However Long It Takes.

By Spring-

91.7K 3K 619

More

However Long It Takes.
Bölüm 2.
Bölüm 3.
Bölüm 4.
Bölüm 5.
Bölüm 6.
Bölüm 7.
Bölüm 8&9.
Bölüm 10.
Bölüm 11.
Bölüm 12.
Bölüm 13.
Bölüm 14.
Bölüm 15.
Bölüm 16.
Bölüm 17.
Bölüm 19.
Bölüm 20.
Bölüm 21.
Final.
Ek bolum: Düğün gunu!

Bölüm 18.

3.1K 128 52
By Spring-

Caroline gözüne vuran gunes ışığına daha fazla dayanamadı ve hafifçe gozlerini araladı. Yüz üstü yatıyordu ve yumuşak çarşaf ciplak tenini gıdıklıyordu. Sacları yuzunu örtmüştü. Tek elini tembelce yastığın altından çıkardı ve saclarını kulağının arkasına itti.

Klaus yanında yatıyordu ve omuzları tam yüzünün hizasindaydi. Gun ışığında daha kusursuz görünüyordu. Basını hafifçe kaldırdı ve yuzune baktı. Dudakları oldugundan daha dolgun görünüyordu -aslında sanırım Caroline gece onun dudaklarını ısırmıştı- ve daha kırmızıydı. Sacları asi bir sekilde dağılmıştı ki bu onu oldugundan genc gösteriyordu. "Evet en fazla 700 yasında derdim." dedi Caroline kendi kendine ve kikirdadi. Aslında su an ergen kızlar gibi her seye kikirdamak istiyordu.

Kirpiklerinin bu kadar uzun oldugunu daha onceden fark etmemişti. Gunes isigiyla daha sarı duruyordu ve Caroline düşünmeden ellerini kirpiklerine uzattı.

Ve birden korkuyla sıçradı cunku Klaus vampir hızıyla elini havada yakalamıştı.

-"Tanrım Klaus!"

Klaus sırıtarak gozlerini actı.

-"Korkuttum mu seni askım?" Tuttuğu elini dudaklarına götürdü ve öptü.

-"Ne zamandan beri uyaniksin?" dedi Caroline eline bakarak.

-"Senin beni incelemeye başlamandan beri." Caroline kızardi, aslında dün geceden sonra buna utanmamasi gerekirdi. Gozlerini devirdi. "Seni incelemiyordum."

-"Eminim oyledir." dedi Klaus hafifçe asagi kayarak, kolunun onun cevresine sardı ve sarıldı. "Nasıl hissediyorsun?"

Caroline tavana baktı. Nasıl hissediyordu? Aslında.. Rahatlamıştı. Cevresinin ne diyeceğini düşünmeden, kendi istediğine gore davrandığı icin.. Klaus'un yaptıgı tum kötülüklere rağmen artık her sey netleştiği icin.

-"Iyi." demekle yetindi. "Peki sen?"

-"Bin yıllık yaşantımda su andan mutlu oldugumu hatırlamıyorum." Caroline onun göğsüne gömüldü. Bu adamı seviyordu.

Bir sure konuşmadılar, ikisi de halinden memnundu aslında. Ama bütün gunu boyle geciremezlerdi. Uğraşmaları gereken bir bebek olayı, cadılar, Marcel ve savaş vardı. Oysaki su an kendini her seyden kilometrelerce uzak hissediyordu, acaba Klaus da boyle hissediyor mu diye merak etti. Basını hafifçe kaldırdı. Klaus ona bakıyordu ve dudaklarında bir gülümsemenin izleri vardı. Caroline da gülümsedi. Yüzünü daha once hic boyle parlak ve yumuşak görmemişti. "Ne dusunuyorsun?" dedi Klaus dudaklarını onun saclarında dolastirarak. "Pisman mısın? Veya üzgün? Beni affedebilecegini asla düşünmezdin. Ben.."

-"Bana asık oldugunu biliyorum." dedi Caroline lafını keserek. Klaus'un şaşkınlıkla durduğunu hissediyordu. Bu cümleyi Caroline'i ısırdığında ve ölürken basında beklerken duymuştu. Caroline sustu.

-"Ve sevebilen herkes kurtarilabilir." diye tamamladı Klaus.

Caroline gozlerini kapadı. Ve birkac dakika sonra konustu. "Artık kalkmalı ve gune başlamalıyız." dedi derin bir nefes alarak. Gerinerek kucağından doğruldu. Çarşafı elleriyle vücudunun ustune tutuyordu. Klaus ise çekinmeden ayağa kaktı ve Caroline ağzı acık onu izlemekten geri kalamadı.

