DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA"

By BURCUQUEEN

6.1M 316K 145K

Yıldız Koleji, sınav senelerinden önce on birinci sınıf öğrencilerini rahatlatmak amacıyla yaz kampına götürü... More

1-DİKDÖRTGEN MASA ŞÖVALYELERİ
2- RÜYA
3-ASLI İLE ARAS
4- KOŞU YARIŞI
5-KUTLAMA
6-KAVGA
7-KEDİ KIZLAR
8- ROMEO BOZUNTUSU
9-ORMAN
10-BASKETBOL MAÇI
11-HAYALET
12-UFAKLIK
13-OYUN
14-İDDİA
15-VOLEYBOL MAÇI
16-OJE
17-İTİRAF
18-HASTANE
19-HEYECAN
20-YEMEK
21-AÇIKLAMA
22-KARAR
23-UYGULAMA
24-İNTİKAM
25-KONUŞMA
26-DENİZ
27-DÖVÜŞ
28-PLAN
29-YARDIM
30-ALAY
31-KAMP ATEŞİ
32-HASTALIK
33-İFŞALAR
34-DEĞİŞİM
35-PİŞMAN
36-YUMRUK
37-BARIŞMA
38-MAÇ
39-SİGARA
41-MÜDÜRLER
42-YÜZME
43-AİLE YEMEĞİ
44-MÜZİK YARIŞMASI
45-KISKANÇLIK
46-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ
47-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ-2
48-İLK
49-MUTLU
50-TARTIŞMA
51-CEZA
52-STÜDYO
BÖLÜM DEĞİL
53-GİZEMLİ ŞAHIS
54-ARAŞTIRMA
55-KORKU
BÖLÜM DEĞİL, AÇIKLAMA
56-GİZLİ ŞEYLER
57-DÜŞÜNCE
58-KÜSLÜK
59-KÜSLÜK-2
YAZA KADAR ASKIDA
HIZLI BİR ÖZET
60-KAZA
61-SAĞLIK
YKS'YE 53 GÜN VAR
62-İKNA
63-TABURCU
64-KEBAP ORDUSU
65-SON
BEŞ YILLIK SERÜVEN
KİTABIMLA GURUR DUYUYORUM
ÖZEL BÖLÜM-1
KARAKTERLER HAKKINDA İTİRAFLAR

40-ASLINUR

101K 4.9K 2.5K
By BURCUQUEEN

Medya Doyk okuyucularından birinin çektiği, Vuran Kampı'na benzeyen bir fotoğraf 😍

Kitabın Instagram sayfasına (d.o.y.k_watty) bakabilirsiniz.

İyi okumalar!

Aslınur ile çitlere doğru yürürken son anda birkaç aksaklık çıktığı için tektim. Ama beş on dakikaya kızlar yanıma geleceklerdi. Erkekler kulübeyi basmaya karar verdikleri için onları oyalamak zorunda kalmışlardı ve ben tek başıma olduğum için Aslınur çitlere gelmeyi kabul etmişti.

Aslında belki de böylesi daha iyiydi, Hazal'ın bana söylediği sözler hala aklımdaydı ve doğru olmadığını kendime kanıtlamalıydım.

Sonunda çitlere geldiğimizde Aslınur kayalardan birine otururken ben ağaca yaslandım. Kollarımı birbirine bağlarken Aslınur sağ kaşını kaldırarak bana baktı.

"Ne konuşacağız?"

Bu kızı önceden de pek sevdiğim söylenemezdi ama şimdi daha da sinir olmuştum. Sağ kaşını kaldırabiliyordu!

"Kerem konusunda konuşacağımızı tahmin edecek kadar zeki olduğunu umuyorum?"

Gözlerini devirip kollarını birbirine bağladı. Bu onun kendine 'ben güçlüyüm' deme şekli falandı sanırım.

"Kerem hakkında ne konuşacağız?"

"Kerem'den ayrılmanı rica edecektim."

Kaşları bu sefer şaşkınlık ve alay karışımı bir duyguyla kalkarken konuştu.

"O nedenmiş?"

Omuz silktim.

"Eğer sen ayrılmazsan Kerem'den senden ayrılmasını isterim. Bunu istemesem bile ilişkinizin ömrü bir haftayı geçmez."

Kız kahkaha patlatırken diyeceği şeyi tahmin edebiliyordum.

"O beni seviyor, bunu bana söyledi."

"Bunu senden önce kaç kıza daha söylediğini de söyledi mi?"

Omuz silkti.

"Benim diğerlerinden farklı olduğumu söyledi."

"Bunu tüm eskilerine söylemişti," dedim gülerek.

"Demek sana da söyledi?"

Bir an duraksadım. Kız bundan haz almışçasına gülümsedi. Bana yanlış bir şey ima etmiş olamazdı değil mi? Dudaklarımın zorla kıvrılmasını sağlayıp samimiyetten uzak gülümsememle konuştum.

