' diyemezdim. O yüzden ne kadar içime sinmese de böyle olması gerekiyordu.

Barlas ile bir ilişkiye başladığımız için artık beni annem ile tehdit etmiyordu. Bu yüzden çok rahatlamıştım. Hatta istersem annem ile konuşabileceğimi söylemişti ama şimdi annemi ararsam ne zaman dönüyorum, yurtdışı nasıl diye bir sürü soru soracaktı. O yüzden en iyisi bütün bu oyunlar bittikten sonra annem ile görüşmekti.

''Birazda sen anlat bakalım. Neler yaptın ben yokken.''

''Aslında pek bir değişiklik yok. Gündüzleri buradayım, akşamları da Duru ile birlikte takılıyoruz.''

''Duru'dan aldım haberleri. Sürekli birlikte olduğunuza göre ayrı geçen yılların hasretini gideriyorsunuz galiba.''diyerek sırıttım.

Kaan da alttan alttan gülerek beni onayladı.

''Öyle de diyebiliriz.''

Kesin bunların arasında bir şeyler var ama bize çaktırmamaya çalışıyorlar. Ama ben eve gidince Duru'yu sıkıştırıp öğrenirim.

Kaan ile birlikte sohbet ederken zamanın ne kadar hızlı geçtiğini fark edememiştim. Öğle arası olduğunda Kaan yemeğe gitti fakat ben aç olmadığım için revirde kaldım. Aslında Kaan'a söylediğim bahane buydu. Yoksa gitmememin sebebi Barlas ile görüşmekti.

Revirden çıkıp asansöre bindim. Katın düğmesine basarken Sanemin orada olmaması için dua ediyordum. Yoksa yine sorun çıkaracaktı.

Asansörden inip sekreter masasına doğru yaklaşınca kimsenin olmadığını fark ettim. Bu gün şanslı günümdeydim galiba. Umarım Barlas odasındadır da şansım bugün kombo yapmış olur.

Kapının önüne geldiğimde içeride başka biriside olabilir düşüncesiyle kapıyı çalıp içeri girdim.

İçeri girip odaya göz gezdirdiğimde Barlas ve Cüneyt karşılıklı oturmuş birkaç dosya hakkında konuşuyordu. Kapıyı kapatıp yanlarına doğru yaklaşınca Cüneyt ayağa kalkıp önüme geçti.

''Ooo... Kimleri görüyorum? Hoş geldin küçük.''

Gözlerimi devirip tam ağzımı açmış Cüneyt'e cevap verecektim ki arkadan bir dosya uçarak yaklaşıp Cüneyt'in kafasına şak diye yapıştı.

Şaşkınlıktan ne tepki vereceğimi şaşırmışken arkadan Barlas'ın sesi geldi.

''Ona sadece ben küçük diyebilirim. Şimdi çık dışarı.''

Cüneyt eliyle kafasını tutup arkaya dönerek Barlas'a baktı. Daha sonra dediğini yapıp tam kapıdan çıkacaktı ki kapının aralığından bana dönüp,

''Sonra görüşürüz küçük.'' Diyip sırıtarak gitti.

Barlas arkasından tekrar bir şeyler fırlatsa da Cüneyt ondan önce davranıp kapıyı kapattığı için denk gelmemişti. Bende onların bu hallerine istemsizce gülmüştüm.

Aslında Cüneyt bana her zaman soğuk ve katı davranıyordu. Tıpkı Barlas gibi...

Barlas ile dağ evinden döndükten sonra bana olan tutumu bir anda değişmişti. Büyük ihtimal Barlas'ın bana olan yakınlığı yüzündendi. Yine de bana pek mantıklı gelmemişti. İnsan bir anda nasıl bu kadar değişebilirdi ki?

Tıpkı Barlas gibi o da çok dengesizdi. O yüzden bundan sonra onların davranışlarında bir mantık aramayı bırakmıştım.

''Bakıyorum da hoşuna gitti.''