Klaus tek elini saclarına götürürken acele etmeden eğilip yerden boxerini aldı. Caroline basını salladı ve normal bir şeymiş gibi basını çevirdi. Aslında belki de artık bunun normal bir sey oldugunu kabul etmeliydi. Bacaklarını yataktan çıkardı ve kendi kıyafetlerine bakinmaya başladı. Yatağın bas tarafında iç camasilari duruyordu, fırlatılmış bir halde. Caroline ayağa kalktı ve alt tarafinı giyinmeye başladı. Eline sutyenini aldığında kaslarını kaldırdı ve onu Klaus'a dogru tuttu. "Bunun ne ara bu hale geldigini sorabilir miyim?" Tamamen parçalanmıştı. Klaus ona baktı ve azarlanmis bir cocuk gibi basını eğdi. "Hiim.. Dün gece biraz kendimi kaybetmiş olabilirim." Caroline gozlerini devirdi. "Dolapta baska takımlar olacaktı." Bütün duvarı kaplayan dolaba dogru ilerledi. Icinden kendininkine benzer bir tanesini çıkardı.

-"Yalnız askım, eğer giyinmek konusunda hızlı olmazsan bütün gun bu odadan cikamayabiliriz." dedi Klaus gri tişörtünü basından geçirirken. Caroline "Klaus!" diye bağırarak ona eline gecen ilk seyi fırlattı. Klaus gülerek onu tuttu.

Caroline yine kızarmış bir suratla arkasını dönerek giyinmeye başladı. Bu onun icin yeniydi, bu konuda böylesine utangac olmak. Sanırım bu asla olmayacağını düşündüğü bir seyi yasamasından kaynaklanıyordu.

Dar, buz mavisi bir kot pantolon ve siyah kolları düşük bir bluz giydi. Eline ilk geçenler bunlardi.

Saclarını düzeltmek icin aynaya baktı ve.. Tanrım cok farklı görünüyordu. Gozleri cok fazla parlıyordu ve dudakları Klaus gibi fazla kırmızıydı. Sacları o kadar dağılmıştı ki, Caroline birkac tel tokayla zor sabitlemisti.

-"Evet harika." dedi Caroline o tarafa dönerek. "Boynuma 'Biz dün gece seks yaptık!' diye bir neon tabela assaydım bundan daha az belli olurdu."

Klaus güldü. "Bu seni niye bu kadar rahatsız ediyor?" diye sordu kapıya yaklaşarak. Caroline da ilerledi. "Cunku bebeğini taşıyan kadınla aynı evdeyken kendimi sürtük gibi hissediyorum." dedi dışarı çıkarak.

-"Saçmalama." dedi Klaus elini tutarak ama Caroline çekti. "Lütfen. Klaus kotu hissediyorum." Klaus derin bir nefes aldı ve fazla ustelemeden merdivenlerden once onun inmesi icin geri cekildi.

Asagi indiklerinde bir tek salonda Rebekah duruyordu, elinde kan dolu bir bardak vardı. "Ah demek uyandınız." dedi gülümseyerek, onun icin fazla masum bir gülümsemeydi ki bu onu daha korkunç yapıyordu. "Tum gece seslerinizden uyuyamadim."

Caroline ayak bas parmağından kafa derisine kadar yanmaya başladı.

-"Uzgunum kardesim." dedi Klaus. "Caroline'a fazla bağırmamasini söyledim ama baska yere odaklanmıştı."

-"Klaus!" Caroline adeta ciglik atmıştı. Rebekah ise midesi bulanıyor gibi yüzünü eksitti.

Caroline bu ortamdan çıkmak ve bisiler yemek icin mutfağa ilerledi.

-"Hayley nerede?" diye sordu Klaus.

-"Elijah'la."

-"Nerede?" diye yineledi yeniden. Caroline sesinin sertlestigini duydu.

-"Bilmiyorum. Belki yine su kurt bölgesine gitmişlerdir."

-"Bu Elijah fazla olmaya başladı!" Caroline bir kâseye gevrek koydu ve sütü almak icin dolaba yöneldi. "Bu küçük kurtla fazla ilgileniyor."

-"Bu seni neden ilgilendiriyor?" diye sordu Rebekah.

-"Ona tamamen tutuldu degil mı?" Klaus ona cevap vermemişti. "Küçük kurda tamamen tutuldu."

Rebekah cevap vermek yerine mutfağa girdi ve alttaki mini buzdolabından bir kan torbası daha çıkardı. "Ister mısın?" diye Caroline'a

sordu ama Caroline cevap olarak kâseyi kaldırdı.

