Kolejdeki Feraceli (TAMAMLAND...

By irmmklc

802K 60.2K 15.3K

Sağ gözünden yanağına doğru süzülen bir damla yaşı boynunda hissetti ve silmeye bile tenezzül etmeden gözyaşı... More

~~Yeni Bir Mucize~~
~~Özür Dilerim Anne~~
~~Tarih Sınavı~~
~~Ağlama Lütfen~~
~~Siyah Gökyüzüm~~
~~Sümsük Annesinin Sümsük Oğlu~~
~~Ben de Seni Seviyorum~~
~~Gözlerim Hep Seni Aradı~~
~~Ne Yapıyorsun Sen~~
~~Azılı Düşman~~
~~Kalbim Kanıyor~~
~~Simsiyahın İçinde Küçük Bir Beyazlık~~
~~Can Dostum~~
~~Cenaze Günü~~
~~Annesinin Değerlisi~~
~~Büyük Yaralar~~
~~İtiraflar~~
~~Bana Bir Masal Anlat Baba~~
~~Rolleri Değişme Vakti~~
TANITIM VİDEOSU
~~Üzülme Şampiyon~~
~~Allah Benimle Beraber~~
~~Alıntı~~
~~Ortak~~
~~Bir Hoşçakala Sığdırdın Beni~~
~~Eziyetlerin Kraliçesi~~
~~Sınav Günü~~
~~Olmasın Hiç O Ta İçten Gülen Gözlerde Yaş~~
~~Kalbine Gömdüğün~~
~~Buyur Damat~~
~~Mucizenle Yenilendim Ellerinle~~
~~Mavi Defter~~
~~Katilin Oğlu~~
~~Kolejdeki Feraceli~~
♥100.000♥
~~Serseri~~
~~Hayat Üzülmek İçin Çok Kısa~~
~~Sana Doymamak~~
BENİM KARAKTERİM
~~Vedalar Acıtır~~
TIRNAKLARIMIZ SÖKÜLÜYOR
~~Bir Parça İkiz~~
ÖZÜR DİLEMİYORUZ!
~~Kolejdeki Feraceli-Siyah Başlıklı Rapunzel~~
~~Yobaz Çocuk~~
~~Sıraç'ın Kalbi~~
~~Kardeşim Benim~~
~~Eksik Kalan Yanım~~
~~Sert Deniz Rüzgarı~~
~~Çalışkan Müezzin~~
~~Maziyi Özlemek~~
~~Kopmaz Bağlar~~
NASIL BİR GENÇLİK?
EN KARANLIK GECE(15 TEMMUZ)
~~En Acılı Anlar~~
~~Sensiz ve Sessiz~~
~~Canımdan Öte~~
~~Ters Köşe~~
~~İkizinim~~
~~06 MCZ 2009~~
~~Çılgın Subay~~
~~Karanfil Kokulum~~
~~Hayat Arkadaşı~~
~~Yine Yeniden~~
~~El Ele~~
~~Mucize TANAY~~
~~Ellerin Ellerimde~~
~~Baba~~(FİNAL)

~~Daha Beter Acılar~~

11.2K 861 117
By irmmklc

SIRAÇ TANAY'DAN

Kulağımda uğuldayan,derin derin beynimi köşelendiren sese kaşlarımı çattım ve azı dişlerimi sertçe birbirine bastırdım.Şuan,öfkeden çenemin ve yanaklarımın kasıldığına emindim.Hayır!İçimde ufacık bir hüzün yoktu,gözlerim de dolamıştı...

Sadece öfke vardı şuan kalbimde.Her insan,babasına göre mi değerlendiriliyordu?Şu'âra Suresi'nde okumuştum,Hz.İbrahim'in babası iman bile etmemişti.Babam,bir katil olduğu için,bende mi onunla aynı kefeye konup değerlendirilecektim?

Öfkeli soluk alıp verişlerimin arasında,ortaya attığı lafı beklercesine suratıma bakan,aynı zamanda dudakları alayla kıvrılan adama baktım tüm öfkemle.Evet,babam bir katil ve düzenbaz olabilirdi,bende bir katilin oğlu olabilirdim ama,bu benim de katil olacağım anlamına gelmiyordu değil mi?