''Haklısın. Sizi didişirken görmek gerçektende hoşuma gitti.''

''Hiç öyle gülme çünkü ben sinirliyim.''

''Hadi ama sırf Cüneyt küçük dedi diye mi bu sinirin?''

Barlas oturduğu yerden kalkıp benim yanıma doğru geldi ve tam önümde durdu.

''Cüneyt yüzünden değil.''

''Niye sinirlisin o zaman?''

''Bir düşün bakalım.''

Bir süre hafızamı yoklayıp neden sinirli olabileceğini düşündüm ve işte o anda beş köşeli olan jetonum düştü.

Tabi ya! Kesin sabah Yavuz ile olanlar yüzünden sinirli. İşte şimdi yandım.

''Hatırladın galiba.''

Yüzümdeki ifadeyi düz tutmaya çalışarak bozuntuya vermemeye çalıştım.

''Hatırlamamı gerektirecek bir şey olmadığı için hatırlayamadım.''

Barlas bir iki adım atarak iyice üstüme gelmeye başladı. Bende istemsizce geri geri gitmeye başladım.

''Ben hatırlatayım o zaman.'' der demez ellerimi kendi elleriyle kenetledi.

''Hatırlamana yardımcı oldum mu?''

Kafamı hayır manasında sağa sola sallayarak sabit durmaya çalıştım.

Barlas kaşları çatık bir şekilde yüzüme bakıp sertçe beni kendine çekerek sarıldı. Ne kadar sinirli olursa olsun sarılırken beni incitmemek için fazla sıkmıyordu.

Pozisyonumuzu bozmadan kulağıma doğru fısıldamaya başladı.

''Eğer hatırladıysan sabah seni bu konuda uyardığımı da hatırlamışsındır.''

Bu saatten sonra bilmiyormuş ayağına yatmak saçmaydı. O yüzden bende kaderime boyun eğmiştim.

''Hatırlıyorum fakat aniden sarıldığı için bir tepki veremedim. Sonuçta onu itmem absürt kaçardı.''

Sinirlenmiş olacak ki aniden bir eliyle belimden tutup kendine çekti ve diğer elini de sus der gibi dudağımın üstüne koydu. Oda da kimse olmamasına rağmen hâlâ fısıldayarak konuşuyordu.

''Sana benden başka kimsenin dokunmasını istemiyorum. Anladın mı beni?''

Korkudan mı yoksa heyecandan mı bilmiyorum ama şu an bacaklarımdaki tüm enerji çekilmiş gibi hissediyordum. Ahh! Bu adam bana neler yapıyordu böyle? Kalbimin yerinden çıkacakmış gibi atmasının sebebi sadece biraz yakınlaşmış olmamız mıydı?

''Sana sordum küçüğüm.''

Sorduğu soruya bende onun gibi fısıldayarak cevap verdim.

''Anladım.''

Cevabımı duyduktan sonra yanağındaki çukurun ortaya çıkmasına sebep olacak bir gülüş bahşetti.

Ben büyülenmiş bir şekilde ona bakarken hızlıca dudaklarıma öpücük kondurup geri çekildi.

Ben ona saf âşıklar gibi melül melül bakmaya devam ederken beni serbest bırakınca bir süre dengemi sağlayamayıp sendeledim. Daha sonra hemen kendime çeki düzen verdim.

Barlas'a baktığımda bana yaptığından memnun olmuş gibi pis pis sırıtıyordu.

Pislik!

''Söyleyin bakalım odama neden geldiniz Cansu Hanım.''

''Gelemez miyim?''

''Tabi gelebilirsiniz. Bir sorunuzu mu var yoksa şirketimizle ilgili?''

Öküz! Bilerek beni sinir etmek için yapıyor. Şuna bak bir de sırıtarak soruyor.

Madem canı oyun oynamak istiyor öyle olsun.

Yüzümü ciddi bir ifadeye büründürerek gözlerinin içine baktım.