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Anlarsın ya," dedi eliyle gelişigüzel bir işaret yaparak. "Kız oğlana aşıktır ama oğlan kızı sevmez. Kız oğlanı tüm sevgilileriyle ayırırken kardeş ayağına yatmaya devam eder, bir gün kendisine aşık olacağını umarak."

Bu kız kendini ne sanıyordu? Yanımda diğerleri olsaydı kesinlikle böyle rahat konuşamazdı ve bunu bilmek kavga etme isteğimi güçlendirdi.

"Bunu nasıl bir kafayla uydurdun?"

"Ben uydurmadım canım. Tüm okul biliyor gerçekleri?"

"Tüm okul hakkımda dedikodu mu yapıyor?" diye sordum sesimdeki hayreti gizleyemeyerek.

Omuz silkti.

"Bir çoğu. Beni de Keremle ayırmaya çalışacağınızı biliyordum ama bu sefer sizin bildiğiniz gibi olmayacak."

Arkamdan dedikodu yapan insanlar olduğunu zaten biliyordum. Kızların arkasından da yapıyorlardı gerçi ama en çok bana yoğunlaşıyorlardı. Onlara kalsa ben Kaan'a da, Kerem'e de ve bu yaza kadar Arasla Hasan'a da yazıyordum. Bu aptalların düşünceleri her seferinde sinirimi bozuyordu fakat hiç bu kadar açık açık dile getiren olmamıştı. Sinirden titremeye başlayan elimi yumruk yaparken dişlerimin arasından konuştum.

"Bak, o dedikoduları hangi zihniyetle, nasıl bir geri kalmışlıkla yaptığınızı bilmiyorum. Ama Kerem benim çocukluk arkadaşım, kardeşim ve ağabeyim. Bundan öteye de gitmez. Senin gibi konuşan çok insan duydum ve inan bana hiçbiri umrumda değil."

Ses tonumun sertliğinden biraz ürktüğünü hissetsem de bunu gizlemeyi başardı.

"Keremle beni ayıramazsın."

"Öyle bir ayırırım ki," dedim kaşlarımı meydan okurcasına kaldırarak.

İstesem saniyesinde ayırırdım elbette. Kerem'e kızla yaptığımız bu konuşmadan ve dediklerinden bahsetsem tek bir saniye şüphe etmeden siktir çekerdi. Onun ayrılması için mantıklı bir neden yeterliydi ki bu gayet mantıklı bir nedendi. Şu ana kadar sanırım bir kere falan iyi biriyle çıkmıştı. Kerem sevmediği için kıskanmayan bir erkekti ve kızda Kerem'in istediği şeyleri veremeyecek kadar masumdu. Biz sonunda iyi biriyle birlikte diye sevinirken iki gün içinde birbirlerinden sıkılıp ayrılmaları az da olsa üzmüştü.

Aslınur ayağa kalkıp meydan okurcasına bana baktı.

"Gece kaç kere Keremlerde kaldığını merak ediyorum."

Keremlerin yaylasına falan gittiğimizde birkaç kere beraber kaldığımız olmuştu ama bu kızın ima ettiği anlamı anlamayacak kadar salak değildim. Bir saniye kadar sürede dediklerini hazmettim. Beynimin içinde dolaşan kelimelerden bir cümle oluşturur oluşturmaz yaslandığım ağaçtan doğrulup konuştum.

"Bende bir gece Kerem'in yanına gitmesen Kerem'in senden nasıl ayrılacağını merak ediyorum."

Kızın kendine çok güvenen yüz ifadesi az da olsa düşerken devam ettim.

"Beni tek bulduğun için böyle konuşabileceğini falan mı sanıyorsun?"

Omuz silkti ve dürüstçe konuştu.

"Şu anda bana hiçbir şey yapamazsın. En fazla diğerleriyle beni sıkıştırmaya çalışırsın fakat arkadaşlarımı yanımdan ayırmam."

Tek olmak konusunda hassas olduğum için Aslınur'un saçlarına yapışmak istercesine titreyen ellerimi durdurmakta ciddi anlamda zorluk yaşıyordum. Normalde onun ilk hamleyi yapmasını beklerdim ama şu anda okulda değildik. Beni şikayet etmediği sürece, ki edemezdi, yiyeceğim bir azar ya da tutanak yoktu. Ayrıca sabrım cidden taşmak üzereydi. Yine de ilk hamleyi onun yapmasını beklemeliydim. Ben buraya kavga etmeye değil, medenice konuşmaya gelmiştim.

"Benden bu kadar korktuğunu bilmezdim, şu anda her an koşarak kaçabilir gibi görünüyorsun," dedim gülerek. "O yüzden korktuğunu belli etmemek için kışkırtıcı cümleler söylemene gerek yok."

Bir çırpıda atılıp bileğime tırnaklarını geçirerek sıkıca tutarken tısladı.

"Emin misin tatlım?"