Ellerimi,titrediğini belli etmemeye çalışarak kantin masasının üzerine yerleştirdim ve kasılan çeneme aldırmadan,hızlı soluklarımı düzenlemeye çalışarak,öfkemi kustum.

''Evet,Hayrettin Bey.Babam bir katil olabilir,ama bu benimde katil olacağım anlamına gelmiyor.Eğer oğullar,babalarına göre değerlendiriliyorsa,sizin babanız ahlaksızın teki olmalı!Bende size,âhlaksızın oğlu âhlaksız desem,hoşunuza gider mi?Dediğim gibi,evlatlar babalarına göre değerlendiriliyor olsalardı,sizin babanız da ikinci evlilik yapmış olurdu değil mi?Bana katilin oğlu demeden önce,aynadan bir kendinize bakın.Özür dilerim Hilal'ciğim.Bunları söylemek istemezdim.Ama,sen üzerine alınma olur mu?''

Ağzımı kapattığım an çenem kasılmaya devam ederken,karşımdaki iğrenç ve yüzsüz adam,benimle aynı doğrultuda ellerini masaya koydu ve yüzünü yüzüme iyice yaklaştırıp,alayla gülümsedi.

Yüzündeki küçümser ifadeye bakılırsa,söylediklerim onu hiç ırgalamamış gibiydi.

''Bana bak çocuk,zeki sandığın o kıt ve fındık kadar aklınla bana laf yetiştirmeye kalkma,o aklını senden söküp alırım!Ayrıca,benim babamı Namık Harici desen,tüm Türkiye tanır.Beni babamla yargılayarak kısasa kısas yöntemini kullanıyorsun ama,aha!Yanlış seçim.Çünkü ben,çok saygın ve asil bir ailenin oğlu olarak büyüdüm.Bu yaşıma geldim.Ve sen...Onsekiz yaşın ve fındık kadar beyninle,benim gibi zeki ve kırk bir yaşına gelmiş asil bir adamı yargılayamazsın.Senin gibi babası katil,annesi ölü,zavallı bir yetim değilim ben.Çok güçlü ve kudretli bir adamım.Ve kızıma da hükmederim.O savunduğun yobaz kız varya,istersem onu da bitiririm.''

Annesiz mi demişti bana o?Yetim ve zavallı mı demişti?İşte bu ana kadar sabredebilmiştim,ama annemi işin içine katması,bardağı taşıran son nokta olmuştu.Ellerimi öfkeyle masadan çektim ve onun da ellerini çekişini izledim.Bu nasıl iğrenç bir insandı ya!

Hâlâ dudaklarında o aptal gülümseme vardı.Önümüzde engel duran kantin masasını sol elimle bir çırpıda yere sererken,sağ elimi de yumruk atmak için hazırlamıştım ki,göğsümü kavrayan güçlü elleri hissetmiştim yumruğumu atamadan.Fırat,güçlü elleriyle önce göğsümü,sonra omzumu sıkı sıkı kavramış,önüme gövdesiyle set kurmuştu.

''Sakin ol şampiyon,değmez bu basit kişilik için.Biz âhlâklı insanlarız.Lütfen,''

Göğsümün üzerinde,beni engellemek için gezinen güçlü ellerini,ellerimle ittirmeye çalışırken,öfke saçan sesimle konuştum.Yüksek sesim etrafımızda toplanmış insanların dikkatini üzerime çekmekle kalmamış,birde kantini inletmişti.

''O bana annesiz dedi,Mucize'yi bitirecekmiş.Kimsin sen?Onun sahibi Allah!Hepimizin sahibi Allah!''

Beni engellemeye çalışan Fırat,çabasını sürdürürken,karşımdaki siyah takım elbiseli adam göğsünü daha da kabarttı ve elini bana doğru alayla sallarken konuştu.

''Allah,Allah!Hani o çok sevgili Allah'ınız,niye şuan size yardım etmiyor?''

Dişlerimi sıkmaya devam ederken,Fırat'ın sert ellerinden kurtulmayı nihayet başarabilmiştim.Şimdi,benim elimden bu adamı kim alırdı ki?