''Ben bu gün biraz erken çıkabilir miyim diye izin alacaktım Barlas Bey.''

Barlas tek kaşını havaya kaldırarak soru sorar gibi baktı.

''Neden erken çıkmak istiyorsunuz?''

''Sevgilimle özel bir planımız vardı da onun için istemiştim.''

Yüzüme büyük bir gülümseme kondurarak Barlas' dan gelecek cevabı bekledim. Yavaştan yüzü şekil değiştirmeye başlayınca kapıya doğru yönelip cevap vermesini beklemeden kapıyı açtım.

''Teşekkür ederim Barlas Bey. Çok anlayışlısınız.''

Ardıma bile bakmadan kapıyı kapatıp dışarı çıktım ve içeride kırmızı görmüş boğa gibi olan bir Barlas bıraktım. Umarım sinirini Sanemden çıkartırdı.

Revire gitmek için asansöre yöneldiğim sırada Derin'i masasında oturmuş dosyalarla uğraşırken görünce yanına gitmeye karar verdim.

''Kolay gelsin Derin Hanım.''

Kafasını kaldırıp karşısında beni görünce gülümsedi.

''Teşekkür ederim Cansu Hanım. Beni mi görmeye gelmiştiniz acaba?''

''Doğruyu mu söyleyeyim yoksa yalan mı?''

Derin gözlerini devirerek tekrardan önünde ki dosyalara gömüldü.

''Şaka yaptım ya. Hem bak sana Cüneyt ile ilgili bir şeyler söyleyeceğim.''

Cüneyt lafını duyar duymaz hemen dosyaları bırakıp bana odaklandı. Bu hali gülmeme sebep oldu.

''Ne söyleyecektin?''

''Cüneyt bu sıralar bana karşı pek bir iyi. Seninle arası nasıl?''

''Pek bir değişiklik yok gibi. Sana karşı iyi olmasının sebebi de Barlas yüzündendir.''

''Bende öyle olduğunu düşünüyorum ama yine de bir sorayım dedim. Neyse ben kaçayım o zaman. Sana kolay gelsin.''

''Sana da kolay gelsin canım.''

Daha fazla ortalıkta dolanıp Yavuz ile denk gelmek istemediğimden hızlı davranıp revire gittim.

Kaan çoktan gelmiş bir hasta ile ilgileniyordu. Bende yanına gidip ona yardım ettim.

Kalan vaktimi akşama kadar revirde geçirmiştim. Bu arada da Barlas bana akşama kadar nerdeyse yüz tane mesaj göndermişti. Ne mesajı göndermiş olabilir sizce? Tabi ki de tehdit mesajı. Anlaşılan öğlen onu kızdırmayı başarmıştım.

Yavuz olurda görür diye Barlas'ı Beyza olarak kaydettiğim için attığı her mesajda korkmam gerekse de beni gülme alıyordu. Barlas bide onu Beyza diye kaydettiğimi görse iyice küplere binerdi ama yapacak bir şey yok. Katlanacaksınız Barlas Bey.

''Ben çıkıyorum Kaan. İyi akşamlar.''

''Sana da iyi akşamlar. Kızlara selam söyle.''

Muzipçe sırıtarak Kaan'a döndüm.

''Derin'e söylerimde Duru'ya söylememe gerek olduğunu sanmıyorum. Sonuçta benden çok görüşüyorsun.''

Kaan biraz utangaç bir tavırla bana doğru döndü.

''Sadece iki gündür birlikteyiz. Abartılacak bir şey değil.''

Daha fazla üstüne gitmemek için konuyu kapatmaya karar verdim.

''Öyle olsun. Hadi ben kaçtım. Görüşürüz.''

Revirden çıkıp şirketin önünde Derin'i beklemeye başladım. Yavuz bu gün meşgul olduğu için görüşememiştik. Sadece akşamüzeri beni arayıp çıkışta gelemeyeceğini söylemişti. Açıkçası bu da benim işime gelmişti.