İşte bu benim sabrımın taştığı nokta oldu. Bende tırnaklarımı geçirerek bileğimi elinden kurtarırken konuştum.

"Eminim tatlım."

Diğer elini de sıkıca tutup ağaca doğru ittim ama ufak bir çarpmanın ardından ellerini kurtardı ve beni yere itti. Geriye adımlarken ayağım taşa takıldı. Popom şiddetle yere çarparken ellerimle düşüşümü yavaşlatsam da canım yanmıştı. Ne kadar güçlü olduğunu fark ettim. Benden kim bilir kaç kilo fazlaydı. Yine de pes etmedim ve bacağını tutup çekerek onun benden daha sert bir şekilde yere düşmesini sağladım. Hızla ayağa kalkıp kendimi toparlarken çitlerin ötesinden gelen ses dikkatimi çekti. O tarafa bakınca Barış'ın buraya doğru yürüdüğünü gördüm.

Cidden mi? Tam zamanında (!)

O da beni fark edip şaşkınlıkla bakarken adımlarını hızlandırdı. Birkaç saniye gözlerim onda takılı kalsa da önüme dönmeyi akıl edebildiğimde çok geç olduğunu gördüm. Aslınur ayağa kalkmıştı ve elleri çekmek üzere hızla saçlarıma geliyordu. O an çok hızlı fakat bir o kadar da yavaş geçti sanki.

Ben kendimi korumak ve karşılık vermek amacıyla kollarımı havaya kaldırırken Barış yetişip beni hızla kenara çekti. Beni tutmaya çalıştığı arkasından çıktım ve kızın üzerine gittim. Fakat Barış kollarıyla beni durdurdu.

"Çabuk uzaklaş," dedi Aslınur'a. "Tutmakta zorlanıyorum."

Aslınur önce şaşkın bakışlarını engelleyemese de sonra işlevli bir şekilde gülümsedi.

"Teşekkürler kahraman."

Arkasını dönüp hızlı adımlarla gözden kaybolurken ufak bir çığlık atıp beni kendine çeken ve arkadan sarılan Barış'tan kurtulmaya çalıştım. Sinirden ölmek diye bir şey gerçekten varsa şu anda tam olarak onu yaşıyordum. En son ne zaman bu kadar sinirlendiğimi hatırlamıyordum bile. Kızın Barış'a açık açık yavşaması da tuz biber olurken Barış beni kendine çevirdi ve kollarını kollarım da dahil tüm bedenime doladı. Elinden kurtulmaya çalışıyor, tırnaklarımı giydiği siyah sıfır kollunun açıkta bıraktığı omzuna ve kollarına geçiriyordum. Yumruk atmaya çalıştığımda beni göğsüne bastırdı. Sanki bir bez bebekmişim gibi hareket etmemi kolayca engelleyebiliyordu ve bu çıldırmamı sağlıyordu.

Yapacak bir şey olmadığı için hareketsiz kaldım ve gözlerime bastıran yaşları engelleyemeden sessizce ağlamaya başladım. Ortada üzülecek bir şey yoktu, sinirden ağlıyordum. Aslınur çoktan uzaklaşmıştı, yetişemezdim. Ve hepsi Barış yüzündendi.

Göz yaşlarım tişörtünü ıslatmaya başlayınca Barış fark etti ve beni kendinden biraz uzaklaştırıp tek eliyle çenemi kaldırdı. Çatık kaşlarımla ve gözyaşı akmasına rağmen Barış'a duyduğum kinle parlayan gözlerimi üzerine diktim.

"Bana öyle bakma," dedi. "Seni kurtarmasaydım kız seni dövüyor olurdu."

Buna daha fazla sinirlenirken zorla ondan ayrılıp konuştum.

"Sen dikkatimi dağıtmasaydın asıl ben dövüyor olurdum aptal!"

Gerçekten mağaradan dönecek vakti mi bulmuştu? Beni kurtarmış olabilirdi ama onu görmeseydim dikkatim dağılmazdı ve Aslınur toparlanmadan üzerine atılabilirdim.

"Haklısın," dedi sakince. "Ama kavga etmeni yine de istemezdim."

"Bende istemezdim ama ilk o üzerime geldi," dedim yüzüme düşen saç tutamını geriye atarak. Kavga edebilme olasılığım olduğu halde saçlarımı toplamadığıma inanamıyordum. "Hakkımda neler söylediğini tahmin edemezsin."

"Ne söyledi," diye sordu tekrar yüzüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına koyarak.

Ona olan sinirim geçse de Aslınur denen sürtüğe dersini verememiş olmam hala ellerimin titremesine neden oluyordu.

"Bu kız Kerem'in sevgilisi," dedim. "Kerem'in kullanmak için çıktığı gereksiz kızlardan biri ve bana Kerem'e aşık olduğumu ima etti."

Kaşları anında çatılırken devam ettim.