Ona doğru hızla yaklaşırken,ellerini cebine atmış ve ona atacağım yumruğa kendini hazırlamıştı sanki.Etrafımızdaki tüm kızlar bu girişimime çığlık atarak tepki göstermeye başladığında,tüm yüzler yanımda biten ve önüme dikilen,ama hâlâ bakışları yerde kol gezen Mucize'ye dikilmişti.Vakur sesi kantini doldururken,pek çıkmayan sesi normalden biraz yüksek çıkmıştı.

''...Zalimlerin dışındaki insanların elinde (size karşı)bir koz olmasın.Zalimlerden korkmayın,benden korkun! ...''

Bakara Suresi,150

Mucize,bildiği ayeti su gibi okurken,tüm kantin sessizliğe bürünmüş onu izliyordu.Bana eliyle,yalvarırcasına dur işareti yaptıktan sonra,yaşlarla dolu gözlerini Hilal'in babasına çevirdi.Adam,şımarıklığını hâlâ koruyor,umursamaz tavırlarla aptal bir gülümseme eşliğinde Mucize'ye bakıyordu.

''Ne sizin kızını doğru yoldan çıkarmak gibi bir niyetim var,nede onu benim gibi Allah'ın emirlerini nacizane yerine getirmeye çalışan bir kul yapmak!Benim tek amacım,ona zor ve acılı günlerinde destek olmaktı.Arkadaşım olarak sevdiğim için evime davet ettim onu,evet.Belki namaz kıldık,belki başımızı örttük ama,Allah'ın emirlerini bu dünyada yerine getirmek kızınıza hiçbir şey kaybettirmez.Ama bu yaptığı,son derece kolay ibadetler ona cenneti kazandırır...Kötü bir niyetim yoktu,ayrıca,dinini hakkıyla yaşayan insanlar yobaz olmuyor,bunu bilin...''

Mucize,sözlerinin sonuna geldiğinde titrek sesini gizleyememişti.Ağladığını ele vermiş ve sözlerini bitirdikten sonra kantinden hızla ayrılmıştı.Aslı'da ardından hızla çıkmıştı.Fırat,canım dostum,ne olur ne olmaz diye hâlâ benim yanımda bekliyordu.

Mucize'ye bu hüznü yaşatan adam,istediğini elde etmiş gibi,dudaklarındaki aptal gülümseme sırıtmaya dönüşünce,büyük bir zafer kazanmış gibi tekrar bana yaklaştı.

''O yobaz,kızımdan uzak dursun!Tehditle kalmaz,onu bu okuldan attırırım.''

Hiç birşey demeden Hilal'e kaşlarını çatarak baktı ve dişlerini sıkarak konuştu.

''Evde görüşeceğiz.''

Hilal,gözünde yaş kalmamış gibi hâlâ gözünden akmaya devam eden yaşlarla babasına baktı.

''Senden iğreniyorum.''

Takım elbiseli adam,yüzündeki alaylı ifadeyi gizlemeden tekrar bana baktı ve ufak bir kahkahanın ardından konuştu.

''Yazık sana.''

Ve arkasını dönüp hızla kantinden çıkarken,tekrar arkasından yeltendim,onu gebertmek istiyordum.Bu hamleme aynı hareketler ile engel olan Fırat,adeta yapma,değmez der gibi,yalvarırcasına bakıyordu bana.Adam toza dumana karışıp kantin kapısından dışarı doğru süzülürken,kalabalığın arasından kimisi gülerek,kimisi ise hüzün dolu gözlerle bakıyordu.Hilal,yaşlı gözlerle kantinden çıkmıştı.En nihayet,olmazsa olmazımız olan Ateş ve Cem ikilisi yanımızda biterken,burnumdan soluduğumun farkında değillermiş gibi birde laf atıyorlardı.

''Sıraç,senin için üzgünüm ama,böyle olması gerekiyordu.Çünkü Şeriat Sultanı'na bir sözüm vardı.Biliyorsun,intikam almaktan asla vazgeçmem!''

''Sen yaptın değil mi?Sen söyledin Hilal'in Mucize'ye gittiğini!''

''Evet.''

Cem pisliği de söze karışınca,kendimi daha fazla tutamayarak Cem'in boğazına yapışmıştım.