Bir süre daha bekledikten sonra Derin gelmişti ve birlikte evin yolunu tutmuştuk. Eve gelir gelmez hemen kendimi duşa attım. Duşumu aldıktan sonra üzerimi giyip aynanın karşısına geçtim ve saçımı kurutmaya başladım. Aynadan kendimi izlerken birden dağ evinde Barlas'ın saçımı kuruttuğu sahne aklıma geldi ve istemsizce yüzümde bir gülümseme oluştu.

Saçımı kuruturken gerçekten çok tatlı görünüyordu. Her ne kadar Barlas ve tatlı kelimesi yan yanayken çok komik dursa da gerçek buydu.

Odamda işimi bitirdikten sonra mutfağa geçtim ve bir şeyler atıştırdım. Daha sonrada kızlarla kendime birer kahve yapıp salona geçtim.

Kızların ikisi de koltuğa yayılmış televizyon izliyordu. Bende koltuklardan birine yerleşip kahvemi elime aldım ve Duru'ya doğru döndüm. İşte şimdi Duru'yu biraz sorguya çekme vakti geldi.

''Anlat bakalım Duru Hanım. Bu sıralar Kaan ile baya bir sıkı fıkısınız. Yoksa bizim bilmediğimiz bir şeyler mi dönüyor.''

Duru hemen koltukta oturur bir pozisyona geçip bana doğru döndü ve umursamaz bir tavır takındı.

''Ne dönebilir ki canım? Takılacak kimse olmadığı için onunla vakit geçiriyorum hepsi bu kadar.''

''Bu söylediğine kendin ne kadar inanıyorsun acaba?''

''Beyza'ya cevap ver bakalım Duru Hanım.''

''Sizde ne kadar meraklı oldunuz. Hayır yani hem açıklama istiyorsunuz hem de söylediğime inanmıyorsunuz canım. Dedim ya işte sadece vakit geçiriyoruz o kadar.''

''Niye hemen sinirleniyorsun canım. Ayrıca aranızda bir şeyler olması bu kadar kötü mü?''

''Kötü olduğu için söylemiyorum. Sadece öyle bir şey yok. Aklınızdan çıkarın bu düşünceyi.''

''Aman, peki peki. Bir şey sormadık farz et.''

Duru biraz yükselince fazla üstüne gitmemeye karar verdim. Nasıl olsa aralarında bir şeyler varsa bile elbet ortaya çıkardı.

Kızlarla birlikte biraz vakit geçirdikten sonra ikisi de odasına çekildi. Bende tek başıma sıkıldığım için odama gidip uyumaya karar verdim.

**********

Uykunun en tatlı yerinde duyduğum tıkırtılar yüzünden uyanmak zorunda kalmıştım. Gözlerimi hafifçe aralayıp yatakta doğrulduğum an karşımda gördüğüm karanlık silüet ile kalbim deli gibi çarpmaya başladı ve öylece donup kaldım. Tam ağzımı açıp çığlık atacaktım ki ağzımın kapatılmasıyla atacağım çığlık boğazımda düğümlü kaldı.

''Şşştt! Korkma küçüğüm. Benim.''

Aşina olduğum sesi duymamla içime soğuk su serpilmişti.

Barlas elini ağzımdan çeker çekmez derin bir nefes aldım.

''Gece gece yüreğime mi indirmek istiyorsun? Ne arıyorsun bu saatte odamda?''

Ayakucuma oturup bana doğru yaklaştı.

''Seni özledim.''

''Daha öğlen görüştük.''

''Seni özlemem için beş dakika ayrı kalmamız bile yetiyor.''

Bu sözlerinden sonra hemen yelkenleri suya indirip muzipçe gülümsedim.

''Demek beni özlediniz Barlas Bey?''

''Yoksa sen özlemedin mi?''

''Hayır. Hiçte özlemedim.''