"Kaç gece Kerem'in yanına gittiğimi falan sordu. Bir de tek başıma bir şey yapamayacağım için korkmadığını iddia etti. Bende biraz kışkırtınca kavgayı kendisi başlattı. Sen gelmeseydin ona gününü gösterecektim," dedim ve derin bir nefes alarak yanımdaki kayaya oturdum.

Barış da karşımda diz çökerek boylarımızı eşitlerken kendi kendine mırıldandı.

"Beni görmeseydin keşke."

Kaşlarımı çatarak dirseklerimi dizlerime, başımı da ellerime yaslarken Barış ellerini iki yanımdan kayaya koydu. Şu hareketi ikidir, hatta üçtür yapıyordu.

"Boşver," dedi. "Kızlarla halledersiniz."

"Kızlarla değil. Tek," dedim hemen.

"Her neyse," dedi. "Ama bence kavga etmene gerek yok. Senin nasıl biri olduğunu, kim olduğunu değer verdiğin kişiler biliyor zaten."

"Sen biliyor musun?" diye sordum.

Gülerek cevap verdi.

"Değer verdiğin kişiler kategorisine giriyorsam, biliyorum."

Tuzak cümle.

"Biliyorsun," dedim gözlerimi kaçırarak.

Bunu söylememle gülümsemeye başladı. Barışla konuşmak sinirimi büyük oranda azaltsa da moralim hala bozuktu. Bunu fark edince konuştu.

"Daha fazla kafana takma. Seni çekemeyen bir avuç insan için üzülmeye değmez."

"Üzülmüyorum. Sadece sinirliyim," dedim. "Hem beni neden çekemiyorlar ki?"

Bu da tuzak soru sayılırdı. Hakkımda ne düşündüğünü merak ediyordum.

"İyi ve birbirine fazla bağlı bir arkadaş grubun var," diye başladı. "Buna herkes sahip olamaz. İyi birisin, neşelisin, başarılısın ve hayatında sorun yok. En azından dışardan böyle. Ayrıca tüm okulunun kıskanacağı kadar güzelsin."

Çirkin olmadığımı biliyordum, Barış'ın beni çirkin bulmadığını da biliyordum ama bunu böyle açıkça itiraf etmesi... Kalbimin atışları önemli oranda hızlanırken yutkundum ve Barışla aramızda duran, yerdeki otlara bakarak konuştum.

"Kavga ettiğim kızın fiziğini görmedin sanırım."

"Fiziği güzel," diye itiraf etti delici bakışlarımı ona çevirmemi sağlayarak. "Ama seninki kadar değil. Ayrıca yüzü de kötüydü. Senin gibi olmadığı gözlerinden anlaşılıyordu."

Birkaç hafta önce Gülsuyla beni kıyaslayan Barış'ın şimdi başkalarından güzel olduğumu söylemesi göz yaşartıcıydı.

"Benim gibi?"

"Senin gibi işte, bilmiyorum."

Birkaç dakika içerisinde bu kadar iltifat bayılmamı sağlayacak kadar heyecanlandırmıştı. On dakika önce sinir krizi geçirecek seviyedeyken beni bu kadar yumuşatabilmesi, üstüne mutluluktan uçurması hayret uyandırıcıydı.

"Omzun kanıyor," dedim tırnakladığım yeri göstererek.

Omzunda ve kollarında birkaç tırnak izi vardı. Bazıları ise kanıyordu. Bunu yapan kişinin ben olduğunu bilmek üzülmemi sağlarken Barış konuştu.

"Seninde elin kanıyor."

Aslınur bileğimi tutarak tırnakladığı sırada kanatmış olmalıydı. Acımıyordu bile ama biraz kanamıştı.

"Acımıyor," dedim. "Seninki?"

"Benimki de acımıyor," dedi.

Barış bana birkaç santimetre daha yaklaşarak aramızdaki mesafeyi azalttığı sırada bir alkış sesi duyuldu. İrkilerek Barışla aynı anda sese döndük. Barış ayağa kalktı ve alkış çalan Zeynep'in yanındaki Aslı konuştu.

"Muhabbetiniz bol olsun gençler, yalnız mesafeye dikkat edelim."

Bu kız Aras'a benzemeye falan mı başlamıştı? Ben kızararak alt dudağımı ısırırken Ezgi hoşnutsuzlukla konuştu.

"Bozmayalım demiştim."

Kızlara sinirle baktıktan sonra Barış'a döndüm. O da bana döndü.

"Görüşürüz," diye mırıldandım gülümsemeye çalışarak.

Kızlar beni utandırmaktan zevk mi alıyorlardı? Bu kankalık kurallarına ters düşmez miydi! Ben olsam benimde aynısını yapacağım aklıma gelse de onlar yapmamalıydı.

Barış'da bana görüşürüz dedikten sonra kızlara bir baş selamı verip gitti. Kızlarla tek kalınca öldürücü bir sakinlikle konuştum.

"Ne zamandan beri dinliyorsunuz?"