''Yalnız erkekler cephesinde de işler kabarık,çok güzel örgütleniyorsunuz.Yobaz kızlar ve yobaz erkekler olarak!Hızınıza yetişmek ne mümkün.Daha dün burnunu kırdığın çocuk,bugün senin omuzlarında basketbol maçının şampiyonluğunu kutluyor.Hayat,ne garip...''

Suratına yediği güçlü tokat ile afallayan Cem,birkaç adım gerilerken,olay daha fazla büyümeden Fırat beni oradan hızla uzaklaştırdı.Koluma girerek beni çekiştirirken,bir yandan yüksek sele bağırıyordum.

''Bende yobaz oldum!Tüm Dahi Koleji duysun!Bende Allah'ı biliyorum artık!Bende o eşsiz ayetleri biliyorum.Allah'ın herşeye gücü yeter!Bu basit oyunlarınız bizi yıldıramaz!''

Fırat,bir yandan güçlükle beni çekiştiriyor,bir yandan da gülüyordu.Her konumda gülen insan!

''Sana kaç kez diyeceğim,sakin ol şampiyon!''

Öğle arası olduğu için okuldan çıkma iznimiz vardı ve,benim gerçekten bu ortamdan uzaklaşmaya ihtiyacım vardı.Fırat elini cebine atıp cüzdanının orada olmasının mutluluğunu yaşarken,telefonu olmadığı için yüzünü ekşitti.

''Telefonun ver.''

Cebimdeki telefonu ona verirken,ne yapacağını anlamam hiç uzun sürmemişti.Kısa işlemlerin ardından numarayı tuşlayıp kulağına götürdüğünde,direkt olarak Mucize'yi sormuştu.

''Aslı,Mucize nasıl?Yanındasın değil mi?''

''...''

''Ona iyi bak,bizde Sıraç'la dışarı çıktık.Bugün okula gelmeyiz artık.Çıkışta Mucize'yi almaya geleceğim.Onu yalnız bırakma.''

''...''

''Teşekkür ederim Aslı.Ya Aslı,ben seni çok seviyorum.''

''...''

''Rabbime emanet ol.''

''...''

Fırat,telefonu kapattığında yüzündeki gamzeler öyle belermişti ki.Gülümseyişi ta gözlerine ulaşmıştı.

Elini omzuma atarken konuştu.

''Hadi,bugün okulu ekip,herşeyden uzak bir şeyler yapalım.Seni harika bir yere götüreceğim.''

***

SIRAÇ TANAY'DAN

İrili ufaklı,ahşap masalarla donatılmış şirin bahçeye büyük bir huzurla baktım.Sanki,bir saat önce hiç kötü olay yaşamamışım gibi,etraftaki kuş cıvıltıları ve gözümü nereye çevirsem beni karşılayan yeşil,tüm kötü duygularımı ve gerginliğimi yok etmişti.

Zemini minik taşlar ile döşenmiş dar ve uzun yolda ilerlerken,sanırım sesli düşünmüştüm.

''Burası dediğin kadar varmış Fırat,ne şirin biryer.''

Önümden yavaş adımlarla yürüyen Fırat,elleri cebinde olduğu hâlde derin bir iç çekti.

''Evet,İstanbul'u pek bilmem ama küçükken ne zaman üzücü ve gerici bir olay yaşasam buraya gelirdim.''

''Ne güzel.Benim gibi en güzel yıllarında odana tıkmamış baban seni...''

Yüzü acı bir gülümseme almıştı.

Uzun yolun sonuna varıp,ahşap tırabzaların denize baktığı boş masaya otururken,eliyle boşver der gibi bir işaret yaptı.

Olayı daha fazla üstelemeyip minik ahşap sandalyeyi çektim ve oturdum.Anlatmak istemeyeceğim birşey olursa,bende Fırat gibi geçiştirirdim.Yani onu en iyi ben anlıyordum.Fırat otururken,yine gülümsemişti.

''Bu beni tartacak mı?''

Yüzüme bir gülümseme yayılırken,elimi umursamazca salladım.

''Senden daha şişmanım.''

''Yeme beni Sıraç.''

''Niye,altmış altı kilo olduğunu söylememiş miydin?''