Tabi ki de özlemiştim ama bunu ona söylemek gibi bir niyetim yoktu.

Bu söylediğime biraz bozulmuş olacak ki suratı ciddi bir hâl aldı.

''Madem özlemedin o halde ben gidiyorum.''diyerek ayağa kalktı ve gitmek için hamle yaptı.

Gideceği için telaşlanıp yanımdan kalkar kalkmaz elini tuttum.

''Gitme.''

Yavaşça yüzünü bana doğru dönüp yüzüme baktı.

''Burada daha fazla durmamın bir anlamı yok.''

''Gitme lütfen. Yalan söyledim. Bende seni özledim.''

Keyfi yerine gelmiş olacak ki yüzünde sevdiğim bir gülümseme oluştu ve tekrardan yanıma oturdu.

''Madem öyle biraz daha kalabilirim o zaman.''

Gülümsemesine bende gülümseyerek karşılık verdim.

Birden yanımda oturmaktan vazgeçip yatıya kalacakmış gibi yatağıma yayıldı. Kaşlarımı çatıp ona doğru döndüm.

''Ne yapıyorsun?''

''Gördüğün gibi uzanıyorum küçüğüm.''

''Burada yatmayı düşünmüyorsun herhalde?''

''Neden olmasın?''diyerek göz kırptı.

''Saçmalama Barlas. Vazgeçtim ben. Hadi kalk eve git.''

''Şansına küs. O hakkı kaybettin. Artık istesen de gitmiyorum.''

İnadından vazgeçmeyeceğini bildiğim için gözlerimi devirip ona dil dökmeyi bıraktım.

Birden kolumdan hızlıca çekilince Barlas'ın yanına sırt üstü düştüm.

''Hey! Ne yapıyorsun? Sürekli beni çekiştirip durmaktan vazgeç artık.''

Söylediğimi duymamış gibi yaparak konuyu değiştirdi.

''Sinirlenince daha da güzel oluyorsun.''

''Ben senin için aynısını söyleyemeyeceğim maalesef.''diyerek dil çıkarttım.

Cevap vermeyip sadece yüzüme bakmakla yetindi. O sessiz kaldığı için bende bir şey söylemeden yüzüne baktım. Bir süre konuşmadan birbirimizi öylece izledik. Bu durum biraz tuhafıma gittiği için boğazımı temizleyerek önüme döndüm ve rastgele bir konu açtım.

''Bana küçüklüğünden bahsetsene biraz.''

Bu isteğim hoşuna gitmemiş olacak ki kaşları çatıldı.

''Bahsedilecek bir şey yok.''

''Hadi ama. Seninle ilgili hiçbir şey bilmiyorum. Seni tanımama yardımcı ol biraz.''

Derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Bende usulca onun ağzından çıkacak kelimeleri bekledim.

''Anlatılacak güzel bir geçmişim yok. Öğrenmemen senin için daha iyi.''

Gözlerini tekrardan açınca ona doğru eğildim ve gözlerinin içine baktım.

''Ben güzel bir geçmiş dinlemek istemiyorum ki. Sadece nasıl bir hayatın olduğunu öğrenmek istiyorum.''

Bir süre sessiz kaldı ve yatağa uzanıp beni de iyice yanına çekti.

''Belki daha sonra küçüğüm.''

Daha fazla ısrar etmenin yersiz olduğunu bildiğim için bende isteksizce boyun eğdim.

''Sen bahset bakalım birazda küçüklüğünden.''

Bunun olacağını tahmin etmiştim.

''Benim anlatılacak bir küçüklük hikâyem yok.''

Sırtını dikleştirip yatakta oturur bir vaziyete geldi ve çatık kaşlarıyla bana doğru döndü.

''Ne demek hikâyem yok.''

Çok basit bir şeymiş gibi omuzlarımı silkerek cevap verdim.

''Küçükken bir trafik kazası geçirmişim. Birkaç gün komada kalmışım. Uyandığımda hiçbir şey hatırlamıyordum.''