Aslı ve Zeynep bakışlarını kaçırırken Ezgi konuştu.

"Aslınur'un fiziği hakkında tartıştığınız kısımda geldik," dedi Ezgi çekingen sesiyle. "Değer verme konularını kesinlikle duymadık."

Aslı ve Zeynep iki yandan Ezgi'nin kafasına vururken hayretle kalkan kaşlarım sinirle çatıldı. Ve ben, bulunduğumuz yerde hepsinin kollarında en az bir hafta boyunca morartısı geçmeyecek tırnak izleri bıraktım.

----------

"Aslı bak lütfen böyle yapma, bunu ben halletmek istiyorum," dedim.

Akşam yemeğine yaklaşık iki saat kala kızlara olayı anlattıktan sonra hepsi çok sinirlenmişti fakat en çok sinirlenen Aslı olmuştu. Zeynep ve Ezgi bile sinirlerine hakim olarak neredeyse benim çitlerin orada sinirlendiğim kadar sinirlenen Aslı'yı durdurmaya çalışmıştı. Şimdi biraz sakinleşmişti, zorla dışarı çıkıp o kızı bulmaya çalışmıyordu en azından. Hala aşırı derecede sinirliydi ve her cümlesi Aslınur'a ettiği küfürlerle ve işkence yöntemleriyle doluydu ama bunları uygulamalı olarak yapmaması da bir gelişmeydi.

"Benim bir fikrim var," dedi Zeynep.

Hepimiz ona dönünce devam etti.

"Şimdi bu salak korkudan arkadaşlarını yanından ayırmaz. Biz en iyisi olayı Kerem'e anlatalım, Kerem onunla bir buluşma ayarlasın. Ama buluşmaya Melis gitsin. Melis ona haddini bildirirken biz de başka bir köşeden onları izleyelim. Eğer arkadaş falan çağırdıysa biz de ortaya çıkarız."

"Mantıklı," diye mırıldandı Aslı ama benim kafam karışıktı.

Normalde hemen kabul ederdim, şu anda da korkmuyordum zaten ama Barış'ın dedikleri aklımdaydı. Kavga edersem benden soğur muydu? Hayır, soğumazdı elbette. Kavgadan haberi olmak zorunda değildi. Haberi olsa da sonuçta beni kışkırtan ve ilk hamleyi yapan Aslınur'du. Bu konuda hassas olduğumu bilmeliydi.

Ona anlatmaya karar verdim. Bunu hoş karşılamayacak olsa bile yapacaktım ama fikrini de bilmek istiyordum.

"Yarın akşam yapalım bunu," dedim. "İlk önce onunla konuşmayı deneyeceğim, öğlen kavga çıkaran şimdi de çıkarır zaten. Bende suçlu olmaktan kurtulurum."

Aslı bu plandan çok memnun olmasa da kabul etti. Ezgi ise benim gibi mantıklı bulmuştu. Planımız hakkında biraz daha konuşurken kapı tıklatıldı. Gidip kapıyı açtığımda bizimkilerin geldiğini gördüm.

Gidip kendi yatağıma otururken Ezgi benim yanıma, Zeynep de Aslı'nın yanına oturdu. Diğerleri sandalyelere otururken Kerem bana ithafen konuştu.

"Aslınur bana mesaj attı ve onu çitlerin oraya çağırdığını, sonra da dövmeye çalıştığını söyledi. Sonra biri gelip seni tutmuş ve o zor kurtulmuş. Ayrıca sen beni sevdiğini ve benden uzak durmasını da söylemişsin."

Gözlerim kocaman açılırken gülmemek için alt dudağımı ısırdım. Anlattıkları sadece sinir bozucu değil, komikti de.

"Sen ne yaptın?"

Ayak bileğini bacağının üzerine attıktan sonra sandalyeye erkeksi bir şekilde yayıldı. Hayvansı bir şekilde de denebilir, sonuçta tüm erkekler hayvandır. Her neyse...

"Siktir çektim."

Sırıtmaya başlarken Hayalet'in kemik şeklindeki bisküvilerinden birini alıp Kerem'e attım.

"Aferin," dedim o bisküviyi havada yakalarken.

Bisküviyi sertçe masaya koyup söylendi.

"Ulan bu kıza da yaranılmıyor."

Gülerek önüme dönerken Aras ciddiyetle konuştu.

"Şu olayın aslını anlatır mısınız?"

"İşte evinin erkeği diye buna derim ben, ağzından sevgilisinin adı bulunmayan cümle çıkmıyor," dedi Kaan Aras'ı göstererek.

Hepimiz gülerken Arasla Aslı göz devirdi. Aslı ve Kaan atışmaya başlarken bir süre bıkkınlıkla onları izledik. Sonra Kaan,

"Boyun kadar konuş," deyince olaya müdahale ettim.

"Sende aklın kadar konuş o zaman."

"Yani sonsuza kadar sus," dedi Aslı gülerek.