''Evet,sen kaç kilosun?''

''Altmış sekiz.''

''Ah!Çok şişmansın sanki benden.''

Masaya uzun boylu,siyah papyonlu bir garson yaklaşırken,uzun zamandır garson görmediğimi anımsadım.En son sekiz yaşındayken,bir patron oğlu olarak,büyük bir iş yemeğine katılmıştım,ünlü holdingler arası.Şimdi,sıradan bir insandım.

Hayatımın son on yılını,tam herşeyi öğreneceğim zamanları bir mağara adamı gibi yaşamıştım!

''Ne alırdınız efendim?''

Fırat,sanki bu soruyu bekliyormuş gibi büyük bir iştahla atılmıştı.

''Milk Shake.''

Garson elindeki kağıda siparişi yazdıktan sonra bana döndü ve soruyu tekrar yöneltme gereği duymadan beklemeye başladı.

''Orta şekerli Türk Kahvesi.''

Garson,benim siparişimi de yazdıktan sonra yalandan bir gülümsemeyle yanımızdan ayrıldı ve Fırat bana şaşkın şaşkın bakmaya başladı.

''Sen gerçekten çok erken büyümüşsün.''

''Annesiz olunca böyle oluyor.Akşamları,benim yanıma hiç sıcak süt getiren olmadı.Yada sabahları mis gibi anne kahvaltısı hazırlayan.Evdeki yardımcı,her akşam tam saat sekiz buçukta katil,pislik herife yaptığı orta şekerli Türk Kahvesinden bana da getirirdi.''

Omuzlarımı silkerek devam ettim.

''Bende böyleyim işte.''

Fırat,yüzündeki hüznü gizlemek istercesine başını sağ tarafa doğru çevirip derin bir nefes aldı.Denize doğru bakarken,yine derin bir iç çekti.

''Babana katil deme yinede,baban o senin.''

Alaylı bir kahkaha attıktan sonra cevap verdim.

''Ama katil,var mı ötesi?O adam benim annemi tam yirmi iki kadınla aldattı,hepsinde de annemi bastırıp,boşanmasına izin vermedi.Ne için?Sırf parası için!Benim en yakın arkadaşımın babasını öldürdü.O bir katil!KATİL!''

Fırat,yüzünü iyice düşürdü ve uzun birşey anlatacakmış gibi derin bir nefes aldı.Gözlerimin içine bakarken,ellerini birbirine iliştirip çenesinin altına yerleştirdi.

''Hiçbir şey bilmiyorsun Sıraç,yaşadıklarımı bilmiyorsun.Emin ol,o kadar acı çektim ki!Bir ben,birde Rabbim bilir.Ama yinede gülümsüyorum.Birtek senin baban kötülük tellalı değil,bin beter babalar var emin ol.''

Yüzündeki hüzün gittikçe artarken,masadan kalkıp ahşap trabzalara doğru ilerledi.Acaba,benden daha beter yaşadığı acılar mı vardı?Ama benden daha beter ne yaşamış olabilirdi ki?Bu konuda hiçbir şey anlatmıyordu.Bize yansıtmıyordu yada.Hep gülümsüyordu...Ama şuan,şuan gerçekten çok üzülmüş gibiydi.

Mucize'm ne yapıyordu?Benim onun yanında olmam gerekiyordu ama o,haram diye zaten beni yanına almazdı bile.Onunla konuşmam lazımdı.Yada,Fırat'tan haber almam.

Siparişlerimiz masaya garson tarafından getirildiğinde,Fırat'a doğru bakarak seslendim.Hâlâ,elleri ahşap trabzanın üzerinde,denizi seyrediyordu.

''Fırat,siparişler geldi.''

Bana doğru dönüp masaya geldiğinde,gözlerinin kızarmış olduğunu farkettim.Fırat hep gülümsediği için,onun ağlaması biraz garip gelmişti.

''Ağladın mı sen?''

Yüzü,alaylı bir ifade aldıktan sonra kısık sesiyle konuştu.

''Ben sen miyim?Fırat SAYGIN ağlamaz,ağlamak güçsüzlüktür.''