''Ailen ile birlikte mi yaptınız kazayı?''

''Aslında nasıl olduğunu hatırlamıyorum ama polislerin anlattığına göre gizlice kamyon kasasına binmişim ve bindiğim kamyon kaygan yolda kontrolünü kaybedip kaza yapmış.''

Barlas iyice kaşlarını çatarak meraklı bir şekilde sormaya devam etti.

''Ne işin vardı kamyonda?''

Tekrardan omuzlarımı silktim.

''Dediğim gibi hatırlamıyorum.''

Barlas daha fazla soru sormayı bırakıp, çatık kaşlarıyla birlikte uzaklara dalıp düşünmeye başladı.

Bir süre ondan ses gelmeyince elimi yüzüne doğru sallayıp dikkatini çekmeye çalıştım.

''Hey! Nereye daldın öyle?''

Dikkatini çekmiş olmalıyım ki yüzünü bana çevirdi.

''Yok bir şey. Hadi sen uyu.''diyerek battaniyeyi üstüme çekti.

Kaşlarımı çatarak doğrulmaya çalıştım.

''Burada kalmayı mı düşünüyorsun?''

Bir cevap vermek yerine beni tekrardan kolumdan tutup yatağa çekti ve yine üstüme battaniyeyi çekti.

''Hey! Sana diyorum. Burada kalman doğru olmaz.''

Cevap vermeden üzerime doğru eğildi ve anlıma öpücük kondurdu.

''Uyu küçüğüm.''diyerek fısıldadı.

Ne söylersem söyleyeyim inadını kıramayacağımı bildiğim için sıkıntılı bir nefes çekip oflayarak gözlerimi kapattım.

Her ne kadar uyumamaya kararlı olsam da gözlerimi kapalı en fazla on dakika dayanabilmiştim. Sonrasında ise yavaş yavaş uykunun esiri oldum.

********

Öten alarmın sesi kulaklarımı tırmalarken bir kez daha bu koyduğum zil sesine lanet okudum. Gerçekten çok sinir bozucu bir sesti.

Gözlerimi açıp alarmı kapattıktan sonra tekrar yatağa uzandım. Sol tarafıma dönüp uyuyan bir Barlas görmeyi beklerken bomboş bir yatak beni karşılamıştı. Demek ki ben uyuduktan sonra gitmişti.

İşe geç kalmamak için yattığım yerden doğrulup banyoya gittim. Rutinlerimi hallettikten sonra odama dönüp işe gitmek için hazırlandım. Daha sonra kızların uyandığını fark ederek mutfağa doğru yol aldım.

İkisi de çoktan uyanmış ve kahvaltılarını yapıyorlardı. Masaya oturmadan bir iki peynir zeytin tırtıklayıp çayımı yudumladım.

''Günaydın bayanlar.''

''Sana da günaydın da ayakta yiyeceğine otursana.''diye Derin biraz azarladı.

''Fazla bir şey yemeyeceğim. Hatta bu kadarı yeter bile. Bu gün biraz erken çıkıp yürüyeceğim. Seni yine tek bırakıyorum ama şirkette görüşürüz.''

Derin bir şey söyleyemeden Duru lafa atladı.

''Nerden çıktı birden bu yürüyüş.''

''Biraz hava almak istemiş olamaz mıyım canım. Neyse hadi ben kaçtım görüşürüz.''diyerek daha fazla soru yağmuruna tutulmamak için kendimi evden dışarı attım.

Dışarısı bu gün çok güzeldi. Güneş daha yeni doğmuş ve hafif bir rüzgâr esiyordu. Derin bir nefes alıp sahile doğru yürümeye başladım.

Sahilde yürürken Barlas ile oturduğumuz bankı görünce gelince gülümseyerek biraz oturmaya karar verdim. Sırtımı banka yaslayarak temiz havanın ve denizin keyfini çıkarmaya başladım. Fakat bu güzel atmosfer fazla sürmedi.