"Kız dayanışması," diyerek omuz silktim bana oyunu kapatılan Kaan bakışları atan Kaan'a.

"Mümkünse ikinizde sonsuza kadar susun," dedi Kerem. "Şu meseleyi bir çözelim."

Aras konuşmaya dahil olacağı sırada onu susturup anlatmaya başladım. Eğer susturmazsam Keremle arasında bir tartışma çıkma olasılığı yüksekti ve küfür etmeye başladıklarında Ezgi devreye girecekti. Dolayısıyla Hasan da başlayacak ve gün boyunca sürebilen atışmalarımızdan biri olacaktı.

Ben Barış konusuna değinmeden anlatmayı bitirdiğimde Kerem ve Kaan kahkaha atarak gülüyor, Aras elini çenesine koymuş düşünüyor, Hasan benim gibi tek tek hepimizin tepkilerini inceliyordu. Aslı ise olayları tekrar duyduğu için sinirlenmiş, onu sakinleştirmeye çalışan Zeynep'e bir şeyler söylüyordu. Ezgi de yanımda uzanarak düşünüyordu. Hasanla bakışlarımız kesiştiğinde bana gülümsedi. Bende ona dil çıkardım ve önüme döndüm.

"Bana ilk tanıştığımız andan beri aşık olduğunu zaten biliyorum Melis," dedi Kerem. "Benim için kavga etmene gerek yoktu ama bunun gururumu okşadığını da inkar demem."

Dalga geçiyordu pislik.

"Sen ona egonu desene," dedim gözlerimi devirerek.

Küçükken Keremle çok kavga ederdik. Belki de bu kadar hızlı koşmamın nedenlerinden biri onunla kavga ettiğimizde birbirimizi kovalamamız falandı. Bir dönem bana iyi davranmaya başlayınca ondan hoşlanmıştım. En fazla dokuz yaşındaydım. O bunu Aras sayesinde öğrendikten sonra beni eline sümüklü böcek alarak kovalamıştı ve ona olan tüm duygularımı bitirmişti.

"Planımızı anlatalım," dedi Zeynep ve kısaca anlattı.

Diğerleri de planı mantıklı bulurken telefonda sınıfımızın kız grubuna gelen bir mesaj dikkatimi çekti.

'Kızlar duydunuz mu, Kayalı Barış Aslınur'dan hoşlanıyormuş 😱'

Mesajı atan Yağmur'a anında 'nereden öğrendin?' 'Ciddi misin?' gibi yanıtlar gelirken şok olmuştum. O ikisinin konuşmuşluğu bile yoktu. Yoksa var mıydı? Acaba Aslınur malı Barış'ın beni tutmasını kendine göre yorumlamış olabilir miydi?

'Şule söyledi.' yazdı Yağmur.

Şule Aslınur'un çok yakın arkadaşıydı.

"Kızlar sınıf kız grubuna bir baksanıza," dedim erkekler bakamayacağı için rahat olarak.

Kız grubunda konuşulanları tüm kızlar itinayla sınıf erkeklerinden saklardı.

Kızlar mesajları okuyup hemen Kedi Kızlar grubuna yazdılar.

'Aslınur sürtüğünün uydurması.' yazdı Aslı.

Bu seçenek mantıklı görünse de içime bir kurt düşmüştü. Mesaj atmak üzere Barışla olan sohbet ekranıma girdim. Akşam yemeğinden sonra Barışla mağarada buluşmayı zaten düşünüyordum ama bu dedikoduyu duyduktan sonra buluşmamız farz olmuştu.

----------

"Kızlar ben çıkıyorum," dedim. "Barışla yemekten sonra buluşacaktık."

Aslı yanıma gelip beni durdurdu.

"Melis sen şu sıralar buluşmalara tam vaktinde gitmeye başladın yavrum," dedi bende anormal bir şey varmış gibi inceleyerek. "Klasiğini bozma ve beş on dakika geç kal."

Dediği şeyde haklı olabilirdi. Açık saçımı biraz kabartırken ve yüzüme yapılması gereken bir şey var mı diye incelerken ona karşı çıkmadım.

Yüzümü iyi bulmuş olacak ki, kıyafetlerime baktı. Giydiğim taytla tişörtü beğendi ve elini yumruk haline getirip baş parmağını kaldırarak 'tamam' işareti yaptı.

"Artık çıksam iyi olur," dedim.

Beni başıyla onayladıktan sonra film izleyen Ezgiyle Zeynep'e el sallayıp kulübeden çıktım. Hayalet'i biraz sevdikten sonra yanıma alarak çitlere doğru yürümeye başladım.

Çitlerin oraya geldiğimde sigara içen Barış'ı gördüm.

"Hey," dedim sinirle. "Sigara konusunda anlaştığımızı sanıyordum."

Omuz silkti.

"Bugün bir paket bile bitirmedim."