''Çok saçma düşünüyorsun,ağlamak güçsüzlük değil mutluluktur.Çünkü ağlayınca mutluluk hormonu salgılanıyor.Ayrıca,gözyaşlarım benim tek arkadaşım.''

''Tamam da,sanki ben senin arkadaşın değilim yani!''

''Sen benim dostumsun.''

Bana bakıp gamzelerini belerterek gülümsedi ve masaya yerleşti.

''Aslı'yı arar mısın?Mucize'yi merak ediyorum.''

Telefonumu ona doğru uzatırken,numarayı tuşladı ve telefonu kulağına götürdü.

''Aslı,nasılsınız?Mucize nasıl?''

''...''

''Bizde iyiyiz.Biz nerde miyiz?''

Elini ensesine götürerek saçlarını karıştırdı ve alayla güldü.Hafif bir kahkaha dökülmüştü dudaklarından.

''Biz neredeyiz Sıraç?''

''Ne bileyim ben.''

Gülümsemesi yüzüne yayılırken,Aslı'ya cevap verdi.

''Sırça Kafe'deyiz.Mucize'ye söyle,o bilir.''

''...''

''Tamam,Mucize'ye selam söyle,gereksiz insanlar için kendini üzmesin.''

''...''

''Allah'a emanet ol Aslı.''

Telefonu bana doğru uzatırken teşekkür etti.

İkimizde birbirimize bakıp gülümserken,içeceklerimizi içmeye başlamıştık.

Fırat bir yandan içiyor,bir yandan da bana laf yetiştiriyordu.

''Adamlar gerçekten güzel yapıyorlar keratayı.Çok lezzetli,yemekten anlıyorum ama,çay demlemeyi bile bilmem belki.''

Yemek yapabilmek çok güzel bir yetenekti bence.Fırat,tekrar içeceğine dönerken,bende başımı denize çevirdim ve derin bir nefes aldım.Kötü anıların ardından,Fırat sayesinde günüm ne kadar güzel geçiyordu.

***

SIRAÇ TANAY'DAN

Taşlarla döşenmiş şirin yolda geldiğimiz gibi deri dönerken,birbirimize şakalar yaparak ilerliyorduk.Arada bir kafama patlatıyor,ardından kahkaha atıyordu.Yüzünde yaptığı her mimik gamzelerinin belermesine sebep oluyordu.

Yolumuz fazla uzun sürmemiş ve okula varmıştık.Okulun yakınlarında böyle bir kafe bulunduğunu bilmiyordum.Bunu öğrendiğim iyi olmuştu,babam artık olmadığına göre buraya arada bir kaçabilirdim.Deniz kenarını oldum olası sevmiştim.Hem deniz,hep yeşillik olan çok güzel bir kafeydi orası.

Okulun önünde durup çıkan öğrencileri beklerken,servisle gitmek istemiyordum bugün eve.Okuldan çıkan tüm öğrenciler direk bana bakıyorlar,ardından kimisi gülüyor,kimisi acıyordu.Fırat yanımda dururken,arada bir ona baktığımda bana güven veren bir gülümseme ile bakıyordu.

Ben yanındayım der gibi...

Bu okulda okumaktan,bu okuldan iğreniyordum!

Mucize,Aslı ve Hilal çıkış kapısında göründüklerinde,Fırat elini omzuma attı.

''Sen şimdi servise binme.Cem salağı da serviste.''

Omuzlarımı silkerek cevap verdim.

''Zaten çantam yok.Gideyim ben.''

Tam arkamı dönüp gidecekken hızla omzumdan tutup beni kendine çevirdi.

''Ups,nereye şampiyon?''

Elimdeki parayı cebime doğru sıkıştırırken,ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım.

''Ne bu?''

''Sen şimdi bir taksi çevir ve eve öyle git.''

Ağzımı açıp birşey dememe izin bile vermeden koşarak okulun bahçesine daldı.Mucize'nin elindeki yedek çantasını kaptıktan sonra ellerini kocaman açtı ve Mucize'ye sarıldı.Onun yerinde olmayı o kadar çok isterdim ki...