Çantamda çalan telefonu arayıp bulduktan sonra ekranda tanımadığım bir numara gördüm. Biraz şaşırsam da merak edip açtım.

''Alo?''

Bir süre karşı taraftan ses gelmeyince cümlemi tekrarladım.

Yine cevap gelmemişti.

Tam telefonu kapatacaktım ki duyduğum cümle ile telefona dikkat kesildim.

''Sana Yavuz'dan uzak durmanı söylemiştim.''

Kaşlarım çatılırken arayanın kim olduğunu da çözmüştüm. Bu geçenlerde tuvalette gördüğüm ve aniden kaybolan kızın sesiydi.

''Kimsin sen?''

''Kim olduğumun bir önemi yok. Sadece senin iyiliğini düşündüğüm için arıyorum.''

''Neden benim iyiliğimi düşünüyorsun ki? Sonuçta birbirimizi tanımıyoruz.''

Biraz duraksadıktan sonra tekrardan konuşmaya devam etti.

''Haklısın. Sadece seninde benim yaşadıklarımı yaşamanı istemiyorum. Bana güvenmelisin.''

''Neden sana güveneyim? Bana kim olduğunu ve adını söylersen belki sana inanabilirim.''

Derin bir nefes vererek konuşmaya devam etti.

''Bunu sana söyleyemem. Sadece seninde benim gibi acı çekmeni istemediğim için seni uyarıyorum. Bundan sonra dinleyip dinlememek sana kalmış.''dedi ve cevap vermemi beklemeden telefonu suratıma kapattı.

Kapanan telefonun ardından izlenildiğimden habersiz, şaşkınlık ve merakla telefona öylece bakakaldım...

Merhaba canlar ^^

Uzun bir aradan sonra tekrardan sizlerleyim.

Açıkçası o kadar uzun bir aradan sonra geri dönmeyi düşünmüyordum. Ama kitabı bitireceğime söz verdiğim için tekrardan yazmaya başladım. Ayrıca birçok arkadaş yeni bölümü merakla bekleyip mesaj attığı için onları kırmak istemedim.

Bu arada hepinize anlayışınız için teşekkür ederim.

Uzun zamandır yeni bölüm yazmamama rağmen kitabımız yüz yirmi bin okuma olmuş ve bunun için tekrardan hepinize teşekkür ederim.

Artık geri döndüm ve bir aksilik olmadıkça her hafta yeni bölüm yayınlamaya çalışacağım.

Umarım bu bölüm uzun süre beklemenize değmiştir. Elimden geldiğince uzun tutmaya çalıştım fakat sizleri fazla da sıkmamak için çok uzatmak da istemedim.

Umarım yeni bölümü beğenmişsinizdir ^^

Yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyorum.

Görüşürüz ^^

��m���|�|�

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

Benden Gitme Bởi kukuli

Tiểu Thuyết Chung

1.4K 58 17
¡Yetişkin İçerik! "Bize bir mutlu son yazdım. Sonra anladım ki benim mutlu bir sona sahip olmam mümkün değil. Bir şeyler eksik bende, bir şeyler hata...
780K 37.4K 47
"Ben de papatyaydım. Kokumu merak eden bir adam için kırmıştım boynumu. Soldum. Çok yağmur yağdı. Hiç açmadım. Boğuldum. " (Bu eserde şiddetli...
4K 243 5
Bu Topraklarda Bütün Kızların Kaderi Aynıydı Kimse Kimse Kaçamazdı (Havin'de Kaderi Aynı Olacaktı Kaderinden Kaçamıcaktı). Onların acı dolu aşk hikay...
10.8K 711 32
"Ne istiyorsun?" sorusu bir fısıltıdan ibaret döküldü dudaklarımdan. "Bu geceyi bana vermeni istiyorum," dedi pürüzlü bir sesle. "Uyuyamadığım tüm g...