"Harika," dedim ve cebindeki paketi alıp çöpe attım. "O bir paket bugün bitmeyecek."

Bana kaşlarını kaldırarak baktı.

"Başka yerden de sigara bulabilirim."

Bende onun gibi omuz silktim.

"Gün içinde sadece bir paket içiyorsan iki güne üç paket içmene gerek yok," dedim. "Şimdilik günde bir paket."

"Aslında günde sadece bir paket içmem alışılmadık bir şey," dedi elindeki sigarayı söndürüp Hayalet'i sevmek üzere eğilirken.

"Nasıl yani?" diye sordum.

"Gün içinde yaşadığım şeylerle alakalı," diyerek açıkladı. "Günüm kötü geçerse çok içerim."

"Ve bugünün iyi geçtiği için sigaraya fazla ihtiyaç duymadın," diye tamamladım cümlesini.

Aklım istemsizce öğlen yaptığımız konuşmaya kaymıştı. Acaba o konuşma benim kadar onunda mı moralini düzeltmişti?

Saçmalama Melis. Onun düzelmesi gereken bir moral bozukluğu yoktu.

'Moral bozukluğu olmasına gerek yok, mutlu olmuş olabilir,' diyerek iç çatışmama dahil oldu mantığım.

Mantığımın söylediği şey doğal olarak mantıklıydı ama hayır, kendimi böyle umutlandırmamalıydım.

Barış cevap vermek yerine başını onaylar anlamda sallayıp ayağa kalkarken iç çatışmama ara verdim. Tüm bunları bir saniye içinde düşündüğüme inanamıyordum.

Beraber mağaraya doğru yürürken sonunda aklımı kurcalayıp duran soruyu sordum.

"Aslınurla bugün haricinde konuşmuşluğunuz var mı?"

"Yok," dedi. "Neden?"

"Senin ondan hoşlandığın hakkında dedikodu çıkarmış," dedim içim biraz da olsa rahatlarken.

"Bugün seni tuttuğum için olmalı," dedi çok normal bir şeyden bahseder gibi.

"Benim yerime onu tutsaydın kesin evlenme teklifi ettiğini iddia ederdi," diye söylendim kısık sesle.

Ama Barış duymuştu. Dudakları alayla yukarı kıvrılırken konuştu.

"Kıskandın mı?"

"Saçmalama," diye itiraz ettim anında. "O kız Keremle çıktığı halde sana yavşadı. Buna sinirlendim sadece."

Başını 'anladım' dercesine sallasa da gülüşü tam tersini iddia ediyordu. Gözleriyle ısırdığım dudağımı işaret etti. Ah, daha önce yalan söylediğimi alt dudağımı ısırmamdan anladığını söylemişti! Sinir olarak ve biraz da utanarak gözlerimi kaçırdım.

Mağaraya gelene kadar hiç konuşmadık. Geldiğimizde ise kayalıklardan indik ve Hayalet hemen mağaranın önündeki fazla geniş bir alan kaplamayan kumlarda koşuşturmaya başladı. Burayı seviyordu.

"Mağarayı kontrol eder misin?" diye sordum. Ardından vazgeçip tekrar konuştum. "Ya da vazgeçtim. Burada oturalım."

Akşam olduğu için dalgalar yükselmişti. Birkaç saniyede bir mağaranın önündeki kumlara dalga vuruyor, kumları ıslatıyordu. Arkamın ıslanmasını istemediğim için kenardaki kayalardan birine oturdum. O da yanıma oturduktan sonra derin bir nefes alıp kızlarla yaptığımız planı Barış'a anlatmaya başladım.

"... Onunla sadece konuşmayı deneyeceğim. Ama büyük ihtimalle olay kavgaya kayar."

Birkaç saniye anlattıklarımı düşündükten sonra konuştu.

"Kerem'in kıza siktir çektiğini söyledin," dedi. Ben başımla onayladıktan sonra devam etti. "Kız Kerem'in buluşma teklifine inanacak kadar salak mı?"

"Kerem'den bahsediyoruz," dedim. "O bir kızı nasıl ikna etmesi gerektiğini bilir. Ayrıca senin ondan hoşlandığını iddia eden birinin zeki olduğunu düşünmek saçma."

Beni başıyla onaylayarak ortalama 100 derecelik bir açıyla arkasındaki kayaya yaslandı. Sanırım bu sabah etütte çözdüğüm geometri soruları etkisini hala yitirmemişti. Yüzümü buruşturarak bende arkamdaki kayaya yaslandım.

"Ne düşünüyorsun?" diye sordum.

"Kızlarla yaptığınız plan biraz... Fazla kız gibi ama güzel," dedi.

Kollarını başının altına aldığı için savunmasız kalan karnına sert ama acıtmayacak kadar hafif bir dirsek attım. Bu onu güldürürken konuştum.

"Çünkü siz aptal erkekler olmayan beyinlerinizi kullanmayı bilmediğiniz için, böyle ince planları anlayamıyorsunuz."