Kısa bir süre sonra Aslı'ya baktı ve gülümsedi.Ardından hep beraber servise bindiler.Bende,kapıda onları izledikten sonra caddeye çıktım ve biraz ilerideki işlek yere doğru ilerledim.Oradan,karşıma çıkan ilk taksiyi çevirdikten sonra taksiciye 'Tanay Konağı' dedim.Taksicinin gözleri büyük bir şaşkınlıkla açılırken,bana bir soru yöneltti.

''O evin oğlu varmış onsekiz yaşında,şu az ilerideki okulun birincisiymiş,ama hiç konuşmazmış.Pek pısırıkmış.Sen arkadaşı mısın o çocuğun?''

''Ağabeyciğim,senin adın neydi?''

''Nuri.''

''Nuri Ağabey,bak şimdi.O çocuğun babası katilmiş ve annesi,çocuk yedi yaşındayken ölmüş.Babası hapse girmiş ve çocuk zaten annesini ölümünden sonra on bir yıl mağara adamı gibi o konakta yaşamış.Hiçbir şey öğrenememiş,onun için o kadar pısırıkmış.Ama sonra,sönük ve sıradan hayatına bir yıldırım düşmüş.Bu bir Mucize'ymiş,siyah bir gökyüzüymüş.Sonra bir sürü dostu olmuş ve en önemlisi,Allah'ı tanımış.''

''Vay beh,koca konakta tek başına mı yaşıyor?Bu arada,masal anlatır gibi oldu.''

''Evet.''

''Sen nerden biliyorsun bunları?''

''Dedim ya,aynı okuldayız,sınıf arkadaşım.''

''İlginç.''

Konağın önünde durduğunda ücreti uzattım ve taksiden indim.Yine yalnızlığımla baş başaydım.Ama artık yalnız olmadığımı biliyordum.Bana Allah yeter!

Eve girmeden önce,kapının kulbuna iliştirilmiş notu alıp okudum.

''Damat,anahtarın doğalgaz panosunun üzerinde.Kilidin de değişti,umarım hediyeni de beğenmişsindir.Ne zaman ihtiyacın olursa,ben hep yanındayım.Unutma,sen iyi bir çocuksun.''

Ertuğrul Amca'm.Ne iyi bir insan!

İçimden ona binlerce kez teşekkür ettikten sonra kapının yanındaki doğal gaz panosuna yöneldim ve elimi attım anahtarı almak için.Anahtarı elime aldığımda,anahtarın takılmış olduğu anahtarlı dikkatimi çekti.Minik bir kitabı andıran küçük şeyin sayfalarını açtığımda,bunun Arapça yazılarla yazılmış Kur'an olduğunu anlamam pek uzun sürmemişti.

İçini daha fazla açmadan onu evde incelemeye karar verdim ve yüzüme yansıyan kocaman gülümsemeyle birlikte anahtarı kilide takıp bir kez çevirdim.Kapı açıldığında eve girdim ve direkt olarak odama çıktım.Üzerimde hâlâ Fırat'ın kıyafetleri olduğu hâlde gülümseyerek dolabıma doğru yürüdüm.İnanamıyordum,kirli kıyafetlerim Mucize'nin odasında kalmıştı!Ben böyle bir hatayı nasıl yapmıştım?

Şimdi kirli kıyafetlerim ne olacaktı?Kıyafetlerimi orada bırakmanın pişmanlığını yaşarken,dolabımı açıp içinden rahat bir eşofman çıkardım.Üzerine de ince bir tişört giyindindikten sonra dolabı kapattım ve çalışma masamın üzerine bıraktığım anahtarı tekrar elime aldım ve minik Kur'an'ı açıp sayfalarını incelemeye başladım.

Kahverengi ciltle kaplanmış minik Kur'an'ın mis gibi ağaç kokan sayfalarında parmaklarımı gezdirirken,mis gibi ağaç kokusunun daha çok burnuma dolmasını isteyerek kitabı burnuma doğru yaklaştırdım.Mis gibi kokusu burnuma dolarken,şuan onu okumayı bilmeyi o kadar çok isterdim ki...

Neden kendimi bu hayal ile avutuyordum ki?Gerçeğini öğrenmek varken?Elimde birsürü imkan varken?Anahtarlığı elimden,çalışma masamın üstüne bıraktıktan sonra bilgisayara masamın başına geçip,uzun zamandır açmadığım bilgisayarımı açmak için yumuşak sandalyeye oturdum.Sandalyeyi boyuma göre ayarladından sonra açma tuşuna bastım ve beklemeye başladım.