-"Sana bir sey sordum Rebekah!" Klaus içeride bir seyler kırmıştı.

-"Farkındayım." dedi Rebekah sanki Klaus ona gününün nasıl geçtiğini sormus gibi. Klaus içeri ilerledi. "Bence oyle." diye yanıtladı.

-"Asil kardeşimde her zaman baskasının olan seylere ozenme vardı degil mı?" Simdi de fazla sakin konuşuyordu.

-"Ve Hayley senin, oyle degil mı?" diye sordu Caroline kahvaltısını masaya bırakarak.

-"Bebek. Benim."

-"Ama Elijah Hayley ile ilgileniyor." Rebekah ona baktı.

-"Bebek doğduğunda babası olarak onu bilecek. Kurt ona tamamen güvenmiş durumda." Caroline sinirlerinin çıktığını hissediyordu. Cevap vermek icin agzini actı ama o sırada telefonu çaldı. Cebinden çıkardı.

Panikledi cunku arayan Elena'ydi.

-"Kim o?" diye sordu Klaus yüzündeki ifadeyi görünce.

Caroline cevap vermedi, mutfaktan çıkarak telefonu actı.

-"Hey." dedi yutkunarak.

-"Tanrım Caroline!" Elena'nin sesi endiseli geliyordu. "Nerdesin sen?"

-"Elena.."

Rebekah'in arkadan "Kendini kan torbası olarak kullanan adamla beraber oldugunu duyunce Elena onu tebrik edecektir." dediğini duydu. Klaus onunla tartışmaya devam etti.

-"Sana sürpriz yapmak icin okula geldim, Stefan iyi. Kac gündür derse girmiyormuşsun. Sen neredesin?" Elena'nin sesi ağlıyor gibi geliyordu, bir sey saklıyor gibi. Caroline şaşırdı.

-"Ben New Orleans'tayim." dedi yavaşça. "Kaçırıldım."

-"Kökenler tarafından mı?"

-"Hayır, onlar beni kurtardı." Klaus yanından gecti ve sinirle dışarı cikti. Caroline dudaklarını sıkarak arkasından baktı.

-"Kim tarafından kaçırıldın? Gercekten çıldırmak üzereyim!"

-"Bak Elena durum biraz karışık. Ben.."

-"Caroline burada her sey daha karışık!" Elena artık basbaya ağlıyordu, Caroline'in endişeyle gozleri acildi. "Elena. Neler oluyor?"

-"Bunu burada anlatamam." Hıçkırıyordu.

-"Elena, lütfen!" Caroline bağırıyordu. Rebekah yüzünde endişe sayılabilecek bir ifadeyle yanına geldi.

-"Buraya gelmelisin Caroline. Inan cok çalıştım, gercekten. Ona kan verdim ama gec kalmıştım.."

-"Elena!" Caroline kafasından en kotu dusunceleri geçiriyordu.

-"Yanına geliyorum tamam mı? Kendimi telefonda birakmamaliydim. Hemen, simdi cikiyorum. En fazla bir saate.."

-"Elena, kim?!" Caroline deli gibi korkuyordu, öğrenmek istemiyordu aslında.

-"Annen." dedi yavaşça. Hickirarak ağlıyordu. "Annen evde ölü bulunmuş. Vampir saldirisyla."

Telefon Caroline'in elinden dustu. Ilk gördüğü Rebekah'in açılmış gozleri oldu ve onu tutan ellerini hissetti. Gozleri kararmıştı. Sanki biri kalbini çıkarıyor gibiydi. Keske çıkarsaydı. Keske bu duydukları gercek olmasaydı.

Bütün vücudu kaskati oldu. Elena'nin telefonda bağırdığını duyuyordu ama sanki tüm duyuları bıçakla kesilmişti. Ölü gibi yattigi bir dakikadan sonra elinde olmadan bir ciglik boğazını yırttı. Hıçkırıklardan nefes alamıyordu, ki almasına da gerek yoktu. Ne kadar tepindigini ve ağladığını bilmiyordu. Bir vampir icin bile yorgun düşmüştü. "Beni öldür!" dedi Rebekah'a. Yerde Caroline'a bakarken onun da gözlerinde yas vardı. "Dayanamıyorum."

Rebekah bir saniye düşündükten sonra yavaşça onu kaldırdı, kafasını ellerinin arasına aldı. Gözlerinin icine baktı. "Kapat." dedi yavaşça. "Duygularını kapat. Insanlığını kapat."

Caroline'in gözbebekleri genişledi ve ardından eski haline döndü.

Continue Reading