Tekrar güldü ama bana cevap vermek yerine konuşmasına doğrularak devam etti.

"Ama tekniğini geliştirmemiz lazım. Bir kızla kavga ederken önce neresine yönelirsin?"

"Saçlarına," dedim bende doğrulurken.

Söylediğim şey komikmiş gibi alayla dudakları kıvrıldı ve kayadan aşağı atladı.

"Gel," deyince bende kayadan atladım.

"Şimdi sana nasıl kavga etmen gerektiğini öğreteceğim," dedi ve iki elini de açarak biraz kaldırdı. "Yumruk at."

Bu daha önce babamın ya da bizim erkeklerin yaptırdığı bir şey olduğunu için kolayca yumruk attım. İki eline de birkaç kez sert yumruklar attıktan sonra konuştu.

"Güzel, yumruğun bir kıza göre sıkı."

'Ne sandın?' bakışları atarken elimi alıp midesinin üzerine koydu.

Elimi midesinin üzerine koydu, baklavaları olan midesinin üzeri!

Kalbim hızlanırken fazla şaşırdığım için hareket edemedim. Tişörtünün altından hissettiğim sıkı karnı hareketlendi, gülüyordu.

"Tam buraya yumruk atmalısın," dedi elimi bırakırken.

Bıraktığı elimi hemen çektim.

"Aslınur'a mı?" diye sordum.

"Evet," dedi. "Nefesi kesilir ve bu sana zaman kazandırır."

Kaşlarımı kaldırarak dediği şeyi düşündüm. Bunu biliyordum ama uygulamak hiç aklıma gelmemişti. Kız iç güdüleri sayesinde gerçek bir kavgada elim direk saçlara yöneliyordu ya da karşımdaki kişiyi itiyor, tırnaklıyordum.

"Şimdi bana yumruk at," dedi.

"Karnına mı," diye sordum. "Nefesin kesilmez mi?"

"Senin attığın yumrukla kesilmez," dedi.

Tek kaşımı kaldırdım. Demek öyle?

Tam midesinin üzerine bir yumruk attım ama karnı fazla sert olduğu için geriye doğru bir adım bile atmadı. Az önce elimi karnına koyduğumda da sıkıydı fakat yumruk atacağım için kendini biraz daha sıkmış olmalıydı. Çünkü karnı resmen demir gibiydi!

Daha sert bir yumruk, daha da sert derken birkaç yumruk attım ama hiçbiri etki etmiyordu. Sinirle nefesimi üfleyip önüme gelen saçlarımı geriye attım. Onun egosunu zedelemenin bir yolunu bulmalıydım.

"Hayalet'e bak," dedim yan tarafını işaret ederek.

Başını o tarafa çevirdiği anda karnına attığım en sert yumruğu geçirdim. Elim fazlasıyla acımıştı, hatta yumruk atıp durmaktan derim kızarmıştı ama sonuç olarak onun bir adım geriye gitmesini sağlamıştım. Zaferle gülümseyerek Barış'a baktım.

Bana kendimi mal gibi hissettiren bir bakış atsa da tebrik edercesine güldü.

"Bu yumruktan o kıza da atarsan nefes kesinlikle kesilir. Kavgaya iki adım önde başlarsın," dedi.

Bende gülüp ne kadar nefes kesici bir kız olduğumu söyleyeceğim sırada yanıma gelen Hayalet havlamaya başladı.

"Sorun ne Hayalet?" diye sordum.

Kayalıklara doğru havlamaya başlayınca bir şeyin ya da birinin geldiğini anladım. Barış kayaya tırmanarak bakacak gibi oldu fakat kolundan tutarak onu durdurdum.

"Eğer biri geldiyse Hayalet'in havlamasını duymuş olabilir ve benim burada olduğumu anlayabilir. Sen çıkma, Hayaleti sustur," dedim kısık sesle ve onun itiraz etmesine fırsat kalmadan kayayı tırmanmaya başladım.

Saklanarak yukarıya bakarken gördüğüm kişiyle, daha doğrusu kişilerle ağzımdan fısıltı halinde çıkan küfüre engel olamadım.

Continue Reading

You'll Also Like

752K 8.8K 34
"Bu saatten sonra yer mekan fark etmez yüzbaşım." Yetişkin içerik !
1K 100 25
TUA KİTABIDIR FİVE HARGREEVES ELENA BLACK iyi okumalar
Damer By Helin Barcin

General Fiction

75.7K 2.9K 71
Damla ve Eren'in aşk hikayesi.. Damla, küçüklüğünden beri baba sevgisi olmadan ve babası olmadan büyürken, Eren babası yanında olsa da sevgisiz büyüm...
749 82 33
Bu benim yazdığım 2.kitap ama diğerini öylesine ruh halime göre duygularımı aktarmak için yazmıştım onu kaldırdım çünkü kötü bir yazın dilim vardı bu...