Bilgisayar açılıp, ekranda SIRAÇ TANAY yazısını gördükten sonra,şifremi tuşladım.Çok şükür ki babam,bilgisayarıma müdahale etmiyordu.Şifrem,tabiki en sevdiğimin adıydı ve ben,şifremi gülümseyerek yazmıştım.

Şifremi yazdıktan kısa bir süre sonra bilgisayar açıldı ve Youtube sitesine giriş yapıldı.Youtube'ye 'Kur'an nasıl okunur?' yazdıktan sonra ilk çıkan videoya tıkladım.Özet olarak izah eden Video, ilk önce Arap harflerinden başlamıştı.Bu iş böyle olmazdı,bunu bana öğretecek birisi olmalıydı.Videonun kır birinci dakikasına geldiğimde,evin zili kulaklarımı doldurdu.Şaşkınlığım katlanırken,saat beşte,Tanay Konağı'na kim,ne için gelirdi?

Odamdan çıkıp merdivenleri ikişer ikişer indikten sonra heyecanımı bastırmaya çalıştım.Fırat mı gelmişti acaba?

Kapıya doğru yaklaşıp büyük bir merakla açarken,kapının ardından görünen postacı,kapıyı tamamen açtığımda bana gülümsemişti.

''Sıraç TANAY?''

''Evet,benim.''

''Mektubunuz var.''

''Ne?Mektubum mu?''

Elindeki zarfı elime tutuştururken,şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak zarfı avuçladım.Gösterdiği yerleri imzaladıktan sonra zoraki bir gülümsemeyle postacıyı uğurladım ve kapıyı kapattım.

Evin geniş salonundaki gri koltuklardan birine otururken,zarfı büyük bir merakla açarken,kısa bir süre gözlerimi yumdum.Merakım giderek artıyordu.

Zarfı açtığımda,elimde birkaç kez evirip çevirdim ve sonunda merakımı kamçılayarak gözlerimi açtım.

''Dahi Koleji Mezuniyet Balosu Davetiyesi,''

Esselamu aleyküm,

Nasılsınız arkadaşlar? Hamdolsun ben iyiyim.Umarım sizi mutlu eden bir bölüm olmuştur.Elimden geldiği kadar uzun tutmaya çalıştım.Artık bölümler cumartesiden cumartesiye gelecek inşAllah.Biliyorsunuz,okul,kurs derken.Yoğunum yani...Beni anlayışla karşılayacağınıza eminim.Birdahaki bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyor olacağım.Sizce Cem,Sıraç'tan intikam alacak mı?Ona attığı tokat için.Ve mezuniyet yaklaşıyor mu dersiniz?Haydi,pamuk eller yoruma!Sizleri çok seviyorum ve Rabbime emanet ediyorum.Yorumlarda görüşmek üzere!

Rabbime emanet olun!

İnstagram:irmmklc

Kolejdeki Feraceli İnstagram Hesabı:kolejdekiferaceli

Continue Reading

You'll Also Like

74.5K 2.6K 21
Diğer hastalarımı kontrol edip abim yanına aşağı indim. Beraber çardağa oturup çayımızı yudumluyorduk. " Gördün mü?" " Evet" " Konuştun mu?" dediğ...
201K 13K 25
_𝚃𝙰𝙼𝙰𝙼𝙻𝙰𝙽𝙳𝙸_ İnadı uğruna tanımadığı ve onunla evlenmek istemeyen adamla evlenen bir kadın.. Kadına göre sırlarla dolu bir adam.. °°° "Bira...
118K 8.1K 79
"Muhammet abi..." Arkamı döndüğümde kız kardeşlerimin can dostu Rumeysa'yı gördüm. Gözlerini kaçırıp tekrar bana baktığında sesini duydum. Rahatsız o...
8.5K 604 13
05###: İmam bey 05###: Lafı uzatıp baş ağrıtmanın anlamı yok diye düşünüyorum 05###: Bu yüzden direkt konuya giriyorum 05###: Ben size aşık oldum...